28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 ARALIK 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMÎ Gümriifc birliğine 1 taftakaldı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Av rupa Bırliği 'yle gumriik birlığine geçişle bırükte 1 ocâktan ıtibaren, topluluktan yapılan ıthalatlara nuygulanan gümrük \ergjleri ile Toplu konut Fonu kesintisı sıfırlanırken. üçüncü ülkelere karşı AB'ninin uyguladığı korumalardevreye girecek. Yaş tanm üriinleri gümrûk bırliği kapsamına 22 yıl sonra alımrken. işlsnmiş tanm •ürünlennde AB'ye karşı olan tüm korumalar 3 yıl ıçinde kaldınlacak. Otomotiv ve plastik eşya ıthalatında uygulanan korumalar 5 yıl ıçinde aşamalı olarak kaldınlacak. Avrupa'dan KOBİ'lere hibe • ANKARA (AA) - 1 Ocak 1996'da geçilecek gumriik birliğinde. küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ)rekabet edebileceği bırortamın '-yaratılması için "'eylem planı" hazırlanıyor. DPT, Hazıne, Halkbank. KOSGEB ile esnaf • ve sanatkârlann ortaklaşa hazırlayacagı eylem planının /yıl sonuna kadar -tamamlanması bekleniyor. -DPT Avrupa Topluluğu Genel Müdürü Tuğrul Arat. KOBller İçin AB'den hibe alınacağını söyledi. Eylem planının AB destekli olacafını anlatan Arat, b\ı kapsamda öncelikle KOBrlerin teknolojı transferine, araştırma- geliştirmeye ve eğıtim çalışmalanna ağırlık verilecegini kaydetti. AB'nin de KOBrlerin rekabet etmesini ve daha iyi hale gelmesini istediğını ıfade eden Arat. "Artık Türk ekonomısindekı sorunlar AB'ı da etkileyecek. Türkiye'nin güçlü olması. onlann da yaranna. Onlar da -sorunlann çözümü ıçin destek verecekler" dedı. Sanayi ürünlerine istasyon • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Üretici ve ithaİatçılar, sanayi mallannın satış sonrası hizmetlerinı sağlamak üzere servis ıstasyonu kuracaklar. Resmı Gazete'deki teblığe göre servis ıstasyonlan, dogrudan imalatçı ve ithaİatçılar tarafından ya da yazılı bir sözleşme ile bu hizmetleri yürütmek üzere gerçek veya tüzel kışiler tarafından kurulabilecek ve ancak Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü'nden yeterlilik belgesi aldıktan sonra çalıştınlabilecek. Fmdıkta fiyat sorunu • ANKARA (AA) -Fmdık ıhraç fiyatlannın düşmesi, Türkıye'de üretici ve ihracatçılan olduğu kadar, en fazla ihracatın yapıldığı AB pıyasasını da olumsuz etkilemeye başladı. Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), Türkiye'de fındık fiyatlannın yükseltilmesıni sağlamak amacıvla bazı önlemler üzerinde çalışırken. AB'nin de , asgari ıthal fiyatı uygulamaya hazırlandıgı belirtıldi. 1 Eylü! 'de başlayan 1995-1996 fındık ihraç sezonunda. 1 şimdiye kadar 326 milyon 88 bin dolar karşılığında İ01 bin 2 7 6 ton iç fındık ıhraç edildi. Geçen yılın aynı bölümünde . ise 106'bin 283 ton iç fındık ; ihraç edılerek. karşıhgında 349 ] milyon 938 bin dolar dövız sağlanmıştı. TEAŞ kâra geçti • ANKARA (AA) -TEA§ r Genel Müdürü Mustafa ! Turhan, 1994 yılında zarar ,' eden KÎT'ler arasmda yeralan | TEAS'ın, bu yılın 11 ayında. J zarannı sıfırlayarak, 8.9 trilyon • lira kâr sağladığını açıkJadı. i Turhan, TEAŞ'ın kânnın. yıl | sonunda 10 trilyon liraya ; ulaşmasının tahmin edildıgıni < bildirdi. Genel Müdür Turhan. i geçen yılın Ocak-Ekim ! döneminde, TEAŞ'ın toplam I gelırinin 66.7 trilyon lira, | toplam giderinin ıse 68.8 1 trilyon lira olarak gerçekleştiğinı hatırlattı. Bu yıl aynı dönemde ise 89.3 tnlyon lira gelire karşın 80.4 trilyon lira harcama yapıldığını kaydetti. Turhan, "Geçen yıl 1 aynı dönemde 2.1 trilyon lira zarar eden TEAŞ. bu yıl 8 tnlyon 913 miiyar lira kâra geçmiştir'" dedı. Bakkallar zorda '"• İZMİR (AA) -îzmır'de, satış paylan giderek küçülen bakkallann birçoğu. "tek üründe bol çeşit" satış sistemine yönelerek. kârlannı ve satışlannı arttırmayı hedefliyor. Böylece. sattıklan ürünün ismine göre anılacak mahalle arasındaki bakkallar, işlevinı kaybedıp, tarihe kanşacak. tzmir Bakkallar Odası Başkanı Musa Özherek, Tansaş ve Migros gibi dev mağazalann. mahalle arasındaki bakkal esnafının satışlannı büyük ölçüde etkılediğıni söyledi. Türkiye Araştırmalar Merkezi Başkanı Faruk Şen, AB ilişkilerini değerlendirdi: Tam üyelik, 3 ııalla ata kaldı ÖZGÜR ULUSOV Türkiye ile Almanya arasındaki ekono- mık, sosyal \e politık ilışkilen ıncelemek üzere kurulan Türkiye Araştırmalar Mer- kezi (TAM). geçen pazartesi günü. 10. ku- ruluş yıldönümünü Essen'dekı merkezınde kutladı. 1985'te Prof. Dr Faruk Şen tara- fından Bonn'dakurulanTAM. 1991 yılın- da Almanya'nın Essen kentine taşındı. Şu anda Bonn ve Brüksel'de bürosu bulunan TAM'ın Dırektörü Prof. Dr. Faruk Şen. Cumhunyet'ın sorulannı yanıtladı. -TAM'ın hedefleri nedir? ŞEN: TAM'ın ıkı amacı var. llkı. Tür- kiye ile Almanya arasındabilımsel bır köp- rü kurmaktı. Ama şu anda. AB'de yaşayan yabancılar konusunda araştırmalar yapan ve Türkiye'nin bölgedekı konumu ile ilgi- lı başvurular yapılan bır kaynak gibi oldu. Bu da üç boyutta gelışiyor. Orta Asya Türk cumhunyetlerinın Türkiye ile olan ilışki- len. Yakın Doğu, Balkanlar ve Türkiye'nin bu bölgede nasıl bır görev üstleneceğı. - Kaç proje gerçekîeştirdiniz? ŞEN: TAM, on yılda7 5 proje yaptı. Bi- zım ıçın önemlı olan. Sovyetler Bırlığı'nın dağılmasından sonra büyük ılgı duyulan Orta Asya Türk cumhuriyetlenne yönelık araştırmalardı. Karadenız Ekonomik Iş- birliğı konusunda araştırmalar yaptık. -Veni projeleriniz neter? ŞEN: Ağırlıklı konulardan bin, Balkan- lar'da Türk ve Islam öğesıntn etkileri. Bır de gümrük bıriiğıne (GB) gırdıkten sonra, Akdeniz fonlanndan nasıl vararlanılacak? Bu konuda araştırmalara başladık • AB 6 mart anlaşmasında tam üyeliğin olmadığını. AB kayıtlanna geçirdi. Şu anki anlaşma bizim tam üyeliğimizi beraberinde getirmiyor. AB'nin son olarak tam üyelik pazarlığı yaptığı 12 ülke arasında Türkiye yok. Türkiye. GB'den ekonomik olarak devlet ve özel sektör bazında oldukça zararlı çıkacak. Devlet bazında, 2.6 miiyar dolarlık gümrük gelirini gelecek yıl feda ediyoruz. - Türkiye de dahil mi? ŞEN: Türkiye ıçın yapmadık. Ancak. Uluslararası Çalışma Örgütü ve Kuzey Ren Vestfalya Eyaletı hükümetı ile yapı- lan çalışmalardan sonra, dört tane transfer bürosu kuruldu ve bu bürolar Türk KO- Bl'lerinin AB bölgesel strüktür fonlann- dan nasıl yararlanacaklanna daır danış- manlık yapıyor. AB. 20 yıl vadeli yüzde 4 faızlı kredı açabilıyor. Akdeniz fonları tam anlamıyla açılabilirse, Türkiye ıçın de söz konusu olabilır. - Konulan nasıl seçKorsunuz ŞEN: TAM, ya herhangı bır yerden fı- nansman bulup kendısi proje üretiyor ya Alman kurumları. bakanlıklan. kamu ku- rumları TAM'a proje veriyor ya da İLO. UNESCO ve Türkıye'den'de Kültür ile Dışişlen Bakanlığı. DPTaraştırma ıstivor. - GB kapsamında çahşma j aptınız mı? ŞEN: Ikı büy ük araştırmamız oldu. Bı- rıncısı, Türkiye orta vadede tam üye olur- sa. bölgesel \e sosyal strüktür fonlarına nasıl yük getıreceğı ile ılgilıydı. Türki- ye'nin sosyo-ekonomık yapısını Yunanıs- tan. Ispanya ve Portekiz ile karşılaştırdık. lkincı araştırmamız sektörel bazdaydı. GB'nin tekstii. otomotiv ve hızmetlersek- törüne etkılennı araştırdık. - Tiirkhe yeterince çalışma yaptı mı? ŞEN: Hayır. Türkiye, GB'den ekonomik olarak devlet \e özel sektör bazında ol- dukça zararlı çıkacak. Dev let bazında. 2.6 miiyardolarlık gümrük gelınnı gelecek yıl feda ediyoruz. Bütün fonlar çalışırsa. ge- lecek parayıl başına 650 milyon ECU ola- cak. 1 milyon 900 bin dolarlık açık var. - Daha çok mali > ardım altnabiJirmivdi? ŞEN: Tabıi Bız 6 martta pazarlık mar- jımızı hıç kullanmadan. aman Yunanistan vetosunu çeksin diye özvenyle girdık. - Türkiye bundan sonra ne yapmalı? ŞEN: ÂB bütçesınde yüzde 40'a kadar çıkan bölgesel \e sosyal strüktür foniarını kullanmaklazım. ÖzellikleKOBt'lerıçın. Türkıye'de ılk üç yıl GB'nın getireceğı bü- yük bır işsızlık olacak. AB'nin, işsizlıkle başa çıkmak ıçın gehştirdiğı bır sosyal strüktür fonu var. Buna göre. yeni ış saha- lan açıhpıstihdam sağlanırvebunun yüz- de 50"sı karşılanırsa AB de kalan yüzde 50"şıni karşılıyor. yararlanmak lazım -İşçilerin serbest dolaşımı pazarlık konusu olabilir mi? ŞEN: AB'ye tam üyeliğin dört ayağı var. Bınncısı parlamentoya dahil olmak. ıkin- cısi AB bütçesıne belirlı miktarlarda kat- kıda bulunup belirlı miktarlarda pay al- mak. üçüncüsü serbest dolaşım, dördüncü- sü de gümrük bırliği. Türkiye bir ayağına gırdı. Ankara Anlaşması'na göre dört ayaktan ıkısıne gırmemiz gerekirken. bı- rınden ayagımız çekıldı. bırine de zar zor girdık. AB serbest dolaşımı kesınlıkle gün- deme getırmek ıstemıyor, Türkiye de ge- tirmıyor . -fam üyelik için işimiz üçnalla ata kal- dı galiba? ŞEN: Doğru. Murat Karay alçın ne der- se desın, 6 mart anlaşmasında AB'ye tam üyeliğin olmadığını AB kayıtlara geçırdı. Şu ankı anlaşma bızım tam üyelıgımızı be- raberinde getirmiyor. AB'nin son olarak tam üyelik pazariığı yaptığı 12 ülke arasın- da Türkrve vok. ÇİFTÇİ DOSTU SADLLLAHUSUMÎ Yılda 400 Bin Ton Balığı Yok Ediyoruz Türkiye'nin üç yanı denizlerle çev- rih. Artvın'den, Hatay'a kadar uza- nan kıyı şeridimiz tam 8 bin 333 kilometre. Değişik özellıklere sahip iç içe dört deniz. Aynca, tabıı göller, baraj- lar, goletler ve akarsulanmızın alanları 274 bin hektarı geçiyor. Ama, ne yazıi- ki bu zenginliğe rağmen halkımız balığa hasret!.. Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz'de karasularımız artık devletın kontrolünden çıkmış... Balık mafyasının eline geçmiş... Yasa ve yonetmelıklere aykın avlanma yapan binlerce trolcü ve sonarlı tekne, buralarda cirit atıyor... Bütün koylarda tam bir "balık katli- amı" var!. Devletın resmı görevlilerinden daha güçlü silahlara sahip trolcüler her- kese meydan okuyor ve hıç çekinme- den ateş açabiliyorlar. Ihbar etmeye kal- kan küçük balıkçılar, ya meydan daya- ğı yiyor ya da teknelen ve ağlan parça- lanıyor!.. Saroz Körfezi'nden Akdeniz'e kadar uzanan kıyı şeridinde trolcü ve sonarlı teknelerin giremediği tek bir koy yok... Buralarda her gece yasalara aykın, irıli ufaklı binlerceton balık tutuluyor... Son- ra da ışe yaramayanlar dökülüyor... Tam bıryağma!.. Önceki yıl yapılan bir araştırmaya gö- re, bu yolla denize dökülen balık mikta- n yılda 400 bin ton civannda... Büyüdüğü zaman, 500 gram veya bir kilo gelebilecek bir balığı, daha 100 gram olmadan imha ediyoruz... Kıyılarımızda 250 ila 300 kıloya kadar büyümesi mümkün olan kılıçbalıklarının 15 kiloluk, hatta 10 kıloluk yavrulannın yakalandığı ileri sürulüyor... Denizlerimizdeki bu yağma yeni baş- lamış değil. 10 yıldan beri sürüyor. Ka- radenizli, Marmaralı, Egelı ve Akdenızlı yerel yönetimler ve küçük balıkçılar se- nelerce "Denizlerımiz yağma ediliyor. Balıklanmız katlediliyor. Yakında balığa hasret kalacağız..." diye haykırdılar. Devlet ve hükümet yetkililerini uyardılar. Universite, basın ve ilgıli kuruluşlar bu seslere destek çıktı. Ama. ne acıdır ki, yetkilı makamlar harekete geçmedü.. Sonuçta denizlerimiz kuruma nokta- sına geldi. Geçmiş yıllarda her gece ser- vet taşıyan balıkçı teknelen artık liman- lara eli boş donüyor. Lüfer, palamut, kal- kan, levrek, barbun, mercan, çupra, ka- ragöz gibi ekonomik değeri yüksek ba- lıklar yok denecek kadar azaldı. Sıra- dan balık diye baktığımız sardalye. ıs- tavrit, kolyozu bile bulmak büyük sans oldu!.. Ege Su Ürünleri Kooperatıfi Başkanı Hurşit Aksoy, eski Ve tecrübeli bır ba- lıkçı. Yıllardan berı "yasak avtanma"ya karşı savaş veriyor ve hükumetleri bık- madan, usanmadan uyanyor: "Karadenız'ı tüketen tekneler, Ege kı- yılannda toplandı. Hemen her yanımız trolcü ve sonarlı teknelerle kaynıyor. 3 mil ıçindeavlanmalan yasak olduğu hal- de, trolcüler sahillere kadar sokularak dipten ağ sürüyorlar. Sonarcılar da ya- salann ızin verdıği ölçülerın üstünde ışık kullanarak balıkları şoka sokuyortar. Bu katliamdır. Devletln bunlara nasıl seyir- ci kaldığını izah etmek çok zor." Balıkçılık için en büyük tehlıke trolcü- ler. 3 mil içine girerek avlanmaları kesin- likle yasak. Ağlarını dipten sürdüklerı ıçın sahillere sokulduklan zaman balık yataklarını datahrıp ediyorlar. Boylece. on binlerce, yuz binlerce ton balık, da- ha ortaya çıkmadan yok olup gidıyor. Kuşadası ile Sığacık arasında kalan genış bölgeyı trolcülerle. sonarlı tekne- ler adeta ışgal etmişler Bu bölgede san- ki devlet yok gibi... Foca ve çevresinde de durum aynı. Kuşadalı ve Foçalı ba- lıkçılar. bu gelişmelerden son derece te- dirgin. Trolcülenn kendılerini tehdit ettik- lerinı ve zaman zaman aralarmda kav- ga çıktığını, her defasında da dayak ye- diklenni ıleri sürüyorlar. Ama, isimlerinin açıklanmasmdan da korkuyorlar.ismi- nin açıklanmasını istemeyen Ege'nin en eskı balıkçısı şoyle dıyor: "Trolcüler ve lambalı (ışıklı) tekneler bıryandan, taratacılarbiryandan deniz- lerımizi kuruttular. Balık yataklan yok edıldı. Yunanistan 'dan kaçak olarak ge- tırilen küçukgözlü ağlarla minik balıklar tutuluyor. Halbuki. bu balıklann büyu- dukten sonra avlanması gerekır..." Edremit Körfezi'nin Çanakkale ve Ba- lıkesir sahillerinde geçıminı denizden sağlayan yüzlerce balıkçı da dehşet ve korku ıçinde... Ancak, isımlerınin açık- lanmayacağı konusunda söz aldıktan sonra dilleri çözülüyor: "Babakale ve Behramkale civannda balık tutmak ol- dukça cesaretişi, Körfezımizı hallaçpa- muğu gıbı atan trolcülerden çekinıyo- ruz. Devlet onlaha baş edemiyor, biz ne yapabılırız kı!.. Sahillere kadaryaklaşa- rak denızin dibinı ağlan ile tanyohar. So- narlı tekneler yüksek voltajlı lambalarla balıklan kör ediyorlar. Küçük gözlü ağ kullandıklan ıçin irili ufaklı ne kadar ba- lık varsa yakalanıyor. Büyük balıklar pa- zarlara sevk edilirken küçükler denize dökülüyor." Sığacık ümanı'nın küçük balıkçılan o kadar korku içindeydiler ki, gazeteci ol- duğumuzu öğrendikten sonra yanımıza sokulamadılar. Iskeleden uzaklarda ko- nuşabildiğimiz bır balıkçı, "Kusura bak- mayın, siz gittikten sonra bize buralar- da hayat hakkı tanımazlar" dedi... Işin en acı yanı da balıkçının bize yö- nelttiği bir soruydu: "Devlet trolcülerden güçsüz mü?.." Bu soruya şu yanıtı veremedik: "Eğer, devlet bu ınsanlardan güçlü olsaydı, bu teknelerdeki üç beş eli silah- lı kişi her girdikleri liman ve koyda deh- şet saçabilir miydi?.. Kendilerine karşı çıkanlara ateş edip dayak atabilır mıy- dı?.. Yasalanmızdaki kesin hukümlere rağmen fıerkesın gözü önünde yasak bölgelerde ve zamanlarda ağ kullana- bılirlermiydi?.. Eylemler 10 yıldır sürebi- lirmıydi?.." Marmara Denizi'nde iki aydan beri görmeye pek alışık olmadığımız bir kı- pırdanma ve gelişme başladı. Şahil Gü- venlik Komırtanlığı. Tanm ll Müdürlüğu ve denız polısı ortaklaşa çalışarak kara- dan ve denizden harekete geçtiler... Bu uygulama, Türkiye'de ilk defa yapılıyor... 1 kasımdan itibaren sahil güvenlik ta- rafından suç üstü yakalanan 43 trol tek- nesı savcılığa teslim edildi. 51 trol ağı imha edildi. Aynca, 17 tekne, milyarlar- ca lira değerindeki ağlarını yakalana- caklarını anlayınca kesip denize bırak- mak zorunda kaldı...Marmara Deni- zi'nde gene trol ve sonarla yasak avlan- ma yapan tekneler var. Ama, artık kor- ku sırası onlara geldı. Sahil Guvenlık Ko- mutanlığı'nın işın üzenne cesaretle gıt- tığini gören kuçuk balıkçılar, trol ve so- narcılan ıhbar etmekten çekınmiyortar... Böylece bazı ımkânsızlıklara rağmen "denız mafyası" ile başa çıkılabileceğı görüldü... Hıç olmazsa ilk işaret veril- mişoldu... Darısı diğer bolgelerimizın başına!.. ANKARA PAZARI YAKLP KEPENEK Direksiz Ekonomi • Seçımler sonrasınm ekonomik gelişmelerinin nasıl ola- cağı üzerine haftalardır kestirimleryapihyor: Eski deyimiy- le "ahkâm kesiliyor." • Kestirim ya da geleceğe yönelik öngörü nesnel verilere dayandığı ölçüde gerçekleşir. Dayanılan verilersağlıklı de- ğilse, kestirımlerin yerıni "fal" açma alır; öngörü yapma "yazı-turaya" dönüşür. Türkiye ekonomisinde bir yazı-tu- ra dönemi yaşanıyor, herhangi bir konuda öngörüde bu- lunulamıyor. Örneğın Merkez Bankası, kasım sonunda süreli döviz işlemlerini ilk kez uygulamaya koydu; aralık, ocak ve şu- bat aylannda dolar/TL fiyatlarını açıkladı. Buna göre 1 do- lar aralık ortalarında 56.040 TL, ocak ortasrnda 60.205 TL ve şubat başında da 63.030 TL olacaktı. Uygulamanın daha "ılk ayı dolmadan" Merkez Bankası'nın bu kestiri- mınin tutmadığı görülüyor. 21 aralıkta 56.937 lira olması beklenen dolar, Merkez Bankası'nda 57.500; serbest pi- yasada 57.300 liradan işlem görmekteydi. Özetle Merkez Bankası. kendi beklentilerini en başta yine kendisi yalan- lamaktadır. Merkez Bankası, hıç kuşku yok ki ekonomiye ilişkin en güvenilır verilere sahiptir. Eğer en güvenilir verilere daya- nılarak yapılan kestirimler daha uygulamanın başında bu ölçüde sapma gösterirse, öbür karar alıcılann durumu ni- ce olur? Ekonominin üzennde tarîışıfan ana değişkenlerinih, sı- rasıyla. faiz, dövız ve borsanın, üçü de parasaldır; daha özel olarak birer fiyatlama sürecidir. Faız sermayenin, dö- vız TL'nin, borsa da pay senetlerinin fiyatlarını gösterir. Büyük para sahiplerı, özellikle de bankalar, ekonomideki beklentilerine göre bu pazarlardan birine doğru koşuyor. Parasal gücü oranında halkın da katıldığı bu "parasalko- şuşturma" giderek birikimli bir artış gösteriyor ve ekono- miye ilişkin "tek konu" yapılıyor. Ekonomiyi algılamadaki bu daralmanın, ya da tekleşmenin büyük sakıncalannın vurgulanması gerekir. Türkiye ekonomi politikası, yıllardır bu üç fiyat ayağıyla götürülüyor. Hükümet, dövız kuru, faiz oranı ve borsa in- deksini gözeten bir dengelı yol tutturmaya çalışıyor. Ba- şarısız sonuç ortadadır. Bu üçlü arasındaki denge sürek- li bozulmakta ve bir döviz ve faiz tırmanışı yaşanmaktadır. Devalüasyon beklentisi dövizi tırmandırıyor. Öte yönden hükümet para bulmak için borçlanıyor; borçlanabilmesi için her geçen gün daha yüksek faız vermek zorunda ka- lıyor. Gerçekte hükümet borçlanma zorunda olmasa da faiz oranlarını düşürrne olanağı çok zayıftır. Çünkü faiz düşük tutulursa paranın gideceği yer borsa değıl, dövizdir. Hü- kümetin bugünlerde lirayı dövizden uzak tutmak için baş- vurduğu yüksek faız politikasının başarılı olma olasılığı bu- lunmuyor. Çünkü kamuoyu, seçimlenden sonra IMFdamgalı bir ön- lemler paketını "bekleme tüneline" çoktan girmiştir. Se- çimlerden sonra yüzde 40-50 dolayında KİT mal ve hiz- metlenne zam ve Iıranın devalüasyonu, kaçınılmaz görül- mektedir. IMF'nin, kamuoyunda, yıllardır yapıldığı gibi. seçimler sonrasında da kaçınılmaz "kurtancı" sayılması. gerçekte, "yerlipolitikacılara olan güvensizliğin" de açık birgöster- gesidir. "Yerli beceremiyor.. yabancı gelsin ve düzeltsin" anlayışına dayanm Öysa ekonomi, IMFemirlerini biledin- Jemiyot Bilindiği gibi IMF, "IstikrarProgcamj"-çerçevesia- O*e 1995'te uygulanacak ekonomi politikalannı, içve dış borçlanma, KİTfinansmanı, bütçe açığı, Merkez Bankası işlemleri, kısa dönemli borçlanma ve döviz kuru konula- rında belli sınırlar getirmiştı. Ekonominin bu sınırlann içı- ne sığdırılamadığı görülmektedir. Örneğin ay ortalaması olarak bir dolar (artı) 1.5 mark toplamının TL karşılığı ara- lık 1995'te 101.400 lira olacaktı. Oysa 15 aralık günü bu toplam 115 bin TL dolayına yükselmiş bulunmaktaydı. Son günlerin hızlı kur tırmanışı göz önünde tutulursa ay- lık ortalamanın IMF isteklerinden çok daha "büyük bir sapma" göstereceğı, söylenebilir. • • • Uygulanan ekonomi politikasının "cansıperane savu- nucuları", piyasafiyatlannın "yolgöstşricı" a\\nmas\, eko- nominin "denız feneri" sayılması gerektiğini sürekli vurgu- lar. Merkez Bankası ve IMF'nin bu fiyat göstergesi kesti- rimlerinin tutmadığı, çok kısa süreli öngörülerin bile ger- çekleşmediği bir durum yaşanmaktadır. Seçımlerden sonra hükümet edecekler "üretifn dışıser- maye gelirlenni vergileme" yofuyla bu faiz-döviz yanşını durdurmadıklan sürece ne enflasyon düşer ne de yatmm, iş bulma ve üretim gibi ekonominin direkleri gündeme ge- lir. Direkleri kopuk bir gemi de yalpalar gider. Faiz-döviz yarışından da yalnızca sermaye sahipleri kazançlı çıkar. DUNYA EKONOMISİNE BAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA A vrupa çok sert ve yaygın bir reses- yondan 1994 yılında çıkmaya başla- dı. Bır önceki resesyon 1983 yılında sona ermiş ve ekonomik toparlanmanın bi- terek bir yavaşlamanın başlaması yaklaşık 4-5 yıl sürmüştü. Şimdi resesyonun üzerın- den daha 1-1.5 yıl geçmeden Avrupa eko- nomilerinin tekrar yavaşlamaya başlama- sından ve 1996'da bir resesyon olasılığın- dan bahsediliyor. Bu hafta Avrupa'dan son- ra ABD'de de yapılan faiz indirimlerinin ıse henuz bu beklentileri değıştırecek duzeyde olmadığı kanısı ekonomistler arasında yay- gın. ÖECD II. Yanyıl Raporu iyimser bulundu. Bu ayın başında, Avrupa Ekonomik Ko- misyonu'nun ekonomik büyüme tahminle- rini aşağı doğru yeniden düzelttiğinı, ancak birçok ekonomıste göre bu tahmınlennin bi- le oldukça iyimser bulunduğunu ve Avrupa- lı işadamlannın da 1996'da tekrar bir reses- yonun yaşanmasından korktuklannı aktar- mıştım (Cumhuriyet 4.12.1995). Bu hafta yayımlanan ve 1996'da hafif bır ekonomik toparlanma öngören OECDII. Yanyıl Rapo- ru bu tür korkulara kapılanları pek rahatla- tamadı. OECD raporuna göre ekonomik bü- yüme bu sene beklenenden daha düşük ol- muştu. Gelecek sene ABD ve Japonya'da hafif bır toparlanma umut edilin<en, Alman- ya'da ıse bır büyüme beklenmiyordu. Rapo- ra göre OECD ülkelerinde ekonomik büyü- menin 1995'te yüzde 2.4'ten 1996'da yüz- de 2.6'ya çıkması bekleniyor. OECD raporunda genel olarak ölçülü bir iyimserliğin olduğu görülüyor. Yine gelen haberierden anlaşılan o ki, Avrupa Ekono- mik Komisyonu Raporu gibi OECD raporu- nu da bazı özel sektör ekonomistleri fazla- ca iyimser bulmuşlar (Financial Times 20.12.1995). Diğer taraftan OECD raporu, kasım ayına kadar derlenen verilerden oluş- tuğu için çok doğru bir manzara da suna- mıyor. Gerçekten de raporun yayımlandığı gün bazı OECD görev ;i!eri, raporun hazırlan- Durgunluktan çıkmamış mıydık? ingiltere" masından bu yana ortaya çı- kan verilerin, Avrupa'da, özellikle Fransa ve Alman- ya'da ekonomik yavaşlama- nın hızlandığına işaret ettiğı- ni açıkladılar. OECD Baş Ekonomıstı Kumihara Shi- gehara'ya göre rapora te- mellık eden veriler 10 kası- ma kadar geliyor ve III. üç aylık dönemde Almanya ekonomisinin yüzde 0 büyü- me gösterdığıni ve Fransa grevlerinin etkilerinı hesaba katmıyor. Alman ve Fransız ekonomilerinin yavaşlama hızındakı ani artış hemen herkesi şaşırtmış. Bu geliş- meler göz önüne alındığın- da, Shıgehara'ya göre Al- manya'nın, raporda öngörü- lenden yüzde 0.25 daha az büyümesini beklemek gere- kiyor (Wall Street Journal 20.12.1995). Fransız Istatis- tik Enstitüsü (INSEE) ıse son grevlerin ekonomiye toplam 1.6 miiyar dolara mal oldu- ğunu hesapladı. INSEE 1995'ın son üç aylık döne- minde ekonomik büyüme- nin yüzde 0 olacağını ve ge- lecek yılın ilk altı ayında ise daha önceki yüz- de 2.5'lik öngörünün aksine yuzde 1.5'te kalacağını tahmin ediyor (The Economist 23.12.1995). Genel olarak ışsizliğın yüzde 7.8'den yüzde 7.7'ye gerileyebıleceğinı on- gören OECD raporuna karşılık INSEE, ışsız- liğin 1996'da Fransa'da yüzde 11,5'ten yüz- de 12'ye yükseleceğini hesapladı. Alman- ya'da da işsızlık geçen sene yüzde 8.9'dan bu sene kasım ayında yüzde 9.3'e yuksel- mişti ve III. üç aylık dönemdekı durgunluk- tan sonra daha da artması beklenmeliydi. Diâertaraftan OECD raporuna göre gelecek yılîngıltere'de de ekonomik yavaşlama bek- lenıyordu. 1981'de 6 Avrupa ülkesı ekonomisinde eski büyüme hızı vardı. Bu ülkelerin sayısı 1982'de 4'e ve 1983'te de ikıye düştü ve 1987/88'e kadar da oldukça belirgin bir eko- nomik büyüme dönemi yaşandı. Sonra, 1987/88 yıllannda başlayan ekonomik ya- vaşlama 1993'te yaygın bir resesyona dö- nüştu. 1993'te Fransa, Almanya ve italya dahil 11 Avrupa ülkesı eksi büyüme göster- dıler. 1994'te başlayan ekono- mik toparlanmanın ıse 1995'ın son çeyreğinde ıvmesini yitir- dıği görülüyor. Bu durum ge- çen resesyonu. 1970'lerin ba- şından beri en yaygın reses- yon yaparken, rekor kısalıkta bir ekonomik toparlanma ya- şamakta olduğumuza da işa- ret ediliyor. Tabiı bu ekonomik toparlanmanın da esas olarak şırketler ve yüksek gelir dilim- leri için olduğunu, çalışan ke- simler için yeni iş olanaklan yaratmadığını ve yaşam dü- zeylerinde bir iyileşmeye yol açmadığını da soylemek gere- kır. Daha once vurgulamıştım, ama yine hatırlatmakta yarar var sınınm: Bir önceki reses- yon ve onu izleyen toparlan- mada Avrupa'da işsizlık yüz- de 10.4'e çıktıktan sonra yüz- de 5.9'a gerilemişti. Bu sefer yuzde 11,5'e çıktıktan sonra ancak yüzde 10.5'e gerileye- bıldı. Şimdi bu platodan baş- layarak yükselecek. Üstelik bu sefer kitleler çok daha duyarlı. Hem artık sade- ce işsizliği azaltacağını vaat eden hukümetler oylarını art- tırabiliyorlar (Fransa, Avusturya) hem de, bu vaadinden vazgeçenler şiddetlı tepkılerle karşılaşıyorlar. Fransa'da Juppe'ye karşı gösterilen tepkileri, geçen hafta Belçika'da yaşanan yaygın grevler izledi. Diğer taraftan Avrupa ekonomileri. yük- sek ışsizlik oranları yanı sıra durgunluğa, sırtlarında oldukça ağır, kamu ve özel sek- tör borçlan ile gıriyorlar. Üstelik gündemle- rinde bir de Avrupa Para Birliği var. Tüm bunları birarada değerlendırdiğimizde orta- ya ilgınç bir manzara çıkıyor. Ekonomik dur- gunluk vergi gelirlerinı azaltarak butçe açık- lannı arttıracak. işçiler ve genel olarak halk ise artık kamu harcamalarının kesılmesini istemiyor. Fransa da işçilerin "tarihi zaferin- den" (WSJ, 19/12/95) sonra kamu harca- malannda büyük tepkileri göze almadan ke- sınti yapmak çok zor (WSJ 21/12/95). Üs- telik birçok ekonomist. ekonomiler yavaş- larken kamu harcamalannda kesiriti yap- mayı tehlikeli bulduklannı söylüyor (WSJ 20/12/95). Diğer taraftan bütçe açıklan azal- tılamazsa Avrupa Para Birliği'ni gerçekleş- tirmek, Almanya'da bile giderek zorfaşıyor (Le Monde 22/12/95). Financial Times'ın Gelecek Bin Yılın Liderleri serısinde tanıtı- lan Fransız Sosyalist Partı Hükümeti'nin es- ki bakanlanndan Martine Aubry'e göre "Ortakpara birimi iyı ama, bunu elde etmek için memleketi yıkmaya değmez. "(FT 19/12/95). Şimdi bu manzara karşısında hem muha- fazakâr hem de SD hükümetlerin ve hükü- met adayı partilerin ellerindeki ekonomik politıka araçlanna bakıp da ekonomik dur- gunluğun ve buna baglı olarak ekonomik sorunlann daha da ağıriaşacağını gömnek hiç de zor değil. Daha cloğru bir deyişle, Av- rupa'yı yönetenler ve yönetmeye aday olan- lar ne yapacaklannı bilmiyorlaıi işte bir ör- nek: Geçenlerde Almanya'da SDP yeni lide- ri Oskar Lafontain ekonomiyi canlandır- mak ve işsizliği azaltmak için kamu borçla- rını arttırmayı içeren'IbaşkaJbMppfitika" önerdi. Önerdı ama'neye uğra'dığınf da şa- şırdı. Öneri sadece muhafazakâr kamu- oyunda değil, kendi partisinde de adeta bir skandal yarattı (Le Monde 22/12/95). OECD, yine kabahati emek pazannın ye- terince elastik olamadığına, sendikalara, yüksek ücretlere, sosyal harcamalann kamu maliyesi üzerindekı yüküne bağlayadursun ve yine "vurun abalıya" komutu ile ışçi sını- fını ve emekçilerı gösteredursun, bu sefer emekçılerın kolay bir hedef olmaya niyetle- ri yok. En kısa ekonomik toparlanmadan sonra, 15 yılın en gergin dönemine girmeye hazırlanıyoruz sanınm.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle