Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLUL 1995 SALI
12 KULTUR
Hedef kesfan: Genç sanatçı adaylaıı YAZI ODASI
CANANBEYKAL
Eylül ayı içinde yine Istanbul Sanat
Fuan gündeme gelecek. Fuar bır galeri-
ler etkinlığidir \e benı, açık söylemeli-
yim ki burada sunulan sanat pek fazla il-
gilendirmıyor, yıne de bir ucundan fuar
beni bu yıl da yakalamış bulunuyor. Ne-
yi ile yakaladı? Birincısi; tzmır Galeri
Şantıye'nin. fuara. benim de aralannda
bulunduğum 10 kadar sanatçmın açtığı
kişisel sergilerinın video, foto ve basılı
yayını ile katılmak istemesiyle. ikincısi;
fuar sırasında Türk resmi üzerine yapı-
lacak bır panelde konuşmacı olacağım-
la. üçüncüsü ve de en önemlısi; fuar kap-
samında gerçekleştırilmesı planlanmış
olan genç ressam yanşması ile ilgüendi-
nyor.
Genç ressam yanşması henüz sanat
okullannda öğrenci olan sanatçı aday
adaşlanna açık bir yanşma olacak. Bu
yanşma neden yapılıyor? 1leri sürülen
bütün iyi niyetli düşünceler bir yana,
böylesi bir yanşmanın fuar gibi gale-
ricilerin, yani sanat pazannın patronlan-
nın at koşturduğu bir etkinlikte ve de jü-
risinin fuaryönetımınde bulunan beş ga-
teri patronundan ya da yöneticisınden
oluşması, hedeflenen kesimin yaşlannın
giderek küçülmesi. I. Genç Etkinlik 'Sı-
nıriarveÖtesi' sırasında konuştuğum ga-
lericılerin ve genç sanatçılann geleceğin
sanatı ve sanat marketi üzerine düşünce-
lerinde yansıyanlar bu iyi niyetlerin öte-
(erini görmemiz gerektiğini düşündürtü-
yor.
I. Genç Etkinlik sırasında bazı galeri-
cilerbu kuşağın kendileri için 'kayıpku-
şak' olduğunu söylemışlerdi. Çünkü bu
genç sanatçılar market için bir şey üret-
mek yenne enstalasyonlara ve üç boyut-
hı kanşık teknikle gerçekleştırilmiş sa-
nat anlayışına yönelmişlerdi. Genç sa-
natçılann en yeteneklilerinin böylesi bir
sanata yönelmış olması, geriye, yani tab-
lo tacirlerine gelecek için bir şey vaat et-
mıyordu. Hattabuetkinlikleilgiliolarak
yazdığım yazıda şöyle dıyordum. "Se-
vinçle gözİedigim şey beni 80'li yiJlann
bile ötesine götürii>or, sanat pazannın
sanatçıvı ve sanat yapıtını ne hale koya-
cagı üzerine gençlik coşkusuy la yazdığım
döncnılere.. Şinıdi gtirüvorrm kl r»ı genç-
lere sırnaşık hiçbir esnaf zihnivetli sanat
taciri yaklaşamayacak; çünkü onlarda
satacağı bir şe> bulamayacak. Bu gençlik
benim için büyüyen ekinler gibi. Sanat
pazannın bütün entrikacı. sanat yapıtını
ho>Tat elk'riyle hırpalamaktan sakınma-
yan tacirierinin geleceğe yönelik açgözlü-
lüğüne bir dinamit lokumu sunuvorlar.
Sanat pazarındaki esnafın sanat adına
G
ençleri bu rekabet ortamından çekip çıkarmamız, yaratacaklan sanatın
marketin çarkı için değil, ülkenin sanatı adına yaratılması gerektiği bilincini
vermeliyiz. Sanat tarihi, hiç kuşkusuz marketin sunduklan dışında yazılıyor.
para yutan boğazlanna bir tıkaç sokulu-
yor. Buna ben TİYAP'ta geleceğin sa-
natçtsı olacak 240 gencin etkinliğinde ta-
nıklık ediyorum. Bu gençlere sahte sanat
patronlannın vaat edebilecekleri hiçbir
şey yok. Marketin kurnazlıklanyla, iki-
viizlü ve valan dolu ilişkilerhle sürdür-
mekzonında kalacakian bir sanattan ya-
na değiDer. Geleceğin sanatı hiç kuşkusuz
bütün bu yozUişkilerinötesinde, bu sınır-
lamalann ötesinde gerçekleşecek*
Galericilere göre 'kayıp kuşak'
Benim bu sözlenmin doğruluğunu yıl-
ların deneyimli bır ga'ericisi. ünlü bir
tablo tacınmız üe elbette gormuş *^'LJ-
yıp kuşak' deyimını kendileri açısından
haklı olarak kullanmıştı. Şimdi hedefle-
nen kesim bu kayıp kuşaktan sonraki ku-
şaktır, sanatçı aday adaylandır.
Türkiye'nın genç nüfusu zaten herko-
nuda hedeflenen kesimdir. Oy için, as-
kerlik için, moda ve reklamcılık için ol-
duğu kadar fuhuş. terör ve uyuşturucu
için de bu kesım hedeflenmektedir
Hele geleceğin şenata dayalı devletı
için çok daha küçük yaşlardakı kesim
hedeflenmektedir. Bunu herkes biliyor,
görüyor. ama bazılan susuyor. Bu iğrenç
sistemın içinde sağduyuyla görülebilen
her şeyi zaman zaman eleştirenler oldu-
ğu halde çıfte standartlı davranış biçimı-
mizaym sistemin iğrenç ilişkilerçembe-
rinden çıkmak yerine. bu çarkın içinde
kalarak kişisel çıkarlannı sağlamayı yeğ-
liyor.
Benim gördüğüm odur ki: fuarın kap-
samında gerçekleştırilmesı planlanan
genç ressam yanşması baştan yanlıştır.
Çaiıkü ülkemızin genç sanatçı adaylan-
nın gereksınımı olan. özgürce diledıkle-
n ve çağdaş olan sanatı deneyebılecek-
leri bir sanatı yaratmak için. deneme-sı-
nama alanlannın oluşmasinı sağlamamız
gerektiğini öteden berı vurgulamakta-
yım. Bunu gerçekleştıremezsek eğer, ül-
kenın gelecekteki sanatının venmlı bı-
çımde yeşermesının yollannı tıkamış
oluruz Gençlerı bu rekabet ortamından
çekıpçıkarmamız, yaratacaklan sanatın
marketin çarkı için değil. ülkenin sanatı
adına yaratılması gerektiği bilincini v er-
melıyiz. Sanat tarihi. hiç kuşkusuz mar-
ketin sunduklan dışında yazılıyor. Doy-
mak bılmez ve yeteneksız ressamlann
süprüntü yapıtlanyla doldurduklan bu
pazar içinde tüm hıyerarşik değerlen al-
tüst eden baş sorumİular hiç kuşkusuz es-
naf zıhniyetli tablo tacırleridir.
Esnaf züıniyetli tablo tacirleri
Ülkemizin tablo tacirierinin, Batfyla
kıyaslanıp da bır AmbroiseVoftard ya da
bırHenry Kahnvveiler olduğunu ileri sür-
meyelım. Bu adamlar bir Cezanne resmi
ya da bır Picasso karşısında elleri tıtreye-
rek. yüreklen hoplayarak saygıyla yak-
laşmayı bılen alçakgönüllü insanlardı.
Kahnweiler şöyle diyordu. "*Büyük tacir-
leri yaratanlar, büyük ressamlardır" ve
bir şey daha söylemek gereğinı duyuyor-
du: "Herkes resimden anlamaz, resim
karşısında duyariı olma yeteneği her in-
sanda yoktur."
Sımdı sorarım. 'kayıp kuşak' sonrası
bir gençlıği hedefleyen market ve pat-
ronlan ve galericılenmiz kendilerinin re-
sımfiyatlannıbelırlemeyı.pıyasadatab-
lolara eder bıçmeyi bilıyorlar dıye -kal-
dı ki bu da tartışmalıdır- sanat duyarlığı-
na sahip olduklannı ya da resimden an-
ladıklannı da mı ıddıa ediyorlar ki tümü
birden "'Paravıverendüdüğüçalar" di-
yerek kendılerini jürı olarak atarruşlar-
dır?
Bizım market işleriyle ilgimiz yok. bu
elbette galencilerin \e tablo tacirierinin
işidir. Onlann bu alanda işlerinin erbabı
olmalan ve ülkede sağlıklı bıçimde bu
endüstrinin. bu ışkolunun altyapısını
oluşturmalan gerekmektedir Hepsibili-
yorlar ki galerici olmak için eğitım alma-
nıza gerek yoktur.
Ögrenimsiz-eğıtimsız mesleklerden
bıridir galericılik. Içlerinde elbette baş-
ka dallann yüksek öğrenimıni görmüş
kişiler vardır ve yine içlerinde belli bir
çizgiyi. bellı nskler alarak sürdürenler
de bulunmaktadır.
Tıpkı marketin tüm koşullannı payla-
şan yeteneklı-yeteneksız, ıyı-kötü bir sü-
rü ressam oldu gibi Benhiyerarşıleribe-
lirleyen bırtutumdan yanayım, marketin
patronlan tüm hıyerarşik değerlen altüst
etseler bıle. Ancak belırttığım gibi hep-
si biliyor ki bulaşık yıkamaktan bıkmış
herhangi bır hanım ya da beyaz eşya sa-
tan herhangi bir esnaf bır gün galerici
olarak karşımıza çıkıv enr. hatta bıraz tat-
lıdil. biraz sırnaşıklık gerekırse vatan.
millet. Sakarya. lıberalızm. demokrasi.
özelleştirme. hatta eski solculuk terane-
leri bile gün gelir bu alanda çevre kur-
makiçın ışeyararherkesı. hiyerarşık es-
tetik ve etik değerleri yıkıp yakarak ezip
geçenler olur
Bu ezip geçışte elbette öncelikle etik
yozlaştınhp yıkılır ve sanatın etik değe-
ri yıkıldığında'kaçınılmaz olarak estetik
değerler de yıkılmak ve yozlaşmak zo-
runda kalır. Ülkenin sanatında kültürel
ve sanatsal misyon \ e erk biline ki sade-
ce yaratıcılannındır. Geçenlerde birdos-
tumun verdiği Koçi Be> Risalesi"ni ın-
celedım. Osmanlı Imparatorluğu'ndade-
jenere olan devlet teşkilatı. toplum yapı-
sı ve hiyerarşiler üzerine yaptığı ıncele-
meyı padişaha raporla sunma ve çözüm-
ler önerme cesaretini göstermiş olan Ko-
çi Bey şöyle diyordu, "Kapıkulu kapu-
da. tımar erbabı tımarlannda oturup.
başka yerierde olmasınlar- işi erbabına
vermelL. Eğer rtaya ata binip labç kuşan-
maya alışırsa o lezzet dimağında yeıieşip
tekrar raivvet olamaz«"
Sibel Erarslan
RP'yi
sorguluyor
Kültür Servisi- "Kadınlara mahsus
gazete**Pazartesrnın6. sayısıçıktı Ga-
zetede. eski Refah Partısı tstanbul K.a-
dın Komısyonu Başkanı Sibel Erars-
lan'la bir söyleşi yer alıyor. Refah Par-
tisi'nın beledıye seçimlerinde propo-
ganda etkinlıklennı yürüten Sibel
Erarslan, seçimlerden sonra görevın-
den uzaklaştınlmasından yakınıyor. Pa-
zartesi'nin sayfalannda yer
v
erdiği bir
diğer konu da Pekın'de düzenlenen
Dünya Kadın Kongresi ne giderken ts-
tanbul'a da uğrayan Banş Treni. Dün-
yanın 42 ülkesinden 250 kadın^olcu-
yu taşıyan Banş Trenı. Banş ve Ozgür-
İûk tçin LHuslararası Kadın Birliğinın
bir etkınliği. Pazartesi. Dünya Kadın
Kongresi yolcularının Istanbul'da ge-
çirdiği 20 saati anlatıyor. Ilerleyen say-
falar. Slovenya'da kadınlara yönelik
uluslararası yaz kampı, Kürt kadınlara
yönelik tacizler. Ankara'da kurulan Ka-
dın Dayanışma Nakfı gibi konulara ay-
nlmış. Kadınlara yönelik dünyadan ha-
berler. "Sezen Aksu üzerine subjektif
bir yazı", erkekler için doğum kontro-
lü... ise Pazartesi'nın ilgi çekici konu-
lan arasında yer alıyor.
Monografi
kitapları
Küitür Servisi - Enlem 80 Yayınevi
tarafından hazırlanan Çağdaş Türk
Plastik Sanatlan yayın dizisi kapsamın-
da "Sanatçı MonografîlerT projesınin
ilk 6 kitabı Türkçe - Ingilizce olarak ya-
yımlandı. Kültür Bakanlığı'nca da
onaylanıp desteklenen bu projenin ama-
cı, Türkiye'nın çağdaş kültür ve sanat
alanındaki özgün sanatçı kişiliklerini
ulusal ve uluslararası sanat platformla-
nnda tanıtmak.
Çağdaş Türk Plastik Sanatlan yayın
dizisınin ilk bölümü olarak 1995 yılın-
da yayına giren bu monografi kitapla-
nnın sanatçılan; Zeki Faik İzer, Sabri
Berkel, trol Akyavaş, Mürşide İçmeli.
Ergin Inan ve Halil Akdeniz Kitapla-
nn metinlerini: Zeki Faık tzer'i. Adnan
Ttırani: Sabri Berkel ve Erol Akyavaş'ı,
JakN. Erzen: Mürşide lçmelı'yi. Zey-
nep \asa - Yaman; Ergin inan'ı, Meh-
met Ergüven; Halıl Akdenız"i. Hasan
Bülent Kahraman yazdı ve değerlen-
dirdı. Türkçeden Ingihzceye çeviriler
Fred Stark tarafından yapıldı.
Editörlüğünü ve genel sanat yönet-
menliğini Prof. Dr. Halil Akdeniz'in
yaptığı bu dizınin, ilk 6 kitaplık bölü-
münden sonra ikınci 6 kitaplık bölümü-
nün 1996 da. üçüncü 6 kitaplık bölü-
münün 1997'de yayına hazırlanması
planlandı. Projenin iİenki aşamalannda
kitaplann Almanca v e Fransızca basım-
lannın yayımlanması düşünülüyor. Her
biri; 192 sayfa (31 x 24 cm), 170 gr mat
kuşe kâğıda renkli ofset baskıdan olu-
şan ve en yeni teknolojinin olanaklan
kullanılarak hazırlanan bu sanat kitap-
lan, gelecek kuşaklara bırakılabilecek
değerli birer kültür miras niteliğinı
taşıyor.
'Zeyrek'i Kurtarma Projesi'ni başlatan Fatih Belediye Başkanı Sadettin Tantan:
Halk, kendi kültürünü sahiplenmeli
TANERGEZER
Bizans ve Osmanlı mimansının değer-
li ve seçkin ömeklenni banndıran ZevTek.
Fatıh Beledıyesi tarafından "Zeyrek'i
Kurtarma Projesi'' kapsamında restore
ediliyor. Proje. çok eski bir tarihe sahip
Zeyrek'i kurtanp sosyal kültürel ve eko-
nomik açıdan bir hareketlilik yaratmayı
amaçlıyor.
Bölge, eski evler hakkında yapılan araş-
ttrmalardan ve tarihçelerinın tespitinden
sonra turizm işletmeleri, kültür evlen,öğ-
rencı yurtlan gıbı kamu hızmetleri. kül-
türel faaliyetler ve gelır getirici tesısler ile
canlandınlarak kültürel mıras korunacak.
Zeyrek evlerini kurtarma projesi hak-
kında konuştuğumuz Fatih Belediye Baş-
kanı Sadettin Tantan. ınsanlann kendi
kültür ve tarihlerine sahip çıkması gerek-
tiğini, bu bilincin yaratılmasının gerekli-
liğini söylüyor. Tantan'a göre projenin
amacı; tarihi mırasın devamlılıgını sağla-
mak:
~Z«vTek. Bizans döneminin çok önem-
li kültürel varhklannı banndıran, İstan-
bul'un fethinden sonra da Türklerin yer-
leşimine açılan ilk yerierden birisi olan bir
tarih hazinesi. İdealimiz. harap halde bu-
lunan değerii tarihsel varlıklan aktif hale
dönüştürüp devamlıük addeden bir sistem
içerisindc kuUamlabilir bir hale gerirmek
ve geliştirmek.
Aynca bu çahşmalann getireceği ekono-
mik ve sosval favdalar savesinde kötü du-
rumda bulunan bölgenin ve fakir bölge
halkının bir refaha ulaşacağını da düşünü-
yonız.
Şu anda vıkılmış ve terk edilmiş halde
bulunan, bu tarih haanesini vaşanabilir
halegetirebilmekiçin "Sizin de Bır Çıvi-
niz Olsun" sloganıvla bir kampanya baş-
lattık. Kamuovunun dikkatirıi bölgeye çe-
kerek kültüriin devamulığının sözde kal-
maması gerektiğinL ey ieme geçmenin şart
olduğunu göstermek istedik.
Bölge, Türklerin olduğu kadar, Bi-
zans döneminin de çok değerli kültür
hazinelerini barındırıyor. Tarih ve kül-
türü bir bütün olarak değerlendirip ta-
mamına sahip çıkıyoruz ve bunları gün
ışığına çıkanp korunıayı amaçlıvoruz.
Bu amaçla, bölgedeki yapıların tarihçe-
leri teker teker çıkanîdı. Şu an için 104
ev belirlenerek koruma kapsamına
ahndı."
Sanat, kültür ve tanhi mekânlann iç içe
olduğu zaman kültür alışverişleri ve etkı-
leşimin yoğunlaştığını söyleyen Tantan"a
göre bu, hem maddı hem manevı yararlar
sağlar:
"Düzenleyeceğimiz mekânlar icerisin-
de sanatçılar için de olanaklar sağladık.
Ressamlann, el sanatianyla uğraşan in-
sanlann çalışabileceği yerler yapacağız.
Onlara sanatlannı vapmaolanağı vermek
ve ekonomik açıdan desteklemek istiyo-
ruz. Çünkü bir sanatçı ekonomik ka>gılar
taşımaya başladıkça sanattan uzaklaşır."
Henüz ışın başında olduklannı söyle-
yen Jantan, bılgısizlikten yakınıyor
"Öncelikle insanlann projevi benimse-
yip, kendi kültürierine sahip çıkmalannı
istedik. Uzunca bir zamandır altv apı oluş-
turmakla meşgulüz. Zamanunız insanla-
ölgedeki yapılann tarihçelerinin teker teker
çıkanldığım ve şu anda 104 evin belirlenerek
koruma kapsamına alındığını belirten Fatih Belediye
Başkanı Sadettin Tantan, öncelikle insanlann projeyi
benimseyip, kendi kültürierine sahip çıkmalannı istiyor.
ra bunun ne kadar önemli bir proje oldu-
ğunu anlatmakla geçti. İnsanlara kendi ta-
rihlerini anlatıp, sahip çıkmalan için uğ-
raş verivoruz. Bölgenin emanter çauşma-
lan vapıldı. Evlerin sahiplemle görüşüp.
bünıkratik engelleri aşmak için girişim-
lerde bulunduk"
Beledıyenin kaynaklannın yeterli ol-
madığını belirten Tantan. projeyi kendi
özkaynaklan ve halkın desteğiyle gerçek-
leştirmek ıstıyor
•* Kendi kısıtlı olanaklanmızla birkaç
restorasyon çalışması v aptıL Bir vakıf ku-
nıldu. Bu vakıf savesinde insanlarda kül-
türierine sahip çıkma bilincini oluşturma-
yı ve kaynak yaratmavı amaçlıvoruz. Ba-
zı projeİeri bu vakıf gerçekleştirecek. Kül-
tür Bakanlığı aracılığıyla projevi UNES-
CO'v a da gönderdik, ama bizim asıl ama-
cımız dış kaynaklarla ya da devlet deste-
ğiyle değil, halkın kendi kültürünü sahip-
lenmesiyle gerçekleştirmek.
Bizans ve Osmanlı kültürü karışımı
Zeyrek. Sarayburnu. Halıç ve BoğazıçTnın
eşsız manzarasıntn gözler önüne senldiğı
Istanbul Surıçı alanında. Bizans ve Osmanlı
kültürlerinın birbınne kanştığı tanhi bir
yerleşım alanı. Bizans ve Osmanlılann
kamu binaları. kiliseleri. samıçlan. camı ve
çeşmeleriyle bütünüyle bır anıt eseri olan
bölge 1453 yılındakı Istanbul'un fethinden
sonra Türklerin iskânına açılan ilk
bölg^rden birisi olma özellığine de sahip.
Ancak günümüzde bakımsızlık içerisinde
ve bu süreç devam ederse >ok olma
tehlikesiyle karşı karşıya. Daha onceleri
Haliç kıyısında çıkan yangınlarla zarar
gören Zeyrek. özellikle 1833 ve 1908 tarihlı
Çırçır yangınlan ile büyük ölçüde tahnp
oldu. 1968 yılında İTL tarafından
başlatılan çalışmalar sonrasında bölge,
1975 yılında koruma altına alındı. 1980
yılında da koruma kapsamı genişletilerek
bütün Zeyrek koruma kapsamına girdi.
Kültür eserleri bakımından oldukça zengın
olan bölgenin kültür hazinesi, bu projevle
kurtanhp korunacak.
Bölge hallundan koşullu bır şekılde
devraldığımız tarihi bınalann bir kısmını
dıspansergibi kamu hizmeti yapan yerler
olarak duzenlerken bır kısmında da resto-
ran. cafe gibi gelır getirici ışletmeler aça-
cağız. Kaynak bulundukça oradaki bütün
tarihi varlıklar restore edilip gün ışığına
çıkacak." Tantan, bu projeden rahatsız
olanlann da olduğunu. ancak kendilerini
engellemeyeceğıni söylüyor.
"Kamuov undan. medyadan son derece
: ohımlu tepkiler aldık. Kültür
Bakanlığı'nın da tepkisi olum-
lu oldu. Tabii birtakım olum-
suztepkilerde oluyor. Rant pe-
şinde koşanlar. çıkaıian zede-
lenenler tepki gösterdiler.
Biz çıkar peşinde koşmadı-
ğımız. kültürü n dev amını sağ-
lamayı amaçladığınuz için
bunlar bizi engellemeyecek.
Biz bu projenin örnek olmasn
nı istiyoruz. Cibali, Küçük
Mustafa Paşa, Ayvansarav ve
benzeri birçok semtte de bu
çahşmalann yapüabilmesi ve
kültür varlıklanmızın koru-
nabilmesi için öncü olmak is-
tivonız."
SELİM İLERİ
Rauf Mutluay'ı Hatırlamak
Cumhuriyet'in roman soruşturmasına gönderilmiş
yanıtları ilgiyle okudum. Türk romanının ne ölçüde
eleştirildiği, incelendiği konusunda değişik görüşler
birbirini izledı.
Yanıtlarda adı anılmış eleştırmenlerın, ıncelemeci-
lerin çabalan elbette yadsınamaz. Bununla birlikte
Türk romanının hangi kapsamda değerlendirilebildi-
ği, sanırım, pek aydınlanmadı.
Türk edebiyatında iz sürmüş bır eleştırmenin adı ise
hemen hiç anılmadı: Rauf Mutluay'dan söz açmak
ıstiyorum. Mutluay'ı kadırbıhr Tank Dursun K. andı.
Anılmayan başka adlar da söz konusu. Ama Rauf
Bey, Atatürk Erkek Lısesı'nde, son sınıfta öğretme-
nimdi. Belki bu nedenle burukluk duydum. Onun yaz-
mış olduğu XIX. Yüzyıl Türk Edebıyatı 'nı (1970) saat-
lerce karıştırdım. Bu inceleme, bence, Rauf Mutlu-
ay'ın en özlü çalışmasıdır.
Birinci sayfasında git git siiinmiş mürekkeple şun-
lar yazılmış bana: "Selim lleri'ye ! Herzamanki güzel
umutlarta sevgı... I 22.IV.1970". Galiba Meydan La-
rousse'un Cağaloğlu'ndaki yönetim yerinde imzalan-
mıştı.
fanzimat ve Servetifünun edebiyatlarını genel bir
perspektiften değerlendiren Rauf Mutluay, Tanpınar
ve bir ölçüde de Mehmet Kaplan yordamlarında iz
sürerek. Türk romanının başlangıcı, yol alışı konu-
sunda ilginç saptayımlarda bulunmuştur. Andığım ki-
tap. dönem edebiyatlarını bütün türlerinde ırdeler,
ama romana da yabana atılmayacak sayfalar ayırmış-
tır.
Tanpınar'ın yorumladığı Ahmet Mithat Efendi, ro-
man arayışı içinde bır Osmanlı yazarıdır. Emegine
saygı duyulur, gelgelelım başansından kuşkulanılır.
Tanpınar. edebi değerı tek ölçüt saymıştır. Rauf Mut-
luay, geçen zamanın sağladığı yeni yorum ımkânıyla
Ahmet Mithat Efendi'ye daha değişik bir açıdan yak-
laşmıştır: Tarihi ve toplumsal ortamı ıçindeki Ahmet
Mithat Efendi:
"Kör inanışlan, ilkel âdetleh eleştırmek, iyi buldu-
ğu Batı usullerine okuyucularını alıştırmak, gerekli
bilgileri sağlamak ve 'hem eğlenmek, hem öğren-
mek' amacına hizmet için bütün ımkânlan kullanır. (...)
Yanm yüzyıla yaklaşan yazarlık hayatında yetiştırdiği
okuyucu ile birlikte yürür."
Özellikle ikınci cümle, yalnız Ahmet Mithat Efendi'yi
özlü biçimde yorumlamakla kalmıyor, Türk romanının
doguş macerasındakı en önemli meseleyı gündeme
getiriyor. İlk romancılarımız bır yandan da roman oku-
ru yetiştirmek durumundaydılar. Türk romanının ge-
leneği var mı, yok mu sorularının ötesinde. romancıy-
la okurun birlikte yol aldığı bir romancılık çabası baş-
lı başına inceleme konusu sayılmalıdır.
Ama gelenekten değil, hocam Mutluay'dan söz aç-
mak ıstiyordum.
Sınıfagirdiğınde büyük heyecan duyardım. Edebi-
yatı her toplumsal kesimden, her anlayışta öğrenci-
ye sevdirecek yetenekte ve zaten sevdiren bir öğret-
mendi. Ders kıtaplarının resmi elbiseli metinlerini bir-
den bire hayatın ortasına fırlatıp atar, dahası, en eski
metinleri bile gündeş kılardı.
Dıvan şiirini bir aruz çıkmazı olarak göstermemiş,
kültür tarihimizin odaklarına çekip götümnüştü. Ede-
biyata yatkınlığı olmayan öğrencıye, hiç olmazsa, ki-
tap okuma alışkanlığı edindiriyor, okumanın yarınımı-
za ufuk açacağını kavratmaya çalışıyordu. Burrfarı
şimdi hep özlemle hatırlıyorum. Onun ders saatleri on
sekiz yaşımın mutluluklan arasındadır.
Haziran 1968'de liseyi bıtirdim. Ama Fransızca öğ-
retmenim Vedat Günyol'la olduğu gibi, Mutluay'la
öğretmen-öğrenci ilişkım sona ermedi. Öğrencinin
tsyankârlıklan oluyor; doğal karşılanmalı. Modern dü-
şünceye o kadar açık Günyol, elbette daha çekiciy-
di benim için. Gelenekçi sayılabilecek Mutluay'ın yar-
gılanna, uyarılarına küstüğüm olmuştur.
Edebiyatın bır bilgi ve birikim sanatı olduğunu ileri
sürer, genç yazarların yeteneklerine belki güvenir,
ama gelecekteki bırikimlerini beklemeyi yeğlerdi.
Itiraf edeyim ki, Mutluay'la edebiyat beğenilerimiz
pek uyuşmamıştır. Söz gelimi Kafka'nın önemsiz bir
yazar olduğuna, propagandayla şişinldiğine inanırdı.
Sözgelimi, çok incelikli bır yazar olduğuna inandığım
Leyla Erbil'i çözümleyememiş, eşsiz Gecede'y\, Tu-
hafBir Kadm'\ sevmemişti. Daha birçok örnek vere-
bilirim.
Ne var kı Rauf Mutluay sevdiği yazariara, sevdiği
kitaplara gönül vermiştir. Yıllar yılı bu gazetede o ya-
zarları, o kitaplan büyük bir gönül bağlılığıyla yorum-
ladı. Sevim Burak'ın hikâyesinden yazık ki tat alama-
dı, ama Ortıan Kemal hikâyesinin önemini yeterince
vurguladı.YüzlerceöğrenciyeSaitFaik'i, Ataç'ı.Ke-
mal Tahir'i sevdirmek için didindi. Tuhaftır, Demir
Özlü'ye uzak duruyor, Edip Cansever'den besleni-
yordu. Attilâ llhan'la birlikte Feyyaz Kayacan'dan
datat alınabıleceğı onun ölçütlen dışındaydı.
Türk romanından kişiler üzerine bir dizi yazı hazır-
lıyordu. Sineklı Bakkal'dan Rabia'y\ Fahim Bey ve
S/z'den Fahim Bey'\ yazdı. Çok güzel yazılardı. Ne-
dense gerisini yazmadı.
Lise birıncı ve ıkinci sınıftaki Türk Dili ve Edebiyatı
öğretmenim Bakiye Ramazanoğlu da yetkin bir öğ-
retmendi. Mutluay'la ıkisine şükran borçluyum. Sıra-
dan bır yazar olmuş olabilirim: bu hiç önemli değil.
Ama öğretmenlerım bana edebiyatı çok sevdirdiler;
hiç olmazsa mutlu bir okurum.
Milliyet Sanafın eylül sayısı çıktı
Kültür Servisi - Derginin, bu ayki sayısında, 70 yaşma
basan ünlü şair Attilâ tlhan'a özel bir bölüm
hazırlanrruş. Dergıde, Attilâ llhan 7
0 Yaşında isimli
bölüm içerisinde. "Yazıya Adanmış BırÖmür"
başlıklı yazısı ile Ahmet Oktay. "Sokaklarda Mızıka
Çalan Bir Şiir..." başlıklı yazısı ile Sunay Akın,
"Edebiyat, Hayat Bilgisine Dahildir" başlıklı söyleşisi
ile Zeynep Ankara ve Attilâ tlhan'ın deneme ve
şiirlerinden seçmeler yer alıyor.
Gerçek Sanat'ta bu ay
Kültür Servisi - Gerçek Sanat'ın bu ayki sayısında
Erdoğan Alkan'ın "Fransız Şıirinde Parnasse Okulu"'
yazısı, Yılmaz Çongar'ın "Arabesk" başlıklı yazısı
Cengiz Gündqğdu"nun "Bir Romancınız Vardı" başlıklı
yazısı, Halıd Özkul'un "Avrasyalı Olmak Üzerine"
başlıklı yazısı yer alıyor. ^
İnkilap Kltapevi'nden yeni kitap
Kültür Servisi - İnkilap Kitapevı. Güney California
üniversıtesi profesörlennden felsefe doktoru Leo
Buscaglıa'nın "Sevgı Öyküleri" adlı kıtabını yayımladı.
Sevginın ve sevgi dolu iİişkilerin dinamiği yaptığı
incelemelerle tanınan Buscaglia. "Sevgi Öyküleri" adlı
kitabında Noel üzenne yazdığı birbirinden ayn 7
öyküde sevgi temasını işliyor. Buscaglia, dıni inançlann
farklı olmasının Noel ruhu ve sevgisinin evrenselliğini
engelleyemeyeceğını savunuyor.
KLASİK VE LATİN AMERİKA
DANSLARI KURSU
Yer: Kadıköy Halk Eğitım Merkezi
Tel-345 67 17 '336 12 00
Kavıt: 4-29 Evlül