Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 ŞUBAT 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Kara mizahm ardnıdald trajediNokta Tıyatrosu, Aziz Nesin 'inyapıtlanndan derlenen 'Hukuk-u Merkep Beyannamesi 'ni Kadıköy• Halk Eğitim Merkezi 'nde sahneliyor
Dl'YGl'DURGUN
"Kurt burnunun dibine sokulduğu
haMe. hâlâ onun kurt olmadığına kendi-
ni kandırmaya çalışan yaşlı eşeğe benzi-
vor; insanlığımızı vitiriyor; "merkepleşı-
yoruz'. Tüm toplumsal, ekonomik. kiil-
türtL hatta en gundeük binevsel ilişkiler-
de insani ölçütler silinivor; "merkep hu-
kuku' egemen olmava başlnor. Kurdun
ıslak nefesini apış aramı/da hissetmemi-
ze ve ölecek denli korkmaınıza karşın.
hem birbirimizi hem de kendi kendimi-
zi kandırmavı sürdürüyoruz. Toplu bir
yalanı) aşıyor; pa> laşıyoruz. O> sa başka
yollar da var."
Dürüstlüğü, özgüveni, sözünü sakın-
mayan eylemci kişiliği ile Aziz Nesin,en
büyük silahı gü!mece> le karşı çıktı o bü-
yüİc yalana. Sanat ve dıişün yaşamımıza
getirdiği alternatif kımlikle o 'başka yol-
lan' kendine özgü üslubuyla geliştırdığı
'kara mizah'ıyla gösterdi bızlere. Işte,
Nokta Tıvatrosu da Aziz Nesin'in 'V'a-
tan Sağolsun'. 'Deliler Boşandı', 'Cop'
gıbı övkü veovunlannınvanı sıraşıırve
yazılarından derlenen bır kara mızahör-
neğı 'Hukuk-u Merkep Beyannamesi'ni
Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sah-
neliyor.
Abdullah Şahin, Tufan Akıncu İhsan
Ustaoğltı, Perizaf Aydoğdu'nun başrol-
Ienni pay laştığı oyunun metni Ali Berk-
tay'a ait. Oyunun yönetimini, çevre dü-
zenı \e koreografisini ise 14yıldıryurt-
dışında yönetmenlik ve oyunculuk ça-
hşmalan yapan Ayşe Emel Mesci üstlen-
miş.
Alı Berktay'a göre topJumsal ilişkile-
re yansıyan çok çelişkili unsurlan titiz
gözlemciligivle aktaran Aziz Nesin. ti-
yatro> a aktarılabilecek yazarlann baştn-
da geliyor Nesin'in öykülerini ovunla-
nna oranla daha başanlı bulan Berktay.
bir 'durum konıedisi' olarak tanımladı-
ğı "Hukuk-u Merkep Beyannamesrnde
anlatılan trajıkomik unsurlann tıyatroya
daha zengin bir oyunculuk anlayışını da
beraberinde getirdigini vurguluyor. Mes-
ci 'nın tanımı>la 'her kalıba girebilen
oyuncu' Abdullah Şahin iseyıllardır üze-
rinde taşıdıgı 'güldürü sanatçısı' yakış-
tırmasını bu ovunla değıştireceği görü-
şünde. "Hukuk-u Merkep Beyanname-
si"ndetıyatroseverlerın karşısına 'ovun-
cu' olarak çıktığını vurgulayan Şahin.
"Tivatroda vaptığım iş bugüne dek beni
tatmin etmivordu. Zaman zaman kalite-
li ovunlar oynamak adına çeşitli ataklar
A bdullah Şahin, Tufan Akıncı. İhsan L staoğlu.
/\ Perizat Aydoğdu'nun başrollerini paylaştığı oyunun
- Z A metni Ali Berktay'a ait. Oyunun yönetimini, çevre
düzeni ve koreografisini ise 14 yıldır yurtdışında
yönetmenlik ve oyunculuk çalışmaları yapan Ayşe Emel
Mesci üstlenmiş.
A ziz Nesin'in özellikle çok az bilinen öykülerinden
/\ yola çıkan Ayşe Emel Mesci. oyuna grotesk bir
- / J . bakış açısıyla yaklaşmayı yeğliyor. Kara mizahı
tiyatroya uyarlamanın güçlüklerinden söz eden Mesci.
"Fars sahnelerken seyirciyi güldürebilnıek için
birtakım kolaylıklara başvurursunuz. Ama gerçek bir
farsın altında her zaman trajedi gizlidir. Tıpkı vodvilin
altında dramın olması gibi" diyor.
vaptım, ama istediğim düzeve ulaşama-
dım" derken bu oyunda o>unculuk adı-
na çok şey öğrendığını vurguluyor
Sınırian plmayan bir okyanus
Aziz Nesin...
Avignon Festivali'nde "Diinya)a Atı-
lan Çığlık" oyununu .-.ahneledıkten son-
ra, Türkıye've dönen Mesci. 14 yıl ara-
dan sonra Türkiye'de tiyatro adına yenı-
den iıretınıe geçmekten hoşnut Nâzım
Hikmet, Güngör Dilmen, Alaol Behra-
moğlu gıbı >azar \e şaırlerımı?ın ovun-
larını .sahneleyen Avşe Emel Mesci. ılk
kez bır Aziz Nesin yapıtı sahnelivor.
Mesci. "Sınırian olmavan bir okvanus
.Aziz Nesin... fçinde > üzdükçe yeni şev ler
keşfedivorsunuz. Evrenseli ve ulusalı iç
içe geçircn; gerekriginde bir çocuk. ge-
rektiğinde i> i bir gözlemci, ba/cn de di-
dişken, mücadeleci (Habilcn bir bii\ ük us-
ta" dıvor. Alı Berktav ıle bırlıkte Ne-
sın'in özellikle çok az bılınen öyküle-
rinden yola çıkan Mesci. Nesin'in az bi-
lınen vapıtlarının da günümüz Türkiye-
si'nin çelişkilerını çok güzel yansıttığı
görüşünde...
Aziz Nesin deyince aklaönce kara mı-
zah geliyor. Kara mizahı tıjatroya u>ar-
lamanıngiiçliiklerindensözedıyorMes-
IstanbulFüm Festivalikapsamındakifilmlerbelirleniyor
Kültiır Senisi - fstanbtri Kültür \v
Sanat Vakfi rarafından. 10 Mart - 14
Nısan 49% tanhlen arasında
düzenlenecek olan 15. l luslararası
tstanbul Film Festi\ali programında
yer alan fılmlerden bıri de ünlü
sinema oyuncusu Jean Seberg'in
fırtınalı ve gizemli yaşamını ele alan
"From The*Joumab Of Jean Seberg
/Jean Seberg'in Günlüğünden" adlı
çalışma. Amerikalı yönetmen Mark
Rappaport'un yönettiği. kısa film
şeklinde bır deneme. kısmen de
-çok. çok uzun bir dedikodu köşesi"
olarak algılanabilecek bu filmde.
Jean Seberg'ı Mary Beth Hurt
canlandınyor.
Sinemase\erler, Otto Preminger'in
"Jan Dark" ve "Günajdın Hüzün".
Jean LucGodard'ın "Serseri
Âşıklar" filmleriyle beyazperdenin
unutulmaz yıldızlan arasına giren
Jean Seberg'i. ölümünün 20. yılında.
15. Uluslararası Jstanbul Film
Festivali kapsamında, bir kez daha
sinemadan izleyebilecekler. 1976'da
Paris banliyösünde. terk edilmış bir arabanın içinde
ölü olarak bulunan Seberg, sinemaya yaptığı parlak
başfangıca rağmen, aynı başanyı sonraki yıllarda
sürdüremedi \e giderek sıradan filmlenn oyuncusu
l nlü siru'itıu
tnııncıısu .;
Jean '
.Vbt'rg'in. ,;
fırtınalı M-
gi/cıııli
>a>amı.
"From The
•Unımah Of
Jean
^Seberg/Jean
İfceİH'r»'in
Günlü«>ünden"*
adlı yarı tK'Jj.'cscl
«lnıİe, 15.
' slararası Film
Festivali" nde.
oldu. Ancak. gerek ünlü Fransız yazar Romain
Gar> ile yaptığı evlilik, gerekse özellikle 60'lann
sonunda Amerika'yı kasıp kavuran. radikal zencı
örgütü 'Kara Panterler Partisi'nın |iderı>le
yaşadığı ve evlı olmasına rağmen sonraki yıllarda
da devam eden fırtınalı aşk
serüvenı. bu ılişkiden ölü olarak
doğan çocuğu \e örgüt mılitanı
olarak çalı^tığı ıddıaları. sanatçıyı
sürekli birbiçimde kamuovunun
gündeminde tutmu> \e basının ılgi
odağına dönüstürmüstü.
Uzun yıllardır. ölumüniin
arkasında CIA'nın bulunduğu ve
bir cinayete kurban gittıği iddialan,
ölümünün 20 vılında yetkıli
ağızlarca da varı >arıya
doğrulandı Belkı de bu nokta. Jean
Seberg'in yaşamının fırtınalı ve
trajik yapısını daha bütünleyen ve
\ urgulayan bir son oldu.
Öte yandan, ünlü yazar Cartos
Fuentes, geçenlerde. son romanı
"
r
)iana"nın ana kahramanı olan
Vadın figürünün Jean Seberg
olduğuııu ve kitabında anlattığı
olaylann gerçeklere dayandığını
açıkladı. 15. Uluslararası Istanbul
Film Festivali kapsamında
izlenebılecek olan Mark
Rappaportun "From The Joumals Of Jean Seberg
/Jean Seberg'in Günlüğünden" adlı filmı de bu
gızemlı ve sansasvonel vaşamın sırlarını araştıran.
ve kuskusuz Seberg hakkında vapılan birdızı
çalısmanın en yetkini ve en önemlisı.
cr "Fars sahnelerken sevirciyi güldüre-
bilmek için birtakım kolav lıkîara başvu-
rursunuz. Ama gerçek bir farsın altında
her zaman trajedi gizlidir. Tıpkı vodvilin
altında dramın olması gJbi." Oyuna gro-
jsk bır bakış açısıyla yaklaşmav ı yeğle-
yen Mesci. "Oyuncu,hemevrenselihem
bir başkasını hem de kendisini oynar. Bu
toplumsal bir panoramayı ev rensdle bir-
leşrirmek demektir ki çok fazla araştir-
mayı. gözlemi gerektirir. Kara mizahta
dümdüz bir oyunculuk çıkaramazsınız"
diyor.
Aziz Nesin'in yapıtlan da işte tam bu
noktada. gerek tıyatro dilinde gerek
oyunculuk tekniğinde kımı yenilikleri
gündeme getiriyor. Hatta gündeme getir-
mekten öte, şart koşuyor "Öykiilerinde,
çok fazla derinlikler \ar. Tek replikli epi-
sodların içindeki mesajlarla. sov utlama-
larla, sembollerle oyuncudan çok şey bek-
livor. Bu anlamda handikapları fazla olan
bir çalısmanın içerisine girdik" dıyen
Mesci, bu çalışmada günceli yakalarken
basitleşmemeye. aynı espnleri tekrarla-
mamaya. alternatife yakın bir bıçım ve
içeriği yakamalaya çalıştıklannı söylü-
yor.
Ancak bütün bunlan yaparken bırözel
tıvatroda çalısmanın güçlüklerinegöğüs
germek zorunda olduklanm anımsatan
Mesci; güçlüklerin kimi zaman mucize-
ler doğurabilecegıne olan inancını hiç
yitırmek ıstemıyor. "Küçüksalonlardan
okul sahnelerine dek yedi farklı mekân-
da, olıımsuz kosullara rağmen başanlı
olmak için uğraş verivoru/.. Sonuç bekle-
diğimiz gibi olursa herhalde bir mucize
gerçekleştirmiş oiacağız."
Nokta- Tiyatrosu ıle ilk kez çalışan
Mesci, 14 >ıl aradan sonra geri döndü-
ğü yönetmenliğin ilk ürününü vermeye
hazırlanırken başlangıçta. oyunculanna
vönelik kımı kaygılaredinmış: "Vapabi-
leceklerinin çok gerisinde, birtakım SH
nırlann içindevdiler. Bir yandan vaşam
mücadelesi verirken bir yandan oyuncu-
luk uğraşında h i olana vönelmek istiyor-
lardı. Çabuk o> un çıkarmak. çabuk sah-
nelemek gibi bir telaşın içcrisindc yete-
neklerini geri plana itmişlerdi. Veni tek-
niklere, biçimlere de uzak kalmışlardı."
Peki bu sorunlann üstesınden gelindi
nıı.' "Bu ovunda tiyatronun temeli olan
oyuncunun, ele alınan vapıtı se>irci>le
pavlaşması var... Bu pavlaşımu veni tek-
niklerle, beden çalışmaları ile pekiştir-
meye çalıştık. Ancak önemli olan. ovun-
cunun alışıkolduğu kalıplan vıkmak."
Tîyatro artıkyaşamın gölgesinde
Farklı bir çevre düzeninin bile kalıp-
lan yok edebileceğini düşünen Mes-
ci'nin tüm çabası 'duvarlar'ı ortadan
kaldırmak "Tıpkı Aziz Nesin'in dedıği
gibi, herkesin bir barikarı vardır; ancak,
bu barikarlann yıkılmasıdırgerekli olan"
dı>or Mesci. \'e bu gereklılığın aynmı-
na v armadan. 'Toplumun çi/digi sınırlar
fçerisindenasılsıradışıolunur?','Duvar-
larnasıl vıkılır'gıbı kaygılaraçözüm bu-
lunamayacağına dikkat çekiyor.
Mescı'nın geleceğe >önelik sa>ısız
projesi var. Temelleri Fransa'da atılan
Halk Oyunculan'nı yenıden oluşturan
Mesci. öncelikle. tarihin en bü> ük traje-
dilerinden biri olarak tanımladığı 'Ker-
bela'yı Türkiye'de sahnelemek ıstıyor.
Yurtdışında bulunduğu süre ıçerisınde
Peter Brook, Eugenio Barba. Dario Fo
gibi ustalarlabirlikte, farklı kültürlerden
oyuncuların bir araya geldiği 'Güney
Atöljesi'nde çalışan Mesci, "İ'zerinde
vaşadığımız topraklarda gölge ovunun-
dan Şaman'a,oradan da derviş kültürü-
ne uzanan çok zengin bir kültür vaşıyor.
Yurtdışında Doğu tivatrosu üzerine vap-
tığımız araştırmaları, deneyleri Türki-
ye'de anlatabilmekolanağındanneyazık
kiyoksunuz" derken bir zamanlar her an
yaşamın içinde olan tiyatronun. maddi
olanaksızlıkların belirlediği çerçeveler
içinde artık yaşamın gölgesinde kaldığı-
nı düşünüyor.
I • • •
DUŞUNCEYE SAYGI
MJEMET FUAT
Teneke
YaşarKemaPin Teneke adlı kısa bir romanı vardır. Bir
kasabaya atanan deneyimsiz, çjenç bir kaymakamla
çeltikçiler arasındakı çekişmeleri anlatır. Olay örgüsü-
nün arkasında ise, kendi çıkarian için, ağalann köylü-
leri nasıl yerlerinden yurtlanndan ettikleri, nasıl sağlık-
lanyla oynadıklan sergilenir.
Sazlıdere köyü Okçuoğlu'nun çeltik etmek istediği al-
tı bin dönümlük alanın tam ortasındadır. Koyü su bas-
maması için bin beş yüz dönümlük bir alanın ekilme-
mesi, aynca kesık sulama yapılması gerekmektedir.
Okçuoglu genç kaymakamın yasalan doğru dürüst
bilmemesinden yaraıîanarak köyü altı ay sular altında
bırakacak bir ruhsat almayı başarır.
Ama köylüler köyü boşaltmayı kabul etmezler.
Oysa Okçuoglu on bin dönüm toprağı sulayacak
güçteki Aziz Ağa arkını kiralamıştır. Köylülerin köyü bo-
şaltmamalan işine engel olmakta, yatınmını tehlikeye
atmaktadır. Suyu salar tarlalara. Altıncı günün gecesı
Sazlıdere köyü sular altında kalır.
Köylüler, çamur toz toprak içinde, kasabaya kadar
yürüyerek kaymakamlığa başvururlar.
Genç kaymakam çeltıkçilerce nasıl aldatıldığını ay-
nntılanyla öğrenince, ağalann yasalara aykın bütün is-
teklerini geri çevirmeye başlar. Çeltik Komisyonu Aziz
Ağa arkının başına yedi jandarma, bır onbaşı koyarak
Okçuoğlu'nun salıverdiği suyu kestırir.
Ama bu bır gün sürer. Okçuoglu jandarmalan kandı-
np suyu gene açtırır. Kaymakam durumu ögrenınce
onlan geri çekerek yerlerine başka jandarma gönderir.
Bir gün sonra suyun gene salıverildiği görülür. Kayma-
kam kasabadaki jandarmalarla bu işı başaramayaca-
ğını anlayınca telefon üstune telefon edıp ilden jandar-
ma ister, ama bir sonuç alamaz.
Bunun üzerine Zeyno Kan ile eski bir eşkıya olan
Memed Ali'nin öncülüğundekı köylüler arkın suyunu
kesmeye kendilen gitmeye karar verirler.
"Hükümet karar vermiş. Kanun bizimle bırlik."
Gün batarken köylüler arkın oraya varırlar. Jandar-
malar şaşkındır. Suyun önünü kesmek için ılk kazma-
yı vuran Zeyno Kan, jandarmaiara; "Sizi hükümet bu-
raya suyu kessin dıye mı, yoksa Okçuoğlu'nun bendi-
ni beklesin diye mi koydu?" diye sorar. Köylüler baş-
lar bendin başında nöbet tutmaya...
Sonrası şöyle: Okçuoglu kesenin ağzını iyice açar,
köylülere para dağrtarak köyü boşaltmalarını sağlar.
Ama bir kişi, Memed Ali, aynlmaz köyden. Komisyon
suyun akıtılması için yapılan başvuruyu Sazlıdere kö-
yü bütünüyle boşalmadığı için geri çevirir. Okçuoglu.
üstüne silahlı adamlar gönderir, kendi gıdip yalvarır,
aracılar koyar, ama ne yapsa çıkaramaz köyden Me-
med Ali'yi. Bendin başında artık köylüler yoksa da,
Jandarmalar değişmiştir, yeni gelenler yalnızca gece-
leri bırakıriar suyu. Işi tepeden çözmek gerekiiğini an-
layan çeltıkçi ağalar bırleşip Ankara'ya bir heyet gön-
derirler. Başka bir yere atanmasını sağladıklan genç
kaymakamı, kasabadan aynlırken, yüz elli çocuğa te-
neke çaldırarak uğurlariar.
Bence romanın en düşündürücü bölümü arkın ba-
şında köylülerie jandarmaların karşı karşıya geldıkleri
bölümdür. Aslında her bakımdan aynı yanda olmaian
gereken ınsanlar, akıl almaz bır biçimde karşı karşıya
gelmışlerdır.
Yaşar Kemal nedense bu bölüme pek önem verme-
miş. jandarma deyip geçiyor. Bir konuşmada para ye-
diklerine değinıliyor, bır yerde de Okçuoğlu'nun onla-
ra her gün bir koyun kestiği söyleniyor.
Jandarma denince kim gelır gözümüzün önüne?
Askerliğini yapan yoksul köylüler. Açıkgözleri jandar-
ma yazarlar, biliyorsunuz.
Kaymakamın, yani devletin verdıği görev ne?
Suyun akrtılmaması.
Köylülerin istediği de başka bir şey değil.
Yedi Jandarma, bır onbaşı bir gün yapabiliyoriar dev-
letin verdiği görevı, sonra Okçuoğlu'na yamanıyorlar.
Yerlerine gelenler, onlar da öyle, bir gün...
Köy kökenli jandarmalar evleri su altında kalan yok-
sul köylülere karşı nasıl böylesine acımasız davranabi-
liyorlar?
Devletle yoksul köylüler arasındaki bir çatışmada,
görev gereği, özlenmeyen bir duruma düşülebilir. Ama
bu tam tersine, yoksul köylüleri ezenlenn yanında yer
alırken, görevini yapmayarak devlete de başkaldırmış
oluyortar.
Üç beş kuruş çıkar sağlayıp öğleleri bir koyun yemek
için mi?
Teneke'yi ilk okuduğum günden beri kafama takıl-
mıştır o bölüm. Yaşar Kemal'e de açmıştım. Pek önem-
sememiş, "Yazsana", demıştı.
Inandıncı bulmuyor değılim. Insanlar yapıyor böyle
şeyler.
Şu son günlerde toplumumuzun sömürülen kesim-
lerinden yetişen gençlerin, başka bir deyişle halk ço-
cuklarının, degışik düşünceler, inançlar, görevlerle bir-
birlerine ettiklerini izlerken, nedense, 7ene/ce'deki o bö-
lüm, Aziz Ağa'nın arkının başında köylülerlejandarma-
lann karşı karşıya gelişleri canlanıyor kafamda.
Yaşar Kemal üstünde durmayıp geçmiş, ama o kar-
şılaşmadan başlı başına bir roman çıkardı, bence.
Prof. Seton Llyod
92 yaşında öldü
Türkiye'deîngilizArkeoloji Enstitüsü 'nün kumcusuydu
ÖZGEN ACAR
ANKARA - Ortadoğu ülkelerindeki
arkeolojık çalışmalan ile ün yapan ve
Ankara'da "tngiliz Arkeoloji Enstitüsü"nü
kuran Prof Seton Llyod ılk arkeolojik
çalışmalanna 1928'de Mısır'da başlamıştı.
Ingıliz arkeolog. ünlü sigorta şirketi
Lloyd'un kurucusu olan aıleden
gelivordu.
Prof. Llvod. Irak'ta Bağdat'ın kuzeyinde
l.Ö. 3000 ullanna ait birantik
yerleşmede, pişmemiş tuğla nıteliğindeki
kerpiçten >apılmış duvarlann ortaya
çıkanlış tekniklerini geliştirdi.
Daha sonraki yıllarda Ortadoğu'da
özellikle Asur v e Sümer antik kentlerinde
kazılar yapan Seton Llyod 1939'da
Türkiye'ye gelerek Mersin yakınlannda
çalıştı.
Bu arada Irak Eski Eserler Genel
Müdürlüğü'ne danışman olarak atandı.
Savaş koşullannda Khorshabad antik
kentinden dev bov'utta, ınsan başlı. iki
boğa heykelinin Baödat Müzesi'ne
taşınmasını eerçekleştirdi. 1948'de.
Türkiye'de "Ingiiliz Arkeoloji
Enstitüsü*'nün kurulması ile
görevlendirildı. 1961 yılınadeğin
enstitünün müdürlüğü görevini sürdürdü.
Türkiye'de Polatlı. Harran. AIan>a gibi
yörelerde kazılar yaptı ve özellikle tunç
çağına tarihlenen Beyeesultan kazılannı
yöneterek, pek çok Türk ve yabancı
arkeoloğun yetişmesine önemli katkılarda
bulundu.l944'te Kahıre'de evlendiğı eşi
L'lrkra Hyde ile Anadolu'da gezmedigi.
görmedigi arkeolojik yerleşme yeri
kalmadı. I961'de ülkesine dönerek
Londra Ünıversıtesi'ne arkeoloji
profesorlügüne geçtı.
\apı Kredi'nin
bir temadan
hareketie
dü/enlediği ilk
sergi olma
özelliğini
taşıvan
"Türk
Resminde
Otoportre"
sergisinde 60'ın
ü/erindeki vapırın
arasında Neşe
Erdok (solda) ve
Nazmi
Ziva'nın (sağda)
da otoporrreleri
ver alacak.
'TürkResminde Otoportre'lersergileniyor
Kûhür Senisi - Ünlü Türk ressam-
lanna ait 60'ın üzennde otoportreden
oluşan "Türk Resminde Otoportre"
sergisı. 12 şubat - 8 mart tarihleri ara-
sında Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat
Galerısi'nde yer alacak.
Alain Finkidkraut, vüz teması için,
"Yüzii tam olarak tanımlavan şev; ta-
nımianama/ oluşu. en keskin sözleri-
min veva delici bakışımın yü/e tahsis
edildiği verde yüzün hiçbir zaman tam
anlamıvla dıırmaması halidir" derken
Enis Batur da "Belki de vüzüıı hiçbir
aslı yoktur" diyor.
Portre>i, 'karakteriyansıtanbirav-
na' olarak tanımlavan Mehmet Ergü-
ven'e göre ise "portre,>üzün aldığı va
da alabileceği tüm biçimlerin ortalama-
SL Tıpkı olü doğa ve manzara gibi re-
sim rarihindc a> n bir veri olan porrre.
sanatçı ile modelin örtüştüğü otoport-
rede şa>ırrıcı bir boyut kazanmıştır.
Kendini gözlemck.dünyayack^rirel ta-
vırla bakıp karşımızdakini görebilme-
nin ön koşuludur çünkü"
Ergüven. otoportrede çok farklı ve
hassas bır sorunun ortaya çıktığını söy-
lüvor: "Güncevleavnıpavdavıbölüşen
otoportrenin ne ölçüve kadar içten ve
gerçekçi olduğu sorıısuna. sanatçının
kendisi de dahil olmak üzere kimse do-
vurucu bir vanıtveremez. Otoportrede
kendini görmenin verini bakmak al-
mıştır. "görtintnek istediği gibi'nin bü-
vüsü çoktan siparis resimdeki beklen-
tivi aşıp örtülü bir narsisizmin eşiğine
getirmişrir sanatçıvL"
Yapı Kredf nin bır temadan hareket-
ie düzenledığı ilk sergı olma özellıgı-
ni taşıyan "Türk Resminde Otoportre'
sergısindeŞekerAhmetPaşa,Halıl Pa-
şa. Şevket Dağ, Samı N'etık. Nazmi 7X-
ya, IbrahımÇallı. HikmetOnat,Feyha-
man Duran. Avni Lifij, Namık Ismail.
HayriÇizel, Faık Mehmet Paşa. Hasan
Vec'ih Bereketoğlu, Eşref Üren. Cevat
Erkul, tbrahim Safi. Cemal Tollu, Mu-
hittın Sebati, Ahmet Doğuer, Celal
Uzel. Şeref Akdik, Seyfı Toray, Şefık
BursaİLAlı Karsan, HamitGörelcAli
Çelebı, Edip Hakkı Köseoğlu,Zeki Fa-
ik Izer. HaJe Asaf.Zıva Keseroğlu. Sab-
ri BerkeL Jvon Karsan. Bedri Rahmi
Eyuboğlu, Selim Turan, Abidin Dino,
Eren Eyuboğlu. Femıh Başağa, Nuri
lyem. Adnan Vannca, Nejad Devnm.
Omer Kaleşi, Devnm Erbıl. Ayhan
Türker, Mehmet Güleryüz. Merin Ta-
layman, Neşe Erdok. Burhan l'vgur,
NurKoçak, Ergin!nan,\1ustafaÂltın-
taş, Balkan Naci İslimveli, Hüseyin Er-
tunç, Hüsnü Koldaş, Sabahattin Tun-
cer. Yusuf Taktak, Resul Aytemür.
Nedret Sekban, Aydın Ayan. Alp Ta-
mer l lukılıç, Yalçın Karavağız ve Mus-
tafa Horasan yer alıyor.
Tîyatro Ti'den "Adam
Adamdır/ Bebek FH"
Kültür Servisi- Tıyatro Tı. Bertolt Brechfin "Adam
Adamdır" oyununu "Bebek Fil" adındakı birötekı
oyunla birlikte sahneliyor. Mahir Günşıray'ın
yönetmenliğini Çetin Sankartal'ın dramaturgluğunu
yaptığı oyunun oyunculan, Taner Birsel. Hakan Pişkin,
Devrim Nas, Ayşe Selen. Şehsuvar Aktaş. Emıne
Umar, Evren Duyal ve Mahir Günşiray. Oyunun
müzikleri ise Turgav Erdener ve Paul Dessau'ya ait.
Piyanoyu Selim Doğru çalıyor.
Bugünden başlayarak her hafta cumartesi 15.00 ve
21.00"de ve pazar günleri 18.00'de Dostlar
Tiyatrosu'nun eski salonu olan Baro Han'da- yenı
adıyla Martı Sanatevı'nde- sahnelenecek olan oyun.
Bertolt Brecht'in en ilginç ve önemli oyunlanndan biri
sayılıyor. Brecht'in 4O.ölüm yıldönümünde sahnelenen
bu proje, "Brecht'i eleştirmeden Brecht sahnelemek
Brecht'e ihanertir" tartışmalannı Türkiye"ye taşımayı
amaçlıyor.
Mina Urgan Dopuktakiler' ödülü
adaylığmı reddetti
Kültür Senisi - Mina Urgan, Nokta dergisinin
"Doruktakiler" çevın ödülüne aday gösterilmesini
reddetti. Geçen yıl "Doruktakiler" ödülünün Alparslan
Türkeş'e verilmesinden dolayı, ılke ve inançlanna
bağlı bir sosyalist olarak bu ödül mekanızması içinde
yer almak istemediğini söyleyen Urgan. daha önce bu
itirazını Nokta dergisine bildirmesine karşın adının
hâlâ çevıri dalında aday olarak gösterilmesine dikkat
çekerek derginin buna son vermesinı istedi.
Havel'm eşi Olga Havlova öMü
Kültür Servisi-Çek Cumhuriyetı Başkanı ve vazar
Vaclav Havel'ın eşi Olga Havlova 27 ocakta 62 yaşında
Prag'daöldü. Vaclav Havel ile 1964 yılında evlenen
Olga Havlova. daha sonra Havel'in oyun yazarı olarak
çalıştığı tıyatroda teşnfatçı olarak çalışmaya başladı.
1979 yılında turuklanan Havel'in hapishanedeyken ona
yazdıgı mektuplar sonradan "Olga'ya Mektuplar" adı
altında bir kitapta toplandı ve bırçok dıle çevrıldı. Olga
Havlova'ya geçen yıl, çok önemli bır nıtelikte sav ılan
"Yılın Çek Kadmı" unvanı verilmiştı.