Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2. ARIK 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Bu böyle biter ıııî?y i L M Z O N A Y
YürkiVde son kalan dirençlerden biri daha
S»ldü:Âz Çabşlar. Onunla birlikte bir şeyler de
Sldü. Kybın ardından ıki çift söz söylemek bile
Jünyam en zor işi. Kimsenin kimseyi teselli
sdecekıali yok. Ama burada söylenecek şeyler
•an ÇLkü yalnız üzüntü ve acı değil, bir çeşit
syan çküyor insanın içine. Aziz Çalışlar'ın
ilûmüdetoplumsal 'kanser'inpayıbüyük.
ion daıkaya kadar direndi Çalışlar; üreterek
^alışam direndi. Neye karşı? Bizzat o
oplurral 'kanser'e karşı. fabii kendi alanında,
rani estiğin çeşitli dallannda, kuram,
lyarlara, sistematik derleme, çeviri ve sanatsal
iretiml. Ve bu çabalannı, tutarlıhktan ödün
'ermekızin sürdürdüğü ıçin de yalnızlaştı.
Sene acak onun gibilenn. yani başka
yalnc'ınn. giderek daha da güçleşen iletişim
T
e dayaışması yermedi, yetemezdi. Bir bir
ükenilnekte böylece. Ülkemizde bu bir kader
oldu saıki. Aslında neyin kaderi bu? Toplumsal
}aratıcı.ğın, sanatsal sorumluluğun, insansal
jeleceğn kaden. lşte Çalışlar'ın ölümüyle
tunlardjı da birerparça daha öldü. Kaçımız
farkındâ'iz bunun? Ya da farkında olmak için
i<Ia ölün mü gerekli? Ölümleri bekler hale mi
geldik i;ıce?
Hastahktalihsizliğini yenmişti o. \Mitos-Boyııt'
Yayınev"nde kuramsal tiyatro yayınlannın
üanışmaıı olarak hep ileriye bakan projeleriyle
ve kendıçalışmalanyla çok iyi bir ışbirlığini
A 7\z Çalışlar'ın ölümünde
/ l toplumsal 'kanser'in payı
. / A büyük. Son dakikaya kadar
direndi Çalışlar; üreterek çalışarak
direndi. Neye karşı? Bizzat o
toplumsal 'kanser'e karşı. Tabii kendi
alanında, yani estetiğin çeşitli
dallannda, kuram, uyarlama,
sistematik derleme, çeviri ve sanatsal
üretimle. Ve bu çabalannı,
tutarlıhktan ödün vermeksizin
sürdürdüğü için de yalnızlaştı.
yürütürken mutluydu. Yayınevi de mutluydu.
Öte yandan gene verimli ve yararlı olduğu
kurumlara da ürün sağlama çabasını sırtında
taşımaktaydı. Üstelik o kurumlardan gelen açık
haksızlıklarda direniyordu. Dıştan bakıldığında
ölümü hiç düşünülemezdi. Öyle ki ocak ayı için
'Evrensel Kültür'ün 'Emeğe Saygı'
programında onun çalışmalan ilk sıradaydı.
Kendisinin de katılacağı bir toplantıydı bu.
Estetik ve sanat tartışmasına bir çıkış noktası
olması da düşünülüyordu. Peki ne oldu birden
bire? Akşamdan sabaha nasıl yitirdik onu?
Onun da katılacağı toplantı nasıl birdenbire
'anma'ya dönüştü?
Hayır. birdenbire olmadı. Toplumun. sağlıklı
hücrelerin varlığını hazmetmez hale gelen
yapısmın o da farkmdaydı. Sağlıklı hücreleri bir
bir yiyordu o yapı. Tüm umutlu ve enerjik
direncinin altında. daha hasta olmadan önce de
bu kaygı hep seziliyordu. İşte .Aziz Çalışlar'ı
asıl toplumdaki hastalıklı yapı tüketti. Kendi
kendini yiyor o yapı, tüm toplumu yiyor, ama
toplum farkında bile değil. Ûstelik, öncelikle
bunun farkında olanlan, hızla çoğalabilen
öldürücü kanser hücreleriyle kuşatıp, yavaş
yavaş tüketiyor.
Güzelliğin yazan, güzel bir insandı Aziz
Çalışlar. Onun ölümüyle, ülkemizde bir parça
güzellik daha öldü. Eğer birazı kalmıştıysa
tabii.
Üzülmek. ağlamak ne yazar? Evet, eserleri
sürekli başvuru kaynağı olmuştur Aziz
Çalışlar" ın ve hep de öyle olacak. Kirni
yaratışlan ancak şimdiden sonra
keşfedılecek belki. Alışılmış bir
mekanizma oldu bu neredeyse. Ama
kimlerin umurunda bu öldürücü
gerçek? Asıl isyan ettiren sorun
burada! Ve bu aymazlıkta devam
edersek, uyuşturulmuş vahşi bir
toplum haline geldiğimizi fark
edecek duyarlığımız bile
füketilmiş olacak! Evet. Aziz
Çalışların öldüğüne
inanamıyorum ben. Belki
onunla birlikte hepımizin
içinde daha nelerın öldüğünü
henüz kavrayamadığımdan...
Toplumun. sağuklı
hücrelerin varlığını
hazmetmez hale gelen
yapısının o da farkındavdı.
Sağlıklı hücreleri bir bir
yiyordu o vapı. Tüm umutiu
ve enerjik direncinin
alonda. daha hasta olmadan
önce de bu kavgı hep
seziliyordu. İşte .Aziz
Çauşlar'ı asıl toplumdaki
hastalıklı vapı tüketti.
Aziz Çabşlar'ın arcbndan
Neyq?ahm ki böyle erdemlere sahip kişiler rahatyaşayamıyor bugünün Türkiyesi 'nde.
YILMAZÖĞÜT
Kendini düsün ve sanat dünyasına adamış bir
insanı er verimli çağında yitirdik. Kendisi ile
birlikte Mitos Boyut Tiyatro Yayınlan için
saptadığ:mız yayın programı çerçevesınde
sürekli fJtir üreten, yeni projeler getıren
bıriydi. Yasamının adeta bir parçası olan
sistematik olmanın kazandırdığı beceri ile
bütün düşündüklerimizi hemen bir sistem içine
oturtuverir ve sonra o hep özendığim düzgün
çalışma temposu ile işini bitınverirdi.
Elimizde daha basılmamış yepyeni eserleri var.
Almanya'da bile adına bir kıtap
yayımlanmamış olan Alman tiyatrosunun ünlü
yönetmenı PeterSteinı anlatan 'Yönetmen
PeterStein'.Stanislavski'nin Moskova Sanat
Tıyatrosu günlerini belırleyen 'Çehov ve
Moskova Sanat Tiyarrosu'. VVedekind'den
çevirdiği *Lulu\ geçen yıl AST tarafından
sahnelenen. Brecht'ten çevirdiği 'Jan Dark
Davası'gibL.Bugüne kadar yazdığı. çevirdiği,
derlediği vapıtlann toplamı 50"yi geçiyor Ne
yazık kı yurduna bu kadar düşün emeği
aktarmış bir insan, hastalıkla savaştiğı son
yıllannda sıkıntılar çektı; tedavisi için gerekli
parayı bulmanın zorluklanyla uğraştı.
Ödünsüz kişiliğı ve dünya görüşü nedeniyle
son yıllarda günümüzün yanar döner
çevrelerinden destek göremedı, dışlandı. Ama
bütün bu olumsuzluklara sessızce ve onurla
direndi; beraber çalıştığımız üç yılda, basılacak
olanlarla birlikte. 12 yeni kitaba imzasını attı,
bunlann mütevazı telif gelırleri ile bütün bu
zorluklara karşı koydu. Yazmayı, üretken
T~^v ürüstlüğün, dostluğa
/ lbağlılığın, ödünsüz kişiliğin,
' S özgür düşüncenin gerçek bir
simgesiydi o. Ve geriliğe, bağnazlığa,
haksızlığa karşı koyan gerçek bir
düşün ve sanat silahşörü...
olmayı biryaşam biçimi seçmişti o. Örneğin,
geçen yıl Ankara'da hastanede yatarken
yayınevimize ait 'Tiyatro Oyunlan
Sözlüğü'nün ikinci cildinı. hastanede daktilo
sesine alışık olmayan hastane personelinin
hayret dolu bakışlan içinde tamamladı.
1992 yılında yazıp Yapı Kredi Yayınlan'na
teslım ettiği 'Tiyatro AnsikJopedisT yetersiz (!)
bulunarak uzun süre basılmadı. basımı
savsaklandı. bu nedenle bu kurumla
mahkemelik oldu. Buradan alacağı telif ile
Londra'da, zamanını geçirmeden tedavi
olacaktı. planını öyle yapmıştı. Zor günlerinde
zor koşullarda hazırladığı bu önemli ve hacimli
çaiışması, Türk okuruna ulaşmada ihanete
uğramış oldu; oysa. aynı yapıt bugünlerde
Kültür Bakanlığı'nca basılma aşamasında.
Kendi değerlerimizi, sanki kolay
yetiştirebiliyormuşuz gibi nasıl da kolayca bir
kenara itiveriyoruz. Kasım/1995 'te onun
çevirisi ile yayırnladığımız bir kitap var: A.
Dumas'ın ünlü *Üç Silahsörfcr' romanından
oyunlaştınlan metin. Bu kitabın arka kapak
tanıtma yazısının, Aziz Çalışlar şöyle
yazılmasını uygun görmüştü:
"Gerçek insani erdemlerin. dürüstlüğün,
dostluğa baglılığın, ödünsüz kişiliğin, özgürlük
inancının özlemi ile yanıp tutuşan
bütün insanlar Üç Silahşörier'in
kahramanıdır. Onun için Üç
SUahşörier'e bugün
ihtiyacımız var." Bu
yazı, onun kendi
karakteri ile ne
kadar iyi
çakışıyor:
Dürüstlüğün, dostluğa bağlılığın, ödünsüz
kişiliğin, özgür düşüncenin gerçek bir
simgesiydi o. Ve geriliğe, bağnazlığa,
haksızlığa karşı koyan gerçek bir düşün ve
sanat silahşörü... Ne yapalım ki böyle
erdemlere sahip kişiler rahat yaşayamıyor
bugünün Türkiyesf nde.
Onun yapıtlannı yayımlamakla, anısını
yaşatmaya katkım olacağından teselli
buluyorum. Az süren ama dennliği zengin
arkadaslığımız için 'kısa ama kadim bir
dostluktu' dıyorum; böyle bir dostu yitirmenin
acısını herkesle paylaşmak ıstedim.
Olüyüz
bizler de...
LUDMİLA DENİSENKO
12 Mart'ın sonralanydı Aziz Çalışlar'Ia tanış-
mamız. Azız'le. güzellergüzelı Aysın. Amavut-
köy'de bir yalınm en üst katında yaşarlardı. Aziz
marangozlar gibi. Aysın boyacılar gıbi çalıştılar.
Kitaplar. değerli antikalar ve bar köşesiyle daha
o zamanlar pıyasada bulunmayan dekorasyon
dergilenndekı evıçlerine taş çıkaracak bir yuva
yarattılar.
Aziz, güzele ılışkın ne varsa hepsine merak-
lıydı. En güzel balıklan pişinr, en iyi plaklar on-
larda dinlenir, plastik sanatlar, tiyatro. felsefe, en
son kitaplar konusunda bılgıler hep Aziz'deydi.
Onun evindekı toplantılar hem eğlence. hem de
insanın kendini güzellıklere bandıgı eşsız lezzet
anlanydı. Onun yanından yücelmiş. daha bir in-
sanlaşmış olarak. olduğumuz noktadan daha ile-
ride ve daha fazlasını yapmaya ısteklemış dö-
nerdık. Sohbetlerindezanf ifadesiyle insanı din-
ler, herkeste iyi ve değer birşeyler bulurdu. Aris-
to yöntemiyle akıllı şeyler söyletir, düşünceye
yöneltırdi. Doğuştan asıl bir yapıdaydı, en çok
haksızlığa uğradığı anlarda. en acılı zamanlann-
da bir tek kerecik sızlandığını duymamıştır kim-
se. Azız böyle bir azızdi işte...
Sonra bu masala ne oldu, büyü nerede bozul-
du? Bızim dönemin aydınlık insanlan güzellık-
ler içinde ıyılikler yaratacaklan yaşama adım
atarken birden 12 Mart oldu. birçoklan hapisle-
ri boyladı. yargılandı, kınldı. parçalandı. Güzel
olan da artık abes oldu bırçoğu ıçin. Ama Azız
o yıllarda estetikle ilgıli çalışmalannı ınançla
sürdürdü. inancı sarsılmayan gerçek bir Mark-
sıstti o çünkü. Kitaplannı yazdı. ardarda çevıri-
leri yayınlandı. Daha soluklanmadan. bizim ku-
şağın yaşlan yolun yansına vardığı sıralar 12 Ey-
lülkaranlığıbastırdı.Herbinmızinyaşamıdaal-
lak bullak, perişan oldu. Dört bir yana dağildık.
Özal zamanındaki yoğun kültürsüzleştirme po-
litikalan düşünmeyi-okumayı suç, kültür dünya-
sını. aydını züppelik olarak telkin edince, tek ge-
liri kitaplan olan Aziz'in düzenı bozuldu. Onu-
rundan kansına bile belli ehnediğı sıkıntılan onu
kemümeyebaşladı. Aysın'ısevdiğinibizbilirdik.
Aynlmalan onu kahretti. Ardından yalı satıldı.
Cihangir'e alışamadı. Hastalığı ne zaman başla-
dı dersiniz? Hiç temsil olmadı. Ona yakışmazdı
zaten. Çok savaştı, çok acılar çektı. Son anına ka-
dar ölümün gözüne baktı; dimdik. Onuruyla öl-
dü. Dedelerimizsavaşlardaöldüler; bizim kusak-
sa aydınhğa karşı açılan savaşta aldığı yaralarla
kınlıyor. Hepimizi yıllarca önce öldürdüler as-
lında: Hücrelerimizde varlığımıza sıkılan zehıri
taşıyoruz. Tek tek ölümler sımge yalnızca. Han-
gımızın kendımizi toparlamaya. yıllarca dirsek
teması içinde olduğumuz canımız dostlanmıza
bir şeyler yapmaya halımiz var kı. Can çekiş-
mekteyiz. elden bir şey gelmıyor.
Shakespeare'den bir mısra geliyor aklıma:
"Beni öldürdüler anne."
RUTKAY AZİZ
Giderek bu ülkede nefes almam zorlasıyor diyordu.
Toplumcu gerçekçi savaşıma kendini adamış,
düşünen her insanın soluksuzlukla sık sık karşı
karşıya kaldığı koşullarda onu o malum deyişle o
acımasız hastalığin pençesinden önce düşüncesizlık.
duygusuzluk ve nankörlük bataği çoktan sarmıştı.
Ulkem önemli bir kültür adamını ben de kolay kolay
bulamayacağım bir dostumu yitirdim.
1. Uluslararası Piyano Festivali başlıyor
Kültür Servisi -1. Uluslararası Ce-
mal Reşit Rey Piyano Festivali bugün
başlıyor. Uluslararası kariyer sahibi
pek çok usta ile kariyerlerinin başlan-
gıcındaki ustalan bir araya getiren 10
aralık günü sona erecek olan festivale
Mısırdan Ramzi Yassa ABD'den
Alan GampeL Güney Kore'den Kun
Woo Paik. Kanada'dan Louis Lortie.
Fransa'dan Jean Marc Luisada. Japon-
ya'dan Hiromi Okada. Brezilya'dan
Edson Elias. Ingiltere'den Dema Mo-
ura Lympanv"ve Türkiye'den iki genç
yetenek. Sabri TuluğTırpan ile Nihan
Yapata Sûnpson katılıyorlar.
Festival ile ılgili olarak bir açıklama
yapan CRRKS Genel Sanat Yönetme-
ni Arda Aydoğaıu 'Ülkemizde böylesi
bir fesrivaû ilk kez gerçekleştirmekten
Cemal Reşit Rey adım uluslararası bir
organizasyona vermekten gururduyu-
yoruz. Gelenekselleşecek ve her yıl sa-
natçı katılımının daha da çoğalacağı
bir organizasyonu gerçekleştirmekten;
ulusal ve uluslararası değerdeki sanat-
çılara evsahipliği yapmaktan ve İstan-
bullu sanatseverlerle buluşturmaktan
da mutluluk duyuyoruz" dıyor.
Bugün saat 19.30'da Cemal Reşit
Rey Konser Salonu'nda, Bilkent Ulus-
lararası Akademik Senfoni Orkestra-
sı'nın, dünyaca ünlü pıyanist Devlet
Sanatçısı tdü Biret'in solist olarak ka-
tılacağı açılış konseri ile başlayacak
festivalin ilk konserinde orkestrayı şef
Pfeter Manchak yönetecek. Bilkent
Uluslararası Akademik Senfoni Or-
kestrası Beethoven ve Chopin'in ya-
pıtlannı yorumlayacak. Festıvalde ya-
nn Mısırlı sanatçı Ramzı Yassa saat
19. 30"da bir konser verecek. Dünya-
nın önemli konsersalonlannda çalmış
olan Yassa. 19871de Zubin Mehta ta-
rafından davet edildiği 'Müzik Gece-
si'galasınave Yeni KahireOperası'nın
açılış gecesi konserlerine katılarak
önemli birbaşanya imzasını attı. Sa-
natçı, ABD ve Avrupa'da düzenlenen
pek çok yanşmaya jüri üyesi olarak
davet edilmiş ve 'Franz Liszt' madal-
yası ile ödüllendirilmiş. Yassa, 1.
Uluslararası Cemal Reşit Rey Piyano
Festivalı'nde P.A Soler, Bach-Busoni,
Schubert G. Abdel Rehinı, Chopin,
V'erdi ve Liszt gıbı bestecilerin yapıt-
lannı yorumlajacak.
ABDIi sanatçı Alan Gambel isepa-
zartesi günü saat 19.30'da vereceği
konserde Bach,Schumann,Stravinski-
ve Chopin'in yapıtlanndan oluşan bir
repertuvarla müzikseverlerin karşısına
çıkacak. Profesyonel müzik yaşamına
8 yaşında Hollywood Bowl'da başla-
yan Gambel. 18 yaşında Stanford Üni-
versitesi Müzikoloji ve Tarih bölüm-
lerinden mezun oldu. Sanatçı. "The
Young Keyboard Artists". "Musk Te-
achers National Association", "Nev%
York Chopin Yanşması", "Dublin
Uluslararası Piyano Yanşması"nda
ödüller aldı. Salı günü ise Cemal Re-
şit Rey Konser Salonu, Güney Koreli
sanatçı Kun Woo Paik'i ağırlıyor. Pa-
ik, bir piyanist olarak olağanüstü vir-
tüözitesi ve geniş bakış açısı ile tanı-
nıyor. Sanatçı, saat 19.30'da başlaya-
cak konserinde Schubert, Schumann,
Liszt ve Scriabin yorumlannı sunacak.
'Genç Yetenekler'de yer alıyor
Kanadalı piyanist Louis Lortie'nin
konseri ise çarşamba günü saat
19.30'da. Lortie, Uluslararası Busoni
Yanşmasf nda birinci seçilmesinden
bu yana tüm dünyada kuşağının önem-
li piyanistlerinden biri sayılıyor. Sa-
natçı. müzikseverlere Chopin'den olu-
şan bir repertuvar sunacak. Perşembe
günü ise romantik repertuvara getirdi-
ği üstün yorumlarlatanınan Fransız pi-
yanist Jean Marc Luisada, Haydn,
Schumann ve Chopin"i yorumlaya-
cak. Festivale Japonya'dan katılan pi-
yanist Hiromi Okada ise geçen günler-
de Japonya'da her yıl en iyi Chopin
yorumcusuna verilen 'Chopin Society
of Japan Prize' ödülünü aldı. Hiromi
Okada cuma günü vereceği konserde
Schubert ve Liszt'in yapıtlanndan olu-
şan bir program sunacak.
Festivalin Brezilyalı konuğu Edson
Elias,'Piyanistler arasında sık rastlan-
mayan yürekten yorumlama' özelliği
ile dikkat çekiyor. Elias. Avrupa ve Ja-
ponya'da düzenlenen pek çok yanş-
manın jürisinde görev aldı; CenevTe
Konservatuvan tarafından Franz Liszt,
Dinu Lipatti, Nikita MagalofT ve Ma-
ria Tipo'ya verilen Virtüöz Piyano
Profesörû görevi ile ödüllendirildi. Sa-
natçı. cumartesi günü saat 19.30'da ve-
receği konserde Mozart, Beethoven.
Ravel ve Prokofîev'i yorumlayacak.
1. Uluslararası Cemal Reşit Rey Pi-
yano Festivali'nin 'Genç Yetenekler"
baslığı altında Türk sanatçılardan Sab-
ri Tuluğ Tırpan'ın konseri ise cumar-
tesi günü saat 15.00'te.
1970 tstanbul doğumlu olan sanat-
çı. çalışmalannı Viyana'da sürdürdü.
Subat 1994'te ilk defa düzenlenen
"Orleans Uluslararası 20. Yüzyıl Piya-
no Yanşması*'nın yan finalistleri ara-
sında gırdi. Polonya, Slovakya, Fran-
sa, Avusturya'da solist ve eşlikçi ola-
rak pek çok konser verdi. Tırpan. kon-
serinde Bach. Brahms. Sevsay, De-
bussy ve Stravinsky'nin yapıtlannı yo-
rumlayacak. Pazargünü saat 15.00 te
bir başka genç yetenek, Nihan Yapalı
Simpson, Mozart, Beethoven ve Cho-
pin'in yapıtlanndan oluşan bir reper-
tuvarla müzikseverlerin karşısına çı-
kacak.
1970 doğumlu olan Nihan Yapalı
Simpson, 1991 yılında Londra Krali-
yet Müzik Koleji'nde eğitimini ve
master'ını tamamladı. Sanatçı, tstan-
bul Devlet Senfoni Orkesrrası eşliğin-
de pek çok konser verdi. Simpson, ha-
len IÜ Devlet Konservatuvan'nda öğ-
retim görevlisi olarak çalışmakta.
Festivalin son gününde yer alan In-
giliz piyanist Dame Moura Lympany
ise Chopin ve Rachmaninofu yorum-
layacak. Sanatçı, Londra, Manchester,
Osaka, Roma, Tokyo. Toulose, Vallde-
mosa ve Viyana'da resitaller verdi.
Lympany, İkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra Sovyetler Birliği'ni ziyareteden
ilk Batılı piyanist olmanın yani sıra
Rachmaninof'un prelüdlerinı ilk defa
plağa kaydetmesiyle de bilıniyor.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Özgürlük Bu mu?
Sovyetler Birliğı'nin, bağımsızlığını kazanmış ülke-
lerinde, Doğu Avrupa'nın uydu devletlerinde, özgür-
lük sevinci ne kadar az sürdü.
Sanırım yirmınci yüzyılın en büyük yanılgısı, top-
lumsalcılık ile ortaklamacılığı özgürlüklerle bağdaşa-
mayacak yönetim biçimleri diye damgalamak oldu.
Gerçı bu, anamalcılann işine gelen bir görüştü, yıl-
larca onların propagandalannda baş köseye oturtul-
du, ama bu görüşü ilk ortaya atanlar da, sonuna ka-
dar savunanlar da toplumsalcılar arasından çıktı. Tu-
tumbilimse! özgürlüklerin ötesindeki özgürlüklerden
söz etmek de, bireysey eğilimlerin ortaya vurulması
da kentsoyluluk özlemi sayıldı. Bir geçiş döneminin
değer yargılarından bir türlü vazgeçilemeyınce, top-
lumsalcılıkla işçi sınıfı adına yapılan buyurganlık bir-
birine kanştı.
Oysa şu ya da bu sınrfın üste çıkma özlemi değil,
birbirini sömürmeyen insanlardan oluşan, sınıfsız bir
toplumun düşüydü yüzyılımızın başında kıtleleri aya-
ğa kaldıran...
Çağrışımlan
* Pulluğunun dağıttığı fare yuvasına üzüntülü göz-
lerie bakan köylü şair Robert Bums: "En güzel düş-
leri farelehe insanların çoğu zaman boşa çıkar..."
* Büyük analığımın 1908de sokakta boynuna sa-
nlıp "Kardeş olduk! Kardeş olduk!" diye dans eden
koca Ermeniyi anlatışındaki güngörmüşlük...
* Cumhuhyetin Onuncu Yıl marşından bir dize:
"Imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz..."
Evet, sanınm yirminci yüzyılın en büyük yanılgısı,
bireysel özgürlüklen anamalcı yönetimlerin bir özel-
liği sanmak oldu.
Yaşlı yoksul Azerı, geçim sıkıntısı içinde bunalmış,
eskiden eline geçenle bugün eline geçeni karşılaştı-
np TV'nin ses alıcısına içinı döküyor:
- Azadlık bu mu?
Bu kez çağrışımtmız Oktay Rrfat'tan:
Canım ciğerim mavi gök
Bu hürnyet bize çok
Sen bize rahmetinle biriikte
Sıtmasız bitsiz
Ağanın öküzleri gibi semiz
Gelinin memelerı gibi dolgun
Bize yaraşır
Bize uygun
Bir hürriyet gönder
Yaşlı yoksul Azerinin istediği de ne ki!.. Eline ge-
çen para, bannağını, aşını, giyimini sağlayacak dü-
zeyin altına düşmüş. ondan yakınıyor.
Nedir özgürlük?
Gene bir çağrışım:
Savaş içinde bile Çörçil'e sövmek mi?
Ama sövünce karnınız doymuyor...
Insanoğlu hiçbir zaman saltık bir özgürlük düşü ku-
ramaz. Çünkü doğar doğmaz çevresinin etki alanı-
na girip eğitilmeye, yönlendirilmeye başlıyor. Kendi
secimiyle de olsa gördüklerine göre biçımleniyor.
Özgürlük kaygıları daha sonraki bir aşamada or-
taya çıkar: Hiçbir etki altında kalmadan, kendi isteği
doğrultusunda davranmak...
Ne var ki herkeş.bir toplumda, bir çevrede, bir 3&
ledeyaşıyor... ' " **»
- Sonra ne derler!
- Arkadaşlara sormalıyım!..
- Annemı üzmek ıstemem!..
Ayrıca, bedensel, ruhsal, zihinsel sınırlamalar da
var.
Atletızm yapmak isteyeni güçsüz bedeni, pilotlu-
ğa heves edeni ruhsal durumu, mühendisliği seçeni
zihinsel yetersizliğı engelleyebilir.
Aslında insan bayağı güç durumda...
Onun için de toplumsal sözleşmesini çok iyi yap-
ması gerekiyor. Yanına "hak" sözcüğünü de ekleyip:
"Temel hak ve özgüriükler" diye...
Bebeklikte bakım, doğru beslenme, okul öncesin-
de, okulda beynine birtakım boşinançların sokulma-
sına karşı korunma, çağdaş öğrenim, yeteneklerine
göre gönlünce uğraş seçme olanağı, iş, bannak, bes-
lenme garantisı, sonra siyasal özgüriükler, ınanç öz-
gürlüğü, haberleşme özgürlüğü, düşüncelerini baş-
kalarına söyleme özgürlüğü, konuşma, konuşma-
ma, seçme, seçilme, aklınıza ne gelirse...
Ama en başta yaşlı yoksul Azeriyi "Azadlık bu mu!"
diye özgürlüğe karşı döndürmeyecek geçimini sağ-
lama özgürlüğü...
Yıllar yılı kimselere beğendiremediğimiz sözü bir
daha yineleyelim:
Özgüriükler ancak toplumsalcılıkla güzeldir...
Ya da tersi:
Toplumsalcılık ancak özgürlüklerle güzeldir...
Aziz Çalışlar toprağa verildi
Kültür Servisi- Salı günü Ankara'da yaşama \eda
eden yazar ve çevirmen Aziz Çalışlar. dün Bebek
Cami'sinde kılınan öğle namazından sonra Aşiyan
Mezarlığfnda toprağa verildi. Cenazc töreni'ne.
Çalışlar'ın ailesi, dostlan ve sanatçılardan oluşan
kalabalık birtopluluk katıldı. Tank Akan. Mehmet
Güleryüz. Cevat Çapan, Atilla Dorsay. Refık Durbaş,
Atilla Birkiye, Kadir inanır törene katılanlar
arasındaydı.
'Sinema Dünyada 100, Türkiye'de
99 Yaşında'
kültür Servisi - Mimar Sinan Üniversitesi Sinema TV
Merkezi tarafından sinemanın 100. yıldönümü
etkinlikleri kapsamında 'Sinema Dünyada 100,
Türkiye'de 99 Yaşında" başlıklı geniş kapsamlı bir
gösteri programı düzenlendi. 4 aralık pazartesi günü
başlayacak olan bu programda 'Başlangıcından
Günümüze Türk Sinemasf. 'Dünya Sinemasından
Seçmeler', "Okullu Sinemacılar' adlı bölümlerde
toplam 300 yerli, yabancı film ve öğrenci fılmı
göstenlecek. Girişin ücretsiz olduğu gösterimler MSÜ
Sinema TV Merkezi gösteri salonunda pazartesi ve
perşembe günleri saat 16.00 ve 18.30'da yapılacak.
'Kendi Kendini Mahvetmenin EI
Kitabı'
Kültür Servisi - İlk Türk- Makedon ortak yapımı olan
"Kendi Kendini Mahvetmenin EI Kitabı" fılminin
galası ocak ayı içerisinde Makedonya'nın başkenti
Usküp'te yapılacak. Uzun zamandır Makedonya'da
yaşayan Erbil Altanay'ın yönettiği, Saşko Nasev'in
senaryosunu yazdığı filmin çekimleri 36 gün sürdü.
Sesli olarak çekilen filmin konuşma dili Makedonca.
Sadece Makedon sanatçıların rol aldığı film, eski
sosyalist ülkelerde çekilen ilk özel sesli film olma
özelliğini taşıyor. Yovitsa Mihaylovski ve Katerina
Kosevska'nın başrollerde olduğu filmin senaristi
Nase\'in "Kiminsin" adlı oyunu da içinde
bulunduğumuz tiyatro sezonunda Ankara Devlet
Tiyatrosu tarafından Küçük Sahne'de sergilenecek.