Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 1995 PERŞEMBE
HABERLER
Teras toplantılarında Alevilik tartışması
Laik tophmı yaratdamadı
S
elçuk: Şimdi bir inancın ne
olursa olsun akıl süzgecin-
den geçmesi lazım. Aklın
süzgecinden geçtiği zaman
da inancın güzel yanları
kalır ve eleştirilmesi gere-
ken yanlan da süzülür. Ama hiçbir za-
man da bir ınsana 'Sen düşüncelerini
aklın sûzgecinden geçir' denemez.
Tarihte din değiştirme dönemleri
çok sancılı olmuştur. Türkler Müslü-
man olmuştur ama, kendi kendilerine
mi olmuştur bu din değişikliği? Yok
canım... Olur mu öyle şey? Egemenler
gelir bastırırlarve zorla insanlan din
degiştirmeye zorlarlar. Hıristiyanlık da
öyle yayılmıştır. Bütün müstemleke-
lerde. Afrika'da Hıristiyanlığın ne işi
var? Misyonerler gidip onlan ikna
ederek mi dinlerini değiştiriyorlar'.'
Yok canım... Ne gezer. Bunun anahtan
sömürgeciliktir. Sömürgecilik gerek
Amerika'da, gerek Afrika'da, gerekse
Asya'da insanlara dinlerini değiştirt-
miştir. Türkiye'de maalesef çok partili
rejimden sonra da mezhep değiştirme
baskılan uygulandı. Alevi köylerinde
caminin ne işi var? Alevı köylerine gi-
dip baskı yapanlar kimdi? Bu ne de-
mokrasiye sığar ne insanlığa sığar ne
çağdaşlığa sığar ne de uygarlığa sığar.
Böyle bir durumda bu tür baskılann
karşısına geçmek insan haklannı sa-
vunmak demektir. tnsanlar inançlann-
da özgürdürler, o inanç ne olursa ol-
sun. Burada bir bölümü ayıralım; Ale-
vilik inancının güzelliği diyeceğim, ya
da Bektaşilik inancının iki kat güzelli-
ği ayn bir olay, biz öyle de bakabiliriz
inanç açısından ama akıl açısından
baktığimız zaman görünen o ki, Türki-
ye'de eğer insan hakları gerçekleşe-
cekse, laiklik gerçekleşecekse, o za-
man Aleviliğin baskı altında kalmasın-
dan kurtulmasını sağlamak gerekiyor.
Bunda tümüyle birleşiyoruz. Tabii bu-
nun sınıfsal açıdan analizi başka bir
yola girer, o apayn bir şey. Benim bu
söylediğim insan haklannın ve aydın-
lanmanın bir gereğidir. Burada sızin
çok olumlu koşullarda yaşadığınız
söylenemez. Sizın yapacağınız. bu ha-
reketin Türkiye'nın genel demokratik
hareketinin içinde ittifaklarla yürütül-
mesi...
Ateş: Ben Tür-
kiye'de işçi sınıfı-
nın yüzde 80'inin
sağcı olduğuna
inanmıyorum.
Alevi kesiminin
yüzde 90'ının
iolcu olduğuna
da inanmıyorum.
Bu tür kendimiz-
den menkul de-
ğerlendirmeler değil de hani ne yapa-
biliriz, nasıl yapmalıyız. nasıl ortak bir
tavır içine girebilıriz? Bunun tartışma-
sınm yapılmasında ve ortak noktalann
sapjanmasında yarar görüyorum
Ozel: Toktamış Hoca'nın son sözle-
rinden yola çıkarak söze başlamak is-
tiyorum. Bugün geldigimiz noktada
Türkiye'de sol hareketin yayılmasıyla
Aleviler gerçekten kendini bu hareke-
tin içinde bulmuş. Elimizde bu konuda
istatistikler yok. ama Alevilenn yüzde
80'i ya da 9O'ı sol düşünceyi benimse-
miş. Günümüzde Aleviler artık Ale\i
olmayan yol arkadaşlarının istediği
kadar değil. kendi değerleri ile kendi-
lerini ifade etmek istiyorlar. Kardeşlik
ve dostluk tamam ama. bizim kardeş-
A L E V !
HAREKETİNİN
DÜNÜ BUGÜNÜ
MİYASE İLKNUR
lığimiz Mahzuni'nin
dediği gibi zindancı ile
mahkûmun kardeşliği-
ne benziyor. Bır tarafta
ibadeti yasaklanmış.
cemevi yasaklanmış.
inanç ve kültür değer-
lerin unutturulmak is-
tenmiş, bir asimilas-
yon politikası yıllardır
uygulanmış ve en so-
nunda da Türk-lslam
sentezi ile üzerine tüy
dikmeye çalışıyorlar.
Şimdi böyle bir yapı-
nın karşısında kardeş-
likten ve banştan nasıl
söz edeceğız. Bız kim-
senin dinine, inancına
karışmıyoruz ama. bi-
rileri eğer din adına Sı-
vas'ta insanlan yakı-
yorsa bu hakaret yal-
nızca Alevilere değil
önce bu ülkede yaşa-
yan Sünni dostlanmıza
da hakarettir. Çünkü
birileri onların adına.
bu olayı yaratıyor. O
yüzden onların bizle-
rin önünde yürümesı
gerekiyor. Bız başın-
dan beri bağımsız Ale-
vi hareketi, ama aynı
zamanda da taraf olan
bağımsız bir Alevi ha-
reketi yaratmaya çah-
şıyoruz. Herhangi bir
siyasi kurumun ve ör-
gütün yan organı ya da
destekçisi gibi değil,
kendi değerleri yle or-
taya çıkıp kendini ifa-
de etmeye çalışan bir
hareket bu. Bizim is-
teklenmız demokrasiy-
le, laiklikle. insan hak-
larıyla çelişiyor mu
ona bakılsın. Bunun yanında devlet
kendi güdümünde bu hareketi götür-
mek istiyor. Gazi olaylannda Türkiye
sallandı. Iç banş gitti geldi ama, Ale-
vi-Sünni kavgası çıkmadı. Türkiye'de
her an yer yerinden oynayabılırdi. Zira
yurtiçinde ve yurtdışındaki Alevilerin
gözü kulağı Gazi'deydi. Işte bu nokta-
da bu yangını söndürecek köklü ön-
lemler yerine devlet din derslerine
Aleviliğe de yer verelim, Diyanet'te
siz de temsil edılın türünden tuzak
ödünler vermeye başladılar. Bu bir tu-
zaktır Alevilere.
Dr.Yaşar Yılmaz (Semah Vakfı Mer-
sin Şube Başkanıi: llhan Sclçuk, laik-
liğin Anadolu'da Alevilenn sayesinde
bal gibi ruttuğundan söz etti. Laik dev-
leti kurarken Aleviler örgütlüydü. Ha-
cı Bektaş'tan bir mesaj gitti Anado-
lu'ya. Binlerce Alevi. Anadolu'nun
\ .
• Kardeşlik ve dostluk tamam ama, bizim
kardeşliğimiz Mahzuni'nin dediği gibi zindancı
ile mahkûmun kardeşliğine benziyor. Bir tarafta
ibadeti yasaklanmış, cemevi yasaklanmış, inanç
ve kültür değerlerin unutturulmak istenmiş, bir
asimilasyon politikası yıllardır uygulanmış ve en
sonunda da Türk-lslam sentezi ile üzerine tüy
dikmeye çalışıyorlar. Biz kimsenin dinine,
inancma karışmıyoruz ama, birileri eğer din adına
Sıvas'ta insanlan yakıyorsa bu hakaret yalnızca
Alevilere değil önce bu ülkede yaşayan Sünni
dostlanmıza da hakarettir.
yacının karşılanması
adına. Bugün yeniden
laik devleti ve toplu-
mu yaratmak söz ko-
nusu olduğunda Ale-
vilerin o geleneksel
köv örgütlülüğünün
yerini kentlı Alevile-
rin oluşturduğu çağ-
daş örgütlenme mode-
li aldı. Keşke biz
Cumhurıyet'le daha
evvel buluşabılseydik.
Aleviler olarak kımli-
ğimiz ve laik-demok-
ratik Türkiye Cumhu-
riyeti adına mücadele
verirken doğal olarak
siyasal bir mücadele
de veriyoruz. Ancak
biz ne zaman siyasal-
laşma diye ağzımızı
açacak olsak 'Işte bak
Alevi partisi kuracak
bunlar' deniyor. He-
men frene basılıyor.
Nedense Alevinin si-
yaseti konuşması parti
kurmasıyla eşdeğer
görülüyor. Bugüne ka-
dar siyasete Sünniler,
Aleviler de önkoşul-
suz destek verdiler.
Birileri Aleviler adına
konuştu. Bugün var
olan bütün partilerin
programlarında, söy-
lemlerinde Alevilik
olmadığına göre be-
nim için hepsi Sünni
partisidir. 'Alevi parti-
si kurulsun' diyen
yok. Programında,
söyleminde Alevilerin
düşüncesi, talepleri,
devrimci-ilerici gele-
neği bulunan bir parti-
nin olmaması da bü-
yük bir eksikliktir. O nedenledir ki.
köktendincilere bu kadar ödün verili-
yor. Biz bunu vurguluyoruz. Az önce
Toktamış Hocam konuşmasında 'Ben
Alevi değilim ama' diye söze başladı.
Nedense Alevi olmadığını özellikle
vurgulama gereği duydu. Sünnilik ko-
nuşulurken kimse Sünni olmadığını
vurgulama gereği duymuyor. ama
Alevilik söz konusuysa. bu. özellikle
vurgulanıyor. Bilen varsın öyle bilsin,
bunda bir sakınca görmemek lazım.
Ateş: Ben Alevi değilim diye tashih
etmek zorunda kalışım bir kimlik be-
lirlemek ıçın değildi. Ben ne kadar
Alevi değilsem. Sünni de değilim.
Yanlış anlaşılmaması için düzeltiyo-
rum.
Atabek: Ben de bir ıki noktaya açık-
lık getirmek istiyorum. Dostlanmızın
Alevi-Bektaşi Temsilciler Meclisi Genel Sekreteri Selahattin Ozet, **Biz
başından beri bağımsı/ Alevi hareketi, ama aynı zamanda da taraf olan
bağunsız bir Alevi hareketi varatmava çahşıyoruz'" diyor. (Fotoğraf: ER-
ZADEERTEM)
kurtuluşu ve Cumhuriyet'in kuruluşu
için kendini yol-
larda buldu.
Cumhuriyet ku-
ruldu, laik devlet
kuruldu ama laik
toplum yaratıla-
madı. Neden
böyle oldu? Çün-
kü yüzlerce yıl
şeriatla yönetildi
bu toplum. Sö-
küp atmak kolay
olmuyor. Yedi
yüz yıllık Alevi örgütlülüğü yetmiş. yıl
kâr payı istemeyen bir ortaklığa girişti
ve kendi nzasıyla Cumhuriyet sağlıklı
otursun diye tekkesini, zaviyesini. ör-
gütlülüğünü sıfırladı. Ama Sünnilik
adına Dıvanet İşleri Başkanlığı kurul-
du. Ne adına'.' Sünni Müslümanın ihti-
duyarlı olması gayet doğal. Benim,
devletin dini eğitim vermesi konusun-
da söylediklerim. din derslerinde Ale-
vilik de öğretilsin de bu mesele kapan-
sın gibisinden zorunlu din eğitimine
muşruluk kazandırmak için değildi.
Sevgili Arif Sağ mesele şurda: denili-
yor kı 'devlet dinini öğretmesin mi
kendi insanına?" Bir kere dinini öğret-
mek devletin görevi değil. Devlet din
eğitimı yaptırmaz ama 'Batılı ülkeler-
de, gelişmiş üikelerde okullarda papaz-
lar gelir, din bilgilerini verir" diycn
olursa ve devleti din eğitımi vermekle
yükümlü sayıyorsa birileri, ben de o
zaman 'Hangi din eğitimi' diye sora-
nm. 'Hangj din eğitimi" sorusunu o ki-
şilerın yanıtlaması lazım. Türkiye'de
din eğıtimınde öğretilen Sünni İslam-
dır. Peki Aleviler, Isaviler. Museviler
var. Belki Budistler var, büyük oranda
dinsizler var. 'Hepsine ayn ayn eğitim
vermeniz gerekir' dediğım zaman da
'bu, devletin işi değil' deniyor bana. Bu
konuşma bir perspektif sunmak için-
dir. alternatiflcri göz önüne sermektir
ki, zaten bizim yapmamız gereken şey
bu monolitik yapıdan, bu tekli taşlaş-
mış yapıdan kurtulmak için insanlan
düşündürebilmektir amaç. Benim söz-
lerimin de amacı, devlet Aleviler için
de din eğitimi yaptırsın ve meseleyi
bitirsin değil. tam tersine, devletin ışi-
nin bu olmadığını anlatmaktı. İşte
Sevgili Arif Sağ. ben bunlan söyledi-
ğim zaman karşımdakinin söyleyecek
fazla da sözü kalmıyor. Bir şeyi daha
düzelteyim: ben Aleviler siyaset yap-
masın demedim. Her hareket siyasetin
içindedir zaten. Bir defa Doktor Yaşar
da bilir ki. siya-
setin içinde ol-
mayan insan da
yoktur, hareket
de. Bir kültür ek-
senini kendisi se-
çer ki, hepiniz
Aleviliğin kendi
ekseni olduğunu
ifade ettinız. Ben
o ekseni bırakıp
da sınıfsal eksen, o ekseni bırakıp da
ulusal eksen oluşturursanız hareketiniz
amacına ulaşmaz. Siyaset elbette ya-
pacaksınız. Elbette ki, faşist ve gerici
bir eksende siyaset yapmayacak. Aksi
takdirde Alevi kimliğinden vazgeç-
mek zorunda kalacak. Sizin söyledik-
lerinizle bizim söylediklerimiz büyük
bir paralellik gösteriyor. Bizim ortak
alanımız ne olacak? Bunu belirlemeli.
Bugün Türkiye'de; Cumhuriyet mi şe-
riatmı. demokrasi mi anti-demokrasi
mi, daha uygar bir dünya mı yoksa
1400 sene önceki dünyanın ortaklığı
mı? Seçimlerimiz buraya geldi. Bura-
da çağdaşlık, demokrasi ve her kültü-
rün kendini ifade etme hakları. insan
haklan bu alanda ortak bir mücadeleyi
yürürtüğümüz zaman öyle sanıyorum
ki. paralellerimiz kendiliöinden ortaya
çıkıyor. Biribirimizi anlamaya çalış-
makta ve işbirliği yapmakta, dayanış-
makta yarar görüyorum. Zaten Alevi
kültüründe var olan cem'in anlamı
"toplanmak. biıieşmek' değil mı?"
Av. Necdet Yıldırım (Hacı Bektaş
Dernekleri Genel Başkan Yardımcısı
ve Hacı Bektaş Vakfı Mersin Şube
Başkanı): Alevi Temsilcileri Mecli-
si'nde yurtiçinde ve dışında onlarca
dernek. ve vakıf yer alıyor.
SÜRECEK
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Niçin Bosna'ya Müdahale?
Hayatın sakin aktığı, düzenli, ama sıkıcı Kuzey
Avrupa'dan Türkiye'ye mi döndünüz yoksa bir
savaşın içine mi düştünüz, kavramakta önce zor-
luk çekiyorsunuz.
Bosna'da savaşa mı girdik, diye düşünüyorsu-
nuz.
Çok şükür hayır!
Rahatlıyorsunuz.
Avrupa'ya, ABD'ye kızgınız.
Birleşmiş Milletler'e ateş püskürüyoruz.
Öfkemizde haklıyız tabii. Çünkü bir soykınma
göz yumuyorlar.
Ama bize de mutlaka öfkemizi dindireceğimiz
bir kurban gerek ya, Tanrı hemen Butros Gali'yi
önümüze sürüyor.
Onu çiğ çiğ yiyoruz!
Beyaz Saray'ın BM'deki bu bir numaralı ada-
mı, sanki Batılı ordulara, BM Banş Gücü'ne, NA-
TO'ya "Sırplara hücum" emri verebilirmiş gibi,
verse bile emir yerine getirilirmiş gibi davranıyo-
ruz.
Dişimiz ancak Gali'ye geçebiliyor.
Bosna için toplanan paralann büyük kısmını ce-
be atan içimizdeki hırsızları ise unutuyoruz...
• • •
Ama, "kol kırılır yen içinde /ca//r"diyerek hırsız-
lan yine bağrımıza gömelim ve bu yazı için tasar-
ladığımız ana konumuzdan sapmayalım biz ge-
ne de: Batı niçin yardım yapmıyor?
Bu sorunun yanıtını herkes biliyor: Çünkü, ABD
ve Avrupa'nın Bosna'da, Kuveyt'teki gibi birinci
derecede savunabileceği ekonomik ve siyasi bir
çıkanyok...
Bırakalım birinci dereceyi, ikinci ve hatta üçün-
cü derecede çıkarı bile yok...
Batılı ülkelerin bugün Bosna'ya müdahalelerini
gerekli ve zorunlu kılacak tek şey, Yeni Dünya
Düzeni dokthninin kendilerine yüklediği zoraki
ahlaki sorumluluklanydı.
Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku'nun bir sistem
olarak çöküşünün ardından, 1990'larda piyasa-
ya sürülen Yeni Dünya Düzeni kavramının özellik-
le alacalı bulacalı yüzünde, insan haklannı, özgür-
lüklerini ve demokrasiyi savunmak yazılıydı. I-
rak'ın işgalinden Kuveyt'i kurtarmak için dünya
çapında düzenlenen askeri harekâtın yüzeydeki
gerekçesi de buydu...
O heyecanla, Somalı'de milyonlann açlıktan öl-
mesini önlemek iddiasıyla BM'ce düzenlenen,
dönemin ikinci uluslararası askeri harekâtı ise fi-
yasko ile bitti. Çünkü bu harekâtın getirisi yoktu,
üstelik can ve mal bakımından pahalıya mal olu-
yordu!...
Böylece, Yeni Dünya Düzeni söyleminde iğreti
duran, tartışılabilir ahlaki sorumluluk da rafa kal-
dınldı...
Ve Yeni Dünya Düzeni kavramı kendi öz temel-
lerine oturdu: Doğnıdan ve dolaylı çıkan olmayan
hiçbir yere askeri müdahalede bulunmamak.
En azından Bosna gibi kendilerine çok pahalı-
ya mal olacak, zor zaferlere kalkışmamak. Ama,
kolay zaferler getirecek girişimleri de cepte tut-
mak... Bugün, ABD'nin ve Avrupa'nın resmi po-
litikası budur.
Hiçbir Batılı ülke, Sırp saldırganlara karşı veya
Balkanlar'da banş uğruna yüz binlerce askerini
yıllarca bölgede tutmaya yanaşmayacaktır.
Savaş Balkanlar'da yayılsa bile kıllannı kıpır-
datmayacaklardır.
Varsın Balkanlılarbirbirieriniyesin, onlarane?!..
Ta ki Balkanlar'daki savaş yüzünden geri kalan
Avrupa'daki istikrar bozuluncaya kadar...
• • •
Eğer Avrupa bugünkü koşullarda Bosna'ya cid-
di bir müdahalede bulunursa, nedeni de, sokak-
taki insanın, yani seçmenin vicdanının, yanı ba-
şındaki vahşet yüzünden artık ciddi bir şekilde ka-
namaya başlaması olacaktır.
Orada sular ne kadar sakin aksa da sonunda
vicdanlann bile bir dayanma gücü olduğunu umut
edelim...
TÎP liderlerinden Uğur Cankoçak, kapitalizmin çözümsüzlüğünün giderek arttığını söylüyor
Çöken aslında sosyalizm değil, uygulaması
M
ehmet Ali Aybar baş-
kanlığında kurulan
Türkiye İşçi Partisi'nde
(TİP) çeşitli kademe-
lerde görev yapan, Sosyalist Devrim
Partisi kuruculanndan. sendikacı
Uğur Cankoçak, dünyada sosyaliz-
min çöktüğü savlannı eleştirerek
"Çöken, sosyalizmin yanhş uygula-
mastdu-" diyor. Dünyada kapitaliz-
min çözümsüzlüğünün gıttikçe arttı-
ğını vurgulayan Cankoçak,
U
2000'li
yıHar bütün dünyada ve özellikle Tür-
Idye'de Marksist solun giiç kazandı-
ğıyıüar olacakür" görüşünü savunu-
yor.
TÛTkiye'de Marksist solun geçmiş-
te çok önemli hatalaryaptığını belir-
ten Cankoçak, "Bugün halk mev-
cut sosyalist partilere değil de Re-
fah gibi bir uç sağ partiye oy vcri-
yorsa bunun nedeni, mevcut sos-
yalist partilerin henüz emekçi hal-
ka güven verememiş olmalarıdır"
görüşünde. Türkiye'de sosyalistlerin
öncelikle Türkiye'nin sorunlannı
önem sırasına göre masanın üzenne
yatınp, herbirine çok ciddi ve geçer-
İi çözümler bulmalan gerektiğini
söyleyen Cankoçak, sorunlan çözer-
ken ise 'palavralara, popülist eğilim-
lere, sloganlara. y uvarlak laflara rağ-
betedilmemesi", 'dayatmacı olunma-
ması've 'bilimsel yöntemlerle, de-
mokratik kurallaria tartışılarak çö-
zümler kaleme alınması gerektiğini'
vurguluyor.
Aybar'la birlikte 'güler yüzlü sos-
yaözm'in savunucusu olan Canko-
çak'a göre Marksist solcular her şey-
den önce kendi birliklerini sağlamak
zorundalar. Sonra da çok akılcı poli-
tikalar izleyip, mevcut sorunlarla il-
gili ciddi çözümleri mutlaka kamu-
oyuna sunmalılar.
"Sosyalist mücadele bugünden ya-
nna kazanılabilecek bir mücadelede-
• Sömürünün olduğu yerde sosyalizm çözüm
olarak. insanhğm umudu olarak her zaman
olacaktır. Burada çöktü denilen, ideoloji veya
insanhğın umudu değil, sosyalizmin yanlış
uygulamasıdır. Bugün literatürde 'reel
sosyalizm' diye adîandınlan Leninist örgüt
modeli ile 1917'de Çarlık Rusyası'nı yıkarak
iktidan ele alan rejim, 70 yıl sonra çöktü.
Aslında bu rejimin sosyalizmle pek ilgisi yok.
İşin içinde bir terslik vardı. Marks'a göre, yani
teoriye göre; sosyalizm insan içindir, bireyin
mutluluğu ve özgürlüğü içindir. Oysa Leninist
modelde insan, sosyalizm içindir.
Dünyada ve Türkiye'de sosyalizmin gelecegi
SOSYALİSTLER
TARTIŞIYOR
SEVİMİfflM
ğildir. Cesarerimiz, akıllı cesareti ok
malıdu-'" diyen Uğur Cankoçak'ın
Türkiye'de ve dün>ada sosyalizmin
gelecegi konusunda görüşleri şöyle:
- Dünyada sosyalizmin çöktüğü
savlanna katılıvor musunuz?
- Sosyalizmin çöktüğü iddialan
yanlış. Sayın Aybar'ın sözleriyle ya-
nıtlayayım: Dünyada sömürü kalktı
mı ki sosyalizm çöksün... Sömürü-
nün olduğu yerde sosyalizm çözüm
olarak. insanlığın umudu olarak her
zaman olacaktır. Burada çöktü deni-
len, ideoloji veya insanlığın umudu
değil, sosyalizmin yanlış uygulama-
sıdır.
Bugün literatürde 'reel sosyalizm'
diye adîandınlan Leninist örgüt mo-
deli ile 1917'deCarlık Rusyası'nı yı-
karak iktidan ele alan rejim. 70 yıl
sonra çöktü. Aslında bu rejimin sos-
yalizmle pek ilgisi yok. İşin içinde bir
terslik vardı. Marks'a göre. yani te-
oriye göre; sosyalizm insan içindir.
bireyin mutluluğu içindir. bireyin öz-
gürlüğü içindir. Oysa Leninist mo-
delde insan. sosyalizm içindir. Bu an-
layış insanları özgürleştirmemiş.
mutlu etmemiş, tam tersine tıpkı ka-
pitalist düzende olduğu gibi bir üre-
tim aracı olarak görmüştür. Işte bu
nedenle de çökmüştür. Çöktüğü de
iyi olmuştur. Sosyalizm ve demokra-
si. madalyonun iki yüzü gibidir. Bir-
birinden ayırt edilemez. Demokrasi-
siz sosyalizm olmaz. Sosyalizmsiz
demokrasi de olmaz.
- Dünyada Marksist hareketlerin
alternatifi olarak milliyetçilik ve kök-
tendincilik gelişiyor, güçleniyor™
- Sovyetler Birliği çökene kadar
dünyada iki süper devletin kurduğu
'dehşet dengesi' vardı. Bu 'denşet
dengesi' dünyada bir düzen sağlamış-
tı. Sovyetler'in çöküşünden sonra
Amerika süper güç olarak tek başına
kaldı. Tek süper güç olarak tüm dün-
yada egemenliğini pekiştirmek isti-
yor. Bunun adına da 'Yeni Dünya Dü-
zeni' diyor. 'Yeni Dünya Düzeni'nin
araçlan ise milliyetçilik ve din. İn-
sanlann dikkatlerinı dinlerine ve mil-
liyetlerine çekerek sınıf savaşını
unutturmak. sömürüyü sürdürmek
istiyorlar. Tabii bunda Sovyetler Bir-
liği'nin 70 yıl boyunca gerek kendi
topraklanndaki gerekse Doğu Avru-
pa ülkelerindeki insanlara uyguladı-
ğı baskı rejiminin de rolü var. Ozgür-
lük ve demokrasi olmadığı için bas-
kı kalkınca insanlar bir kimlik arama-
ya giriştiler
-Dünyada Marksist solun geleceği-
ni nasıl görüyorsunuz?
- Marks bir bilim adamıydı. Eser-
lerini de 150 yıl önce verdi. Marks'ın
sosyal bilimler konusunda düşündü-
ğü ve birtakım bilimsel diyebileceği-
miz bulgulara yöneldiği günlerde te-
mel bilimler. matematik. fizik, biyo-
loji, kimya belli bir düzeydeydi.
Marks eserlerini verirken temel bi-
limlerin düzeyi ile sosyal bilimlere
yaklaşmıştır. Marks'ın eserlerini yaz-
dığı dönemin üzerinden 150 yıl geç-
ti. Temel bilimlerde çok büyük geliş-
meleroldu. Örneğin Marks'ın döne-
mindeki Fızikle, çağımızdaki fizik
neredeyse eskinin reddidir. Marks'ın
şanssızlığı bence Lenin'dedir. 1917
Devrimi'nden sonra hatta bundan da
önce Marksist yorumunu Lenin em-
poze etmiş ve daha sonralan da özel-
likle Stalin döneminde 'Marksist-Le-
ninist' diye bir kavram icat edilerek
Marksizm dondurulmuştur. Dün>a
konjonktürünün de yardımıyla sade-
ce Sovyetler Birliği'nde değil geliş-
miş ülkelerde de Marksizmin geliş-
mesi, geliştirilmesi dondurulmuştur.
Tartışmalar yasaklanmış. dogmalar
hâkim olmuştur. Oysa Marks tam bir
bilim adamı tevazuu içerisinde ken-
di önermeleri için 'biripucu'deyişi-
ni kullanmaktadır. Aslında
Marks'tan sonra gelen bilim adamla-
nnın bu "ip ucu'nu y akalayıp geliştir-
meleri ve çağa uygun hale getirme-
leri gerekirdi. Marksizmin en önem-
li sorunu bence budur. Sovyetler Bir-
liği çöktükten sonra bu dondurma ey-
lemi ortadan kalktı. Şimdi bütün dün-
yada genç bilim adamlan, temel bi-
limlerin yeni verileriyle Marks'ın
'ipucu'ndan yararlanarak çağdaş yo-
rumlar yapacaklardır. Ben buna ina-
nıyorum.
-1960 sonrasında gelişme gösteren
Türk solunun hatalan nelerdir,
Marksist partiler ne gibi yanlışlar
yaptılar?
-Türk solu diye sordunuz. Özellik-
le gazeteniz Cumhuriyet. Türkiye'de
sol diye sosyal demokratlan okuyu-
culanna empoze ediyor. Oysa sosyal
dcmokratlar sol değildir. Sosyal de-
mokratlar kapitalizmi biraz iyileştir-
meye yönelik çalışmalar yaparlar.
Sol deyince akla Marksist sol gelme-
lidir. Marksist sol Türkiye'de çok
önemli hatalar yaptı. Bunlann ilki
Türkiye Komütıist Partisi (TKP)
adındaki partıdir. Türkiye'nin en es-
ki partisi olduğu iddia edilen bu par-
tinin adı var. kendisi yoktur. Sovyet-
ler Birliği'ne bağlı memurlar halin-
de çalışan 5-10 okur-yazardan iba-
rertir. Bu partinin Türk emekçi hal-
kuıaen büyük zaran, sosyalizmi Sov-
yetler'in memurluğu olarak sunmuş
olmasıdır. Türkiye'de Marksist sol ilk
kez 1962 yılında Mehmet Ali Aybar-
başkanlığında kurulan Türkiye İşçi
Partisi (TlP) ile emekçi halkyığınla-
nna ulaşabilmiş, onlan örgiitlemiş ve
bir güç halıne gelmıştir. TlP Türk si-
yasal hayatına ağırlığını kovmaya
başladığı sırada geçmışte TK.P içeri-
sinde bulunmuş olan bazı insanlar,
Stalin in 1948 yılında sömürge ülke-
leri için ileri sürdüğü tez olan Milli
Demokratik Devrim'in (MDD) Tür-
kiye'de de geçerli bir tez olduğunu
ileri sürerek TlP içinde muhalefet
başlatmışlardır. Bu muhalefetin yan-
daş kazanmak için ileri sürdüğü bir
başka tez de seçimle sosyalizmin ik-
tidara gelemeyeceği, bu işin ancak
silahla olacağı tezidir. Ve bu tez. he-
yecanlı gençlik içerisinde etkili ol-
muştur. Aynı süreçte 'asker-sivil zin-
de kuvvetler' tezıyle tttihat Terakki
geleneğine bağlı kimi gazete yazar-
lan Türkiye'de devrimin ordu eliyle
yapılacağını ileri sürmüşler ve ordu
içersindeki ilerici denilen subaylarla
temaslarkurmuşlardı. Bu hareketler
egemen sınıflar ve Amerika için bu-
lunmaz birer nimet olmuş. bunlardan
yararlanılarak Marksist solda bölün-
meler ve yanlış çıkışlar yapılması
sağlanmıştır. Ardından da 1968 yılın-
da Nihat Sargın, Behice Boran, Sadun
Aren üçlüsünün başlattığı ünlü mu-
halefet hareketi vardır. Adını verdi-
ğim bu kişiler sonradan Türkiye Ko-
münist Partisi üyesi olduklannı açık-
lamışlar ve o partinin üst kademele-
rinde görev yapmışlardır. Buradan çı-
kan sonuç; TlP, sadece ABD'nin de-
ğil aynı zamanda Sovyetler'in de is-
temediği birpartidir. Çünkü TİP. ül-
kenin bağımsızlığına kıskançlıkla
bağlı olduğu kadar. ideolojik bağım-
sızlığına da özen göstermiş. Hiçbir
merkeze bağlı olmamıştır. Aynca
Sovyetler Birliği'nin Çekoslovak-
ya'yı ışgal etmesini sert bir dille kı-
namıştır.
Marksist solun hatalan sonucu 12
Mart darbesi rahatlıkla gerçekleştiril-
miş, daha sonra da aynı hatalar sür-
dürüldüğü için 12 Eylül darbesi de
yapılabilmiş ve emekçi halktan dar-
beye karşı bir tepki gelmemiştir.
- Türkiye'de sosyalizmin nkelikle-
ri neler olmalıdır?
-Her ülkenın tanhi, coğrafyası bir-
birinden farklıdır. Bu sosyolojik fark-
lılık elbette politikaya da edci eder.
Bazı temel kavramlar dışında her ül-
kenin demokrat partisi de kapitalist
partisi de sosyal demokrat partisi de
ve tabii sosyalist partisi de diğer ül-
kelerde kendilerine benzeyen parti-
lerden farklı yapılanmalar ve farklı
politikalar izlerler.
Yanı her ülkenin sosyalizmi kendi-
ne özgüdür. Kendi koşullanna göre
biçim alır. Türkiye için de bu böyle-
dir. O nedenle TİP, 'bağunsız Türki-
ye sosyalizmi' kavramını ortaya at-
mıştı. Türkiye Cumhuriyeti. Osman-
lı İmparatorluğu'nun mirası üzerin-
de şekillenmiş. Osmanlı Imparator-
luğu da Selçuklular'ın. Selçuklu-
lar"dan beri gelen bir devlet yapısı
vardır.
Örneğin. o çağlarda tek üretim ara-
cı toprak. toprağın sahibi de Allah'tır.
Allah'ın vekili olan padişah tasarru-
fa sahiptir ve bu tasarrufunu, devle-
te yararhlık gösteren kişilerin toprak-
lan işleyip üretim yapmasını sağla-
mak şeklindekullanır. Mülkiyet yok-
tur. Oysa, Batı'da bunun tam tersidir.
Derebev leri toprağın mülkiyetine sa-
hiptir. Nitekim Marks da bunu açık-
ça söylcr 'Doğu tipi üretim tara' di-
SURECEK