03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yavın Yönetmeni: Orhan Erinç # Genel Vayın Koordinatörü. Hikmet Çetinkava • Yazıışleri Müdürlen Ibrahim Vıldız. Dinç Tayanç (Sorumlu) • Haber Merkezi Müdurîi: Hakan Kara # Görsel Yönetmen. Fikret Eser Dış Haberler Ergun Balcı • tstıhbarat. Yalçın Çakır # Ekonomi Biilent kı/anlık • Radyo-TV; Uygar tremektar • Kültur Handan Şenköken • Spor. Abdülkadir Yücelman # Yurl Haberler Mehmet Saraç • Makaleler Sami Karaören • Çevın Sevfettin Turhan # Düzeltme Abdullah Yazıcı Y a y ı n K u r u l u İ l h a n S e l ç u k (Başkan). Orhan Erinç, Oktay Kurtböke. Özgen Acar, Hikmet Çetinkava, Şükran Soner, Ergun Balcı, DinçTayaırç, Ibrahim Yıldız, Orhan Bursalı. Mustafa Balba>. Ankara TeniMİci.M: Mustafa Balbay 0 Haber Müdürü: Dogaa Akın Atatürk Bulvarı No: 125. Kaf 4. Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020(7hatı, Fak> 4195027#lzmirTemsılcısı SerdarKızık. H. Zıya Bh 1352 S 2 3 Tel 4411220, Faks: 4419117 • Adana Temsılcısi Çetin Yiğenoglu, Irıönü Cd. 119 S. No:l Kaf.l, Tel: 3522550. Faks 3522570 Müessese Müdürü. Erol Ertaıt#Koordınaör Ahmet Koruban • Muhasebe: BületıtYeoer 9 Idare Hüsevin Gürer O işletme: Önder Çelik • Bılgı-lşlem Nail tnal • Bılgısayar Sıstem Mürüvet Çiler • Reklam: Reha Ijrtman • Halkla îlişkıler. Nurten Berksoy YıyımUvın *e Basan: Ycnı Gün Haber Ajansı, Basın ve Yayıncıhk A Ş TMcocağı cad 39 41 Cagaloglu 34334 lst PK 246 tstanbu] Tel (0'212) 512 05 05 (20 hat). Faks (0/212» 513 85 95 1 ŞUBAT 1995 Imsak:5.41 Güneş: 7.08 Öğle: 12.25 Ikindı: 15.02 Akşam: 17.27 Yatsı: 18.49 Uzgün,ama • Çeviri Servisi - Kris Aquino Filıpinler'in sevilen film yıldızlanndan biri. Yaşı henüz 23. Mesleğinden de. yaşından da önemlisi ülkenin eski cumhurbaşkanı Corazon Aquino'nun kızı olması. Bir televizyon programında seyircilerin karşısında böyle hıçkıra hıçkıra ağlamasının nedeniyse hakkındaki şiddetli eleştiriler. Kris Aquino'nun kendisioden 20 yaş büyük, evli, artist Phillip Salvador ile yakınlığı öteden beri biliniyordu. Gûnün birinde bu yakınhğın hamilelikle sonuçlandığı ortaya çıkınca genç Aquino kendisiyle görüşen televizyon muhabirine "Skandala neden olduğum ve hamilelik için doğru zamanı seçemediğim için, ûzgûnüm. Yoksa Phillip'i sevdiğim için hiç de pişman değilim" dedi. Çiğyurourta zararlı • tstanbul Haber Servisi - Tüm Tüketicileri Koruma Derneği'nden (TTKD) yapılan açıklamada, "Salmonella" adlı bakteri tipinin bulunduğu tavuk ve yumurta ürûnlerinin, çiğ olarak tüketilmesi durumunda gıda zehirlenmesine yol açabileceği görüşü savunuldu. Ozellikle çocuklara süt içerisine katüarak içirilen çig yumurtanın gıda zehirlenmesi yönünden önemli bir risk oluşturduğuna dikkat çekilerek, Salmonella türü bakterilerin pişirme yolu ile etkisiz hale getirilebvlecegi kaydedildi. Gazetemizin 30 Ocak 1995 günkû sayısında, "Yumurtadaki tehlike" başlığiyla arka sayfada yayımlanan haberde, yumurtadâki "Salmonella" nın insan sağlığına olumsuz etkisinin bilinen temizleme yöntemleri veya pişirme ile giderHemeyeceği görüşüne yer verilmişö. Beyoğhı Derneği • tstanbul Haber Servisi - Beyoğlu Güzelleştirme Demeği, kuruluşunun 10. yılını önceki gün dûzenlediği etkınlikler çerçevesinde kutladı. Ilk önce dernek binasında toplanan üyeler, geçmiş on yılın bir değerlendirmesini yaparken, akşam saatlerinde de Çiçek Pasajı'nda toplanarak doyasıya eğlendi. 1985 yılında kurulan ve bu yıl kuruluşunun 10. yılinı kutlayan Beyoğlu Güzelleştirme Derneği'nin Başkanı Vitali Hakko, üyelerle birlikte yaptıklan basın toplantısında "Son on yılın bir değerlendirmesini yaptık" derken. ilen ki günlerde. derneklerinde bazı değişikliklerin ve gelışmelerin olacağını belırtti. Türkiye'nin tezlerini belirleyecek Ulusal Komite, 2-3 şubatta Ankara'da toplanıyor HABITAT için 'siviP sonmdııhıklarOKTAY EKİNCİ 1996 yılı haziran ayında tstanbul'un ev sa- hipliği yapacağı Birleşmiş Millefler 2. İnsan Yerleşimleri Konferansı (HABtTAT-Il) için Türkiye'nin hazırlayacağı Ulusal Rapor'a yö- nelik ilk geniş katıhmh tartışma toplantısı 2-3 Şubat 1995 günlerinde Ankara'da gerçekleşe- cek. Başbakanlık tarafindan HABÎBAT-H zirve- sinin koordinasyonu ve düzenlenmesiyle gö- revlendirilen Toplu Konut tdaresi (TKJ), özel- likle Ulusal Rapor'da ilgili tüm kesimlerin gö- rüş ve katkılannın yer alabilmesi için, aralann- da çok sayıda sivil toplum örgütünün de bulun- duğu 100'e yakın kurum ve kuruluş temsilci- lerinden oluşan bir 'Uhısal Komite' kurdu. 1994'ün sonbahannda ilk toplantısını yapa- rak çalışmaya başlayan Ulusal Komite, şimdi Ankara'daki TSE konferans salonunda ikinci kez bir araya gelerek katılımcı kurumlann bu süre içerisinde hazırladıklan 'öneri raporlan- m' ele alacak. Yine TKİ tarafindan daha dar bir uzmanlar kadrosu şeklinde oluşturulan 'Da- nışma Kurulu'ise ulusal komite toplantısında tartışılan öneri raporlan değerlendirmeye ala- rak mart ayı sonuna kadar 'Ulusal Rapor'un I. taslağını' hazırlayacak. Bu ilk taslağın yeni- den ulusal komitede tartışılması ise nisan ay ın- daki 3. büyük toplantıda gerçekleşecek. 'insan yerieşmeleri ve kentleşme sorunlan' konusunda HABİTAT-H'ye sunulacak 'Türki- •Sivil toplum kuruluşlan, meslek odalan, kooperatif birlikleri, çevreci kuruluşlar ve insan haklanna duyarlı diğer demokratik kurumlar, eğer HABÎTAT-II'nin îstanbul'da yapılmasının temelde 'Türkiye'nin demokratikleşmesi için' de gerekli olduğunu vurgulayabilirlerse, Batı'daki kampanyaya karşı hükümetin alacağı önlemlerden çok daha etkili bir süreç de başlatılmış olacak. ye'nin görüşleri ve tezleri'anlamına gelen Ulu- sal Rapor için Ankara'da düzenlenen bu geniş katıhmh tartışma toplantısı, yine HABtTAT-II zirvesine yönelik olarak özellikle Batı ülkele- rinde başlatılan ve 'Türkiye aleyhine' bir ulus- lararası kamuoyu oluşturmayı hedefleyen kam- panya nedenıyle büyük önem taşıyor. Bilindıği gibi, Türkiye "deki 'insan haklanih- lalleri' tartışmalannı ve buna bağh olarak Do- ğu ve Güneydoğu'daki 'kırsal yerleşmelerin boşalmasT sürecini gündeme getiren bazı ulus- lararası örgütler, Birleşmiş Milletler'e baskı yaparak HABlTAT-II zirvesinin tstanbul'da ya- pılma karannın değiştirilmesini istıyorlar. Basına yansıyan son haberlere göre, Batfda- ki 'hükümet dışıörgütkrin' bu niyetle oluştur- duklan bir sekreterya, H ABtTAT'tan sorumlu BM Genel Sekreteri Wally VDow'a başvura- rak, 184 ülkeden yaklaşık 35.000 kişinin katı- lacağı 'yüzyıkn bu son büyük uluslararası bu- luşmasının" Türkiyede değil.'yaşama ve ba- nnma hakkına saygıh' bir başka ülkede gerçek- leşmesini savunuyorlar. Işte böylesi bir ortamda, katılımcılann önemli birbölümünü "Türkiye'deki hükümet dışıörgütlerin' oluşturduğu Ulusal Komite'den çıkacak görüş ve öneriler. Batı'daki 'aynı tür- den've 'benzer hedefler etrannda birleşen' ör- gütler üzerinde de etkili olabilecek bir 'demok- ratik di>alog" ortamını sağlayabilir. Ankara'da TKt'nin eşgüdümü altında bu hafta bir araya gelecek olan si\ il toplum kuru- luşlan, meslek odalan. kooperatif birlikleri çevreci kuruluşlar ve ınsan haklanna duyarlı dığer demokratik kurumlar. eğer HABtTAT- Il'nın Istanbul'da yapılmasının temelde 'Tür- kiye'nin demokratjkieşmesi için' de gerekli ol- duğunu vurguluyabilirlerse benzer şekilde yı- ne bu dünya zirvesinin Türkiye'deki demokra- tik güçlerle 'uluslararası bir dayaıuşına'plat- foımu yaratacağını savunabihrierse, Batı'daki kampanyaya karşı hükümetin alacağı önlem- lerden çok daha etkili bir süreç de başlatılmış olacak. Evrensel sonımluluk Ulusal Komite'nin önündeki diğer bir 'ev- rensel sorumluluk'ise hiç kuşkusuz ulusal ra- porun son derece 'gerçekçi' ve Türkiye'deki kentleşme sürecini 'sorgulayan' bir bilimsel içerik taşıması. Başka bir deyışle, ülkede yaşanan sorunla- nn ulusal ve uluslararası nedenlerinin ve iliş- kilerinin, hem kendimizi. hem de dünyayı *ya- nrtlamayacak' bir açıklıkta, objektif olarak HABlTÂT-11 zirvesine götürülmesi, bu sorun- lann çözümü yönünde eşı bulunmaz bir 'kü- resel tartışma ortamının' da değerlendirilme- si şansını yaratacak. Örneğin, 2000 yılında dünyada nüfusu 10 milyonu aşacak ilk 20 ken- tin 18'inin '3. Düm-a ülkeferinden' olması, bun- lar arasında İstanbul'un da aynı 18 kent arasın- da yer alması. özellikle 'göçe dayalı1 bir kent- leşme sürecinin aslında tüm dünyanın genel bir sorunu değil, temelde 'gelişmekte olan ülkele- rin' ortak bir sorunu olduğunu gösteriyor. Bu evrensel gerçek ise Türkiye'nin global kentleşme sorunlannı tartışırken "yazgı birliği' içinde olduğu yoksul ülkelerle dayanışma ve diyaloğunu güçlendirmeye özen gösteımesıni, 'kente göçü körükleyen uluslararası ekonomik dayatmalara karşı' aynı ülkelerle bırlikte etkin tavır almasını gerekli kılıyor. Yine aslında gelişmiş ülkelerde artık 'sorun' olmayan. sadece Türkiye gibı ülkelerde 'çar- pık ve plansız kentieşmeve'neden olan iç göç- lere bağlı gecekondulaşma sürecinin de Istan- bul'da artık 'kaçak yapılaşmaya' dönüştüğü, HABÎTAT-H'nin gündeminde önemli bir tar- tışma başlığı olacak. Ulusal Rapor'da bu konuya yer verilirken kentsel yağmanın giderek 'ekonomiyi' de yön- lendirmesi ve bunun aynı düzeyde 'demokra- siye' de yansıması, aln çizilmesi gereken temel değerlendirme konulannı oluşturacak. Ulusal sonımluluk^. Türkiye'nin özellikle 'insan yerleşmeleri' konusunda dünyaya sunacağı birikimleri ara- sında en özgün ve 'ayncahklı'yanı ise kuşku- suz bu alandaki 'zengin uygarük tarihine' sa- hip olması. Yine 2700 >ılİık lstanbul kentinin yanı sıra, Anadolu'daki bınlerce yılhk kent ve yerleşme geleneği, 'geçmiş birikimlerin gelece- ğe de ışık tutması' açısından HABtTAT-ll'de Türkiye'ye özel bir misyon yüklüyor. Başka hemen hiçbir ülkede olmayan bu ta- rih ve uygarlık zengınlığınin 'kentkşmevekul- türel süreklilik' bağlamındaki koruma ve de- ğerlendirme sorunlannın da Türkiye'nin Ulu- sal Raporu'nda özel bir ağırlık içinde yer al- ması gerekiyor... Cumhurbaşkanı Süteyman Demirel, geçen yıl HABİTAT zirvesi için her- kesten destek isterken bu büyük buluşmanın ülkemız için 'alûn bir fırsat' olduğunu söyle- mişti. Ulusal Rapor'un ilk önemli tartışması- nı bu hafta yapacak olan Ulusal Komite de bu altın fırsatı en lyi şekilde değerlendirebil- menin. deyim yerindeyse, 'ulusal sorum- luluğunu' taşıyor... tstanbul Devlet Tiyatrosu'nun 'Sanat Insanlan' etkinliklerinin ikincisi düzenlendi Karikatürle özdeşleşmiş usta: Turhan Selçuk Kültür Servisi - Yıllardır u çizginin sö- züyle konuşan. Türk karikatürünün bü- yük ustası" Turhan Selçuk ıçinöncekı ak- şam Taksim Sahnesi'nde bir gece düzen- lendi. lstanbul Devlet Tiyatrosu'nun ger- çekleştirdiği 'Sanat İnsanlan' etkinlikle- rinin ikinci konuğu ojan Turhan Sel- çuk'un yaşam öyküsü Ûlkü Ayvaz'ın se- naryosu ve Murat Karasu'nun rejisiyle lstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçılan tara- findan sahneye aktanldı, bazı mektupla- n okundu. Böylece konuklar karikatür sa- natına yıllannı veren Turhan Selçuk'un Türkiye'nın tarihiyle paralel olarak ge- çirdiği süreçleri izîeme fırsatı buldu. Turhan Selçuk, dostlan ve pekçok sa- natçı o gece Taksim Sahnesi'ndeydi. 'Ab- dülcanbaz' çizgileriyle süslenmiş sahne- de konuşma yapan sanatçı dostlan hem onun yaşamından kesitler sundular, hem de onunla ilgili anılannı anlattılar. Turhan Selçuk'u 45 yıldırtanıyan, en yakın arka- daşlanndan Mengü ErteL onun disiplin- li ve çalışkan biri olduğunu belirtti ve 'Ab- dükanbaz yanını' anlattı. Hapishanede birlikte geçen 8 gün ' Hayati Asılyazıcı konuşmasında 12 Mart dönemine döndü. Turhan Selçuk'la birlikte hapishanede geçirdiği sekiz günü anlatan Asılyazıcı, Selçuk'un dayak yer- ken bile nasıl onurlu bir insan olduğıınu dile getirdi. Ustanın kaburgalan da o gün- lerde kınlmıştı. Ancak Turhan Selçuk. her türlü baskıya karşın, çizgileriyle eleştiri- lerini ifade etmeye, sanatçı sorumluluğu- nu yerine getirmeye devam etti. "Abdülcanbaz" bundan yirmi yıl kadar önce, Genco Erkal'ın yönetmenliğinde ilk kez Dostlar Tiyatrosu'nda sahnelen- mişti. O yıllann "Abdüfcanbaz"ında yer alan oyunculardan Mehmet Akan söz al- dığında "Abdük-anbaz" ıçın "kirlenme- yen bir sevgi ve heyecanla anımsadığunız bir sanat olayı"dıyordu. Metin üzerinde iki aylık bir çalışma sonucu tiyatroya uyarladıklan "Abdülcanbaz"ın Türki- ye'nin zengin tarihsel mozayiğini de çok iyi verdiğine inanıyordu Mehmet Akan. Abdülcanbaz günceUigini yitirmedi Aradan yıllar geçtikten sonra "Abdül- canbaz", Devlet Tiyatrolan tarafindan ye- niden sahneleniyor. Kenan lşık'ın yönet- tiği o>oında Abdülcanbaz, yine güncelli- ğinden hiçbir şey yitirmemiş olarak seyir- ci karşısında. Ancak Turhan Selçuk'un deyimiyle "Bu kez Gözlüklü Sami başrol- de. Bugün Gözlüklü Samiler ilerici görü- nüyor. Abdülcanbazlar sinmiş, dağümış, örğütsüz, yenik düşmüş_" Turgut Çeviker perdedeki karikatürle- Taksim Sahnesi'ndeki gecede konuşan Turhan Selçuk u Bugünlerde bir Mustafa Kemal'e daha ihtiyacutuz var" dedi. rin, aydınlığın yüzünü yansıttığını belir- terek konuşmasına başlıyordu. Güldi- ken'de Turhan Selçuk özd sayısı yapar- ken ona yazılan tüm mektuplan okuduğu- nu belirten Çeviker mektup dünyasının Selçuk'un bir yanını yansıttığını iddia ediyordu. Türk karikatüründe üç ayak olduğunu belirtiyordu Çeviker: "1908'lerde,ondo- kuzuncu yüzyil karikatürünü yeniden Türkiye'ye tanıtan Gemil Gem, 1923'ten sonra deformasyonun hakim olduğu ka- rikatürlerçtzentemal Nadir\"e 1950'ler- den sonra çizgüıin iç dilineyöneknTurhan Selçuk_" Türk karikatürünün bu üç kışı- den nefes aldığını savunan Çeviker. onla- nn bir "alon üçgen" oluşturduğunu söy- lüyordu. Sahneye çıkarak seyircileri gülmekten kınp geçiren Eflatun Nuri. gençlik yılla- nna bir yolculuk yaparak o günlerin genç çizerler kuşağına ışık tutuyordu. Turhan Selçuk'un sanatına ne kadar saygılı oldu- ğunun en büyük göstergesi olarak da onun kendini, evine kapatarak işine vermesini gösteriyordu. "İnsan istersebütün dünya- yı evine getirir. Turhan Selçuk. karikatür- le özdeşleşmiş bir insandır. O, mizah tari- hine adını altın harflerte yazdırdL Turhan Selçuk hakettiği yerdedir" diyordu. Karikatûrierie yaratdan sarsınn Cevat Çapan ise bir mektupla sesleni- yordu Turhan Selçuk'a. Karanlıkta onu göremeyen Çapan, "Korktunuz size söy- leyecekleritndea, siz de bizi korkuttunuz yaptığınız işlerle" diyordu mektubunda. Hegel'ın "Zihnin kendi kendini tanıma- sı"şeklındeki mizah tanımını belirten Ça- pan, "Evet sevgili Turhan Selçuk. sen de karikatürlerinde zihnin kendi kendini ta- nımasına yardım eden bir sarsıntı yaraü- yorsun" dvyordu. Alpay Kabacab ise Turhan Selçuk'un karikatürün özgünleşmesini sağladığını. yeni kuşaklann çağdaş kankatürün yo- lundayürümek zorundaolduklannı belir- tiyordu: "O kendi yolunda yürüyüp usta oldu. Onun mizahını yorumlarken bizde klasik karikatürü aşmaliMz" Bütün bu konuşmalardan ve "Abdül- canbaz'' oyunundan bir sahnenın sunul- masından sonra sahneye çağnlan Turhan Selçuk. "Bu kadar övgüyü hakettün mi bilmiyorum'' diyor ve Abdülcanbaz'i sahneleyenlere, bu geceyi gerçekleştiren- lere teşekkür ediyordu. Turhan Selçuk kendisine sunulan pla- keti aldıktan sonra yaptığı konuşmada, bir aydın olarak bugünün Türkiye'sinde yaşananlara değinerek "Ben Gazi Mus- tafa Kemal'i çok seviyorum. O bir dahi. kumandan. diplomat aydin bir insan. Bu- gün Türkiye'de pek çok tuzaklar kunıluyor. Bugünlerde bir Gazi Mustafa Kemal'e daha ihtiyacımız var" diyordu. Berlin Film Festivali 9 subatta ABD-Avrupa-Asya üçgeninde maraton GÜNERVİİREKLtK BERLİN - Berlin Film Festi- vali önemini yine de hâlâ koru- yor galiba. Her şeyden önce, Av- rupa Film Pazan ve Forum'da gösterilen filmlerle dünya TV pazarianna açtığı "y-üzkrce füm" seçenegiyle... Bu yıl da aynı özelliklerle Uluslararası Berlin Film Festiva- !ı çekiciliğini korumaktadır di- yebiliriz. Festivalın, Cannes ve Venedik'e ve hele Oscar'a kıyas- la pek de önemsenmeyen yanş- ma bölümüne gelince: Bu yıl festivalin yanşma bölü- müne 17 ülkeden 23 film katılı- yor. Festivalin açılışı 9 ocak ak- şamı Zoo-Palast Sineması'nda Alman yönetmen Margarethe von Trotta'nm "Das Versprec- hen"(Söz) adlı filminin yanşma dışı gösterimiyle başlayacak. Bu filmde von Trotta, duvar yıkıl- madan önceki iki Almanya'nın ınsancıl sorunlannı irdeliyor ve biri doğuda diğen batıda yaşa- yan iki sevgilinin öyküsünü an- latıyor. Yanşma dışı gösterilecek Ed- gar Reiz'ın "RejisörlerinGecesi" adlı filmde, Alman rejisörlen si- nemanın geçmişini, bugününü, geleceğini tartışiyorlar. Tartışan rej isörler arasında Wim VVeoders de var. Yanşmaya giren bir diğer filmde ise Herbert Achtern- busch, "Hades" (Ölüler Diyan) adlı filmiyle bir tabut fabriİcası- nı, Yahudileri ve ölümü anlatı- yor. Bu yılki Uluslararası Berlin Film Festivali'nin ağır topu yine Amerika, yani Hollywood. Hollywood'dan biri yanşma dışı tam yedi film var '•AVettbevverb* bölümünde. Altı ABD yapımı filmden biri veya ıkisi ya da üçü, bir ödül alacak kuşkusuz. Ame- rika'ya karşı Avnıpa ise festiva- le, Almanya'nın yanı sıra, Fran- sa, Avusturya, Belçika, tsviçre, tngiltere, Italya, Ispanya ve Nor- veç çoğu ortak yapım filmlerle katılıyor. Retrospektifbölümün- de bu yıl ünlü Fransız oyuncusu Alain Delon'un filmleri gösteri- lecek ve sinema dünyasına kat- kılanndan dolayı kendisine bir de Altın Ayı Ödülü verilecek. 45. Berlin Uluslararası Film Festivali'ne katılacak yanşma filmleri: 1. The Addktion (Abel Ferra- ra-ABD) 2. Nobodys Fool (Robert Ben- ton-ABD) 3. Quiz Show (Robert Red- ford-ABD) 4 Silent FaM (Bruce Beres- ford-ABD) 5. Smoke (Wayne Wang- ABD) 6. Before Sunrise (Richard Linklater-ABD/Avusturya) 7. L'appât (Bertrand Tavemi- er-Fransa) 8. Un Bruit Qui Rend Fou (Alain Robbe-Gnllet, Dimitri de Clercq-FransaBelç ikal svıçre) 9. El Calkjon de ios Milagros (Jorge Fons-Meksika) 10. Les Centet une Nuits (Ag- nes Varda-Fransa'lngıltere) 11. ColpodiLuna(Alberto Si- mone-ttalya/Fransa) 12. Hades (Herbert Achtern- busch-Almanya) ' 13. HongFen"Blush"(Li Sha- ohang-Çin/Hong Kong) 14. Pjesa dlja Passahira "Bir Yoku İçin Bir Tîyatro Oyunu" (Vadim Abdraşitof-Rusya) 15. Red Rose VVhite Rose "Kırmızı GüUer Beyaz GüUer" (Stanley Kwan-Hong KongTay- van) 16. El Rey del Rio (Manuel Gutierrez Aragon/lspanya) 17. Sh'chur (Shmuel Hasfari- Israil) 18. The Taebaeck Mountains (Im Knovv Taeck-Kore) 19. Ti Kniver i Hjertet "Yü- rekte On Btçak" (Marius Host- Norveç) 20. Transadantis (Çhristian NVagner-Almanya) 21. VVTıen Night is Falling (Pat- ricia Rozema-Kanada) 22. Xiatian de Xue "Summer Snov" (Ann Hui-Hong Kong) 23. Back to Roots (Leung Ray Pun Hei-Hong Kong) Festivalin "Wettbewerb" adlı resmi bölümünde gösterilecek *yanşma dışı" filmler: 1. Blue in the Face (VVayne Wang. Paul Auster-ABD) 2. Die Nacht Regisseure (Ed- gar Reiz-Almanya) 3 Das Versprechen "Söz" (Margaretha von Toretta-Al- mama). Biliııçsiz ısınırken havayı kirletiyoruz Prof. KUTSAL TÜLBENTÇİ (tTÜ Kimva-Meialurji Fakültesı) Son yıllarda, özellikle kış ay- lannda, Türkiye'nin gündeminin en ağırlıklı konulanndan bir ta- nesi de hava kirliliği olarak kar- şımıza çıkmaktadır. Her sene yu- murta kapıya gelince. yani ka- sım ortalanna gelinip soğuk ve sisli havalara başlandığında, ha- va kirliliği, bırtakım geçicı ön- lemler ile savuşturulmaya çalı- şılmaktadır. Bahar gelince de, hava kirliliği derin dondurucuda korumaya alınarak gelecek kışa daha kuvvetli olarak girmesi sag- lanmaktadır. Hava kirhlığinın en yaygın ta- nımı "Havadayabancımaddele- rin insan sağlığına, canlı hayatı- na vc ekolojik dengeye zararh ola- bilecek derişiklik ve sürede bu- lunmasıdır" şeklindedir. Hava kirliliği sadece bölgelerin bir so- runu değıldir, evrensel bir boyu- ru vardır; fosil yakıtlann giderek daha fazla tüketilmesi sonucu doğanın kendisini temizleyebı- leceğinden çok daha fazla kirli- lik atmosfere yayılmakta, buna paralel olarak da, maalesef yan- ma ürünü olarak atmosfere yayı- lan karbondioksitin doğal temiz- lenmesi görevini üstlenmiş olan yeşil alanlar hızla daralmakta ve her geçen yıl dünya atrnosferin- deki karbondioksit miktan art- maktadır. Karbondioksitin önemi Karbondioksıt gerçekte özel- likleri nedeni ile kirletici olarak sınıftandınlamaz, ama atmosfer- de derişıkliğinin değişimi, insa- noğlunun sonunu hazırlayan et- kin faktörlerden birisi olarak gö- rülmektedir. Atmosferin bileşi- minde bulunan karbondioksit gazı tek yönlü bir filtre görevi yapmaktadır. Güneş ışınlan önemli birengel ile karşılaşmadan yeryüzüne ulaşmalanna karşın, yerden tazı- lötesi ışınlar halinde uzaya yan- sırken, bunlann enerjilerinin bir kısmı karbondioksit molekülleri tarafindan tutulur ve bunun so- nucu olarak da atmosferin alt katmanlannda sıcaklık yükselir ve ışte bu şekilde dünyanın orta- lama sıcaklıöı 15 C'de kalabil- Istanbul'da 1993-1994 kış döneminde yapılan kükürtdioksii (S02) ve partikül madde (PM) ölçümleri aylık ortalaması 400 350 300 250 200 150 100 50- _L L i EKİM KASMK ARAUK OCAK ŞUBAT MART KIŞORT. mektedir. Seralann cam veya plastik örtülen de aynı etkiyi yaptıklanndan bu olay sera etki- si olarak adlandınlmıştır. Uzmanlar, dünyamızın buzul çağından bugüne kadar ortal ama 3 C kadar ısındığını hesaplamak- ta ve bu yükselmenin zaman sü- recine bağlı olarak en yüksek hı- zını son 20 yıl içinde gösterdiği- ni belirtmektedirler. Olayın bu şekilde gelişmesinin süregelme- si sonucunda. 2OOO'lı yıllann başlannda dünyaortalama sıcak- lığının 1 C daha artması halinde kutuplardaki buzullann bir kıs- mının eriyerek deniz seviyesinin 1 -2 metre yükselmesi, bugün ta- nm yapılan bölgelerin kuraklaş- ması, birçok yerleşim birimleri- nin sular altında kalması gibi in- sanhk için çok önemli sorunlar dizini ile karşı karşıya kahnacak- tır. Fosil yakıtlanmn tümünün bi- leşiminde az veya çok miktarda kükürt vardır, yanma esnasında bu kükürt de yanarak kükürtdi- oksit halinde atmosfere geçmek- tedir. Insanlarda solunum enfek- siyonlanna ve kalp rahatsrzlık- lanna neden olan bu gaz, atmos- ferdeki rutubet ile sülfüroz ve sülfurik asit oluştururak yağmur ile birlikte yeryüzüne inmekte- dir. Yayınma miktarlan çok yük- sek olan kirleticilerin yanı sıra, yakacağın türüne ve yanma pro- sesine bağlı olarak çeşitli mik- tarlarda değişen, azot oksitler, karbon monoksit, hidrokarbon- lar, klor, halojenli bileşikler, po- lisiklik organik maddeler ile par- tikül halinde katı maddeler at- mosfere yayılmaktadır. Ülkemizde hava kirliliği üze- rine yapılan bilimsel çalışmala- nn büyük bir çoğunluğu, termik santrallar ile endüstriyel tesisle- rin bacalanndan ve taşıtlann eg- zozlanndan çıkan gazlar üzeri- nedir; doğal olarak bunlann öne- mini kimse yadsıyamaz ancak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba- kanlığı'nın 1993 verilerine göre enerji tüketiminin sektörel dağı- lımı şu şekildedir: Konutlar %36 Endüstri %34 Ulaştırma%21.4 Tanm %5 Diğer %3.6 Gene aynı kuruluşun verilerin- den, yakıtın %32'sinin ısıtma amacı ile tüketildiği görülmekte- dir. Endüstriyel tesislere sahip olmayan ve trafığin de yoğun ol- madığı Tokat, Kastamonu, Erzu- nım, Sıvas, Elazığ, Diyarbakır, Düzce gibi kentlerimizde görülen hava kirliliği tamamen ısıtma amaçlı yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle