05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2£KASIM 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 1995 Ağa Han Mimarlık Ödülleri bugün Endonezya'da yapılacak törenle sahiplerini bulacak YIMEN'DEESKt SANA'NINKORUNVIAS1- Yemen TarihiKentleri KorumaTeşkilan'nca 1987'debaşlanan bu kentsel koruma projesi. eski Sana \erieşmesini tarihsd kimliğiyle birlikte çağdaş yaşama kazandırmada göz lenen başanlı çabalardan ötürü "sosyal söylem" katagorisinde Ağa Han Ödülü'nü alan projeler arasına girdL MOR11 A.N\A"D\ KAEDİ BÖLGESKL H4STA.NESI - Moritanyalı mimar Fabrizk) L aruia ııın amacı. koru- yucu tıp servislerini içinde banndıracak. düşiik malrvetti birek bina yapmaktı. Buııa uygun yerel yapım teknik- İerl malzeme ve yöresel bir işgücünden yararlanınca ortaya Ağa Han OdüNi'ne uygun görülen bir proje çıktL Maııı dimyasmm özgüriîikçü projeleri • Bu yıl altıncı kez yerilen Ağa Han Mimarlık Ödülleri için 1995 yılı değerlendirmesini belirleven Uluslararası Büyük Jüri, Islam ülkelerinde "eleştirel" bir sosyal ve kentsel söylemi savunan "yenilikçi" projelerin, aynı anda yaratıcılığın önünde de en ciddi engeli oluşturan radikal tutuculuğa karşı e\Tensel bir uygarhk hizmeti yaptıklarını vurguluyor... OKTAY EKİNCİ -Müslüman toplumlann karşılaştık- lan minıari ve sosyal sorunlann eskisin- den daha keskin eieştirilere gereksinme- leri vardır-." 1995 yılı Ağa Han Mimarlık Ödülle- ri ıçin göre\ yapan uluslararası jüri böy- le düşünüyor. Değışik ülkelerden aday olarak katılan 442 proje üzenndeki incelemelerini ge- çen haziran ayında tamamlayan büyük jüri, Endonezya'da bugün (25 Kasım 1995) düzenlenen törenle ılan edeceği 12 projeyi belirleven genel değerlendir- mesini ise şöyle özetliyor: "Ödül özellikle mimarlık ve toplum hakkında eleştirel bir söylem yaratılma- sı için konulmuştur. Bugün bu amaç. çok daha fazla önem taşımaktadır. Çiinkii günümüzde çoğulculuğun erdemleri hoş- görüsüzlükle gölgelenmekte ve ideolojik baskılar da eleştirel söylemin var olabü- mesi için son derece gerekli olan özgür- lük alanlannı sınıriandırmaktadır..." (1995 yılı büyük jün raporundan.) tslam ülkelerindeki mimarlık kültürü- nün yöresel değerlere duyarlı bir evren- selliğe ulaşmasına katkıda bulunmak amacıyla 1980'den bu yana her ü_ç yılda bir venlen Ağa Han Mimarlık Ödülle- n'nde. bu yıl özellikle "ideolojik baskı- lara" karşı ta\ ır alan ve "özgürlük orta- mına" saygılı bir yönelişın benimsen- mesi. acaba ne anlama geliyor? Bu sorunun yanıtı, yine Büyük Jü- ri'nin 442 proje arasından seçip aynı de- ğerlendırme kapsamında "üç ana tema" çevresinde gruplayarak ödüle uygun gördüğü 12 projenin hemen rümünde çarpıcı bir şekilde açığa çıkıyor. Hele, bu yıl "iki projeyte" ödüllendi- nlen Türkıye'den katılan çalışmalar ara- sında. Behruz Çinicive CanÇinici'yeait "TBMM Camisi"(Ankara) için kaleme alınan gerekçe metnindeki şu vurgulama ise Ağa Han Mimarlık Ödülleri"nde bu yılın önemi ve anlayışını çok daha güç- lü olarak sergiliyor: "Türkiye"de cami- lere farklı bir mimari yaklaşım uygula- ma denemesine girme cesaret ve yürek- liliğini gösterdiği için_" (Jün değerlendir- mesı.) Büyük jüri. işte böylesi bir arayış ve "misyon" ıçensinde 1995 ödüîlennı üleştirdiği 12 projeyi şu üç tema etrafın- da gruplandırdı: 1995 ödülünü kazananlar Sosyal Söytem 1 Buhara E-skı Kentın Restorasyonu.Özbekistan 2 Eski Sana"nın"Korunması, Yemen 3 Hafsıa Bolgesı Yenılemesi, Aşama II. Tunus. Tunus 4. Khuda -kı- Bastı Aşamalı Gehştirme Projesi, Hayadarabat. Pakıstan 5. Aranya Toplu Konutlan, Indor, Hindistan Mmari ve Kentsel Söylem 6. Rıyad L'lu Camısı \e Eski Kent Merkezinı Yenıden Geliştirme Projesi. Rıyad. Suudı Arabıstan 7. Menara Mesiniaga, Kuala Lumpur, Malezya 8 Kaedi Bölgesel Hastanesi. Kaedı. Montanya YenHkçi Kavramlar 9 Büyuk Mıllet Meclis Camısı. Ankara. Türkiye 10. Alliance Franco-Senegalatse. Kaolack. Senegal 11. ODTÜ Ağaçlandırma Progr^mı. Ankara. Türkiye 12. Soekoarno-Hatta Hava Limanı Peyzajı Entegrasyon Projesi. Cengkareng. Fndonezya "Tutuculuğa meydan okuyan, cesur bir proje " Behruz ve Can ÇinicVnin TBMM Camisi 1995yılı Ağa Han Mimarttk Ödülleri içm Tuıiave'den ııygtın görülen ikipmjeden biri olan Behnız Çmici ve Can Çmicı 'nın TBMM Camisi, ödül kategoıileri arasmdaki "yenıhkçı kavıvmlar " lemasmı başanyla simgeleyen bir tasanm ömeği olarak öne çıkıvor Biiyük /üri raporunda: "Arazıvle bütûnleşmesmden saydam bbledmarına. kubbe ve formel minaremn kullamlmamasına kadar bu cami geleneksel olana meydan okumakta ve heryerde tasanmcılara özgıırlük kapılanm açmaktadır..." şeklınde yorumlanan TBMM Camisi, 1989 da tamamlandığmda özelhkle "minaresi eksık" gerekçesıyle kimi poliıikacı ve vöneticilerın eleştinlerini almıştı. Şimdı Tûrkıve ve, tslam dünyasımn en iinlü tıluslararusı kiiltür ve mimarlık ödülünü kazandıran tnı özgün \ e çağdaş camı tasanmı ıçm, yine Ağa Han ödülü proje tamtım belgelennde övgüdolıı şu değeriendirme vapılıvor: "TürMve Biiyük Mıllet Meclisi Camisi nin mimarlan, geleneksel camı mimarlığımn aynlmaz birparçası olan mekânsal düzenlemeleri değiştirerek ve geçmişe ail formlan soyutlcnarak çağdaş bir cami gerçekleştınnişleıriır." Bu degerlendırme) e davanak oluşhtrun mimari tercıhler arasında. baJıçe ve havunm görünmesine olanak sağla\ un tümüyle savdaın "camdan kıble dııvarı da özel bir ver nıtııyor Bu çözümle "cemaarin doğaya vakiaştığı" mnımıt da vapılan jün mponmda. Çirıici ler ın böylesi bir denemede gösterdıklerı "ce.saıvt ve uirekliliğın " 199.5 Ağa Han Ödülleri ilkeleriyle lam bir ımıın ıçensinde oldıtğv </ç ıklanıvor. TBMM Canıtsı pıx>)e\ı. üçgen bir ön avlu, dıkdörtgen bir ıbadet saloını ve \ıne üçgen bir bahçeden oluşıımr Ibadet mekâmnı örten kademeli pırumıdın oıta kısmındakı \iikselme, alışılagelmış Islam kııbbesinmyerinı alıyor. Kadınhırla erkeklenn ıhadet alanlanmn ise kapalı mekânlar \ erınc sadece bir kademe farkıvlu avnldığı camıde, ön avlunun gtineybalı kösesindeyeıden çok az nikseğe veıleştınlmıs ıkı balkonla da mınare işlevi çözümlenıvor. Yakmdakı p'iksek bir çam ağatı iseyıııe mmarenın geleneksel dikey çızgisinı sıırıgelemiş nhıyor.. 1 - Eleştirel sosyal söyleme seslenen pro- jeler; 2- Eleştirel mimari ve kentsel söyleme seslenen projeler: 3- Dikkate değer yenilikçi kavramlar ortaya koyan projeler. Kımi Islam ülkelerinde "radikal" dü- zeyde yaşanan ve Türkiye'de de belli bir siyasal etkinlikkazanmayabaşlayan "fa- natizme" karşı. aynı ülkelerdeki yüzler- ce ve binlerce yıllık uygarhk birikimini daha aydınlık ve çağdaş bir e\Tensel kül- türe taşımanın "erdemini" de simgele- yen bu "mimari kahramanlıklar'" için. yine büyük jürinin değerlendirme rapo- runda şu açıklamalara yer \erildi: "Bizce bu projeler Müslüman toplum- lanna \önelik önemli ve evrensel mesaj- lar içermektedir. (...) Yeni bir eleşrirel söy- lem. geçmişten günümü/e değil. geleceğe yönelik bir rol o>nadığından 'venılikçı kavramlar" kategorisini oluşturduk. Özellikle de yanşmaya katılacak kişilerin çeşidi riskleri göze almalannı teşvik et- mcvi amaçladık. Naraticılığın önündeki engeller kaldınlıp yeni fıkirler ancak böy- le geliştirilebilir. Ve biz, şimdiden. bu fi- kirlerle geleceği yaratıyoruz...*' Evet 1977'de kurulduktan sonra ilk ödüllerini 1980 yılında veren ve bugüne dek her üç yılda bır beş kez vinelenen Ağa Han Mimarlık Ödüllen'nın altıncı- sı. bu kez Endonezya'nın Surakarta ken- tındekı Kraton Sultanlık Sarayı'nda dü- zenlenen görkemli bır törenle ılan edilip sahiplenne sunulurken Islam dünyasın- da da hiç ku^kusuz yeni ve "cesur" bir kültürel tartışmanın kapılan açılıyor. Mimannın "yerelden evTensele" uza- nan yaratıcı geleneğınden güç alan bu tartışma ise hiç kuşkusuz yine sadece mimari alanda değil. sosval ve siyasal alanda da "özgürliikçü dönüşümler" ıçin İslamdünvasındaçağdas,bıraydınlanma arayışının esin kaynaklan arasında yeri- nı alıyor. Nitekim. yine bu yıl ilk kez olarak 1995 donemi Ağa Han Mimarlık Ödül- leri'ne ilışkin jüri değerlendirmeleri de Endonezya'daki törende özel bır kitap halınde dünyaya duyuruluyor. Profesör Mohamed ,\rkoun(Cezayır kökenli - Fransa). Nayvar Ali Dada(Pa- kıstan). Darmatvan Pravvirohardja (En- donezya), Peter Eisenman (Amenka). Prof. Charles Jertcks (Ingıltere). Meh- met Konuralp (Türkıye).Luis Monreal (Ispanya), Dr. İsmail Serageldin (Mısır) ve Prof Alvaro Siza'dan (Portekiz) olu- $an 1995 ödülleri büyük jürisinin kaza- nan projeler üzerindeki eleştirilerinı de içermek üzere "Londra Academy Editi- ons" tarafından yayıma hazırlanan bu ki- tabın adı ise: "Mimarlığın Ötesinde Mi- marlık: tslam Külfürlerinde Yarabcıhk ve Sosyal Değişimler". En çok ödül Türkiye'nin Ağa Han Mimarlık Ödülleri'nin 15 yıllık tarihinde "en çok ödül alan ülke" rekoru Türkiye'ye ait. 1995 döneminde de "iki ödül" alına- rak toplam 11 ödüle ulaşan bir başan çizgisiyle Türkiye. bu tarihsel konumu- nuyine sürdürüyor. Ödülün çıkışından bu yana yine Tür- kiye, örneğin 1983 yılında Toprakıp Sa- rayı"nda vapılan ödül törenı. hatta 1978'dekı ilk ödül semınerigıbı etkinlik- lerle de bu uluslararası kiiltür buluşma- sının önemli ülkelerinden biri oldu. Turgut Cansev'er'ler. Nail Çakır- han'lar, Sedat Hakkı Ekkm'ler gibı. Ağa Han Mimarlık Ödülleri'yle neredeyse artık hep birlikte anımsanacak isimler- den sonra şimdi de yine Türkiye. bu önemli etkınliginı "Behruz ve Can Çini- ci'nin TBMVrCamisi projesi" ile "OD- TÜ Ağaçlandırma Programı projesi" için uygun görülen ödüllerle sürdürüyor. Üç değerlendirme teması içerisinde "yenilikçi kavramlar 1 " kategorisine gire- bilen 4 projeden 2'sini oluşturan bu mı- man çabalardan örneğin ODTÜ ağaç- landırması programı ıçin jün değerlen- dirmesinde şunlar söyleniyor: "Bu proje, hizi kentleşme ile doğa ko- nusunda (on mılyonlarca ağacın söz ko- nusu olduğu) farklı bir ölçektedüşünme- ye zorluyor_." Behruz ve Can Çinicı'nın "kubbe ve formel minare kullanmama" yönünde gösterdikleri özgürlükçü tutumlann ise "laik Türkiye Cumhuriycrj'nin başken- tine" olan saygının da bır göstergesi ol- duğu. yine Türkiye'yi ödülle kucaklaş- tıran anlayış çağdaş olarakjüri raporun- da dünyaya örnek gösteriliyor. 1995 yılı Ağa Han Mimarlık Ödülle- ri için önümüzdekı günlerde Türkiye'de de birtoplantı ve kutlama töreni diizen- lenecek. Ülkemizden ödül alan 2 projenin ya- nı sıra, diğer ülkelerden ödüle uygun gö- rülen lOprojede I996yılı Haziran ayın- da İstanbul'da yapılacak olan HABİTAT- 11 Dünya Kent Zirvesi öncesinde özellik- le taşıdıkları mesajlar v e hedefleri açısın- dan büyük önem taşıyor... Kocalar, karılar, anne-babalar, çocuklar, ihanetler, kaçamaklar ve aşk yalanlarına dair... SUNGU ÇAPAN Görünürde çocuğu. kocası ve aılesıyle mutlu. kusursuz bir yaşam süren, hanka bir genç kadmın dünyası. günün birinde, koca- smı göstenşlı bır vabaneı kadının kollann- da öpüşürken görmesiyle başına yıkılıyor. Daha doğrusu gözleri açılıyor. ıhanetm acı- sını yüreğine gömdükten sonra, o mükem- mel yaşamının sandığı gıbi hiç de mükem- mel olmadığı dank edıyor kafasma. Aslında kocasının da, yıllar yılı çevresıne hükmet- mış, kadmlann ılgı odağı halinde çeşitlı ka- çamaklarla annesmin üstüne gül koklamış. at yetıştincısı, tıpık güneyli bir toprak ağa- sının bencıllığine ve çekıcılığine sahıp ba- basının, tıpkısının aynısı olduğunun farkına varıvor. Erkeğın buyuran, kadınınsa buyru- lan olduğu, geleneksel törelerin süregeldığı. o güneye özgu maço atmosfennde. derebe- yi kocasının isteklenni, kaçamaklannı yıllar- ca çaresız sineye çekmış annesıne benze- mek ıstemeyerek kocasının ihanetıyle bır de- ğışım sürecıne giren. o yaşına kadar kendm- den beklenenleri hep yerine getırmış. genç kadmın en büyük desteği, aılede her şeyi ol- duğu gıbi gören, tek gerçekçı birey diyebı- leceğimiz, sivri dıllı kızkardeşi. Vetenner çıkmasma bır yıl kalmışken, gebe kalıp okul aşkışla evlenmek zorunda kalmış. "aile, iş, çocuk-koca" kutsal üçgenıne endekslı yaşa- mını nerdeyse otomatiğe bağlayarak. erkek egemen agırlıklı gelenek-göreneklerlerle. Güneyli bayanın değişimi Aşk ve Yalanlar çağdaş bır kadın olrna çabalan arasına sıkış- mış, ilk heyecanını yitirmiş evlilığının tek- düzehğıne talım eden güneyli genç kadın. gı- derek erkeklenn koydugu kurallara karşı çı- karak ısyan bayrağını açıyor... "Ttaeİma ve Louise"in senarıstı Caüie Khouri'nınsenaryosunuyazdığı ",\şkveYa- tonlar". sonuçta Amerikan smemasmda hep yüceltılmış aıle kurumuyla ılgili ve kadın davranışlanndakı değışımı vurgulayan. bu- nu dadramaylakomedi ögelenni usturuplu- ca harmanlayarak yapan. eli yüzü düzgün. cıddı ve hissi bir fılm. Sinema tarihindekı Hollyvvood'da başanlı olan Isveçlılerzıncı- nnın son halkası sayacağımız Lasse llallst- rom'un yönettıgi "SomethingTo Talk Abo- ut-Aşk ve Yalanlar". belleğımızdeki. yıllar yılı seyredegeldığimız. Amenkan yaklaşım- lı bırduygusallık ve romantızmın dalga bo- yundan yayın yapan fılmlere. günümüzden bır yenısıni daha eklıyor. Meraklısının TV ekranında bır süre önce görüp izledigi. John- ny Depp'lı. Juiiette Lewis"lı. Leonardo Di Caprio'lu "VVhat's Eating Gilbert Grape?" filmıyle anımsadığımız. 199()'dan ıtıbaren Holryvvood'akapağıatmışlsveçliyönetmen Lasse Hallstroom'un onalama seyırcının duygularına hitap eden hassas tarzı. Ingmar (Something To Talk About) Yönetmen: Lasse Hallstrom/ Senaryo: Calie Khouri/ Kamera: Sven Nykv isf Müzik: Hans Zim- mer. Graham Preskett' Oyuncular: Julia Roberts, Robert Duvall, Gena Rowlands, Kyra Sedgvvick, Dennis Quaıd, Halley Aull/ 1995 A.BD (WB) Beyoğlu Emek, Kadıköy Kadıköy. Maslak Princess. Etiler Akmerkez, Erenköy Apollon sinemalarında. Bergman'ın yaklaşık kırk yıllık demırbaş kameramanı. büyük "ışık ustası" lsveçli S\«n Nykvist'ın başanlı göruntülerı ve zen- gin oyuncu kadrosu. "Aşkve Yalanlar"ı duy- gusal ve yer yer etkileyıcı bır dramatık ko- medi olarak çekıcı ve çekılır kılıyor sonuç- ta. Kendine özgü. geleneksel güney atmos- ferınden. at yetıştıriciliğı v e bınıcıliğiy le ka- nşık bır atçılık muhabbetı manzaralanna ve ıkı kızm annelerinden. onun da "ihtiyar ben- cil keçi" kocasından utandığı, ihanetler ve aşk yalanlany la örûlü aile mahremiyetı tab- lolarına kadar uzanan fılm. kendini çevrenin. aılesının ve kendının koyduğu baskılardan kurtanp sıyıran, modern bır güneyli kadmın değışımıni (hatta 38 yıllık evlilığınde ilk kez "tatlı despot" kocasına karşı sesini yüksel- tıp onu eve almayarak burnunu sürten anne- sının değışımıni de) hıkâye edıyor bır buçuk saatligıne. Amerikalı eleştırmenlenn belırt- tigi gibi. başroldekı Julia Robeıis'ın belkı de "Ozel Bir Kadm"dan bu y ana en başanlı ol- duğu film say ılacak "Aşk Yalanlan". kuşku- suz oyuncularından da söz edılmesi gereken bır fiîm. Artık genç kızlıktan çıkıp 30'lu yaş- larına merdıven dayamış. Hollyvvood'un prenseslıginden kralıçelığıne yürüyen. fılm başına dünyanın parasını alan. hanka gülüş- lü dılber Julia Roberts" ın yanı sıra kızkarde- şi rolündekı Kyra Sedgvvick'le, yıllann de- neyımını sergıledığı anne rolündeki usta oyuncu Gena Rowtands'ın göz alıcı perfor- manslan, bu bırinci sınıf Amenkan yapımı- nın kozlan. Filmın erkeklerinın başındaysa. 4-5 yıl öncesinın "RamlingRose-SanGül"fılmin- dekıne benzer bır roldekı her zaman bildığı- ni okumaktan şaşmamış. atçılıkla ugrasan, güneyli bir aıle reisı kompozısyonu çizen Robert Duvall geliyor tabiı ki. Kayınpede- nyle aynı haltlan yiyen. uçkuru gevşek. "al- çakkoca*" rolündekı DennisQuaid'ındedu- rumu ıdare ettiğı u Aşk ^alanla^•", özetle bu tür duygusal hıkâyelere meraklı seyirciye salık verilecek cınsten, en azından oturaklı karakterlenyle akılda kalacak, gerçekçi ve dokunaklı bir değışim öyküsü çeşıtlemesı. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Sevginin Gücü Peki, nasıl yaratıldı bu sevgi ortamı? Fatih Terim nasıl oldu da kendisini oyunculanna böylesine sevdirdi? Bu sorunun yanıtını ararken söyleyeceklerim ya- kın gözlemlere dayanmıyor. Ne Fatih Terim'i ya da yardımcısı Rasim Kara'yı tanıyorum, ne de oyun- culanndan hertıangi bırini. Televizyonların, gazete- lerin ilettiklerınden başka bir bılgim yok. Söyleyeceklerim sporcular ile antrenörler üzerine genel gözlemlerime dayanıyor. Antrenörler kişiliklerine, ruhsal yapılannagöre bö- lümlenmeye kalkılsa, işin içinden kolay kolay çıkı- lamaz. Insanlar nasıl çeşitliyse, onlardaöylesineçe- şitlidirler. Ama genelleyerek şöyle bölümlemeler yapılabilir. Baskıcı antrenörler / gevşek antrenörler; bencil ant- renörler/ özgecil antrenörler; gösterişçi antrenörler/ alçakgöniillü antrenörler... Daha da geneli: Korkulan antrenörler / sevilen antrenörler... Bağınp çağıran, sinirli antrenörler sevilmez, yumu- şak, hoşgörülü antrenörler sevilir diye düşünebilir- sinız, ama bu kesinlikle doğru degildir. Sporcular küçük çocuklar gibıdirler; sevgileri ge- nellikle onlara göstenlen sevgiye karşılıktır; kendi- lerini seven, kendileri ıçin kaygılanan antrenörleri severler. Bir sporcu, antrenörünün kendisini içtenlikle sev- dığıne, kendisı için kaygılandığına inandı mı, ona gü- venle bağlanır, onu mutlu etmek için elinden geleni yapar. Bağırıp çağırsa da, sinirli olsa da aldırmaz. lyi davranma ile sevgiyı karıştırmamalıyız. İyi dav- ranma yetmez. Tıpkı çocuklar gibi, sporcular da he- men sezerler gerçekten sevilıp sevilmediklerinı. On- lann aradığı iyi davranmanın ötesinde bir şeydir, tek sözcükle "sevg/"dir. Dünyanın en seçkin antrenörünü getirıp başlan- na koyarsınız, dilmaçlar, yardımcılar, şunlar bunlar... Gerçekten uygar bir anlayışla çalışılır, ama bir türlü özlenen düzeye çıkılamaz... Şaşırıp kalırsınız... Oy- sa nedeni açık: Sevgi bağı kurulamamıştır... Şimdi bir de şu sorunun yanıtını arayalım: Fatih Terim neden böyle içtenlikle sevdi bu oyun- culan? Antrenörler arayıp bulduklan, spor dünyasına gi- rişlerine yarrAmcı oldukları, gelişmelerine katkıda bulunduklan sporculan kendi çocukları gibi sever- ler. Fatih Terim ile arkadaşları, bilindiği gibi, büyük bir tasannın yürütücülenydıler. Bütün Türkiye'yi tarayıp yetenekli oyuncular seçtiler. Onları genç, umut, olimpik ulusal takımlanmızda oynattılar. Bazılannın daha iyi eğitilecekleri büyük takımlara geçmelerini sağladılar. Bu arada yalnız sporcularla değil, aileleriyle de ya- kınlaşmış olmalan dogaldır. Ulusal takımımızın bir altyapısı var. Bu çok önem- li. Yetenekli çocuklar genç, umut, olimpik takımla- nmızda oynatılarak hem ulusal maçların havasına, hem de birbirlerine alıştırılıyorlar. Bu uygulamanın yarattığı ilginç durum ise herke- si şaşırtıyor: Kulüp takımlannda yedek kalan bazı oyuncular ulusal takımımızda başanyla oynuyorlar. Fatih Terim ile oyuncularının, ikide bir, "Biz bir ta- kımız," diyerek vurgulamaya çalıştıkları gerçek bu- dur. Evet, hepsi her maça çağnlamayan oyunculardan kurulu, otuz kişınin üstünde kadrosu olan bir ta- kım... Yıllarca emek verilerek hazırlanmış altyapısından beslenen birtakım... Bu takımı yaratan antrenörlerin başındaki teknik direktör ise, spora doğuşlarını, emekleyışlerini, bü- yüyüşlenni adım adım izlediği bu çocuklan gerçek- tena seviyor. O sevginin içtenliğinin sezilişi ise bir sevgi yuma- ğı çıkanyor ortaya... Türkfutbolunun çok önemli eksiklikleri olduğunu, bu sevgi yumağının getırdiği, daha da getirebilece- ği başanlar örtmese diye düşünüyorum... Savunmada ne inanılmaz yanlışlaryapabildığimi- zi Isveç'ten yediğimız birınci golde, yalnızca antre- nörler değil, herkes gördü. Pas alıp vermede top- suz koşulann önemıni ise attığımız goller açıkça or- taya koydu. Bugün "pas"ın tanımını kafamıza şöyle yerleştir- meliyiz: Topla koşan bir oyuncunun topsuz koşan bir oyuncuya topu aktarması... Oyunun yarıdan fazlası bu anlayıştaki paslaşma- larla oynanmazsa gol atmak şansa kalır. Sporcularımızın bedensel güçsüzlükleri de apay- rı bir sorun. Isveçlilerin ağırlık çalıştıkları ne kadar belli. Bizim oyunculanmızın ise bu tür çalışmalardan pek hoşlanmadıkları anlaşılıyor. Sporda yenmek. yenilmek en büyükçü izleyicile- nmizin sandığı kadar önemli değıldir. Önemli olan üst düzeydeki yarışmalara katılabilecek duruma gel- mektır. Sevgi gücüyle ulaştığımız yerde kalabılmek için futbol anlayışımızın yalnız uygulayım açısından de- ğil, kuram açısından da gözden geçinlmesi gerek- tiği kanısındayım. Daha az sevgiyie de aynı düzeyi tutturabilmehyiz... Almanya'mn Sesi Radyosu Edebiyat Ödülü Kültür Servisi- Deutsche Welle- Almanya'nın Sesi radyosu, geleneksel uluslararası edebiyat ödülünü bu yıl Türkiye'ye ayırdı. Halklar arası bağlann yaratılıp güçlendirilmesi ve banş içinde bir yaşamı destekleyen Almanya'nın Sesi Radyosu Edebiyat Ödülü. her iki yılda bir farklı bır ülkeye ve dıle aynlmakta. 1985 yılından bu yana verilmekte olan ödül. daha önceki yıllarda Rusça, Portekizce. Arapça \e Ispanyolca gibi dillerde venldi. Ödül alan eserler radyoda yayımlandığı gıbi kitap halınc de getirildi. "Radyofonik Piyes" ve "Radyofonik Öykü" dallannda venlecek ödülün tutarı 5 bin mark olarak belirlendi. Katılım süresinin 1 Mayıs-31 Aralık 1996 olduğu yanşmaya Türkçe yazan her yazar katılabılir. Daha fazla bilgı ıçin: Deutsche Welle. Presse und Öffentlichkeitsarbeit Raderbergaürtel 50 / 50968 Köln. Kemal Çağm'dan Kutsal Gümüş Ayini Kültür Servisi- Şair H. Kemal Çağın. "Kutsal Gümüş Ayini" adlı kitabını, bugün 19.30-21.00 saatleri arasında Barometre'de (Sıraselviler cad. No.77) tanıtıyor. Çağın, aynca pazar günü 19.30- 21.00 saatlen arasında Matyatlı Sanat Evi'nde (Saka Salim Çıkmazı Kısmet Han 3'1) düzenlenecek "Rüzgâr Diyaframlan" başlıklı bir şiir dinletısi de sunacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle