25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 1996 ÇARŞAMBA HABERLER DYP'li Bilgin, seçim bölgesiyle yaptığı görüşmelerinin faturasını devlete ödetti TURBAN'da DYP gölgesiANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-DYP Isparta Mil- letvekiliÖmerBilginın. Başbakanlığabağlı TUR- BAN Genel Müdürlüğü döneminde. seçim bölgesi ile yaptığı telefon konuşmalannın faturalannı da ku- ruma ödettiği ortaya çıktı. ANAP. TURBAN yolsuzluğu konusunu Meclis soruşturması olarak Meclis'e getirmeye hazırlanır- ken TBMM TURBAN "daki volsuzluklar \e Said Halim Paşa Yalısı Yangınını Araştırma Komısyonu Başkanı HaJit Dumankaya, "Tl RBAN'da umduğu- mu/un üzerinde pislik var** dedi. DYP \e Gene] Başkanı Tansu Çiller. kabınesinde DYP'li bakanla- rın da bulunduğu Mesut Yılmaz hükümetini gen- soru ile düşürmek için RP ile işbirliği yaparken Başbakan Yılmaz'ın da karşı harekâta geçtiği öğ- renildi. Yılmaz'ın. Çiller'i. "örtülü ödenek skandaluEm- lakbank. Petrol Ofısi ve TURBAN >olsuzluk dosya- lan" ile köşeye sıkıştırmaya hazırlandığı bildirildi. Kurmavları tarafından Yılmaz'a sunulan Emlak- bank \e TURBAN dosvalannda. Çiller'in göre\e getirdiği ve 24 Aralık seçımlerinde mılletvekilliğı- ne aday gösterdiği Aydın Aya> dın \ e Ömer Bilgin' in usulsiizlüklerine ilişkin belgelerin >er aldığı öğre- nildi. Emlak Bankası ile ilgili özel bir dosya hazırla- nırken TURBAN Komisvonu Başkanı Halit Du- manka>a'nın da Isparta Milletvekili seçılen Ömer Bilgin dönemine ilişkin usulsüzlükleri içeren bir önraporu Yılmaz'a ılettiği ifade edildi. Eski Başmüşavir Yücel Edil, 450 milyarın örtülü ödenek için yüksek olduğunu söyledi Çiller'e ilk müsteşanndan darbe'Başlangıçta Cİddİydİ': DYP lideri Çiller'in. başbakanlıgı döneminde ilk müsteşarı olan Yücel Edil. Çiller'in. müstafi hükümet dönemindeki 22 günde kullandığı 450 milyar lira için, "Öyle rakamlara ulaşmadık. Bazı harcamalarla ilgili talimatlargeidiğinde kılı kırk vanyordum. Tansu Hanım da başta çok ciddiydi. Sonrası ne oldu. ne bitti bilemiyorum" dedi. BÜLENT SARIOĞLl ANKARA - DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in baş- bakanlıgı d ö n e m i n d e ilk m ü s - teşan olan Başbakanlık B a ş - müşaviri Yücel Edil. mü.sta- , - , . „ . , . , , . . . .,.».• .-^ •_••_. •••JJ- • _• • • •_ •• r- - . - . . fı hükümet döneminde harca- "KJ Başbakanlık Musteşan Alı !>acı Tuncer, hakkındakı ıddıalar nedenıyle basın açıklaması yaptı. (Fotograt: A A) nan 450 milyar liranın örtülü ödenek ıçın I993yı!ındabaşladığıgöre\den I994>ı- dekita\rımızla bugüne kadargeldik. Bun- yüksekbirtutarolduöunadıkkatçektı Yü- lındaavrılan^Yücel Edil. 2 yıldan beri Yıl- dan sonra da öyle gider. Ben o konuda çok maz \e Çiller'le hıçbir görüşme yapmadı- Yılmaz'ın elindebulunanTURBANdosvasında. Bilgin'in 24 Aralık seçimleri öncesinde, seçım böl- gesi ile yaptığı telefon görüşmelerinin faturasını kuruma ödettiği. Ankara Telefon Başmüdürlü- ğü'nden alınan belgelere davandırıldı. Raporda. Bilgin'in bu dönemdeki telefon görüş- melerinin vüzde 90'ını seçim bölgesi olan Isparta ile yaptığı ve kurumu -seçim biirosu" olarak kul- landığı savınayerverildi. Raporda, yine TURBAN Genel Müdürlüğü \erilerine dayanılarak kuruma a/t l karmon, birmınibüs\e 2 otomobil olmak üzere top- lam 4 aracın kaybolduğu \e şimdiye kadar yerlerinin sap- tanamadığı bilgisıne de yer \erildi. Raporda aynca.nav- lon faturalar düzenlenerek bö\ lece şişirilen faturalarla. müşterilerin ortalama 6"şar kilo et vemiş gibi göstenldi- üi iddiaları da ver aldı. polıtik etki altında tutuldu- ğunu \urgulayan Yücel Edil. "Bufonlarınverimli- liği. kullamcısıııu bağlı. Hiç- bir şekilde hiçhir partinin etkisi altında değiliz. De\ le- tin elindt-ki tbnlan en i> i şe- kilde kullannıasına yardım- cı olduk. Bt'iı o zaman Fak- Fuk-Fon'dan (Sosyal Yar- dımlaşma \e Dayanışmavı Teşvik Fonu) 3-5 trilyon li- ra tasamjl'vaptırdım" açık- lamasını vaptı. Edil.geçen yıl açılan Şanlıurfa f üne- li'nin de bu fondan sağla- nan tasarruflarla vaptınl- dıgını ve tüm nskt alarak fondan firmaya 400 mil- >ar lıralık ödeme sağlan- dığını kavdetti. Edil. "Ba- yındırlık ve İskân Bakanı Onur Kumbaracıbaşı pro- tokolün feshedilmesini is- tedi. Eğer firma yapmasay- dı. o paray ı niye ödedin di- yeceklerdi? Ö anlaşmayı cel Edil. Çiller'in 22 günde kullandığı 450 milyar lira için -1 yılı kastederek söylüyo- rum. öyle rakamlara ulaşmadık. Ben o ko- nuda çok titi/dim. Bazı harcamalarla ilgili talimatlar geldiğinde. kılı kırk >arıyordum. Tansu Hanım da başta çok ciddiydi.Sonra- sı ne oldu, ne bitti bilemiyorum 1 ' değerlen- dirmesinı vaptı. DYP'nin genel başkanını seçtiği 13 Ha- ziran 1993 kongresinin ardmdan Başba- kanlık Müsteşarlığf na getirilen ve bazı ko- nularda Çillerle ters düşmesi sonucu bu görevden aynlan Yücel Edil, >aptığı açık- lamada. Başbakan Mesut Yılmaz'a örtülü ödenekle ilgili bılgı verdığıne ılişkın ha- berleri valanladı. ğını. Başbakan'a üçüncü kişileraracılığıy- la da bilgi \ermedigini söyledi. Yüeel Edil. merkez sağdaki yolsuzluk tartışmalan konusunda. "Anladığım kada- rı> la. eski ve >eni iki başbakan artık her şe- yi orta>a kov uvorlar. Konu belli tartışmanın ötesine geçti. Her tiirlii olan. olnıavan silah- lan ortaya çıkarıyoıiar. Bu arada bizi kul- lanmaya kalkıvorlar. biz de kendimizi kul- landırtnıa>ız. İJu yöntem ters teper" dedi. Çiller'in. kendisinden sonra atadığı müste- şarların tersine. örtülü ödenek harcamala- nyla doğrudan ilgilenen Yücel Edil. şun- lan söyledi: "Baa sırları saklamak zorundav ı/. Dev- letten >ana.dc\ lerin yararlannı korurşekil- titizdim. Ba/ı harcamalarla ilgili talimatlar geldiğinde. kılı kırk yarıvordum. O /aman Tansu Hanım da çok ciddiv di. Sonrası ne ol- du. ne bitti bilemiyorum.' Bu parayı ısraf et- meyelim. lüzumlu yerlere kullanalım' di\e kılı kırk yanyorduk. Örtülü ödenek konu- sunda zaten benim tavrını olamaz. Hiye- rarşik olarak onun gösterdiği yere ödeme> i yapmak zorunda>ız. Oraya ödeme >apıl- nıa/ denıe hakkım vok. BUim /amanımu- da çok sınırlı kuüanüdı, rakamlar düşüktü. Böyle büyük rakamlar yoktu. Hiçbir za- man öyle bir rakama ulaşmadık. Tabii çok önemligizliliklervardL 1 %ılı kastederek sö>- lüyorum, öv le rakamlara ulaşmadık.** Musteşarlığı öncesinde bazı Başbakan- feshetsey dik, 2 sene daha beklerdi bu tünel- ler**dedi. Hürriyet Gazetesı'nındünkü sa- yısında "3 bürokrat bana açıkladı" başlı- ğıyla yer alan ve Yücel Edil. eski Başba- kanlık Müsteşarı Ali Naci Tuncer ve Tanıt- ma Fonu Kurulu Başkanı Murat Ersav- cı'nın başbakana örtülü ödenekle ilgili bil- gi verdiöinı içeren haberyalanlandı. Ali Naci Tuncer. dün düzenlediği basın toplantısında. Yılmaz'la örtülü ödenek tar- tışmasından önce görüştüğünü. ancak ken- disinden bu konuda hiçbir bilgi istenmedi- ğini v urguladı. 24 Aralık seçiminde aday ol- mak amacıyla 1 Kasım I995tarihindemüs- teşarlıktan istifa ettiğini anımsatan Tuncer. 450 milyar liralık örtülü ödenek tartışma- sinın kendi dönemınden sonrava rastladı- lıkfonlannınoldukçakötükullanıldığını ve gına dıkkat çekti. Hatırlı müşteriler Bilgin döneminde. TUR- BAN'ın çeşitli tesıslerinde kalan "hatırlı" müşteriler- den ücret almamak için. oda- lann boş gösterıldiğı. ancak faturalan oldukça v üksek te- lefon görüşmelerinin. "boş gösterilen'"odalardan vapıl- dıgı da orta>a çıktı. Bilgin döneminde avrıca 55 kişi- nin. çalışmadan TLR- BAN'dan maaş aldığı da ra- porda vurçulandı. TURBAN daki yolsuzluk iddialarını araştıran Meclis komısvonunun ANAP'lı üve- lerinin. bu konu>u Meclis soruşturmasına dönüştürül- mesi yönünde rapor hazırla- yacağı. ancak çoğunluk bu- lunamazsa ANAP'ın parti olarak bu konuda soruştuıma önergesi verecegı ifadeedıl- di. ANAP'ın bu soruştuıma- yı. TURBAN'ın Başbakan- lığa bağlı bir kuruluş olma- si nedeniyle. döneminbaşba- kanı DYP Genel Başkanı Tansu Çiller hakkında verc- ceği vurgulandı. Konıisyon Başkanı Du- mankaya. rapor hazırlanma- dan bu konuda açıklama yap- masının doğru olmavacağı- nı belirterek ""Eğer bir şey söylersem, tarafolurum. An- cak. unıduğumu/un çok üze- rinde pislik \ar. Rapor ta- mamlandığında. kamuovu- nu (afmin edecek açıklama >apacagiz"cledi. RP lideri Erbakan, 'Müslüman Topluluklar Birliği'nin 5. toplantısına katıldı ^Kanunsuz hükümetin işi bitecek'fstanbul Haber Servisi - RP Genel Başkanı Necmet- tin Erbakan, partısinin verdi- ği gensoru önergesınin yarın Meclis'te görüşüleceöini be- lirterek DYP. CHP veDSP'lı milletvekillerinin oylarıyla hükümetin sonaereceğıni ile- ri sürdü. Erbakan "350-400 o> la bu kanunsu/ hükümetin işi Meclis'te bher" dedi. Erba- kan. cumhurbaşkanının hü- kümete karşı tavnnın "hata- h" olduğunu savunarak ~Gü- venoyu almamış bir hükümet- le gidip beraber pozlar \ere- rek meşru gösterme>e çalış- mak bir sonuç \ermez* 1 di\e konuştu. Müslüman Toplu- luklar Birliği'nde konuşan Pa- kistan Cemaati Islami lideri GaaAhmetHüseyin. "RP'nin başansının hilafetin başansı olacağını" sövledi. Ekonomik Sos> al Araştırma Mer- kezi'nin düzenlediği "Müslüman Topluluklar Biriigi"nın 5. toplantı- sı dün Eresin Otel'de yapıldı. Top- lantıva Pakistan Cemaati İslami li- deri Gazi Ahmet Hüseyın. Pakıs- tanlı parlementer Salih Azam. Af- Başbakan Yılmaz arastırıyor Tanıtma Fonu da incelemede Müslüman ToplulukJar Biriiği'nin 5. toplantısını Ekonomik Sosyal Araştırma Vlerkezi düzenledi. ganistan Başbakanı Ahmet Zaiııın de aralannda bulunduğu 80 Müslü- man ülkeden 112 delegeyle. RP Ge- nel Başkanı Necmettin Erbakan. Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gülvelstanbul Büyükşehir Beledı- ye Başkanı Recep Tay>ip Erdoğan katıldı. Toplantının açılışında bir konuşmayapan Erdoğan. birbuçuk milyarlık İslam âleminin geleceği- ne bu toplantıda yön verileceğini savıındu. Gazi Ahmet Hüseyin ise Sudan. Iran. Irak gibi Müslüman ül- kelere Clinton'un isteklerine uvma- dıkları için vasaklar getirildiğini söyledi. İslami hareketlerin bu so- runlara karşı halklara yönelerek cep- healmaları gerektiğinı belirten Hü- seyin. "Bu toplantıda İslam ülkele- ri ortakbirstratejibelirle>ecek.Tek bir İslam hareketi kunılmalı" dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Mesut ^ ılmaz. Başbakanlığın bü- vük harcama kalemlerinden birinı oluşturan Tanıtma Fo- nu'nun. DYP Genel Başka- nı Tansu Çiller döneminde- ki harcamalarını ınceleme- ve aldı. Tanıtma Fonu'ndan da so- rumlu olan Basın-Yanın En- formasyon Genel Müdürü Murat Ersavcı. dün şaptığı açıklamada. Başbakan Yıl- maz'a fon harcamalam la il- gili olarak doğrudan bilgi verdiğine ilişkin haberleri ya- lanladı. Ersavcı. açıklama- sında. "I.Syıktıryürüttüğüm Başbakanlık Tanıtma Fonu Temsilciligi göre\ini devre- derken devletin de\amlılığı esasından hareketle. Başba- kanlık ^ür1dışı Tanıtım Baş- müşa\iıiiği hakkında talebi üzerine Başbakanlık Müste- şarTna bilgi \erdim" dedi. Yılmaz'ın, Tanıtma Fo- nu'ndan yapılan harcamala- rı ayrıntılı olarak inceleme- ve aldırdığı öğrenildi. Başbakan Yılmaz. Bonn gezisine giderken Çiller'in ABD'li danışmanına seçim- ler sırasında, dev let ka\ nak- farından para aktanldığını ima etmişti. Türkiye'nin gümrük birli- ğivle ilgili tanıtım çalışma- lannı Abernatty McGrogor Scanlon firmasından Jay Kri- egelyürürtü. K.riegel'le birlik- te. seçimlerden bir süre ön- ce. şu anda Clinton'ın srra- tejisti olarak çalışan Robert Squires de Ankara'ya gele- rekÇiller'e seçimtaktıği \er- miştı. Avrıca. Bizim Yadi Yapı Kooperatifi nedenıv le Tansu Çiller'in eşi Özer L'çuran Çil- ler'le karşı karşıya gelen his- sedarlann şirketlerine. 1994 yılında Başbakanlık Tanıt- ma Fonu'nca ihale daveti ya- pıldığı ortaya çıkmıştf. TIRMIK/AYDlfs ENGİN Gazetenin karşısı Istanbul üsesi. Al- manca eğitim veren bir okul ve istan- bul'un en seçkin eğitim kurumlanndan biri. Bahçesindeyılsonu şenlikleri baş- lamış. Zorlu sınavlardan süzülüp bu okula kapağı atan gencecik kızlar ve oğlanlar, okulun bahçesinde, gazete- de birbirimizi duymamızı neredeyse engelleyecek yükseklikte müzik çalıyor, top oynuyor, koşuşuyor, gülüyor. bi- ten bir ders yılının coşkusunu yaşıyor- lar. Sevınç ve gençlik okulun duvarla- rını aşıp CumhuriyetNn pencerelerini. odalannı dolduruyor. Kimimiz çalışırken ayaklarıyla müziğe tempo tutuyor. Gençliğin delişmen sevinci handiyse bizleri de ayaklandıracak. Telefon çaldı. Hasene Türkoğlu. Ta- nımazsınız. Tanımanız gerekmiyor da. Boğuk, ağlamaklı değıl ama sanki... sanki kırık bir ses. - Ben Hasene Türkoğlu. Hatırladınız mı?Hani Talat Türkoğlu... Eşiyimben. Talat Türkoğlu. Nasıl anımsamam. Edirne'de gözaltına alındı ve o gün bu- gün kayıp. Şimdilik "son kaybedilen." Hapishanelerdeki arkadaşlanndan mek- tup yağıyor gazetedeki posta kutuma. Siyasal görüşlerini bilmiyorum ve be- ni ilgilendirmiyor. Bildiğim, Talat Türkoğ- lu'nun bir hukuk devletinde (?) gözal- tına alındığı ve kaybedıldıği. O gün bu- gün haber yok ondan. Emniyet bina- ları sağır ve kör. Savcıhklar ha keza. Yanıtını bile bile bir soru: - Merhaba. Bir haber var mı eşiniz- Birileri, Birilerine Bir Şey Diyecek de.. den? O boğuk ve kınk ses, fısıltı gibi ya- nıtlıyor: - Hayır... Hayır yok bir haber. Yazdı- nız siz. Size teşekkür etmek istedim. Niye bu teşekkür? İşini yapan gaze- tecilere teşekkür edilmesi için bir ülke- de birşeylerin bozuk, hem de lyice bo- zuk olması gerek. Genç kadın sessizce kapattı telefo- nu. istanbul Lisesi'nin bahçesinden müzık. gençlik ve sevinç taşıyor. içimi keder bastı ve öfke. Çıktım gazeteden. Okul bahçesınin bir köşesinde Is- tanbul Lisesi Vakfı'nın binası var. Bi- nanın önünde anne ve babalar. Öfke- li, gergin ve şaşkın. iki gün önceki utanç verici sahtekârlığın peşine düşmüş ana-babalar bunlar. Sahtekârlık salt kura çekiminde değil. Ara sınıflara alı- nan öğrencilerin sınavlannda da demir ve çimento tüccartannın cüzdanlan ça- lışmış. Arada hakkıyla kazanan çocuk- ların ana-babalanyla kazanamamış ço- cukların ana-babaları uygarca, ama gergin tartışıyortar. Sınav yenilenmeli mi yoksa sınav kâğıtlarının yeniden okun- masıyla mı yetinilmeli? Kayıtlar cuma- ya başlayacak? Başlamalı mı? Çocuğu sınavı kazanmış bir baba, uygar. dürüst, demokrasi bilinciyleyoğrulmuş. yargı- sını açıklıyor: - Benim çocuğum sınavı kazandı. Ama ben gene de bu sahtekârlık açık- lanana kadar kayıtlann durdurulması- nı istiyorum. İşte dilekçem. İsterseniz sizler de imzalayın ve vakıf yönetimi- ne verelim. Genç bir anne gözlerini kederle kır- pıştırarak soruyor - Vakıfyönetimine... Şu sahîekârla- ra... - Evet... Evet o sahtekârlara... Çare- sizlik ve öfke ve çürüyen bir ülkenin bo- ğuntusu anne ve babaları kavuruyor. Toplumda 'seçkin' olduklan sanılan bir avuç rezilin karşısında çaresiz ve öf- kelı. Şimdi yanaşsam onlara, sorsam: - Şey, bir sorum var, Talat Türkoğlu vardı hani... Hanigözaltına alındı ve kay- bedildi. Ne diyorsunuz, ne düşünü- yorsunuz bu konuda? Biliyonjm öfkeyle değil, "Nereden çıktı bu şimdi" dercesine değil, ama ge- ne de: - Biz burada çocuklanmızın gelece- ğinin peşindeyiz. O kaybedilenler... Evet. Ama ne ilk, ne son. Hem biz ne yapabiliriz ki? ...diyecekler ve benim onlara vere- bileceğim somut bir yanıt yok. Noter- lerın bile İzmirişi torba 'laıia kura çek- tikleri bir ülkede çürümenin ölçülebi- lirliği mi kalmış! Gazeteye döndüm. TelefondaŞanarYurdatapan. Bur- nundan soluyor. Makineli tüfek gibi ko- nuya girdi: - Bizim Barış İçin Bir Araya grubu, hanikısaca BİBA. biliyorsun insan hak- lan ihlali iddialarını yerinde gözlemek üzere Kuzey Irak'a bir çalışma grubu yollayacaktı. - Biliyorum. bana da gel demiştiniz de zamanı tersti. - Geç şimdi onu. 22 Mayıs Çarşam- ba günü Habur sınır kapısında Mülki idare Amiri Avni Mutlu sınır kapısın- dan çıkış yapamayacağımızı bize söz- lü olarak tebliğ etti. Ne yazılı bıldinme yanaştı, ne tutanak tutulmasını kabul etti. Ona yaptığının suç olduğunu, her gün binlerce kişinin girip çıktığı bir sı- nır kapısından yasal pasaportları olan bizlerin çıkışının engellenmesinin suç olduğunu anlattım. Yanıt veremedi, ama bizi nazikçe gümrüklü bölgenin dışına çıkardı. Gerisın geri yani. Yol boyu özel birliklerin hakaret, tehdit ve tahrikleri altında Silopi'ye ulaştık. Sav- cıya suç duyurusunda bulunduk ve döndük. Ne diyeyim ben şimdi Şanar'a? Ör- neğin: - Şanarbak, istanbul Lisesi'nin ana- okulu ve ilkokula giriş için yapılan ku- ra çekiminde Izmir işi torba ile sahte- kârlık... demeye kalksam, malımı bili- rim sözümü kesecek ve: - Ben sana sorgusuz sualsiz ışken- ce gören, oldürülen sıvıllerden. utanı- lası ınsan hakkı ihlallerinden söz edi- yorum. Olkemizin Güneydoğusu alev alev, çığlık çığlık. Sense bana istanbul Lisesi sınavlanndaki sahtekârlığı so- ruyorsun. Ülkede her gün binlercesini izledi- ğimız sahtekârlıklardan birini anlatı- yorsun bana. Ben can alanlardan, alı- nan can/ardan söz ediyorum. Bu pıs- liğın üstüne gideceğimiz için pervasız- ca yok edilen seyahat özgürlüğümüz- den söz ediyorum... diyecek ve haklı olacak. Hasene Türkoğlu'nun telefonunu bulsam, ona telefon etsem. "BİBA ça- lışma grubunun seyahat özgürlüğü, sonra İstanbul Lisesı'ndeki sahtekâr- lık. .." diye söze başlasam, "Biliyorum, ıçim yanıyor. Ama bu kocamı, yaşamı bölüştüğüm adamı geri getirmiyor. Onu sağ aldılar, ben ızini sürüyor ve sağ istiyorum. Gezi özgürlüğü. İstanbul Li- sesi sahtekârlığı ise..." diyecek ve hak- lı olacak. Galiba istanbul Lisesi'nin önünde toplanmış anne-babalar, Şanar Yurda- tapan ve onun kadar inatçı ve ınançlı arkadaşlan ve sesi kınk. başı dik bir genç kadın. Hasene Türkoğlu ve ben ve sen ve biz... birilerine hep birlikte bir şey diyemedikçe bu kısır döngü, bu kor söyleşı, bu tatsız Tırmık sürüp gidecek... Birilerine. bir şeyi hep birlikte diyemediğimiz sürece... GLOBAL POLİTİKÜLTÜR ERGİN Y1LDIZOĞLU Yoksul Ülkeler Neden Yoksul Kalıyop? 118 ülkeyeaıt büyüme rakamları, 1960'tan buya- na, yoksul ülkelerin zengin ülkelere göre, ortalama ola- rak daha yavaş büyüdüğünü ve bu iki grup ülke ara- sındakı farkın daha da arttığmı gösteriyor. (The Eco- nomist 25/05/96.) The Economıst dergisi bu hafta "Yoksul ülkeler ne- den yoksul kalıyor?", "Hükümetler ekonomik büyü- meyi sağlamak için ne yapmalı?" sorularına cevap arayan. "Yoksul ve Zengin" isimli bir araştırma yayım- ladı. Adam Smith'e göre piyasa ekonomisinin gizli eli, bunun işleyişinı sağlayan bir yasal çerçevenin için- de. işbölümü, teknolojık gelişme ve sermaye biriki- mi aracılığıyla ekonomik büyümeyi sağlayacaktı. Az- gelişmiş ülkeler, mukayeseli üstünlükler kuramr ge- reğince, serbest ticaret içinde. gelişmiş ülkelere ye- tişeceklerdı. Bu teori daha sonra Rikardo'nun azalan verim ya- sası ile "düzeltildi". Bu neo-klasık büyüme teorileri- ne göre. gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme zaman- la yavaşlayacak, görelı olarak daha az sermayeye sahip olan azgelışmiş ülkeler. azalan verim yasası gereğince gelişmiş ülkelerden daha hızlı büyüyecek- lerdi. • • • : ' Tarih bu varsayımları tümü ile çürüttü. Bu yüzden, daha sonra hem tam rekabet koşulları hem de aza- larr verim yasasına ılişkın varsayımlaratılarak serma- ye. ınsan sermayesi (bilgi ve emek nıteliğini de içine alacak şekilde) kapsamı ile genişletilerek büyüme te- onsi düzeltılmeye çalışıldı, ama The Economist'e gö- re sonuç tatmin edıci olmadı. Yoksul ülkeler neden yoksul kalıyor sorusuna te- orik bir açıklama bulamayan The Economist, araştır- masının geri kalan kısmında, dikkati bazı bulgusal araştırmaların sonuçlarına çekıp bunları özetleyerek açmazdan çıkmaya çalışıyor. The Economist'e göre. bulgular, serbest ticaretin. piyasa ekonomisinin uygulandığı ve mülkiyet hakla- rının korunduğu yerlerde ekonomik büyüme daha güçlü oluyormuş. Yüksek enflasyon ekonomik büyüme için kötü. ekonomik istikrar iyiymiş. Devlet harcamalarının az ol- duğu yerlerde ekonomik büyüme daha güçlü olma eğilimi gösteriyormuş. Demokrasinin ise büyümeye katkı yapıp yapmadığı bellı değılmış. The Economıst'in seçerek bıze sunduğu araştırma- ların bulgusal düzeyde ortaya koyduğu sonuçlar, il- ginç bir şekilde ve "büyük bir tesadüf eseri olarak" IMF'nin 1980'lerden beri "Yapısal Uyum Programla- rı" adı altında sunduğu reçetemn içerıği ile neredey- se yüzde 100 çakışıyor. Bilimsel bir araştırma yayımlamak iddiasında olan dergi ise nedense, IMF uzmanlarımn, artık herkesin bildiği, benim de daha önce aktardığım, "Program- ları uygulayan ülkelerde büyüme hızı, uygulamayan- lara göre düşmüştür" (Discussion paper, N2 Temmuz, 1992) türünden özeleştirılerıne/ittraflarına hiçbir şe- kilde değjrfrffiyör. \ Ama bu reçeteninbaşarısından şüpheye düşenler olduğu takdirde bunlara cevap olması için de Man- cur Olson'un yoksul ülkelerde kaynakların çarçur edildiğine ilişkin bulgularını aktararak kabahati, el ça- bukluğu ile yine azgelişmiş olan ülkelerin kendi "//- kelliklerine" atıverıyor. Ne de olsa IMF programları, piyasa ekonomisi ile köşe dönme edebiyatı ve kıran kırana rekabet anla- yışı, "Benim memurum, işini bilir" türünden yavşak- lıklar arasında hiçbir organik bağ yok! Bizzat IMF bulgularının gösterdiği gibi, azgelişmiş ülkelerin yönetıciîerinin yurtdışındaki hesaplannın bu ülkelerin toplam borcunun yüzde 40'ına ulaşması ise herhalde mülkiyet hakkının bir gereği! • • • Bu arada The Economist'in reçetesini uygulayan ülkelerden IMF'nin Batı bankalanna. 1984-1990 ara- sında 715 milyar dolar transfer edilmesinı sağlama- sı, en yoksul ülkelerin toplam borçlarının 1980-1994 arasında yüzde 400 artmış olması, IMF programlan- nı uygulayan ülkelerin toplam borcunun 198O'de685 milyar dolardan 1993'te 1770 milyar dolara yüksel- mesi ile bu ülkelerde yaşanan ekonomik durgunluk, istikrarsız büyüme. Meksika usulü krizler ve yoksul- luk arasında tabiı ki hiçbir ilgi yok! Anlaşılan. iflas etmiş bir ekonomik politik sistem- de yaşamak da zor. The Economist gibi buna mazeret bulmaya çalışmak da... Ecevit'ten öneri 'ANAYOL seçim anlaşmasıyla sürsün' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DSP Genel Başkanı Bü- lent Ecevit. •Ülke>i Refah Partili bir hükümet mace- rasına sürükieme\ i içlerine sindireme\eceklerini'v ur- gulavarak D\'P ile ANAP'a "Hükümet sorumluluğunu bu yıl içinde vapılacak bir er- ken seçime kadar taşıma\a devarıı edebilmek için sü- ratle bir u/laşma ara> ışı içi- negirin.mütareke Nan edin" çağnsında bulundu. Ecev it. RP lideri Necmettin Erba- kan'ın "geberin". "e>lha- lar çarpar". "kâfirlere o> vermeyin"'benzeri ifadele- rinin kavgı verici olduğunu. "vatandaşı kı>amaçağırdı- ğını" sövledi. DSP İıderi Bülent Ece- vit. dün düzenlediği basın toplantisinda. hükümetin bu halı ıkde\anıedemeye- ceğinın belli olduğunu vur- guladı. Ecevit. iilkeyı RP'lı bir hükümet maeerasına sü- riiklemev i de içlerine sindi- remeyeceklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben, haftalurdır çıkış \o- lunun erken seçim olabile- ceğini sa\ unuyorum. Fakat öteki partilerin genel baş- kanlan buna vanasmrvorlar- dı. O> sa şimdi hepsi erken seçimin kaçınılmaz duru- ma geldiğini kabuletmiş gö- rünüyorlar. Bu. siyasetteki bunalımı \e rıkanıklığı aş- mak bakımından umut ve- rici bir gelişmedir. Ancak erken seçime gidilecekse. Türkiye'yi seçimden önee yeni bir hükümet arayışına ve bunalımına sürüklemek de doğru olmaz. Benim öne- rinı şudur: İkikoalisyonor- tağı parti. hükümet sorum- luluğunu bu yıl içinde yapı- lacak bir erken seçime ka- dar taşunaya dev am edebil- mek için süratle bir uzlaşma aravısı içinegirmeü \ebir tür mütareke ilan etmelidirler."" Devlet işlerini vürütür- ken bazı teme! konularda anlaşmanın güç olabilece- ğine dikkat çeken Ecevit. Ekonomik ve Sosval Kon- sey'e bir an önce işlerlik kazandırılmasını istedi. Ecevit. erken seçimden önce mutlaka gerekli altya- pı eksikliklerınin gideril- mesi gereğine dikkat çeke- rek "Anayasadeğişikliİderi- ne uvurn sağlamak için ge- rekli \asal düzenlemeterger- çekleştirilmeli. yeni bir nü- fus tespiti yapılmalıdır. Bu amaçla sunduğumuz yasa önerisi süratle ele alınmalı- dır" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle