28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2. ARIK 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Bu böyle biter ıııî?y i L M Z O N A Y YürkiVde son kalan dirençlerden biri daha S»ldü:Âz Çabşlar. Onunla birlikte bir şeyler de Sldü. Kybın ardından ıki çift söz söylemek bile Jünyam en zor işi. Kimsenin kimseyi teselli sdecekıali yok. Ama burada söylenecek şeyler •an ÇLkü yalnız üzüntü ve acı değil, bir çeşit syan çküyor insanın içine. Aziz Çalışlar'ın ilûmüdetoplumsal 'kanser'inpayıbüyük. ion daıkaya kadar direndi Çalışlar; üreterek ^alışam direndi. Neye karşı? Bizzat o oplurral 'kanser'e karşı. fabii kendi alanında, rani estiğin çeşitli dallannda, kuram, lyarlara, sistematik derleme, çeviri ve sanatsal iretiml. Ve bu çabalannı, tutarlıhktan ödün 'ermekızin sürdürdüğü ıçin de yalnızlaştı. Sene acak onun gibilenn. yani başka yalnc'ınn. giderek daha da güçleşen iletişim T e dayaışması yermedi, yetemezdi. Bir bir ükenilnekte böylece. Ülkemizde bu bir kader oldu saıki. Aslında neyin kaderi bu? Toplumsal }aratıcı.ğın, sanatsal sorumluluğun, insansal jeleceğn kaden. lşte Çalışlar'ın ölümüyle tunlardjı da birerparça daha öldü. Kaçımız farkındâ'iz bunun? Ya da farkında olmak için i<Ia ölün mü gerekli? Ölümleri bekler hale mi geldik i;ıce? Hastahktalihsizliğini yenmişti o. \Mitos-Boyııt' Yayınev"nde kuramsal tiyatro yayınlannın üanışmaıı olarak hep ileriye bakan projeleriyle ve kendıçalışmalanyla çok iyi bir ışbirlığini A 7\z Çalışlar'ın ölümünde / l toplumsal 'kanser'in payı . / A büyük. Son dakikaya kadar direndi Çalışlar; üreterek çalışarak direndi. Neye karşı? Bizzat o toplumsal 'kanser'e karşı. Tabii kendi alanında, yani estetiğin çeşitli dallannda, kuram, uyarlama, sistematik derleme, çeviri ve sanatsal üretimle. Ve bu çabalannı, tutarlıhktan ödün vermeksizin sürdürdüğü için de yalnızlaştı. yürütürken mutluydu. Yayınevi de mutluydu. Öte yandan gene verimli ve yararlı olduğu kurumlara da ürün sağlama çabasını sırtında taşımaktaydı. Üstelik o kurumlardan gelen açık haksızlıklarda direniyordu. Dıştan bakıldığında ölümü hiç düşünülemezdi. Öyle ki ocak ayı için 'Evrensel Kültür'ün 'Emeğe Saygı' programında onun çalışmalan ilk sıradaydı. Kendisinin de katılacağı bir toplantıydı bu. Estetik ve sanat tartışmasına bir çıkış noktası olması da düşünülüyordu. Peki ne oldu birden bire? Akşamdan sabaha nasıl yitirdik onu? Onun da katılacağı toplantı nasıl birdenbire 'anma'ya dönüştü? Hayır. birdenbire olmadı. Toplumun. sağlıklı hücrelerin varlığını hazmetmez hale gelen yapısmın o da farkmdaydı. Sağlıklı hücreleri bir bir yiyordu o yapı. Tüm umutlu ve enerjik direncinin altında. daha hasta olmadan önce de bu kaygı hep seziliyordu. İşte .Aziz Çalışlar'ı asıl toplumdaki hastalıklı yapı tüketti. Kendi kendini yiyor o yapı, tüm toplumu yiyor, ama toplum farkında bile değil. Ûstelik, öncelikle bunun farkında olanlan, hızla çoğalabilen öldürücü kanser hücreleriyle kuşatıp, yavaş yavaş tüketiyor. Güzelliğin yazan, güzel bir insandı Aziz Çalışlar. Onun ölümüyle, ülkemizde bir parça güzellik daha öldü. Eğer birazı kalmıştıysa tabii. Üzülmek. ağlamak ne yazar? Evet, eserleri sürekli başvuru kaynağı olmuştur Aziz Çalışlar" ın ve hep de öyle olacak. Kirni yaratışlan ancak şimdiden sonra keşfedılecek belki. Alışılmış bir mekanizma oldu bu neredeyse. Ama kimlerin umurunda bu öldürücü gerçek? Asıl isyan ettiren sorun burada! Ve bu aymazlıkta devam edersek, uyuşturulmuş vahşi bir toplum haline geldiğimizi fark edecek duyarlığımız bile füketilmiş olacak! Evet. Aziz Çalışların öldüğüne inanamıyorum ben. Belki onunla birlikte hepımizin içinde daha nelerın öldüğünü henüz kavrayamadığımdan... Toplumun. sağuklı hücrelerin varlığını hazmetmez hale gelen yapısının o da farkındavdı. Sağlıklı hücreleri bir bir yiyordu o vapı. Tüm umutiu ve enerjik direncinin alonda. daha hasta olmadan önce de bu kavgı hep seziliyordu. İşte .Aziz Çauşlar'ı asıl toplumdaki hastalıklı vapı tüketti. Aziz Çabşlar'ın arcbndan Neyq?ahm ki böyle erdemlere sahip kişiler rahatyaşayamıyor bugünün Türkiyesi 'nde. YILMAZÖĞÜT Kendini düsün ve sanat dünyasına adamış bir insanı er verimli çağında yitirdik. Kendisi ile birlikte Mitos Boyut Tiyatro Yayınlan için saptadığ:mız yayın programı çerçevesınde sürekli fJtir üreten, yeni projeler getıren bıriydi. Yasamının adeta bir parçası olan sistematik olmanın kazandırdığı beceri ile bütün düşündüklerimizi hemen bir sistem içine oturtuverir ve sonra o hep özendığim düzgün çalışma temposu ile işini bitınverirdi. Elimizde daha basılmamış yepyeni eserleri var. Almanya'da bile adına bir kıtap yayımlanmamış olan Alman tiyatrosunun ünlü yönetmenı PeterSteinı anlatan 'Yönetmen PeterStein'.Stanislavski'nin Moskova Sanat Tıyatrosu günlerini belırleyen 'Çehov ve Moskova Sanat Tiyarrosu'. VVedekind'den çevirdiği *Lulu\ geçen yıl AST tarafından sahnelenen. Brecht'ten çevirdiği 'Jan Dark Davası'gibL.Bugüne kadar yazdığı. çevirdiği, derlediği vapıtlann toplamı 50"yi geçiyor Ne yazık kı yurduna bu kadar düşün emeği aktarmış bir insan, hastalıkla savaştiğı son yıllannda sıkıntılar çektı; tedavisi için gerekli parayı bulmanın zorluklanyla uğraştı. Ödünsüz kişiliğı ve dünya görüşü nedeniyle son yıllarda günümüzün yanar döner çevrelerinden destek göremedı, dışlandı. Ama bütün bu olumsuzluklara sessızce ve onurla direndi; beraber çalıştığımız üç yılda, basılacak olanlarla birlikte. 12 yeni kitaba imzasını attı, bunlann mütevazı telif gelırleri ile bütün bu zorluklara karşı koydu. Yazmayı, üretken T~^v ürüstlüğün, dostluğa / lbağlılığın, ödünsüz kişiliğin, ' S özgür düşüncenin gerçek bir simgesiydi o. Ve geriliğe, bağnazlığa, haksızlığa karşı koyan gerçek bir düşün ve sanat silahşörü... olmayı biryaşam biçimi seçmişti o. Örneğin, geçen yıl Ankara'da hastanede yatarken yayınevimize ait 'Tiyatro Oyunlan Sözlüğü'nün ikinci cildinı. hastanede daktilo sesine alışık olmayan hastane personelinin hayret dolu bakışlan içinde tamamladı. 1992 yılında yazıp Yapı Kredi Yayınlan'na teslım ettiği 'Tiyatro AnsikJopedisT yetersiz (!) bulunarak uzun süre basılmadı. basımı savsaklandı. bu nedenle bu kurumla mahkemelik oldu. Buradan alacağı telif ile Londra'da, zamanını geçirmeden tedavi olacaktı. planını öyle yapmıştı. Zor günlerinde zor koşullarda hazırladığı bu önemli ve hacimli çaiışması, Türk okuruna ulaşmada ihanete uğramış oldu; oysa. aynı yapıt bugünlerde Kültür Bakanlığı'nca basılma aşamasında. Kendi değerlerimizi, sanki kolay yetiştirebiliyormuşuz gibi nasıl da kolayca bir kenara itiveriyoruz. Kasım/1995 'te onun çevirisi ile yayırnladığımız bir kitap var: A. Dumas'ın ünlü *Üç Silahsörfcr' romanından oyunlaştınlan metin. Bu kitabın arka kapak tanıtma yazısının, Aziz Çalışlar şöyle yazılmasını uygun görmüştü: "Gerçek insani erdemlerin. dürüstlüğün, dostluğa baglılığın, ödünsüz kişiliğin, özgürlük inancının özlemi ile yanıp tutuşan bütün insanlar Üç Silahşörier'in kahramanıdır. Onun için Üç SUahşörier'e bugün ihtiyacımız var." Bu yazı, onun kendi karakteri ile ne kadar iyi çakışıyor: Dürüstlüğün, dostluğa bağlılığın, ödünsüz kişiliğin, özgür düşüncenin gerçek bir simgesiydi o. Ve geriliğe, bağnazlığa, haksızlığa karşı koyan gerçek bir düşün ve sanat silahşörü... Ne yapalım ki böyle erdemlere sahip kişiler rahat yaşayamıyor bugünün Türkiyesf nde. Onun yapıtlannı yayımlamakla, anısını yaşatmaya katkım olacağından teselli buluyorum. Az süren ama dennliği zengin arkadaslığımız için 'kısa ama kadim bir dostluktu' dıyorum; böyle bir dostu yitirmenin acısını herkesle paylaşmak ıstedim. Olüyüz bizler de... LUDMİLA DENİSENKO 12 Mart'ın sonralanydı Aziz Çalışlar'Ia tanış- mamız. Azız'le. güzellergüzelı Aysın. Amavut- köy'de bir yalınm en üst katında yaşarlardı. Aziz marangozlar gibi. Aysın boyacılar gıbi çalıştılar. Kitaplar. değerli antikalar ve bar köşesiyle daha o zamanlar pıyasada bulunmayan dekorasyon dergilenndekı evıçlerine taş çıkaracak bir yuva yarattılar. Aziz, güzele ılışkın ne varsa hepsine merak- lıydı. En güzel balıklan pişinr, en iyi plaklar on- larda dinlenir, plastik sanatlar, tiyatro. felsefe, en son kitaplar konusunda bılgıler hep Aziz'deydi. Onun evindekı toplantılar hem eğlence. hem de insanın kendini güzellıklere bandıgı eşsız lezzet anlanydı. Onun yanından yücelmiş. daha bir in- sanlaşmış olarak. olduğumuz noktadan daha ile- ride ve daha fazlasını yapmaya ısteklemış dö- nerdık. Sohbetlerindezanf ifadesiyle insanı din- ler, herkeste iyi ve değer birşeyler bulurdu. Aris- to yöntemiyle akıllı şeyler söyletir, düşünceye yöneltırdi. Doğuştan asıl bir yapıdaydı, en çok haksızlığa uğradığı anlarda. en acılı zamanlann- da bir tek kerecik sızlandığını duymamıştır kim- se. Azız böyle bir azızdi işte... Sonra bu masala ne oldu, büyü nerede bozul- du? Bızim dönemin aydınlık insanlan güzellık- ler içinde ıyılikler yaratacaklan yaşama adım atarken birden 12 Mart oldu. birçoklan hapisle- ri boyladı. yargılandı, kınldı. parçalandı. Güzel olan da artık abes oldu bırçoğu ıçin. Ama Azız o yıllarda estetikle ilgıli çalışmalannı ınançla sürdürdü. inancı sarsılmayan gerçek bir Mark- sıstti o çünkü. Kitaplannı yazdı. ardarda çevıri- leri yayınlandı. Daha soluklanmadan. bizim ku- şağın yaşlan yolun yansına vardığı sıralar 12 Ey- lülkaranlığıbastırdı.Herbinmızinyaşamıdaal- lak bullak, perişan oldu. Dört bir yana dağildık. Özal zamanındaki yoğun kültürsüzleştirme po- litikalan düşünmeyi-okumayı suç, kültür dünya- sını. aydını züppelik olarak telkin edince, tek ge- liri kitaplan olan Aziz'in düzenı bozuldu. Onu- rundan kansına bile belli ehnediğı sıkıntılan onu kemümeyebaşladı. Aysın'ısevdiğinibizbilirdik. Aynlmalan onu kahretti. Ardından yalı satıldı. Cihangir'e alışamadı. Hastalığı ne zaman başla- dı dersiniz? Hiç temsil olmadı. Ona yakışmazdı zaten. Çok savaştı, çok acılar çektı. Son anına ka- dar ölümün gözüne baktı; dimdik. Onuruyla öl- dü. Dedelerimizsavaşlardaöldüler; bizim kusak- sa aydınhğa karşı açılan savaşta aldığı yaralarla kınlıyor. Hepimizi yıllarca önce öldürdüler as- lında: Hücrelerimizde varlığımıza sıkılan zehıri taşıyoruz. Tek tek ölümler sımge yalnızca. Han- gımızın kendımizi toparlamaya. yıllarca dirsek teması içinde olduğumuz canımız dostlanmıza bir şeyler yapmaya halımiz var kı. Can çekiş- mekteyiz. elden bir şey gelmıyor. Shakespeare'den bir mısra geliyor aklıma: "Beni öldürdüler anne." RUTKAY AZİZ Giderek bu ülkede nefes almam zorlasıyor diyordu. Toplumcu gerçekçi savaşıma kendini adamış, düşünen her insanın soluksuzlukla sık sık karşı karşıya kaldığı koşullarda onu o malum deyişle o acımasız hastalığin pençesinden önce düşüncesizlık. duygusuzluk ve nankörlük bataği çoktan sarmıştı. Ulkem önemli bir kültür adamını ben de kolay kolay bulamayacağım bir dostumu yitirdim. 1. Uluslararası Piyano Festivali başlıyor Kültür Servisi -1. Uluslararası Ce- mal Reşit Rey Piyano Festivali bugün başlıyor. Uluslararası kariyer sahibi pek çok usta ile kariyerlerinin başlan- gıcındaki ustalan bir araya getiren 10 aralık günü sona erecek olan festivale Mısırdan Ramzi Yassa ABD'den Alan GampeL Güney Kore'den Kun Woo Paik. Kanada'dan Louis Lortie. Fransa'dan Jean Marc Luisada. Japon- ya'dan Hiromi Okada. Brezilya'dan Edson Elias. Ingiltere'den Dema Mo- ura Lympanv"ve Türkiye'den iki genç yetenek. Sabri TuluğTırpan ile Nihan Yapata Sûnpson katılıyorlar. Festival ile ılgili olarak bir açıklama yapan CRRKS Genel Sanat Yönetme- ni Arda Aydoğaıu 'Ülkemizde böylesi bir fesrivaû ilk kez gerçekleştirmekten Cemal Reşit Rey adım uluslararası bir organizasyona vermekten gururduyu- yoruz. Gelenekselleşecek ve her yıl sa- natçı katılımının daha da çoğalacağı bir organizasyonu gerçekleştirmekten; ulusal ve uluslararası değerdeki sanat- çılara evsahipliği yapmaktan ve İstan- bullu sanatseverlerle buluşturmaktan da mutluluk duyuyoruz" dıyor. Bugün saat 19.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, Bilkent Ulus- lararası Akademik Senfoni Orkestra- sı'nın, dünyaca ünlü pıyanist Devlet Sanatçısı tdü Biret'in solist olarak ka- tılacağı açılış konseri ile başlayacak festivalin ilk konserinde orkestrayı şef Pfeter Manchak yönetecek. Bilkent Uluslararası Akademik Senfoni Or- kestrası Beethoven ve Chopin'in ya- pıtlannı yorumlayacak. Festıvalde ya- nn Mısırlı sanatçı Ramzı Yassa saat 19. 30"da bir konser verecek. Dünya- nın önemli konsersalonlannda çalmış olan Yassa. 19871de Zubin Mehta ta- rafından davet edildiği 'Müzik Gece- si'galasınave Yeni KahireOperası'nın açılış gecesi konserlerine katılarak önemli birbaşanya imzasını attı. Sa- natçı, ABD ve Avrupa'da düzenlenen pek çok yanşmaya jüri üyesi olarak davet edilmiş ve 'Franz Liszt' madal- yası ile ödüllendirilmiş. Yassa, 1. Uluslararası Cemal Reşit Rey Piyano Festivalı'nde P.A Soler, Bach-Busoni, Schubert G. Abdel Rehinı, Chopin, V'erdi ve Liszt gıbı bestecilerin yapıt- lannı yorumlajacak. ABDIi sanatçı Alan Gambel isepa- zartesi günü saat 19.30'da vereceği konserde Bach,Schumann,Stravinski- ve Chopin'in yapıtlanndan oluşan bir repertuvarla müzikseverlerin karşısına çıkacak. Profesyonel müzik yaşamına 8 yaşında Hollywood Bowl'da başla- yan Gambel. 18 yaşında Stanford Üni- versitesi Müzikoloji ve Tarih bölüm- lerinden mezun oldu. Sanatçı. "The Young Keyboard Artists". "Musk Te- achers National Association", "Nev% York Chopin Yanşması", "Dublin Uluslararası Piyano Yanşması"nda ödüller aldı. Salı günü ise Cemal Re- şit Rey Konser Salonu, Güney Koreli sanatçı Kun Woo Paik'i ağırlıyor. Pa- ik, bir piyanist olarak olağanüstü vir- tüözitesi ve geniş bakış açısı ile tanı- nıyor. Sanatçı, saat 19.30'da başlaya- cak konserinde Schubert, Schumann, Liszt ve Scriabin yorumlannı sunacak. 'Genç Yetenekler'de yer alıyor Kanadalı piyanist Louis Lortie'nin konseri ise çarşamba günü saat 19.30'da. Lortie, Uluslararası Busoni Yanşmasf nda birinci seçilmesinden bu yana tüm dünyada kuşağının önem- li piyanistlerinden biri sayılıyor. Sa- natçı. müzikseverlere Chopin'den olu- şan bir repertuvar sunacak. Perşembe günü ise romantik repertuvara getirdi- ği üstün yorumlarlatanınan Fransız pi- yanist Jean Marc Luisada, Haydn, Schumann ve Chopin"i yorumlaya- cak. Festivale Japonya'dan katılan pi- yanist Hiromi Okada ise geçen günler- de Japonya'da her yıl en iyi Chopin yorumcusuna verilen 'Chopin Society of Japan Prize' ödülünü aldı. Hiromi Okada cuma günü vereceği konserde Schubert ve Liszt'in yapıtlanndan olu- şan bir program sunacak. Festivalin Brezilyalı konuğu Edson Elias,'Piyanistler arasında sık rastlan- mayan yürekten yorumlama' özelliği ile dikkat çekiyor. Elias. Avrupa ve Ja- ponya'da düzenlenen pek çok yanş- manın jürisinde görev aldı; CenevTe Konservatuvan tarafından Franz Liszt, Dinu Lipatti, Nikita MagalofT ve Ma- ria Tipo'ya verilen Virtüöz Piyano Profesörû görevi ile ödüllendirildi. Sa- natçı. cumartesi günü saat 19.30'da ve- receği konserde Mozart, Beethoven. Ravel ve Prokofîev'i yorumlayacak. 1. Uluslararası Cemal Reşit Rey Pi- yano Festivali'nin 'Genç Yetenekler" baslığı altında Türk sanatçılardan Sab- ri Tuluğ Tırpan'ın konseri ise cumar- tesi günü saat 15.00'te. 1970 tstanbul doğumlu olan sanat- çı. çalışmalannı Viyana'da sürdürdü. Subat 1994'te ilk defa düzenlenen "Orleans Uluslararası 20. Yüzyıl Piya- no Yanşması*'nın yan finalistleri ara- sında gırdi. Polonya, Slovakya, Fran- sa, Avusturya'da solist ve eşlikçi ola- rak pek çok konser verdi. Tırpan. kon- serinde Bach. Brahms. Sevsay, De- bussy ve Stravinsky'nin yapıtlannı yo- rumlayacak. Pazargünü saat 15.00 te bir başka genç yetenek, Nihan Yapalı Simpson, Mozart, Beethoven ve Cho- pin'in yapıtlanndan oluşan bir reper- tuvarla müzikseverlerin karşısına çı- kacak. 1970 doğumlu olan Nihan Yapalı Simpson, 1991 yılında Londra Krali- yet Müzik Koleji'nde eğitimini ve master'ını tamamladı. Sanatçı, tstan- bul Devlet Senfoni Orkesrrası eşliğin- de pek çok konser verdi. Simpson, ha- len IÜ Devlet Konservatuvan'nda öğ- retim görevlisi olarak çalışmakta. Festivalin son gününde yer alan In- giliz piyanist Dame Moura Lympany ise Chopin ve Rachmaninofu yorum- layacak. Sanatçı, Londra, Manchester, Osaka, Roma, Tokyo. Toulose, Vallde- mosa ve Viyana'da resitaller verdi. Lympany, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyetler Birliği'ni ziyareteden ilk Batılı piyanist olmanın yani sıra Rachmaninof'un prelüdlerinı ilk defa plağa kaydetmesiyle de bilıniyor. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Özgürlük Bu mu? Sovyetler Birliğı'nin, bağımsızlığını kazanmış ülke- lerinde, Doğu Avrupa'nın uydu devletlerinde, özgür- lük sevinci ne kadar az sürdü. Sanırım yirmınci yüzyılın en büyük yanılgısı, top- lumsalcılık ile ortaklamacılığı özgürlüklerle bağdaşa- mayacak yönetim biçimleri diye damgalamak oldu. Gerçı bu, anamalcılann işine gelen bir görüştü, yıl- larca onların propagandalannda baş köseye oturtul- du, ama bu görüşü ilk ortaya atanlar da, sonuna ka- dar savunanlar da toplumsalcılar arasından çıktı. Tu- tumbilimse! özgürlüklerin ötesindeki özgürlüklerden söz etmek de, bireysey eğilimlerin ortaya vurulması da kentsoyluluk özlemi sayıldı. Bir geçiş döneminin değer yargılarından bir türlü vazgeçilemeyınce, top- lumsalcılıkla işçi sınıfı adına yapılan buyurganlık bir- birine kanştı. Oysa şu ya da bu sınrfın üste çıkma özlemi değil, birbirini sömürmeyen insanlardan oluşan, sınıfsız bir toplumun düşüydü yüzyılımızın başında kıtleleri aya- ğa kaldıran... Çağrışımlan * Pulluğunun dağıttığı fare yuvasına üzüntülü göz- lerie bakan köylü şair Robert Bums: "En güzel düş- leri farelehe insanların çoğu zaman boşa çıkar..." * Büyük analığımın 1908de sokakta boynuna sa- nlıp "Kardeş olduk! Kardeş olduk!" diye dans eden koca Ermeniyi anlatışındaki güngörmüşlük... * Cumhuhyetin Onuncu Yıl marşından bir dize: "Imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz..." Evet, sanınm yirminci yüzyılın en büyük yanılgısı, bireysel özgürlüklen anamalcı yönetimlerin bir özel- liği sanmak oldu. Yaşlı yoksul Azerı, geçim sıkıntısı içinde bunalmış, eskiden eline geçenle bugün eline geçeni karşılaştı- np TV'nin ses alıcısına içinı döküyor: - Azadlık bu mu? Bu kez çağrışımtmız Oktay Rrfat'tan: Canım ciğerim mavi gök Bu hürnyet bize çok Sen bize rahmetinle biriikte Sıtmasız bitsiz Ağanın öküzleri gibi semiz Gelinin memelerı gibi dolgun Bize yaraşır Bize uygun Bir hürriyet gönder Yaşlı yoksul Azerinin istediği de ne ki!.. Eline ge- çen para, bannağını, aşını, giyimini sağlayacak dü- zeyin altına düşmüş. ondan yakınıyor. Nedir özgürlük? Gene bir çağrışım: Savaş içinde bile Çörçil'e sövmek mi? Ama sövünce karnınız doymuyor... Insanoğlu hiçbir zaman saltık bir özgürlük düşü ku- ramaz. Çünkü doğar doğmaz çevresinin etki alanı- na girip eğitilmeye, yönlendirilmeye başlıyor. Kendi secimiyle de olsa gördüklerine göre biçımleniyor. Özgürlük kaygıları daha sonraki bir aşamada or- taya çıkar: Hiçbir etki altında kalmadan, kendi isteği doğrultusunda davranmak... Ne var ki herkeş.bir toplumda, bir çevrede, bir 3& ledeyaşıyor... ' " **» - Sonra ne derler! - Arkadaşlara sormalıyım!.. - Annemı üzmek ıstemem!.. Ayrıca, bedensel, ruhsal, zihinsel sınırlamalar da var. Atletızm yapmak isteyeni güçsüz bedeni, pilotlu- ğa heves edeni ruhsal durumu, mühendisliği seçeni zihinsel yetersizliğı engelleyebilir. Aslında insan bayağı güç durumda... Onun için de toplumsal sözleşmesini çok iyi yap- ması gerekiyor. Yanına "hak" sözcüğünü de ekleyip: "Temel hak ve özgüriükler" diye... Bebeklikte bakım, doğru beslenme, okul öncesin- de, okulda beynine birtakım boşinançların sokulma- sına karşı korunma, çağdaş öğrenim, yeteneklerine göre gönlünce uğraş seçme olanağı, iş, bannak, bes- lenme garantisı, sonra siyasal özgüriükler, ınanç öz- gürlüğü, haberleşme özgürlüğü, düşüncelerini baş- kalarına söyleme özgürlüğü, konuşma, konuşma- ma, seçme, seçilme, aklınıza ne gelirse... Ama en başta yaşlı yoksul Azeriyi "Azadlık bu mu!" diye özgürlüğe karşı döndürmeyecek geçimini sağ- lama özgürlüğü... Yıllar yılı kimselere beğendiremediğimiz sözü bir daha yineleyelim: Özgüriükler ancak toplumsalcılıkla güzeldir... Ya da tersi: Toplumsalcılık ancak özgürlüklerle güzeldir... Aziz Çalışlar toprağa verildi Kültür Servisi- Salı günü Ankara'da yaşama \eda eden yazar ve çevirmen Aziz Çalışlar. dün Bebek Cami'sinde kılınan öğle namazından sonra Aşiyan Mezarlığfnda toprağa verildi. Cenazc töreni'ne. Çalışlar'ın ailesi, dostlan ve sanatçılardan oluşan kalabalık birtopluluk katıldı. Tank Akan. Mehmet Güleryüz. Cevat Çapan, Atilla Dorsay. Refık Durbaş, Atilla Birkiye, Kadir inanır törene katılanlar arasındaydı. 'Sinema Dünyada 100, Türkiye'de 99 Yaşında' kültür Servisi - Mimar Sinan Üniversitesi Sinema TV Merkezi tarafından sinemanın 100. yıldönümü etkinlikleri kapsamında 'Sinema Dünyada 100, Türkiye'de 99 Yaşında" başlıklı geniş kapsamlı bir gösteri programı düzenlendi. 4 aralık pazartesi günü başlayacak olan bu programda 'Başlangıcından Günümüze Türk Sinemasf. 'Dünya Sinemasından Seçmeler', "Okullu Sinemacılar' adlı bölümlerde toplam 300 yerli, yabancı film ve öğrenci fılmı göstenlecek. Girişin ücretsiz olduğu gösterimler MSÜ Sinema TV Merkezi gösteri salonunda pazartesi ve perşembe günleri saat 16.00 ve 18.30'da yapılacak. 'Kendi Kendini Mahvetmenin EI Kitabı' Kültür Servisi - İlk Türk- Makedon ortak yapımı olan "Kendi Kendini Mahvetmenin EI Kitabı" fılminin galası ocak ayı içerisinde Makedonya'nın başkenti Usküp'te yapılacak. Uzun zamandır Makedonya'da yaşayan Erbil Altanay'ın yönettiği, Saşko Nasev'in senaryosunu yazdığı filmin çekimleri 36 gün sürdü. Sesli olarak çekilen filmin konuşma dili Makedonca. Sadece Makedon sanatçıların rol aldığı film, eski sosyalist ülkelerde çekilen ilk özel sesli film olma özelliğini taşıyor. Yovitsa Mihaylovski ve Katerina Kosevska'nın başrollerde olduğu filmin senaristi Nase\'in "Kiminsin" adlı oyunu da içinde bulunduğumuz tiyatro sezonunda Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından Küçük Sahne'de sergilenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle