06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 AĞUSTOS 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15KULTUR ALLECRO İLIASOĞLL DUŞUTVCEYE SAYGI THY^nm <1iskolan Geçen hafta çarşamba akşamı -w- -yÇaein İÇİne adim attlğimizda S S ^ S : / /beyn1mizden^rlmuŞadöndüJ<. gınbinenlerdenblrisıdebendım. I / Alabıldığıne yuksek seslı muzık Sıcak birgünün sonunda Anka- ^^t/ çalınan diskolardan birinde ntiakı işierini bitirmiş işadamia- buluverdik kendimizi. Müzık. hani iki eünde 0 ^ ™ ™ ^ " ' ° ^ ' ^ W>I'P P-yasaya sürülüvermiş. ritimsefgürültü UçağıniçineadımatTiğımızda özelliği önde, çatlamış sesli bir küçük hanımın beynimizden\uruimuşadöndük. sözcükleri yayarak bir avaza söylediği bir şarkı. Alabildığine yüksek sesli müzik Temelde iki tümce var: vinelip duruvor ritim ç a l ı n a n d ı s k o l a r d a n b ı n n d e b u l u - . r - - - ı - ? » " - • • J " «ıdık kendimizi Müzik. han.su sazlar eşlıgı ıle. Zaten uçagın ıçınde iki günde yapıhp piyasava sürü- havalandırma başlamamış. Bir sıcak. bir sıcak. lüvermiş. ritimsel gürültü özellı- ğı önde. çatlamış sesli bir küçük hanımın sözcükleri yayarak bira\aza söylediği bir şarkı. Temelde iki tümce var: yinelenip du- ruvor ritim sazların eşliği ile. Zaten uça- ğın içinde havalandırma başlamamış. Bir sıcak. bir sıcak. İşte o zaman müzik dediğimız etkenin insan ruhunu olumlu etkilediğı gibi nasıl olumsuz eıkiledığine de tanık olabilı'vor- sunuz. Sıcak daha da artıyor. Yanınızda oturan lastik terlikli. altın saatli. cep tele- fonlu \e sakallı adam daha çok gözünüze batıyor. Adamın yanındaki ipek mantolu. Vakko eşarplı \e kot pantolonlu kadının lahmacun kokan soluğu daha bir üstünüze gelıyor. İştezevkanlavışımızındığeröğe- leri gibı. giyim kuşam, yemek görenegi gi- bi. buyrun bu da müziğimiz! Hostesi çağı- np soruyorum: "Türk Hava\öllanmı ver- di bu kaseti size? Her uçuşta bunları mı ça- lnorsunuz?"Yanıt şöy le: "Ha.ur, THY' bi- ze kaset filan \ermez. Ö>le sessizlik olnıa- sın diye biz kendi kasetlerimizden birini ça- hyoruz. Bu bi/inı sec.imimiz!'" Gıdip bıraz kısıyor müziğin sesıni. Öglen vemek yediğim TRT'nın Oran yemekhanesini anımsıyo- rum. Orada da böyle bir tuzağa düşmüştüm Acılı mı acılı birara- besk. mercımek çorbası ve biber dolmalarına eşlık ediyordu. Her- halde bu da yemekhane çalışanla- nnın seçimiydi. Gerçekte müzik kadar yaşamı- mızı dört koldan saran bir başka sanat dalı daha var mı? Siz seçme- senız de. gözünüzü kapatsanız da oraya gitmeyip şuraya gitseniz de müzik her yerde var. Ve gürültü öğesi ağırlık kazanmış. melodik yapıdan uzaklaşmış bir müzik. Taksiye bınınce genellikle şoföre gideceğiniz sennti söyiemekte zor- luk çekiyorsunuz. Müziğin sesini bastırıp derdinizı anlatmanız ne mümkün! Bazen cenazeden geldı- öimi. çok hüzünlü olduğumu söy- füyorum. acıyıp kapatıyorşoförler müzigi. AsFında THY uçağında Brahms'ın keman konçertosu ça- lınsındemıyorum. TRTyemekha- nesınde ya da takside Bruckner senfonısi dınlemeyi de beklemiyo- rum. Ama en azından uluslararası kimliğimızi koruyacak noktalarda uluslararası dil konuşmak zorun- dayız. THY hiç değilse dünyanın diğer uçak şirketlerindeki gibi kla- sikleşmiş birer kaset dağıtabilır uçaklanna. Bupopmüziği deolur. caz da olur. bilgisayar müziği de olur. Yeter ki ortak dilde. yumuşak ve insaııları rahatsız etmeyen tür- den olsun. Yıllardır "Müziğimiz yozlaşh, sahne müziği müzik olmaktan çık- tu nedir bu popçulann bir gecede yaptıkları kasetler" diye bağınp çağıranlara karşı çıkmaktayım. Demokratik rejimlerde hıçbirşeyı denetim altında rutamazsınız. TRT onca yıl arabeski yasakladı da ne oldu? Müziğin yozu olmaz. Mü- zik halkın kültürünün. beğenısinin. birikıminın aynasıdır. Buçeşıtlen- meleri geçirmeye. bu süreci yaşa- maya zorunluyuz. Eğereğitim ku- rumlanmıza sahip çıkabilirsek. klasik Türk müziğinin. Türk halk müziğinin as- lına bağlı eğitimini verebilirsek; radyola- nmızda daha bilinçli DJ'ler, daha bilinçlı sunucular yer alırsa, müziğin "gürültü" niteliğine rağbet azalabilir. Gelecek ku- şaklara sorumluluğumuz var. Ülkenıızde en az yatırım yapılan konu kiiltür. Ne de olsa zaman isteyen. birikim bekleyen bir konu. Hiç bir politikacının bunca kargaşa arasında kültür için yatırım yaptığını. ge- lecek kuşaklanmız ıçin vaatlerde bulun- duğunu duydunuz mu? Foça'da yaz müzik okulu Maria Rita Epik Okulu'nun ikincisini gerçekleştırdığı uluslararası müzık yaz okulu bu yaz Foça'da yer alıyor. Bu hafta başlayan kurslar28 ağustosadek sürecek. Bu kurslarda üç önemli sanatçımız ders verecek. Yiyolacı Ruşen Güneş,flütçüGülşenTa- tu ve pıyanıst Gülsin Onav Her biri dün- yanın değişik >örelennde adlarından söz ettiren övünç kaynağımız sanat- çılar. Gülşen Tatu. Almanya'nın önde gelen üniversitelerindeki eğitimciliği: oda nıüzıkçiliği ve soiıstliği ile önem kazanmış du- rumda. Ruşan Güneş yıllardır Londra'da BBC ve Londra Filar- moni gibi büyiik orkestralann bi- rinci viyolacısı olarak nice dinle- tide vekompaktdiskteyeralmış. solist olarak ve oda müzikçisi olarak da ününü duyurmuş bir sanatçı. Gülsin Onay ise otuz ül- kede konser ve resitaller vermiş. ünlü festivallerde yer almış bir devlet sanatçımız. Epik Müzik Okulu'nu kutlamak gerek: Her şeyden önce bu nite- likli üç sanatçımızı birarayagetirdiği için. Nıce öğrenci yurîdışına gidip bu düzeyde bır yaz kursuna katılmayı özlerken. yurti- çınde. üstelik Foça gibi tarihı bir mekânda bövlesi yaz okullarının ycralması kıvanç verici. Umanz dünyanın dört bir yanından. değişik müzik ekollerinden, değişık iklim- lerden birçok öğrenci birarayagelırvebu üç sanatçımızdan yararlanırlar. Ayrıca yurtdışında hizmet veren sanatçılarımız için de kendi ülkelerinde bövlesi bir işbir- liği gerçekleştirmek ay rı bir önem taşır sa- nıvorum. Ne de olsa kış av larında konsen atuvar- lann çatık kaşlı eğitiminden geçen öğren- cıler için. Foça gibi bir mekânda müzikle daha voğun ve birebir baş başa kalabile- cekleri bir ortam >aratılıvor. Maria Rita Epik Müzik ^'az Okulu'nun diğer kuruluş- lara da örnek olmasını, gelecek yıl ül- kemizin değişik yörelerinde benzer or- ganizasyonların yapılmasını dileriz. Gezici bir kültür merkezi gibi AHMETSAV .-V.NKARA - Türkiyenin müzıkal yaşamında Batılı kültür kurumlannın küçümsenmevecek bir payı vardır. Genelde 'yabancı kültür merkezleri" olarak bilinen ve yeri geldikçe v Goethe Enstitüsü", "Türk-Amerikan Derneği", "A\ usturva Kültür Ofîsi\ "Fransız Kültür He>eti', "British Couneir, 'İtaKan Kültür Enstitüsü' gibi özgün adlanyla da sıkça anılan bu örgütlenn sergilediği etkinlikler, son yıllarda üç büyiik kentimizin dışına taşmış. Anadolu'daki birçok kente ve antik çağdan kalma ilginç mekânlara kaydırılarak yaygınlaşmıştır. Bizim için nicel açıdan kazanım savılabilecek bu etkınliklerin. nitel vönden ne gibi katkılar getirdigi incelemeve değer. Ankara'daki yabancı kültür merkezlerinin sunduğu Batılı sanatçılan I960"lı vıllardan beri izlemeye çalışırım: öteki kentlerde gerçekleştirilen etkinliklerin programlannı da bir ölçüde gözden geçirdim: vargılarımı şöyle özetleyebilirim: Katkısını kuşkuyla karşıladığım. anlamını bir vere oturtamadığım etkinlikler azınlıktadır: iz bırakan. hatta bir 'düşgibi' yaşadığımız olağanüstü dınletiler iyice azınlıktadır: "olağan' ve belkı de üst düzevi yoklavan etkinlikler çoğunluğu oluşturmaktadır. Ancak şu gerçeği de belirtebilirim: Tanıtım amacı önde tutulduğu için mesajı belirgin olmayan sıradan etkinlikler. özellikle son birkaç >ıldan beri yerini daha anlamlı. daha fazla katkı getiren. kimlikli. renkli ve canlı çalışmalara bırakmava başlamıştır. Şimdilerde bilınçle hazırlanmış seçkin programlarla karşılaşıvoruz. Bu gelişımin örneklenmesi yarar sağlayacaktır kanısındayım ve vabancı kültür merkezlerinden birkaçını okurlanmıza tanıtmak ıstiyorum. Ilk örneği bu yazımda ele alıyorum. İtalyan Kültür Enstitüsü İtalyanlar. si>asal yaklaşım ve etkileri aşarak salt kültürel iletişimi vegleyen içtenlikli biranlayışı benımsemişlerdir. Üç büvük kentimizde merkezleri vardır. İstanbul merkezi. dil eğitimine ağırlık vermekte, Ankara ve Izmir i>e özenle Mrtüozlan Topluluğu'nun bir konser sunduğunu. Izmir'de bir 'arkeoloji kitaplığf kurulduğunu ve daha nice parlak ve anlamlı etkınliğin gerçekleştırildiğini biliyorum. Ankara daki İtalyan Kültür Enstitüsü'nün 'kültür merkezi' niteliğinde bir özyuvası yoktur. ama enstitünün yönetmeni Fiorella Piras. buluşçuluğu, yaratıcılıktaki inceliği ve organizasyon yeteneğiyle gezgin bir kültür merkezi gibidir. 'Akdeniz Ülkeleri Hukuk Kollegiumu'nu Kapadokya"da düzenlemiş, 'Ruhun Fiorelli Piras David Marier Marion Haase belirienen müzık. resiın. tıvatro, sınema ve düşün etkınlikleri sunnıaktadır. • Izmirdeki "Carlo Goldoni Kültür Merkezi'ni görmedim, o\sa burada ve jzmir İtalyan Konsolosluğu'nda çağdaş İtalyan ressamlannın sergileri açıldığını. konferans ve seminerler düzenlendiğini. resitaller ve oda müziği konserleri verildiğini (bu kapsamda çağınıızın en bü\ük piyanistlerinden. "onur anıtı' MichaJangeli'nın anısına pi>anist Naturscia Calza'nın bir resital verdiğini eklemeliyim). lasos'ta Baiıkpazan'nın açılışında ünlü "Venedik CoğrafŞası" başlıklı resım sergisini Ank.Ta Gan'nda açmış. Iletişim Kitabevi'nde çağdaş İtalyan vazarlannın Türkçeve kazandınlan kitaplan için 'tanıtım günleri* hazırlamış. İstanbul'da yaşayan Italyanlann tiyatro topluluğunu Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nde. Vi>aldi'nin 'DörtMe>sim'müziği üzerine hazırlanan bale yapıtının koreografı Ticcio Rigano'yu Ankara Devlet Balesi'nde ağırlamış, ünlü "Guido Cantelli' orkestrasının ve 'Rosso Vienezia'bale topluluğunun Ankara Müzik Festivali'negelmesini sağlamış. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası için konuk solistlerdavet etmiş. Uluslararası Ankara Film Festivali ile İzmir'deki 'Caz Festivali'ne olağanüstü katkılarda bulunmuştur. İtalyan Kültür Enstitüsü'nün bir sezon içinde yaklaşık 90etkinligini düzenleyen Piras'ın. başarı tılsımı. Türk gençlerinden oluşan kadrosunu şimşek hızında bir uyumla yönetmesi ve Türk entelektüellerıyle sıkı bağlar kurmasındadır. İtalya'nın 1996da Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı'nı üstlenmesi dolayısıyla Fiorella Piras'ın Türkıye'de yoğunlaştırdığı etkinliklerin anlamı bizım için önemlidir. Bu tür çabalar. 'bilinçli katkı'nın örneğidir v e Türkiye ile İtalya arasındaki dostluk ilişkilerinı güçlendirmektedir. Türk aydınlan olarak bizler. birçok etkinliğe katılma inceliğini gösteren İtalva Büyükelçisi ekselans M. P. Massamormile'nın yaklaşımını saygıyla. sevinçle kanşlıyoruz Türkiye ile İtalyan hükümetleri arasında kültürel ilişkileri düzenleyen bir sözleşme vardır. Bu kapsamda. 1996'da ve önümüzdeki iki yılda gerçekleştirilecek olan program belırlenmiştir. Sözleşmenin getirdigi başlıca katkılardan bin. bilim ve sanat alanında İtalyan hükümetinin Türk gençlerine verdiği burslardır. Bilindiğı gibi çok sayıda çalgı solistimiz. orkestra şefimız ve bestecimiz bu burslardan yararlanmış. günümüzün ünlü müzikçıîeri olarak yurtdışında ve ülkemizde başanlar kazanmışlardır. Avnı olanak şimdi de sürdürülmektedir, sözleşme gereği sürdürülecektir. IZDSO'dan Betin Güneş yönetiminde 'Izmir' G eçen yıl dağıtımına başlanan CD'de IZDSO'yu Betin Güneş yönetiyor: seslendirilen yapıtlar, Güneş in alto trombon ve orkestra için "Izmir' konçertosu (solocu Thomas Horch) ve Heitor Villa-Lobos'un 'Bachianas Brasileiras' no.7 si. ÖNDER KÜTAHYALI İZMİR-Elimdeki CD'ninbirörneği- ni müzik setine koyarsanız vedinlediği- niz yer ile kabinler arasında ikizkenar üçgen oluşrurursanız. setı çalıştırdığınız- da. karşınızdaki düzlem. bir senfoni or- kestrasının zengin tınılanyla dolacaktır. Firmaiann pivasav a sunduğu binlerce CD arasında. v ukandaki tümceyle eleş- tirmeye başlayabıleceğim pek çok örnek bulunabilir: ama böyle bir CD'de İZD- SO çalıyorsa. onun kültür v aşantımızda- ki yen bambaşka olacaktır. Geçen yıl da- ğıtımına başlanan CD'de İZDSO'yu Be- tin Güneş yönetiyor: seslendirilen yapıt- lar. Güneş'in alto trombon ve orkestra ıçin "İzmir" konçertosu (solocu Thomas Horch) ile Heitor Villa-Lobos'un ••Bac- hianas Brasileiras" no. 7'sidir. "İzmir'" konçertosunda müziğin dili çağdaş; fakat aşırı yaklaşımlar yok; ku- ruluş açısından da her şey belirgin. Ya- pıt ilk kez 5 Mart 1993 "te İzmir'de ses- lendirildi. Besteci. konçertosuna "İz- mir" adını verme nedenini. disk kitap- çağındaki yazıda şövle açıklıyor: u Geçen me\ sim İzmir DSO'JTI ilk ola- rak \önetmeye geldiğim- de. hem bu kenti hem de orkestrayı çok se\dim. Onlara olan bağlılığımı dile getirmek üzere. tam İzmir DSO'nun ölçüleri- ne uygun, orkestranın güçlü yanlarını \ıırgula- >an bir konçerto tasarla- dun." Heitor \'illa-Lobos. "Bachianas Brasilerias" başlığı altında dokuz tane süit yazdı. Btınlardan ye- dincisi ilk kez 13 Mart 1944 "te Rio de Janeiro'da çalınmıştı. Her süitte ol- duğu gibi besteci burada da bir yandan Bach biçe- mine bağlı kalırken. bir yandan da ülkesi Brezil- ya'nın halk müziğinden izlenimleri ya da özgün ezgileri evrensel kılmak- tadır. Betin Güneş. konçerto- sunun seslendirildiği din- leti için Mart 1993~te İz- mir'e geldiğinde. yanında çok usta kayıt uzmanlan v ardı. Amaç. or- kestramızla bir CD yapılmasıv dt. Kulla- nılan son model dijital aygıtlar. pis çıkan seslerin düzeltilmesine bile olanak veri- vordu. Orkestra voğun bir çalışma vap- tı. Her iki yapıt birçok kez banta alındı. Almanva'daki montaj çalışmalarından sonra elimizde bulunan disk ortava çık- tı. Kayıt. Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilmişti: fakat dinleme sıra- sında bu durum belli olmamaktadır. Yapım. hem yorum hem de kayıt açı- sından ayrıntılı çözümlemelere olanak veriyor. Bunlarla ilgili bazı izlenimleri aktarmak istersem. her şeyden önce ste- reo kayıttekniğininçeşitli güzellikleriy- le kullanıldığını belirtmeliyim. Sağ ka- nala yerleştırilen baslardan. sol uçtaki ksılofona ve arpa dek orkestranın bütün çalgılarını değişik vönlerden avrıntılı olarak işitebiliyorsunuz. Budurumdaya- pımcılar. zaman zaman çekici buluşlar ortava koyuyorlar. Örneği n Trombon konçertosunun ikin- ci bölümünün başın- daki girişte. arp ile piccolo flütün ses alanının sol ucun- dan. fagottaki vu- rumlanisesağkanal ilemerkezarasından ve geriden duymak heyecan vericidir. Ayrıca eko etkisiyle kimi çalgılann geri plandan işittirilmesi gibi teknikler başa- rıyla uygulanmış. İlgi çeken başka bir nokta da konçer- toda solocunun ön yüzeyden değil biraz geriden gelişi. fakat yüzeyden duyuldu- ğu aldatmacasının yaratılmasıdır. Do- ğal ki bu durum. trombonun tını özel- liğinden kaynaklan- maktadır. Yapımda. üfleme ve vurma çalgılar. net v e dolgun olarak işıtiliyor. Buna kar- şılık yaylıların tınısı epey mat ve zayıf. Birinci kemanlar bile yeterince önde de- ğil. En belirgin örnek. "Bachianas Bra- sileiras"ın fiig biçiminde yazılmış olan son bölümünde. sırf yaylılarla yapılan serimdir. \'apıma yorum açısından bakıldığında ise asıl güzellikleri fazla gölgelemeyen bazı küçük kusurlar göze çarpıyor. Söz gelimi "Bachianas Brasileiras"ın ikinci bölümünde (Giga ya da Jig) vurguların iyi belirtiimesine karşın ritim yönünden birtedirginlikgözleniyor. Üçüncübölü- mün (Toccata) başında kemanlann çal- dığı ezgiyi izleyen staccato pasaj. yete- nnce temiz değil. Fügde ise temay ı du- yuran v iyolonseller arasında tam bir ses temizliğı yok. Hiç kuşkusuz böylesi ku- surlann irdelenmesi. orkestramızın gele- cekte ortaya koyacağı daha başka yapım- lara ışık tutacaktır. Bu CD'den söz ederken. yakin geçmi- şin bir olayını da anımsatmak verinde olur. İZDSO'nun 1983'tekı Italya-Al- manyagezisisırasındaMünihradyosun- dabirbantkaydı gerçekleştirilmişti. Ge- zideki dinletilen yöneten Hikmet Şim- şek,bukayıttan Kültür Bakanlığf nca bir LP yapılması için büy ük çaba harcamış. fakat ödeneğin gecikmesi ve plağı y apa- cak olan Telde\ firmasının CD'ye dön- mesi yüzünden girişim başansızlıkla so- nuçlanmış. hazırlanan 2000 LP bir kena- ra atılmıştı. Hikmet hocadaki LP'yi din- ledikten sonra olay ı her anımsayışımda yüreğim üzüntüyle dolar. O kaydın bantından günün birinde CD yapılacağı umudunu hâlâ yitirmedım: ancak dağıttlmakta olan CD, yakın geç- mişimizdeki bu olay ın üzüntüsünü azalt- maktadır. Onu bütün okurlara salık v eri- rim. Elde edebilmek için zaman y itirme- den İZDSO yönetimine baş vursunlar. Böylece müzikseverlerimiz, her hafta coşkuyia alkışladıklan orkestramızı ev- lerine de götürmüş olacaklardır. Zama- nı durdurmayı başaran bu onursal ko- nuk, her an ve hiç yorulmaksızın kendi- lerine umudu ve mutlulueu sunacaktır. MEMET FUAT Yüreklilik Önceki pazar Müjdat Gezen'in "Sak Üstünde"s\- ni okurken takıldı kafama bu konu. Galileo Galilei yüreksiz bir insan mıydı, Engizis- yon'a boyun eğmekle ömrünün son yıllarını onursuz bir kişi olarak mı geçirmişti? Olay şu: Galileo Galilei büyütme gücünü 32'ye çıkarmayı başardığı teleskopuyla gözlemler yapmış. "dünyanın evrenin merkezinde bulunduğu" görüşünü savunan Rolemaios'un (Batlamyus) yanıldığını saptamış, "evrenin merkezinde güneşin olduğu, dünyanın hem onun çevresinde dolandığı, hem de kendi ekseni çevresinde döndüğü" görüşünü savunan Koper- nik'i doğrulamış... Engizisyon da yakasına yapışmış: "Sen bızim inancımıza dil uzatamazsın... Dünya- nın evrenin merkezi olduğu, güneşin onun çevresin- de dolandığı bizim kıtabımızda yazıyor..." Ptolemaios İ.S. ikinci yüzyılda... Kopernik'in doğum ölüm yılları 1473-1543; Gali- lei'nin 1564-1642... Herkesin her konuda aklına geleni yapıp söyledi- ği çağlar değil... Nitekim Kopernik yıllar süren hesaplar sonunda ulaştığı görüşlertni yayımlamayı düşünmemiş bile, önce hazırladığı el yazmalarım yalnızca yakın dost- larına dağıtmakla yeîinmiş. Aşağı yukarı yirmı yıl sonra, 1533'te, Roma'da gö- rüşlerini sözlü olarak Papa'ya anlatma olanağını bul- muş, olumlu karşılanmış. 1536'da, kendisinden bu konuda bir kitap yayımlaması resmen istenmiş. Ama Martin Luther de aralannda olmak üzere. ba- zı din adamlarmın tepkısi o kadar aşırıymış ki, Koper- nik ancak yedi yıl sonra, 1543'te, öldüğü yıl yayım- layabilmiş kitabını. 1611 'de ise bu kez teleskoplu bir bilgin. Galileo Ga- lilei çıkıyor ortaya... Önce Papalık Sarayf nda bir konuşma yaparak din ulularına görüşlerini açıklıyor. teleskopuyla gökyü- zünü izletiyor... Gördüğü ılgi büyük... iki yıl sonra ise güneşteki lekelerle ilgili bir yapıt ya- yımlıyor. Hem de herkesin anladığı bir dılle. italyan- ca olarak. Yapıtta bu lekelerden yola çıkarak Kopernık'i doğ- rulayıp Ptolemaıos'u çürüttüğünün görülmesı, üni- versitelerdeki tutucu profesörleri kızdırıyor. Işin Engizisyon'a duyurulacağını sezen Galilei. Ro- ma'nın önde gelenlerine mektuplar yazarak durumu bildiriyor. Bilimin doğruluğunu kanıtladığı şeylere inanmanın günah ilan edilmesinden doğacak sakın- caları belirtiyor. Sonunda kalkıp kendisi gidiyor din ulularıyla gö- rüşmeye, araştırmaların önünün kesilmemesi için an- layış göstermelerini, yardımcı olmalarını dilıyor. Ama Protestanlara karşı Katoliklıği güç durumda bırakacak bir olayın patlak vermesınden korkan kili- se. 1616'da, Kopernık'in yapıtını Yasak Kitaplar Lıs- tesi'ne alıyor. Ayrıca Galilei bu dizgeyi bir daha sa- vunmaması için özel olarak uyarılıyor. Floransa yakınlarındaki evine çekilen bilgin 1623'te kendisine yapılan bir sataşmaya karşı yazdığı kitabı- nı daha önceden tanıdığı yeni Papa'nın adına sunu- yor. Çok olumlu karşılandığını görünce de Koper- nık'in yapıtının Yasak Kitaplar Listesi'nden çıkartılma- sını sağlamak umuduyla Roma'ya gidiyor. Bu umudu gerçekleşmıyor, ama Papa'dan iki diz- geyi (Ptolemaios ile Kopernik dizgelerini) birlikte ser- gileyen bir kitap yayımlama iznini alıyor. Yalnız sonun- da Tann'nın her şeyı değişik bıçimlerde yapabılecek güçte olduğu, neyi, nasıl yaptığının bilinemeyeceği sonucuna varılması koşuluyla... Floransa'ya dönen bilgin sekiz yıl çalışarak Ptole- maios ve Kopernik Dızgeleri Üzerine Konuşmalar adlı ünlü yapıtını tamamlıyor. Kitap 1632'de öndene- timden geçirilerek yayımlanıyor. Sonra? Evet, sonra neler oldu? Galileo Galileı'nin yapıtı bütün Avrupa'da beklene- nin çok üstünde bir ilgiyle karşılandı. Her şey öyle sağlam kanıtlarla desteklenerek anlatılmıştı ki, sona eklenen sözlenn hıçbir anlamı kalmamıştı. Papa bil- ginın bu davranışına öfkelenerek kovuşturma açılma- sını buyurdu. Ne var ki izinle yazılmış, denetımden geçmış bir ki- tabın yasaklanması, uygulamadakı hukuka aykırıy- dı. Mahkeme dosyasına eski tarihli bir belge eklen- di. Bu belgeye göre Galılei'nin Kopernik dizgesini, sa- vunması bir yana. anlatması bile 1616 yılında yasak- lanmış görünüyordu. Izin bu belge gızlenerek, yanı izni verenler aldatılarak alındığı ıçin geçersizdi. 1633'te Roma'da yapılan yargılama sırasında Ga- lilei'nın 1616'da verilmiş böyle bir belge olmadığını sürekli yinelemesi hiçbir şeyi değiştirmedi. O belge- deki yasağa uymayıp Kopernik dizgesini anlatmak- tan suçlu bulundu. Ölüm cezasına çarptırıldı. Ama görüşlennden ke- sinlikie vazgeçtiğini bildirirse ölüm cezası hapis ce- zasına çevrilecektı. Galilei görüşlerinden vazgeçtiğini bildirdi... Altmış dokuz yaşındaydı. Papa cezasını ev hapsi- ne çevirdi. Floransa yakınlarındaki evinde geçirdiği son dokuz yılında mekanikle ilgili bir kitap yazdı, teleskopuyla yeni buluşlar yaptı. Gözlerinin görmez olduğu 1637'den sonra da ölünceye kadar. öğrencilerinin yardımıyla çalışmalarını sürdürdü. inancın bilimı sındirdiğini gösteren bu yaşamöykü- sünü okuyan ya da dinleyen insanlar yıllardır şu so- ruya yanıt ararlar: Galileo Galilei görüşlerinden vazgeçmeyip ölümü göze almalı mıydı? Siz de bu soruya bir yanıt arayın bakalım nerelere varacaksınız!.. BUGLIN Mimarlar Odası Yıldız Dış Karakol Binası etkinlikleri kapsamında saat 18.00'de Göksel Gülensoy yönetiminde. "Ayasofya" başlıklı belgesel video gösterimi izlenebilir. Saat I8.3()'da ise Istinye Mahallesi Muhtan Mehmet Hançer'in katılacağı "tstinye Çevremiz' konulu sövleşi yer alıyor. Taranta Babu Kültür Merkezi'nde bu akşam saat 19.00-20.00 arasında gerçekleşecek şiirakşamının konuğu Melisa Gürpınar. (0212 235 28 59) Evrensel Kültür .Merkezi'nde saat 18.00'de A. Krosava'nın 'Düşler' adlı filmi «österilecek. (0212 243 08 03) Sahaf Kültür .Merkezi'nde ise saat 19.00'da Oğuz Özdem'in konuşmacı olarak katıldığı 'Şiirimızde Işçiler ve İşşizler' başlıklı şiir işliğinc katılabilirsiniz. (0216 414 75 73)" Rumelihisan Konserleri nde bu akşam saat 21,00'de Muazzez Abacı ver alıvor. (0212 265 80 22)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle