02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ŞUBAT 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 45. ULUSLARARASI BERLİN FİLM FESTİVALİ düller bugün açıldanıyor GÜNERYÜREKLİK BERLİN - On günlük Altın ve Gümüş Ayı maratonunun bı- timine iki-üç gûn kala, ödül ala- cak filmler konuşulmaya başla- nır, tahminler yapılır. Her yıl bu böyle olur Bu yıl da öyle. Altın ve Gümüş Ayı ödüllennı hangı filmlenn alabıleceğı tartışılma- ya başlandı bile. En azından bır Gümüş Ayı ödülü almasına ke- sın gözüyle bakılan Çin asıllı Amerikalı yönetmen Wayne Wang'ın "Smoke" adlı ABD yapımı filmi. Altın Ayı ödülüne en yakın aday olarak görülüyor Cnlü Amerikalı yazar Paul Âus- ter'in "Auggie Wren's Christ- masStory"başlıklı birNoel öy- küsünden yararlanılarak beyaz- perdeye aktanlan 108 dakikalık filmde, New York'un Brooklyn semtindekı ınsanlann yaşamı anlatılıyor. Auster'in rastlantılan Paul Auster"ın öykülerinde sık sık karşımıza çıkan rastlan- tılar zıncın ve bu rastlantılar zıncirinın ortaya çıkardığı çok renklı insan manzaralan, bu fil- mın de ana temasınt oluşturu- yor Bu kez rastlantılar zıncın- nin odak noktası, yazann büyü- düğü Brooklyn semtmdeki bir sigaracı dükkânıdır Ama bura- sı sıradan herhangi bir sigaracı dükkânı değıldir. Sanki Bro- oklyn semtinın kalbi burada at- maktadır. Siyahı. beyazı, ihtiya- n. genci, azınlıklan, hırsızı. do- landıncısı. kısacası bir toplu- mun tûm katmanlannın bır bu- luşma yeridir sankı bu basit si- garacı dükkânı. Çocuk okul defterinı, genç seks dergisini, ihtiyar gazetesı- ni, bir banka soygunu sırasında kurşunlara hedef olan hamıle kansını kaybetmiş bir ünlü ya- zar purosunu almaya, hep bu 'dükkâna gelir. lçi sıkılan. derdı rolan da dert dökmeye bu dükkâ- '•na gelir. Auggıe VVren'in sıga- Jracr dükkânı, Brooklyn'deki ya- £şamın bir kesışme noktasıdır ve Jjjfilmin öyküsü buradan kaynak- »5bölÜJn halindeanlatılan öy- Ifküde. insan yaşamından çok &önlü bır kesit sunuluyor seyır- j^ciye: Yalnız kalmış yaşlılar. kı- •"zını tanımayan ya da oğlundan t haberı olmayan babalar. kapris Uiolu şışman kadınlar. dolandın- pan hırsızlar gibı... Yönetmen fVVayne Wang. Paul Auster'in jp"modern toplum" ımajını çok pyi yansıtmış bu filmde. Her ke- ıçımden insanlara sıcak bakma- £yı öğreten, hoş, espri yüklü bır film. Sigaracı dükkânının sahi- bi Auggie Wren" i oynay an Har- vey Keitel ıle filmdeki ünlü ya- zar Paul Benjamin'i canlandı- ran \Villiam Hurt, harika yo- rumlanyla filme ayn birzengın- lık ve lezzet katıyorlar. Sevgi dolu bir film Böyle güzel bır film yapmak. yönetmen. senaryo yazan ile oyunculara ve tüm ekibe de bü- yük zevk vermış olmalı ki. ge- nye bıraz da para kalınca. "Yi- ne Brooklyn üzerine bir film da- ha yapalım"demışlerve "Smo- ke"un ardından hemen doğaçla- ma, beş gun içinde 85 dakikalık bırfilmdahayapmışlar Bukez kesişen insan öyküleri yerine, Brooklyn'i anlatmayı yeğlemiş- ler. Yönetmenliğini ve senar>r o tasanmını Wayne Wang ıle Pa- ul Auster'ın bırlikte yaptıklan bu film de William Hurt hariç. aynı oyuncularla aynı yerde ge- çıyor. Fılme ünlü şarkıcı Lou , Reed, Madonna, yönetmen Jim Jarmush gibi yıldızlar da "ha- kiki birer New Yorklu olarak" eşlıkedıyorlar. Yapılan kısa söy- leşilerle Brooklynliler de bu semtın özelliklerini anlatıyorlar. Bu da çok hoş ve esprili bir film. Ancak yanşma dışı gösterildi. herhangi bir ödül alma şansı yok. Ismi "Blue in the Face." Festıvalde en çok alkış topla- yan filmlerden biri de Robert Benton'ın "Nobody's Fool" ad- lı 110 dakikalık yapıtıydı. Paul Nevvman, Bruce VVTllis ve Mela- Agnes Varda'nın '101 Cece' adlı filminde roiüyle Michel PiccolL, 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülüne en yakın adaylardan. Stanley Kvvan'ın Kırmızı Gül, Beyaz Giil' (solda) ve Paul Newman'ın başrolü üstlendtği Robert Benton'ın 'Nobody's Fool'. nie Griffith'ın başrollerinı pay- laştıklan yıne bir ABD yapımı olan bu filmde. Nevv York ya- kınlannda. karlar altındaki bir kasabada yaşayan ınşaat işçisi Sully'nin birbaltaya sap olama- mış yaşamı. dik kafalılığı, kasa- ba halkının sade yaşamıyla bir- Hkte anlatılıyor. Bu da çok hoş \e sevgı yüklü bır film. Bir Gümüş Ayı'ya aday gös- gerekir. Eğer Avrupa'ya bir ve- ya iki ödül gidecekse ki daha fazlası bekJenmıyor, bunlardan biri büyük bir olasılıkla "101 Gece" adlı filmın olacaktır. Ag- nes Varda. Fransa < tngiltere ya- pımı bu filmde. Michel Piccoli, Marcello Mastroianni, Gerard Depardieu, Alain Deion, Jean - Paul Belmondo gıbı oyuncular- la sinema aşkını anlatıyor. 100 filmde, iki gencin bir gecelik aş- kı anlatılıyor. lkı gencin aşkını. bütün bir gece dolaştıklan Viya- na'nın güzellıkleri süslüyor ve ortaya modern bir romans çıkı- yor. Anı bır kararla rrenden ınip Viyana'yı bütün bır gece dolaş- maya karar veren. henüz yeni ta- ruşmış iki genç. gece boyu hera Viyana'yı dolaşırlar hem de bır- bırlenne aşklannı, düşlerini. kalacaktır Seyirci de iki gençle bırlikte yaşadıgı o güzel gecenın tatlıanılanylaaynlıyorsinema- dan. Çok iddıalı bir film değil. Ama seyirciyi 100 dakika peşi- ne takıp sıkmadan bır düş âle- minde dolaştıran bır film. Biraz daha ıddialı ve önemli bir film ise Kanada'dan gelıyordu Pat- ricia Rozema'nın "VVhen Night is Falling"inı de festıvalde en w.ayne Wang'ın Paul Auster'in öyküsünden uyarladığı "Smoke"u, Stanley Kwan'ın Hong Kong/Tayvan/Çin yapımı "Kırmızı Gül, Beyaz GüT'ü, Robert Benton'ın Paul Newman'lı "Nobody's Fool"u, Agnes Varda'nın ünlü oyunculann rol aldığı "101 Gece"si bu yılki Berlin Film Festivali'nde ödüle en yakın adaylar arasında. terebileceğimiz festivalin beğe- nılen fılmlerinden biri de Stan- ley Kwan'ın "Kırmızı Gül, Be- yazGüTüydü. 126 dakikalık bir Hong Kong / Tayvan ' Çin yapı- mı olan bu filmde, Sanghay'dan Paris'e geri dönen ve bir kadına gönül veren erkekteki kışilik de- ğışiklıği anlatılıyor. 1992 yılın- da Gümüş Ayı ödülü alan Stan- ley Kvvan. bu yıl da "Kırmızı GüL Beyaz Gül5 ' ile bır ödül ka- zanabilır. Bu arada Agnes Var- da'nın filmıni de unutmamak yaşındaki Moniseur Cineema rolünü üstlenen Michel Piccoli, "en iyi erkek ayuncu" ödülüne göz kırpar gıbı bu filmde. İki gencin bir gecelik aşkı Rkhard Linklater'ın ABD ' Avusturya yapımı olan "Before Sunrise" adlı fılmı de festival- de izledığimız ilgınç ve eli ağzı düzgün. hoş filmlerden biriydi. "Ölü Ozanlar DerneğTnden ta- nıdığımız Ethan Hawke ile Ju- lie Delbv'nin sürükledikleri bu korkulannı, seks anlayışlannı, inançlannı anlatırlar. Gecenin ilerleyen saatlennde âşık olur- lar. Sabah aynlma zamanı gel- diğinde, altı ay sonra aynı yerde buluşmak üzere sözleşırler. Oğlan Amenka'ya memleke- tine. kız da Paris'e. geldıkleri yere geri dönerler. Ama altı ay sonra gerçekten buluşacaklar mıdır, bılinmez. Fakat iki gencin bir gece içinde yaşadıgı duygu yüklü yoğun aşk, kuşkusuz ömürboyu güzel bir anı olarak çok alkışlanan ve en çok beğe- nilen filmler arasında sayabili- riz. Pascale Bussieres ile Rachel CraMford'un büyük bir ustalık- la başrollerinı paylaştıklan bu filmde. derin bir felsefı ıçerik- le, ama yalın birdılle, iki kadın arasındakı aşic anlatılıyor. Bu öykü etrafında ise kişilik çatış- malan göstenliyor, tabular sor- guya çekiliyor, farklı karakter- ler irdelenıyor, kiliselerin ve Hı- ristiyanlığın toplum üzerindeki olumsuzetkılen anlatılıyor. Bü- yük bir duyarlılikla ve incelikle dokunmuş duygulu. acıklı, dü- şündürücü ve zaman zaman da esprili, etkileyici bir film. Fes- tivalin ödüle en yakın filmlerin- den bin diyebilınm. Uluslarara- sı Berlin Film Festivali'nde çok ödül var Belkı bir tane de "But- terfly Kiss"e verilir. Michael VMnterbottom'ın Ingiltere yapı- mı bu filmde. sevgiden yoksun çaresizlık ıçındeki umutsuz bir kadının öyküsü anlatılıyor Eu- nıce (Amanda Plummer) çok sevdığı arkadaşı Judıth'i arar- ken, yaşlı annesine bakan Mın- am'a rastlar. Miriam (Saskia Re- eves) kısa zamanda, şakacılığı. ateşli hareketleri ile Eunice'ye derin bır sevgı duyar ve Judith'ı onunla birlikte aramaya karar verir. Eunice de Miriam'ın sev- gisini sürekli denemeye tabi tu- tar. Fakat bu öyle bir sevgidir ki, Miriam, Eunice'nin katil oldu- ğunu, seri cinayetler işlediğıni öğrendiği halde buna inanmaz ve arkadaşını kurtarmaya çalı- şır. Sevgi, özgürlük, düşler üze- rine işlenmiş. tüyleri ürperten bir film. 17 ülkeden 23filmyarıştı Bu yıl festivalin yanşma bö- lümünde 17 ülkeden 23 film var. Yanşmaya iki filmle katılan Al- manya'nın ödül alması bekkn- miyor. Gerek Hebert Achtern- busch'un "Hades"i, gerekse Christian Wagner'ın "Transat- lantis'i ağır felsefı ıçenği ve sı- kıcı dilıyle gunümüz Alman si- nemasının tipik bırer örneğını sundular seyırciye. lsrail'de ünlü birtıyatro yaza- n olan Shmuel Hasfari'nin ilk fılmi olan "Sh'chur"ise üzenn- de tartışılan bır film. Festivalin ödül politikası da dikkate alına- cak olursa (bir sana, bir bana po- litikası) "Sh'chur"a bır ödül gı- debıhr. 100 dakikalık filmde. 20 yıl sonra babalannın cenazesın- de tekrar karşılaşan iki kızkar- deşin öyküsü, geçmışle olan he- saplaşmalan anlatılıyor. Bir filme sadece bir ödül 45. Uluslararası Berlin Film Festivali'nm Altın ve Gümüş Ayı sahipleri, bugün öğlen saat- lerinde düzenlenecek bir basın toplantısjyla on bir kişilik ulus- lararası seçıcı kurul tarafından açıklanacak. Akşama da yanş- ma fılmlennın göstenldiğı Zoo- Palast Sineması'nda düzenlene- cek bir törenle ödüller sahiple- rine dağıtılacak. Hemen anım- satalım, Berlin Film Festiva- li'nde bir filme sadece bır ödül veriliyor. Yani bır filme eğer örneğın "en iyi kadın oyuncu" ödülü ve- rildiyse o film başka bır dalda ikinci bir ödül alamıyor. Bu yıl da festivalin yanşma bölümün- de Türk fılmi yoktu. Sadece Ya- \iız Özkan'ın "Yengeç Sepe- ti"tle Handan Ipekçi'nın "Ba- bam Askerde" adlı filmi, Pano- rama bölümünde yanşma dışı gösterildi. Bu arada ilk Altın Ayı ödülü- nü alan ise ünlü Fransız oyuncu- su Alain Delon oldu. Alain De- lon'a Altın Ayı ödülü sinema dünyasına katkılanndan dolayı verildı. Çapkın sanatçi, geçen cuma akşamı Zoo-Palast Sinema- sı'nda ödülünü aldı ve festivalin onur konuğuydu. Festivali Ret- rospektif bölümünde de De- lon'un 23 fılmi göstenldi. Alain Delon'a (solda) sinemaya katkısından dolayı Altın Ayı ödülü verildi. Patricia Rozema'nın 'When Night is Falling' adlı filmi çok beğeni topladı 6 Sînema, her zaman bir Rus ruletidir'Kültür Servisi- Andrey Konçalovsld, bır süre dünyayı dolaştıktan sonra 1990 yılında ana yurdu Rusya'ya dönerek "LeCercledes Intimes" adlı fılmi çek- miştı. Bugünse, komünizm sonrası dö- nemın karmaşasını yaşayan Rus köylü- lerının gündelık yaşamından kesıtler sunduğu "Altuı Yumurtlayan Tavuk"la gündeme geliyor. Bu yıl Uluslararası ts- tanbul Film Festivali'nde de gösterile- cek olan bu film Fransa'da göstenme gırdı Filmın başrolünde bir tavuk var. Konçalovskı ile Le Figaro gazetesinde yapılan bir söyleşıyi sunuyoruz: - "Altın Yumurtlayan Tavuk" adb filmle sinematografık köklerinize geri döndüğünüzü söyleyebilir miyiz? Bunu kim bilebilir! Ben bu konuyu Amenka'da yaşarken çok düşünmüş- tüm. O zamanlar. bugünün Rus mantı- ğı üzerine bir komedi çekmek istiyor- dum Televizyonda kırmızı gıysiler için- de. ellerinde Stalin'in portresinı taşıyan tepkili kadınlar gördüğümde oldukça şaşırmıştım. Onlann düşünce yapılann- da nasıl bır değişiklik olduğunu anla- mak isterdim. Neden böylesine körleş- tıler? - Sizce. Ruslar kendilerine sunulan bu özgürlüğü neden kuüanamıyorlar? Rus halkı hıç bır zaman özgürlüğü ta- nımadı. Monarşik gelenek çok güçlü. Rusya'nın Balkan, Uzakdoğu, katolik ülkelerle arasında demırden ideolojık bir perde vardır. Bizım insanlanmız ge- lenekçi değil heyecanlıdır. Hiçbir za- man Rusya'nın Paris gibi demokratik bir ülke olacağı düşünülemez' Böyle yanılsamalara düşenler her zaman içın düş kmklığına uğrarlar. Gerçekçi olma- ma karşın, gelecekten umutluyum - Ruslar ruhlannı mı yitirdileer? Hayır! Ruslar çok romantıktir, hep cennetlerinı ararlar. Çok tatminsizdırler ve hep kaybedeni tutarlar. Ben Rusya'da birparti kurmak istiyorum. "TemizTu- valetfcr Partisi''. Evet, gerçekten de böy- le bir nıyetim var! Umumi tuvaletlerın durumu Rusya'daki sosyal ve politık ya- pının dışavurulduğu yerlerdır! -Neden Rusya'va geri döndünüz? Artık özgürce dolaşabıliyorum. Ön- ceden böyle bir şansım yoktu. Rusya'da yaşam çok hızlı değişiyor, ben de böy- lece bu değişimi yaşamış oluyorum. Ül- kemde olan bıtene çok meraklıyım. -"Altın Yumurtlayan Tavuk",1%7'de çektiğiniz ve sansüre uğrayan "Asy a' nın Mutluluğu" adb filmin devamı nitetiğin- de. O dönemde size haksızlık edildiğini mi düşünüyorsunuz? Tam anlamıyla değil. Lanetlenen şa- ir olmak bu dönemde çok moda. Fılmı yasaklanan bın olmak benım daha çok tanınmamı. hatta yıldız olmamı sağladı. -Nerede oturuyorsunuz? Moskova ve Pans arasında gıdıp ge- lıyorum. lkı kızım var. Bın 2, diğeri 4 yaşında. Onlann Pans'te eğitım görme- lenni istiyorum. Avrupa'da opera ya da tiyatro oyunu sahnelemek de planlanm arasında yer alıyor. Malraux'nun "La Voie RDyal" adlı yapıtını sinemaya uyar- ladım. Bugünlerde de Moskova'da sah- nelenecek bır rock-opera üzerinde çalı- şıyorum. Bu operanın güftesıni ise Dos- BUAŞAMADA ŞÜKRAN KLRDAKUL Başucu Kitaplarımız Yetiştiğim yıllar bir okuyuşa bırakmadığım kitaplar ara- sında Andre Maurois'nın yapıtlarından birinin ayn yeri ol- duğunu anımsıyorum. 'Ariel...' Dünyamızın, 1792-1922 yıllan arasında güçbela misa- fir ettıği Shelley'nin yaşam seruvenını anlatan kitap. Benim o yaşımda, bir Ingilız şairinin fırtınalı yaşamına olağandışı yakınlık duymamın nedenı ne olabilirdi? Daha üniversrte yıllarında dogmacılığa karşı tepkilerini açığa vurma gözüpekliliği gösterdiğı ıçın yalnız bırakılmış- lığı mı? Otuz yılını tamamlayamadan yitip gitmesi mi? Yoksa, tanntanımaz olup olmadığını bugün bile bilme- dığim, öğrenme gereğini de duymadığım Andre Mauro- is'nın, 1810'lann Ingilteresi'ni egemenliğıne alan kaba so- fuluk karşısındaki tavrı mı? Söylemindeki okuru alıp götüren gızler mi?.. Sorulara sığınarak aradığım nedenlerden hangisı olabi- lirdi benim on yedi yaşımın okurluğunu etkileyen. Belkı, yanm yüzyılı aşkın zaman diliminin belleğımden söküp atamadığı bir satırla başlayan yakınlık: "Ruzgârlann şarkısını çalan ağaçlar gibiyim ben de." Kımi kitapları başucumuza ayırmamızın gızinde, okuma düşkünlüğumüzün yanı sıra yazarın yapıtını yaratırken du- yumsatmak istediği her şeyi özümseme hevesi var sanı- yorum. Bır de pencerelerimizi aralayan o yakınlıkta kendimize bıraz daha ulaşabilme umudu. Kaç dönemin başucu kitaplarını anımsayarak söylüyo- rum. Az düşmemişım bu umudun peşine ben. Yoksa Hamlet'le, Peer Gynet'le, Ahabb Kaptan'la, Kunt Hamsun'un 'Açlık'taki adamıyla. Vehbi Dede'yle ne alış- verişim olabilirdi bunca yıl. Zamanlar degişir. Değişen zamanla birlikte kitaplar da çoğalmaya başlar başucumuzda. Ama tümünde bizler de vanzdır. Yaşam serüvenimizin değışik dönemlerini taşıyan he- veslerimiz, amaçlarımız, tutkularımız, demek kı varlığımız- la ilgili bır şeyleri saklar gibidir onlar. Maraş sürgün alayı günlerime damgasını Çehov ve O'neel vurmuştu. Parmaklığın arkasında geçirdığim iki yıla Balzac ve Stendhal. Kimbilir kaç kez okudum 'Kırmızı ve Sıyah 'ı yaşamım- da. Kaç yaz, 'Moby Dıck'm doyulmaz sayfalarıyla geçir- dim dinlencemi. Duyarlığımızın gizli şiiri özlem. Ölümsüzleıie (1985) başucumdaki kitapların insanlan- na duyduğum özlemin dızelere dönüşmesıydi. Yazıyı Vehbi Dede'ye duyduğum özlemle bitirme heve- sini önlemiyorum: "Bir güvercin daha konsa şadırvana Kanatlannda ağırfaşırken zaman Vehbi Dede, belleğinde Dıvânı Kebır Mevlânâ'dan dizeler okuyacak sana. "Kardeş, sen ancak o düşüncede varsın.." Meyhanesı de, mihrabı da, kâbesi de bir.. Karanlık şafağını koynunda getirir Geçmiş geleceği katar masalına. Yeniçıkmış gibiçilehaneden '"' . " ' '*""" Çağının Istanbuluna tutulmuş '' a : "' Sözcüklehn sıcağında yana yana Kurtulmayı deniyor kendi kendinden. Gül nasıl çoğalırsa dalında Ses nasıl dağılırsa nefesinden Renk nasıl değıştınrse ötekıni Öyle yakın bize, öyle uzakbizden. Bır güvercin daha konsa şadırvana Kanatlannda ağırlaşırken zaman Vehbi Dede belleğinde Divânı Kebır Mevlânâ 'dan dizeler okuyacak sana." toyevski'nin "Suç ve Ceza" adlı roma- nından yola çıkarak yazdım - Rus sincması üzerine ne düşünüyor- sunuz? Rus pazan bölündü. Yeni uygulama- lar, yapımcılıkta yeni yöntemler ve da- ğıtım üzerine projeler ürtemek istiyo- rum. îkı yıl önce kurduğum "Rus Rule- ti" adlı şirkette bu konuda çalışmalar yapıyorum. - Siz çok ironik bir insansınız! Evet. tabii! Sinema her zaman ıçin bır Rus ruletidir! - Rusya'nın geleceğini nasıl görüyor- sunuz? Tavuğuma sorun! - Projeterinizden söz eder misiniz? Çeçenler üzerine bir komedi ya- pacağım! ' 1. Uzakdoğu Film Festivali'Kültür Servisi - Uzakdoğu Kültür Merkezi(UKM), 15-23 nısan tanhlen arasında Anka- ra'da, gösterim ve tanıtım amaçlı bir sinema etkinliği dü- zenliyor. " 1 . Uzakdoğu Film Festivali" (UFF) adı verilen fes- tivalin amaçlan arasında, dün- ya sineması ölçeğinde ağırlığı- nı duyuran Uzakdoğu sinema yapıtlannın tanıtmak. farklı sa- natsal yaklaşımlan Türk sine- ma izleyicisine aktarmak ve Türkiye ıle Uzakdoğu ülkelen arasında kültürel bir köprü kur- mak yer alıyor. Film göstenm- leri. söyleşiler ve sergiler ol- mak üzere. üç alt başlıkta ger- çekleştınlecek olan festivalde, konulu ve belgesel filmlere yer venlıyor Japonya, Kore. Tay- van. Çin. Hong Kong ve Hin- dıstan'dan toplam 24 filmin gösterileceğı UFF'nın üç özel bölümü var: Çin'den Zhang Yi- mou'nun filmlerini içeren "Tutkulann Kırmızısında''. Ja- ponva'dan Akira Kurosawa'ın klasik filmlerini kapsayan "Düşlerinin tzinde" ve yine Ja- ponv a "dan Nagisa Oshima'nın fılmlennın gösterileceği İmpa- ratoıiuğunun Gölgesinde." (UKM 312-427 74 55) Kısa Film Günleri başlıyor Kültür Senisi-VII. Ulusla- rarası Istanbul Kısa Metraj Film Günleri, yann başlıyor. Istanbul Fransız Kültür Mer- kesi Sinema Salonu'nda ger- çekleştirilecek Kısa Film Gün- leri 24 şubat gününe dek süre- cek. Sinemanın yüzüncü yılını kutladığımız bu yıl özel bir an- lamı da olan film günleri İF- SAK ve Istanbul Fransız Kül- tür Merkezı tarafından; Alman Kültür Merkezi, Avusturya Başkonsolosluğu Kültür Ofi- sı, Belçika Başkonsolosluğu, Britısh Council, lspanya Baş- konsolosluğu Kültür Servesi, Isveç Başkonsolosluğu, Isviç- re Başkonsolosluğu ve ltalyan Kültür Merkezı'nin katılımıy- Ia gerçekleşecek. 28 Arahk 1895'te, halka açık ilk gösterim Lumiere Kar- deşler tarafından çekılen bır di- zi kısa metrajlı fılmden oluşu- yordu. Sinema sanatının taze- lenmesinde en önemli kaynak olan kısa metraj, 100 yıl sonra da önemınj koruyor. Bu festi- val de katılan ülkelerin yeni- likçi ve içten kısa film yaratı- cılanna yer vermeyi amaçlıyor. Hergün ıkı projeksiyon olarak sunulacak gösterimlerin ilk projeksiyonu saat 15.30'da başlayacak ve 17.30'a dek sü- recek. Ikincı projeksiyon ise 18.30-20.30 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Ozellikle gençler tarafından büyük ılgi ile karşılanan Uluslararası Is- tanbul Kısa Metraj Film Gün- leri'nin bu yılkı programında yaklaşık 60 adet kısa metrajlı sinema fılmi gösterilecek. Kapsamlı bir festîval kata- loğunun basılacağı festivalde, hafta içinde yerli ve yabancı kısa metrajh film \ önetmenle- n \k- sovlcşılcr de yer \enle- cck Festivalde Turkıye'yı 1F- SAK 16. Ulusal Kısa Metraj Film Yanşmasf nda ödül almış filmler temsiledecek. tstanbul Kısa Metraj Film Günlen, 25 şubat cumartesi günü yapıla- cak, İFSAK 16. Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması Ödül Töreni ile son bulacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle