03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
~«3 TEMMUZ 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Demirel tarafmdan atanan rektörlerden 19'u, yapılan seçimlerde birinci olan adaylardan oluştu 22 rektörün ataması tamartıAJNKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Söleyman Demirel. 22 üniversitede4 yıl süre;. Ie göre\ yapacak rektörleri atacı. Atanan rektörlerden l**'u. üoıversitelennde yapılan seçimlerde bınnci olar adaylar. 24- iiyenin gizli oy kulhndığı YÖK. Genel Kurulu sonunda belırlenen adaylar. Y ÖK Başkanı KemalGürüz tarafından Cumhurbaşicanı Demirel"e dün akşam sunuldu. Türkiye çapında 22 üniversitede gerçekleşrinlen rektörlük seçımlen sonucunda belırlenen altışar aday. dün toplanan VÖK Genel Kurulu'nda üçe indirildi. Listenin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sunulmasından birkaç saat sonra rektörlerin atanması gerçekleştı. Atamalar çoğunlukla öğretim üyelerinın ilk sırada tercıh ettiğı adaylar arasından yapılırken Cumhuriyet Lniversitesi Rektörlüğü'ne seçimde 3. aday olarak seçilen Prof. Dr. Ferit Koçoğlu. Inönü Üni\ersitesi Rektörlüğü'ne ikinci sırada aday olarak belirlenen Prof. Dr. Ömer Şariak. Trakya Üni\ersitesi Rektörlüğü'ne ikinci aday olarak seçilen Prof. Dr. Ösman Inciatandı. Prof. Dr. Gülsün Sağlamer ise Türkiye'nin ikinci kadın rektörü olarak Istanbul Teknik Üniversitesi'ne atandı Cumhurbaşkanı Süleyman • YÖK. Genel Kurulu sonunda belirlenen adaylar. Kemal Gürüz tarafından dün akşam Cumhurbaşkanı Süleyman DemirePe sunuldu. lOrektör yerinde kalırken İstanbul Teknik Üniversitesi rektörü seçilen Prof. Dr. Gülsün Sağlamer Türkiye'nin ikinci kadın rektörü oldu. Demirel. Ankara, -\taturk. Boğaziçi. Çukurova. Ege. Erciyes. Fırat. Gazi. Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Uludağ üniversitelerine halen görevde olan rektörlen yeniden atadı. Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre. yeni atanan rektörler şöyle: Prof. Dr. Yaşar Lçar(Akdeniz Üniversitesi). Prof. Dr. Cünal Akbay( Ankara Üniversitesi). Prof. Dr. Erol Oral (Atatürk Üniversitesı). Prof. Dr. Istün Ergüder( Boğaziçi Üni\ersitesi). Prof. Dr. Ferit Koçoğlu (Cumhuriyet Üniversitesi). Prof. Dr. Can Ozşahinoğiu (Çukurova Üniversitesi), Prof. Dr. Mehmet Özaydın(Dicle Üniversitesi), Prof. Dr. Fetih İdiman (Dokuz Eylül Üniversitesi). Prof. Dr. RafetSavgılı (Ege Üniversitesi), Prof. Dr. Mehmet Şahin (Erciyes Üniversitesi), Prof. Dr. EyüpGünay İspir (Fırat Üniversitesi). Prof. Dr. Emer Hasanoğlu (Gazi Üniversitesi). Prof. Dr. Hüseyin Filiz (Gaziantep Üniversitesi). Prof. Dr. Ömer Şariak (Inönü Üniversitesi). Prof. Dr. Gülsün Sağlamer (tstanbul Teknik Üniversitesi). Prof. Dr. Türka\ Tüdeş (Karadeniz Teknik Üniversitesi), Prof. Dr. Tamer Başoğlu (Mimar Sinan Üniversitesi). Prof. Dr. Osman Çakjr (Ondokuz Mayıs Üniversitesi). Prof. Dr. Süha Sevük (Ortadoğu Teknik Üniversitesi). Prof. Dr. Osman İnci(Trakya Üniversitesi). Prof. Dr. Ayhan Kızıl (Uludağ Üniversitesi). Prof. Dr. Ayhan Alkış(Yıldız Teknik Üniversitesi). Üniversitelerde halen görev yapan rektörlerin süreleri 6 ağustos tarihinde sona eriyor. Bu nedenle yeni rektörler görevlerine bu tarihte başlayacaklar. Galatasaray Üniversitesi'nde ise statüsü nedeniyle Prof. Dr. Yıldızhan Vayla Demirel tarafından yeniden rektör olarak atanmıştı. Tabiiseslerede^yüceseslerede vedaZEKİ COŞKUN Şehrin sesi yasa büründüğünde onlar birer megafon. birer hoparlör. birer sesyükseltıci olarak çıkarlar ortava. Tabiıdırler. doğaldırlar. Yassa yas. kederse keder. zoraki de olsa biraz delişmenlik, neşe, havailik, isyana uzandığında aslına döndüren sestir onlannki: Hüzün. ıstırap. Tılsım, büyü tam da burada başlar: Ne söylerse söylesinler. şarkının sözü ne olursa olsun dinleyene dokunmaz onların sesı. Hüzün de. sev inç de. yas da bir rüzgârdır; eser geçer. Ses kalır. Tabiidirler. Denir kı. Doğu müzıği ("modal müzik'*, makam müziği. klasik Türk müziğı doğadaki sesleri taklit eder £vet. büyük ölçüde öyle. fîatı'daki 7 notalık soyutlama üzenne kurulu, ü/etilmiş ses yerine hançereyi kullanarak. titreyerek, inleyerek. çığlık atarak. enginlerde dolaşarak, alçaklara inerek doğadaki seyri. ntmı sese dendürÜF.-sesJendirır t>u müziğın ustaları.Bestecileri de, icracıları da... O bjraz önce söyledigirniz tılsımın şırrı dadır. Omn için de tabiilik. Geçmişten bir anı. Hamivet Y üceses, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar ve Perihan Altındağ SözerL dogallık asla %t suradan"a düşmez; bir vüceses olur. bir hamivet arzeder, Çok mu abartılı oldu? Hayır, değil. Değil, çünkü Hamivet Yüceses adı. bu müziğin tarihinde bir yeri işaret ediyor. Salt "icra" değil onunkukendine özgü. adıyla anılan bir usul; "Hamivet usulü." Bir üslup. bir tarz. Doğadan gelene, doğanın verdıgine kişisel katkı var. Yeteneğin çabayla. çabanın sanat iş dısıplmiyle birleşmesi var. Hamivet. sözcük anlantavla da zaten bir görevcilik. çaba: Yurdunu. yakınlarını koruma çabası. Hamiyet Yüceses, bunu kendi uğraş alanında. müzikte: name. melodi ve sesin tüm o yokoluş sürecinde tabiiligi koruyarak yaptı. Admız ve işiniz. kişisel >eçıminiz, olaylann akışı kımi zaman sizı, yazgınızı, yaptıklarınızı. yapacaklannızı biçimlendirir. belırler. Hamiyet Yüceses'in adı da. soyadı da kendisine böyle bir yük yükledi galiba. Şehir ve hayat ritmini yıtirdiğinde. ucuzluk mevsimi başladığında tabii seslere de. yüceseslere de yer kalmadı. Şen ve tatlı sesler sardı ortalığı şimdi. Vlikrofon ve stüdyo sesleri eşlik ediyor hayatımıza. Ve anında çekilip gidiyor. Tabii seslere çoktan veda ettik. Hamiyet Yüceses ve arkadaşları (Safiye Ayla'lar, Müzeyyen Senar'lar) da müziğe veda ettiler. Sesleri onlara veda etmeden, onlar müziğe veda ettiler. Tabiilik bunu gerektiriyordu. O sanatın, o gerçeğin içindeki bir başka tabii ses, Safiye Ayla en doğrusunu söylüyor: "Şöhret yalntzca sesle ve sanatla oJmuyor, Hamiyet Hanım bir şöhretti." Başka söze gerek yok. |946 yılı mezunlan, öğretmenleriyle Balıkesir Savaştepe'de bir araya geldi Enstitüliiler 50 yıl sonra özlem giderdi ŞOŞKL'N VAJV1AN ~ > BALIKESİR - Savaştepe £öy Enstitüsü'nün 1946 me- Ûınları 50 yıl sonra Savaşte- jjî'de buluşup özlem gıderdıler. Jjıanç tazelediler. \* Günlerdir bu anı bekleyen phstitülülerin özellikle öğret- tSenleri Meserret Lğurtan ile İŞilüferÖrkün'ü aralannda gör- meleri onları daha da mutlu kıl- mıştı. Tarıhı buluşmanın ger- Çekleşmesi için geceli gündüz- lû koşuşturan Şerafettin Tara- car'ın yemekte Meserret Ha- rjım'a kendisinın serv is yapma- Si ve çok sevdıği torununu bile unutması. öğretmen sevgisinın büyüklüğünü gösteriyordu. Yemekten sonra sıra Atatürk Anıtf ndaki savgı duruşuna ge- liyordu. 46 mezunlarınırtbirço- ğu ilerleyen yaşlanna karçın y ü- rûyerek. tatlı tatlı sö^leşerek kfnt merkezindeki anıta gidi- yordu. Atatürk ile vefat eden ar- kadaşları için saygı duruşunda bulunan mezunlar. yarım asır önce fotoğraflarını çeken "*Foto Emin" ile de özlem gıderıyor- du. Emin Amca ise artık artist olduğunu ve "Zijaret" filmin- de Hülya Avşar'ın babası rolü- nü oyna'dığını anlatıyordu. An- cak mezunjar bir an önce okula dönmenın sabırsızlığını yaşı- vordu. Öyle ya programın daha devamı vardı. Dönüşte gerçekleştirilen sınıf voklamasındaki "burada" ses- İeri okul bahçesını inletıvordu. Ancak bazı muzıpler. araların- dan ayrılan arkadaşlarının ısmı okunduğunda hınzırca "öldü'" demeyi ihmal etmiyordu. Bura- da demek ise biraz da "daha öl- medim" anlamını taşıyordu. Yakın il v e ilçelerde yaşayan, ama mezuniyet gününe gelme- yen birkaç 46 mezunu ise Köy Enstitüsü ruhunu tam anlama- dıklan için eleştinliyor. kınanı- yor. kınamalar alkı^lı protesto- yo dönüşüyordu. Bir süre önce yaşamını yitiren 50 No'lu Idris Şen'i 50. yılda oğlu Turgut Şen'in temsil etmesi de herkesi duygulandırıyordu. Mezunların kendilerini tanıt- maları da yeni esprıleri getiri- yordu. Mezunların oldukça uzun olan yaşamöykülerini aşa- ma aşama anlatması "kısa kes" uyansını getiriyordu. Birmezu- nun "50 yıl sonra, 100. >ılda \'\- ne burada buluşalım" önerisı "fazla attın" sözleriyle kesili- yordu. Bazılan ise 60. vıldabu- luşmayı öneriyordu. Hepsi 68-70 yaşında olan ıh- tiyar delikanlıîarın 1919 do- ğumlu. ama genç öğretmeni Meserret Uğurtan. öğrencile- riyle geçmişe giderken "Ben hepsinin anasıyım" diyor, bu- nun en büyük mutluluk olduğu- nu sövlüvordu. Nilüfer Örkün de Meserret Hanım'a takılıyor. enstitülülerin bir tek anası ol- madıgını anımsatıyordu. Bazı mezunlar, duvarda oluş- rurulan Köy Enstitüleri köşesın- de, kendi fotograflannı bulma- ya çalışıyor. öğrencilik yıllarını yeniden yaşıyordu. Öte vanda Mehmet Refİk Cevahir, "Aynı Vblda, A\nı Emek" adlı kitabı- nı imzahyor. arkadaşlanna he- dıveediyordu. Bukitabın ~Kö> Enstitüsü kurucularına; kıyıla- rak. sürük'rek. ö/rverivk' avdın- lanma savaşını sürdüren kardeş- lerine bir gönül armağam" oi- duğunu söyleven Cevahir. Köy Enstitülerinin topluma önemli katkıları olduğunu anlatıyordu. Sıradaki etkınlik, okulu gez- me ve çınar altında buluşma oluyordu. Akşam toplantısı da Sabri Kurfun feonuşlnasıyla başlıyordü. Kûrt. "Blz de>lete büyük bir yükgetirmedik. îş ya- parak. üreterek öğreniyorduk. Tuğlamızı döktük, kirecimizi yaktık, binalanmızı yaptık: vi- yeceğimiz sebze, me>"ve ve tahıl- İan yetiştirdik. Demokratik bir öğrenim sürecinde yönetime katkıda bulunduk. L Ikemta da- ha yakından tanıdık" diyordu. Birçok baskı ve sürgünden na- sibini alan. kapatılrnak. yok edilmek istenen enstitülüler, Refik Cevahir'in dediği gibi sinmemişti, silinmemişti. Ma- ide İnceoflu'nun şiiri. anılar derken sıra topluca marş, şarkı ve türkü söylemeye geliyordu. Köy Enstitüsü ve Ziraat Marşı, Emir Dağı. Aşağı Yoldan. Yeni- ce Yollan türküleriy Ie çoşan 46 mezunlan milli oyunlarla gece- yi kapatıyordu. 7 temmuz saba- hı birlikte yapılan sabah kahv al- tısını vedalaşma izliyordu... Belki de bir dahâbirtjirJefinr göremeyeceklçrdi. ama Jrep' Köy Ensritülü ofarak anilaCak- lardı... . ; " : Yargıtay Naci Akay ile ilgili karar onaylandı ANKARA(ANKA)-Eski Istanbul Mil- li Eğitim Müdürü Naci Akay'a Yargı- tay'dan kötü haberçıktı. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, gerçeğe aykın mal bıldirıminde bulunmak ve haksız servet edinmek suç- larından 35 ay hapis ve 58 milyon lira agır para cezasına mahkûm edilen eski Istan- bul Milli Egitim Müdürü Naci Akay'la il- gili karan onayladı. Istanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde geçen şubat ayında sonuçlandınlan dava- da. haksız mal edinme ve gerçege aykın mal bildiriminde bulunma suçlanndan 2 yıl 11 ay hapis ve 58 milyon 333 bin lira agır para cezasına mahkûm edilen eski ts- tanbul Milli Eğitim Müdürü Naci Akay'la ilgili karann temyiz incelemesi tamam- landı. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, oybirliğiyle aldıgı kararla. Akay'ın 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması ve Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Yasası'na muhale- fet suçlanndan mahkûm edilmesi karan- nı yerinde buldu. Dairenin onamakarany- la Akay'ın cezası kesinleşti. Akay'ın, da- ire karanna karşı Yargıtay'a karar düzelt- me başvurusu yapma hakkı bulunuyor. Ancak daire karan oybirliğiyle alındığın- dan onama karannda değişiklige gidilme- sı zayıf olasılık olarak görülüvor. Eski iü rektörü Demiroğlu'nun beraatına onama Haber Merkezi- Yolsuzluk yapmakla suçlanan eski Istan- bul Üniversitesi Rek- törü Prof. Cem'i De- miroğlu'na verilen beraat karan Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nce onaylandı. Istanbul 6. Asliye Ceza Mahkeme- si'nde görülen ve Demiroğlu'nun beraat ettiği davada, YÖK ve Istanbul Üniversi- tesi. Prof. Demiroglu'nun tstanbul Üni- versitesi Sosyal Tesisleri adına bankada açılmış hesaptan. başkanı olduğu Kardi- yoloji Enstitüsü Araştırma ve Yardımlaş- ma Vakfı'na 1990 yılında 1 milyar 571 milyon lira aktardığı. yine bu hesaptan çektiği parayla Kardiyoloji Vakfı'na mi- nibüs aldığı, av nı hesaptan 30 Kasım 1990 tarihinde Kardiyoloji Vakfı'na, bu kez 1 milyar 889 milyon 656 bin lira aktardığı. gazeteci MeteÂkyol'u. hizmetine ihtiyaç olmadığı halde üniversitedekibos kadro- yaatadığı ve Prof. NazmiGültekin'ın pro- fesörlüğe yükseltilmesini engellediği ve bu konudaki Danıştay kararını uygulama- dığı ileri sürülmüştü. ARAYIŞ TOKTAJVIIŞ ATEŞ <•••Her Yerde Varız Erdek'te Atatürkçü Düşünce Derneğı'nın düzenle- diği bir toplantıdan önce, kimi okurlarımın getırdiğı ki- taplanmı imzalıyordum. Karşımda onu gördüm. Işıl ışıl kara gözlerinde kıvılcımlar çakıyordu. Sivri çenesı ka- rarlılığını gösteriyordu. Ben daha küçük sanmıştım, il- kokulu bitırmiş... "Atatürk'ü seviyor musun" dıye sordum. Ince sesinin en sert tonuyla "Elbette sevıyorum" dedi: "Hiç Atatürk sevılmez mi?" "Kimin kızısın sen" diye sordum. Söyledi. Ve mesele anlaşıldı. Arkadaş- larımızdan, yoldaşlarımızdan bırinin kızıydı. Daha sonra babasma. konuştuklarımızı anlattım. Güldü, "Sormayın Hocam"dedı: "Kızın elinden kitap- lan alamıyoruz. Evde oturuyoruz. elindebirkitap. De- nize gidiyoruz, elınde bir kitap..." Ama kızının bu "hastalığından" hiç de üzgün görün- müyordu. Tam tersıne, anlatırken sesi kıvanç titreşım- leri içindeydi. Daha sonra düşündüm. Bu arkadaşımız: yıllarce devletin baskı ve ışkencesi altında yaşamış; daha son- ra, yaşamın baskılarının her turlusunü tatmıştı. İş bu- lamamış. bulduğu işlerde barındırılmamış. kelımenın tam anlamıyla açlığa mahkûm edilmek istenmişti. Fa- kat gene de dimdik ayaktaydı. Hem karnını doyur- muş. hem ailesını kurmuş ve hem de çocuklannı en iyi biçimiyle yetiştirmişti. Mutlaka belli kırgınlıklan. mutlaka müthiş yorgunluk- ları vardı. Ama ayaktaydı ve yıllarca elinde tuttuğu bay- rağı artık kendi kızına devretmenın hazırlığı içinde gö- rünüyordu. Bizler Türkiye'nin karanlık dönemlerinin çocuklarıy- dık. Kimilerinin demokrasi olduğunu ıddia ettıkleri 1950-1960 arasındakı dönemde çocukluğumuzu ya- şamış ve kelımenin tam anlamıyla karacahil olarak ye- tişmıştik. Müthiş yurtseverdik. Ama yurdumuzu nasıl sevmemiz gerektiğini bile bilemiyorduk. Türkıye'de "sol" kavramı unutturulmuştu. "Solcu" yada "komünıst"sözcüğü. bizim için "umac/"sözcu- ğüyle eşdeğerli idı. Ödümuz kopardı. Daha sonraları "eski tüfek" sıfatıyla tanıdığım ve büyük saygı duydu- ğum kimı "solculan" en ağır biçimlerde mahkûm eder- dik. Benım çocukluk dönemimde Aziz Nesin, sanıyo- rum Soğanağa taraflarında bir yerde de oturmuştu. Bız de oralarda otururduk. Bir gün bir arkadaşım, yoldan geçmekte olan Aziz Nesin'ı göstermiş ve "Bak" de- mişti: "Meşhur solcu Aziz Nesın ışte bu." Kısa boylu ve sevimli bir Aziz Nesin, kafamdaki "korkunç" solcu imajma hiç benzemediğı için doğrusu çok şaşırmıştım. Türkiye'nin o döneminde solu ve solcuyu toplumun hafızasından tümüyle kazımışlar ve kendılerine dıken- siz bir gül bahçesi kurmuşlardı. Ama artık o günler çok gerilerde kaldı. Artık "birşeylerı" bu toplumun hafıza- sından silemiyorlar. Çünkü "bız" varız. 12 Mart'ın ve özellikle 12 Eylül'un bütün baskılanna karşın ve saflarımızdan çok büyük kayıplar vermemı- ze karşın, biz buradayız. Konferanslar vermek ve söyleşıler yapmak için Tür- kiye'yi çok dolaşıyorum. Her yerde eski arkadaşlarımı buluyorum. Daha önce hiç karşılaşmadığım. hiç tanı- madığım. ama aynı ruh yapısı ıçide ve aynı kavganın bir neferı olarak zafer ve yenılgilerı birlikte tattığım ar- kadaşlarımı... Bir yerde emekli bir öğretmen, bir başka yerde işsiz kalmış bir sendikacı, bir başka yerde işten atılmış bir ücretlı, bir başka yerde ruhunda o eski kavga günle- rirun fırtınaları esen bir avukat. bir doktor, bir eczacı, bir gazeteci... Kimilerı.sıyasete kusmuşler. ama yzağında da kala- mıyoıiar.-Binbir aklaMm^lık ve hayal kırıklıklanndan sonra sığındıkları "limanlarda", gene de içlerinden bir şeyler dürtüyor onları. Ne içındeler kavganın ne de büsbütün dışında... Konuştuklan zaman kırgınlıklarını dile getiriyorlar. kızgınlıklarını dile getiriyorlar. Bu işlere "bulaşmamak" gerektiğini söylüyorlar. Ama gene de bir bıçımde bu- laşıyorlar. Üye olsunlar ya da olmasınlar sıyasal partı- lere gidiyorlar, toplantılara katılıyorlar. Çoğu kez gene kızıyorlar. Ama gene de gidiyorlar. Büyük kentlerımizde unıversitelerimizde sürdürülen kavganın çoğu gene onların çocuklarının eserı. Polisin dövmek istediği "Cumartesı annesıni" kur- tarmak için poiıse saldıranlar da onların çocukları. Kentlerın varoşlarındaki gençleri örgutlemeye çalı- şan üniversıtelilerin çoğu aynı ocaktan gelıyor... Bizim kuşağın çocukları da çok acı çekti. Baba ve kimi zaman anne hasreti içinde. gorüş gunlerının da- makta bile kalmayan lezzet ve sevgısı ile büyuduler. Ve bu çocuklar uzun süre "tepkı" içindeydıler. Ama yaşları biraz "kemale erınce" ve yaşama atıldıkları za- man, anne ve batoalannm ne derecede haklı olduğu- nu gördüler. Onları izleyen kuşak, bu tepkiyi de duymadı. Anne ve babalannın, "insanı insan yapan" değerleriyle bü- yüdüler. Ve şımdibirçığ gibi geliyorlar. Hertürlu bas- kı ve acıya dayanıklı, yürekli ve umutlu olarak geliyor- lar. Bizim kuşağı sindirdiler, ama kazıyamadılar. Her yer- de varız. Şair "Pusmuş bir şahinız şımdi I Ne kadar şahin olsak..." demişti. Ama çocuklanmız pusmadı. Hakkını almasını bilen şahınler olarak geliyorlar. Her yerde varız... Hal böyteyken "Hacı" başbakan olsa ne yazar. "Sa- c/" başbakan olsa ne yazar... Başarılı çalışmalar devam edecek' İDK'nin 64. kuruluş jj'ildönümü kutlandı ;İ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı J&üleyman Demirel, 12 Eylül ^rbesinin ardından bağım- ^z tüzelkişiliği Atatürk'ün Jesiyetine aykın olarak dev - jsjte ilişkilendirilerek resmi «öaireye dönüştürülen Türk Jjil Kurumu'nun (TDK) 64. &ıruluş yıldönümünü kutla- ^f(. Demirel. TDK Başkanı •Brof. Dr. Ahmet Bican Erei- Osun'a gönderdiği mesajda. »fürkçenin kaydettiği ilerle- ıpede kurumun payının bü- ^ik olduğunu belirrtı. Demi- Jel mesajında, Türkçenin joizyıllar boyu ihmal edildi- j}ni. ancak Cumhuriyet'ın Çjruluşuyla gelişim döne- Sine girdiğine değınerek jiınlan söyledi: ** Tarihineyakışırbirşeki)- Qe, yeniden bir medeniyet di- }|seviyesine yükselmiş bulu- ijan Türkçenin kaydettiği Şerlemede. büyük önder ^Vtatürk öncülüğünde kuru- ^ n TDK'nin çauşmalannın ^icmli bir katkısı olmuştur. 5JDK, külrürümü/ün. mille- ^nizin duygu ve düşünce v a- nsının yansıdığı Türkçenin ÎKyapısını koruyarak, dünya dilleri içerisinde v üksek bir konuma ulaşması vönünde başanlı çalışnıalarına bun- dan sonra da devam edecek- tir." Başbakan Necmettin Er- bakan. Ercilasun'a gönder- diği mesajda. **64 yıldan bu >ana Türkçenin gelişmesi yo- lunda yaptığı değerli çalış- malarını her zaman takdirle karşıladığım kurumumuzun kuruluş vıldönünıünü kut- lar. size ve mensuplannıza se\gilerimi sunanm" dedı. TDK'nin kuruluş yıldö- nümünedenivle Ercilasun'a bir mesaj gönderen Başba- kan YardımciM ve Dışışleri Bakam Tansu Çiller de. Türkçenin dünvanın sayılı dilleri arasında yer alması- nın kaçınılmaz olduğunu be- lirterek "Türkçemizin bu- gün geldiği konum, konuşu- lan sahanın gün gectikçe ge- lişme göstermesi açısından memnuniyet vericidir. Özel- likle veryüziindeki Türk cumhurhetleri. öz Türkçe konuşabilme çabalarını her geçen gün daha da arttırma- nın çalışması içindedirler" dedi. Milli Piyango Anadolu Liseleri ve Öğrenci YurHan MİLLİ PİYANGO HEM SİZE HEM ÜLKEYE KAZANDIRIYOR 57 yıldır Milli Piyango "Kazananlar" listeleriyle milyonlarca kişiyi sevindirdi. , ' Ya diğer kazananlar? Listelerin dışında olup da sevinenler... Milli Piyango, açtığı Anadolu Liseleriyle, çağdaş bilgilerle donanmış gençler yetiştiriyor. Sağlık kuruluşlarına katkılarıyla ve Kızılay'la işbirliği kampanyaları ile yurttaşlarımızın sağlığa kavuşmasına yardıma oluyor. Savunma sanayimizin modernleşmesi, Türkiye'nin tanıtımını üstlenen kuruluşların daha etkili çalışabilmesi için kaynak sağlıyor. Kimsesiz yavruların sıcak yuvalara kavuşmaları için Çocuk Esirgeme Kurumu'na mali katkıda bulunuyor. Ülkemizin sanatsal ve kültürel faaliyetlerini destekliyor. Milli Piyango İdaresi, 57. kuruluş yılında hem size kazandırmaktan, hem ülkeye hizmet veren kuruluşlara katkı sağlamaktan kıvanç duyuyor. "Size kısmet, ülkemize hizmet"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle