Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 1996 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
'Kim çekecekkülkedisinin ipini'• Doğduğu kentte bir
anneannesi bir de
babaannesi kalmıştı. Çok
ender gitse de düşlerini
besleyen dünya oradaydı. Iki
kenti, insanlarını
kıyaslıyordu. istanbul'da
yaşanırdı, ama o kitaplarda
okuduğu ellili altmışlı yıllara
dönülebilseydi... İnsanlann
birbirini tanıdığı, heran
yardımcı olduğu, birbirinden
haberdar yaşadığı, her
sorunda koştuğu yıllardı
onlar. Bir "kalite" vardı, doğa
ve güzellik. Oysa şimdi, her
türden insan çıkıyordu
karşjsına... Kendisi de kente
sonradan katılanlardandı,
ama kendini geliştirebilmişti.
Yok, gelenlere karşı değildi.
İstanbul'un "öteki" çocukları
Hırslı, güleryüzlü, biraz asabi ve güvensiz... Birçok Neriman var içinde.. bel-
ki bir gün biri ağır basacak...
Kızlar,
erkekler
ve bira
Neriman'm kız arkadaşı
sayısı toplansa bir elin
parmaklarını geçmeyecek.
Çünkü kızlar daha kıskanç.
Kendisi de onlardan biri,
Erı yakın arkadaşının
sahip olduklarını "Neden
bende yok" diye
kıskanıyor. Ya da neden
benimle gelmedi, neden
onunla gitti diye soruyor.
Ostelik kız arkadaşlan o
görüşmek istediğinde ya
işleri oluyor ya da anneleri
izin vermiyor. Ama
erkekler öyle mi ya? Ne
zaman çagırsa hemen
geliyor, derdini
paylaşıyorlar. Biraraya
geldiklerinde erkeklerden
konuşuyorlar, filmlerden,
sorunlanndan, işlerinden
ailelerinden. yeni açılan
yerlerden. Barları
sevmiyor Neriman. Daha
çok cafe-bar rûrü yerlere
gidiyorlar. Neriman'm
içeceği değişmiyor, bira...
Evde kardeşiyle paylaştığı
bir odası var, bir de köpeği
Sisi...
erimaıt on dokuz yaşında, Açık Öğ-
retim Fakültesi öfrencisı Bir yanı
kıpır kıpır. bir yanı darağacında.
Önceleri. kapıcının ürkek kızıydı
Kıpır kıpır. mavı saçlı bir genç kı-
za dörıüştü. Insanlara güvenmemevi öğrendi son-
ra. Çiftlik evinin düşlennı kurdu. atların. kopekle-
nn. Girişımci ruhunu hırsla besledı ama...
"Birbirimize kenetlenecek, birbirimize baglana-
cağız. Dışardaki zoriuklan, güçlükkri elele verip be-
raber aşacağız..."
Kâğıda dökülmemiş, adı konmamış anlaşmanın
ilk maddesiydi bu. Taraflardan biri Istanbul"du. dı-
ğen Karaoğlu aılesı. Kent bu anlaşmadan habersız
üstlerine gelecektı hep. ama onlar dırenecektı. Ba-
ba Karaoğlu kapıcılık yapacak. anne gündeliğe gı-
decektı. Ikisi kız üç çocuk okutulacaktı. Bir ev sa-
hibi olunacaktı. baba batmaya mahkûm yeni yenı
işler kuracaktı.
Ordu "dan kalkıp da bu kente gelmenin üsründen
on sekiz yıl geçtiğinde o anlaşma birkez daha göz-
ılen geçırilecekti. Atlanmış sınıfın aşılmamış zor-
lukiarı \uracaktı vüzlerine. Otuz dokuz yaşındakı
baba Tiikendim artık". küçük kız Neriman "İpin
ucunda sallannorgibi>im"
1
diyecekti: "Artık tabu-
remi altımdan çekecekler herhalde..." Direnen bir
anne kalacaktı. Gündelıge gidecektı yine, uyuştu-
rucuya bulaşmasın diye oğlunun peşınden koşa-
caktı. büyük kızını e\ lendirecekti, küçük kızının
düşlennın takıpçiM olacaktı...
Küçük kız ise on dokuzunda. yaşından büyük
düşlerkuracaktı. Sıkı sıkıjasarılacaktıdüşlennea-
ma kendısıne biçtigi külkedisi rolünden ınsanlara
güvenmeyen Nenmana dönüşüşünün kederini ta-
şıyacaktı. Tamda lstanbullukimliğine kavuşmuş-
ken geriye dönmenin umuduna sıgınacaktı. .
•Babam mı? Kapıcı...'
Babası Bostancı'da bir apartmanda kapıcılık işı
bulup da hep birlikte fstanbul'a geldiklerinde bir ya-
şındaydı Neriman. O biraz ele avuca, ablası da ona
bakabilecek vaşa geldiginde annesı gündelige gıt-
meye başladı. Hedefyeni doğan oğlan da dahil ço-
cukîarı okutmak. bir e\ sahibi olmak \e ne paha-
sına olursa olsun bu şehirde tutunmaktı. Neriman
biraz ürkek. biraz utangaçtı ilkokulda. Sonralan
adını koyacaktı bu ürkeklığın... Kapıcı kızıydı ya.
arkadaşlan tepeden bakıvordu. öğretmenleri ko-
nuşmayayanaşmıyordu. Onlarınortamına alınma-
mak içıni ezivordu Çocukluk avnmcılığın üzerinı
örtse de kapıcı kızı olmak başka bir şeydi. Orta-
okulda da üzerındevdı o ürkeklik. Kimi suçlayaca-
ğını bilemiyordu Neriman, annesini mı, babasını
mı? Düşünüyordu. onlar çahşmasa aç kalırdı. On-
lar utanacak birşeyler yapmıyorlardı, en azından di-
lenmiyor, kendi emeklerini sunuyorlardı. Üstelik
ne gelirdi ki ellerinden? Işte o anlaşma. bu günler-
den kalmaydı. Ikınci madde de. "Kendimizigeüş-
rirmeliyiz
T
'oldu: "Dışanaçümalrvız. daha iyi olma-
lıjız...'" Onunda çocukluğunun ıyı geçmediğinı bil-
mesınden olacak babası na daha yakındı Neriman.
Annesi biraz daha otoriter ama dışa dönük, bazen
sinirli ama güleryüzlü. değişken yapılı ve tav iz ver-
meyen bir kadındı. Babası ise içe dönüktü. Ablası
ise önceleri girişkendi, daha sonra kendi evlerine
yani Ümraniye"ye taşındıklannda degişecek içine
kapanacak ve eve bağlanacaktı. Beş yaşına kadar
erkek kardeşine Neriman baktı. sonra bugörevi ab-
lasına devretti. 6ık sık tartışsalar da birbirlerine ya-
kındı kardeşler. Ama o içe dönüklük döneminde
uzaklaşan ablası oldu Okulu bitirdi. bankada bir
iş buldu \e e\lenip evden aynldı...
İlk arkadaslar...
Evde her şe> konuşuluvor. bütün sorunlar tartı-
şılıvordu Akrabalarıyla ılışkileri de bu aralar bo-
zulclu Onlann hırslan. bir şeyler yapma çabaları.
kente uvum sağlama isteklerı anlamsız küslüklere
vol açtı. -Biz daha hırslı olduğumuz. olaylara daha
geniş ölçüde baktığımız için akrabalanmız bizi se\-
mez" diyecekti Nerıman: "Onlar kafalarını kulla-
nanmorlar. Biz her şe>e sıfırdan başladık. bu >ere
gelebilmek için tırnaklarınıı/la ka/ıdık..."
Bakkallık \e manavlık havjllerımn arkasından
babası bir latlıcı dükkanı açtığında Neriman \\*c\ ı
bıtıtmıs Açık Öğretım Fakültesi Tunzm \e Otelcı-
lik böliiınüne vazılmıstı Ani alınmış bir karardı
tatlıcılık ışı. vürümeyecek. babası iflas edecektı
Borçlan vardı. Neriman bir sirkette muhasebe ı^ı
buldu. annesi gündelige gıtmeleri sürdürdü,
Uzaklarda bir yerde: Ordu...
Doğduğu kentte bir anneannesi bir de babaanne-
si kulmısiı Çok ender gitse de düşlerini besleyen
dünya oradaydı. Iki kenti. insanlannı kıyaslıyordu.
Istanbul "da yaşanırdı. ama o kitaplarda okuduğu el-
lili altmışlı yıllara dönülebilsevdı... insanlann bir-
birini tanıdığı.heran vardımcıolduğu.birbirinden
haberdar yaşadığı. her sorunda koştuğu vıllardı on-
lar. Bir "kalite" vardı. doğa ve güzelîik. Oysa şım-
di. her türden insan çıkıyordu karşısına... Kendisi
de kente sonradan katılanlardandı. ama kendini ge-
liştirebilmişti. Yok. gelenlere karşı değildi. Keşke
gelmeselerdı. ama geçım derdıydi onlann vakası-
geçivor.. bilmek mümkündeğildi. Heran sırtmdan
bir darbe viyeceğı korkusuvla gözü arkasındaydı
insanlann. . "MaalesePtiamaNenmandaövleya-
sıvordu Artık kimscvegüvenı voktu. kcndısinede.
Zaman zaman çok sıkılıyor. yaşamdan kopruğunu
hissedıvordu bu kentte. "Ben neden bura>a gel-
dim"dıvesoruvordu: "Neden burada>aşı\orum?"
Ne vapacağını. nereve kaçacağını bılemivordu.
Bö> le zamanlardu yalnız kalmav a çabaltvordu. ya
Kaİamıs \a Bostancı va da Maltepe sahılıne gidi-
vordu. Insanlara bakıvordıı. cıv ıl cıvıl. "Neden ben
de böjle değilim" dive sorup kendıne vüklenıvor-
du
Biraz da Türkiye...
Göçle (stanbul'a gelenlere karşı değildi va. ak-
lında hepbırsanavıci olmak vardı. Parası olsa. göç
edilenkentlereprojelertaşıvacaktı. Dıvarbakırıbir
sanayi kenti yapacaktı. turizmı canlandıracaktı va
da bir maden ocağını servete dönüştürecektı Ya-
şanmaz bir hale gelse de zengın bir ülkevdı Türki-
ye, kendi kendıne \eterdi. Ama \ennili arazılerin
üzerine fabnka dikmışlerdi.devlet tanmdan ve hay-
vancılıktan el çekmişti.
Politikav la ılgilenmıyor. üstelik ne saöa ne de so-
la vakın hissedıvordu kendini Çünkü ikı taraf da
aşırı uçlardavdı. Turkıve've favdalı birparti göre-
miyordu ortada. Bütün paniler birleşse . Bılıvor-
du kı. mümkün değildi bu, sadece Turkive'de de-
ğil.dünvadada. Politikgelışmeleri gördükçe. "Bu
Ortaokul ikinci sınıfı bitırdiğinde kendi ürkekli-
ği. utangaçlığı ağır gelmeye başladı Neriman'a.
Kendisini değiştirecekti artık. "Senzekibirkızsın"
diyordu ıçındeki Neriman'a: "Bir şe\ler vapabiHr,
kendini kanıtlayabilirsin." Ama kandırmak zordu
içindekı küçük kızı. lnsanlarla iyi ilışkiler kurma-
lıydı. kendini kabul ertirmeliydı Sonunda kazanan
Nenman oldu. Bu arada taksitle yaptırdıklan Üm-
raniye'deki evlerine taşındılar. Kımsenın kendisi-
ni tanımadığı. selamlaşmalann üzerine dostlukla-
nn kurulduğu bu yeni semtte ilk arkadaş çevresini
kurdu. Buranın insanlan daha cana yakındı. aynm
yapanlareskı semtte kalmıştı. Ayaküstü sohbetle-
rin yenni oturup saatler boyunca konuşmalar. bir-
birlennın sorunlarını dınlemek almıştı. On üç kat-
lı aparrmanlardan oluşan sitedeki arkadaş grubun-
da erkekler de \ardı. Anne ve babası erkek arkada-
şının olmasına karşı çıkmıyorlardı ama sık sık so-
ruyorlardı. "Bir sevdiğin \-ar mı?'" Varsa, tanımak
istıyorlardı, "Eve gelsinler" dıyorlardı: "Arkadaş-
ianmzın kimler olduğunu, hangi ortamlara girip
çıkhğını, eroinman mı değil mi. iyi eğirim almış mı
bilelim."
Ne Ordulu ne İstanbullu... Üstelik bir hedefi de yok.
nı bırakmayan. tnsanlar doğaya duyarsızdı. tersti.
özürdilemeyi bilmiyorlardı.yereçöpatıyorlardı...
Dürüstlük diye bir kavram yoktu artık. insanlara
güvenilmiyordu. yalancıhk, riyakârlık basmıştı
kenti. Işte bövle bir yerdı İstanbul..
Oysa Ordu? Hâiâ veşildı. temizdi. Bir gün, ola-
nağı olduğunda Ünye'de denız manzaralı bir çiftlik
e\i almanın düşlerini kurduruyordu. Atlan olacak-
tı. köpeklen... Doöayla iç içeyaşayacdktı. Yainsan-
lan? Sıcak. esprili insanlardı Karadenizliler. Bu gün
bile gitseniz size kapı>ı açar. buvurederlerdi. Sor-
mazlardı hiç. kimsiniz, neden geldiniz. . Zorunlu
olmadıkça yalan sövjemezlerdi. gözlerıne baktığı-
nızdaanlardınız bevnınden nelergeçtiğinı. Amaîs-
tanbul ınsanının kafasından hangı tür şeytanhklar
rMİvleolmaz"diyordu: "Bizimseçriğimizinsanlarbi-
zim sa>emizdebuyerlere geldiler, ama biziezi>or,'\e-
rin dibine batımor, >oksulluğa sürüklüvor..." tçer-
lıyor, kahrediyordu..
Bütün bunları gördükçe sıgındığı tek yer vardı
müzık. Eski şarkıları dınlıyordu. özellıkle de fasıl.
Yeni seslerde hoştu ama romantızmı öldürmüşler-
di. Kıpır kıpırdı. ama ruha hıtap etmıvordu. Bazı
şarkılarda da duygulargizliydi. onlan aıılamav a ça-
lışmak zordu. Ornek mı? Sezen Aksu'nun. Sertab
Erener'in. YüdızTilbe'nin şarkılan... Dınlemediği
müzık varsa o da arabesktı. Bir sığınağı daha var-
dı. kitaplar. Daha çok macera romanlan okuyordu,
birdenebukırsagünlükgazeteler, Yenı Yüzyıl. Sa-
bah, Hürrıvct, Millıyet... İki üç kere tıyatroya git-
miştı. ama daha çok sınema>ı seviyordu. Ayda al-
dığı on beş milyon Iıranın çogunu ailesine veriyor-
du. Hafta sonları arkadaşlanyla buluşuyor, sabah-
lan koşuyor, voleybol yada basketbol oynu>ordu.
Yazlan ya Şile'ye ya Adalar'a ya da Riva'ya gidi-
yorlardı yüzmek için... "Elhamdülillah" Müslü-
mandı. orucunu tutuyordu; ama namaz kılmıyordu.
Zaman bulamı>ordu. daha doğrusu bulduğu za-
manlan müzık ve kitapla dolduruyordu...
Bir külkedisi gibi...
Öyle bir dünya düşlü>ordu ki Neriman. külkedi-
si gıbı hıssediyordu kendini. Güzellikler içinde mut-
lu. insanlan birbirine daha yakın ve sevecen bir
ülkede yaşamalıvdı O pespembe dünyada sevdik-
leri vanında olmalıydı. Ünye'de bir çiftlik evi alma
düşünün yanına \ irmi yıl. belki de seksen yıl son-
ra da olsa Türkiye'nin kendisini konuşacagı günle-
ri eklivordu Öyleşeyleryapacak.Türkiye'yidün-
yada öyle bir tanıtacâk,^^! duyuracaktı ki ken-
di adı da zamana kazmacaktı.
Düşlerini gerçekleştirebilecegi alanlardan biriv-
di turizm ama ailesi bırakmıvordu. Arkadaş orta-
mında vanliş seçim yapar diye başka bir kentte
üniversıteyı okumasını engellemışler. Neriman da
bu yüzden Açık Öğretim"e yazılmıştı. Oysa, basın
vayında.halklaılışkilerde, restorasyonbölümlerin-
deokumak istıyordu Üstelik şımdi mezun olabil-
mesi için staj yapması gerekivordu. ama ailesi izin
vermiyordu. Bir barda ya da otelde çalışabilmek
için önce onlan ıkna etmehydı... Aşkı düşündüğün-
de de kendini külkedisi gıbı görüvordu. Çok sevgı-
lısi olmuştu, aradıgı sevgihyı hiç bulamamıştı. O
gerçek sevgiyi. gerçek aşkı arıyordu. ama yoktu. Şu
anda da üç sevgilisi vardı ama hıçbıri ona göre de-
ğildi. Onlan degiştirmeyeçalışıvor. umutediyordu.
Gerçek aşk neydi? Mutlu olduğunda onunla birlik-
te sevinen. üzüntülü olduğunda yanında olandı...
Evliliklere bakıvordu. bırkaç a> sonra el ele tutuş-
malar. göz göze bakışmalar.. içtenlik, duyarlılık,
bağlılık ölüyordu. Ovsa o. süreklilik istiyordu. En
azından saygı kalmalıydı, çünkü o olmadan sevgi
de yaşanmazdı. Bazen. yetmiş. seksen yaşlannda
çiftler görüyordu sokaklarda. el ele rutuşmuş. O za-
man "Acaba benim de eşimle aram bö> le olacak
mı"diyedüşünüvordu- "GerçeksevgijibulabUecek
mKim?" Ama gıtgide yitırıyordu umutlannı. Her
şey daha da kötüye gıdıyordu.. Karşısındaki erke-
ğı once "ruhen" hıssetmeliydi. sonra bedenen. Ru-
hen istemedikçe insan kendini kullanılmışgibi his-
sediyordu. Seksi evlilik içinde yaşayabilirdi an-
cak, çünkü tabular bunu gerektiriyordu. O bir insa-
nı gerçekten sevmişse. herşeyiylebağlanmışsabel-
kı... Amayok. hayır.evlilik şart Nenman için. Keş-
ke tabulan yıkabılse... Ev lilik öncesı seksi onayla-
yan çok kışı vardı etrafında. ama evlenmeye kalkış-
tıklanndakızlık(bekaret) an>orlardı. Bir erkek ar-
kadaşına "Hadi evlen de görelim" dedığinde aldığı
yanıt değişmiyordu: "Sokakta kız kalmadı ki, kız
bulunca evleneceğim.'1
Biraz asabi ama...
Bu ıkıvüzlülüktü. bunu biliyordu ama... Bir in-
sanın yanlışını gördügünde ilişkıyı bıtirenlerden bi-
riydi Neriman da. Kendini tanımlarken . "Birazso-
runlu"tanımını kullanı>ordu. "Birazasabivdima-
ma, kıpır kıpırdım,canlı\dım." Şimdi? Ha> ır. insan-
lan sevmıvordu; sınıf aynmı. din, dil. mezhep far-
kı yapmadan insanlan seven Neriman yoktu artık.
Hiç beklemedtğiniz anda en yakımnızdan alıyor-
dunuz darbeyi. insanlar yalan söylüyordu. Iki üç
vıl önceki Neriman. küçük bir kederde öyle kolay
kolay yıkılmazdı, ayakta durmaya çalışırdı. haya-
ta bağlıvdı. Şimdi ıpin ucunda sallanır gibi hısse-
diyordu kendini, "Birileri" diyordu, "herhaJde ta-
buremi altımdan çekecek"...
Kendisini değiştirebilse? Biraz daha kararlı ve
azımlı olabilırdi. bir ışe başladığında sonuna kadar
götürebılirdi... Çok kanaatkârdı, bir şeyi varsa şim-
dılık yeterdı, daha fazlası ıçın ortam ve maddi ola-
nakları yoksa zorlamı>ordu. tlerıde düzelecekti...
Ama o ilerisi bazılan için birkaç ayda geliyordu,
Neriman'a ise birkaç yılda... Yine de ekonomik so-
runîannıçözmekiçinzengin birerkekleevlenmek-
ten yana değildi, ondan daha azimli v e çalışkan ol-
malıydı erkek. Amaberaberkazanmalı, beraberya-
ratmalıydılar. Bin kız biri oğlan ikizleri olmalıydı.
Her şeve rağmen vazgeçmeyecektı Nenman. Hır-
sını girışıme dönüştürecek. bir yerlere gelecekti.
Şimdi daha küçük gözüjle bakıp girişimlenni en-
gelleyenlere inat kendisini aşacaktı... Bir hedefi
yoksa da önce kendine. sonra topluma sonra da
"vatan"ına yaratlı olacaktı. Taburesini çekmeleri-
ne izin vermeyecekti...
Yarın: Bir gün doktor olacak ama...
POLITIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Beyin de Bulunur.
Ne demişti Aziz Nesin, "Bu ülkenin yarısında akıl
yok". Kıyamet kopmuştu.
Vay sen misin söyleyen?
Türk ulusu asildir, neciptir, soyludur.
Şimdi Erbakan konuşuyor.
"Bizde teknik var, beyin yok".
Öncetısss!..
Kimse alınmıyor. :
Bu söz de nereden çıktı?
Erbakan, Endonezya'da mühendis okulundan ar-
kadaşını görüyor. Uçak bakanı olmuş, uçak yapıp
satıyor. Koltuklan kabarıyor.
Övsün mü, sövsün mü?
Ne yapsın?
"Bizde teknik var, beyin yok".
Muhaliflerinden bir ses: ;
"Beyni dilini döndüremiyor".
Tam söylenişiyle, "Beyni diline sahip değil".
Teknik var beyin yok deyimini istediğiniz kadar üre-
tebilirsiniz. Her şeye uyar, her şeye denk düşer.
Türkçülük (Turancılık), İkinci Meşrutiyet'in ürünle-
rinden biridır. Ittihatçtlann icadı olup çıkmıştı.
Ziya Gökalp'e sorarlar:
"Türkçülük nedir?" \
"Türklüğün nef'ine çalışmaktır-Türklüğün yaranna
çalışmaktır."
Tanımın kapsamı ne kadar geniş değil mi? Kapita-
list olarak da Türklüğün yararına çalışılabilir, sosya-
list olarak da... Bundan olacak Ziya Gökalp'e sosya-
list diyenler çıkmadı mı?
Bir dönemın ünlü sosyologlarından Abidin Nesi-
mi, Gökalp'i iyiden iyiye sosyalist sayardı. Türklüğün
yararına çalışmanın kapsamı çok geniş tutulabilir. Her
yöntemı Türklüğün yaranna uygulayabilirsıniz. Türk-
çülük dar bir kalıp içinde kalmaz.
İkinci Dünya Savaşı'ndan utkuyla çıkanlar arasın-
da biz de vardık. Tek parti lideri Milli Şef ne yapaca-
ğını bilemez oldu. Savaşın sonundan 'demokrasi'
çıkmıştı. Demokrasi, yani çok partili rejim. Bu nasıl
kotarılacaktı? Sağ da olacaktı, sol da olacaktı. Milli
Şef, dayanılır sağı da dayanılır solu da nereden bu-
lup çıkaracaktı?
Anılarında eskı Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) Bey.
anlatır:
"Beni Ankara'ya çağırdı. Hoş beşten sonra, 'Ge-
ne birlikte çalışalım', dedi. 'Siz gene muhalefet ya-
pın, ben iktidarda olayım. Geçinip gidelim.' Şöyle
söyledim:
'Bu sefer biz iktidarda, siz muhalefette olsanız!..' "
Milli Şef, bu konuşmadan beş yıl sonra (1950) se-
çimle muhalefet olabildi.
Ama bu demokrasi bildiğimız sağlı, sollu yönetim
olamadı. Dönemin sağ sanılanlarını da sol tanınanla-
nnı da Sirkeci'de Sansaryan Han'ın hücrelerine sok-
tuktan sonra dengeyi saglamıştı. Bugünkü işkence-
lerin anası o tabutluklardı. Solcuların çoğu öldü. Tek
sağ kalan Başbuğ AJpaslan Türkeş'tir derler. 27 Ma-
yıs'ı, 12 Eylül'ü gören Başbuğ da manda gönünden
sağlam yürek varmış ha!
Erbakan'ın şeriatçı düzenine de dayanırsa, bütün
rekorlan kırmış olacaktır. Baksanıza arkadan Kuran'a
göre hapis yatmalar geliyor. Her cüze göre yatıp çık-
malar var. Uygulamıyormuş ama.. şimdilık düşünü-
yormuş.. "Bizde teknik var, beyin yok" diyor. Zaman-
la beyin de bulunur...
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA\
SOLDAıN SAĞA:
1/ Dıvan edebıya-
tında Türkçe dıze-
lerle Farsça ya da
Arapça dizelenn
bir arada yer aldığı
şıır. II Mesaj ..
Konva ılinde bir
baraj 3/ Havadakı
su buharı... Kuzu
sesı... Yüz metre
kare tutarında yü-
zey ölçüsü bırimi.
4/ Eskıden harman 8
ürünlennden onda g
bir oranında alınan
1 2
vergı... Gidilen yol üzenn-
de olmayan. 5/ Bir şe\ı
anımsamak için yazılan kı-
sa yazı... Çıplak toprak. 6/
Kemıklerin yuvarlak ucu...
Ağaç çivi. 7/ Bazı bireylerı 4
yangın çıkarmaya sürükle-
yensaplantıh ıtkı. 8/Bırkö-
mürcınsı... Torun sahibi ka- °
dın. 9/ Borulan döndürme-
den eklemeyı sağlav an bağ- 8
lantı parçası... Bınne do- g
kunsun diye söylenen söz.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Etı lezzetlı bırbalık. 2/Hisse, pav... Yapraklar durumunda
avnlabılen parlak bir mineral. 3/ Isvıçre'de turistık bir göl...
Satrançta özel birhareket. 4/Bırgıda maddesı... XVIII. yüz-
yılda A\rupa'da çok yaygın olan sanat üslubu. 5/Temelı tak-
lide dayanan sözsüz oyun... Eksığı olmayan 6/Notada durak
ışaretı... Yurdumuzdabırgöl.7/Bırhaberajansınınsımgesı...
Lenf dügümlen yangısı. 8/ Acıçaça adıyla da bılınen bir ba-
lık. 9/Sıgınn öd kesesınden çıkan ve sanlığı iyi ettığine ına-
nılan taş... Hayat arkadaşı
T-V • • ^ t ^ ">* TOnUM »«2ITIIİ • • a
BızımGazete de
Okunması gereken konular var
• ÜNİVERSİTE EĞİTİM VE
ÖĞRENİM SORUNLARI
(Marmara ve Ankara Ûniversitelerinde yapılan anket)
26 Ağustos Pazartesi
• ÖZEL SEKTÖRÜN HÜKûMETE
VERDİĞI EKONOMİK RAPOR
29 Ağustos Perşembe
• ENERJİ FORUMU
(Uzmanlar. sorvnu Bizim Gazete'nin forumunda tartıştı)
29 Ağustos Perşembe
TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ'NİN YAYINLADIĞI
PATRONSUZ, TAM BAĞIMSIZ
Sivil toplum gazetesi
Hergün başlıca gazete bayilerinde 20 bin lira
Abone için Tel. (0.212)511 08 75