14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT 1995 PA2ARTESİ 12 DIZIYAZI ABD'nin tarikathesapları- 2 - ABD. İshımı. Soğuk Savaş vıllann- da kcndı ç karlan ıçm kullanmıştır. RAND fırnıasının askerı stratejıstle- nnden Albert \\ohlstetter'ın oluştur- duğu srratejıye göre Pakistan. Türkıye ile İslanı kı.şağının Körfez \e Çın'le bütünleşme-.i »ağlanmalıdır. Wohlstet- ter'a göre. bır ıstikrarsızlık unsuru olan İslamıvet. Turkiye gıbı mutîef ik ulke- lerde k'ontrc 1 altına alınmalı. düşman ülkelerde -S.n vetler Bırliğı gibi- teşv ık edılmelıdırı *). RAND ıçın hazırlanan doktrin. daha sonra ABD'nın resnıı doktrinı halıııegelmiştır ABDbaşkan- larından Jinımv Carter'ın Llusal Gii- . \enlık Işleri Danışmanı Zbigniew Brze- zinski "Miıslümanlığın komüni/mc kalkan oluşturduğunu" sövlüvordu Rus\a"yı "veşil kuşakla" çevrelemek fıkrı de ABi) kokenlidir. Turkiye'nın. 12 Eylüi 19x0 askerı darbesınden son- ra Çın. Pakı^tan. Ku\e>t. Bırleşik Arap Emirlikleri. Viısır,TunusveSuudi Ara- bistan'la ıli.kilerinın sıkılaştmlması. bazı nedenl;r vanında. bu çerçevede gündeme gtlmiştir. ABD'nın. Sovyetler Bırliğı'nın da- ğılmasından sonra olujturduğu -.enar- yolarda. Ru.^ya vebağımsızlıklannı ka- zanan yenı cumhuriyetlerde Islamın kulldmlmdsı da bulunmaktadır. Hen- ze. Türkıye'yle ilgıli yazdığı raporda şöyle demektedır: ~Eski Sovyetler'de, püriten Yahabi doktrinler, kirienme\e \e nıaterv aliıme karşı panzehir olarak >a>gınlaştı. lUınlann soğuk savaş son- rasındaki dı mokratik dü/enlerde nasıl bir ta\ır alacakları henüz belli değil. Radika) İslamcı akımlar güçlü ama, ve- ni bir pragrjmı gündeme «jetirebilmiş değiller. Öte vandan sufi tarikatlar, es- ki Sovy etlerVİe toplumlann cn ilcrici ke- simlerinden destek gördü. Bunlann bir bölümii son ücrecc nıodcrn yaklaşıvor- lar sosyal konulara. Said Nursi'nin öğ- rencileri olan Nurcular, hilim. nıodern bilgi \e ciddi modern eğitimin. gclenek- sel olarak İslam'da bulunduğunu sa\ u- nuyorlar. Tiırk avdınlannın Nakşiben- diler konusundaki kavgılan da >apa>- J. HALÜK GERAY r i? , T ------ • Geçmişte komünizmi "yeşil kuşak"la çevreleme politikası ÜSKA DUZEM SENARYOLAR1 oluşturan ve 12 Eylül sonrası Tüıkiye'yi de bu doğrultuda yönlendiren ABD, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra islam'a yaklaşımında tarikatları da dikkate alan yeni bir yol izlemektedir. • Henze şöyle diyor: Nakşibendiler, eski Sovyetler'de ve İslam dünyasında oldukça güçlüdürler. Pek çok açıdan. Hıristiyan ülkelerdeki kardeşlik örgütlenmelerine benzemektedirler. Ge- riye dönük değillerdir. Nakşibendiler, eski Sovyetler"deki ba- gımsız Türki cumhuriyetlerde ortaya çıkan girişimci sınıflar için doğal bir bağlantı noktası işlevini görmektedirler.JIIRKIYEdır. Türkiye'nin doğusunda \e kasaba- larında yaygın olan Nakşibendiler, eski Sovyetler'de \e İslam dünyasında ol- dukça güçlüdürler. Pek çok açıdan, Hı- ristiv an ülkelerdeki kardeşlik örgütlen- melerine benzemektedirler. Geriye dö- nük değillerdir. Nakşibendiler. eski So\ - yetler'deki bağımsızTürki cumhuriyet- lerde ortaya çıkan girişimci sınıflar için doğal bir bağlantı noktası işlevini gör- mektedirler." Görüldüğü gıbı. sadece güçlü bir Rusya'nın, ABD'nın ışine gelmemesı vanında. pıyasa ekonomisinin işleyi- ^inde Nakşibendı tankatının üstlene- bıleceğı roller de ABD'nin ışıne gel- mektcdır. Batı - Doğu ikilemi Henze'nın laikliğe, Atatürk ilkeleri- ne genel yaklaşımı. Türkıye'nın ulus- lararası sahada oynaması beklenen rol- le ilgilıdır. Rusya ve yeni cumhuriyet- lere ılişkin kurulan senaryolarda dının bır yer aldıöı bellı. Bu değişım Türkı- ye'nın yıllarca baktığı Batı'dan farklı bir dünyava da yüzünü dönmesi olarak ortayaçıkıyor. Henze. Türkiye'nin Ba- tı'yı \eva Doğu'u seçmek gıbı bır ıkı- lem içinde olmadıöına ınanmaktadır. ~Türki>e. Ortadogu'yu mu, Batı'yı mı yoksa Orta Asya'yi mı seçecek? Bu- nun \anıtı sadece biri değil, her üçünü kapsamalıdır. Bunlar birbiriyle çeliş- memektedir. A\rupa'nın Türkiye'yi bürünün bir parçası olarak görmesi \e Türkiye'nJn Ortadoğu *e Orta As- >a'daki ilişkilerini maksimize etmesi kendi çıkannadır. Bu. .ABD'nin de çı- kannadır. Türkler, 1990'larda Balkan- lar'dan ve eski Sovyetler BirüğPnden büvük göçler olmasından çekinivorlar. Bu da onlara, Müslüman \e Türki cum- huri>etlere > ardım >aparak onJann du- rumlannın kötüleşmesini sağlamaya çalışmanın pragmatik nedenini oluştu- ruvor. Türki\edün\a\ıetkilevebilir,sa- dece kendi mahallesini değil. daha uzak bölgeleri de etkilevebilir." Bu sözlerle. Henze'nin Atatürkçü- lük v e dın konusundaki saptamalannın arka planını. Türkive'nin Ortadoğu. Orta Asya ve yakın çevresındekı ülke- ler üzennde etkıli olmasının oluştur- duğu anlaşilmaktadır Yüzünü Do- üu'ya da dönmü^ bır Türkıye'nın. Av- rupa ve ABDnın çıkanna olduğu da belırtilmektedır Henze'nin gorıişleriy- le. Özal'ın \e onu ızle\en siyasi hare- ketlerın. "aktif dış politika" olarak özetlenen vaklaşımı arasındakı para- lelliğe dıkkat çekilmelıdır Bunun ger- çekleşmesi için de. laıklikten ödünler \enlmesinin sa\unuldugu satır arala- nndan anla^ılmaktadır. ABD'nın İslamlaolan ilişkisıne ba- kışaçısındakı değişıklikler sadece Tür- kiye ile sınırlı değıldır. Ancak Türki- ye'nın. yeni dünya düzeninin tslama bakış açısında benzersız \ e önemh bır yer tutacağı anlaşılıyor. ABD'de uzun bır süre en çok satan kıtap lıstelerinde ver alan "Megatrends 2000: 1990'lar İçin 10 \eni \ önelim" ısimlı \ apıtia da. Türkiye en önemlı küresel eğilimler- den biri olarak sunulan. dinlerin can- lanmasına ilişkın örnek ülke olarak ele alınıyor. Özal'ın da bir süre elinden dü- şürmediği yapıtta. köktendincılığin dünv a çapında geliştığı vurgulanarak. bu eğilimin Türki\e'de de sürdüğü. "Hükümertekiler Brüksel'e bakarken. camilerdeki inıamlann Mekke'\ebak- öklan" \urgulanıyor ve ^u »oru soru- luyor: "Acaba hangisi kazanacak. İsla- mi diriliş mi. Avrupa Topluluğu mu? Vbksa ikisinin \aratıcı bir sentezi mi?" Kıtap. Türkive'nin. 2000 yılınakadar- ki dönemde. küresel yaşam biçimiyle. bunun karşısında oluşacak olan dını külrürel millivetçi eğılimlerin etkileşı- mi açısından u ders kitabr niteliğınde olacagı önkestıriminde bulunmaktadır Ünlü düşünür Alvin Tofller'ın 1991 yılında yayımlanan kitabı **Güç Kay- ması: 21. \ üzv ılın Eşiğinde Bilgi, Refah veŞiddet" ısimlı çalışmaMnda, Atatürk ve îran Şahı aynı kefeye konmaktadır. Bakın Toffler neler diyor: (***) "Atatürk ve İran Şahı toplumlannı Eski CIA Türkıye Istasyon Şefi Paul Henze'nin laikliğe, Atatürk ilkelerine genel yaklaşırnı, Türkiye'nin uluslararası sahada oynaması beklenen rolle itgilidir. Türkiye'nin Türki cumhuriyetlerle dini yakınlığı bu kapsamda ele alınmaktadır. Henze'ye göre yüzünü Doğu'ya da dönmüş bir Türkiye, Avrupa ve ABD'nin çıkannadır. Prof. Dr. Cem Eroğul Atatürkçülüğe yönelik saldmlan değerlendirdi: Yeni düzen, Kemalizm'le çatışıyorA.Ü. Siya^al Bilgiler Fakültesı Ana- vasa Hukuku öüretim üvesı Prof Dr türkçülüğe y onelik saldınlan ulus-dev - let ve ussalhk ılkelen çerçevesınde de- ğerlendiriyor. Eroğul. sorulanmıza şu yanıtlan verjı: - Hem yurtiçinden hem de y urtdışın- dan. Atatürkçülüğe yönelik saidınlar artıyor. Özellikle. Batı dünyasında Ata- türkçülüğü \e laiklik ilkesini karalama eğilimleri de beliriyor. Siz bu gelişmele- ri nasıl yorumluyorsunuz? Eroğul- Dünya çapında sermayenin bır saldırısı var. Binnci amaç. üretım- den pazarlaı laya kadar. değeryaratma sürecine bütun düny ayı katmak. İkincı- si bu yaratılan değerın boluşümünde, sermayenin pay ını emek pay ıııın karşı- sında görelı olarak arttırmaya çalışmak Kemalızmın ıkı temel kurucuöğesi \ar- dır bence. Bırincisi ulusal devlet anla- yışıdır. Bunun bır boyutu. dışa karşı ba- ğımsızlıkçılık. dığer boyutu demokra- siye yönelik bir cumhuriyetçilıktır. tkincisi ise ussallıktır. Dolav ısıvla. Ke- • Eroğul: Sermayenin dünya çapındaki saldınsına karşı koyabilecek, tek gerçek güç ulusal devlettir. Evrenselleşrne ve küreselleşme para ve mal için vardır ama emek için yoktur. O zaman emek güçlerinin elindeki en güçlü silah, ulusal devletlerdir. Kemalizme düşmanlığın temel noktası budur. malizmin binnci özellıği ulusal devlet eden hareketlerin Kemalizme düşman- anlav ışı \ eni dünv a düzeniv le çatışıvor. Çünkü sermayenin dünya çapındaki saldırısma karşı kovabüecek, tek ger- çek güç ulusal dev leftir. E\ renselleşme ve küreselleşme para ve mal için \ar- dır ama emek için yoktur. O zaman emek güçlennın elindeki en güçlü si- lah. ulusal devletlerdir. Kemalizme düşmanlığın temel noktası budur. Ulus- de\ letın de başlıca ışlevi kendi egemen sınıfına hizmet etmektır ama. belli bır coğrat\a üzerinde belli bir topluluğun ortak çıkarlannı dışa karşı sa\ unma iş- le\ ını de \üklenmıştır Onun için bu barajın yıkılması lazım. O bakımdan Cem Boyner hareketi gibi devleti işin odağına oturtan \e baş düşman ilan lığının esas nedeni budur. - Laiklik Batı'dan çıkan bir kavram olmasına karşın, İslam ülkeleri bağla- mında Balılıların da bu ilkeye yönelik eleştirileri artıvor. Dolayısıyla Atarürk- çülük de eleştirilivor. Neden? Yoksa ABD şeriatçılıkla banşmaya mı çalışı- yor? Eroğul: Kemalızmın veni dün\a dü- zenı ile çatışmasındaki önemlı ıkinci neden de Kemalizmin ussallığı birinci ilke kabul etmesidir. Sermave teknolo- jıde. doğa bılimlennde ussalhğın yara- tıcısıdır. Ama sermaye. ussalhğın top- lum ilişkilennde egemen olmasının baş düşmanıdır. îlk burjuva devrimlerinde ussallığı savunduburjuvazi. Sonra. baş- ta dın olmak uzere. kurulu düzeni sa- vunacak hertürlü usdışı eğilimin sa\u- nucusu olmuştur. \'eni dünya düzeni de böyledir. Ussallığa karşıdır. Kemaliz- me saldınnın ikinci boyutu da budur. Ilımlı \e kendi yanlısı şenatçı güçler. ABD'nın ışıne gelir ama. gerçek tek boyutlu değildır. Batılılar, şeriat konu- sunda biraz temkınli olma gereğinı de duyuyorlar. ABD laık hurafeleri, yani toplu iletişim araçlannın yarattığı. burçlar. kitle kültürü gibi şeylen şeri- atçılığa yeğler. Dın çeşıtlı tarihsel bağ- lamlarda. çeşitli roller oynuyor. Türki- ye cle şeriatçılığın. toplumsal tabanda. ABD çıkarlanyla uyuşmayan yönleri de vardır. Anadolu sermayesi. büyük sermaye karşısında şeriatçılığa sanl- maktadır. Bu yönüyle ABD'nin işine gelmez. Boyner hareketi gibi Kemaliz- me düşmanlıkta birleşen hareketlenn şeriatçılıkla süslenmiş din okşayıcılı- ğı. hıç kuşkusuz ABD'nın ıstediği tür şenatçılıktır. Yanı yıkmak ıstedığınız rakibin dıbini oymak için kullanabilir- sıniz. moderleştirmek istiyoriardı. Laik top- lumlar oluşturarak, mollalan \e dini örgütlenmeleri arkaya ittiler. Bununla birlikte bu laik rejimkr. devam eden Batı sömürgeciliği olarak tanımlandı- lar. Sömürii \e çürüme(comıption) or- taya çıktı >e ahlaki bir \ıkım oluştu." Demek. Atatürk'ün "laikrejimi" sö- mürü. çürüme \e ahlaki yıkımın kay- nağı oluyor! Yedı düvelın sömürgeci- lığine karşı kurtuluş sa\aşını zafere ta- şıyan başkomutan da Iran Şahı > la bir- likte "Batı sömürgecisi" oluyorlar. Tofîlerda 1980sonrasi. "köşedönme- cilik" ve Türk-İslam sentezi dayatma- sını w *klasikAtatarkçülük"sayıyorher- halde. Laiklik geriliyor Toffler. laıklığın sanayı ülkelennde de genlediğıne dikkat çekerek. bu ge- lışmeyı -bellı sınırlar çerçevesinde- olumlubulmaktadır TofTler'ınbuvak- laşımı şu görüş üzerıne oturtulmuştur "Endüstri öncesi toplum. bugün hü- kümetlere ait olan güçlerce kullanılan yetkilerin,çeşitli birimierin elinde oldu- ğu ve bu birimierin çekiştiği heterojen bir sistemdir. Endüstriyel dönemin oluştuğu vüzyıllarda ortaya çıkan ulus devletse. bunun tersine, çok daha stan- dartlaşmış ve homojen bir sistemdir. Şimdi, daha heterojen küresel bir siste- me doğru, gerne hareket edivoruz. Hem ileri 0diyoruz. hem geriye. Bu du- runı dini ön plana çıkartıvor." Papa'nın da Batı demokrasılerını eleştirdığını ve "Hıristiyan Avrupa" yaratılması ısteğinin laiklik öneesi dö- neme ilişkin yankılar taşıdığını belir- ten Toffler. "Endüstrileşmeyi gerçek- leştirmeye yardımcı olan aydınlanma fikirlerine karşı karartıeı bir saldın- nın"sürdüğünu. Batı demokrasılerinın ise "çağdışıkalmışkkkdemokrasisinin temeUerinde bir değişikliğe gitmeye- rek" bu saldınlann güç kazanmasına yardımcı olduğunu belırtmektedir. Toffler. "toplum için gerekli düzen" dı- şında iktıdann yoğunlaşmasına karşı- dır. Toffler. din konusunda şu önerme- yı yapmaktadır: •'Kitlesel olmavan bir toplumun ilk emri. farklılaşmaya gös- terilen hoşgörüdür. Bu hoşgörü, hoşgö- rülü olmav an düşüncelere bile -bir nok- taya kadar- tanınmalıdır. Bütün dünya- ya yavılmak isteyen. her insanı kucak- İamak isteyen e\ rensel dinler. demok- rasi ile uyum içinde olabilirler." Toffler in göremedikleri Toffler'ın. Atatürk'ü karalamalan- na bakılırsa. cemaatlerın, üye olma- yanlan totalıter bir şekılde zorlama- dıkları sürece. demokrasıyle uyum içinde olabileceğı görüşünün, Türki- ye'de dile getirilmiş olan "cemaat hu- kuku kurulmah" gibi benzeri çağnlar- la paralellıği dikkat çekicidir. Toffler. kapıtalizmin yeniden vapılanmasının anlamlar (sembolik kültür) boyutunda. merkez (gelişmiş) ve çevre (geri kal- mış) ülkelerdeki farklılığını göz ardı ediyor. Merkezde laık toplum temelin- de farklı yaşam biçımlenne gösterilen karşılıklı hoşgörünün: çevre ülkelerde yakıcı ve karartıeı bir kökdendinci bas- kıcılığa dönüşmüş olduğunun (Türk- Islam sentezını unutmayalım)örnekle- rini saymaya gerek yok. SHP'nin İstanbuf Anakent Beledi- yesi başkan adayı Zülfü Livaneli'nin. danışmanlan arasında bulunacağını açıkladığı Toffler'ın Recep Tay>ipEr- doğan'a danışmanlık yapması hiç şa- şırtıcı olmazdı! Tabıı. bu biraz da Er- doğan'ın ne kadar demokrat olup ol- mayacağı ile ilgılidir. Çünkü Toffler'ın samimi olarak farklılıklara hoşgörü gösterilmesıni istedığı, yapıtınınbütü- nünden ortaya çıkmaktadır. * Ufuk Güldemir. Çevik Kuvvet'in GölgesindeTürkıve- 1980-1984, Istan- bul. (Tekin Yayın'evr. 1987). s. 67. ** John Naisbittve Patricia Aburde- ne. Megatrends 2000: Ten Nevv Dırec- tions forthe 1990's. (Nevv York: Avon Books. 1990) s. 118 *** AhinTofner.Povvershift: Knovv- ledge, Wealth and \'iolence at the Ed- ee of the 21 st Century. (Bantam Books: Nevv York. 1991). s 366 Yarın. Köktendindliğe yeni bakış ÇALIŞANL.4RIN SORULARI / SORUNLARI \1L>1AZ ŞİPAL POLITIKA VEOTESI Agır vc* yıpratıcı işlerde geçeıı siiı*e Soru: 1 Ocak 1965'te sigortalı olarak çalışmava başladım. Çalış- tığım iş kolu 1978 yılında ağır \e \ ıpratıcı işler kapsamına alındı ve bizlere her \ ıl için > üzde 25 \ ıpranma pa> ı tanındı. Böv lece her ça- hştığımız vıl için aynca 90 günlük vıpranma payı aldık. Ocak 1995'te tam 30 \ılım doldu. Emekli işlemlerine başladım \e gün sa> ılarımı toplattım. Sonuç olarak 10 bin 800 günlük prim öde- mişdurumılaolduğumu öğrendim. 1978'den bu vana 18 vıl kar- şılığı 1.620 günlük vıpranma zatnmı gün savılarıma eklenme- miş. Her 240 gün için aylık oranı vii/dt bir arttığına göre, a\- lığım v üzde vedi oranında eksik bağlanmış olacak. Ağır ve > ıp- ratıcı işlerde kazandığım hu 1.620 günü nasıl değerlendiririm? (A.E.) ^ANIT: 1 Eylül 1977 gıınu viirurlüğe gıren 209X sayılı yasa ile bazı işlen "agır, yıpratıcı ve zehirteyici" işyerlerinden sayılmıştır. Bu işyerlerinm bazı ışkollannda çalışan sıgortahlara dabu işlerde geçen ve sıgorta pnmı ödenmış her tam yıl içinde aynca 90 gün- lük, "itibari hizmet süresi" tanınmıştır Yasa sigortalının ağır, yıp- ratıcı ve zehirleyıci işlerde geçen sürelerıne "bu sürelerin her tam yılıiçin" 90 günlük sigortalılık süresınin aynca eklenmesıni öngör- müştür. Ağır, \ ıpratıcı ve zehirleyıci işlerde 20 tam yıl çalışan bır sigortalının Mgortalılık süresı 5 yıl geriye gıdecek ve kendısi 25 yıl sıgortalılık süresını doldurmuş olacaktır. Buna karşılık ağır, yıpra- tıcı ve zehirleyıci işlerde çalıştığı 20 vıllık sürenin karşılığı prim ödeme gün sayısı artmayacak ve 7.20Ö günde kalacaktır. Uvgulamanın nasıl vapılacağı, Sosyal Sıgortalar Kurumu'nun 8 9 1977 günlü ve 2206 sayılı genelgesınde açıklanmaktadır. "Örneğin: (...) bu kanunun ek 1. maddesinde belirtilen işlerde 14 sene 6 av 10 gün = 5230 gün çalışmış olan sigortah için (çalışılan gün sayısı \ Ö.25) formülü uvgulanmaksuretivle 1308gün itibari hizmet gün savısı bulunacak, bu gün savısı toplanm tahsis sırasında aranı- lacak sigortalılık süresinden indirilecektir. 21 sene4ay 12 günlük sigortalılık süresibulunan aynı sigor- talı 5000 gün prim ödeme şartını gerçekleştirmiş bulunmasına rağmen 25 vıllık sigortalılık süresini doldurmamış durumda- dır. Sigortalı. söz konusu 1308 itibari hizmet gün sayısı veril- mek suretiyle 25 vıllık sigortalılık süresini doldurmuş. dolavı- sıyla 3 sene 7 a> 18 gün önce aylık almava hak kazandırılmış olmaktadır." Ağır. yıpratıcı ve zehirleyıci işlerde çalışanlara uy- gulanan her tam yıl ıçm yüzde 25'lik mbari gün sayısı yalnızca si- gortalılık süresini etkilemekte. ancak prim ödeme gün sayısına bir etkısi bulunmamaktadır. Bu nedenle itibari hizmet süresinin size bağlanacak aylığa bır etkısi olmayacaktır. T.C Emekli Sandığı Yasası'na göre benzeri işlerde 20 tam yıl çaiışan bır sandık iştırakçisı 25 tam \ıl gıbı çalışmış olmakta ve 20 yıl karşılığı 7.200 gün üzennden değil. 25 tam vıl karşılığı 9.000 gün üzennden emekli aylığı almaya hak kazanmaktadır. MEHMED KE3L4L Kadıköy Yolculuğu... Eminönü'nden vapura bindim, Kadıkoy'e geçiyorum. Kız Kulesi'ne yaklaşır gibi oluyoruz, uzaklaşıyoruz. Selimiye kuleleri görünüyor. Bu kuleler. nelerı çağrıştırmaz ki! 12 Ey- lül günlerini düşünüyorum. Bir akşam üzeri getirip saman dolu bir çuvah atar gibi kalabalık bir koğuşun ortasına at- mışlardı beni. Üstünden kaç yıl geçti. Geçende sis bastırdı; üç gün göz gözü görmedi. Bir ala- ca karanlıkta üç gün. Marmara doldu, boğazlar tıkandı. Vapurdurdu. Karşıya yaklaşıyoruz; ınsanlar bir koşuşturma, bır daya- nılmaztelaş içinde. Yıllar öncesi bir dostum, bu telaşa ben- zer bir telaş içinde bacağını kaptırmıştı. Şimdi takma ba- cakla dolaşıyor. Vapurdan ındım. Galencı Nevzat'a gıdeceğim. Bundan birkaç yıl önce sı- kışık bir anımızda resım satmak zorunda kalmıştık. Eldeki tuvallerden birkaçını ona vermıştık. Küçük bir hesabımız var (ona göre) bır türlu kapanmadı. Nevzat'ı galerıde bulamadım. Kadıköy'ün sahafları, bir de sanat döküntüleri satan dük- kânlan var. Vitrınlere bakarak oyalanıyorum. Metin Altıok'a benzeyen bin çıkıyor karşıma. Metin Al- tıok değil, ama çok benziyor. Bırtürlü çıkaramıyorum. Me- tin değil.. Metin'i Sıvas'ta yaktılar, Metin yandı!.. Metin'i 1960'lardan. küçük meyhanelerden tanıyorum. Dil-Tarih'te okuyordu. Nusret Hızır'ın öğrencisiydi. 27 Ma- yıs günlerınin (kimine göre devrim, kimine göre darbe) ta- dını çıkanyorduk. Özgürlük ya da özgürlüğe benzer 141- 142'ler. Gene solda sıkıntılar, gene solda keder. Metin'e benzer kişi gittı. Nusret Hoca. öğretmen-öğrenci bılmez- di. herkesle konuşacak bir şeyi vardı. Solda bozgun sürüyor. Sağ da birbirine girdi. Belli ki önü- müzdeki günlerde seçım var. Partiler uyanık, kandırmaya çalışıyorlarsa da kımse yutacağa benzemiyor. Ha gayret. Bundan önce kocaman bir seçimi. "Benim işçım, benim köylüm, benim emekçım" dıyerek torbada daha ne kadar 'benim' varsa onlara sahip çıkarak kazanan Süleyman Bey'i düşünüyorum; Başbakanlık koltuğuna nasıl da yu- muşacık oturuverdi. Sonra da şımdiki koltuğa... Şu ikı dizeye ne buyurulur: "Köylümuz, efendimız tarlasında perişan Işçimiz, kardeşimiz kavgasında penşan" Cahit Sıtkı Tarancı, bu dizelerle hiç mi bir şey kazan- madı? 'Yaş 35' şıırıyle CHP'nın şiir birincilığini aldı. Nurul- lah Ataç da mılletvekıllığinı önerdiklerinde çok utanmış. Yü- zünün kızardığını söyleyenler vardır. Oysa Köşk'te başçe- virmendi. Yusuf Ziya'larla, OrhanSeyfi'lerlekendinibirtutmuyor- du da ondan yüzü kızarıyordu. Faruk Nafiz Çamlıbel seçildiğinde; "Şükür. kaç yıldır bekliyordum" demiş. "Vaktim var, Kadıköy Çarşısı'nı dolaşayım" dedim. Ne- rede o görkemlı çarşı!.. Eskiden tezgâhlarda balık yumur- tası, havyar görürdünuz, şimdi yok! Bir çarşının çarşısızlı- ğı için bu kadarı yetmez mi? Balıklar, isli balıklar, lakerda- lar... Kendimı bildım bileli ıki çarşı tanırım; biri Beyoğlu Balık Pazarı, öteki Kadıköy Çarşısı... Müşterisi de değişmiş, ha- ni şık hanımlar. cıcı beyler. Şuralarda Hacı Bekir'in bir şu- besi olacaktı, ha, şuralarda neresiydi acaba? Oturup bir şeyler içebilirim. buldum dükkânı, ama bir şey içesim gel- medi. Döndüm, dolaştım, Nevzat'a bir daha uğradım, yok! Canım sıkkın, boynum bükük Beşiktaş vapuruna bindim. Hayrettın Iskelesı'nde ındim. Karanfilköy otobüsünü bek- ledim; geldi, bindim, boş yer vardı, oturdum. BULIVIACA SOLDAN SAĞA: 1/ Eşya ve mekân tasa- nmında. insanlann be- densel ve ruhsal özel- lıklenyle eğilımlerinın göz önüne ahnması. V Adaçayı. 3/Bir renk... Ağır kokulu bır gaz. 4/ Ingıltere'ye ısmarlanan denızaltılan almaya aı- derken, 1941'de Kıbns açıklannda kimlığı be- lirsiz bır deruzaltı tara- fından batırılan Türk gemisi... Maksim Gor- ki' nin bır romanı. 5/ Bır tarafa yönelme, dönme Rev 6/ Çelikçomak oyununa ve bu oyıında kullanılan değneğe veri- len ad... Zurnanın dudaklara ge- len kamış bölümü. 7/ Genışlik... Gaıpten haber verdieine inanılan melek 8/ Gelir.. Zehir 9/ Akarsu yatağı . Doğu Anadolu Bölge- si'ne özeü bir halk ovunu. V LKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Düz dokuma kumaşlan çeşitli boyar madde ve kumaş baskı yöntemlenyle desenlendırme iş- lemi. 2/ Bir nota.. Iğdiş edilmiş hayvan. 3/ Kurşunkalem ve ki- mi aygıt parçalannın vapımında kullanılan bir çeşıt doğal kar- bon... Arjantın'ın plaka işareti. 4/Bursa'nın Inegöl ilçesi yakın- lanndaki kaplıca... Maden, ağaç ya da taş üzerine yazı ya da şekil oyma. 5/ Bir soru sözü... Ürün kaldırma işi. 6/ Etiyop- ya'da bır ırmak... Ödeşme. razı olma. 7/Kumarda ortaya sürü- len para... ttalya'da. eğn kulesiyle ünlü kent. 8/ Yeryüzünün 80 km. üstünden başlayan >ukan atmosfer katmanı. 9/ Fazla bon, avanak... Eylemlen olumsuz yapmakta kullanılan ek. İLAN SAKARYA İŞ MAHKEMESİ'NDEN SAYI: 1994 143 Davacı: Mehmet Müştü - Meşeli Köyü Adapazan Davalr. Galıp Demırağ (Adresi meçhul) Dava: Tesbıt Davacı Mehmet Müştü tarafından davalılar Galıp Demirağ ve S.S.K.Genel Müdürlüğü aleyhme açılan tesbıt davasmda: Davalılardan Galıp Demırağ'ın adına PTT kanalı ile teblıgat yapılamaması sonucunda adresi tesbıt edılemedığtnden ılanen teblığine karar venlmış olmakla: Davalı Galıp Demırağ'ın duruşmanın kaldığı 21.3.1995 günü saat 09.30'da mahkememız duruşma salonunda hazır bulunma- sı ve>a kendısım bır vekıl ile temsıl ettırmesı. aksı takdırde yok- luğunda karar venleceği davetıye yerine geçerli olmak üzere ilanen teblig olunur Basın: 7417 ÎLAN SAKARYA İŞ MAHKEMESİ'NDEN SAYI. 1994,144 Davacı: Ahmet Ata - Yeni Mh. Barış Sk. 5 4 Soğanlık Kartal- İstanbul. Davalı: Galip Demirağ (Adresi meçhul) Dava: Tesbıt Davacı Ahmet Ata tarafından davalılar Galip Demirağ ve S.S.K.Genel Müdürlüğü alevhme açılan tesbıt davasında: Davalılardan Galıp Demırağ'ın adına PTT kanalı ile teblıgat yapılamaması sonucunda adresi tesbit edilemediğınden ılanen teblığine karar venlmış olmakla: Davalı Galıp Demirağ'ın duruşmanın kaldığı 21.3 1995 günü saat 09 30'da mahkememız duruşma salonunda hazır bulunma- sı vevakendısını bır vekıl ile temsıl ettırmesı. aksı takdırde yok- luğunda karar v enleceğı davetıye yerine geçerli olmak uzere ıla- nen teblıg olunur Basın: 7416
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle