28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 MAYIS 1995 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Anadolu aydınlanması M. İSKENDER ÖZTURANLI Aîatiirkçü Düşünce Derneği îzmir Şubesi Başkanı S anat, felsefe ve siyaset ala- nında ileri görüşlere yol açan bir düşünce akımıdır aydınlanma. Akla, bilime dayanan, insanoğlunu öz- gürlüğe ve mutluluğa götü- reeek olan bir davranış biçimidir. "Insa- nın aklını kulianmaya başlamasıdır." Aydınlamanın kökeni eski Yunan'a da- yanmaktadır. Eski çağlann belirli bir dö- neminde akıl özgür, düşünce özgür, vic- dan özgürdür. Ve "insan her şeyin ölçü- sü"dür. Düşün özgürlüğüne engel olan sistemli bir politika yoktur. Vicdan öz- gürlüğünü savunan Sokrates,yalmz siya- sal nedenlerlc "herkesin inanmadığına inandığı için" ölüm cezasma yargı giy- miştir. Ama sonuçta alalcı felsefe ege- men olmuş, Aristotaks, "tek tann diişün- cesine akıl yolu ile erişmiştir.- tsa'dan ön- ce Roma'dâ da "tannlara hakaret ediür- se, buna karşı yapılacak şeyı onlann ken- dilerine bırakmahdır" diyen imparator- lar yaşamıştır. Ne var ki ortaçağın karaniığında, nasıl olmuşsa olmuş düşünce ve akıl zincire vurulmuş, insanoğlunun gözleri körleş- miştir. Özgürlük ve bağımsızlık diye bir kavram yoktur. Her şeyin kaynağı tann- dır. Egemen olan akıl değil. akildışı güç- lerdir. Insanın haklan yoktur, ödevleri vardır. Insan, özgür düşünme olanağın- dan yoksundur. Düşünce baskı altında, akıl baskı altında, vicdan baskj altında- dır. tnsanlık bu baskıdan ancak yüzyıllar sonra Rönesans ve Reformasyon hare- ketleriyle kurtuluş yolunu bulmuş, öz- gürlüğüne sahip çıkmaya başlamıştır. "Akıl her şeyi çözebilir" anlayışı güç ka- zanmıştır. Egemenlik gökten yere indiri- lerek, siyasal iktidann ayağı topraga bas- tınlmış, tannsal egemenliğin yerini halk egemenliği almıştır. Insan kulluktan kur- tulup vatandaş olmuştur. Daha doğrusu insan, insan olmuştur. Egemenliğin gök- ten yere inmesiyle ulusal egemenlik kav- ramı belirginleşmiş, cumhuriyet ve de- mokrasi. laik düşüncenin ürünü olarak çıkmıştır ortaya. 1923 devrimcileri bu düşünce biçimi- ni benimsemişler, Islam Ortaçağı'nın ya- rattığı teokratik deviet sistemini ve şeri- at düzenini terk ederek laik bir düzen kur- mak istemişlerdir. Demokrasiye ulaşa- bilmek için de kültür ve eğitim sorunu- na önem vermişlerdir. Başlıca amaçlan Anadolu'yu aydınlatmak, yüzyıllar bo- yunca geri bırakılan Türk insanını ışıt- mak, onun kültür düzeyini yükseltmek- rir. Bilindigi gibi Atatürk devrimi, "laik bir deviet kurmuş, ama laik bir toplum yaratamamıştır.*' Laik devleti kurmak kolaydır. Bunun için bir yasa çıkarmak yeterlidir. Ama laik topluma ulaşmak ko- lay değildir. Çünkü laik toplum, her şey- den önce bir kültür ve eğitim sorunudur. Mustafa Kemal ve düşün arkadaşlan. çağdaş ve laik eğitim yolunda başdöndü- rücü bir hızla yürümüşlerdir. Tek amaç- lan her alanda uygar insan yetiştirmek, yaşamda, eğitimde ve sanatta uygarlaş- mak, musikide ve tiyatroda çağdaşlaş- maktır. Bu nedenle musikide değişim için "Musiki Muallim Mektebi"ni ve "Deviet Senfoni Orkestrası''n!, tiyatroda çağdaşlaşmak için -Deviet Konservatu- an"nı kurmuşlardır. Dilde devrim için "Turk Dil Kurumu"nu, yaratıcı bir sanat kaynağının folklor tabanını oluşturmak için de "Halkevieri ve Halkodalan"nı ge- tirmişlerdir gündeme. Eğitim sistemini laikleştırmişler, ulusallıkla evrenselligi bütünleştirmek istemişlerdir. Köy Ensti- tülerini yaratan bu düşünce olmuştur. Enstitüler, köye ışık ve aydinlık götüre- cektir. Buokullarda "jşicindeeğitinueği- tim içinde iş" yöntemi uygulanmaktadır. Türk devrimcilerinin bulduğu bu yönte- mi, o yıllann uygar dünyası tanımamak- tadır. Köyden gelen köye gidecek ve köy- lerkente dönüşecektır. Köyle kent arasın- daki uçurum kalkacak, köylü efendi ola- caktır. Türkiye, gecekondu diye bir soru- nu yaşamayacaktır. Ne yazık ki, bu Atatürk kunımlannın çoğu teker teker yıkılmıştır. Halkevleri, Halkodalan ve Köy Enstitüleri 1950'ler- de, Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Ku- rumu 1980'lerde. acımasızca yok edil- miştir. Bu suretle Türk gençliği ve Türk köylüsü boşlukta bırakılmıştır. Mustafa Kemal ve 1923 devrimcileri, Anadolu'nun kültür, bilim ve egitimle aydınlanacağı kanısındadırlar. Bu neden- le bilgisizliği ve bağnazlığı bilimin ışı- ğında ortadan kaldırmayı amaçlamışlar- dır. Türk gençlerine "masallara inanma- yınız" diyen Atatürk, medrese eğitimine son vererek laik eğitim sistemine yönel- miştir. Özgür insan, bağımsız toplum ve uygar ulus yaratmanın başka yolu yoktur. Halkevleri, Halkodalan ve Köy Enstitü- leri bu düşünceden doğmuştur. tngiliz tarihçisi ArnoM Tbynbee, 1940'Iarda Türkiye'ye gelmiştir. Türk devrimini yerinde incelemek istemiş, bu arada Köy Enstitüleriyle de ilgilenmiştir. Enstitüler hakkındaki gözlemi şöyledir "Köylerinizle kentleriniz arasında uçu- rum açmışsmız. Birkaç köy enstftüsünü gördükten sonra anladım kL bu uçurum köy enstitüterh le giderilebilir. Enstitüler, köyle kent, halkla avdınlar arasındaki uçurumu doldurmak için çok ustaca dii- şünülmüş kurumlardır." O yıllarda Amerikan eğitimciJerinden John Dewey Köy Enstitüleri için. "Yaşa- mım boyu düşlediğim okul modeli, Köy EnstitüJerine benzer bir model olmuştur" diye yazılar yazmaktadır. Birkaç yıl ön- ce Birleşmiş Millerler'e bağlı bir kültür ve eğitim kuruluşu olan UNESCO, tüm dünya devletlerine bir rapor göndermiş- tir. Bu raporda. "arük klasik eğtâmin bir yana bn-akılması"ndan söz edilmekte ve bizim köy enstitülerine benzer "iş içinde eğitim, eğitim içinde iş" modeli öneril- mektedir. Bu modelin yalnız azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için değil, ge- lişmiş ülkeler için de geçerli olduğu vur- gulanmaktadır. Işte biz, bu Atatürk kurumlannı yıkıp attığımız ve çağdışı okullar açtığımız için "egemenlik ulusundur" gerçeğini "ege- menlik .•Vllahmdır*' biçimine dönüştüren insanlaryarattık yurdumuzda. "Şeriatls- lamdır, Anajasa Kuran 'dırw s loganlany- la gökleri çınlatan gençler yetiştirdik ül- kemizde. Şeriat düzeni getinnek isteyen partiler ve politikacılara parlamentonun kapılannı açtık. Sıvas'ı ateşe vererek 37 aydınımızı, düşünürümüzü, ozanımızı cayır cayır yakan bağnaz insanlar ürettik. Bu nedenledir ki, bugün, devletin yağ- mur dualanyla yönetilmesini ileri süren aymazlara karşı bilimsel ve kültürel cum- huriyeti, özgürlüğü ve aydınhğı savun- mak tüm Atatürkçülerin görevi haline gelmiştir. Ülkemizde aklı her türlü tut- saklıktan, düşünceyi zincirden kurtar- mak zorundayız. Bunun yolu da laik cumhuriyeti, özgür düşünceyi ve Ata- türkçülüğü savunmaktır. Laik cumhuri- yetin yaşatılması da laik toplumun yara- tılmasına bağlıdır. Bu nedenlerle gereğinden çok açtığı- mız ımam-hatip okullannı laik okullar konumuna dönüştüremezsek... lzinli ve izinsiz Kuran kurslannı, deviet deneti- minden yoksun yurtlan çağdışıhktan kurtaramazsak... Eğitim sistemimizi çağ- daş düzeye getiremez ve kültür sorunu- muzu çözümleyemezsek, 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal'in Samsun'da yaktığı ateşi söndürüruz. Bu ateşin sön- dürülmesi, Anadolu'nun karanlığa gö- mülmesi demektir. Böylesine bir sonuç, Mustafa Kemal'e ve 1923 devrimcilerine ihanettir. ARADA BİR YAŞAR SEYMAJS Sendikacı-Yazar Korkuyu Yenmeliyiz... Sendikada yeni bir güne; canlı televizyon prog- ramı dönüşü, kutlama telefonlan içinde, coşkuyla çayımı yudumlayarak başladım. Yoldaki bakışlar- dan beni izlediklerini ve katıldıklannı anladım. Sek- reterimin her bağladığı telefon beni yüreklendiriyor- du. Işte tüm bu güzellikler içinde farklı bir telefon aldım: "Kızım babam kaybettin. Güzel bir işin var. Ne akılla ne yürekle ülkenin başbakanını eleştiriyor- sun? Senikim vurduya götürürier. Baban dostum- du. Söylediklenn doğnı, ama o bir başbakan." Ka- panan telefonun ardından öfkelendim. Ama artık öf- kem terbiye edilmişti. Rahmetli babamla dost olma- sı onu algılamaya yetmemişti. Oysa babam yaşa- saydı bir kadının başbakan olmasından mutluluk duyar veonu izlerdi. Atatürk'ün kadın haklannı sa- vunan babam, çağdaş motifleri, çağdışı olgularla oy için süsleyen başbakanı sevmezdi. Doğduğumuz andan itibaren korku yüreğimize bağdaş kuruyor. Babadan kork, öğretmenden kork, dayaktan kork, kocadan kork, doğadan kork. Kısa- cası her şeyden ve herkesten kork. Tek güzellik "Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak", eline diline sağlık ozan. Oysa her gün tez için, dö- nem ödevi için sendika odama yeni ufuklar taşıyan gençler korkusuzca giriyor. Önyargısız ve öngörü- lü oluşlanndan etkileniyorum. Taşıdıklan değerieri sevgiyte haykınyoriar. Çünkü ırklannın, mezheple- rinin, soyadlannın kendi seçimleri olmadığını biliyor- lar. özlerindekı güzellikleri özgürce sundukları için kırkından sonra Türklüğünü, Sünniliğini, Kürtlüğü- nü, Aleviliğini açıklayan birinin paniğini göremiyor- sunuz. Işte bu gençlere güveniyorum. Onlan sevi- yorum. Onlaria direnç tazeliyorum. Kadınlığıyla, taşıdığı değerlerle, üretkenliğiyle, kendiyle, eviyle, toplumla barışık, düşünen ve kc- nuşan insan olmanın yetmediğini anlayıp örgütlü ol- ma özenini gösteren kadınlar tanıyorum. Kimsele- ri suçlamadan, karşı cinsle el ele, mücadeleden kaçmayan özgüvenli, soran, sorgulayan, öğrendi- ğini örgütterin sesi olarak sunan kadınların yüreği- ne hangi korku bağdaş kurabilir? Severken yüre- ğin sınıf, ırk, mezhep tanımayacağını bilen dünyalı olmaya özenli kadınları seviyorum. Onlar barıştan yanalar. Çevrenin korunması için sağlıklannı tehli- keye sokuyorlar. Doğasal üretimleriyle yetinmeyip toplumsal üretime katılıyorlar. Inandıklan görüşleri- ni korkusuzca söylüyorlar. Onlan tanıdığım için dün- yayı kucaklıyor gibiyim. Onlara inanıyorum. Onlar- dan biri olmaya çalışıyorum. Onlann toplumsal et- kinlikleri, çirkinlikleri güzelleştiriyor. Onları severken yannlara umutla bakıyo- rum. Gelişen teknoloji içinde olan, endüstriyel ilişkileri sendikalan kanalıyla kav- ramaya çalışan işçiler, ürettikleriyle emeğin de- ğerinin tartışılmaz oldu- ğunu görüp değişen ko- şullarla yaşama alışıyor- lar. Yeni teknolojik getiş- melere uyumlu işçiler, ik- tidarseven liderierinin yü- reklerine korku salıyoriar. Varlık nedenini unutan li- derlerini izliyoıiar. Onları gelişen çağı izlemeye, iş yaşamına uyuma çağır- makla yetinmeyip örgüt- lerini yannlara taşımaya zorluyorlar. Bu korkusuz yeni dünya düzenine uyumlu işçileri biliyor ve seviyorum. Onlar üretim- lerinin gücünü, güzelliğini bildiklerinden, örgütsüz yannları kucaklamanın güçlüğünü, örgütlerine ve seçtikleri liderlerine 'sıkı sıkı sımsıkı' sanlarak aşa- cakJar. Korkuyu yenecek- ler. Gelişen medyayla bu- luşacaklar. Ben onlann içinde, onlarla olduğum için korkmuyorum. Varlık nedenimi biliyorum. On- lan ve mücadelelerini se- viyorum. Kırk yaşımda yüreğime korkuyu salmak isteyen amcayı sevmiyo- rum! Çünkü demokrasi korkusuz ve örgütlü bi- reylerie yaşar... \..rk II. Abdülhamit'in 'Yıldız Yargılaması' Müslümanlann halifesi olan bir imparatorun, Müslüman bir deviet adamını ölüme mahkûm ettirmek için gayrimüslim yargıçlan kullanması, siyasal maddi çıkarlann tarih boyunca dinin çok üstünde tutulduğunu gösteren örneklerden biridir. RUHİ MUTLU Emekli Felsefe Öğretmeni O rhan Asena'mn 'Yıktaz Yargda- ması' adli oyununu. tzmir Dev- iet Tiyatrosu Konak Sahnesi'nde dehşet içinde izlemiştik ocak ayında. Işkencelerden annmış bir demokrasiye hâlâ kavuşama- dığımız bir toplumda böyle önemli bir konunun oyunlaştınlması ve yetenekli sanatçılanmızca ba- şan ile sergilenmesi; öğretici, düşündürücü, bi- linçlendirici biretkinlik. Gerici kesimin "GökSul- tan' diye andığı, 33 yıl imparatorluğun binasın- dan bir tuğla bile düşürmediğini savunduğu des- potik monarşininünlüpadişahı II. Abdülhamit'in Mithat Paşa'yı öldürtmek için kurduğu özel 'Yıl- dız Mahktniesi'nin işleyişini izlerken sevgili Uğur Mumcu'nun 23.02.1986 tarihli Cumhuri- yet'teki köşe yazısınranımsadım, birkaç kez ye- niden okudum. - •••-•-*• Böyle bir oyunu elbette, saraylan tanıtmak ba- hanesi ile Abdülhamit'i öven TV programlannın düzenlendiği beş generalli Ozal döneminde izle- mek olanaksızdı. Böyle bir oyun, elbette Meclis kürsüsünde "Ka- fası kopasıca sendikacılar" diyebilen bir ınşaat müteahhıdi kültür bakanı döneminde sergilene- mezdi. Kültür bakanlıklannın ürettiği etkinlikle- rin niteliği, gerçek demokrasinin, insan haklan anlayışının, çağdaşlaşmanın ölçütüdür. Bravo Demet Orhan Asena'mn bu güzel yapıtına oyuncula- nn üstün başansı eklenince ızleyicinin katılımı da- ha da kolaylaşıyor. Ancak 'Yıldız Yargdamasr oyununda sergilenen tarihsel olgular içinde çok önemli olan. yazann vurgulamasında yarar um- duğum bazı gerçekler de yer almalıydı. O da 'des- potik monarşi" niteliği yerine, sevgili hocam Prof. Niyazi Berkes'in belirttiği gibi yanlışlıkla teokra- tik düzen diye nitelenen Osmanlı Imparatorlu- ğu'nun lslam halifesinin, zulüm için dini bir ya- na atarak gayri müslim kişilere yargıçhk yaptır- dığı 'Yıldız Mahkemesi'nin organik yapısı idi. SuHan Aziz'ın ıntıhan ya da öldürülmesi sonucun- daki olaylann gelişımi içinde Abdülhamit'in Mit- hat Paşa'yı ölüme mahkûm ettirmek için kurdu- ğu danışıkh Yıldız Mahkemesi'nin yargıçlar ku- nılu şöyle idi: Paşaya ölüm cezası veren mahke- merrin başkanı Ali Süruri Efendi, Mithat Paşa'nın Tuna Valiliği sırasında aralannda çıkan anlaşmaz- lık sonucu görevinden aynlmak zorunda kalan Temyiz (Yargıtay) divan başkanı idi. Bu şahıs Mit- hat Paşa'yı ölüme mahkûm ettirdikten sonra, II. Abdülhamit tarafindan önce tstanbui Kadılığı'na, sonra Anadolu Kazaskerliği'ne (ulema-bilginler sınıfında en yüksek rütbe), Trabzon Valilığı'ne daha sonra da vezirlik-bakanlık makamına geti- rilmiştir. lzmir'de ölen Ali Süruri Efendi için Ab- dülhamit bir de türbe yaptıımıştır. Gelelım 'şeriata kanat gerdiği savnnulan' Ab- dülhamit'in öbür yargıçlanna: Yıldız Mahkeme- si'nin 2. Başkanı Hristo Forides Efendi, daha son- ra Temyiz Mahkemesi (Yargıtay) üyeliğine atan- dı. Mahkeme üyesi Alman dönmesi Mehmet Emin Bey (eski adı Herman Schulenz), öbür üye Ermeni Katoliği Nikola Codban Efendi, soruş- turma kurulu üyesi Dikran Yusufyan Efendi ydı. Yıldız Mahkemesi'nin ölüm karannı onaylayan Temyiz Mahkemesi üyeleri de şunlardı: Rum İk- yadis Efendi, Yorgi Yorgadis EfendL Müslüman- lann ulu hakanının gayrimüslim yargıçlandır bu kişiler. Mahkemeyi yargıçlann arkasındaki kol- tuktan izleyen Adliye Nazın Ahmet Cevdet Pa- şa'ya, Yıldız (cinayet) Mahkemesi'ni kurma hiz- metınin ödülü olarak lstanbul Bebek'te şahane biryalı verilmiştir. Unlü mahkemenin ilginç yapısını. değerli ya- zar Orhan Asena'mn uygun bir biçimde sergile- meyi düşünmemesi, yapıtın önemli bir eksiğidir. Mahkemenin fızyolojisi çok etkileyici bir us- talıkla verilmiş, fakat anatomisi gözardı edilmiş- tir. Bu gerçekler, yapıtın etkileme gücünü arttıran çok önemli ögeler olarak değerlendirilebilirdi. 33 yıl imparatorluğun bir tek tuğlasını bile dü- şürtmediği savunulan (despotik monark) II. Ab- dülhamit yönetiminde bir tek tuğla yitirilmediği doğrudur. Yalnızca 12-13 ülke yitirilmiştir: Sırbis- tan, Karadağ, Romanya, Besarabya, Batum, Kars, Ardahan, Bosna-Hersek, Kıbns, Mısır, Tunus, Gi- rit vs. Değerli tiyatro yazanmız Orhan Asena'ya ve Yıldız Yargılamasrru ustalıkla sergileyen Dev- iet Tiyatromuzun değerli oyunculanna, böyle bir oyunu sergileme özgürlüğüne olanak sağlayan o günlerin Kültür Bakanı Sayın Timurçin Savaş'a saygılar sunuyorum. raliçe seçildiğinizde aklımızdaki klasik sorulara yanıt almak için hemen mikrofonu uzattık. Oysa siz, ne kitaptan, ne müzikten, ne sinema ve tiyatrodan ne de spordan haberdar'mışsınız.. Bunlar kültürün göstergeleri olduklanndan kültürü nasıl edineceğinizi merak ettik ardından. Çok doğal olarak ben bu halimle 'kültür'iim deyip çıktmız. Bu davranış biçiminize alışık olmadığımızdan ordan burdan sorular sorarak sizi köşeye süüşbrmaya çahsük. Nuh deyip peygamber demediniz. İşte bu nedenle sizi kutiuyorum. Yoksa 18 yaşında tüm lazianmız güzeldir. Ancak siz özellikk güzel olduğunuz için seçildiniz. Bunun için de kutiuyor her şeyin gönlünfizce olmasını diliyorum. Ancak Tansu Çiller'i çok sevdiğinizi, fakat Plevne'yi bilmediğinizi söylemenize pek anlam veremedim. Şöyle ki sorulara yanıt verirken içinizden geldiği gibi gerçeği yalnız gerçeği mi söylediniz, yoksa birileri size gazetecilere klasik yanıt vermeyi bırak, herkesin söylediğinin aksini söyle diye öğüt mü verdi? Çünkü hem Tansu Çiiler'i sevecek hem de Plevne'yi bilmeyeceksiniz... Daha bu yıl veya geçen yıl Plevne'yi tarihte okumuş olmanız gerek. Üstelik üniversite sınavlanna da hazırlanıyorsunuz... Kitap, sinema, tiyatro vs eskiden okunup seyredilirdi. Şimdi geçersin TV'nin kaşısına raiting yaparak şamdanı sevmezseniz atlarsınız paparaziye. Kültürlü olmanı isterken sanıyor musun ki koca koca üniversite bitirmiş ağabeylerin, amcalann bırakınız ayda biri, yılda bir kitap okumuşlar mı? Ben bile yirmi yıldır tiyatroya gitmedim. Seninle yapılan röportajı ikinci kez sütunlanna alan Türkiye'nin en eski gazetesi bile yüz bin satmıyor. (Hmcal amcana göre bu gazete entel gözükmek için alınır...) Siz yine de bize bakmayınız. Boş vakitlerinizde her zaman olduğu gibi kitap okuyunuz. Gördüğünüz gibi bize ne söylerseniz söyleyiniz yüzümüz kızarmaz. Utanmayı unuttuk biz. Kendi çocukJanmızı düşündüğümüzden garanti olsun diye Amerika'dan mal mülk alınz. Cumhurbaşkanlığı ailesinden gelsek bile mafya ile iş yapanz. 18 yaşındakJ güzel kızlar bu çirkinliklere bulaşmasın diye de gayret göstermeyiz. Şimdi sizi kırk tarafa çekecek hayatmızı zehir edeceğiz. Bunu böyle bilesiniz... Mustafa Aksoy Bolu rr.srıvAi. ö Sonny R o l l ı n s 1 , B u d d y G u y Roy R o g e r s : T h e D e l t a R h y t h m K i n fc Joe C o c k e r ^ Y p i s h o t LeFonque'^ 'te F t a t c r i n g B r a n f o r d M a r s a l i s PENCERE ismet Paşa Bir Bilgeydi.. Nasıl bir bilge?.. Necdet Uğur yazıyon "Yaşamak eşsiz bir mutluluktu onun için. Zamana saygılıydı. Heranını değeriendirerek ya- şamak isterdi. Bir sıkıntıdan kurtulur gibi, omuzla- nndan ağır biryük atar gibi günün bir an önce bit- mesini bekleyenlerden değildi. Tam tersine, bir ço- cukyöreğinin coşku ve hafifliğiyle güne başlar, san- ki zamanı yavaşlatarak saatlerini tada tada yaşardı. Her gün okurdu, çağdaş kalmak için. Her gün yü- rürdü; çiçeklerin, ağaçlann güzelliğini içine doldur- mak, sanki doğayla özdeşleşmek için. (...) O bir yaşama sanatçısıydı. Kendiyaşamını bir sa- nat yapıtı yaratır gibi işleyerek yaşadı." Anadolu, tarihinde nice bilgeyi doğurmuştur; bil- geliğin anayurdudur. İsmet Paşa, Anadolu toprağını simgeleyen, Ana- dolu için savaşan bir bilgeydi. Bu savaştan bir kesiti anlatıyor Inönü: ; "Biz o sırada bütün kumandanlar ve subaylar, er- lerle bihikte karavana yerdik. Çünkü çok kıt erzakı- mız vardı. Hiçbihmiz maaş da alamazdık. Paramız yoktu. Elimizdeki imkânları ihtiyaçlara ve karavana- ya verirdik." Anadolu Kurtuluş Savaşı'nın destanı böyle yazıl- dı tarihin sayfalanna... Necdet Uğur'un "ismet Inönü" adlı kitabı (Yapı Kredi Yayınlan) okunması gerekli bir yapıt; okkada hafif, içerikte dolu; Türkçesi saydam ve duru; yazar, felsefî özünde bir insanı tarihsel coğrafyasının en- lemleri ve boylamlanyla ele almış, tanrtıyor. Necdet Uğur diyor ki: "Bu, bir anılar ve izlenimler kitabıdır. İsmet Inö- nü'nün anılan, anlattıklan ve benim izlenimlerim." Yaşamının son on yılında İsmet Inönü ile yakın ça- lışma "ayncalığı" olan Uğur'un kitabında Paşa, ço- ğu zaman paşalığını bir yana bırakıyor, sıradan in-'. sanın bunalımlarryla yüceliyor "-Sıkıntılarolur. Çaresizlikler olur. Çıkaryol göre- mezsin. Insan sinihi, kuşkulu, üzgün olur. Böyle za-, manlarda ilk işim kendimi yatıştırmaya çalışmaktır. En önemlisi budur. Kendimi sakinleştirdikten son- ra düşünür, yapılması gerekeni bulurum ve bütün^ gücümle onu yapmaya koyulurum. Bu, gerçeğint J t kabulü ile kararın birlikte yürütülmesidir. Insan elin-"- de olmayan işlerin içinden başka türlü çıkamaz." ". Sanki biryaşam rehberinin gizemli anahtarlannı bi--* zesunuyor Inönü... :• • 20'nci yüzyılın ilk yansında Anadolu, insanlık tari- , hinde olağanüstü bir dönüşümü yaşadı. .' Inönü olayı şöyle tanımlıyor: "Milli Mücadele, Türk tarihinde başlı başına birde- '* virdir. Şu bakımdan yeni bir devir olmuştur. Tarihi-? mizdeyeniden bir 'Uyanma' devriaçılmıştır. Başka-'. ülkelerde bu devre 'Rönesans' devri denir. Batı ; memleketlerinin tarihinde Rönesans devihehnde -; memleketler her alanda, sanat, bilimde ilerlemeye,, doğru yönelmişlerdir." '^ Uygariık tarihinin 'Rönesans, Reform, Aydtnlan- ma' dönemleri Anadolu'da antiemperyalist bir 'kur-r tuluş savaşı 'nı izleyen devrimle yaşanmaya başla- 1 dı. Devrimin çalkantılan bugün bile durulmuş değil...']; Necdet Uğur, İsmet Paşa'yı çok iyi anlamış ve an- \ latmış; saydamlaşmış bir tarih bilinci olmasaydı, ya- "; zar, Inönü'nün kişiliğini altmış sayfalık bir kitabaalt-,0 mış santim eninde ve boyunda bir tuvale sığdıran us- tj ta ressam gibi yansıtamazdı. ,•: • '. >s Uğur kitabını şöyle noktalıyor: ' /.< "Inönü, keşke aşılabilmiş olsaydı." : i Inönü'nün tarihsel kişiliği, cüceler ülkesindeki Gü- liver gibi aramızda dolaşryor. TARİŞ KANAVİÇE SATINÂLINACAKTIR 1. Tariş Pamuk Birliğimize bağlı kooperatiflerimizin ihttyacı olan; -500 Balya Kanaviçe, (40x7,5 Onz'luk) kapalı zarf teklif almak suretiyle satınalınacaktır. 2. Bu ışe ait ıhale 04.05.1995 gunü saat 15.30'da olup, şartnamesi; Tariş ÇSenel Müduriüğu, Satınalma Müdürlüğü, Al- sancak / Izmir (Tel: 421 00 56 - Fax: 4210066) adresinden te- min edilebilir. 3. Birliğimiz 2886 sayılı kanuna tabı değildir. Ihaleyı yapıp yapmamakta, kısmen yapmakta veya kısmen dilediğine ver- mekte serbesttir. Postadaki gecikmelec kabul edilmez. Duyurulur. r PARLIAMENT SUPERBAND JAZZ FESTIVAL 95 PROGRAMI SONNY ROLLINS 6 HAZIRAN 1995 • 21.00 E B U D D Y G U Y ROY ROGERS & THE DELTA RHYTHM KINGS JOE COCKER "HAVE A LITTLE FAITH" world tour 95 BUCKSHOT LeFONOUE Featuring BRANFORD MARSALİS YER KATEGORİLERİNE GORE BİLET F İ Y A T L A R I 600.000 TL / 400.000 TL / 250.000 TL 4 gecelik kombine biletlerde ö z e l f i y a t l a r ! SINIRLI SAYIOAKİ KOMBİNE BİLETLERİMİZ 21 MAYIS 1995'E KADAR SATILACAKTIR. YER KATEGORİLERİNE GÖRE FİYATLAR: 2.000.000 TL /1.250.000 TL / 800.000TL - j tlerioizi satış noktalanınızdan krettî kartımz'a satın alabilirsin-z. B I L E T S * T I Ş K 0 K T A L A R I ••KK0BAM«?SUADIYE ( 2 1 6 ) 350 87 J .'• •KKORAMA/RUMELİ. ! 2 1 2 ) 234 42 - t .•'•KKORAMA/rAKSIM: ( 2 1 2 ) 251 28 88 -KKORAMA^GALLERIA ( 2 1 2 ) 5 5 9 54 44 t M K E Z 3 KAT ( 2 1 2 ) 282 01 70 (datı : :. R B N D 6/9 HAZİRAN • AÇIKHAVA TİYATROSU / İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle