23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 ARALIK 1996 PAZARTESİ HABERLERIN DEVAM Istanbul Edime Çanakkale Kocaelı Izmır Manısa Aydın Denızlı Vo PB PB PB PB PB PB PB •6 13 16 1 5 '8 17 19 17 sınop Samsun Trabzon 3ıresun Ankara Konya Eskişehır Sıvas PB PB Y PB PB PB PB PB 1b 16 16 16 9 12 11 7 Adana PB 20 Mersın PB 20 Dıyarbakır PB 7 Şanlıurfa PB 15 Mardın PB 12 Sıırt PB 11 Hakkârı PB -6 Van PB 5 Zonguldak PB 16 Antalya PB 17 Kars K -8 Yurdun kuzeydoğu ke- sımlerj çok bulutlu Do- ğu Karadenız ıle Doğu Anadolu'nun kuzeydo- ğusu yağışlı. ötekı yer- ler parçah bulutlu ge- çecek Yağışlar Doğu Karadenız kıyılannda yağmur, dığer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklınde olacak. Marmara ıle Yurdun ıç kesımlennde sabah saatlerınde yer yer sis gorulecek. Londra Paris Roma Berlın Amsterdam Madrıd Sofya Brüksel Y Y ÇB ÇB Y Y ÇB 5 8 18 0 3 11 13 4 Budapeşte K -2 Munıh Atina Milano Oslo Helsınkı Stockholm Belgrad Vıyana Bonn PB Y PB K K Y K K 18 10 -8 -9 -6 10 -2 3 17 bLJIUt 'u 0Açık G U N C E L Cİ>EYTARCAYtREK U Ba)tarafı 1. Sayfada Hemen aynı günlerde. Maske iniyor, çirkin surat görünüyor: "Düzene bekçilık etmek için hükümete gelme- dik." (RP'li Devlet Bakanı Lütfü Esengün) 15 Aralık 1996. Önce haberın başlığı: "Kadının işi doğurmak " Imza. Necmettin Erbakan. "Allahkadıntayn, er- keğiayrıyaraımış"diyor. Kadının görevi evde. Ço- cuğa bakmak! Sonunda u/anır gibi oldular. Demokratik kadın kuruluşları "karşı bildiri" yayımlıyor. Vetmez oysa. Bildirilerle zaman geçırmek, sadece vakit öldür- mek. Bir süre önce Çankaya'ya çıkımış kadınlarımız. "Gidişaf'tan yakınıyorlar. Çankaya'ya çıkacakları- na. sokağa çıkmalan gerekmiyor mu? Sokağa, he- men her ilde şeriata karşı eyleme. laikliği savunan mitinglere. Elbette Çankaya sadece öğüt verecek. ama "tepkiniziortaya koyun" diyecek. Gerisı laikliğe ve çağdaşlığa inananlara kalmış. Oyle dönemden geçiyoruz ki dün Atatürkçü bıl- diklerimiz, bugün hem Atatürkçü görünüyor hem de din yolunda devlet olmaya yönelenlerin yana- ğını okşuyor. Hayır, hayır. Bu tipler Allah'ın değil. Hoca'nın ipi- ne sarılıyorlar. DYP, artık RP'leşiyor. kucak kucağa. iç içeliğin gerekçesı ise rejimmiş, hükümetsız kal- mamakmış.. falan filan. Hepsi palavra. Pek çok bukalemun geziyor çevrede. 'Zemin"e göre yeşilse çevre yeşil, renksiz ise renksiz görün- meyi ustalıkla beceriyorlar. RP hemen her gün "bir tabuya" saldırıyor. Yük- sek Askeri Şûra'ydı (YAŞ) son günlerde. daha ön- celeri sakal, türban... Şimdi YÖK'ü ele aldılar. Bay Hoca "iktidara gelınce rektörler türbanlı öğrencı- ye selam duracak"demişti ya, bu sözün altında ya- tan gerçek ortaya çıkıyor. Üniversiteleri RP'leştır- mek! Ya şu, ya bu Eskılerin diliyle "ne hazin tecellidir ki" üç beş ay öncesinin YÖK Başkanı, (günümüzde M.E. Baka- nı) üç beş ay önce söylemediğıni bırakmadığı Şa- ibe Hanım'ın peşıne takıldı. Ünıversitelerın bağım- sızlığına fatiha okumaya hazırlanıyor. Bu ve benzeri insan manzaraları, neyi kanıtlıyor? RP ile DYP'nin "menfaatlarzınciriyle" artık bütün- leştiklerini; amaçta. tasada ve mutlulukta birlikte nefes alıp verdiklerini. Dilersen/z konu değiştırelim. Unuttuk sanılma- sın; ya basından sorumlu bakanımız Zeybek Na- mık Kemal (DYP) ne âlemde acaba? Gazeteciye hapsi kaldırdık dıye övünen Zeybek, öyle ağır pa- ra cezaları getıriyor kı basın yasasıyla ilgilenen hu- kuk adamımız Fikret İlkiz'e göre sürekli eleştirilen Kazan Şevket'ı solluyor. 22 Kasım 1996. Şerıat öncülüğü yapan "Cuma" dergisinde, Yılmaz Yalçıner'in bir makalesı yayım- landı. Yazıda "yakın arkadaşı" Zeybek Namık Ke- mal'i anlatıyor. 'Türkeş kadar, belki de ondan faz- la emek verdiği 'ülkücü hareketi' benimle birlikte başlatan Zeybek" diyor Yalçıner. "1977'de TB- MM"ye girmek istiyordu." Zeybek. Bursa'dan aday. Yalçmer'e "Müslüman gücü bölünmesın. MSP adayına sözün geçer. Ta- vassut et; ya o ya ben adaylıktan feragat edelim" diyor. Amma ki amma; ardından sözü şöyle bağlıyor: "Oylarparçalanmasın. Meclıs'e bir 'şerıatçf git- sin." Zeybek, Yalçmer'e biryalanlama ya da açıklama gönderecekti. ne oldu? Yakın arkadaşınca "şeriatçı" diye tanımlanan Zeybek'in Özal kabinesinde Kültür Bakanı iken ga- zetelerde yayımlanan TBMM konuşmalarından bir demeti (Tarıh: 2.4.1989) beğeninize sunuyorum: "... Öncelikle ifade edeyim ki dın derslerinin zo- runlu dersler arasına alınması kararı doğru bir ka- rardır... ... Islam, bizim dinimiz. yani hayatı, kâınatı ve varlık meselelehni çözmek, öğrenmek, maddene- dir, ruh nedir, nereden geldik, nerede durduk ve ne- reye gidiyoruz. Bu suallerin cevabını aradığımız bir müessese hem de milli kültürümüzün en temel bir müessesesidir." Dün öyle. bugün böyle... Yarın? Kimbilir. i Sıslı L, Çok buıutfu • Yağmurtu Atatürk'ün mırası da özelleştiriliyor Çete Yalova'ya da bulaşü BEHİCE ÖZDEN Termal. Yalova"nın kaplı- calarıyla olduğu kadar Bi- zans döneminden kalma ar- keolojik kazı alani olması özelliğivledeünlenenbiril- çesi. Termal de artık özelleş- tirme kapsamında ve bu ge- lişmevle birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Değışik yönlerden ele alı- nan bu konuyu Çe\ re Koru- ma Derneği ('ÇEKO) Başka- nı Arif Ekim, çevre açısın- dan şöyle değerlendiriyor: "Termal'de sıradan işlet- me ormanı olmavan Hazine ormanlan vardır. Bu orman- lardan hukuksal olarak artı üretim amaçlı vararlanıla- maz. Bu alanlarda inşaat ya- pılamaz. BuııJara karşı ha- len japımı de\am etmekte olan TBMM dinlenme tesis- leri bu arazi içindedir. Ter- mal arkeolojik kazı alanıdır. Herhangi bir vapının inşa- smda bu madde göz ardı edi- lemez. 1939'dan kalma Ter- rnal'in korunmasma ilişkin Atatürkün \asi>eti vardır ortada. Doğasıj la başlı başı- na bir güzeliik olması. arke- olojik kazı alanı olması u- Atatürk'ün \ashetinedenh- leTermal'deözeİleştirmeden bahsedilemez." Konuva nırizm açısından bakan Termal Beledıve Baş- kanı Sım Acar ise "turizm açısından şu anda Termal'de hiçbirşe> >apı]mamaktadır. Bunun için Termarin özel- leşmesi çok i>i olacaktır" de- dı. Özelleşttrmede ortalığı karıştiran son ıddia ise Ter- marin maf> anın eline geçe- ceği konusunu. Susurluk'ta- ki kaza gündeme getırdı. Kazadan dört gün önce Ab- dullah Çatlı. Sedat Bucak \ e Sami Hoşdan'ın Termalde kaldıkları ortaya çıktı. Bu- nun üzerine iddialar cıddi- >et kazandı. ÇEKO Başkanı Arif Ekını. Termal'in mafya için i_\i bir kamuflaj >eri ol- duğunu belirterek "Termal mufyanın kara para aklarna- sı için ideal bir >er. Adı Çat- lı. Bucak \c Hoşdan olmaya- bilir. ama Susurluk ka/asn - la orta>a çıkan bağlantılar. Termal'in de mafŞanın eline geçeceğini ispatlamıştır" id- dıasını vineledı. Beledi\e Başkanı Acar. "Bu kişilerin Termal'e gel- dikJerinden haberim \oktu. Buraya AJmanı. Fransızı bir- çok kişi gelhor. Biz bu kişile- rin gelişini denetleyeme>iz"* dedi. CUMHURİYETTEN OKURLARA ORHAIN EKİNÇ B Başturafı 2. Sayfada Ortak yazınızda da belirttiğiniz gibi Türkiye'de bastnın ve basın çalışanlarının sorunlan hergeçen gün biraz daha yoğunlaşmakta- dır. Koalisyon hükümetinin, ba- sınla ilgili öznel değerlendirmele- rını gerekçe göstererek çıkarmak istediği yasalar yalnız bizieri de- ğil, muhalefet partilerini ve de- mokratik kitle örgütlerini de etki- leyecektır. Çünkü kimı uygulama- lariçin doğmuş olan kuşkulan dı- le getirerek açıklama yapmak ön- celikle yasaklanacaktır. Sonuç- lanmış mahkeme kararı olmadan bir yolsuzluktan söz edilebilmesi bile suç haline dönüştürü/mek is- tenilmektedir. Benzer konularda- kı açıklamaları basın yolu ile ka- muoyuna aktarman/n cezası ise çok sayıda gazetenin kapanma- sına yol açacak tutarda para ce- zasına bağlanmaktadır. Koalis- yon iktidarı şimdilik geri adım at- mış görüntüsünü yaygınlaştırma çabasındadır. Ancak TBMM'de- kı çoğunluk, ıktidann istediği ko- nulan yasalaştırmasına olanak sağlayacak sayıdadır. Basınımızın ikınci sorunu tekel- leşmenın yarattığı büyük tehlike- dir. 25 Kasım - 1 Aralık 1996 haf- tasında Türkiye çapında basılıp dağıtılan gazetelerin satış payla- şımına bakıldığında tüm gazete- lerin toplam yüzde 83.86 'sım Do- ğan ve Bilgin gruplarının yayım- layıp sattığı görülmektedir. Bu oranın yüzde 48.86'sım Doğan grubu. yüzde 35'inı de Bilgin gru- bu oluşturmaktadır. Şu anda da- ğıtımın yüzde 100'e yakın bölü- mü de bu ikı grubun dağıtım ku- ruluşları tarafından gerçekleşti- rilmektedir. Tekelleşme oranı, dergı/er için daha da yüksek oranlara ulaşmaktadır. Hükümet tekelleşmeyi önleme gerekçesi altında çalışmalar yapmaktadır. Ancak getirilmesi düşünülen ön- lemler, kara paranın basına gir- mesini kolaylaştıracak kurallar içerdiğinden sorunu daha da ağırlaştıracaktır. Basın çalışanlarının iş güven- liklerinin sağlanması konusunda hiçbir iyileştirme gırişimi öngö- rülmemektedir. Doğan ve Bilgin gruplanyaptıklan anlaşma ile bır- bırlerinden basın çalışanı alma- ma konusunda da görüş birliği- ne varmışlardır. Bu durum daha da ağır bir ortam oluşturmuştur. Bir süre önce çok satışlı gazete- lerde sendikasıziaştırma uygula- malan tüm çalışanlan güç duru- ma sokmuştur. Size olduğunca ob/ektifbilgiler aktarmaya çalıştım. Ancak konu- nun gerçek sahipleri olan Türki- ye GazetecilerCemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Türkiye Gazete Sahipleri Birliği'nin, ör- güt sorumluluklannı da üstlen- dikleri için daha aynntılı ve objek- tif bilgiler aktarabileceğini de bu arada anımsatmak istiyorum." Avrupalıların kimi konularaakıl- larının yatmadığını örgütlerdeki deneyimlerimle bildigimden, ka- falarını büsbütün karıştırmamak için tekelleşmenin getirdiği dam- ping ve haksız rekabet uygula- maları ile promosyon çılgınlığına dokunmadım. Biliyorsunuz, geçen hafta üç çok satışlı gazete fiyatlarını arttır- dı. Sabah 80 bin, Hürriyet ve Mil- liyet 70 bin lira oldular (Eskiden bir gazete, bir ekmek fiyatınaydı görüşünü günümüzde de ısrarla savunanlara özel not: O dediğiniz dönemde bir somun ekmek 970 gramdı. Aynı ağırlıktaki ekmek bugün 67 bin 500 liraya satılıyor). Enflasyonun girdilere getirdiği ar- tışı dikkate alırsak söylenecek bir şey yok. Ancak aynı grupların iki iddialı rakip gazetesinin 15 bin liradan satılmasını anlamak mümkün de- ğil. Hele aynı grupların promos- yonlu gazetelerinin fiyatlarını 175 ve 150 bin liraya çıkarmalarına karşın aynı gazetelerin kupon- suzlarını 10 bin liradan piyasaya sürmelerini anlamak çok üst dü- zeyde bir zekâ gerektiriyor. Biz bu durumu "tekelcilığin sonuç- lan" olarak değerlendiriyoruz. Av- rupa Sarayf ndaki toplantıda "Av- rupa 'da koşullar nasılsa bizde de öyle olsun istiyoruz. Ne bir eksik, ne bir fazla" dıyen meslektaşla- rımız bunu "tekelcilik" olarak gör- müyorlar. • Kıbns'ta 3 egemen üssü bulu- nan ingiltere'nin Dışişleri Bakanı Malcolm Rifkind, adaya yaptığı ziyarette Türkiye'nin garantörlü- ğü yerine NATO gücünün adaya yerleştirilmesini önerdi. Rifkind'in Kıbrıs'ta kalıcı çözüm olmadan da Rum kesiminin tek yanlı ola- rak AB'ye alınacağı mesajını La- le Sarıibrahimoğlu haberleştir- di. • Susurluk'taki kazanın ardından ortaya çıkan karanlık ilişkileri so- ruşturan Istanbul DGM'de, katfi- am sanığı ülkücü Abdullah Çat- lı'nın DYP Genel Başkanı ve Baş- bakan Yardımc/sı Tansu Çiller'in eşi Özer Uçuran Çiller'le görüş- tüğüne ilişkin bir ifadenin bulun- duğu iddialannı Ankara Haber Müdürümüz Doğan Akın kamu- oyuna duyurdu. • Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in malvarlığıyla ilgili olarak TBMM'de kurulan soruşturma komisyonuna 950 milyon liralık Hazine bonosunun kaynağı ola- rak oğlu Mert Çiller'in sünnet ar- mağanlarını gösterdiğini Türey Köse okurlarımıza aktardı. • Eski içişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın dokunulmazlığınin kaidr- rılması için hazırladığı fezlekenin RP'li Şevket Kazan yönetimin- deki Adalet Bakanlığı tarafından iade edilmesi üzerine Susurluk soruşturmasından çekılen savcı NihatArttıran'ın "Yargı zedelen- di" yönündeki açıklaması Evin Göktaş tarafından haberieştirildi. • Hükümetin Akkuyu'ya nükleer santral dayatmas/na karşı oluşan tepkileri, arkadaşımız Ümit Otan haberleştirdi. • Bağ-Kur'da sözleşmeli olarak çalışan avukatların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca tasfiyesi, RP'nin bu alandaki ye- ni bir kadrolaşma hareketi olarak nitelendirildı. Bu haberi Hakan Dirik yazdı. • Vadeli işlem borsalanndaki ge- cikmelerden ötürü fındığı Alman- ya'ya, zeytinyağını ingiltere'ye kaptıran Türkiye'nin, pamuğu da yine Ingiltere ve Yunanistan bor- salarına kaptırma tehlikesi yaşa- dığını Merih Ak duyurdu. • Son dönemde yoğunlaşan üni- versite olaylarının bir yıllık gelişi- mini ve çeşitli nedenlerini Yusuf Ztya Ay ve Devrim Sevimay araştırarak yazdılar. • Barış Ooster, devletin kendi üniversitelerine esirgediği deste- ğı. özel üniversitelere cömertçe verdiğini haberleştirdi. • Refah Partisi'nin Iran'la ortak- laşa yatırım projeleri gerçekleştir- me girişiminin. Avrupa'da yarat- tığı olumsuzluğu. Dış Daimi Tem- silcisi Büyükelçi Uluç Özülker'le görüşen Filiz Gümüş aktardı. • Önümüzdeki pazartesiye ka- dar gönlünüzce bir hafta geçir- menizdileğl vesaygılarımızla. 1 '• BaykaTdan kadınlara çağrı 'Laik demokratik rejimi korumak ve yaşatmak, Türkiye'nin şerefini kurtarmak için siyasete ağırlığınızı koyun. Türkiye'nin kadın duyarlılığına ihtiyacı var.' ANK.ARA (Cumhuri>et Biirosu) - CHP Genel Başkan Deniz Ba>kal. 16 \ıl aradan sonra toplanan Kadın Kurulta- >ı'nda. kadınlara "Türkije'nin şerefini kurtarmak için. laik demokratik rejim için si>asete ağırlığınızı ko\nn" çaârısında bulundu. Türkiye'nin "kadın dmariılığına. kadın elinin >u- muşaklığına"' ihtiyacı olduğu- nu sövleven Baykal. "Sadece cinsheti kadınolan değil,yüre- ği. kafası kadın gibi kadınlara ihri\aç\ar*" dedi. Ba>kal, Baş- bakan Yardımcısı \e Dışişlen Bakanı TansuÇiller'i " N'eden Başbakan"ın peşinden sürükle- nip duru\orsun. kadın hakla- rına sahip çıksana" dıve eleş- tırdi. CHP lıden. Ankara "da te- maslarda bulunan İran Cum- hurbaşkanı Haşimi Rafsanca- ni'nin bazı açıklamalarına dık- kati çekerken de "İran'dan Müslümanlık dersi afmayız. herkes haddini bilmeli. bilmi- >orsa Cumhurbaşkam'nın. bi- raderinehaddini bildirmesi la- zım" dedi. CHP Kadın Kurultavı. dün Selım Sım Tarcan Spor Safo- nu'nda toplandı. Türkı_\e'nin her \ermden gelen kadınlar s, "Dün\a>i)eni baştan biz kadınlar ku- racağız. Cumartesi Anneleri'ni des- teklnoruz". "Buradapapat>aJar,ran- tneciler değil. cumhuri\etin koru>u- culan\ar"."Kadınlarshasetindolgu maddesi olmayacaktır" pankartlany- la donattılar. Yaşlı-genç partili kadın- lar. coşkulu bir ortam yaratırken. ba- zı kö> lü kadınlar da dirgenlerin ucun- da ^eker pancarları ile salonda tur at- tılar. "Keşan Kadınlar Kolu"pankar- tını erkeklenn taşıması. Noel Baba gı\iili partılıler \e si>asette temızlik ıçm simgesel bir kihetin salonda do- laştırılmaM gibi ilginç görüntüler de dikkafı çekti. Yerel seçimlerde CHP"nin Bakır- CHP Kadın KurultayTna katılan Cenel Başkan Deniz Ba\kal. Rafsancani'yi suçla\arak "'İran'dan MüslümanJık dersi almayız. Cumhurbaşkanı. biraderine haddini bildirmeli" dedi, Başbakan Yardımeısı Tansu Çiller'i Başbakan Necmettin Erbakan'ın peşinden koşmak verine kadın haklarına sahip çıkmava çağırdı. (Fotoğraf: AA) salonu kö\ ada>ı olan Lejla Tekül. kadınla- ra "Siyasetin çamurunu elimizin ha- munıylatemizlemekbizedüşüyor" di- >e seslendı. Tekül, Çiller'le benzerlı- ğı nedeniyle kendisine "Saçını değiş- tir~dendtğini anımsatırken de "Gerek vok. o biri nasılsa yakinda kapanacak. Benzerliğimiz kaİnıa>acak" dedi. Sa- lona giren Susurluklu kadınlar "Te- miztoplum başkentindengelenler" dı- şeanonsedilirken. kazayıvapankam- \on şotorünün ailesine yardım kam- panyası için de çağrı yapıldı. CHP Ge- nel Sekreter Yardımcısı Birgen Keleş. "Bu kurultav şeriat önerenlere karşı, 12 Eylül anlayışına. toplumdaki çürii- me\e karşı bir başkaldındır" dıyerek kurultayı açtı. CHP lideri Baykal da kurulta> ı "12 E_\liil sonrası demokra- si mücadeiesinin önemli bir kilometre taşı" olarak değerlendirdi \ e kadın so- rununa bakış açısını anlattı. Baykal. son dönemdekı Türkiye- İran ılışkilerini değerlendırirken de Rafsancani \e kızının bazı açıklama- lanna dikkat çekti. Bavkal. sözlerinı şöyle sürdürdü: "Ankara'da hakaretler dinliyoruz. Türkhe şah doneminin son günlerini yaşıyormuş. Türki>e'de İslami hare- kef j ükselijormuş. Birisi çıjapda Raf- sancani'yesö>lemelidir ki. İslam Ana- dolu'da 2 bin \ılından beri anlavış ol- maja devam edijor. Kimsenin f ürki- ye'ye İslamlık öğretmeye hakkı yoktur. Tahran'dan Müslümanlık dersi alma- >ız. Herkes haddini bilmeli. BiJmiyor- sa Cumhurbaşkam'nın, biraderine haddini bildirmesi lazını. Erbakan. Türkije'de kendi ağzı>la söyle\eme- diklerini kâh Rafsancani. kâh Kadda- fi ağzıvla söjlemeye çalışıyor. Erba- kan, >anına Rafsancani'\i de Kadda- fi'ji de alsa Türkiye Cumhuriyeti'nin genç kuşaklan bepsine ölçüsünü öğ- retmeye muktedirdir." CHP Kadın Kurultayı'nda genel başkanlık için GüldaJOkuducu.De- met Işık ve S'azmiye Halvaşi aday ol- du. Yapılan seçimlerde. CHP Kadın Kollan Genel Başkanlığı "na 490 o> - la Güldal Okuducu seçildi. Diğer ada>lardan Nazmiye Hahaşi 121, Demet Işık ise 94 o> aldı. CHP'li Ateş: RP'li olmayan belediyeye az yardım yapılıyor ANKARA (ANKA)-RP'li belediyeler, iktidann büyük ortağı olmanın nimetlerin- den hem maddi olanaklar hem de yasal dü- zenlemelerie sağJanan olanaklardan sonu- na kadar yanarianıyor. RR bir yandan bü- yükşehır belediyelerinin yetkilerini arttır- ma yolunda yasa değişikliğini TBMM'de kabul ettirmek için harekete geçerken bir yandan da RP'li bakanlıklar eliyle kendi belediye başkanlarını kolluyor. CHP An- kara Milletvekili V ılmaz Ateş, RP'li Çev- re Bakanı Ziyaaddin Tokar'ın bakanlık olanaklannı daha çok RP'li belediyeler ve RP'ye belediye başkanı transfer etmek için kullandığmı söyledi. Ateş'in verdiği bilgi- ye göre Çevre Bakanlığı, itfaiye aracı ve çevre temizliginde kulfanılanaraç yardım- lannı daha çok RP'ii belediyelere yap«. Düzeltme H Gazetemizin dünkü sayısında "'Nişantaşı'ndaki e\ karargâh mı? - Çatlı İsrail bağlantısı" başlığıyla \erilen haberde. Abdullah Çatlı'nın OYAK Turizm'in 26 Nisan-1 Mayıs 1996 günlerini kapsayan KKTC turuna katılım için para ödemekf üzere verdiği "Abdi İpekçi Caddesi-Arman Palas. Kat 1. Daire 5" adresindeki evin Susurluk skandalından yaklaşık I ay önce bir Yahudi tarafından terk edildiği vanlışlıkla bildirilmiştir. Doğru ifade. "Şu anda boş olduğu saptanan evın Susurluk skandalının patlamasından sonra. yaklaşık 1 av önce bir Yahudi tarafından terk edildiği öğrenildi" biçiminde olacaktır. Haberde 26 Mayıs-1 Nisan 1996 olarak belirtilen tur tarihı de 26 Nisan-1 Mayıs 1996 olacaktır. Düzeltir. okurlanmızdan özür dileriz. G U N D E M \RSTAFA BALBAY, H Baştarafı 1. Sayfada • lisefaydası var ne topluma... ? Dün Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde. Meclis'te. grubu bulunan siyasi parti liderleri bir araya geldi-i ler. Susurluk kazasını masaya yatırdılar. Konunun birayağı polise yönelik iddialar. Bu or-.ı tamda. "polise dokundurtmam" deyip iddiaların,; üzerine set çekmek sorunun kangrenleşmesine, neden olmaktan başka bir işe yaramaz... Siyasi iktidar ne yazık ki valileri, emniyet müdür-! lerıni, parti il başkanlarının emrine verme eğilimin-' de. Bu durum da polisi siyasileştirdiği gibi "güve-1 ni" de azaltıyor... ' Geçen gün Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel'le "bir çay içimi" görüşmeye gittim. Soh-1 betimiz iki saati buldu... • Önce Yüksel'in polise ilişkin değerlendirmeleri--' ni aktaralım: / - Hâlâ yerden taş alıp öğrencinin, memurun üze-'1 rine atan polis var. Bu olmaz. - Dünyanın hiçbir ülkesinde altı ayda polis yetiş-' tirilmez. ' - Öteki ülkelerde polise olan güveni araştırttım., Fransa'da polis, çözdüğü olayların yüzde 80'inde halktan yardım görüyor. Ingiltere'de de oran aynı.. Japonya'da yüzde 95'i geçiyor. Bu oran Türkiye'de' yüzde 10-15... Burada hemen halkı eleştirmeye', hakkımız yok. Bu güveni polis sağlamah... [ - Türkiye'de 150 birinci sınıf emniyet müdürlüğü" koltuğu var. Birinci sınıf emniyet müdürünün sayı- ^ sı üç bin. Araya adamını koyan birinci sınıf müdür ( olmuş. ( Yüksel'in yapmak istedikleri de şunlar: • - Altı aylık eğitim bitince bütün okulları kapata-; cağ/m. iki yıllık Meslek Yüksekokulu haline getire- ceğim. \ - Bütün polıslerden mal beyanı ıstedim. 111 bi-, ni geldi. Hepsını tek tek inceletiyorum. Beş yıl ön-1 ce kirada otururken. bugün dört evi olmuşsa so-| racağım, 'Bunu hangı parayla aldın'. t - Polisin tayin ve terfileri de ordudaki gibi bir şû- ( rayla yapılmalı. Iktıdarlara göre değişen yapı ol-ı maz. Örduda bıralbayı alıp binbaşı rütbesine indi- riyorlar mı? Hayır. Ama poliste benzer durumlan oluyor... » - Geçenlerde bir polisi karşıma aldım, konuşu- > yoruz. Beş ay çarşı karakolunda. sekiz ay hassas ı korumada çalışmış. Böyle olmaz. Bazı özelliği olan - alanlarda kalıcı polisler görevlendirilmeli. Buna ha- vaalanlanndan başlayacağız. Havaalanı polisi dil 1 bilecek, görünümü uygun olacak... O polis beş ay { sonra başka yere gitme kaygısında olmayacak. { Sürekli oradagörev yapacak... • Polisin en kotüsü... Sohbet sırasında polisin "kullanılış biçimi" de gündeme geldi: - Sol görüşlü öğrencilerin üzerine coplu gidiş... Ülkücülere dokunulmazlık... Yüksel, "En kısa sürede yapmak istediğim bir şey var" deyip devam etti: "Istanbul Üniversitesi kantinine gideceğim. öğ- rencılerle oturacağım. Arkadaşlardiyeceğim, sizin kafamzda nasıl bir polis var? Ortak birnokta bula- cağımıza ınanıyorum..." Kafasına cop yiyen öğrenci kafasındaki polisi nasıl tanımlar, bılinmez. Ama, yararı olacağı ke- sin... Yüksel'in bu yaklaşımlarını dinledikten sonra iki soru yönelttim: - Görevde ne kadar kalacağınızı öngörüyorsu- nuz? - Bu hedeflerin ne kadarını gerçekleştirebilece- ğinizi düşünüyorsunuz? "Avrupa ülkelerinde bu görevi beş yıldan az ya- pan yok" dedi. Türkiye'de bürokrasiye devletin de- ğil hükümetin "bastonu" gözüyle bakıldığı için ge- nel müdürler de bundan ister istemez payını alıyor. Yüksel ikincı soruya ise şu karşılığı verdi: "Başaramazsam görevde kalmam..." Türkiye'de çok demokratikleşme paketleri gör- dük. Yüksel'in bu hedefleri de polisin daha demok- ratik bir yapıya kavuşması bakımından önem taşı-J yor. Emniyet Genel Müdürü'nün sadece hedefleri ak- tarmakla kalmayıp bugünkü olumsuzlukları da açık sözlülükle dile getirmesi çok alışık olduğumuz bir yaklaşım değil. Gelenek. yazının başında vurguladığımız şab- lon... Hangi düşünce Midar olursa olsun bir polis ör- gütü kuracak. Biz de polisi eleştirirken, kurumu de- ğil uygulamaları hedef alıyoruz. Bir özdeyişi konuya uyarlarsak, şöyle diyebiliriz: "Polisin en kötüsü suçsuzu korkutandır..." Araştırma 'REFAHYOL smıftakaldı'Istanbul Haber Servisi - ts- tanbul Üniversitesi İletışim Fakültesi Akademedya Gru- bu'ncagerçekleştirilen "1996 Soruşturması-Hükiimet \e \erel Y'önetimler" konulu araştırmada RP-DYP koalıs- yonu; eğitim. sağlık. insan hakîan. Günevdoğu-Kürt so- runu ve yolsuzluklarlamüca- dele sorunlarından sınıfta kal- dı. Istanbul Büyükşehir Bele- diyesi ve ilçe belediyelerinin başan durumlan ile hüküme- tin sorgulandığı araştırma: Zeytinburnu. Avcılar, Yeşil- köy. Etiler. Levent'in de ara- lannda bulunduğu toplam 24 ayn merkezde gerçekleştıril- di. 435 kişi ile görüşülerek hazırlanan araştırmada. RP- DYP koalisyon hükümetinin başansız olduğu görüşü bas- kın çıktı. Araştırmaya katı- lanlann yüzde yüzde 38.4'ü koalisyonu "çokkötü" buldu- ğunu belirtırken yüzde 26 sı kötü. yüzde 13*ü ise ıvi bul- duğunuvurguladı. Koalisvon. Güne\ doğu-Kürt sorunu ko- nusunda v aptığı çalışmalarda başarısız bulunurken insan haklan konusunda da vüzde 29 oranıyla "çok kötü" sonu- cunu aldı. Araştırmada hükümetin sağlık. eğitim konusunda yaptığı çalışmalann "yeter- siz" olduğu görüşü baskın çı- karken en başansız bulunan konulardan biri de volsuzluk- larla mücadele oldu. Araştır- mava katılanlann yüzde 65'i fstanbul Bü>ükşeliir Beiedi- yesı'ni başarılı bulduğunu- vurgularken yüzde 21 'i karşı? görüşü savundu. Araştırma- da. ilçe belediveleri arasında Bakırköv, Kadıköv. Beşiktaş ve Beyoğlu beledıyeleri de çok başan11 bulundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle