28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 SUBAT1995 PERSEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE... OKTAYEKİNCİ Tarihi semtin ünlü ahşap konaklan teker teker sökülerek yok ediliyor 1983'teld Süleymaniye Koruma ve Sıhhileştirme Projesi'nden bir sokaksilüeti. üleymaniye, otoparka dönüşüyorCumhurbaşkanı Süleyman De- mirel, geçen yılın eylül ayı başla- nndaki Macaristan'ı ziyaretınde Kanuni Sultan Süleyman'ın Zı- getvar'a dikilen anıtını açtıktan sonra, duygulannı şöyle dile ge- tiriyordu: "Fevkalade hislendirici gurur- landına bir olay._ Bugün benim için çok önemli bir gün. Bugiın Tûrk tarihinin muhteşemliğinin teyit edüdiği bir gün... Kadirşinas IVİacar halkına ınüteşekkiriz..." (8 Eylül 1994 Türkıye gazetesı). Gerçekten Zigetvar'da yaşanan olay. Cumhurbaşkanı ve berabe- nndekı Türk heyeti içın unutul- maz bir görüntü sergılıyordu. 16. yüzyılda bu ülkeyi işgal eden bir Osmanlı sultanının anısına, üste- lik şımdıkı kent halkının da ona- yı alınarak görkemli bir anıt hey- kel dikıliyordu. Benzer şekilde aynı günlerde Budapeşte'dedüzenlenen 'Topka- pı SarayTndan Hazineler-Kanuni Suhan Suleyman veÇağı' adlı ser- gının açılışında da yıne Cumhur- başkanı Demırel ve Macaristan Cumhurbaşkanı Arpad Göncz duygulu konuşmalar yapmışlar. her ıkı halkın ve ülkenın tarıhe olan saygısının ne denlı yüksek olduğundan söz etmışlerdi. De- mırel aynı gezısınde yıne Buda- peşte'dekı ünlü 'Gül Baba' türbe- sını ve ardmdan Arnavut Abdi Abdurrahman Paşa'nın mezannı zıyaret etmış. Kanuni'nın Ma- caristan topraklannda ilk nama- zını kaldığı Metyan Kilisesi'ne de gıderek 450 yıldan bu yana fcorunan tanhı yapı hakkında bıl- ite «ş Rastlantıbuya,Cumhurbaşka- m'nın bu muhteşem Macaristan gezisinı gazete ve televızyonlar- dan gururla izlediğımız günlerde biz de fotoğrafçı arkadaşımız Er- doğan Köseoğhı ile bırlıkte Istar bul'un Süleymanıye semtındek tarihi evlerin durumunu saptama- ya niyetlenmiştik. Daha doğrusu, bu güzelım ahşap evlerin yakıla- rak ya da yıkılarak yok edıldığı. yerlennin ıse bazı kışıler tarafın- dan otopark haline getirildıgmı duymuş, olayın üzerine gıtmeye karar vermiştık. O günlerde. yani yaklaşık 4 ay kadarönce fotoğrafını çektığımiz ve otoparka dönüştürülen bir tari- hi bina arsasının hemen karşısın- dakı görkemli bir başka ahşap ko- nağın da bugün artık yerinde ol- madığını. yıne Erdoğan Köseoğ- lu'nun geçen hafta aynı yerden al- dığı fotoğraf, tüm açıklığıyla gös- teriyor. Dahası. son bir ay ıçinde yaküıp sökülerek yok edılen bu tanhsel mirasın da bulunduğu yer. yine hemen otopark olmuş ve üs- telık ücret karşılığında hizmet ve- riyor. Nasıl anlatacağız? Kanuni Sultan Süleyman'ın anısını yaşatan Macar halkına ve Macar hükümetine çok yerinde bir turumla şükran duygulanmızı sunarken aynı ünlü padişahın anı- sını ve adını taşıyan. aynı görkem- li tarihin tstanbul'daki eşsiz sivil mimarlık sanatı ürünlerini bann- dıran bir mahallenin, hemen tüm ilgililerin ve yetkililerin gözleri önünde ve bılgileri dahilinde or- tadan kaldınlarak kültür mirası zenginlığimızın paralı otoparka çevrilmesinı acaba aynı Macarla- ra nasıl açıklayacağız? 'Muhteşem Sükyman'ı ta Bu- dapeşte'lerde sergıleyip ıkı halkın tarihe olan saygısmdan övgüyle söz ederken aynı tarihin kendi ül- kemizdeki anıtsal yapılannı teker teker yıkıp >ok eden bir uygariık düşmanlığımn bunca özgürlük ıçinde sürmesıni. kendi kendımi- ze bıle nasıl anlatacağız? Kuşkusuz bu sorulann yanıtı, ya başımızıöne eğerek sessiz kal- mak şeklınüe olacak ya da yine şu çok bılnuş yetkihler; parasız- lık. yasal bo>luk, vatandaşm mağ- dunyeti vb gbi yıllardır süregelen dujarsız söılemin arkasına sığı- nacaklar... Görkemli Süleymaniye Kanuni Saltan Süleyman. Zi- getvar Kalesı'nin ahnmasından iki gün ön«5-6 Eylül 1566gece- si kuşatma qrasında ölmüş ve yü- regı altın bırkutuya konularak ça- dın ıçinde Lazılan bir çukura gö- mülmüştü. '• ücudu ise Jstanbul'a getınlerek aynı yıl Mimar Si- naı'ın zarr ve etkilevıci bir mı- nuriyle yapığı türbesine defhe- dilrıişti. ÜnİüOsranlı sultanının kalbi- ni r gömülîolduğu Zigetvar'daki y e ; oğlu IlSelinı'ın ısteğı üzeri- n e Î yıllardiBudin Valisi olan So- kmılu IMehnrt Paşa tarafından tür- behalıne g.-ırıldı. Aynı türbenm TARİH: EYLÜL1994: Kayserili Ahmet Paşa Sokağı ile Kirazlı Mescid Caddesi'nin kesiştiği köşedeki ahşap konak yıkjlmjş ve arsası 'paralı özel otopark' olmuş. Karşı köşedeki tarihi bina ise henüz 'varlığını' koruyor. TARİH: OCAK1995: Kirazh Mescid Caddesi'ndeki otoparka dönüşen eski eser parselinin karşısındaki ahşap konak da artık görünürlerde yok ve yerinde yine açık bir otopark var... (Fotoğraflar: ERDOĞAN KÖSEOCLU) imi devlet büyüklerimiz, Kanuni Sultan Süleyman'ın Zigetvar'a dikilen heykeliyle coşkulanıp tarihi koruyan Macarlara övgüler dizerlerken aynı sultanın adını ve anısını yaşatan görkemli bir eski Istanbul mahallesinin hızla ortadan kaldınlmasına hâlâ seyirci kalabiliyorlar.. Son aylarda yıkılarak otopark yeri j haline getirilen jj ahşap jjj konaklan m SKJB SAGÜ MCBfEZI yanına da yine Sokullu'nun gin- şimıyle bir camı. tekke ve kışla bınası inşa edildi. 1689'da Os- manlılar Zigetvar'dan çekilince. Kanuni'nin adını taşıyan bu ca- mt. kilıse olarak kullanılmaya başlanmış; 1963'te ıse Macar hü- kümetı tarafından restore edılerek müze haline getinlmışti... Istanbul'dakı türbe ise yine Ka- nuni Sultan Süleyman tarafından Koca Sınan'a yaptınlan görkem- li Süleymaniye Camısı'nin avlu- sunda yeralıyor. Bulunduğu sem- te 'Süleymaniye' adını da veren bu büvük mimarlık anıtı. külliye- sıyle bırlıkte 1550-1557 yıllann- daınşaedildi. lstanbul'untarihsel siluetinde çok özel bir yer edıne- rek kentın 3. büyük tepesının üze- rinde dünya mimarlık tarihinin en ünlü eserlerinden bıri olarak yük- seldi. Çevresinde de jıne kendısi kadar zengin bir uygariık biriki- mıni taşıyan SüleyTnanıye Mahal- lesı"nın oluşmasına neden oldu. Osmanlı arşıvlenndekı kayıtla- ra göre Süleymaniye Camisı'nin ınşaatında 1810"u Hıristiyan, 1713'ü ise Müslüman olmak üze- re 3523 ustaçalışmış, toplam ma- liyetin yüzde 31'i malzemeye. yüzde 69'u da ışçılik ve ustalık ücretlenne harcanmıştı. Yani Sü- leymaniye, külliyesiyle birlikte yaklaşık 70 dönüme yayılan var- lığıyla insanoğlunun yaratıcı gü- cünün de eşsız bir göstensı olarak tstanburdaki yenni almıştı. Kımı kaynaklara göre camıde- kı dört mınare. Kanuni'nin fstan- bul"un fethınden sonrakı 4. padi- şah olduğunu sımgeler. Iki rruna- renin üç şerefeli yapılarak dört minarede toplam on şerefenin bu- lunması ıse yine Kanuni'nin aynı anda 10. padışah olmasına bağla- nır. Bu büyük yapıtın yaratıcısı Mi- mar Sinan'ın türbesi de avlunun hemen kenannda alçakgönüllü bir mımariyle inşa edilmiş. Sinan, 1588 yılında, yaklaşık 100 yaşın- da öldügünde. kendi isteğine uy- gun olarak camı avlusunun içüı- de değil, dışında yapılan bu türbe- de toprağa verilmiş. Mezar taşına da yeniçen ağası olduğunu göste- ren bir 'Haseki kavuğu' ışlenmiş... Yıkım ve yok oluş süreci Süleymaniye Camisi'nın Os- manlı'dakı kent ve imar kültürü açısından taşıdjğı önem ise yine külliyesiyle birlikte, çevresinde oluşan büyük bır mahallenin aynı kültürle yaratılan mimarlık değer- lennde kendısinı gösteriyor. Her biri en az diğer komşulan kadar olağanüstü bır özenle ve ts- tanburdaki sivil mimarlık zengin- lıgın en güzel örnekierini sergıle- yerek inşa edilen sıra evler. ahşap konaklar ve bunların oluşturduğu sokaklarla ortaya çıkan özgün yerleşme dokusu, Süleymaniye Camisi"nı saygıyla sarmalayarak kentin tanhsel kimlığinı tamamla- dılar ve bu kimliğı yakın yıllara dek gururla taşıdıîar. Nevarkıözellikle 1950"lerden sonra Istanbul "a egemen olmaya başlayan. 1960'lardan sonra ise artık planlı bir ımar düzenine ka- vuşan yap-sat sektörü, kentin bir- çok tarihsel semtiyle birlikte Sü- leymaniye'ye de göz dikti ve 1970'lere dek çok sayıda ahşap konak yıkılarak çarpıİc ve çirkin bır apartman yapılaşmasına dö- nüştürüldü. Yine aynı dönemlerde özellik- le Halıç kıyısmdaki eski hal tesis- leri ve bölgedekı küçük imalama- nelerde çalışan lstanbul'a yeni göç etmiş yoksul ve bannaksız in- sanlann sığındıkları bir semt ha- line gelen Süleymaniye, geçmiş- tekı görkemi ve yaşam düzeyiyle tümüyle çelişen bu yeni sosyal özelliğiyle de zengin kültür biri- kiminı hızla yitirmeye başladı. Hele 1980'lerden sonra, yani Istanbul'un hemen tüm kentsel değerlerinin açık bıryağmaya uğ- radığı. kente göçün giderek yıkı- cı bir işgale dönüştüğü şu talan döneminde, her açıdan sahipsız kalan Süleymaniye Mahallesı, de- yım yerindeyse tam bir çöküntü bölgesi haline geldi. Tanhe tanık- hk eden tescıllı eski eser binalar. çoğunluğunu işportacılann oluş- turduğu küçük ticaret gruplannın mal ve eşya depolan olarak kul- lanılırken şimdi daha da ileri gi- dilerek teker teker yıkılıp otopark ya da açık depolama alanına çev- nlıyorlar... Yanm kalan umutiar Süleymaniyeböylesine hızlı bir yıpranma ve çökme süreci için- deyken aynı anda Istanbul'un üze- rinde en çok tartışılan ve hatta en çok koruma projesi gelıştirilen ta- rihsel semti olma özellığinı de ta- şıyor olması. kuşkusuz bir başka dramatık gelişme olsa gerek. lstanbul'daki üç mimarlık fa- kültesinde, yıllardır hemen her eğitim döneminde Süleymaniye ve Zeyrek, öncelikli çalışma alan- larını oluşturdular. Sayısız rölö- ve. sokak siluetleri. sosyal anket- ler, koruma planlaması etütleri, yine yıllardır proje atölyelerini, sergi salonlannı, arşivleri ve hat- ta yayınlan doldurdular. Bütün bu çalışmalann en umut verici olanı ise 1970'lerde UNES- CO'nun destegi altında başlatılan 'tstanbtıTun Tarihi Mirasmın Ko- runması Kampanyası' oldu. Avrupa Konseyi, Istanbul"un değerli kültür varlıklannın korun- masına katkıda bulunmalan için 1976'da tüm ülkelerle birlikte UNESCO'ya da çağnda bulun- muştu. 1977'de ise Anıtlar Yüksek Ku- rulu, Sülevmaniye'yi mahalleöl- çeğinde SIT alanı olarak ilan edip yasal koruma altına almıştı. 1979 yılında Istanbul Beledi- yesi bünyesinde Kültür Bakanlı- ğı'nın işbiriiğı ve yıne UNESCO desteği altında 'İstanbul Tarihi Alanlannı Koruma Projesi' için çalışmalarbaşlatıldı; öncelikli ko- nular ıse 'Süleymaniye, Zeyrek ve surlar' olarak saptandı. Üç yıl süren hazırlık dönemın- den sonra UNESCO Genel Baş- kanı Anadou Mahtar M. Bow, 13 Mayıs 1983 günü 'Uluslararası ls- tanbul veGöreme Kampanyası'nı bızzat Istanbul'dan ve tüm dünya ülkelerine seslenerek resmen yü- rürlüğe koydu. Bugün bölgede dolaşırken he- men tümü çökmek üzere olan kı- mi eski ahşap konaklann üzerin- de, çoğu paslanmış olarak duran bazı tabelalarda şu yazıy ı okursu- nuz: "Bu bina. Istanbul Üniversi- tesi ve Istanbul Belediyesi'nin Sü- leymanive Koruma Projesi attına alınmışür.*' 1983 'lerde çakılan bu tabelala- ra karşın, aradan geçen 10 yılı aş- kın süre içerisinde aynı binalara hiçbır koruyucu müdahale yapıla- madığı gibi bölgedekı diğer tari- hi evler de şu otoparka dönüşen komşularının yazgısını paylaşma tehdidi altındalar. Özetle denilebilir ki Süleyma- niye, son 20 yıldır koruma adına da hep yanm kalan umutlann be- şiği oldu. Sürdürülen onca kam- panyalar, geliştirilen onca proje- ler, hep bir dilek olmanın ötesine geçemedi. Ne hükümet ne beledi- yeler ne de UNESCO ve diğer ku- ruluşlar, 'koruyahm' demenin ötesinde ellerini ceplerine atıp bu tarih hazinesine fınans yaratacak ciddı bir girişimde bulundular. Son geüşmeler Bütün bu olumsuzluklara kar- şın, son aylarda yıne 'Süleymani- ye'yi kurtarmak' adına bazı gıri- şimlerın yeniden başlatıldığını görüyoruz. Henüz umut verici bır düzeye ulaşmamış olsa da geçen aylarda bir araya gelen ilgili kuruluşlar, bugüne dek yapılanlan son kez gözden geçinp hiç değilse Istan- bul Oniversitesi'nin malı olan ta- belalı binalan kurtarma yönünde ortak bir çalışma sürecini başlat- tılar. Istanbul Büyükşehir Belediye- sı de bu çahşmaya teknık olarak katılmanın ötesinde, 100 milyar liralık bir destekle omuz verece- ğini hem toplantılarda hem de ba- sın açıklamalannda kamuoyuna duyurdu. Bu gelişmeler üzerine de başta Prof. Dr. Nezih Eldem gibi en az 30 yılını Süieymaniye'ye adayan duyarlı mimarlar olmak üzere, rüm bu eski çalışmalara katılan uzmanlar, bir kez daha yorgun kollannı sıvadılar ve projelere el attılar. Eğer bu son girişimler de yine salt söylemde kalırsa, Istan- bul'un dünya miras listesine giren bu eşsiz kültür hazinesi, yakında tümüyle bir açık otopark alanına dönüşüverecek. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Dilimiz Nasıl Yıkıldı... Kısa süre önce bir saptamada bulunmuş ve bunu çe- şitli konuşmalardadilegetirmiştim: Bugün ülkemizde han- gi dillerin bilindiği konusunda bir istatistik yapılsa, büyük bir olasılıkla "en az" ve "en kötü" bilinen dilin Türkçe ol- duğu ortaya çıkacaktır! Bu saptamayı yapabilmek için, uzun soluklu araştırma- lar gerekmiyor. Birkaç gün süreyle yazılı basında, televiz- yon medyasında ve öğrencilerin sınav kâğıtlarında ana- dilimizin nasıl kullanıldığına bakmak, dilimizdeki yıkımın ta- nığı olabilmek için yeterii. Gazetelerdeki haberterde, ço- ğu kez örneğin bir kazanın falanca köprünün altında mı, yoksa üstünde mi gerçekleştiğini anlamamıza olanak ta- nımayacak kadar yanlış kurulmuş cümleler okumak; te- levizyonlarda yine her gün, yanlış vurgulamalardan, he- men bütün yabancı adlann ve sözcüklerin yanlış okunma- sından geçilmeyen programlarla karşılaşmak, üniversite sınavlannda verilen kâğıtlarda çoğu kez ilkokul son sınrf- ta bile bağışlanamayacak dil yanlışlarıyla yüz yüze gelmek -bunlar, anadilimizin günlük kullanımı bağlamında artık neredeyse hiç yadırganmayan olgulara dönüşmüştür. Zaten bir dilin gerçek anlamda yıkıma uğradığının en güçlü göstergesi de sözünü ettiğimiz bu "yadtrgamama konumudur", çünkü bu konum, zaman içerisinde yanlış kullanımlan sakat bir geleneğe, bir dilin bilinmesini ise uğruna sürekli çaba harcanmasını gerektiren bir hedef ol- maktan çıkanp, yanlış bir bilindiği varsayımına dönüştü- rür. Dilimizin nasıl yıkıldığı sorusunun bütün yanıtlarını böy- le bir yazı çerçevesinde ele alabilmek, elbet düşünülemez. Bu satırların amacı yalnızca durumun "vahametini" bir kez daha vurgulamak ve nedenlerden bazılanna kısaca değinmektir. Bu değinme sırasında, bazı sorulara kendi- mizce yanıt getireceğimiz gibi, artık kaçınılmaz saydığı- mız kimi yeni sorulan da gündeme koymaya çalışacağız. Örneğin, bundan 30-40 yıl önce kaleme alınmış metin- leri, bugünkü kuşaklann "anlayabilmeleri" için, dil-içi çe- viri işleminden geçirmezorunluluğunu duymak, buna kar- şılık aynı kuşaklara o günkü sözcükleri de öğretmeyi ge- reksiz saymak, dilde zenginleşmeye mi, yoksa yoksullaş- maya mı neden olur? Ya da uygulamadan rasgele bir so- ru: "Muhtemel" yerine "büyük bir olasılıkla" demeyi yeğ- leyen, ama bu öz Türkçe sözcükle yanlış cümleler kuran birine "ilerici", "muhtemel" de direnip doğru cümle kul- lanımlan gerçekleştiren birine ise "dilde gerici" srfatlannt yakıştırmak, dilimizin günümüzdeki yıkımını ortadan kal- dınma bağlamında yararlı, özellikle de bilimsel diye nite- lendirebileceğimiz bir tutum mudur? Çoğaltılabilecek bu türden sorular üzerinde peş peşe birkaç yazımızda dura- cağız. Dilimizin bugünkü yıkımının en önemli nedenlerinden bi- ri, Dil Devrimi'nin kimi çevrelerce yanlış anlaşılmış ve bu yanlış anlamada çok uzun süre direnilmiş olmasıdır. Da- ha önceki bazı yazılanmızda da belirttiğimiz gibi, Atatürk, Türk Dil Kurumu'nu ve Türk Tarih Kurumu'nu kurmakla, artık Cumhuriyet yönetimini kabul etmiş, kendini yenile- miş, bundan ötürü de yaşanan bilimsel çağın gereklerini yerine getirmekle kesinlikle yükümlü bir toplumda, dil ve tarih gibi yaşamsal önemde iki alanın bundan böyle bi- limsel yöntemler doğrultusunda araştınlmasını hedefle- miştir. Türk toplumunda yaygın dilin hangisi olduğunun saptanması, ancak çok küçük bir azınlığın anlayabildiği, Arapça-Farsça sözcüklerin egemenliği altındaki Osman- fıcadan Türkçeye geçilmesinin sağlanması gibi amaçlar, doğal olarak bu hedefin çatısı altında düşünülmüştür. La- tin harflerine geçilişin ardından yeni yazım kurallarının oluşturulması da doğal bir gereksinim olarak kendini gös- termiştir. Bütün bu amaçların dilde yenileşme ya da öz Türkçe- cilik adlandırılması, yukanda anlatılanlar göz önünde tu- tulduğunda eksik ya da en azından çok dikkatli yürütül- mesi gereken bir girişim niteliğini kazanmaktadır. Bunun nedeni, bu bağlamda yapılabilecek yanlışların, iletişim araçlannın en güçlüsü olan dili kimi zaman bir iletişim en- geline dönüştürebilmesidir. Neyin Osmanlıca, neyin Türk- çe olduğunu/olması gerektiğini saptamak, Türkçeye ne- yin yabancı düştüğünü, neyin artık Türkçe sayılması ge- rektiğini belirleyebilmek, bütün bu girişimler sırasında Türkçeyi yoksul kılma tehlikesinden uzak kalabilmek, bir uzmanlık ve ardından da bir yaygın eğitim konusudur. Bu- na karşıhk Osmanlıcanın karşısına onunla ilintisiz bir du- var niteliğiyle öz Türkçe kavramını koymak, hangi kesim- lerde olursa olsun, bir ülkede 600 yıl boyunca varlığınt sür- dürmüş, dolayısıyla dili genelde kaçınılmaz biçimde etki- lemiş bir olguyu, bütün uzantılanyla tasfiyesi gerekli, işe hiç yaramaz bir miras saymak, bilimsellik değil, fakat an- cak sakat bir politika olabilir. Hele sorun, dil gibi gelenek temelinden asla kopartılamaz bir olguda odaklaşıyorsa eğer, sözü edilen sakatlık gerçekten çok ağır sonuçlar doğurabilir. Yukanda sözünü ettiğimiz sakat politikayı, dilde bir ge- ricilik-ilericilik tartışmasının temeline oturtmak, böylece de ancak bilimsel düzlemde, uzmancaele alınması gere- ken bir konuyu siyaset malzemesine dönüştürmek ise bi- limselliğin yolunu daha baştan tıkamakla eşanlamlıdır. So- mut örnekler ve dilimizin uğradığı yıkımın başkaca neden- leri üzerinde gelecek birkaç yazımızda duracağız. Gaziantep Şahinbey Belediyesi 5. Ulusal Çocuk Resimleri Yarışması • Kültür Servisi - Gaziantep Şahinbey Belediyesi, bu yıl geleneksel Ulusal Çocuk Resimleri Yanşmasf nın beşincisini düzenliyor. Yanşma, Atatürk'ün laik ve demokratik Türkiye Cumhunyetı'nı koruyacak gençlere resim sanatını sevdirmek ve onlan resme özendirmek amacıyla gerçekJeştıriliyor. ilkokul 1., 2., 3. sınıflar, ilkoku! 4., 5. sınıfîar ve ortaokul 1., 2., 3. sınıflar olmak üzere üç kategonde düzenlenecek yanşmanın konusu serbest. 25x35 cm. boyutlannda resim kâğıdına yapılacak resimlenn iki karton arasına kınlmayacak bıçımde yerleştırilerek 22 marta dek elden ya da postayla "Şahinbey Belediyesi 27010 Gaziantep" adresine postalanmalan gerekıyor. Her kategon için ayn ayn olmak koşuluyla bırincılik ödülü tam cumhuriyet altını, ikincilik ödülü yanm cumhuriyet altını. üçüncülük ödülü de çeyrek cumhuriyet altını olarak belırlendi. GÜZEL SANATLARA HAZIRLIK Bagdat Caddesi 1 0 1 / 1 Kızıltoprak = 0 2 1 6 336 42 4 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle