25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 TEMMUZ 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET »« SAYFA KULTUR 15 ALLEGRO EVtN tLYASOĞLU Gizemselflefirbnaiç içe• Aydın Karlıbel, geleneksel piyano ile dijital piyano (korg) ya da • "Korkunç bir çalışmanın ürünü olan teknik hâkimiyeti, nüans zenginliği elektrikli piyano dediğimiz çaîgılarda klavye ustalığını sergiledi. Konserin ve eseri inceleme becerisi, doğal olarak Ivo Pogoreliç'i diğerlerinden farklı gizemli ve moderni iç içe taşıyan ortamına en yakışan yapıt ise Avra Port'ın keman için yazdığı Flatres oldu. Hakan Şensoy'un yorumladığı bu yapıta Aydın Karlıbel dijital piyanosu ile eşlik etti Istanbul Müzık Festivali'nin yoğun günleri arasında Aya tri- ni'de degişik bir konsere tanık ol- duk pazartesi gecesi. Aydın Kar- lıbel geleneksel piyano ile dijital piyano (korg) ya da elektrikli pi- yano dediğimiz çaîgılarda klavye ustalığını sergiledi. Tuşlann üs- tündesenfonikgezıntileryapabi- len bestelerinde öğretmeni Ce- mal Reşid Rey'in melodi anlayı- şını, düzenlemelerinde ise Cemal Reşıd Rey'ın zengin armoni an- layışını uyarlayabılen bir sanatçı, Liszt, Elgar \e Bach gibi besteci- ler de kendi yapıtlannı dijital pi- yanodaki yeni tınıda duysalardı hoşlanna gıderdı sanınm. Karlı- bel "in herbiryapıtı "bravura"ni- teliğinde parlak sağlam teknik gerektirençalışmalar. Herbirinin içinde gizemli bir soluk kadar fır- tınalı birgörkem \ar. Eski tstan- bul"a dair Üç Tarihi Resim gru- bundakı üç yapıtın betimleyici başlıklan (Hezarfen Çelebi'nin Uçuşu. Dev'in Mezannda ve Fır- tına) ne olursa olsun her biri aynı gizemi ve aynı fırtınayı yansıtı- yor. Ne yazık kı geleneksel piya- no olarak sahneye neredeyse an- tika bır saray piyanosu çıkanl- mıştı. Ses gürlügü Aydın'ın ıçın- de kopan fırtınaya yetmıyordu. Dijital pıyanoda yorumladığı her vapıtta. legato çalmanın bır- birine bağlı tek solukta bır bütün oluşturabilmenin tadını yaşattı. Konserin gizemli ve moderni iç içe tas.ivan ortamına en yakışan yapıt ise Avra Port'ın keman için yazdığı Flatres oldu. Hakan Şen- soy'un yorumladıgı bu yapıta Ay- dın Karlıbel dijital piyanosu ile eşlik etti. Hasan Şensoy her zamanki coşkulu ve duyarlı biçemini bu kez çok modern bir yapıtta ger- çekleştirebildi. Konserin birinci -yansı yine Karlıbel'in Halikar- - nassos adlı bir liedi ile son buldu. kılıyor. Her piyanist Pogoreliç gibi özgün yorum yapamaz, yapmamalıdır da. Olağanüstü bir teknik, fizyolojik ve felsefi bir yapı, bezmeyen bir araştıncılık gerektiriyor bu iddialı çalış" (Fotoğraf: DEV Rİ.M BARAN) Seda AraL Çağn Köktekin ve Ce- mal Atasoy'un şan soloları ile ka- tıldıklan bu yapıtta Karlıbel piya- nosuııu romantik bir lied eşlikçi- sinincoşkusundaçalıyordu. tkin- ci yan ise Gökçen Koray-Seval Irmakyönetımindekı TRT Genç- lik Korosu'nun seslendirısıyle örülüydü. Ne yazık ki bu gençle- ri dinleyemeden, konserden ay- rılmak zorundaydım. Gençleri destekleyen, genç besteci ve yo- rumculanmızı ortaya çıkaran ku- ruluşlarasaygımız büyük. Bune- denle Türkan Saylan başta olnıak üzere Çağdaş Yaşamı Destekle- me Derneğı Türkçağ Vakfı'nı kutluyoruz. Ve araştınp yenı tını- lan bızlere ulaştıran Karlıbel. Şensoy gibi sanatçıları alkışlıyo- ruz. Ivo'nun resitali ardından Istanbul'da her gece bır ya da birkaç müzik etkinliği yaşanıyor. Her birini yakalamak artık i>ice olanaksızlaştı. Yetışebıldığımiz kadanyla ta- nıtmaya. izlenimlerimizı aktar- maya ya da eleştırmeve çalışıyo- ruz. Işte geçen hafta Istanbul dı- şında olduğum ıçın kaçırdığım bir başka resital: 24. Festival'in beklenen yıldızı Ivo Pogoreliç' Ivo'yu on >ıl önce dınleyen Is- tanbullular önce olağanüstü ola- rak niteledıler. dokuz yıl önce (bır sonraki festıvaldeldinleyenlerıse olağan dışı olarak tuttular bellek- lerinde. Aradan geçen zamanla. üretti- ğiCD'lerle Ivoartıkolgunbırpı- yanist olarak niteleniyor. Onu on yıl önce dinlemiş ve geçen hafta- ki resıtalınden etkılenmış bıroku- rumun yazdığı mektubu sızlerle pay laşmak istedim: Leyla Venisey Aktay ısimli oku- rum, uzun yıllar piyano çalmış. konservatuvarda Ergican Say- dam'ın ögrencısı olmuş; sonra Amerika'da psikoloji okumuş Halen bir şirkette yönetici sekre- ter ve aynı zamanda oda müzigi yaparak müzik dünyasıyla ilgisi- ni sürdüriiyor "Bir konserden keyifalabilmek için müzisyen olmanın gerekme- diğine inanıyorum. Yeter ki biraz duygularımıza açık olalım. peşin hükümlii olmayahm ve konsant- rasyon yeteneğimizi kullanabile- lim. Şimdiye kadar gittiğim bir dolu konserden edindiğim izlenim şu ki eğer bir sanatçı müzikten an- layanlan coşturahilmişse. müzik- le haşır neşir olmayan ama dinle- mesini bilenleri de coşturmuştur. Bence gerçek sanat herkese hitab eder. İşte I\o Pogoreliç'in 27 ve28ha- ziran tarihli resitallerinden sonra her konserde hissedilmeyen yo- ğun duygular yaşadık. Pogore- liç'in eriştiği özgürlük, özgünlük ve renk düny ası tüm salonu esir al- dı. Miithiş bir parmak hâkimiye- tinin getirdiği sonsuz renk paleti- ni cömertçe kultandı. Özellikle Mussorgsky'nin Bir Sergiden Tablolar adlı parçasındaki "bek- lenti veduşuncelı'yürüyüştema- su o her resmin kendine özgü at- mosferl seslerin görselliğe dönü- şiimü: Mozart fantezinindiğer iki Mozart sonattan ay rılan daha öz- gü r \e hayalci yaprsı: öte yanda klasik kalıplı bir sonatın varyas- yonlu bir sonattan yine tur olarak farklı çalınışı, ama bunlann hep bestecinin özellikleri ön planda tu- tularak yapılışı; en sonunda da Schumann senfoniketütlerdeser- gilenen muazzam teknik. sonori- te... Belki çok sıcak bir piyanist de- ğil Pogoreliç. Belki yer yer sertb- ğe kaçan tınıları var. Belki bazı nüanslan abartıvor. Belki Mozart da çağın aynası değildi. Ancak korkunç bir çalışmanın ürünü olan teknik hâkimiyeti, nüans zenginliği \e eseri inceleme bece- risi, doğal olarak onu diğerlerin- den farklı kılıyor. Her piyanist Pogoreliç gibi öz- gün yorum yapamaz, yapmama- lıdır da. Olağanüstü bir teknik, fizyolojik \e felsefi bir yapı, bez- meyen bir araştıncılık (\ede ken- di ifadesiyle doğru eğitim ve yön- lendirme) gerektiriyor bu iddialı çalış. Ve artık hep uç noktalarda yaşayan çağımı/da böy le hem uç, "hem de olağanüstü ölçülü y orum- lar anyor insan, özgür bir soluk jçin!" Say'ın bir söyleşisinden esintilerFazıl Say'ın Nevv England (Boston) Radyosu'nda yaptığı bir canlı söyleşi kaydını dinliyorum. Sunucu "tpekyolu" başlıklı 2 piyano konçertosunun yoru- mundan iki gün önce Fazıl'ı tanıtıyor "28 ocak pazar günü saat 15.00'te Bos- ton Metamorphosen Orkestrası ile Fazıl Say'ın 2 piyano konçertosunu dinleye- ceksiniz. Konser programında ayrıca Jo- seph Suk'un Meditasyon'u ve Çay kovs- ki'nin 'Serenad'ı yer alacak. Ve Fazıl Say bu canlı yayındaki konuğumuz." Fazıl'ı hiç tanımayan. pıyanıstliğini, bestecıli- ğinihiçbılmeyentarafsızbirkulakladin- lemeye çalışıyorum, bu söyleşiyı. Türkı- ye'den gelen Young Concert Artists'in 1995 yılı ödüllerini kazanmış bir sanat- çı. Buödüllerdenbiriside Metamorpho- sen Oda Orkestrası 'nın solisti olarak çal- mak! Bu nedenle Boston"da ve çalacagı yapıt kendi konçertosu. Radyo progra- mına 'Haydn sonat' ile başlıyor. Lıszt- VV'agner Isolde'nın Aşk Ölümü. ardın- dan Debussy nın "Sular Altmda Kalmış Katedral'ı ile devam edıyor. Bunlann her bınni knstalıze bır tuşe ile ımge gü- cünün renkpaleti içinde çalıyor. Derken söz kendi bestelenne geliyor. Burada ıl- ginç bir saptaması var Fazıl'ın. Gelenek- sel ile çagdaşı birleştirme çabası. Her Geleneksel ile çağdaşı birleştirme çabası. konuda bu çabanın altını çizıyor. Anka- ra Konsersatuvan'ndaki eğitiminden söz ederken (sanınm İlhan Baran'a degine- rek) "Modern bestecilerin. örneğin Mes- siaen'in, Dutilleu\'nun öğrencisi olmuş öğretmenlerim vardı" diyor. Bu zincirle geleneğın moderne bağlandığını yaşa- mış Bartok'tan da öte bir modernızm bu Fazıl'a göre. Anlaşılan gelenegin tanıdık Say, her konuda bu çabanın altını çi/iyur. ezgi çizgilenyle sunulması degil. ritmik gücünü koruyarak soyutlanması. Sonra Anadolu'nun makamsal v e ritimsel zen- ginliklerinden söz edıyor. Yalın, ama açık ve anlaşılır bır Ingilızce ile **Halk müziğimi çok iyi öğrendim. Ama ben de kendimeözgü yolu seçtim. Kompozisyon- lannıda ritim, metodiyi aşan bir etken. Karmaşık Anadolu ritimlerini çağdaş bir görüşle sunuyorum." Ritimsel özelliğı örneklemek için "Nasreddin Hoca Danv lan'nı seslendiriyor. Ancak bu kadar açıklama ı^ığında dinlemeye çalışıyo- rum danslan. Tarıhle günümüzü Dogu ile Batı'yı birleştiren yeni renkler bulu- yorum. Sunucu bu danslarda caz ögeleri de duy unca, **Sen ay nı zamanda bir caz pi- yanistisindegil mi" dıye soruyor. Fazıl ise telaşla reddediyor bu nitelemeyi: "Ben caz pivanisti değilim. Caz çalıyorum, ama kendim için." Sonra sözcük haznesi yet- tigi kadar caz öğesini nasıl bir çeşnı ola- rak kullandığını, modern müzikte bu öğenin de zamana göre uyarlanmast ge- rektiğini savunuyor. Ve hemen örnek v eriyor Paganini'nin unlü kaprisi üstüne caz biçemindeki çe- şıtlemeleri. Sunucu biraz şaşkın soruyor: -Şu çok bildiğimiz. en ünlü kapris mi?" Evet. o çok ünlü kapris, tarihte üstüne en çok çeşitleme yapılmış tema! Bu kez de Anadolu ritimlen ile caz ögesi bırleşmiş ve Fazıl Say'ın süzgecinden geçmiş şek- lıyle ortaya çıkıyor Ve sunucu programı kapatırken bu çok boyutlu. çok yönlü ye- tenegi programına konuk etmenin sevin- cini gizlemiyor. Programı keşke iki katı uzun olsaydı. Biraz daha uzun konuşup biraz daha dinleyebilseydi Fazıl'ı. Önü- müzdeki yıllarda onu yeniden Boston'da görmeyıdilıyor. Dinleyıcılerinede pazar günkü konseri kaçırmamalarını öğütlü- yor. Bu satırlar dün akşam gazetemızde dizgiye girdiğı sıralarda Fazıl Say. Valen- cia Orkestrası eşliğinde 'tpekyolu' baş- lıklı ikinci piyano konçertosunu seslen- dirmekteydi. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Yazınsallık"Yazın bir yana, yazınsallığın da bütünüyle biçime bağlı olduğu, bence biraz kuşkulu" demiştırr, geçen yazımda. Felsefe, ruhbilim, ya da toplumbilimden bağımsız bir bilim olması öngörülen yazınbilimin inceleme ko- nusu, tümüyle "yazın"değil, bir söze "yazınsallık" ka- zandırdığı varsayılan "biçim" öğesidir. Yazını içeriğiyle felsefe, ruhbilim ya da toplumbilim- den koparmak özel bir çaba ister. Bu tür çabalar ise bir görüşe örnek yaratmaktan öteye geçmeyen so- nuçlara ulaşır. Yazın her zaman yazınbilimin yanı sıra felsefenin, ruhbilimin, toplumbilimin de konusu olacaktır. Bunu önlemek için yasak koymak gerekir. Özgürlükçü yö- netimlerde bu yola sapılamayacağına göre tıpkı tu- tumbilim alanında olduğu gibi çıkar sağlayarak yapı- lan birtakım yönlendirmelerden öteye geçılemez. Evet, yazın böyle... Ama yazınsallığın da bütünüyle biçime bağlı oldu- ğu, bence biraz kuşkulu... Salt biçimiyle yazınsallık çerçevesine giren yapıtlar çoktur. Şairier kullanıla kullanıla içleri boşaltılmış söz- leri bile biçim ustalıklanyla şiir katına çıkarırlar. Örnekse bülbülün güle âşık olduğu ilk yazıldığında okuyanlara heıtıalde çok şiirsel gelmiştir. Ama böyle- sine şiirsel bir benzetme bile yınelendikçe yıpranır, şi- irselliği uçup gider. Sözcükler bir anlam ıletmez olur. Ünlü bir şiirden dört dize: Bir gamlı hazânın seherinde Isrâra ne hâcet yine bülbül? BU, kalbimizin bahçelerınde Cân verdi senin söylediğin gül! Bu içi boşalmış sözlerden günümüzde kimsenin et- kileneceğinisanmıyorum. Buşıırdehoşagıden bır ya- zınsallık varsa bütünüyle biçimden geliyor. Ölçü, uyak, sesler, vurgular... Gene güllü bülbüllü iki dize: Bülbül güle gül gül dedi gül gülmedi gitti Bülbül güle gül bülbüle yâr olmadı gıttı "Gül" ile "gülmek" sözcükleri kullanılarak yapılan bu oyunda "/, ü, g, b, ı, e, d, t" harflerı en çoğu on dört, en azı dört kez olmak üzere yineleniyor... On üç kez "ü/"sesi duyuluyor, yedi kez "gül", üç kez "bülbül" ge- çiyor... Bu ikilikte yazınsallık söz konusuysa. gizini biçim- de aramalıyız. içerikle bır ilgisi yok. içenğı yok çünkü. Sözcükler boşaltılmış. Okuyanda bir çağrışım yapmı- yoriar. Şiir sanatı bu noktada müzik sanatına çok yakın... Ama sözcükler her zaman anlamlarından böylesi- ne soyutlanarak girmiyorlar şıirlere... Hele öykü ile roman gibi anlatı sanatlarında, duşün- cenın iyice öne çıktığı dönemde. hepsinın birbırıne karışmasıyla biçimlenen çağcıl karma türlerde, söz- cükler kesinlikle çağnşımsız değiller... Aslında içerik ile biçim ayn çalışmıyor. Biçim denen kaba içerik doldurarak yazmıyoruz. Öyle de yazılır. yazılmıştır, yazılıyordur. Ama genellikle içerik ile biçim birlikte oluşuyor. Biçimin kalıplaşma isteği hep duyulsa da içeriğın ilerleme, gelişme, daha çoğunu anlama, algılama, yo- rumlama, yansıtma özlemi ağır basıyor. Dünya değiştikçe, insanlar arası ılişk:ler değıştikçe, duygular, düşünceler değiştikçe. sanatların ıçerikleri dedeğişiyor. Sanatçılarabüyükkolaylıklaryaratanbı- çimsel kalıplar kınlmaya, yenilenmenin, değişmenin, özgürleşmenin gücü anlaşılmaya başlanıyor. Bugün, "Bülbülgüle âşıkmış" diye gırıştınız mı, din- leyecek insan bulamazsınız. Acaba o sözcüklerle ya- ratılan müziğe benzer bir müzik yaratsanız ilgi çeker mi? Hiç sanmıyorum. Ustalığınız övülebilır. ama se- veniniz pek olmaz. Demek ki biçimin getırdiğı yazınsallık da içerikle bir- likte değişiyor. Bu ikisi birbirine çok bağlı... Bir de ünlü "Davet" şıiıınden iki dize okuyalım: Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine Bu şiirin yazınsallığı da büyük oranda bıçımınden geliyor, özellikle de iç biçiminden, ımgelerinden... Ama sözcükler çağnşımsız değiller: Yoğunlaştırılmış bır top- lumbilimsel, hatta siyasal bildiri taşıyorlar. Okuyanlar şiirin bıçımsel etkisınden önce bu bildi- rinin çağrışımlarında yaşıyorlar yazınsallığı. İç biçimin katkısını hiç düşünmeden. Şiiri bırakıp öbür yazın türlerı üzennde durursak ya- zınsallığı sağlamada içeriğın payının arttığını görürüz. Bu bakımdan özellikle Sart Faik aydınlatıcı bir ör- nektir. Halikamas Balıkçısı da öyle.. Sait Faik'in ya da Halıkarnas Balıkçısf nın öyküle- rinde yazınsallığı sağlayan nedir? Salt biçim mi, yoksa içeriğin de, daha açık soyler- sek, anlattıklannın, duygularının. düşüncelerinin. coş- kularının da, bir katkısı var mı yazınsallıklarına? Ben ikisinde de içeriğin ağır bastığı kanısındayım. Kudsi Ergüner'in 'Geleneksel Türk Müzigi' başlıklı konseri bugün saat 19.00'da Aya Irini'de 4 Müziğin özünün bozulmasına karşıyım 9 BUGUN GÜLERÇETİN Geçen hafta AKM'de bir Rembetıko dınletisı sunan Kudsi Ergüner. 24. Uluslararası İstanbul Müzık Festivalı kapsamında bugün saat 19 00'da Aya İrım'de 'Geleneksel Türk Müzigi' başlığıy la konser verecek Dedesı Süleyman Ergüner v e babası Llvi Ergüner gıbı neyzen olan sanatçı. Türk müzığniın ve kültürünün geleneksel değerlerinden -evTensel değerlere uzanan yolda yürüyor. Ergüner'le Türk müzığı \e çalışmalarıyla ılgilı konuştuk. - Türk müzigini evrensel boyutlara taşıyorsunuz: geleneksel müzigi evTenseüeştiriyorsunuz. Sizin için geleneksel ve ev rensel kavramlan ne ifade ediyor ve geleneksdden e\ rensele ulaşma süreci nasıl gerçekleşiyor? ERGÜNER- Aslında'ev rensel kavramı yanlış anlaşılıyor. EvTensel denınce ınsanlann aklına AvTupa geliyor. Küre şeklınde biçımlendınlen dünya hantalanna bakınca A\Tupa aslında küçük bır kesıt sadece. Bu yanlış anlamanın ve ıfadenin altmda da hiç olmaması gereken birtakım gerçekler var. Bu gerçeklenn başında da polıtık \e kültürel etkenler geliyor Bır de ulaş.ım etkenı var tabıı. Bugün Amenka'da doldurduğunuz bır kasetı rahatlıkla Istanbul'a veya Adana'ya ulaştırabıliyorsunuz. ama tstanbul'da doldurduğunuz her kaset Adana'ya ula>amı\or. Benımevrensellıkten anladığım elbette bu gerçeklenn ötesınde bir şey. Bugün değerlen algılay ışımız. kültürel çerçevelerden ve içinde yaşadiğımi7 ortanıdan etkilenıyor. Örneğin 'ney', bıze hemenramazanıçağnştınyor. Aynı şekilde org da bır Avrupalıya pazar sabahları temız kıyafetlennı giyıp ailesıyle kahvaltı edışıru. sonra da kılıseye gıdışını çağnştınr. Eğer Türk kültürüne çok uzak olan. tamamen bızim çerçevelenmiz dışında yaşayan bır Japon benım ney müzığımden dını mesajlar alabılıyorsa ben evrensellığı yakalayabılmışım demektir. - Mev levi, harem. saray, geleneksel ve dini müzigi çeşitli festhalleıie dünyaya tanıttınız. Fakat Türkiye bugün bir yandan Batılılaşmaya çabşıyor. bir vandanda bunu engellemeye çalışan siyasi oluşumla mücadele ediyor. Bu konuya tepkiniz nedir? ERGL'NER- Benım aslında bır şeylerı düzeltme ıddıam yok. Türkıye'de bugün müzık. gruplann elıne terk edılıyor. Tercıhler politik görüşlere. bır gruba aıt olmanın gereklıliklenne göre yapılıyor. Örneğin hepimız senelerce Ruhi Su dinledik. ama aynı müzıgi yapan Kasımpaşa Tekkesı'yle hiç ılgılenmedik. Halbukı iki grubun da malzemesi aynı Bınni seven ötekinı de sevmeli. Benım müziğimi her iki grup da seviyor. - Türk müziğindeki sentez ve çokseslilik çalışmalannı nasıl değerjendiriyorsunuz? ERGLNER-Bukonularda bazı zorlamalar \ar. .-Vşık \eysel Tzun İnce Bir ^'oİday^n1• demıştı Esin Afşar kalktı, bu müzıği tekrar vorumladı. herkes bay ıldı. "Aman ne güzel olmuş. müzik güncelleşmiş" dedı. Ama o müzık artık Âşık Veysel değıl. Ben müziğın güncelleştirme adma özünden uzaklaştınlmasına karşıy ım. Müzık ilk. oluşumundakı o ılk zevkı taşımalı. - Avrupa'da Türk müziğinin evTenselleşmesi için çaba harcıyorsunuz. Bu çalışmalannız Türkiye'de yeterince yansıyor mu ? ERGLNER- E\et. birtakim çalışmalanmdan sonra aynı amaçlı veya benzer bazı çalışmalar da Türkiye "de gerçekleşiyor. Örneğın Almanyada doldurduğumuz "Tamburi CemiF kasetını ıkı ay içinde Türkıye'de görmek benı çok memnun ettt Flemenko çalışmamız ve 'Tarih Boyu Hoşgörü' başlıklı çalışmamızdan sonra Türkıye'de benzer çalışmalar ortava çıkınca da çok mutlu oldum. -1991 'de Türk müziğinin Doğu-Bah arasında bocaladığını ve müziğimizin vavaşyavaş dejenere olduğunu sö> lemiştiniz. Bu süreç içinde bozulmanın engellenmesi konusunda bir şeyler yapılıp yapılmadığını degeriendirir misiniz? ERGÜNER-Aslında bu. engellenmesi hemen hemen ımkânsız bir süreç. Deıenerasyon, özelllikle büyük şehırlerde görülüyor. Taşravla kentlının bütünleşmesıne ınıkân yok. Klasik sanat ve edebıyat aslında elıt kısımın sanatı. edebıyatıdır. Popülanze edılemez. Popülanze edılırse de dejenere olur. Türkıye'de elıt insanlar sanatla. edebıyatla ilgilenmiyor Keşke ılgılenseler. Ö zaman klasik sanat müzığı. Biilent Ersoy gibi sanatçılann elınde dejenere edılıp ganp şovlara dönüşmezdı ya da Bülent Ersoy. sanatı usulüne uygun bir şekilde ıcra ederdı. Bu özellık. sadece Türkiye için geçerlı değıl. Avrupa'da köylüler. Mozart veya Bach dinlemezler. zevk de almazlar. ama kımse de kalkıp Bach'ı. Mozart'ı onlara beğendırmek için klasik eserlen bozmaz. 3. ULLSLARARASI İSTANBL L CAZ FESTİVÂLt, bugün saat 20.30'da Cemıl Topuzcu Açıkhava Sahnesi'nde gerçekleşecek olan \ew Orleans Gecesi ile başlıyor. Bu etkinlık kapsamında sahneye Olympıa Brass Band. Rockın Dopsıe Jr ve The Zydeco Tvvisters çıkıyor. ENKA VAKFI KÜLTÜR FESTlVALİ kapsamında saat21.15'te Istanbul Yaylı Sazlar Quarteti'nin konseri yer alıyor. AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.00'de I. Bergnıan'ın yönettiği 'Cnes And Whıspers' adlı fılm. vıdeodan gösterilecek. EVRENSEL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 18.00'de Şerif Gören'in yönettiği "Yol" adlı film gösteriliyor TARANTA BABL' KÜLTÜR SANAT MERKEZİ ETKİNLİKLERİ kapsamında saat 19.00-21 00 arasında Tuğrul Tanyol'un şıır dınletisi yer alıyor. Nesin Vaktı Denneği'nin paneli • Kültür Servisi - Bugün saat 18.00"de AKLM Konser Salonu'nda "Günümüz Türkiyesi'nde Aydınlann Sorumluluğu" konulu birpanel düzenlenıyor. Panele konuşmacı olarak Akın Birdal. Oral Çalışlar. Müjdat Gezen. Gencay Gürsoy. Ertuğrul Kürkçü. Alı Nesın ve Ufiık Uras katılıyor. Aziz Nesin anılıyor • Kültür Ser\isi - Aziz Nesın ölümünün binncı yılında, katıldığı son etkınliğin yapıldığı mekân olan- Izmır'in Çeşme ilçesınin Alaçatı beldesındekı Dost Kitabevi'nde anılıyor. Ölümüne birkaç saat kala imzaladığı kitapların. okurları ve sevenleriyle çektirdiği fotoğraflann sergıleneceğı anma gününde. kalp yetmezlığı sonucu kaybettiğımız yazann kaldığı Çeşme Çıftlik Köyü Kardiya Öteli'ndeki odasına karanfil bırakılacak. Dost Kıtabevi sahibı Ömer Önal. "Nesın \akfı Başkanı" Alı Nesin'le görüşerek anma için ızın aldıklarını ve muhtemelen vakıf öğrencılerınden bırının törene katılarak Nesin'le geçen günlerinı anlatacağını kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle