14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Kara mizahm ardnıdald trajediNokta Tıyatrosu, Aziz Nesin 'inyapıtlanndan derlenen 'Hukuk-u Merkep Beyannamesi 'ni Kadıköy• Halk Eğitim Merkezi 'nde sahneliyor Dl'YGl'DURGUN "Kurt burnunun dibine sokulduğu haMe. hâlâ onun kurt olmadığına kendi- ni kandırmaya çalışan yaşlı eşeğe benzi- vor; insanlığımızı vitiriyor; "merkepleşı- yoruz'. Tüm toplumsal, ekonomik. kiil- türtL hatta en gundeük binevsel ilişkiler- de insani ölçütler silinivor; "merkep hu- kuku' egemen olmava başlnor. Kurdun ıslak nefesini apış aramı/da hissetmemi- ze ve ölecek denli korkmaınıza karşın. hem birbirimizi hem de kendi kendimi- zi kandırmavı sürdürüyoruz. Toplu bir yalanı) aşıyor; pa> laşıyoruz. O> sa başka yollar da var." Dürüstlüğü, özgüveni, sözünü sakın- mayan eylemci kişiliği ile Aziz Nesin,en büyük silahı gü!mece> le karşı çıktı o bü- yüİc yalana. Sanat ve dıişün yaşamımıza getirdiği alternatif kımlikle o 'başka yol- lan' kendine özgü üslubuyla geliştırdığı 'kara mizah'ıyla gösterdi bızlere. Işte, Nokta Tıvatrosu da Aziz Nesin'in 'V'a- tan Sağolsun'. 'Deliler Boşandı', 'Cop' gıbı övkü veovunlannınvanı sıraşıırve yazılarından derlenen bır kara mızahör- neğı 'Hukuk-u Merkep Beyannamesi'ni Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sah- neliyor. Abdullah Şahin, Tufan Akıncu İhsan Ustaoğltı, Perizaf Aydoğdu'nun başrol- Ienni pay laştığı oyunun metni Ali Berk- tay'a ait. Oyunun yönetimini, çevre dü- zenı \e koreografisini ise 14yıldıryurt- dışında yönetmenlik ve oyunculuk ça- hşmalan yapan Ayşe Emel Mesci üstlen- miş. Alı Berktay'a göre topJumsal ilişkile- re yansıyan çok çelişkili unsurlan titiz gözlemciligivle aktaran Aziz Nesin. ti- yatro> a aktarılabilecek yazarlann baştn- da geliyor Nesin'in öykülerini ovunla- nna oranla daha başanlı bulan Berktay. bir 'durum konıedisi' olarak tanımladı- ğı "Hukuk-u Merkep Beyannamesrnde anlatılan trajıkomik unsurlann tıyatroya daha zengin bir oyunculuk anlayışını da beraberinde getirdigini vurguluyor. Mes- ci 'nın tanımı>la 'her kalıba girebilen oyuncu' Abdullah Şahin iseyıllardır üze- rinde taşıdıgı 'güldürü sanatçısı' yakış- tırmasını bu ovunla değıştireceği görü- şünde. "Hukuk-u Merkep Beyanname- si"ndetıyatroseverlerın karşısına 'ovun- cu' olarak çıktığını vurgulayan Şahin. "Tivatroda vaptığım iş bugüne dek beni tatmin etmivordu. Zaman zaman kalite- li ovunlar oynamak adına çeşitli ataklar A bdullah Şahin, Tufan Akıncı. İhsan L staoğlu. /\ Perizat Aydoğdu'nun başrollerini paylaştığı oyunun - Z A metni Ali Berktay'a ait. Oyunun yönetimini, çevre düzeni ve koreografisini ise 14 yıldır yurtdışında yönetmenlik ve oyunculuk çalışmaları yapan Ayşe Emel Mesci üstlenmiş. A ziz Nesin'in özellikle çok az bilinen öykülerinden /\ yola çıkan Ayşe Emel Mesci. oyuna grotesk bir - / J . bakış açısıyla yaklaşmayı yeğliyor. Kara mizahı tiyatroya uyarlamanın güçlüklerinden söz eden Mesci. "Fars sahnelerken seyirciyi güldürebilnıek için birtakım kolaylıklara başvurursunuz. Ama gerçek bir farsın altında her zaman trajedi gizlidir. Tıpkı vodvilin altında dramın olması gibi" diyor. vaptım, ama istediğim düzeve ulaşama- dım" derken bu oyunda o>unculuk adı- na çok şey öğrendığını vurguluyor Sınırian plmayan bir okyanus Aziz Nesin... Avignon Festivali'nde "Diinya)a Atı- lan Çığlık" oyununu .-.ahneledıkten son- ra, Türkıye've dönen Mesci. 14 yıl ara- dan sonra Türkiye'de tiyatro adına yenı- den iıretınıe geçmekten hoşnut Nâzım Hikmet, Güngör Dilmen, Alaol Behra- moğlu gıbı >azar \e şaırlerımı?ın ovun- larını .sahneleyen Avşe Emel Mesci. ılk kez bır Aziz Nesin yapıtı sahnelivor. Mesci. "Sınırian olmavan bir okvanus .Aziz Nesin... fçinde > üzdükçe yeni şev ler keşfedivorsunuz. Evrenseli ve ulusalı iç içe geçircn; gerekriginde bir çocuk. ge- rektiğinde i> i bir gözlemci, ba/cn de di- dişken, mücadeleci (Habilcn bir bii\ ük us- ta" dıvor. Alı Berktav ıle bırlıkte Ne- sın'in özellikle çok az bılınen öyküle- rinden yola çıkan Mesci. Nesin'in az bi- lınen vapıtlarının da günümüz Türkiye- si'nin çelişkilerını çok güzel yansıttığı görüşünde... Aziz Nesin deyince aklaönce kara mı- zah geliyor. Kara mizahı tıjatroya u>ar- lamanıngiiçliiklerindensözedıyorMes- IstanbulFüm Festivalikapsamındakifilmlerbelirleniyor Kültiır Senisi - fstanbtri Kültür \v Sanat Vakfi rarafından. 10 Mart - 14 Nısan 49% tanhlen arasında düzenlenecek olan 15. l luslararası tstanbul Film Festi\ali programında yer alan fılmlerden bıri de ünlü sinema oyuncusu Jean Seberg'in fırtınalı ve gizemli yaşamını ele alan "From The*Joumab Of Jean Seberg /Jean Seberg'in Günlüğünden" adlı çalışma. Amerikalı yönetmen Mark Rappaport'un yönettiği. kısa film şeklinde bır deneme. kısmen de -çok. çok uzun bir dedikodu köşesi" olarak algılanabilecek bu filmde. Jean Seberg'ı Mary Beth Hurt canlandınyor. Sinemase\erler, Otto Preminger'in "Jan Dark" ve "Günajdın Hüzün". Jean LucGodard'ın "Serseri Âşıklar" filmleriyle beyazperdenin unutulmaz yıldızlan arasına giren Jean Seberg'i. ölümünün 20. yılında. 15. Uluslararası Jstanbul Film Festivali kapsamında, bir kez daha sinemadan izleyebilecekler. 1976'da Paris banliyösünde. terk edilmış bir arabanın içinde ölü olarak bulunan Seberg, sinemaya yaptığı parlak başfangıca rağmen, aynı başanyı sonraki yıllarda sürdüremedi \e giderek sıradan filmlenn oyuncusu l nlü siru'itıu tnııncıısu .; Jean ' .Vbt'rg'in. ,; fırtınalı M- gi/cıııli >a>amı. "From The •Unımah Of Jean ^Seberg/Jean İfceİH'r»'in Günlü«>ünden"* adlı yarı tK'Jj.'cscl «lnıİe, 15. ' slararası Film Festivali" nde. oldu. Ancak. gerek ünlü Fransız yazar Romain Gar> ile yaptığı evlilik, gerekse özellikle 60'lann sonunda Amerika'yı kasıp kavuran. radikal zencı örgütü 'Kara Panterler Partisi'nın |iderı>le yaşadığı ve evlı olmasına rağmen sonraki yıllarda da devam eden fırtınalı aşk serüvenı. bu ılişkiden ölü olarak doğan çocuğu \e örgüt mılitanı olarak çalı^tığı ıddıaları. sanatçıyı sürekli birbiçimde kamuovunun gündeminde tutmu> \e basının ılgi odağına dönüstürmüstü. Uzun yıllardır. ölumüniin arkasında CIA'nın bulunduğu ve bir cinayete kurban gittıği iddialan, ölümünün 20 vılında yetkıli ağızlarca da varı >arıya doğrulandı Belkı de bu nokta. Jean Seberg'in yaşamının fırtınalı ve trajik yapısını daha bütünleyen ve \ urgulayan bir son oldu. Öte yandan, ünlü yazar Cartos Fuentes, geçenlerde. son romanı " r )iana"nın ana kahramanı olan Vadın figürünün Jean Seberg olduğuııu ve kitabında anlattığı olaylann gerçeklere dayandığını açıkladı. 15. Uluslararası Istanbul Film Festivali kapsamında izlenebılecek olan Mark Rappaportun "From The Joumals Of Jean Seberg /Jean Seberg'in Günlüğünden" adlı filmı de bu gızemlı ve sansasvonel vaşamın sırlarını araştıran. ve kuskusuz Seberg hakkında vapılan birdızı çalısmanın en yetkini ve en önemlisı. cr "Fars sahnelerken sevirciyi güldüre- bilmek için birtakım kolav lıkîara başvu- rursunuz. Ama gerçek bir farsın altında her zaman trajedi gizlidir. Tıpkı vodvilin altında dramın olması gJbi." Oyuna gro- jsk bır bakış açısıyla yaklaşmav ı yeğle- yen Mesci. "Oyuncu,hemevrenselihem bir başkasını hem de kendisini oynar. Bu toplumsal bir panoramayı ev rensdle bir- leşrirmek demektir ki çok fazla araştir- mayı. gözlemi gerektirir. Kara mizahta dümdüz bir oyunculuk çıkaramazsınız" diyor. Aziz Nesin'in yapıtlan da işte tam bu noktada. gerek tıyatro dilinde gerek oyunculuk tekniğinde kımı yenilikleri gündeme getiriyor. Hatta gündeme getir- mekten öte, şart koşuyor "Öykiilerinde, çok fazla derinlikler \ar. Tek replikli epi- sodların içindeki mesajlarla. sov utlama- larla, sembollerle oyuncudan çok şey bek- livor. Bu anlamda handikapları fazla olan bir çalısmanın içerisine girdik" dıyen Mesci, bu çalışmada günceli yakalarken basitleşmemeye. aynı espnleri tekrarla- mamaya. alternatife yakın bir bıçım ve içeriği yakamalaya çalıştıklannı söylü- yor. Ancak bütün bunlan yaparken bırözel tıvatroda çalısmanın güçlüklerinegöğüs germek zorunda olduklanm anımsatan Mesci; güçlüklerin kimi zaman mucize- ler doğurabilecegıne olan inancını hiç yitırmek ıstemıyor. "Küçüksalonlardan okul sahnelerine dek yedi farklı mekân- da, olıımsuz kosullara rağmen başanlı olmak için uğraş verivoru/.. Sonuç bekle- diğimiz gibi olursa herhalde bir mucize gerçekleştirmiş oiacağız." Nokta- Tiyatrosu ıle ilk kez çalışan Mesci, 14 >ıl aradan sonra geri döndü- ğü yönetmenliğin ilk ürününü vermeye hazırlanırken başlangıçta. oyunculanna vönelik kımı kaygılaredinmış: "Vapabi- leceklerinin çok gerisinde, birtakım SH nırlann içindevdiler. Bir yandan vaşam mücadelesi verirken bir yandan oyuncu- luk uğraşında h i olana vönelmek istiyor- lardı. Çabuk o> un çıkarmak. çabuk sah- nelemek gibi bir telaşın içcrisindc yete- neklerini geri plana itmişlerdi. Veni tek- niklere, biçimlere de uzak kalmışlardı." Peki bu sorunlann üstesınden gelindi nıı.' "Bu ovunda tiyatronun temeli olan oyuncunun, ele alınan vapıtı se>irci>le pavlaşması var... Bu pavlaşımu veni tek- niklerle, beden çalışmaları ile pekiştir- meye çalıştık. Ancak önemli olan. ovun- cunun alışıkolduğu kalıplan vıkmak." Tîyatro artıkyaşamın gölgesinde Farklı bir çevre düzeninin bile kalıp- lan yok edebileceğini düşünen Mes- ci'nin tüm çabası 'duvarlar'ı ortadan kaldırmak "Tıpkı Aziz Nesin'in dedıği gibi, herkesin bir barikarı vardır; ancak, bu barikarlann yıkılmasıdırgerekli olan" dı>or Mesci. \'e bu gereklılığın aynmı- na v armadan. 'Toplumun çi/digi sınırlar fçerisindenasılsıradışıolunur?','Duvar- larnasıl vıkılır'gıbı kaygılaraçözüm bu- lunamayacağına dikkat çekiyor. Mescı'nın geleceğe >önelik sa>ısız projesi var. Temelleri Fransa'da atılan Halk Oyunculan'nı yenıden oluşturan Mesci. öncelikle. tarihin en bü> ük traje- dilerinden biri olarak tanımladığı 'Ker- bela'yı Türkiye'de sahnelemek ıstıyor. Yurtdışında bulunduğu süre ıçerisınde Peter Brook, Eugenio Barba. Dario Fo gibi ustalarlabirlikte, farklı kültürlerden oyuncuların bir araya geldiği 'Güney Atöljesi'nde çalışan Mesci, "İ'zerinde vaşadığımız topraklarda gölge ovunun- dan Şaman'a,oradan da derviş kültürü- ne uzanan çok zengin bir kültür vaşıyor. Yurtdışında Doğu tivatrosu üzerine vap- tığımız araştırmaları, deneyleri Türki- ye'de anlatabilmekolanağındanneyazık kiyoksunuz" derken bir zamanlar her an yaşamın içinde olan tiyatronun. maddi olanaksızlıkların belirlediği çerçeveler içinde artık yaşamın gölgesinde kaldığı- nı düşünüyor. I • • • DUŞUNCEYE SAYGI MJEMET FUAT Teneke YaşarKemaPin Teneke adlı kısa bir romanı vardır. Bir kasabaya atanan deneyimsiz, çjenç bir kaymakamla çeltikçiler arasındakı çekişmeleri anlatır. Olay örgüsü- nün arkasında ise, kendi çıkarian için, ağalann köylü- leri nasıl yerlerinden yurtlanndan ettikleri, nasıl sağlık- lanyla oynadıklan sergilenir. Sazlıdere köyü Okçuoğlu'nun çeltik etmek istediği al- tı bin dönümlük alanın tam ortasındadır. Koyü su bas- maması için bin beş yüz dönümlük bir alanın ekilme- mesi, aynca kesık sulama yapılması gerekmektedir. Okçuoglu genç kaymakamın yasalan doğru dürüst bilmemesinden yaraıîanarak köyü altı ay sular altında bırakacak bir ruhsat almayı başarır. Ama köylüler köyü boşaltmayı kabul etmezler. Oysa Okçuoglu on bin dönüm toprağı sulayacak güçteki Aziz Ağa arkını kiralamıştır. Köylülerin köyü bo- şaltmamalan işine engel olmakta, yatınmını tehlikeye atmaktadır. Suyu salar tarlalara. Altıncı günün gecesı Sazlıdere köyü sular altında kalır. Köylüler, çamur toz toprak içinde, kasabaya kadar yürüyerek kaymakamlığa başvururlar. Genç kaymakam çeltıkçilerce nasıl aldatıldığını ay- nntılanyla öğrenince, ağalann yasalara aykın bütün is- teklerini geri çevirmeye başlar. Çeltik Komisyonu Aziz Ağa arkının başına yedi jandarma, bır onbaşı koyarak Okçuoğlu'nun salıverdiği suyu kestırir. Ama bu bır gün sürer. Okçuoglu jandarmalan kandı- np suyu gene açtırır. Kaymakam durumu ögrenınce onlan geri çekerek yerlerine başka jandarma gönderir. Bir gün sonra suyun gene salıverildiği görülür. Kayma- kam kasabadaki jandarmalarla bu işı başaramayaca- ğını anlayınca telefon üstune telefon edıp ilden jandar- ma ister, ama bir sonuç alamaz. Bunun üzerine Zeyno Kan ile eski bir eşkıya olan Memed Ali'nin öncülüğundekı köylüler arkın suyunu kesmeye kendilen gitmeye karar verirler. "Hükümet karar vermiş. Kanun bizimle bırlik." Gün batarken köylüler arkın oraya varırlar. Jandar- malar şaşkındır. Suyun önünü kesmek için ılk kazma- yı vuran Zeyno Kan, jandarmaiara; "Sizi hükümet bu- raya suyu kessin dıye mı, yoksa Okçuoğlu'nun bendi- ni beklesin diye mi koydu?" diye sorar. Köylüler baş- lar bendin başında nöbet tutmaya... Sonrası şöyle: Okçuoglu kesenin ağzını iyice açar, köylülere para dağrtarak köyü boşaltmalarını sağlar. Ama bir kişi, Memed Ali, aynlmaz köyden. Komisyon suyun akıtılması için yapılan başvuruyu Sazlıdere kö- yü bütünüyle boşalmadığı için geri çevirir. Okçuoglu. üstüne silahlı adamlar gönderir, kendi gıdip yalvarır, aracılar koyar, ama ne yapsa çıkaramaz köyden Me- med Ali'yi. Bendin başında artık köylüler yoksa da, Jandarmalar değişmiştir, yeni gelenler yalnızca gece- leri bırakıriar suyu. Işi tepeden çözmek gerekiiğini an- layan çeltıkçi ağalar bırleşip Ankara'ya bir heyet gön- derirler. Başka bir yere atanmasını sağladıklan genç kaymakamı, kasabadan aynlırken, yüz elli çocuğa te- neke çaldırarak uğurlariar. Bence romanın en düşündürücü bölümü arkın ba- şında köylülerie jandarmaların karşı karşıya geldıkleri bölümdür. Aslında her bakımdan aynı yanda olmaian gereken ınsanlar, akıl almaz bır biçimde karşı karşıya gelmışlerdır. Yaşar Kemal nedense bu bölüme pek önem verme- miş. jandarma deyip geçiyor. Bir konuşmada para ye- diklerine değinıliyor, bır yerde de Okçuoğlu'nun onla- ra her gün bir koyun kestiği söyleniyor. Jandarma denince kim gelır gözümüzün önüne? Askerliğini yapan yoksul köylüler. Açıkgözleri jandar- ma yazarlar, biliyorsunuz. Kaymakamın, yani devletin verdıği görev ne? Suyun akrtılmaması. Köylülerin istediği de başka bir şey değil. Yedi Jandarma, bır onbaşı bir gün yapabiliyoriar dev- letin verdiği görevı, sonra Okçuoğlu'na yamanıyorlar. Yerlerine gelenler, onlar da öyle, bir gün... Köy kökenli jandarmalar evleri su altında kalan yok- sul köylülere karşı nasıl böylesine acımasız davranabi- liyorlar? Devletle yoksul köylüler arasındaki bir çatışmada, görev gereği, özlenmeyen bir duruma düşülebilir. Ama bu tam tersine, yoksul köylüleri ezenlenn yanında yer alırken, görevini yapmayarak devlete de başkaldırmış oluyortar. Üç beş kuruş çıkar sağlayıp öğleleri bir koyun yemek için mi? Teneke'yi ilk okuduğum günden beri kafama takıl- mıştır o bölüm. Yaşar Kemal'e de açmıştım. Pek önem- sememiş, "Yazsana", demıştı. Inandıncı bulmuyor değılim. Insanlar yapıyor böyle şeyler. Şu son günlerde toplumumuzun sömürülen kesim- lerinden yetişen gençlerin, başka bir deyişle halk ço- cuklarının, degışik düşünceler, inançlar, görevlerle bir- birlerine ettiklerini izlerken, nedense, 7ene/ce'deki o bö- lüm, Aziz Ağa'nın arkının başında köylülerlejandarma- lann karşı karşıya gelişleri canlanıyor kafamda. Yaşar Kemal üstünde durmayıp geçmiş, ama o kar- şılaşmadan başlı başına bir roman çıkardı, bence. Prof. Seton Llyod 92 yaşında öldü Türkiye'deîngilizArkeoloji Enstitüsü 'nün kumcusuydu ÖZGEN ACAR ANKARA - Ortadoğu ülkelerindeki arkeolojık çalışmalan ile ün yapan ve Ankara'da "tngiliz Arkeoloji Enstitüsü"nü kuran Prof Seton Llyod ılk arkeolojik çalışmalanna 1928'de Mısır'da başlamıştı. Ingıliz arkeolog. ünlü sigorta şirketi Lloyd'un kurucusu olan aıleden gelivordu. Prof. Llvod. Irak'ta Bağdat'ın kuzeyinde l.Ö. 3000 ullanna ait birantik yerleşmede, pişmemiş tuğla nıteliğindeki kerpiçten >apılmış duvarlann ortaya çıkanlış tekniklerini geliştirdi. Daha sonraki yıllarda Ortadoğu'da özellikle Asur v e Sümer antik kentlerinde kazılar yapan Seton Llyod 1939'da Türkiye'ye gelerek Mersin yakınlannda çalıştı. Bu arada Irak Eski Eserler Genel Müdürlüğü'ne danışman olarak atandı. Savaş koşullannda Khorshabad antik kentinden dev bov'utta, ınsan başlı. iki boğa heykelinin Baödat Müzesi'ne taşınmasını eerçekleştirdi. 1948'de. Türkiye'de "Ingiiliz Arkeoloji Enstitüsü*'nün kurulması ile görevlendirildı. 1961 yılınadeğin enstitünün müdürlüğü görevini sürdürdü. Türkiye'de Polatlı. Harran. AIan>a gibi yörelerde kazılar yaptı ve özellikle tunç çağına tarihlenen Beyeesultan kazılannı yöneterek, pek çok Türk ve yabancı arkeoloğun yetişmesine önemli katkılarda bulundu.l944'te Kahıre'de evlendiğı eşi L'lrkra Hyde ile Anadolu'da gezmedigi. görmedigi arkeolojik yerleşme yeri kalmadı. I961'de ülkesine dönerek Londra Ünıversıtesi'ne arkeoloji profesorlügüne geçtı. \apı Kredi'nin bir temadan hareketie dü/enlediği ilk sergi olma özelliğini taşıvan "Türk Resminde Otoportre" sergisinde 60'ın ü/erindeki vapırın arasında Neşe Erdok (solda) ve Nazmi Ziva'nın (sağda) da otoporrreleri ver alacak. 'TürkResminde Otoportre'lersergileniyor Kûhür Senisi - Ünlü Türk ressam- lanna ait 60'ın üzennde otoportreden oluşan "Türk Resminde Otoportre" sergisı. 12 şubat - 8 mart tarihleri ara- sında Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerısi'nde yer alacak. Alain Finkidkraut, vüz teması için, "Yüzii tam olarak tanımlavan şev; ta- nımianama/ oluşu. en keskin sözleri- min veva delici bakışımın yü/e tahsis edildiği verde yüzün hiçbir zaman tam anlamıvla dıırmaması halidir" derken Enis Batur da "Belki de vüzüıı hiçbir aslı yoktur" diyor. Portre>i, 'karakteriyansıtanbirav- na' olarak tanımlavan Mehmet Ergü- ven'e göre ise "portre,>üzün aldığı va da alabileceği tüm biçimlerin ortalama- SL Tıpkı olü doğa ve manzara gibi re- sim rarihindc a> n bir veri olan porrre. sanatçı ile modelin örtüştüğü otoport- rede şa>ırrıcı bir boyut kazanmıştır. Kendini gözlemck.dünyayack^rirel ta- vırla bakıp karşımızdakini görebilme- nin ön koşuludur çünkü" Ergüven. otoportrede çok farklı ve hassas bır sorunun ortaya çıktığını söy- lüvor: "Güncevleavnıpavdavıbölüşen otoportrenin ne ölçüve kadar içten ve gerçekçi olduğu sorıısuna. sanatçının kendisi de dahil olmak üzere kimse do- vurucu bir vanıtveremez. Otoportrede kendini görmenin verini bakmak al- mıştır. "görtintnek istediği gibi'nin bü- vüsü çoktan siparis resimdeki beklen- tivi aşıp örtülü bir narsisizmin eşiğine getirmişrir sanatçıvL" Yapı Kredf nin bır temadan hareket- ie düzenledığı ilk sergı olma özellıgı- ni taşıyan "Türk Resminde Otoportre' sergısindeŞekerAhmetPaşa,Halıl Pa- şa. Şevket Dağ, Samı N'etık. Nazmi 7X- ya, IbrahımÇallı. HikmetOnat,Feyha- man Duran. Avni Lifij, Namık Ismail. HayriÇizel, Faık Mehmet Paşa. Hasan Vec'ih Bereketoğlu, Eşref Üren. Cevat Erkul, tbrahim Safi. Cemal Tollu, Mu- hittın Sebati, Ahmet Doğuer, Celal Uzel. Şeref Akdik, Seyfı Toray, Şefık BursaİLAlı Karsan, HamitGörelcAli Çelebı, Edip Hakkı Köseoğlu,Zeki Fa- ik Izer. HaJe Asaf.Zıva Keseroğlu. Sab- ri BerkeL Jvon Karsan. Bedri Rahmi Eyuboğlu, Selim Turan, Abidin Dino, Eren Eyuboğlu. Femıh Başağa, Nuri lyem. Adnan Vannca, Nejad Devnm. Omer Kaleşi, Devnm Erbıl. Ayhan Türker, Mehmet Güleryüz. Merin Ta- layman, Neşe Erdok. Burhan l'vgur, NurKoçak, Ergin!nan,\1ustafaÂltın- taş, Balkan Naci İslimveli, Hüseyin Er- tunç, Hüsnü Koldaş, Sabahattin Tun- cer. Yusuf Taktak, Resul Aytemür. Nedret Sekban, Aydın Ayan. Alp Ta- mer l lukılıç, Yalçın Karavağız ve Mus- tafa Horasan yer alıyor. Tîyatro Ti'den "Adam Adamdır/ Bebek FH" Kültür Servisi- Tıyatro Tı. Bertolt Brechfin "Adam Adamdır" oyununu "Bebek Fil" adındakı birötekı oyunla birlikte sahneliyor. Mahir Günşıray'ın yönetmenliğini Çetin Sankartal'ın dramaturgluğunu yaptığı oyunun oyunculan, Taner Birsel. Hakan Pişkin, Devrim Nas, Ayşe Selen. Şehsuvar Aktaş. Emıne Umar, Evren Duyal ve Mahir Günşiray. Oyunun müzikleri ise Turgav Erdener ve Paul Dessau'ya ait. Piyanoyu Selim Doğru çalıyor. Bugünden başlayarak her hafta cumartesi 15.00 ve 21.00"de ve pazar günleri 18.00'de Dostlar Tiyatrosu'nun eski salonu olan Baro Han'da- yenı adıyla Martı Sanatevı'nde- sahnelenecek olan oyun. Bertolt Brecht'in en ilginç ve önemli oyunlanndan biri sayılıyor. Brecht'in 4O.ölüm yıldönümünde sahnelenen bu proje, "Brecht'i eleştirmeden Brecht sahnelemek Brecht'e ihanertir" tartışmalannı Türkiye"ye taşımayı amaçlıyor. Mina Urgan Dopuktakiler' ödülü adaylığmı reddetti Kültür Senisi - Mina Urgan, Nokta dergisinin "Doruktakiler" çevın ödülüne aday gösterilmesini reddetti. Geçen yıl "Doruktakiler" ödülünün Alparslan Türkeş'e verilmesinden dolayı, ılke ve inançlanna bağlı bir sosyalist olarak bu ödül mekanızması içinde yer almak istemediğini söyleyen Urgan. daha önce bu itirazını Nokta dergisine bildirmesine karşın adının hâlâ çevıri dalında aday olarak gösterilmesine dikkat çekerek derginin buna son vermesinı istedi. Havel'm eşi Olga Havlova öMü Kültür Servisi-Çek Cumhuriyetı Başkanı ve vazar Vaclav Havel'ın eşi Olga Havlova 27 ocakta 62 yaşında Prag'daöldü. Vaclav Havel ile 1964 yılında evlenen Olga Havlova. daha sonra Havel'in oyun yazarı olarak çalıştığı tıyatroda teşnfatçı olarak çalışmaya başladı. 1979 yılında turuklanan Havel'in hapishanedeyken ona yazdıgı mektuplar sonradan "Olga'ya Mektuplar" adı altında bir kitapta toplandı ve bırçok dıle çevrıldı. Olga Havlova'ya geçen yıl, çok önemli bır nıtelikte sav ılan "Yılın Çek Kadmı" unvanı verilmiştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle