28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 1995 PERŞEMBE HABERLER Teras toplantılarında Alevilik tartışması Laik tophmı yaratdamadı S elçuk: Şimdi bir inancın ne olursa olsun akıl süzgecin- den geçmesi lazım. Aklın süzgecinden geçtiği zaman da inancın güzel yanları kalır ve eleştirilmesi gere- ken yanlan da süzülür. Ama hiçbir za- man da bir ınsana 'Sen düşüncelerini aklın sûzgecinden geçir' denemez. Tarihte din değiştirme dönemleri çok sancılı olmuştur. Türkler Müslü- man olmuştur ama, kendi kendilerine mi olmuştur bu din değişikliği? Yok canım... Olur mu öyle şey? Egemenler gelir bastırırlarve zorla insanlan din degiştirmeye zorlarlar. Hıristiyanlık da öyle yayılmıştır. Bütün müstemleke- lerde. Afrika'da Hıristiyanlığın ne işi var? Misyonerler gidip onlan ikna ederek mi dinlerini değiştiriyorlar'.' Yok canım... Ne gezer. Bunun anahtan sömürgeciliktir. Sömürgecilik gerek Amerika'da, gerek Afrika'da, gerekse Asya'da insanlara dinlerini değiştirt- miştir. Türkiye'de maalesef çok partili rejimden sonra da mezhep değiştirme baskılan uygulandı. Alevi köylerinde caminin ne işi var? Alevı köylerine gi- dip baskı yapanlar kimdi? Bu ne de- mokrasiye sığar ne insanlığa sığar ne çağdaşlığa sığar ne de uygarlığa sığar. Böyle bir durumda bu tür baskılann karşısına geçmek insan haklannı sa- vunmak demektir. tnsanlar inançlann- da özgürdürler, o inanç ne olursa ol- sun. Burada bir bölümü ayıralım; Ale- vilik inancının güzelliği diyeceğim, ya da Bektaşilik inancının iki kat güzelli- ği ayn bir olay, biz öyle de bakabiliriz inanç açısından ama akıl açısından baktığimız zaman görünen o ki, Türki- ye'de eğer insan hakları gerçekleşe- cekse, laiklik gerçekleşecekse, o za- man Aleviliğin baskı altında kalmasın- dan kurtulmasını sağlamak gerekiyor. Bunda tümüyle birleşiyoruz. Tabii bu- nun sınıfsal açıdan analizi başka bir yola girer, o apayn bir şey. Benim bu söylediğim insan haklannın ve aydın- lanmanın bir gereğidir. Burada sızin çok olumlu koşullarda yaşadığınız söylenemez. Sizın yapacağınız. bu ha- reketin Türkiye'nın genel demokratik hareketinin içinde ittifaklarla yürütül- mesi... Ateş: Ben Tür- kiye'de işçi sınıfı- nın yüzde 80'inin sağcı olduğuna inanmıyorum. Alevi kesiminin yüzde 90'ının iolcu olduğuna da inanmıyorum. Bu tür kendimiz- den menkul de- ğerlendirmeler değil de hani ne yapa- biliriz, nasıl yapmalıyız. nasıl ortak bir tavır içine girebilıriz? Bunun tartışma- sınm yapılmasında ve ortak noktalann sapjanmasında yarar görüyorum Ozel: Toktamış Hoca'nın son sözle- rinden yola çıkarak söze başlamak is- tiyorum. Bugün geldigimiz noktada Türkiye'de sol hareketin yayılmasıyla Aleviler gerçekten kendini bu hareke- tin içinde bulmuş. Elimizde bu konuda istatistikler yok. ama Alevilenn yüzde 80'i ya da 9O'ı sol düşünceyi benimse- miş. Günümüzde Aleviler artık Ale\i olmayan yol arkadaşlarının istediği kadar değil. kendi değerleri ile kendi- lerini ifade etmek istiyorlar. Kardeşlik ve dostluk tamam ama. bizim kardeş- A L E V ! HAREKETİNİN DÜNÜ BUGÜNÜ MİYASE İLKNUR lığimiz Mahzuni'nin dediği gibi zindancı ile mahkûmun kardeşliği- ne benziyor. Bır tarafta ibadeti yasaklanmış. cemevi yasaklanmış. inanç ve kültür değer- lerin unutturulmak is- tenmiş, bir asimilas- yon politikası yıllardır uygulanmış ve en so- nunda da Türk-lslam sentezi ile üzerine tüy dikmeye çalışıyorlar. Şimdi böyle bir yapı- nın karşısında kardeş- likten ve banştan nasıl söz edeceğız. Bız kim- senin dinine, inancına karışmıyoruz ama. bi- rileri eğer din adına Sı- vas'ta insanlan yakı- yorsa bu hakaret yal- nızca Alevilere değil önce bu ülkede yaşa- yan Sünni dostlanmıza da hakarettir. Çünkü birileri onların adına. bu olayı yaratıyor. O yüzden onların bizle- rin önünde yürümesı gerekiyor. Bız başın- dan beri bağımsız Ale- vi hareketi, ama aynı zamanda da taraf olan bağımsız bir Alevi ha- reketi yaratmaya çah- şıyoruz. Herhangi bir siyasi kurumun ve ör- gütün yan organı ya da destekçisi gibi değil, kendi değerleri yle or- taya çıkıp kendini ifa- de etmeye çalışan bir hareket bu. Bizim is- teklenmız demokrasiy- le, laiklikle. insan hak- larıyla çelişiyor mu ona bakılsın. Bunun yanında devlet kendi güdümünde bu hareketi götür- mek istiyor. Gazi olaylannda Türkiye sallandı. Iç banş gitti geldi ama, Ale- vi-Sünni kavgası çıkmadı. Türkiye'de her an yer yerinden oynayabılırdi. Zira yurtiçinde ve yurtdışındaki Alevilerin gözü kulağı Gazi'deydi. Işte bu nokta- da bu yangını söndürecek köklü ön- lemler yerine devlet din derslerine Aleviliğe de yer verelim, Diyanet'te siz de temsil edılın türünden tuzak ödünler vermeye başladılar. Bu bir tu- zaktır Alevilere. Dr.Yaşar Yılmaz (Semah Vakfı Mer- sin Şube Başkanıi: llhan Sclçuk, laik- liğin Anadolu'da Alevilenn sayesinde bal gibi ruttuğundan söz etti. Laik dev- leti kurarken Aleviler örgütlüydü. Ha- cı Bektaş'tan bir mesaj gitti Anado- lu'ya. Binlerce Alevi. Anadolu'nun \ . • Kardeşlik ve dostluk tamam ama, bizim kardeşliğimiz Mahzuni'nin dediği gibi zindancı ile mahkûmun kardeşliğine benziyor. Bir tarafta ibadeti yasaklanmış, cemevi yasaklanmış, inanç ve kültür değerlerin unutturulmak istenmiş, bir asimilasyon politikası yıllardır uygulanmış ve en sonunda da Türk-lslam sentezi ile üzerine tüy dikmeye çalışıyorlar. Biz kimsenin dinine, inancma karışmıyoruz ama, birileri eğer din adına Sıvas'ta insanlan yakıyorsa bu hakaret yalnızca Alevilere değil önce bu ülkede yaşayan Sünni dostlanmıza da hakarettir. yacının karşılanması adına. Bugün yeniden laik devleti ve toplu- mu yaratmak söz ko- nusu olduğunda Ale- vilerin o geleneksel köv örgütlülüğünün yerini kentlı Alevile- rin oluşturduğu çağ- daş örgütlenme mode- li aldı. Keşke biz Cumhurıyet'le daha evvel buluşabılseydik. Aleviler olarak kımli- ğimiz ve laik-demok- ratik Türkiye Cumhu- riyeti adına mücadele verirken doğal olarak siyasal bir mücadele de veriyoruz. Ancak biz ne zaman siyasal- laşma diye ağzımızı açacak olsak 'Işte bak Alevi partisi kuracak bunlar' deniyor. He- men frene basılıyor. Nedense Alevinin si- yaseti konuşması parti kurmasıyla eşdeğer görülüyor. Bugüne ka- dar siyasete Sünniler, Aleviler de önkoşul- suz destek verdiler. Birileri Aleviler adına konuştu. Bugün var olan bütün partilerin programlarında, söy- lemlerinde Alevilik olmadığına göre be- nim için hepsi Sünni partisidir. 'Alevi parti- si kurulsun' diyen yok. Programında, söyleminde Alevilerin düşüncesi, talepleri, devrimci-ilerici gele- neği bulunan bir parti- nin olmaması da bü- yük bir eksikliktir. O nedenledir ki. köktendincilere bu kadar ödün verili- yor. Biz bunu vurguluyoruz. Az önce Toktamış Hocam konuşmasında 'Ben Alevi değilim ama' diye söze başladı. Nedense Alevi olmadığını özellikle vurgulama gereği duydu. Sünnilik ko- nuşulurken kimse Sünni olmadığını vurgulama gereği duymuyor. ama Alevilik söz konusuysa. bu. özellikle vurgulanıyor. Bilen varsın öyle bilsin, bunda bir sakınca görmemek lazım. Ateş: Ben Alevi değilim diye tashih etmek zorunda kalışım bir kimlik be- lirlemek ıçın değildi. Ben ne kadar Alevi değilsem. Sünni de değilim. Yanlış anlaşılmaması için düzeltiyo- rum. Atabek: Ben de bir ıki noktaya açık- lık getirmek istiyorum. Dostlanmızın Alevi-Bektaşi Temsilciler Meclisi Genel Sekreteri Selahattin Ozet, **Biz başından beri bağımsı/ Alevi hareketi, ama aynı zamanda da taraf olan bağunsız bir Alevi hareketi varatmava çahşıyoruz'" diyor. (Fotoğraf: ER- ZADEERTEM) kurtuluşu ve Cumhuriyet'in kuruluşu için kendini yol- larda buldu. Cumhuriyet ku- ruldu, laik devlet kuruldu ama laik toplum yaratıla- madı. Neden böyle oldu? Çün- kü yüzlerce yıl şeriatla yönetildi bu toplum. Sö- küp atmak kolay olmuyor. Yedi yüz yıllık Alevi örgütlülüğü yetmiş. yıl kâr payı istemeyen bir ortaklığa girişti ve kendi nzasıyla Cumhuriyet sağlıklı otursun diye tekkesini, zaviyesini. ör- gütlülüğünü sıfırladı. Ama Sünnilik adına Dıvanet İşleri Başkanlığı kurul- du. Ne adına'.' Sünni Müslümanın ihti- duyarlı olması gayet doğal. Benim, devletin dini eğitim vermesi konusun- da söylediklerim. din derslerinde Ale- vilik de öğretilsin de bu mesele kapan- sın gibisinden zorunlu din eğitimine muşruluk kazandırmak için değildi. Sevgili Arif Sağ mesele şurda: denili- yor kı 'devlet dinini öğretmesin mi kendi insanına?" Bir kere dinini öğret- mek devletin görevi değil. Devlet din eğitimı yaptırmaz ama 'Batılı ülkeler- de, gelişmiş üikelerde okullarda papaz- lar gelir, din bilgilerini verir" diycn olursa ve devleti din eğitımi vermekle yükümlü sayıyorsa birileri, ben de o zaman 'Hangi din eğitimi' diye sora- nm. 'Hangj din eğitimi" sorusunu o ki- şilerın yanıtlaması lazım. Türkiye'de din eğıtimınde öğretilen Sünni İslam- dır. Peki Aleviler, Isaviler. Museviler var. Belki Budistler var, büyük oranda dinsizler var. 'Hepsine ayn ayn eğitim vermeniz gerekir' dediğım zaman da 'bu, devletin işi değil' deniyor bana. Bu konuşma bir perspektif sunmak için- dir. alternatiflcri göz önüne sermektir ki, zaten bizim yapmamız gereken şey bu monolitik yapıdan, bu tekli taşlaş- mış yapıdan kurtulmak için insanlan düşündürebilmektir amaç. Benim söz- lerimin de amacı, devlet Aleviler için de din eğitimi yaptırsın ve meseleyi bitirsin değil. tam tersine, devletin ışi- nin bu olmadığını anlatmaktı. İşte Sevgili Arif Sağ. ben bunlan söyledi- ğim zaman karşımdakinin söyleyecek fazla da sözü kalmıyor. Bir şeyi daha düzelteyim: ben Aleviler siyaset yap- masın demedim. Her hareket siyasetin içindedir zaten. Bir defa Doktor Yaşar da bilir ki. siya- setin içinde ol- mayan insan da yoktur, hareket de. Bir kültür ek- senini kendisi se- çer ki, hepiniz Aleviliğin kendi ekseni olduğunu ifade ettinız. Ben o ekseni bırakıp da sınıfsal eksen, o ekseni bırakıp da ulusal eksen oluşturursanız hareketiniz amacına ulaşmaz. Siyaset elbette ya- pacaksınız. Elbette ki, faşist ve gerici bir eksende siyaset yapmayacak. Aksi takdirde Alevi kimliğinden vazgeç- mek zorunda kalacak. Sizin söyledik- lerinizle bizim söylediklerimiz büyük bir paralellik gösteriyor. Bizim ortak alanımız ne olacak? Bunu belirlemeli. Bugün Türkiye'de; Cumhuriyet mi şe- riatmı. demokrasi mi anti-demokrasi mi, daha uygar bir dünya mı yoksa 1400 sene önceki dünyanın ortaklığı mı? Seçimlerimiz buraya geldi. Bura- da çağdaşlık, demokrasi ve her kültü- rün kendini ifade etme hakları. insan haklan bu alanda ortak bir mücadeleyi yürürtüğümüz zaman öyle sanıyorum ki. paralellerimiz kendiliöinden ortaya çıkıyor. Biribirimizi anlamaya çalış- makta ve işbirliği yapmakta, dayanış- makta yarar görüyorum. Zaten Alevi kültüründe var olan cem'in anlamı "toplanmak. biıieşmek' değil mı?" Av. Necdet Yıldırım (Hacı Bektaş Dernekleri Genel Başkan Yardımcısı ve Hacı Bektaş Vakfı Mersin Şube Başkanı): Alevi Temsilcileri Mecli- si'nde yurtiçinde ve dışında onlarca dernek. ve vakıf yer alıyor. SÜRECEK PERŞEMBE ORHAN BURSALI Niçin Bosna'ya Müdahale? Hayatın sakin aktığı, düzenli, ama sıkıcı Kuzey Avrupa'dan Türkiye'ye mi döndünüz yoksa bir savaşın içine mi düştünüz, kavramakta önce zor- luk çekiyorsunuz. Bosna'da savaşa mı girdik, diye düşünüyorsu- nuz. Çok şükür hayır! Rahatlıyorsunuz. Avrupa'ya, ABD'ye kızgınız. Birleşmiş Milletler'e ateş püskürüyoruz. Öfkemizde haklıyız tabii. Çünkü bir soykınma göz yumuyorlar. Ama bize de mutlaka öfkemizi dindireceğimiz bir kurban gerek ya, Tanrı hemen Butros Gali'yi önümüze sürüyor. Onu çiğ çiğ yiyoruz! Beyaz Saray'ın BM'deki bu bir numaralı ada- mı, sanki Batılı ordulara, BM Banş Gücü'ne, NA- TO'ya "Sırplara hücum" emri verebilirmiş gibi, verse bile emir yerine getirilirmiş gibi davranıyo- ruz. Dişimiz ancak Gali'ye geçebiliyor. Bosna için toplanan paralann büyük kısmını ce- be atan içimizdeki hırsızları ise unutuyoruz... • • • Ama, "kol kırılır yen içinde /ca//r"diyerek hırsız- lan yine bağrımıza gömelim ve bu yazı için tasar- ladığımız ana konumuzdan sapmayalım biz ge- ne de: Batı niçin yardım yapmıyor? Bu sorunun yanıtını herkes biliyor: Çünkü, ABD ve Avrupa'nın Bosna'da, Kuveyt'teki gibi birinci derecede savunabileceği ekonomik ve siyasi bir çıkanyok... Bırakalım birinci dereceyi, ikinci ve hatta üçün- cü derecede çıkarı bile yok... Batılı ülkelerin bugün Bosna'ya müdahalelerini gerekli ve zorunlu kılacak tek şey, Yeni Dünya Düzeni dokthninin kendilerine yüklediği zoraki ahlaki sorumluluklanydı. Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku'nun bir sistem olarak çöküşünün ardından, 1990'larda piyasa- ya sürülen Yeni Dünya Düzeni kavramının özellik- le alacalı bulacalı yüzünde, insan haklannı, özgür- lüklerini ve demokrasiyi savunmak yazılıydı. I- rak'ın işgalinden Kuveyt'i kurtarmak için dünya çapında düzenlenen askeri harekâtın yüzeydeki gerekçesi de buydu... O heyecanla, Somalı'de milyonlann açlıktan öl- mesini önlemek iddiasıyla BM'ce düzenlenen, dönemin ikinci uluslararası askeri harekâtı ise fi- yasko ile bitti. Çünkü bu harekâtın getirisi yoktu, üstelik can ve mal bakımından pahalıya mal olu- yordu!... Böylece, Yeni Dünya Düzeni söyleminde iğreti duran, tartışılabilir ahlaki sorumluluk da rafa kal- dınldı... Ve Yeni Dünya Düzeni kavramı kendi öz temel- lerine oturdu: Doğnıdan ve dolaylı çıkan olmayan hiçbir yere askeri müdahalede bulunmamak. En azından Bosna gibi kendilerine çok pahalı- ya mal olacak, zor zaferlere kalkışmamak. Ama, kolay zaferler getirecek girişimleri de cepte tut- mak... Bugün, ABD'nin ve Avrupa'nın resmi po- litikası budur. Hiçbir Batılı ülke, Sırp saldırganlara karşı veya Balkanlar'da banş uğruna yüz binlerce askerini yıllarca bölgede tutmaya yanaşmayacaktır. Savaş Balkanlar'da yayılsa bile kıllannı kıpır- datmayacaklardır. Varsın Balkanlılarbirbirieriniyesin, onlarane?!.. Ta ki Balkanlar'daki savaş yüzünden geri kalan Avrupa'daki istikrar bozuluncaya kadar... • • • Eğer Avrupa bugünkü koşullarda Bosna'ya cid- di bir müdahalede bulunursa, nedeni de, sokak- taki insanın, yani seçmenin vicdanının, yanı ba- şındaki vahşet yüzünden artık ciddi bir şekilde ka- namaya başlaması olacaktır. Orada sular ne kadar sakin aksa da sonunda vicdanlann bile bir dayanma gücü olduğunu umut edelim... TÎP liderlerinden Uğur Cankoçak, kapitalizmin çözümsüzlüğünün giderek arttığını söylüyor Çöken aslında sosyalizm değil, uygulaması M ehmet Ali Aybar baş- kanlığında kurulan Türkiye İşçi Partisi'nde (TİP) çeşitli kademe- lerde görev yapan, Sosyalist Devrim Partisi kuruculanndan. sendikacı Uğur Cankoçak, dünyada sosyaliz- min çöktüğü savlannı eleştirerek "Çöken, sosyalizmin yanhş uygula- mastdu-" diyor. Dünyada kapitaliz- min çözümsüzlüğünün gıttikçe arttı- ğını vurgulayan Cankoçak, U 2000'li yıHar bütün dünyada ve özellikle Tür- Idye'de Marksist solun giiç kazandı- ğıyıüar olacakür" görüşünü savunu- yor. TÛTkiye'de Marksist solun geçmiş- te çok önemli hatalaryaptığını belir- ten Cankoçak, "Bugün halk mev- cut sosyalist partilere değil de Re- fah gibi bir uç sağ partiye oy vcri- yorsa bunun nedeni, mevcut sos- yalist partilerin henüz emekçi hal- ka güven verememiş olmalarıdır" görüşünde. Türkiye'de sosyalistlerin öncelikle Türkiye'nin sorunlannı önem sırasına göre masanın üzenne yatınp, herbirine çok ciddi ve geçer- İi çözümler bulmalan gerektiğini söyleyen Cankoçak, sorunlan çözer- ken ise 'palavralara, popülist eğilim- lere, sloganlara. y uvarlak laflara rağ- betedilmemesi", 'dayatmacı olunma- ması've 'bilimsel yöntemlerle, de- mokratik kurallaria tartışılarak çö- zümler kaleme alınması gerektiğini' vurguluyor. Aybar'la birlikte 'güler yüzlü sos- yaözm'in savunucusu olan Canko- çak'a göre Marksist solcular her şey- den önce kendi birliklerini sağlamak zorundalar. Sonra da çok akılcı poli- tikalar izleyip, mevcut sorunlarla il- gili ciddi çözümleri mutlaka kamu- oyuna sunmalılar. "Sosyalist mücadele bugünden ya- nna kazanılabilecek bir mücadelede- • Sömürünün olduğu yerde sosyalizm çözüm olarak. insanhğm umudu olarak her zaman olacaktır. Burada çöktü denilen, ideoloji veya insanhğın umudu değil, sosyalizmin yanlış uygulamasıdır. Bugün literatürde 'reel sosyalizm' diye adîandınlan Leninist örgüt modeli ile 1917'de Çarlık Rusyası'nı yıkarak iktidan ele alan rejim, 70 yıl sonra çöktü. Aslında bu rejimin sosyalizmle pek ilgisi yok. İşin içinde bir terslik vardı. Marks'a göre, yani teoriye göre; sosyalizm insan içindir, bireyin mutluluğu ve özgürlüğü içindir. Oysa Leninist modelde insan, sosyalizm içindir. Dünyada ve Türkiye'de sosyalizmin gelecegi SOSYALİSTLER TARTIŞIYOR SEVİMİfflM ğildir. Cesarerimiz, akıllı cesareti ok malıdu-'" diyen Uğur Cankoçak'ın Türkiye'de ve dün>ada sosyalizmin gelecegi konusunda görüşleri şöyle: - Dünyada sosyalizmin çöktüğü savlanna katılıvor musunuz? - Sosyalizmin çöktüğü iddialan yanlış. Sayın Aybar'ın sözleriyle ya- nıtlayayım: Dünyada sömürü kalktı mı ki sosyalizm çöksün... Sömürü- nün olduğu yerde sosyalizm çözüm olarak. insanlığın umudu olarak her zaman olacaktır. Burada çöktü deni- len, ideoloji veya insanlığın umudu değil, sosyalizmin yanlış uygulama- sıdır. Bugün literatürde 'reel sosyalizm' diye adîandınlan Leninist örgüt mo- deli ile 1917'deCarlık Rusyası'nı yı- karak iktidan ele alan rejim. 70 yıl sonra çöktü. Aslında bu rejimin sos- yalizmle pek ilgisi yok. İşin içinde bir terslik vardı. Marks'a göre. yani te- oriye göre; sosyalizm insan içindir. bireyin mutluluğu içindir. bireyin öz- gürlüğü içindir. Oysa Leninist mo- delde insan. sosyalizm içindir. Bu an- layış insanları özgürleştirmemiş. mutlu etmemiş, tam tersine tıpkı ka- pitalist düzende olduğu gibi bir üre- tim aracı olarak görmüştür. Işte bu nedenle de çökmüştür. Çöktüğü de iyi olmuştur. Sosyalizm ve demokra- si. madalyonun iki yüzü gibidir. Bir- birinden ayırt edilemez. Demokrasi- siz sosyalizm olmaz. Sosyalizmsiz demokrasi de olmaz. - Dünyada Marksist hareketlerin alternatifi olarak milliyetçilik ve kök- tendincilik gelişiyor, güçleniyor™ - Sovyetler Birliği çökene kadar dünyada iki süper devletin kurduğu 'dehşet dengesi' vardı. Bu 'denşet dengesi' dünyada bir düzen sağlamış- tı. Sovyetler'in çöküşünden sonra Amerika süper güç olarak tek başına kaldı. Tek süper güç olarak tüm dün- yada egemenliğini pekiştirmek isti- yor. Bunun adına da 'Yeni Dünya Dü- zeni' diyor. 'Yeni Dünya Düzeni'nin araçlan ise milliyetçilik ve din. İn- sanlann dikkatlerinı dinlerine ve mil- liyetlerine çekerek sınıf savaşını unutturmak. sömürüyü sürdürmek istiyorlar. Tabii bunda Sovyetler Bir- liği'nin 70 yıl boyunca gerek kendi topraklanndaki gerekse Doğu Avru- pa ülkelerindeki insanlara uyguladı- ğı baskı rejiminin de rolü var. Ozgür- lük ve demokrasi olmadığı için bas- kı kalkınca insanlar bir kimlik arama- ya giriştiler -Dünyada Marksist solun geleceği- ni nasıl görüyorsunuz? - Marks bir bilim adamıydı. Eser- lerini de 150 yıl önce verdi. Marks'ın sosyal bilimler konusunda düşündü- ğü ve birtakım bilimsel diyebileceği- miz bulgulara yöneldiği günlerde te- mel bilimler. matematik. fizik, biyo- loji, kimya belli bir düzeydeydi. Marks eserlerini verirken temel bi- limlerin düzeyi ile sosyal bilimlere yaklaşmıştır. Marks'ın eserlerini yaz- dığı dönemin üzerinden 150 yıl geç- ti. Temel bilimlerde çok büyük geliş- meleroldu. Örneğin Marks'ın döne- mindeki Fızikle, çağımızdaki fizik neredeyse eskinin reddidir. Marks'ın şanssızlığı bence Lenin'dedir. 1917 Devrimi'nden sonra hatta bundan da önce Marksist yorumunu Lenin em- poze etmiş ve daha sonralan da özel- likle Stalin döneminde 'Marksist-Le- ninist' diye bir kavram icat edilerek Marksizm dondurulmuştur. Dün>a konjonktürünün de yardımıyla sade- ce Sovyetler Birliği'nde değil geliş- miş ülkelerde de Marksizmin geliş- mesi, geliştirilmesi dondurulmuştur. Tartışmalar yasaklanmış. dogmalar hâkim olmuştur. Oysa Marks tam bir bilim adamı tevazuu içerisinde ken- di önermeleri için 'biripucu'deyişi- ni kullanmaktadır. Aslında Marks'tan sonra gelen bilim adamla- nnın bu "ip ucu'nu y akalayıp geliştir- meleri ve çağa uygun hale getirme- leri gerekirdi. Marksizmin en önem- li sorunu bence budur. Sovyetler Bir- liği çöktükten sonra bu dondurma ey- lemi ortadan kalktı. Şimdi bütün dün- yada genç bilim adamlan, temel bi- limlerin yeni verileriyle Marks'ın 'ipucu'ndan yararlanarak çağdaş yo- rumlar yapacaklardır. Ben buna ina- nıyorum. -1960 sonrasında gelişme gösteren Türk solunun hatalan nelerdir, Marksist partiler ne gibi yanlışlar yaptılar? -Türk solu diye sordunuz. Özellik- le gazeteniz Cumhuriyet. Türkiye'de sol diye sosyal demokratlan okuyu- culanna empoze ediyor. Oysa sosyal dcmokratlar sol değildir. Sosyal de- mokratlar kapitalizmi biraz iyileştir- meye yönelik çalışmalar yaparlar. Sol deyince akla Marksist sol gelme- lidir. Marksist sol Türkiye'de çok önemli hatalar yaptı. Bunlann ilki Türkiye Komütıist Partisi (TKP) adındaki partıdir. Türkiye'nin en es- ki partisi olduğu iddia edilen bu par- tinin adı var. kendisi yoktur. Sovyet- ler Birliği'ne bağlı memurlar halin- de çalışan 5-10 okur-yazardan iba- rertir. Bu partinin Türk emekçi hal- kuıaen büyük zaran, sosyalizmi Sov- yetler'in memurluğu olarak sunmuş olmasıdır. Türkiye'de Marksist sol ilk kez 1962 yılında Mehmet Ali Aybar- başkanlığında kurulan Türkiye İşçi Partisi (TlP) ile emekçi halkyığınla- nna ulaşabilmiş, onlan örgiitlemiş ve bir güç halıne gelmıştir. TlP Türk si- yasal hayatına ağırlığını kovmaya başladığı sırada geçmışte TK.P içeri- sinde bulunmuş olan bazı insanlar, Stalin in 1948 yılında sömürge ülke- leri için ileri sürdüğü tez olan Milli Demokratik Devrim'in (MDD) Tür- kiye'de de geçerli bir tez olduğunu ileri sürerek TlP içinde muhalefet başlatmışlardır. Bu muhalefetin yan- daş kazanmak için ileri sürdüğü bir başka tez de seçimle sosyalizmin ik- tidara gelemeyeceği, bu işin ancak silahla olacağı tezidir. Ve bu tez. he- yecanlı gençlik içerisinde etkili ol- muştur. Aynı süreçte 'asker-sivil zin- de kuvvetler' tezıyle tttihat Terakki geleneğine bağlı kimi gazete yazar- lan Türkiye'de devrimin ordu eliyle yapılacağını ileri sürmüşler ve ordu içersindeki ilerici denilen subaylarla temaslarkurmuşlardı. Bu hareketler egemen sınıflar ve Amerika için bu- lunmaz birer nimet olmuş. bunlardan yararlanılarak Marksist solda bölün- meler ve yanlış çıkışlar yapılması sağlanmıştır. Ardından da 1968 yılın- da Nihat Sargın, Behice Boran, Sadun Aren üçlüsünün başlattığı ünlü mu- halefet hareketi vardır. Adını verdi- ğim bu kişiler sonradan Türkiye Ko- münist Partisi üyesi olduklannı açık- lamışlar ve o partinin üst kademele- rinde görev yapmışlardır. Buradan çı- kan sonuç; TlP, sadece ABD'nin de- ğil aynı zamanda Sovyetler'in de is- temediği birpartidir. Çünkü TİP. ül- kenin bağımsızlığına kıskançlıkla bağlı olduğu kadar. ideolojik bağım- sızlığına da özen göstermiş. Hiçbir merkeze bağlı olmamıştır. Aynca Sovyetler Birliği'nin Çekoslovak- ya'yı ışgal etmesini sert bir dille kı- namıştır. Marksist solun hatalan sonucu 12 Mart darbesi rahatlıkla gerçekleştiril- miş, daha sonra da aynı hatalar sür- dürüldüğü için 12 Eylül darbesi de yapılabilmiş ve emekçi halktan dar- beye karşı bir tepki gelmemiştir. - Türkiye'de sosyalizmin nkelikle- ri neler olmalıdır? -Her ülkenın tanhi, coğrafyası bir- birinden farklıdır. Bu sosyolojik fark- lılık elbette politikaya da edci eder. Bazı temel kavramlar dışında her ül- kenin demokrat partisi de kapitalist partisi de sosyal demokrat partisi de ve tabii sosyalist partisi de diğer ül- kelerde kendilerine benzeyen parti- lerden farklı yapılanmalar ve farklı politikalar izlerler. Yanı her ülkenin sosyalizmi kendi- ne özgüdür. Kendi koşullanna göre biçim alır. Türkiye için de bu böyle- dir. O nedenle TİP, 'bağunsız Türki- ye sosyalizmi' kavramını ortaya at- mıştı. Türkiye Cumhuriyeti. Osman- lı İmparatorluğu'nun mirası üzerin- de şekillenmiş. Osmanlı Imparator- luğu da Selçuklular'ın. Selçuklu- lar"dan beri gelen bir devlet yapısı vardır. Örneğin. o çağlarda tek üretim ara- cı toprak. toprağın sahibi de Allah'tır. Allah'ın vekili olan padişah tasarru- fa sahiptir ve bu tasarrufunu, devle- te yararhlık gösteren kişilerin toprak- lan işleyip üretim yapmasını sağla- mak şeklindekullanır. Mülkiyet yok- tur. Oysa, Batı'da bunun tam tersidir. Derebev leri toprağın mülkiyetine sa- hiptir. Nitekim Marks da bunu açık- ça söylcr 'Doğu tipi üretim tara' di- SURECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle