Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12ARALIK1995SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Seramik sanatçısı Alev Ebuzziya Siesbye'nin sergisi, 10 ocağa kadar Ankara Galeri Nev'de görülebilir
Uçuyor gibi görünen mavi çanaklar
ECE TEMELKÜRAN
•\NKARA - Seramik sanatçısı Alev
Ebuzziya Siesb>e. yapıtlannı anlatırken,
ızm'Ierden ağır entelektuel sozlerden
değıl de. sozlenn kenannda kıyısında do-
lanan sessızlıklerden ve gulumsemeler-
den yararlanıyor Çunku, uçuyor gıbı go-
runen mavı çanakları vaparken, aklın-
dan hıç de entelektuel dedığımız sozcuk-
ler geçmıvor O herkesın boşlukta dur-
duğunu sandığı mavı çanaklan ellerı.
yureğınden ellenne yuruyen sessız tut-
kuvla yapıvor Yaptıklannı anlatırken
"Bir insanı neden ozlediğinı bilebilir mi-
sin?"dıvor •'İşteöyle."
Uzun yıllar Danımarka'da yaşadıktan
sonra. şımdı çalışmalannı Pans'te surdu-
ren Alev Ebuzziya Sıesbye 1 aralıktats-
\eç Kralı Cari Gustav dan "Prens Eu-
genTodülunualarak vılın enbaşanlı sa-
natçısı seçıldı Turkıye'deılkkez I993'te
Ankara Devlet Guzel Sanatlar Muze-
sı nde sergı açan Sıesbye, ulkesındekı 2
sergısını Ankara Galen Nev 'de 8 aralık-
ta açtı Sıesbye teknığı ve kullandıgı
formlarla. dun>adakı en onemlı seramik
sanatçılan arasında sayılıyor
Avrupalı eleştırmenlenn genellıkle
Danımarka mınımalızmınden etkılendı-
ğını soyledıklen Sıesbye, oncelıkle mı-
nımalızmın Danımarka ya ozgu olma-
dıgını anlatarak başhvor soze Sonra bı-
raz Danımarka'nın kendısı uzenndekı
etkısındensozedıyor ~Danimarka.tek-
nik \e madde bakımından çok etkili ol-
du. Vladdeyle divalog kurmamda. mad-
de)e bakmam ve onu anlamamda Dani-
marka'nın çok onemli bır yeri var."
Duygu anlamında Danımarka nın çok
etkılı olmadığını soyleyen Sıesbye, "Çok
fazladuzenlibirülke. ParisdahadelLda-
ha Latın bır yer. Bana daha uy gun"dıyor
Sıesb>e çalı^maya başladıöı gunden
ben çanağımsı formlar uzennde duımuş
"Zaman kavramı yok
kafamda. Belki de insan
sevgisine inandığım için.
Çünkü ınsan bitmezse,
zaman da bitmez.
Giacometti gibi ben de, bir
yangında, birinin eserini
değil, bir kediyi ya da
köpeği kurtanrdım. Zaten
yaptığım ışlerin nedeni de
bu; insanlarla bir sevgiyi, bir
coşkuyu, bir duyarlılığı
bölüşmek."
tçten gelen bır guduv le çanaklara yone-
len Sıesbye nın dunya sanat eleştırmen-
len arasında çok tartışılan renk seçımı
de.aynı kendılığındenlığı taşıyor Sıesb-
ye, seçtıgı uçucu renklenn nedenını an-
latıyor "Yapılan seramiklere baktığım-
da hep oturakL ağır renklenn kullanıl-
dığını gordum; kahverengı, koyu >eşil gı-
bı. \ma ben, hep ma\ı\e gıttım. Bıraz
ruh durumumla ılgilı galıba. Çokyorgun
otduğum zamanlarda başladı maviyle
ilişkim. beyaz da oy le. Bir de bu renkler,
çanaklann gun boyunca farkh renkleri
kucaklamasına neden oluyor. Sanki içle-
ri bır çeşit elekrrikle doluyor gıınışığıvla
karşılaşüklannda."
Sıesbye nınçanakformlanyladaılgı-
lı mavının ve dığer dıngın renklenn kul-
lanımı Çünku formlarda da aynı buyü-
lu bıçım goze çarpıyor Ama mavının ne-
denını bıraz daha sorgulayınca Sıesbye.
daha uzun soluklu (.umlelere ula^ıvor
u
Ben denizk'ri sevıvorum. Sona erme-
yen, kesintisız sııriip gıden, zamanla ılış-
kısı olmav an şev ler, benı çeki\or Bence bu
çanaklar da, zaman kavramınıtaşırtmor.
Bugun de yapılabılırdı bunJar. yann da,
dun de."
Zaman'
-Zaman ka\ ramı yok kafamda. Belkı
de ınsan sevgisine inandığım ıçin. Çunku
insan bitmezse, zaman da bitmez. G laco-
mettı gibi ben de, bir yangında. hınnın
esennı değıl, bir kedivi \ a da kopeğı kur-
tanrdım. Zaten yaptığım işlerın nedeni
de bu; insanlarla bir sev giy i, bir coşkuv u.
bır duvarülığı bölüşmek."
Bir kadın gibi
Yoğun bır kadınsılık. yanı uçuculuk
ve kınlganlık tasıvan bu çanaklan. bır
kadına benzetsek bu kım olurdu"'
"\nna Magnani!*1
(Yanı çılgın kırılmış, nugarsaçlı bır
İtalyan kadını)
Toprağı zor bır malzeme olarak tanım-
la\an Sıesbye teknığın sadece çalışarak
vedeneverekkusursuzlasiıgınısoyluyor
Toprak ona gore kıpırdayan yaşavan
bır malzeme Bu vuzden süreklı dene-
tımlı olmalı
Bunun yanı sıra Sıesbye'nın kullandı-
ğısırteknığıde bırsır Amakollananbır
tck kaygı \ar o da toprağın. o sır altın-
da vaşavabılmesı kendını gosterebılme-
sı Toprağın nefes almasını onleyecek
kapatıcı malzemelenn yapılan ışı doğal-
lığından uzaklaştırdıgını soylüvor O'na
gore sır "den" gıbı olmalı toprağın bır
parçası organı gıbı Yıne de Sıesbye
çanağın vapılış surecını goruntusünde
ta^ıması gerektığını sov luyor Çunku ona
gore "Toprağm tutup çıkaramayacağı-
nız bir belleği \ar." Toprak çemberlen
ustuste dolavarak vaptığı çanaklann ne
kadar duzeltılse de pışıraıe ışlemınden
sonra dıkkatlı bakıldığında oncekı ış-
lemlen anlatan bır goruntusu olduğıınu
soyleyen Sıesbye seramığın sanatçıya
sınırlı bır alan sunduğunıı belırtıyor
"Büyukanlatımlara gtrmeye ızın \ermı-
yor" dıyerek seramığın dogal ozelhgını
nıteleven Sıesbye. ınanılmaz bır denge
varattığı formlannoluşumunuanlatıvor
"Formla karşılıklı konuşnıava gınşiyor-
sunuz. Sankı ıkı kışı karşılıklı konuşuyor
gibi. Formun kuçuk bir noktadan du/le-
me değemesi bıraz da benim çalışma sı-
rasındaki gerginliğimı taşıyor. O voğun
çalışma ve çabalar. hatta butun bir gun
yaşananlar, forma yansıyor."
Yalınlık-karmaşıklık
Siesbye'nin yapıtlan uzennde tartışı
lan en onemlı konu da valınlık Kendısı
de yapıtlannı yalın bulmasına karsın Sı-
esbve. "O anJıgın içinde yoğun bir kar-
maşıklık var" dıvor Kaldı kı, seramik
sanatının kendısı, kokten değışımlere
ızın \erebılecek bır malzeme degıl Yuz-
yıllaroncekı formlan kusursuzlaştırmak
kendı anlatımını katabılmek, seramıkte
becen olarak tanımlanıyor Bu yuzden
Sıesbve. "Büyuk anlatımlara girmenın
övleçokolanağıvok'"dı\or Ancaksanat-
çının yapmak ıstedığı de bu az az anlat-
mak sezdırmek. bır duşu çağn>tırmak
Çok ıddıalı oimadan kısaamaakılda ka-
lan bır şıırvaratmak
Sanatçının çanaklan ıçın sovledığı en
onemlı şeylerden bın de büvu Sıesbve
-Bıraz bu\ usu v-arsa, insanlara bir duşu
çağnştınyor, bır duş kurdurtuvorsa ne
guzeP dıye anlatıyor
Uçan mavı çanaklann heykel tadında
ızlemek ıçın, Siesbye'nin Galen Nev de-
kı sergısını gormek gerekıyor Sergı. 10
ocağa kadar açık
Oteki Tiyatro, kendi kencünin tuzağına düşmemeliESENÇ\iMLRDVS
5 Lluslararası Istanbul Tı-
yatro Festıvalı nın 1993 Ma-
yısı nda çıkardığı katalogda
yapıldı once Otekı Tıvat-
ro nun genel tanımı "Öteki
Tnatro. odeneklı odeneksız,
kunımlaşmış her turlu tıvat-
ronun dışında veralan tıyatro-
dur.'
Ardından vıne avnı vazı-
da. çağın değışen gerçeklen-
ne uyabılme ve bunlan yetkın
bırtıyatro dılıv le sey ırcıye ak-
tarma çabasından soz edıldı
Ötekı Tıv atro tı> atro gerçek-
Iıgı ıçınde kendı bıçımını ara-
malı kendı bıçımını yarata-
cak olan ozun peşınde koşma-
lıydı
Aynı bağlamda daha zen-
gın bırovun dılı oluşturulma-
lıydı \e ele alınan konular tı
vatro sanatının çok boyutlufu-
ğu ıçınde ışlenmelıvdı Otekı
Tıv atro da dekor da sınırlan-
nı a>mış sevırcıvı de ıçıne
alan uzama donuşmuştur ar-
tık Bu durumda -doğal ola-
rak- se\ ırcının konumu da de-
ğışıklıge uğramış. seyırcı. tı-
yatroda varlığını süreklı ola-
rak hısseden ve hissettıren et-
kın bırogeolmustur
Onemlı noktalardan bın de
ele alınan konu yenıden bı-
çımlendınlırken va da oluş-
turulurken, sahnenın plastık
olanaklannı bıreranlatım ara-
cı olarak jenıden değerlendı-
rebılmektı Yazı, 5 Uluslara-
rası Istanbul Tıv atro Festıva-
lı nde "Öteki fiyatro" bölû-
mune gırmış olan oyunlann
bırçoğunun tartışma götürür
olmasından soz edıvor ve
^ö\le bıtıyordu "Bugünun
Otekı Tivatro'su budur. \an-
nınkının. daha etkın bır sevir-
cı kıtlesının \ onlendırmesıv le,
çok daha ılen adımlar ataca-
ğının unıudu ve bekJentısi için-
devızr
Aradan geçen sure ıçınde
ozellıkle Istanbul'da tum
• Her şeyden once, "Otekı Tiyatro" adlandırmasıyla bırlıkte
araştırmalannı kuramlaştırma ve bağlantılı olarak topluluklannı
kurumlaştırma eğılımı gözlenıyor çoğunlukta.
maddı ve manevı engellere
karşın büyük bır dev ınım ya-
şandı tı>atro dünyasında O
tanhe dek say ıları uçü geçme-
ven ve tıyatronun sınırlarını
zorlamayı hedefleven toplu-
luklarayenıleneklendı degı-
şık metın veoyunculuk arama
çabalan sürerken apartman
katları barlar gece kulüplen
dıskoteklerbırerovun alanına
dönüştüler Büyük bır heve-
can ve coşku>la ışe koyulan
ve hıçbır maddı beklentılerı
olmavan soz konusu toplu-
luklar çalışma yöntemlerın-
den ve sanatsal kaygılarından
vola çıkarak kendılennı "Ote-
ki Tiyatro" olarak adlandırdı-
lar
Ne kı madalvonun bır de
ötekı vuzu var
Nıcelık oiarak bu denlı ge-
lı^en tLpluluklar ataba nıte-
lıksel açıdan da avnı çızgı>ı
ızlıyorlarmı' Bunakararver-
nıek ıçın henuz erken ama > ı-
ne de bırtakım göstergelerı
degerlendırmekte \arar \ar
Her :>evden once "*Otekı
Tiyatro" adtandırmasıylJ bır-
lıkte ara>iırnidl<ınm kuram
laijtırma ve bağlantılı olaıak
topluluklarını kurumlaştırma
egılımı gozlenıvor çoğunluk-
ta Çdlı^nıalannın çozumle-
nıp yorumlanmasını \e za-
man ıçmde gerekırse jdlan-
dırılmasını başkalanna (ku
ramcılar ele^tınmenler ) bı-
rakmaktansa kendılerı jap-
mavıyeğle\entopluluklar sa-
natçının ışlevının "yapmak".
kuramcının \eva elestınne-
nınkmın de "incelemek"."çö-
zumlemek" oldugunu unut-
ınu^a benzıyorlar Ote yan-
dan ddlandırmayla bırlıkte
n,ıne duijulecek bır başka tu-
zak da Otekı Tiyatro kavra-
mının amacına kesınlıkle kar-
ijitolan kendinisinirlama.be-
lırlı bır kategorı>e sokmadır
Dıkkalı çeken bır başka
noktada yenı bıçem ve uzam
dravı^ının gereğınden fazla
ağırlık kazanması nerede>se
teınel ölçute dönu^mesıdır
Buna bır de protesvonel
ovunculuk gerektıren metın-
sız anlam uretme çabaları ek-
lenınce başka bır devısle. ya-
zann boşlugunu uzam \e
ovunculuk gucuyle doldur-
mavjkalkınca sondereceva-
pa> \e zorlama bır urün çıkı-
vorortaya.asılonemlısıde tı-
v atro kendı kendının amacına
dönuşüyor Oysabenzen>ak-
laşımla vola çıkan bır tıvatro.
ancak başanlı bırprofesvonel
oyunculukla. o da çok ender
olarak, ılgınç hatta buyulevı-
cı bırtakım durumlar \arata-
bılır Ama bu durumlar ne
denlı çekıcı olurlarsa olsun-
lar > ıne de bır ^eyın yoklugu
duyulur sahnede tıvatronun
özu de o "şey"de yatıyor ga-
lıba
Asal bır soru da. Ötekı Ti-
yatro nun kendı seyırcısını
bulup bulamadıgıdır Sahne
ıle seyırcı arasında gerçek bır
etkıleşım karşılıklı \onlen-
dırme >a da ortak bır dıl ku-
rulabılmış mıdır' Yoksa sah-
nede ızlenen bu farkh olma
çabası yüzeysel mı kalmı>-
tır>
Kanımca adı ıster Otekı
Tiyatro olsun ıster başka bır
şey konuyadahagenışbovut-
ta bakmak gerekır Vakla^ım
g tıvatro soyle >a da
boyle olmalıdır dıyerek on-
yargılarla yola çıkmak degıl
tiyatro sanatının çokse;>hlıgi
ıçınde. herkesın kendı arav ısı-
nı surdürmesı kendı yolunu
bulması olmalıdır Çeho\
"Cıderek sonınun \eni biçını-
lerde olduğuna ınanmıyo-
nım"der "Onemh oJan, ınsa-
nın hıçbır bıcımı duşunmeden
>azmasıdır. İnsan \azar, çun-
ku ruhundan ovle gelmekte-
dir"
Otekı Tiyatro nun gûnü
muzde dusundurduklerı ana
çızgılenvlebunlar Ancak se-
rusen >enı başlamaktadır \e
sorun tanıvı ıvı kovabılmek
köklü bır ozeleştırı vaparak
durumu sağhklı degerlendı-
rebılmektır Şunu da unutma-
mak gerekır "İşkarşıtinıara-
mak değil, onun otesının peşı-
ne duşmektır."
Kendı kendının tuzağına
du^mezse Otekı Tıvatro epev
vol alacağa benzıvor
Dizelerini boyayan
şair Engin Turgut
TANER GEZER
'L'folmak çok şey demek-
tir'dnen adam
Bu adam başka nedesın bıl-
me\ en adam
Dun\ a kusse kıtabında
'küs' \ azma\an adam
Yalmz adam ç ok adam şa-
ır adam
'Adam sen de' deme\ en rta-
dır adam çok adam
Haydar Ergulen
"Kışkırtıcı Erguvan" \e
"Kus" adlı şıır kıtaplanndan
tanıdığımız $aır Engin Tur-
gut'un uçuncu resim sergisi
açıldı Galen Art tntercultu-
rada açılan sergı Engin Tur-
gut'un pastel bova çahşmala-
nndanolusuvor Dünvaya ha-
yata ve insanlara şıır gozuyle
bakarken resme de bakmayı ıh-
mal etmemış Engin Turgut
"Ve ben oldum küçük şeyler
yuzünden" dıven şaır, resım-
lennde de gozden duşmuş saf-
lık masumluk acı yalnızlıkve
aşk gıbı degerlen yenıden gün-
deme getınvor Nasıl kı "Kal-
bin de sebepleri vardır. Bovar-
san resım olur. Bakarsan kalp"
Engin Turgut un "İnsani olan
her şeye gözu gibi bakabil-
mek"te bırleşen resmı ve şıın
de gorunenden çok gorunme-
yene bakıvor Gozlenvle de-
ğıl "gızli gozleriyle'*, kalbıyle,
ellenv le, sesıy le ve sessızlığıy -
le bakıyor Engin Turgut $ıır-
lennı nasıl kadınlar ıçın, a^k
ıçın >azıyorsa, resımlerınde de
kadınlara bakıyor, kadınlara
"yakuıdan"bakıyor "Okadar
vakından ki, arava kendisini bı-
lesokmuvor." Eflatun vücutlar
goruvor -gorüyor ve öluyor."
Kadınlar dev ınce aklına bevdı-
ğı vazarTezerOziugelıvor En-
gin Turgut un "Ivüığını afii-
kamenekşelerinden, guzelliğı-
nı ise açehalardan alan" Tezer
Ozlu "Çığuğı koyu denız ma-
vısi TezerOzlü''>ü çok ozluyor
Turgut "Ruhvegövdeninaşka
gıdişi"nı gordüğü "Bayan
\şk"ı unutamıyor Bu uçuncü
sergısı. ama kendısmı bır res-
sam değıl bır şaır olarak tanım-
lıvor Engin Turgut Resme boş
zaman uğraşı gıbı bakmak sav -
gısızlık olur ona gore ınsanın
butun zamanını avırmasi gere-
kır uğraşına O ıse "butun om-
rünce şiiri yaşıvor." Resme
uzaktan bakmak gerekır dıye
duşunuvor şııre ıse yakından
Onun vaptığı "resimden şiire,
şiirden resme giden \okuluk-
ta. içınde duvduğu sKaklıkla,
sevgisinı başkasmdan esırge-
meven. kendısı gıbı olan, duy-
gulannda comert ve sahıci in-
sanlara şapka çıkartmak.'' Ru-
hunu sokaklarda gezdıren in-
sanlara şapka çıkartmaktan vo-
rulmuvor Engin Turgut Belkı
de "şürlerinde resmı ögreniyor
va da resmin dilıne vokuluklar
vaparken şurde dinlenıvor."
Resımlennde zekaya fazla bel
bağlamadan ımgenın şarkısını
so>lemeye çalışıyor aşktakı
hayatın kendısıne sunduğu
renklen opüp alnında taşıvor
O da, -Nasıl aşktan başka ina-
nacak bir şey yoksa, yalandan
daha iyi hakikat de yok. >arsa
da ben bulamadım" dıven sev-
dığı şaır Lına Salamandre gıbı
duşunuvor Ruhundakı ıştah
neyı arıyor, nereye bakıyorsa
sankı oradan donuyor Tur-
gut un uçuncü şıır kıtabı hazır,
hayatla buluşmayı beklıvor
Douglas,
ABDBaşkatu
oluyor
Kultur Servısi - Aktor Michael Douglas Ame-
nka Bırleşık Devletlerı Başkanı oluyor' Tabıı
rol ıcabı 1977 yapımı 'San Francısco Sokak-
lan" adlı polısıye dızıde Karl Malden ın çome-
zı olarak tanıdığımız son vılların önemh tıcarı
başarılar kazanan fılmlerınde Teınel içgu-
dü'de, öldüren Cazıbe'de Tacızde gormevı
kanıksadığımız unlu aktör son filmı '4meri-
can President'ta, herhangı bır tanhsel kımlıge
bağlı kalmadan ideal ABD Ba^kanı nı canlan-
dırmaya hazırlanıvor \ onetmenlığını Rob Re-
iner'ın üstlendığı film Capravari esıntıler ta-
şısa da, gözden kaçınlmayacak ıkı 'masum"
valan uzenne kurulmus Bunlardan ılkı bır
devlet başkanınm gönul eğlendırmek ıçın ve-
tennce zamanının olduğu dığen de bır dev let
başkanının (hele o kışı ABD nın devlet baş-
kanıysa) aşk ılışkısının halk tarafından son de-
rece anlavışla karşılanacağı Michael Doug-
las son donem Hollvvvood aktorlen arasında
vakışıklı soğukkanlı ve de >ehırlı görünumu-
nun yanı sıra çalışkan bır vonetmen ve oyuncu
olmasıvla da goze çarpıvor Tabıı. ünlû aktor
Kırk Douglas'ın oğlu olması, gozleıın Michael
Douglas a çevnlmesınde onemlı bır etken Ba-
bası kadar tutkulu ate^lı hatta nevrotık olmasa
da onun ızınden yurudugu kesın Aralarında
bır baba-oğul ılışkısınden çok rekabet oldugu
sö>lenıyor Babasının dunya çapında unlü bır
aktor oluşu. Mıchael'ın oyunculukla ılgılı hır-
sını kamçılamışa benzı>or BabaM kadar ıvı
bır oyuncu olmadığı sov lense de Michael Do-
uglas iyi yönetmenlık yolunda hızla yüru-
vor Aktörün yonetmen olarak ımzasinı attıgı
filmler arasında 'Çm Sendromu', 'Starman'.
'FlarHners", 'Romancıng the Stone and Jevvel
of the Nıle', 'Black Rain' ve "Radıo Fher' bu-
lunuvor 'American President'ta sıradan ın-
sanların yaşamına ımrenen mutsuz bır dev let
başkanı olarak ınandırıcı bır oyunculuk örne-
ğı sergılıyor Yuzunden eksık etmedığı 'Clin-
tonvan' gulumsemesıyle halkından sankı 'ne-
den beni seçtinız' dercesıne hesap soruvor Do-
uglas la bırlıkte başrolu paylaşan Annette Be-
ning de "American President'ın dıkkat çekıcı
yıldızlanndan Hollyvvood'un Bevaz Sara> ıle
olan ılışkılenne gelınce Bu konuda Hollv-
vvood oldukça zengın bır filmograft sunuyor
Iktıdar, sınema endustnsının vazgeçemedıgı
konular arasında ver alıyor ne de olsa 1932 ta-
nhlı 'The Phantom Presidcnf. Frank Cap-
ra'nın 1939 yapımı 'Mr. SmıthGoes toVVas-
hington' (Bay Smıth VVashıngton a Gıdıvor)
John Ford'un 'Young Mr. Lıneoln' (Genç Lın-
coln) Robert Alrman'm Nıxon'u konu aldısı
"Secret Honour' (1992) ve 'Millhouse' (197Î)
bunlardan yalnızca bırkaçı
ALINTILAR
TAHSİN \X CEL
İmge Pazarı
"Profesor tumcelennı bıtıren bındır Polıtıkacıysa,
kendısıyle konuşulurken tumcesıne bır son tasar-
lamakta gozle gonılur bıçımde guçluk çeker ya soy-
leyecek soz bulamazsa7
Tum polıtıkası yara alabı-
lırbundan1
"
Roland Barthes'ın gozlemı oldukça açıktır pro-
fesor belırlı bır duşunceyı ya da bılgıyı karşısındakı-
lere aktarmak amacıyla konuşur, bu nedenle soz-
lerının bır başı ve bır sonu bulunması doğaldır Bu-
na karşılık polıtıkacının polıtıkacı kımlığı her şeyden
once soze dayalıdır kır gıdınce sadrazamın bıtme-
sı gıbı, soz bıtınce de ortada polıtıkacı kalmaz Ken-
dısı de kesınlıkle bılıncındedır durumun Bu yuzden,
sjsmayısevmez herzaman heryerdekonuşurdu-
rur, varlığını bır turlu sonu gelmeyen tumcelerle ke-
sınler.
Doğrusunu soylemek gerekırse, kafamızdakı po-
lıtıkacı ımgesı de polıtıkacılara ılışkın bılgı ve dene-
yımlenmız de bu gozlemı doğrular gıbı gorunur Or-
negın şu sık sık karşılaştığımız goruntu dumnama-
casına yınelenen uyarılara karşın, soylemını nokta-
layıp kursuden ınmeye yanaşmayan polıtıkacı go-
runtusu Barthes'ın gozlemının doğruluğunu değıl de
neyı kanıtlar'? Gene de, durup duşundukçe, bu goz-
lem artık gerçeğı dıle getırmekten çıkmış gıbı gelı-
yor bana, hatta, Le Plaısır du texte 'te, yanı 1973 yı-
lında yayımlanmış bır yapıtta dıle getınlmış olduğu-
na gore, gerçekle hıçbır zaman ortuşmemış olması
daolanaklı Neden dersenız ben kendı payıma pro-
fesorun oyle her zaman "tumcelennı bıtıren bın" ol-
madığını deneyımlenmle bılırım Olgular da bıze po-
lıtıkadatutunmanın veyukselmenın susmaktan geç-
tığını, en azından polıtıkacılann buyuk çoğunluğunun
susan kışılerden oluştuğunu gostermekte Şu basın
toplantılannıduşunun onder hemen herzaman,sa-
ğına, soluna arkasına, kımı zaman da karşısına sak-
sı gıbı sıra sıra dızılmış suskun 'kurmaylar" eşlığın-
de venr demecını Ote yandan, yınelemeler atılınca,
şanlı onderlenmızın tum soyledıklerının yılda altmış
yetmış tumceyı zor bulması bır yana, Bay Yılmaz'la
Bayan Çiller'ın bunca yıldır onder nıtelıklennı sur-
durebılmelerı bıle polıtıkacı kımlığının temelını soy-
lemın oluştunmadıgını gostermeye yeter
Neden'' Polıtıka kıtlelerle ıletışım kurularak surdu-
rulen bır etkınlık olmaktan çıktı da ondan mı? Hayir,
gene kıtlelerle ıletışım kurularak surduruluyor Ama
sıyasal ıletışımın tek ve en etkılı bıçımı soylem değıl
artık, belkı hıçbır zaman da olmadı Ne olursa olsun,
polıtıkacılardan tumcelerının başı sonu bellı olan,
belırtı bır mantık doğrultusunda, belırlı bır duşunce
eksenınde gelışen soylemler beklememeye çoktan
alıştık Bayan Çiller'ın baş dondurucu yukselışı de
goilemlerımızde kesınlıkle doğruladı bızı Şımdı çok
iyi bılıyoruz kı, tumcelen bıtmıyorsa, gerçekten ar-
kasını getıremedığı ıçın bıtmıyor, dun soyledığı bu-
gun soyledığını, Kars'ta soyledığı Edırne de soyle-
dığını tutmuyorsa, açıklıklabelııienmış bır dunya go-
ruşu olmadığı ıçın değıl açıklıkla belırlenmış bır dun-
ya goruşune dayalı, tutarlı ve kesintisız bır soylem
oluşturma gereksınımını duymadığı ıçın tutmuyor
Şu yaşadığımız ortamda gerçekten de gereksınımı
yok buna Oyle ya, sızden benden once destekleyı-
cılen soyluyorlar onun ımgesı var guzel sanşın ve
zengın, sonra, gerek duydukça, temel oğeye yenı
oğeler eklıyor ana, bacı, yenge ya da Jeanne D'Arc
oluyor
Yalnız Bayan Çıller mı boyle
1
? Hayır, Erbakan'dan
Ecevit'e, hemen her polıtıkacı iyi kotu bır ımge oluş-
turmuştur kendıne bu ımgenın arkasında devınır,
çoğu kez de bu ımgeyı bır adla çakıştınr Hoca, Ba-
ba, Başbuğ, Karaoğlan Bu da yetmez, kışısel ımge
çoğu kez çevre ve çevredekılerle butunlenır kımı,
bayraklar arasında ozel kılıklara burunmuş guçlu
dehkanlılarla, kımı sanklı adamlar ve bayraklara sa-
rılıp gosterı nesnesıne donuşturulmuş çocuklarla
butunler ımgesını Sonra ıletışımın belkemığı olarak
nıteleyebıleceğımız oğeler gelır başka herhangı bır
şeyden çok kışının kendısmı gostermek uzere yu-
kanya doğru kaldırılmış başparmak, bılınmedık bır
"ılen "yı (ya da geleceğı) gosteren ışaretparmağı, elın
ıkı ucunda bırer aykın kulak gıbı dıkılen ışaretparma-
ğı - serçeparmak ıkılısı ya da havaya doğru uzanmış
yumruklar
Butun bunlar da bırer ıletışım olgusu gerçekte, bt-
rer gosterge, dolayısıyla bırer soylem alanlardan, sa-
lonlardan televızyonlardan, radyolardan, gazeteler-
den bırer soylem olarak süreklı bıze yonelıyorlar An-
cak kuçuk bır aynm var arada budanmış soylemler
bunlar, ımgeye, sımgeye, bılemedınız, savsoze ındır-
genmış soylemler yanı soylemın ve anlamın en alt
basamağında soyleşım olanağının sıfıra ındığı du-
zeyde yer alıyorlar Gene Roland Barthes bırçok ya-
zısında, çağcıl toplumlarda, kımı sınıflann ya da bı-
reylerın kendılerıne sunuluyormuş gıbı yapılan, ama
gerçekte sunulmayan kımı urunlere ulaşamayınca,
onun ımgesını tukettıklerını, yanı oturamadıkları evın
ya da bınemedıklerı arabanın ımgesıyle doygunlu-
ğa ulaştıklannı soyler Boyle bır durumda, ımge pa-
zariamacılarının çoğalmasından doğal bır şey ola-
maz, pazarlamacılık ışlevını de gunluk ve haftalık
renklı basınlatelevızyon yuklenır Son yıllarda, bu ku-
rumlarla kurulan uğursuz ılışkıler sonucu, polıtıkacı-
lık da bır ımge satıcılığına donuşuyor.
Imge satıcılığıysa, soylemeye gerek var mı, bıl-
mem, gerçek soylemın bıttığı yerde başlıyor
S A L I T O P L A N T I L A R I
MUREKKEBI KURUMADAN
FİLİZ HİÇ
ÜZÜLMESİN
ATILLA BIRKIYE
KONUŞMACI
FIÜZ AUI
12 ARALIK 1995 SAAT 18 30
YA.PI KRF.Dİ
K l 1. T V R
M H R K E Z 1
Ytpı Kredl S€mwt Çlfltr KMlphancsl
tokl* Caddea 285 Beyoglu 80O5T sta büTeefon (0212) 252 47 00/440-245 20 41
Sslı Tcplant lar * e*en he xe* L rets z caran zteyety f r
YAPI KREDi