26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 1996 PAZARTESİ 10 HABER Federal Almanya Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel, Türk-Alman ilişkilerini değerlendirdi: Türk hemşeriler, bizfan zenginliğinıiz SUNUS Almanya'da * yayımlanan 'Deutschland Magazin' dergisinin Türkiye ye ayrılan bölümünde, Federal Almanya Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel ile Alman-Türk ilişkileri, Avrupa Birliği-Türkiye arasmda gümriik birliğinin tamamlanması, gelişme politikasında işbirliği ve iki ülke arasındaki kültürel bağlantı konularıyla ilgili olarak yapılan röportajı sunuyoruz. S ayın Bakan, görevinize başla- dığınız tarihten bu vana sık sık Alman-Türk ilişküerinin geliş- tiriimesine karşı duvduğunuz özel ilgiyi belirttiniz. Alman- ya'nın tarafınızdan belirienen Türkiye politikasının ana hatları nelerdir? KİNKEL-Türkiye ile ilişkilerbiz Al- manlar için özellikle önemlidir. Bu ıliş- kilerin tarihsel kökleri geçmişin çok de- rinliklerine kadar uzanıyor. Büyük Fri- edrichın Sultan III. Mustafa ıle 1761yı- Iında imzaiadığı Dostluk ve Ticaret An- laşması, her iki ulusu günümüze değin tüm alanlarda birbinne bağlayan uzun bir anlaşmalar zincırinın ılk halkasıdır. Almanya ile Türkiye gibi böylesine sıkı dostluk ilişkileri olan az ülke vardır. Tarihımizin 1933'ten sonraki en ka- ranlık zamanlannda, nasyonal sosyalist rejimin takibatına uğrayan birçok insa- na Türkiye'nin kucağını açmasını. biz Almanlar şükranla anıyoruz. Türkiye, AJman poJitikasının yaşarnsal önem ta- şıyan sorunlannda daima güvenilir bir dost olduğunu göstermiştir. Türkiye, 50'li yıllann başında Almanya Federal Cumhuriyeti ile dıplomatık ilişki kuran ilk devlotlerden biridir ve ilk günden ıtı- baren ülkemızın tekrar birleşmesinı des- teklemıştır. Türk ulusu, 3 F.kım 1990 gü- nünü bizimle bırlikte candan bir scvınç içinde kutladı. Türkiye, Avrupa'ya bağiı Bize göre Türkiye; coğrafi, düşünsel, kültürel, ekonomik ve uzun bir süreden beri de kurumsal bakimlardan Avru- pa'ya bağlıdır: NATO üyesi olarak. Av- rupa Konseyi'nin üyesi. Batı Avrupa Bir- liği'nin ortak üyesı, AGİT üyesi ve tabıı Avrupa Birliği'nin ortak üyesi olarak. Arzumuz, bu ortaklıklan. mümkün olan her yerde her iki ülkenin insanlan yara- nna geliştirmekfır. Dostlar ve ortaklar arasmda da bazen görüş aynlıklan. hat- ta anlaşmazlıklar olabilir. Ama özellik- le dostlar arasmda, kritik sorunlann söz konusu edilip dürüst ve açık bir diyalog- laortadan kaldınlması mümkün olmalı- dır Entegrasyon, hukukla ilgili - Almanya'da iki milvon Türk vatan- daşı yaşıyor. Bunlar Alman-Türk ilişki- leri çerçevesinde nasıl bir rol oynuyorlar? KİNKEL - Üçte ikisi on y'ıldan daha uzun süreden beri Almanya'da yaşayan bu iki milyon Türk, ülkelerimiz arasm- da önemli bir köprü oluşturmaktadır. Av - rupa'da başka hiçbir ülkeyle böyle Tür- kiye ile olduğu gibi bir bağlantı gösteri- lemez. Toplumumuz için bu Türk hem- şeriler, memnunluk verici birsosyal ve kültürel zenginlik oluşturuyor. Bunlar ülkemizin ekonomideki başansına uzun yıllardan ben katkıda bulunan saygın in- sanlardır. Ülkemizin eğitim kuruluşlan- na 450 bin Türk genci devam ediyor, 14 bın 500 Türk de Almanya'da yüksek eği- tim görüyor. Burada Alman ve Türk gençleri, farklı kültür ve geleneklere rağ- men, bugün aralanndaki benzerliklerin farklardan çok daha fazla olouğunu gö- recekjerdir. Entegrasyon sadece bir hıs meselesi değildir, hakla hukukla da ilgi- lidir. Sığınma konusundaki uzlaşma çer- çevesinde yabancılar hukukunda değiş- tirilen hükümler önemli ılerlemeler sağ- ladı. Vatandaşlığa geçiş hakkının kabu- lü ile Almanya, Alman vatandaşlığına geçişi kolaylaştırdı. Türkıye'de son za- manlarda yapılan yasal değişiklikler de buna önemli katkıda bulundu. Türklere saldınlan kınıyoruz - Alman makamlannın burada yaşa- yan Türkleri yeterince korumadıklan yo- İunda sık ithamlar ileri sürülüvor. Bu, gerçekten haklı bir itham mı? KİNKEL - Önce şunu belirtmek iste- rim. Almanya'da son zamanlarda Türk hemşerilerimize ve bunlann kuruluşlan- na karşı girişilen saldınlan gerek Fede- ral Alman hükümeti gerekse Alman hal- kı şiddetle kınamaktadır. Aynca bu kor- kunç saldınlann Alman-Türk ilışkılen- ni etkılemesinden de endişe ediyoruz. Aşm uçlar. Türkiye'de siyasi birçözüme ihriyacı olan ülke ıçi anlaşmazlıklan Fe- deral Almanya'ya taşıyor ve bu suretle iç düzenimizı tehlikeye sokuyorlar. Yetkili Alman makamları. saldınlan engellemek ve suçlulara hesap sormak için elınden gelen her şeyi yapıyorlar. ize göre Türkiye; coğrafi, düşünsel, kültürel, ekonomik ve uzun bir süreden beri de kurumsal bakımlardan Avrupa'ya bağlıdır: NATO üyesi olarak, Avrupa Konseyi'nin üyesi, Batı Avrupa Birliği ortak üyesi, AGİT üyesi ve Avrupa Birliği ortak üyesi olarak. Dostlar ve ortaklar arasında bazen görüş ayrılıklan, hatta anlaşmazlıklar olabilir. Ancak dostlar arasmda, kritik sorunlann dürüst ve açık bir diyalogla ortadan kaldırılması mümkün olmalıdır. Federal Almanya Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel, Alman-Türk ilişküerinin geliştirilmesine büyük ilgi duyduğunu belirtfj. Federal Içişleri Bakanlığı, koruma ön- lemterinın uygulanması ışlerınden so- nımlu federe eyaletler ile sıkı işbirliği halinde çahşmaktadır. Eyaletlerin gü- venlik makamlan, birçok olayda süratle müdahale ederek daha fena bir durumun meydana çıkmasını önlemiştir. Solin- gen'de 29 Mayıs 1993 tarihinde cereyan eden kundaklama olayı ile ilgili son de- rece igrenç cinayet davasında Düsseldorf Mahkemesi'nin karan açıkça göstenyor ki hukuk devletimız şiddet hareketine, kimden gelirse gelsın, kıme karşı olursa olsun asla tahammûl etmiyor. GB, Türkiye'nin çıkanna - Federal hükümet, 1994 yılı ikinci ya- nsındakiABdönembaşkanlığısırasında Türkheilegümrük birliğinin tamamlan- ması için büyük çaba harcadı. Cümrük birtiginden ne gibi etkiler bekliyorsunuz? Türkiye'nin Avrupa'ya daha da vakınlaş- tınlması yolunda ne gibi olanaklargörii- yorsunuz? Kİ.NKEL - Federal hükümet, Türki- ye'nin Avrupa Birliği'ne yakınlaştınl- ması ıçın uzun zamandan beri ısrarla uğ- raşıyor. Nitekim Türkiye ile gümriik bir- liğinin I Ocak i 996 tarihinde gerçekleş- mesi hususunu. 1994 yılının ikinci yan- sındaki başkanlık dönemimizde öncelik tanıdığımız konulardan bin olarak seç- memiz de bunu gösteriyor. Şimdi artık Ortaklık Konseyi'nin 6 Mart 1995tarih- li karannın, Avrupa Parlamentosu tara- fından onaylanması beklenmektedir. Av- rupa Parlamentosu. karannda her şey- den önce Türkiye'de insan haklannın du- rumunu dikkate alacaktır. Temmuz ayın- da anayasada yapılan reformlar sonu- cunda. Türk vatandaşlannın siyasi süre- ce katılma olanaklannın belli bir biçim- de arttınlması ve Terörle Mücadele Ka- nunu'nda 8. maddenin değiştirilmesı ile A Imanya'da son zamanlarda Türk ^m hemşerilerimize ve kuruluşlanna karşı / j girişilen saldınlan, Federal Alman hükümeti / • ve Alman halkı şiddetle kınamaktadır. Bu JL. -JL saldınlann Alman-Türk ilişkilerini etkilemesinden endişe ediyoruz. Aşın uçlar, Türkiye'de siyasi çözüm gerektiren ülke içi anlaşmazlıklan Federal Almanya'ya taşıyarak iç düzenimizi tehlikeye sokuyorlar. Alman makamlan, saldınlan önlemek için elinden geleni yapıyor. yecek: Avrupa Birliği'nin bütçesinden 375 milyon ECU ve Avrupa Yatınm Ban- kası'ndan da uygun faizli kredi olarak 750 milyon ECU verilecektir. Aynca Türkiye, Avrupa Birliği'nin Akdeniz Bölgesı programlanna katılacak. Bu programlarla ilgili olarak Avrupa Konse- yi Cannes'da. birliğin bütçesinden 1995- 96 yıllan için yaklaşık 4.6 milyar ECU değerinde bir mali yardım ayırmıştır. Gümriik birliği, Türk ekonomisinin gü- cünü ve rekabet yeteneğini arttıracaktır. Böylece Türkiye'de iktisadi ve siyasi is- tikrar da kuvvetlenecektir. Bu nedenle Avrupa ile Türkiye arasındaki bağlann önemli ölçüde güçlenmesine katkıda bu- lunacak olan gümriik birliğıni Türkiye ile güvenilir ortaklığın tamamlanması olarak görüyontz. Türkiye, siyasi ve stratejik bakımlar- dan önemli bir partner olarak NATO çer- çevesinde tam bir işbirliği yapmıştir ve yapmaktadir, Batı Avrupa Birhği çerçe- vesinde de Türkiye ile işbirliği. ortak üyelik statüsünden dolayı güvence altı- na alınmıştır. Aynca Türkiye'yi Avrupa Birliği'nin güvenlik politikasi alanında- ki işbirliğine dahil etmeye de çalışıyoruz. Bu maksatla Ortak Dış Politika ve Gü- venlik Polıtikası çerçevesinde, Türkiye ile özel danışma mekanizmalan gelişti- rilmiştir. Alman yardımı Türkiye, ülkenin demokratikleştirilmesi ile ilgili önemli bir işaret vermiştir. Gümriik birliği, ekonomik ve politik bakımlardan her iki tarafın -yani hem Avrupa Birliği'nin, hem de Türkiye'nin- çıkannadır. Her iki tarafın ticaret sınır- lamalannı kaidırmasından başka. Türki- ye'nin Avrupa Birliği'nin dış ticaret po- litikasını, rekabet kurallannı. standart ve teknik yönetmeliklerini de kabul etmesı öngörülüyor. Bu da aslında Türkiye'nin birliğin tek pazanna dahil olması anla- mına geliyor. Bu nedenle. gümriik birli- ği'nin kurulmasından sonra ekonomik mübadelenin daha da yoğunlaşacağını tahmin ediyoruz. AB ile Türkiye arasın- daki ticaretin hacmi 1994 yılında yakla- şık 17 milyar ECU tutmuştur. Gümriik birliği, Türk ekonomisindcn başlangıç döneminde büyük ölçüde u>xım ısteye- cektir. Bunun için de Avrupa Birliği Tür- kıye'yı bir özel mali yardımla destekle- F e d e r a l A l m a n P a r I a m e n t o s u ' n d a i k i T ü r k Türklerîn umut kaynağı JUTTA FALKE Genelleştirmelerden hoşlanmıyor. Hayır. Cem Ozdemir. kendi kanaatine kendi varmayı seviyor. başkalan tarafından tahsıl edilmesine müsaade etmiyor. Bu her zaman kolay değil, zira Yeşiller'ın mıllet\ekılı olarak 1994'ten ben Federal Almanya Parlamentosu'nda oturan, 29 >aşındaki Türk asıllı Alman, birçoklan için bir sembol oldu. Federal Almanya Parlamentosu'ndaki "Yeşil Türk". Partisi için bir "göstermelik tabela", Almanya'da yaşayan iki milyon Türk için bir ümıt kavnağı. Kendisini, "Almanya'da doğmuş, yeni yerlilerin ikinci neslinin bir mensubu" \eya basitçe "Suebyalı Türk" olarak vasıflandıran genç, herkesı memnun etmenin mümkün olmavacağını bıliyor Genç adam. bu yüksek meclise yükselmesi için esasen kendısi çok çaba göstermiştir. Bad Urach'lı yardırncı işçi Abdullah ve tadilat terzisi Nihal Özdemir'in oğlu, daha okul sözcüsü iken nükleer kuvvet santrallan aleyhine hareketlere angaje olmuş ve 15 yaşında Yeşiller'e gelmış. Ortaokuldan sonra bir terbıyecı eğitimi görmüş, sonradan sosyal pedagoji tahsiletmiş. 1989'da, Yeşıller'in Baden-VVürrtemberg eyalet Başkanlığı'na yükseldi. Şimdi de Federal Almanya Parlamentosu'nda oturuyor. Bonn'dakı normal rnılletvekjli yaşamının yani sıra - Özdemır, iç işleri. hukuk ve ıstida işlen cahşma kurulunu koordıne ediyor- Almanya'da yaşayan TürkJenn sorunlan için angaje oluyor. Ancak hemen eleşririye maruz kaldı. Almanya'da yaygın olan Türk gazetesı "Hürriyet", daha ılkbaharda onu. "»atanmuz Türkiye'nin iler tırtar yerini bırakmavan, sözdc Türk asıllı Tmva Aö" olarak adlandırdı. Kürt partisi PKK'ye "•morahnan teseUi" vermiş imiş. Daha birçok şeyler, Özdemir, sadece "Hürrijet*'in Avrupa baskısı ile böyle güçlükler çekiyor. Türkiye baskısı ile değil. Özdemır. Avrupa baskısında, Almanya'da yaşayan Türklerin millıyetçiliği körükleniyor. dıvor. Buna ılaveten, "İstanbul'dan burava yazan ve bu şekilde, çok savıda Türkün, Atina'dan Türkiye hakkında yazan Alman muhabirierini suçlaması gibi, aynı şeyiyapan". bir başyazar tarafından.Essen'deki Türkiye Araştırmalan Merkezı Müdürü Prof. Faruk Şen, genç milletvekilı hakkında yapılan eleştırilen haksız buluyor. "Aksine" dıyor Şen. "daha çok Cem Özdemir'ler oisaydı, iyi oJurdu." Sıhhath öz saygı ve uyanık mukavemet ruhu da Federal Almanva Parlamentosu'ndaki ikinci Türk asıllı, SPD milletvekili LeylaOnur'u tanıtıcı niteliklerdendir. 49 yaşındakı Braunschvveig'lı, kendisini "olurolmaz kotnisyonlara" ittirmek ve asla sadece yabancılar sorunlan hakkında taahhüt altına aldırmak istemiyor. Vakıa Almanca Sosyal Bilgıler öğretmeni, yabancılarla ilgili angajmanı sayesinde polıtikaya girmıştı. 1972'denben SPD'de yukan tırmanır şekilde çalıştı. Braunschvveıg'da belediye meclisi üyesi. ikinci belediye reisi. Aşağı Saksonya Eyalet Başkanlığı'na üye oldu. 1989'da Avrupa milletvekili oldu. 1994'te Braunschvveiglılar kendisini doğrudan doğruya Fedaral Almanya Parlamentosu'na seçtıler. Leyla Onur ve Cem Özdemır. çok kültürlü gerçeğin sayelennde Alman Parlamentosu'na giriş yapmış olduğu. Federal Almanya Parlamentosu'nda iki veni verlidir. - Almanya, Türkiye'deki ekonomik ve sosyal gelişmelerie özellikleyakından ilgj- lenmektedir. Şimdive değin Türkiye'ye toplam yedi mihar marktan fazla para tahsis edilmiştir. Federal hükümet geliş- me politikası alanında bundan sonraki iş- biıüği için ne gibi ağırtık noktalan öngö- rüyor? KİNKEL - Türkiye uzun süreden beri Almanya'nın gelişme politikası alanın- dakı işbırlığindebırağırlık merkezi oluş- turuyor. Almanya'nın mali yardımı (yıl- da 130 milyon DM) ile özellikle altyapı kuruluşlan. öncelikle elektnk akımı üre- timı ve dağıtımı, kamu ula$ım sistemle- ri ve -en önemlisı- su teminı desteklen- mektedır. Alman yardımı ile Ankara ve dolaylannda yaklaşık 2.6 milyon insanın devamlı şekilde sağlığa uygun temiz su gereksinimı karşılanıyor. Hızla büyüyen lstanbul metropolünün halkı için de An- kara'dakine benzer bir su dağıtım proje- si gerçekleştinlmektedır. Türkiye bizim için her şeyden önce önemli bir ticaret ortağıdır. Türkiye'nin hiçbir ülke ile bızımle olduğu kadar ge- niş kapsamlı ticaret ilişkileri yoktur. Tür- kiye. Federal Almanya'nın en önemli yir- mi ticaret ortağı arasmda bulunuyor. 1994 yılında İstanbul'da ilk Alman - Türk Ti- caret Odası kuruldu. Alman - Türk işbir- liği Konseyi düzenli aralıklarla her iki ül- kenin ileri gelen ışletmecilennı özel sek- törde işbirliği için yeni alanlar aramak üzere bir araya getırmektedir. Her yıl I mılyondan fazla Alman, Türkiye'ye gi- diyor. Bunlar orada harcadıklan parayla, Türkiye'nin ödemeler dengesinin düzel- mesıne katkıda bulunuyorlar. Türkiye izlenimleri - Federal Dışişleri Bakanlığı görevini üstlendiğiniz günden bu yana birçok kez Türkiye'yi ziyaret ettiniz. Bu ziyaretleri- nizde Türkiye ve insanlan hakkında ne gibi izlenimler edindiniz? KİNKEL-Alman Dışişleri Bakanlığı döneminin en etkileyicı anılanndan bi- ri, 1993 yılı yazında Türkiye'ye yaptığım seyahat olmuşfur. Seyahatın sebebi, So- lingen faciası kurbanlannın ülkelerine görürülmesi gibi çok üzücü bir olaydı. Taşova'daki cenaze töreni, büyük bir va- kar içinde cereyan etti. Korkunç cinayet ola> ı ancak birkaç gün önce gerçekJeş- miş olmasına rağmen. Taşova'daki in- sanlar kin duygulan ifade etmiyorlardı. O saatlerde Almanlan ve Türkleri bir- leştiren ortak duygu, büyük bir matem- di. Ortak olan başka bir şey de; özgür- lük, hoşgörü ve insan vakan ile belirie- nen bir geleceğe çevrilmiş gözlerdi. Ya- zık ki görev imin getirdiği çeşitli yüküm- lülükler, uzunca bir süre özel seyahatler yapmama olanak vermiyor. Ama kim bi- lir belki de bir gün, milyonlarca vatan- daşım gıbı ben de Türkiye'ye uzunca bir zaman için giderek ülkenin güzellikJeri- nin zevkıne vanp insanlannın konukse- verliklerini yakından tanıma fırsatını bu- lurum. ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL Açıga ahndıgun süre için haklarım Soru: 1995'te boykot ejlemine katıldığım için açığa alındım. Yargı karan ile, açığa alınma karannı kaldırdım ve göreve baş- ladım. Göreve başladıktan sonra, açıkta geçirdiğim süreler için, bana aylık ve yan ödeme yapılmadığı gibi, açığa alındığım bu süreler, kıdemime de sayılmadı.. Bu nedenle derece vükselmesi de alamadım. Bu konuda eski bir >argı kararından da söz edil- di. Fakat karann ne zaman verildiğine ilişkin bir kanıt gösteril- mediği gibi, bir açıklama da yapılmadı. Sorum: Açığa alındığım süre için haklanm var mıdır? Bu konuda var- gının görüşü ve karan nedir? (K.Ö.) YAMT: Bu konudaki olumsuz yargı karan, 657 sayılı Devlet Me- murlan Yasası'nınyürürlüğegirmesinden çok önce ve 1959yılında- kı bir olay nedeniyle alınmıştır. Ancak. aşagıya aldığımız bu olumsuz karar günümüzde geçerliği- n. v .tırmıştır ı i) "Açıkta kalınan 11 aylık sürenin kıdeme eklenmesi ile bu süre- >e ait a\ lıklannın istemiyle açılan davanın: aylığa hak kazanma görev yapılnıası ile mümkün olup 6436 sayılı yasa hükümleri uyannca baş- kanlık emrine alınarak 3.7.1959 gününde görevine son verilen ilgiliye görev vapmadığı günlere ait av lıklannın ödenmesine mevzuat hüküm- leri karşısında olanak bulunmadığı, diğer taraütan 3656 sayılı vasanın 4698 sayılı vasavla değişik 7. maddesi uyannca açıkta geçen sürenin memuriyet kıdemine savılmavacagı gerekçesiyle reddinc karar veril- miştü-r (banıştay 5. Daıre 12."l. 1967 gün, 1967 2339esasve 197043 karar) Açığa alınanlann yeniden görevlenne döndüklerinde, açıkta geçen süreleri için. aylık ve diğer özlük haklanm almalan gerektığıne iliş- kin Danıştay kararlan. |2) "(...) haklanndaki işlemler Danıştav tarafindan iptal edilip eski görevlerine döndürülen memurlara veva işlemden sonra istekleriyle emekliye aynlan veya başka göreve nakledilen memuıiara işlem tari- hi ile göreve dönme, istekleriyle emekliye ayrılma veva nakil tarihine kadar geçen süre için maaş, ek gösterge farkı, iş güçlüğü ve teminin- deki güçlük zamlan, ikramiye gibi her türlü van ödeme farklannın ödenmesi gerektiği göriişüne ov birliği ile vanlarak dosvanın Birinci Başkanlığasunulmasına 12/3/1980gününde karar verildL" (Danıştay 3. Daire 12.3.1980 tarih, 198032 esas ve 1980'39 karar) (3) "ÖZET: Haklannda tesis edilen göreve son verme, görevden çe- kilmiş sav ılma ya da benzeri işlemlerin yürütmenin durdunılması ka- rarıvla durdunılması üzerine, görevine döndürülen memuriara fiilen görev yapmadıklan döneme ait özlük haklannın ödenmesi gerektiği*' Danıştay ın günümüzdeki kararlan, açığa alınıp sonra yeniden gö- reve döndürülen memurlara, görevden uzak kaldıklan süreler için, ay- lık. kıdem ve diğer her türlü haklannın verilmesi gerektiği yönünde- dir. (Danıştay Birinci Daire, 21.6.1983 tarih, 1983/116 esas ve 1983/144 karar) Kaynak: (1) Danıştay Beşinci Daire Kararlan Birinci Kitap, sayfa: 152 321 (2) İbrahim Pınar. Devlet Memurlan Kanunu 1987 sayfa; 456 (3) Danıştay Dergisi. sayı 52-53. sayfa: 41 POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Bir Elmanın Yarısı Bu, çalınan bir elmanın söylencesidir. Havva Ana- mız, ilk elmayı çalar ve Adem'e getirir: "Yarısı senin, yarısı benim!" der. Havva elmayı ikjye böler. Tam ısıracakken, Adem: "Dur" der: İlk ısınk benim." İlk ısınk senindir, benimdir., bir kavga çıkar. ilk yarım elmanın ilk ısırığı yüzünden çıkan kavga günümüze kadar sürer Çalınan elma yüzünden Adem de Havva da cen- netten kovulur. Bir daha cennet yüzü görmezler. Ça- lınan bir elmanın ilk ısınğı yüzünden çıkan bu kavga- nın sonu nereye varacaktır? Elma kavgası süredursun, solda kavgasız gürültü- süz bir parti kuruldu. Dilekçesini verdi, legal oldu. Partinin kısaca adı ÖDP'dir. Uzunca adı Özgürlük ve Dayanışma Partisi'dir. Sloganını soruyorsanız, 'Aşk ve Devhm'dir. Buna bir de içki eklense 'Aşk... Devrim... Içki...' olurdu. Sadun Aren dostumuzun bulunduğu yerde barış ve dostluk vardır. Bilim vardır, güvence vardır. Eski tü- feklerin birer birer çekildiği bugünlerde eskilerin baş- ka bir tadı var. Kalem günlerindeyken Osman Nuri Torun'la otu- ruyorduk. Sadun Aren'in Londra günlerini anlattı. '51 tutuklamasında bir fırtınadır esiyor. Bir sol tutuklama- sıdır gidiyor. Zaten solun en büyük tutuklaması da 1951 yılıdır. Yaklaşık olarak 163 kişi tutuklanmıştır. Za- ten o yıla kadar ne bu sayıda solcu vardır ne de tu- tuklanmıştır. 12 Mart ve 12 Eylül dışında kalır. Siz son seçimlerdeki sayıya bakmayın! Bir elmanın yansı, yahut yansının yarısı çekişmesi- dir. Bayan bir başbakanın direnmesi aman vermiyor. Tansu Çiller, sanıldığı gibi ilk parti başkanı da değil- dir. Behice Boran ilk parti başkanıdır. Türkiye İşçi Partisi'nın bundan yıllarca önce ilk genel başkanı Be- hice Boran olmuştur. Yeni kurulan partiye gelince... Bunca sol parti ara- sına neden girmek istemiştir? Partinin kurulması sol- da bütünleşme midir, bölünme midir? Herhalde bö- lünmek için bir sol parti kurulmaz. İlk ağızda bunu kimse de göze almaz. Bizde solcu partiler Batı'daki gibi olmuyor. Batı'da- ki solcu partiler Marksist kökenlidir. Önce Marksist partiler kurulmuş, ondan sonra bölünerek solcu par- tiler doğmuştur. Sosyal demokrat partilerin kökenin- de bölünmüş Marksist partiler yatar. Önümüzdeki dönemde böyle çok solcu parti olma- yacak; bunlar bir araya gelerek bütün solcu partiyi oluşturacaklar, perakende olmayacaktır. Her türlü solculuk şimdi birkaç merkez partinin sa- ğında toplanıyor. Tansu Çiller'in elma örneğinde olduğu gibi 'Bir el- manın yansı senin, yansı benim' yok. Ornekler çözü- lecektir. Bir elmanın yansı senin yarısı benim olma- yacaktır. Kavga ilk ısırıkta toplanacaktır. Kutsal kıtaptaki elmanın kavgası bütününe yöne- lecektir. Kavga, ısırık kavgası değil; sağlıklı, kırmızı, iştah kabartan kızıl elma kavgası olacaktır. Ziya Gökalp'ın özlenen kızıl elması olacaktır. Itti- hatçılar bu elma peşinde yıllarca koşmamış mıdır? Eski bir Ittıhatçı hayali. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/SSCB'detutuk- lu kamplan sıste- mı... "Mavıye ça- lar gözlenn / Yan- gın mâvisıre / Rüzgarda " (AhmedArif). 2/ Alyuvar. 3/ Müs- lüman ülkelerde oturan Yunan asıl- lı kimse... Utanç duyma. . Bir soru ekı. 4/ "Yanlar, yönler" anlamın- da eski sözcük... Bir alaşımdaki madenlerın ergıme derecesi farkından yararlanarak bunlan bırbirin- den ayırma işlemi. 5/ II. Dünya Savaşı'nın en önemli çarpışmalanna sahne olmuş bir Japon adası. 6/Bir tür sağ- lam ve yumuşak dana ya da öküz densı. 7/ Çok sevılen kimse ya da şey... Ince kum ve çımentoyla yapılan düz- gün döşeme sıvası. 8/ Gızlı görevlı... Sık gözlü ağ. 9/ Ge- lecek... Dır. adamlannın simgesi sayılan başlık. YUK'VRID.'VNAŞAĞIYA: 1/Engel,perde. 2/Aynıkökten çıkan ve bir reis başkanlığında yaşayan aıleler topluluğu... tlgeç. 3/ Göllen ınceleyen bılim dalı. 4/ Ali Özgenhırk'ün yönettiği bir film... Birpamuk cinsi. 5/Kurşunkalemı ve kı- mı aygıt parçalannın yapımında kullanılan doğal karbon... Nikelın simgesi. â/Müstahkem yer... Duvar içinde bırakı- lan oyuk bölüm. 7/ Bir kürk hayvanı... Ağzı genış tek kulp- lu sukabı. 8/Kütahya'nın bırilçesı... Bir topu raketle ya da sopayla bir yere atmaya dayanan oyun. 9/ Anlaşma, uyuş- ma... Bir nota. KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NDAN DosyaNo: 1995 '53 Davalı: S.S. Tayfun 86 Konut Yapı Kooperatifî Mamak Muhabere Okulu ve Eğitim Merkez Kom. Bıla No. Da- vacı Hasan Sezer vekılı tarafından davalı S.S. Tayfun 86 Konut Yapı Kooperatıfi aleyhine. Yapı Kredi Banİcası Eş- refpaşa şubesine ait 617800 sen nolu 240. 000.000.- TL'lık çekten dolayı borçlu olmadıklannm tespiti ve çek ıptali talebıyle açılan davanın duruşmasında; Davalı S. S. Tayfun 86 Konut Yapı Kooperatıff nin adresıne çıkanlan teblıgat bila teblığ ıade edilmış olup, yeni adresı tespit edı- lemediğınden, mahkemece ılanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Karar gereğince duruşmanın atılı bulun- duğu 13.2. 1996 günü saat 09.30'da davalı S. S. Tayfun 86 Konut Yapı Kooperanfi'nın yetkılılerinin mahkeme- mizde hazır bulunması, duruşmaya gelmedıkleri takdir- de HUMK'nin 3156 S.Y. ile değişik 213 2. maddesi gereğince yargılamaya yokluklannda devam olunacağı hususu, davetiye yerine kaim olmak üzere işbu ilan teb- liğolunur. 16.1.1996 Basın: 67606 FİNİKE İCRA TETKİK MERCİİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1995/11 , Karar No: 1995/48 Davacı: Servet Ay, Finike Sahılkent kasabası Kum. Mah.den. Vekılı: Av. Hamdı Ertaş ve Av. I. Nun Ertaş, Finike Davalı: Mustafa Öztaş, Finike Sahilkent kasaba- sı, Kum. Mah. Sahilyolu Sı Oteli. Finike Dava: Tahliye Dava tanhı: 27.3.1995 Karar tarıhi: 24.10.1995 Hüküm özetı: Davanın kabulüne, davalının Sı Otel'den tahliyesı- ne karar verılmış, bütün aramalara rağmen adresi tespit edilemeyen davah, Finike Sahilkent kasabası Kum Mah.den Mustafa Oztaş'ın bu karann teblıgat yerine ka- im olmak üzere ılanen tebliğınin yapılmasına, İşbu ila- nın yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün ıçensınde tem- yiz edılmedığı takdırde kesinleşmış sayılacağı ılanen teb- İiğ olunur. Basın: 63165
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle