Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 AF,U< 9»6^UNARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Ses Tiya.tıosu'nu yenileyen Ferhan Şensoy, yeni oyununu ancak ilkbaharda çıkarabilecek
Yeni kuşağa Haldun Taner'i anlatacak
Z E Y > I P S A V
G I
Ratin; kavgsındun sı.ıldıgı için tele-
yizycn ç kınleine a-a vren Ferhan Şen-
şoy; "Biıtek\ İAOH jiMidnüdürünün ba-
şöğrermmim gbi nting karnesi \erdiği
bir ka\jaıi)fl içndev er JnıaK istemiyo-
rum ırtK." diy:r.
Yeni szon h.-ıkee p« şans getirme-
di. Bir yınca cnannı siren asırlık Ses
TiyatrosL. öle yındaı ertdenen film pro-
jesi derkn Ortıoyui'Culir yeni o>iınlan
*Haldu/ıTanerlCafc«rer
-i ancak ilkba-
harda ç JaraailecekLT.
, Özel tyatrolaın ;ene sorunu maddi
planaksıiıkıar, Ortioyuıcular'ı pek de
etkiler girürımiyontiyaro şöyle ya da
böyle keıdini ceviryor. Gerçekten de,
yıllardır 3rtaoyLincıî.ar'n belini büken
Ses Tiyarosu şı anta daonanm geçiri-
yor. Anıak biradaı yara pek şanslan
yok; 188: yıiıncan kıIrmSes Tıyatrosu
konuklan her ar sorm çkarmaya hazır.
Şensoy; ~tenpa-a yanızakadııîlariaye-
nir sanıvcrdıım.Oysı en n Ses Tiyatro-
su'vla yeriyormışr
*dye yıkınıyor. Orta-
oyuncularda oyunlara ı, büabildikleri sa-
lonlarda cvnamay'i sirdürlyorlar. Ancak
genelde oynadıkan s«ntir sakinleri oyu-
na gelene cadar, 3aşkı bininayageçmiş
oluyorlar.
29 aralk tariiiine cada" Akatlar Şişli
Terakki Vıkfı'nûa o\unlainı sergileye-
cek olan Otaoyuicula\ sent sakinlerinin
jogging'den kayağa hrçol •önemli' ko-
nuyla ilgibnip, &ıbahara vadar CINE 5
izlemelerine karşın tivatro-aadırn atma-
maianndat şikâyetçiler.
Ferban Şensoyrek kşililoyunJanndan
az da olsa sıkıldğını gizl;miyor. Özel-
likle "FertungiŞeyler'i refeksolarak oy-
namaya bajladıgını sö/Jeycn Şensoy için
bu oyun artk dahfc az v? zanan zaman oy-
namak isteJiğı bi' kla.'ik.
Daha önee "Don Jıan >e Madonna"
oyununu sahneledikleri Romen asıllı
Fransız yazar A-Vistei'nin "Femme Su-
jet"*( Özne Kadın) adlı oyunu. Ferhan Şen-
soy uyarlaması ve "Aptallara Giizel Ge-
len Televizyon Dizileri" adıyla bu sezon da
sahneleniyor. Oyun, isminin çağrıştırdı-
ğı gibi. bugünkü televizyon dizilerinin bir
ğı olmamasından yol çıkarak yaptığı de-
ğişiklikler sırasında oyuna on üç karakter
daha katıvermiş.
E>lül ayında basında çıkan "Ferhan
Şensojsinefnafi/miçeldyor''haberlerinin
gelişimıyse biraz buruk: filmin çekimle-
ri tiyatro sezonuna sarktığı için proje don-
Şensoy'a bir film sipariş etmesiyle orta-
yaçıkmış.
Ortaoyuncular kadrosımun yer alacağı
filmde oynamaları ıçın Hül>a A\şar ve
Lale Mansur'la anlaşan Şensoy. filmin
çekim arifesinde ortaya çıkan anlaşmaz-
lıklardan pek fazla söz etmek istemese
F
erhan Şensoy, rating kavgasından sıkıldığı için televizyon çekimlerine ara verdi. Asırlık Ses
Tiyatrosu'nun onanmı sürdüğü için Ortaoyuncular "Aptallara Güzel Gelen Televizyon
Dizileri"ni 29 aralık tarihine dek Akatlar Şişli Terakki Vakfı Kültür Merkezi'nde sahneliyor.
Şensoy, "Ben para yalnızca kadınlarla yenir sanıyordum. Oysa en iyi Ses Tiyatrosu'yla yeniyormuş"
diye yakınıyor. Sinan Çetin ile düşünülen 'Kaplama Alanı Dışında' adlı filminin çekimi ertelendi.
Yeni oyun "Haldun Taner Kabare" ise ancak ilkbaharda çıkabilecek.
parodisi değil. en a/ından direkt bir gön-
derme yok.
Aptallara güzel gelen televizyon dizi-
len yazan bir kadının. on üç seans süren
psikiyatri macerasını konu alan oyun. as-
lında ikı kişilik, ancak Şensoy. ülkemiz-
de kadınlann psikiyatra gitme alışkanlı-
durulmu^. *Komedi konusunda sinema-
mızda bir boşluk olduğuna inanıvorum.
Ya da bir kalıp var ve hep o kalıp ii/ırin-
de film çekiliyor. Biz biraz daha dcğişiği-
ni - ivisini demiyorum ukaJalık olur - yap-
mak istedik" diyor Şensoy. "Kaplama
Alanı Dtşında"adlı proje. Sinan Çetin'ın.
de. " Bu bir sonbahar filmi olacaktı. O> u-
na başladığımı/da cekimler sürsün iste-
medik. Ancak fîlmin çckimleri epeyee
sarktı. Filmin patronu bi/ değildik, Sinan
Çetin benden bu lllıni yapmamı istedj. Do-
lavısı\la filmi başlatacak olan onlardı, son-
rasında bir sürii konuda anlaşamadığı-
mız ortaya çıkö" diyor.
Rating kavgasından sıkıldığı için tele-
vizyon çekımierine ara veren Ferhan Şen-
soy. "Bir televizyon geneJmüdüriinün ba-
şöğretmenim gibi rating karnesi verdiği
bir kavgamn içindc ver almak istemiyo-
rvm artık" diyor. Ancak bu kavganın
içinde yine de iyi rating aldıklannı ve ken-
di tarzına aklı yatan insanlarla çalışmak-
tan yana olduğunu da ekliyor sözlerine.
Sırada yine tiyatro alanında bir proje y-
eralıyor: "Haldun Taner Kabare" Düz-
yazılarından oluşan bir derlemeyle Hai-
dun Taner" i >eni kuşağa anlalan. bir Hal-
dun Taner penceresi açan bu proje, kala-
balık kadrolu, müzikli biroyun. İlkbahar-
da sahnelenmeye başlanması düşünülen
"Haldun Taner Kabare1
". Ses Tiyatro-
su'nun onanmı bıterse bu binada, bitmez-
se "Felek Birgün .Salakken" gibi. Şen-
sov un doğum yeri Çar^amba"da Ye^ilır-
mak Şenligi'nde prömiyerini gerçekleş-
tirecek.
Senaryosunu Nryazi Koolyürek'inyazdığuyönetmenliğini Panikos Krisantu'nun iist-
lendiği 'Duvanmız'' isimli belgesel Londra'da gösterildi.
'Bir şeyi yorumlamadan
önce anlamak gerek'
FERRUH YILMAZ
ç.Nîyaz
. LONDRA - "Bu filmi yapmak için araştr-
malara iki taraf arasında dn alog geliştirerek
başiadık. Karşı tarafı anlatna\a çaltştık. Milli-
yttçik'r sadcce kendi taraflarmı düşünürler.
Karşı tarafı dinlemek, anlamak gibi sorunlan
yoktur. O\sa bir şe>i vorumlanıadan önce an-
lamak gerekiyor." Bu sözler. 4 Londra Türk
Film Festivali'ndegösterilen "Duvannnz" ad-
lı belgeselin senaristi Niyazi Kınh/ürek'e ait.
Yönetmenlığini Kızılyürek'in çocukluk arka-
daşı Panikos Krisantu'nun üstlendiği belgese-
lin senaryosunu da birlikte hazırlamışlar. Ço-
cukJuklan birlikte geçen ancak adanın bö'lün-
mesiyle arkadaşlıkJan da bölünen Kjzılyürek
ve Krisantu. yıllar sonra tekrar biraraya gele-
rek Kıbns'ın İcöylerini gezerek. geçmişin olay-
lannı yaşayan Rum ve Türklerle konuşarak.
Kibns'ın yazılmamış tarihini yazmaya çalış-
mışlar.
Belgesel bir anlamda her iki tarafın Kıbns'ı
bugune getiren süreçteki kendi rolüyle hesap-
Jaşması birbakıma. Kıbns'ta
geleneksel olarak Rumlar
Enosis'i (Kjbns'ın Yunanis-
ları'la birleşmesi) savunur-
ken, Türklerde adanın taksı-
minden yana bir politika iz-
lemişlerdi. "Biz İngiliz sö-
mürgeciliğine de karşı sava-
şırken.bu sa\ası Enosis'le öz-
deşteş-tirdik. Enosis rii>a$ını
sorgulama>ı düşünmedik bi-
le. Çocuklugumuzdan bu ja-
na Enosisdüşüncesh le jetiş-
tiriklik. O>sa bu şekilde ada-
nın taksiminekatkıda bulun-
duğumu/u göremedik."
"Evet, Enosis için savaşır-
ken, bu adada hizim de yaşa-
dığımtzı unurtunuz. ama biz
de adanın taksimivle bütün
sorunbruı çözüleceğini san- ^ ~
1
^ ~ ^ ~ ^ ~
dık. Yüzbinlerce insanuı yerinden yurdundan
olacağını düşünmedik."
iki arkadaşın 1950'lerde ve 60"larda iki ta-
rafin Rum ve Türk bayraklanv la yürüyüşleri-
ni ve bunu izleyen silahlı çatışmalann yer al-
dığı arşiv görüntülere eşlik eden bu sözleri,
Kıbns sorununun kısa tarihi ve sorunun özû.
Gerisi? Gerisi büyük bir trajedi. Gerisi acılar-
^a yüklü birtarih. Annesi Rumlartarafindan öl-
dürülen Türk kızı. Evdeki buluğ çağındaki oğ-
lu dahil tüm erkekleri kövün diğererkekleri gi-
bi Rum EOKA'cılar tarafindan götürülen Türk
kadını. Rumlara yardım ettıği gerekçesiyle
Türk milliyetçileri tarafindan dövülen Türk
iadını. Kocası ve çocuğu Türk askerleri tara-
findan götürüldükten sonra bir daha onlardan
haber alamayan. arkadaşı tecavüz edildikten
sonra öldürülen Rum kadını. Gencecik oğlu-
nu sava^ta yitirip. mezannı bile ziyaret edeme-
diğı için anısına ağaç diken Rum köylüsü. On-
lan. başkalan tarafindan yazılan tarih ayınyor
t>irbirinden. tki tarafı birleştiren tek şey belki
ie acı, ama bu ortakhk bile çok görülüyor on-
lara. Çünkü acı da sadece karşı tarafın zulmü-
nün birsonucu her iki taraf için de.
tşte belki de bu yüzden bu film, ne Türk ne
de Rum >önetiminin hoşuna gitmış. Her iki ta-
raf da resmi olarak filmi karşı tarafın propa-
gandası olarak görüyor. Çünkü film her iki ta-
rafin da gelinen noktadaki sorumluluğunu gös-
teriyor. Oysa ikı tarafın yöneticilerine göre sa-
dece karşı taraf sorumlu. Bu yüzden 1993 ya-
pımı film resmen yasaklı olmamasına ragmen,
henüz Kıbns'ta göstenlmemiş.
•Birükteliğin polirikasını yapıyoruz
1
"Onlar a> nlığın politikasınj yapıyor, biz bir-
likteliğin" diyor Nıyazi Kızılyürek. Kızılyürek
Krisantu"yla birlikte Rum kesimini gezip bu ta-
rafta kalan Türklerlegörüşürken, Krisantu'nun
Türk tarafına geçmesine ızin verilmemış. Türk
tarafmda vapılan söyleşiler çok smırlı kalmış
bu yüzden. Niyazi Kızılyürek doktorasını
"Uluslararası İlişkilerde KıbnsSonınu" üzeri-
ne yapmış "Tezimde anlattığım tarih, kıbns
sorununu anlatmava veterli değildi. Bu filmde
m
^m
______ Kıbns sorununun tarihini
bu süreci büzat vaşamış in-
sanlarla tekraranlattuıTdi-
yor Kızılyürek. Fılmı vap-
mak da o kadar kolay oima-
mış. Kansı Rum olduğu için
her iki taraftan da baskı gö-
ren. mübadelede 'nasıl olsa
birkaç sene sonra geri gelir-
ler' diyerek Türk tarafına
geçmeyen ama bundan da
pişman olan Türk köyiüsü-
nü konuşturabilmek için
günJerce birlikte koyun güt-
müş. süt sağmış. Bütün bu
süreçten geriye kalan ne?
Birgün terkettikleri kövleri-
ne dönebilme ümidiyle ya-
şayan onbinlerce insan. iyi
ama, savaşta oğlunu kaybe-
den ihtiyann kuzeyde kalan
evinde bugün Anadolulu yoksul bir k'öylü otu-
ruyor. Çocuklan orada doğmuş. O ne vapacak
herkes evine geri dönerse? \a da güneydeki
Türklerden kalma evlere yerleşen Rumlar?
Ev in asıl sahibinden selam getirdiğini söyleyen
Kızılyürek'i büyük bir samimiyetle ağırlıyor
yeni evinde. Saz çalıp türkti söylüyor. "Evin-
den olan sana mı yanayım. voksa evi/ı yeni sa-
hibi Anadolulu kövlüve mi?" diye sonıvor Kı-
zılyürek filmin sonlanna dogru.
Krisantu ve Kızılyürek yine de her iki hai-
kın özveride bulunarak birlikte yaşayabilece-
ğine inanıyor. Çözüm herkesin özgürce yaşa-
yabileceği bir demokratik birliktelikte. Farklı-
lığa da saygı duyan bir birliktelikte. Ama gö-
riinen o ki böyie bir birliktelik henüz çok uzak-
larda. Yakın olan acılar. özlemler, bölünmüş-
lük duygusu. Geçmişin yaralan henüz çok ta-
ze. Gözyaşlanna bogulmadan anımsanamıyor
vasanmışlar. Belki de bu yüzden. evet aslında
bu vüzden. yani filmi gözyaşlannda boğ-
mamak için yakın plan çekimlerden kaçınmış
vönetmen Krisantu.
jfyfan kahnmuının ikgürlüksovoşı
ocukluk arkadaşı
iyazi Kızılyürek ile
Panikos Krisantu. yıllar
sonra tekrar bir araya
gelip. Kıbns'ın köylerini
gezerek. geçmişin
olaylannı yaşayan Rum
ve Türklerle konuşarak,
Kıbns'ın yazılmamış
tarihini "Duvanmız" adlı
belgeselde vermeye
çalışmışlar.
•Tıpkı Soljenitsin gibi Sovyet
ideolojisine karşı koyan ve en
verimli çağını bu ideolojiye
muhalif olarak geçiren
Vladimir Bukovsky, şimdi
Cambridge'in varoşunda
yaşıyor. Batı'da Bukovsky gibi
bir çok kişi ülkesinde yaşama
özgürlüğünü yeniden kazanmak
için yıllarca uğraşıyor.
KiihürServisi- Cambridge'in
kuzeyindeki varoşlarda, kasvetli bir
kış öğleden sonrası, ortayaşı geçmiş
bir adam mutfağında kedisiyle
birlikte oturuyor.
Kotya, Vladimir Bukovsky'nin tek
yolda^ı. Bukovsky tıpkı Alexander
Soljenitsin gibi So\yet ideolojisine
karşı koymuş ve en verimli çağlannı
bu ideoiojiye muhalif olarak
geçirmis. Bukovsky, uzun yıllar
hapishanelerde yaşamış. delilerle
beraber sığınaklarda yatmış ve ölüm
kamplanndan yenilmeden
çıkmış bir kişi.
Yıllık geliri oldukça düşmüş
Batfda Bukovsky gibi birçok kişi
ülkesinde yaşama özgürlüğünü
yeniden kazanmak için yıllarca
uğraşıvor. "Sovjetler'in çökiişünden
sonra hayatım oldukça küçüldii.
\ ılda. 20 kente gidip konferans
>ererek yaşannmımı idame ettirmeye
çalışıyorum." Bukovsky'nin yıllık
20.000 Pound olan geliri
5.000 Pound"a düşmüş.
Yaklaşık üç yıldırson kitabımn
parasmı dahi alamamış, kitap
(ngilizce'ye de çevrilmemiş. Para bir
yana yazar, Cambridge'te olmaktan
memnun görünüyor.
Burada dostlan var. mükemmel
İngilizcesini hapishanede kendi
kendine öğrenmiş, kedisiyle ortak
kullandıklan evi ilk kitabımn
geliriyle almış.
Î976'nın aralık ayında, KGB
tarafindan görevini kötüye kullandığı
gerekçesiyle rutuklanan Bukovsky,
13 yılını hapishanede geçirmek
durumunda kaldı.
Bukovsky kendi zayıf ve zarif
yüzünü Batı gazetelerinin
sayfalannda görmeye başladığı
zamanki durumu hiçbir şekilde kötü
olarak anımsamıyor. Rejimin
yıkılışından sonra kafasını kanştıran
birçok şey onun mütevazı
yapısından kaynaklanıyor.
'Çok şanslıyınT
Bukovsky, kazağının arkasındaki
"Made in France"yazısını gördüğü
zaman. özgürlüğün Sovyetler'deki
aşamalannı tamamlaması
gerektiğini düşünüyor.
Yine de. geçirdiği tüm bu kötü
yaşam koşullanna karşın espri
anlayışı ve alçak gönüllülüğünden
hiçbir şey yitirmemiş. "Kendimi çok
şanslı olarak tanımlıvorıım. Çünkü
Bukovsky ile aynı
kaderi paylaşanlar
AlexanderSolje-
llİtSÎn devlete ibanet-
ten tutukland? ve Ameri-
ka'ya sürgûn edildi.
Şu an halen, o gûnle-
rin tedirginliği ile yaşı-
yor. Rusya'nuı şu anki
demokrasisinin ve ka-
nunlannın, I974'te sür-
gün ediJmesine neden
olan "komünist re-
jim"den hiçbir farkı ol-
madığı kanısında.
VaclavHavelÇek
Devlet Başkanı-yazar.
1960'larda Sovyet tank-
lannın Prag sokaklannı
işgai ettiği dönemde, bu
saldınya karşı koydu.
1989!
da demokrasi-
nin sesini tekrar duyur-
du. ABD'nin yeni Dı-
şişleri Bakam Madele-
ine Albright'ın yakın ar-
kadaşı.
VadavHaval
Yevgeni Yevtuşeoko
1977'de vatana ihanet
suçundan ve Amerika
ajanı olarak suçlanarak
mahkûm oJmuştu.
Doğduğu şehre
1986'dan sonra yapaca-
ğı ilk ziyareti kardeşi-
nin ölümü üzerine erte-
lemek zorunda kaldı.
Yevgeni Yevtu-
$enkO 62 yaşında
Moskova'da yaşıyor.
Fakat yılm yansmı
misafir profesör olarak
New York'ta Tulsa Oni-
versitesi ve Quenns
College'de ders vererek
geçiriyor.
I968'de Çek saldın-
sını ihbar etmek ve ka-
labahkta şiir okumak-
tan yargılandı.
Bu hayalini 199î'de
Moskova'nın Beyaz Sa-
rayı'nın balkonunda
Natan Sharansky IsraiJ Tica- 200.000 kişiye okudugu "Best Bad
ret Bakanı. 48 yaşmdaki Sharansky, FoenT ile gerçekleştırdı.
doğduğum yerin kötü yaşam
koşullan bana, dostlanmı ve
düşmanfanmı kolavca görme olanağı
sağladı. Eğer güçlü bir nedeniniz
varsa isvankâr olmanızı haklı
çıkartabilirsiniz.
Hapishanede, genellikle kendimi
mutlu hissediyordum. Barış \e
memnuniyet du>gulanmı yerinde
tutma\a çalıştmı süreklL Ama ne
yazık ki tüm bu karşı kovuşlardan
sonra beyaz ile siyah bulanarak
grileşti ve So>yet rejiminuı
dağılnıasına neden oldu.*
1
Bukovsky, Rusya'nın gerçek
demokratlannın Boris Yeltsin'le
birlikte çahşmaya başladıktan sonra
ruhlannı sattığına inanıyor.
Reformu tekrar inşa etmek amacıyla.
anlamsız düşüncelerle üç kez
ziyaret ettiği Rusyada gördüğü. bu
yeni suç patlaması onun hapishane
anılannın canlanmasına neden oldu.
Rus\a hakkında söyleyecelderi
"Bu durum, insanlann ölüm-kalım
savaşı \erdikleri, büy ük bir geçici
hapishaneye benzj\or.
Ben burayı çok iyi biliyorum. Bu
yüzden buraya gitmeye hiç
ihtiyacım yok."
Onun şöhreti kendi ülkesinin
insanlannın gözünde karannaya
başlamış. Öyle ki 1990'da herhangı
bir münasebetle tanıştığı Rusyalı bir
siyaset bilimcinin. sırf onunla
tanışıklığı olduğu için işten
çıkartılması bunun en güzel kanıtı.
"Onun için çok ü/ülüvorum.
O benim kahramanım" diyor
Bukovsky, siyaset bilimci için.
Bukovsky'nin Avrupa Birliği'ne
Rusya hakkında söyleyecek.
korku ve nefret dolu düşünceleri var.
Onun itiraz nedeni. oldukça
basit ve IVIoskova'da cehennem
hayatı yaşadığı umumi evdeki
deneyimlerine dayanıyor.
"Burası, tüm ailelerin ortak
kullandığı mutfak ve banyoya sahip
bir >erdi. AVTII şeyin Avrupa'da da
açılmak istenmesi, oldukça sert
mazisi olan Av mpa'nın yarasını
kanatmaya çahşmaktan başka bir şey
olmayacaktır."
Rusva sadece tek bir şekilde
Bukovsky'ye tekrar sahip olabilir;
onu bırakmayarak ve gerçeği
kabullenerek.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
GeneOpera
Sevgili Ş.
Geçen mektubumda Opera'nın içerıği üzerine söy-
lediklerine değinememiştım. Oysa katılmadığım gö-
rüşlerin aras/nda es geçilmemesı gerekenler vardı.
Ama, önce, "Aslında 'Opera'birsimge", demıştım
ya, kısaca.onu açıklamak istiyorum.
Şairin kendisinın de belki tam olarak belirleyemedi-
ği duygulanımıyla çakışmam olanaksız. ama biroyun,
aynca bir operanın son perdesi söz konusu. gövdey-
le tini yüzleştirecek görkemli bir kan operası... Tevrat
gibi, ilk bölümü "Tekvin" (var etme, yaratma) adını ta-
şıyan bir kitapta, insanın aklına önce ıster istemez "ev-
ren"geliyor, Shakespeare'den süzülen birçağnşım-
la da, bunu dünyayı bir opera sahnesı olarak görme
eğilimi izliyor.
En tiz perdelerden ürperticı çığhklarla kan revan için-
de bir yaşam...
insanı tir tir titreten bir opera...
Şaır, "Ilgisi yok!" diye çırpınsa da kırmızılar, sarılar,
moriar, buharlar içinde, çığlık çığlığa oynanan bir ope-
ra artıkbu dünya...
Van Gogh'un tablosunu gördükten sonra ınsan zey-
tin ağaçlarına başka türlü bakabılir mı!..
Bir de hanı sana, bir mektubumda, gençlerin soz-
cüklerarasındaki ses benzerliklerini kullanarak yaptık-
lan oyunlardan söz etmıştim, Opera'öa da var bunun
ömekleri:
"Içimdeki kinciikinci" (s. 10); "Ulu birsalaklık Isay-
dığım ulusaltığa" (s. 12); "mor morg bekçisi" (s. 15);
"gürgülgibi" (s. 53) "meni, cenin, enis" (s. 73; "da-
ğılıyor paragraflanm, I ben graft! diye bagırasıya" (s.
123); "şiirin şirin birinn olduğunu"(s. 129); "veba, ve-
bal, verbal" (s. 133); "çözemiyor gizli izini gizin'4 (s.
143).
Anlaşılan, genel havaya kapılmamak elde değil! E-
nis Batur'un bu oyunlarda şiirsellik bulması başka
nasıl açıklanabilir!
Gelelim senin görüşlerine...
"Birçok şeyden söz ediyorgibi, ama kitabı kapatın-
ca hiçbiri akılda kalmıyor, demek ki aslında anlattığı
bir şey yok, şiiri anyor", demişsin.
Yaptıklan iş şiır yazmak olduğuna göre, her şaır şı-
iri arar, kimi bir şey söyleyerek, kimı söylemeyerek...
Kimi de iki arada savrularak... Sonuçta hepsınin ama-
cışiireulaşmaktır...
Ama şiir bazen dışarlarda b/r yerde, bazen de şairin
içinde... Kimı şiiri olaylarda ya da diyelim sözcüklerde
ararken, kimı şıirle iç dünyasının gizemlerını çözmeye
yönelir...
Herkes her yaptığında ille başanlı olmaz elbette...
Yolu yanlıştır, ya da kendısi yetersizdir...
Ya da değerlendirenler yetersizdir...
Birçok şeyden söz eden, ama anlattıklan akılda kal-
mayan bir şair, amacından uzağa düşüyorsa bunun
nedenlenni bulup ortadan kaldırmaya çalışır.
"Anlattıklanm nasıl olsa kimsenin aklında kalmıyor,
iyisi mi hiçbir şeyden söz etmeyeyim," demez.
Enis Baturdeğişik bir şair. Melih Cevdet Anday on-
daki eğilimleri çok iyi sezmiş. Bir yalvaç gıbı yazıyor.
Ama kim olduğunu, yerinı, görevini bilen bir yalvaç de-
ğil. Arayan, soran, anlamaya çalışan, sözleri arasında
tutarsızlıklar yatan bir yalvaç.
Bak sana cımbızla çekılmiş sözler Opera'dan:
"Elçi değilim beni aşan I bir kaynağın gız tohumu-
na:"(s.26); "mesıhimbeklendiğimyerde"{s. 73); "Ne-
rede ne zaman tannyım," (s. 82); "kimim şimdi ben ve
neresindeyım I keadimin?" (s. 124).
Kendismi aşan bir gizi bildirmeye gelmiş bir yalvaç
değil, ama bir yalvaç sesıyle konuşuyor, "Kim oldu-
ğunu bilmeden." (s. 26).
Ikide bir karşımıza çıkan soru bu Opera'nın her ya-
nında: "Kımim ben" (arkası da var) "ve ne anyonım
korunl merkezinde?" (s.10)
Birinci bölüm ağırlıklı olarak bu soruyu ışlıyor.
Şair, senin dediğin gibi, şiiri mı anyor, yoksa şiirle bir-
takım sorulara yanıt mı arıyor?
Bakalım kim olduğunu çıkarmaya çalışırken neler
demiş:
"Som bir bireyciyim I ben: Egoist, egocentriçue I
ama ex-centrique"; "Hüdainâbit, I biraz Proudhon
yalamışonsekizinde"; "Biraznihilisttabiî"; "kozmopo-
lit I bir hurufi ama; I Onların asılsız rivayetlenne I bile
bile inanmış bir mistik"; "ulusallığa, /yazınkürenin en
ham ve safI utopia 'sı saydığım 48 Manıfesto suna, I
devlet babaya ve kara cemaata I bel bağlamıyorum
ben hiç."
Sorunun şiirle aranan yanıtı herhalde bunların öte-
sinde... Ben izleyebildiğimi söyleyemem...
"Bölümlerarasında birüslup tutarsızlığı var," demiş-
sin. Oçokaçık. Bilerek yapılmış. Yazıldıkları tarihlerde
değişik.
Ben birinci bölümü anlamı çıkarmaya önem verme-
den, kendimi sese bırakmış okurken, hızlı akan bir ır-
mak gibi diye düşünmüştüm. Sonra ikinci bölümde
baktım ovaya inmişiz, ırmağın suları yayılmış, ağır ağır
akıyor. Üçüncü bölümde ise şair ırmak oluverdi. "Biz
diye birşeyyokyeryüzünde"üen (s. 59) "tepelerin ve
koyaklannarasından"akıp ulaştığımız deltada "yara-
lı umarsız yitik boşgöz kırgın ezik bölük pörçük aç ve
gergin" fs. 113) insanlarla buluştuk...
Senin hoşlanmadığın "Mahşerin Dört Atlısı"\se,
bence, kitabın en güzel bölümü. Hem daha açık, hem
de günümüzle, çağımızla ilgili sorunlara değiniyor.
Biliyor musun, ben Enis Batur'un "Kimim ben?" di-
ye dört dönmesine sanatsal bir fantezi diye bakma-
mak gerektiği kanısındayım. Kendisini gerçekten ta-
nımıyor...
Haydi hoşça kal.
Sevgiler, selamlar.
Truva Kültür ve Sanat ÖdüUeri
Folklorumuzdaki
'kuşlar'dan vefa borcu
Kültür Senisi - Truva
Folklor Araştırmalan Der-
neği'nin. çağdaş kültürümü-
zün oluşumuna katkıda bu-
lunan, yıllannı, emeklerinı
onurlu çabalan yolunda har-
cayan bilim insanı. sanatçı
ve yazarlara şükran ve vefa
borcunu ödemek için dü-
zenledi|i. Truva Kültür ve
Sanat Odülleri Törenı. 11
arahkta Yunus Emre Kültür
Merkezi'nde gerçekleştiril-
di.
Bu yıl dördüncüsü yapı-
lan ödül töreni. eece için
özel olarak hazırlanan ve
folklorumuzda kuşlar tema-
sını işleyen, Cünevt Ofuz-
tü/ün'ün hazırladığı u
Kuş
Bakışı Anadolu" adlı göste-
riylebaşladı. Sunuculuğunu
GülsenTuncer'in üstlendiği
gecede, Sunay Akın, "Miğ-
fer" adlı şiirini okurken.
Esin Afşar da Yunus Em-
re'de "Kuşlar" konulu bö-
lümleri seslendirdi. îbrahim
Can, İclal Akkaplan ve Sü-
k-% man \ıldız kuşlar üzerine
birerriirküleriyie geceye ko-
nuk sanatçı olarak katıldılar.
1996 yıh Truva Kültür ve
Sanat Ödüllen: Atatürkçü-
lük Dalında Atatürkçü Dü-
şünce Derneği'ne. Çağdaş
Halk \Iüzi0 Dalında. Fdip
Akbayram'a. Edebhat Da-
lında, Nezihe Araz'a. Fotoğ-
raf Dalında. Alberto Modi-
ano'ya. Halk Bilimi Dalın-
da. Yusuf Çotuksöken'e.
Halk Müziği Dalında, Ah-
met Sezgine, halk oyunlan
dalında- Mustafa Göğeba-
kan'a. plastik sanatlar da-
lında. .Vasipİyem'e.Sinema
Dalında, Kenan Pars'a. şiir
dalında. Ataol Behramoğ-
lu'na. Tiyatro Dalında. Je-
yan Tözüm'e vcrildı. Gece-
de ayrıca Gülsen Tuncer.
Truva Folklor Araştırmaları
Derneği'ne katkılanndan
dolayı Özel Ödül'e layık gö-
rüldü.