07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
»AYFA CUMHURİYET 19KASIM1995PAZAR 14 KULTUR Topkapı'ya âşıkşairin heykeli dikildi Kültür Servisi-Hevkeltıra:, GürdalDu- \ar"ın yaptığı. İsveçlı şaır Gunnar Eke- löfın heykefı. k\ eç Konsolosluğu bahçe- sinde îsveç Dış Tıearet Bakanı Mats HeHström'ün katılacağı bır torenle 25 ka- sımda açılacak 1907-1968 yıüan arasında yaşayan Gunnar Ekelöf. 1965 yılında Türkiye'ye gelmis,. İstanbul \e İzmır'i ziyaret etmiş- ti. Bızans \e Osmanh kültürüne olan ilgı- si yüzünden Türktye'ye gekn Ekelöf"ün Türkıye'de yazdığı şiırler. aynı yıl Divan adlıbirkıtaptatoplanmıştı. Ozelhkle. Ka- riye, Ayasofya.Topkapı Sarayı gibı yerler- den etkıknen Ekelöf. buralardaki moza- iklen gördüğu akşam 'Divan'ında yer alan 60 şıirin P'sını yazmıştı. izmır'de Efes. Manısa. Salihli ve arke- olojik verkri gezen şain etkıkyen şeykr- den bin de Kurban Bayramı olmustu. Türk \e Bızans kültürlennde. kendı sos^al \e politık düşüncekrininyansımasını buldu- ğunu söyleyen Ekelöf, Dı\ an "da da tkttda- ra karşı direnış ve ısyanı anlaııyor. Ekelöf şiirlennı. Hınstıyan \ e Doğu külturlennm kansımı bir tariV^el ortam uzenne oturt- muş Türkıye'ye olan zıyaretınden 1968 yı- lındakı ölümune kadar etkiknen Eke- löf'ün son isteei. küllerinin Salıhlı'deki Gümüş. Çav ı'na fırlatılmasıydı. Ekelöf. şu anda. kendısmı çok etkıleyen, Doğu ile Batı arasındakı bu yerde yatmakta 1943 yılında Türk şaır dostlan tarafın- da yaptınlmaya karar venlen. Ekelöf ün Gürdal Duyar tanfmdan yapılan heykeli. Isveç Konsolosluğu bahçesinde duracak Heykelın ileride Salihli'ye dikılmesi plan- lanıvor. Osmanlı eserleri müzayedesi Kültür Servisi- Ponakal Sa nat ve Kül- tür E\ inin, Selçuklu. Osmanlı sanat eser- leri, hat v e tablolannm yer aldığı l *95Son- bahar MüzayedesT. bugün saat 15.00'te Conrad Otel'de gerçekkştirikcek. RafTı Portakalın sunacağı müza>edede Osman- \ı Hanedanı.Eskı KralFaruk,SalahCim- coz,Suavi Sonar kokksıv onlanndan eser- kr yer alıyor. Müzayedede ilgı görmesi beklenen eserlerarasındaaçılışfiyatı 3.5mılyarTL olan Osmanlı Hanedan Kokksiyonu par- çalanndan "Tombak Sin'fbaşta gelıyor Fatih Sultan Mehmet portresi (2 5 mıîyar TLı. EpoquelU NapoKonBronzSaatve 2 Şamdan (1 5 milyar f L). Haffl Paşa'nın "Şakayıklar" adlı tablosu (L5 mıly arTL), Dimitri Andreodisin "Kantocu Peruz" adlı tablosu i 1 milyar TL) da müzavede- nin ilgi çekicı parçaları ara^ında yer alıyor. Müzayedede Türk resminın ustalanndan CihatBurak.Fikret MuaUa.Bedri Rahmi, Abidin IKno, İbrahim ÇalU'nın yanı sıra, Osman Hamdi. Yazmacrvan, Leopold Le\\ \e Hoca AKRıza'nın yapıtlan da sa- tışa sunulacak îngiliz Ulusal Operası'ndakriz Kültür Servisi - Englısh Natıonal Ope- ra (lngılız Llusal Operası), bugünlerde tam birkrızyaşıvor. Operanm genç müzık dırek- törii Sian Edwards'ın görevınden beklen- medık bır zamanda aynlışı. knzın başlıca nedenı. Operanm genışkıtlelerkbuluştufru 8O'lı yıllardan bu yana lngıltere"de bu tür- den bır krız hıç yaşanmamışü. O yıllarda kendıne güvenlı, çok başarılı prodüksıyonlara ımza atan bır kurum olan ENO"mn bugün geldiğt noktayı anlayabıl- mek ıçın biraz geriye dönmek gerekışor. ENO'nm Genel Yö'netmenı Messrs Peter Jonas, Mûzik Dırektörü MarkEWer ve Pro- düksiyonYönetmenıDavidPountney'ınbır zamanlardüşkdıgı gıbı lngılız Ulusal Ope- rasır.» •'popülerkültürünen önemliunsunı" haline getırmek hâlâ mümkün olabıkcek mı? ENO'nın tarirıınde en fazla genç ızk- yıciye ulaştığı şu giınlerde böyle bir kriz ya- şamasmın ardında \atan nedenler çok çeşit- li. Kimılen, SianEdwards gıbı genç binsı- nin yönetıcı olarak yeterınce başarılı sayt- lamayacagını. çünkü ona \erikn bu sorum- lulıığu yenne getırecek kadar deneyımlı ol- madığını savunu\or. ~OperaNow" dergısı- nin editörlennden Graeme Gray. Ed- vvards'm. sadece daha çok genç seyırcı top- lamak adrna göreve getirüdığmi söykrken Edvvards' ın bır de\ let kurumunun başında olmak ıçm henüzyeterınce dene\ imlı olma- dığını belirtıyor. İCurumlayaptığı sözkijme gereği gelecek sezonda "Fideüo'"yu sarine- lemesi gereken Edwards, sözkiımesinı tek taraflı feshetmis bulunuyor. Kurum yetkilı- lerı istıfanın "ki^setbir nedenden"kaynak- landığmı belırtiyorlar. ENO'nun ya>adığı kurumsal sorunlarm yant sıra. maddt stkın- tılar ve mekânsızhğın da aynı zamandabo> göstermesı, sorunlarıbir kat daha aıttmvor Bu çerçevede kimlığıni de tazelemek gere- ği ile karşı karşıya olan ENO'nun zoru ba- şanp bajararnayacağtnı zaman gösterecek. Yok bir sa^amdal tutunacak Bienali'ne katılan Mona Hatoum, biraz Filistinli. biraz Lübnanlı, biraz îngiliz, biraz da hiçbiri AHL ANTMEN Uluslararası tstanbul Bıenali'ne katıl- mak üzere Türkiye'ye gekn Lübnanlı sanatçı Mona Hatoum, geçen Venedık Bıenah'nde \e daha sonra Londra'dakı Tate Galensi'nde sergılediğı "Corps Etranger" (Yabancı Gö\de) ışiyk epeyce yankı uyandırmıştı. Sanatçı bu ışinde. küçük. sılindir bir odanm zemı- nıne yerle^tirdığı daıresel bir vıdeo ek- ranıyia ızkyicıyi kendi vücudunun de- rinlıklerinde gezdırmiş, ıç organlannı bir seyirlik olarak sunmustu. Sanata fıgürün dönüşünü kutlayanbu yıiki Venedik Bienali"nde yer alan en il- gınç işlerden bıny di Hatoum'unki, insan fıgürünü akla gelmeyecek bıçimde so- yutlaştırmış (ve de kımhksizleştirmiş) olması bır yana. ınsanı bir birey değil de bir sıstemin tçinde bir 'sayı' olarak gö- ren sosyal yapılara eleşüri getınyordu Mona Hatoum ile. işlerini sergıkdığ Aya Irinfde konuştuk. 20 yılı aşkm bır süredir Londra'da yaşayan Hatoum, ls- tanbul'da çocukluğunun geçtigı Bey- ruı'u anımsadıgını söylüyor. Söyleşiyı yaptığımız gün, sabah kahvaltısında zey- tın domates yemış olmaktan son derece hoşnuttu. Istanbul'da az da olsa onu hiç terketmeyen yabancılık hıssınden biraz olsun sıynlmıştı sankı. - G*çmişinize bakınca. pek çok fark- h kimlik arasmda sıkı^ıp kalmı^ olduğu- nuA görüluyor— Lübnan'da Filistinli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmi^ ol- mak. derken İngiltere'de Lübnan'dan geltni^ bir Filistinli olarak vaşamak v« bir de kadın olmak, bunlann hepsi ara- sında bir kimlik çabşmast >aşı>or olma- hsınız. Hangisi ön planda? Aslında kesin bir yanıtı olmayan, zor bır soru bu. Öncelıkîe geçmiijimden söz edeyım Lübnan'da doğdum, ama Lüb- nanlı değılim. Ailem Filıstınliydt, 1948'de krail de\ leti kurulduğu zaman. kaçmak zorunda kaldılar. Aslında Lüb- nan'a, yaztatilknni geçirmek üzere git- mışlerdi ama gerı dönemediler. 1975 yı- lında kısa bır tatil ıçin Londra'ya gittı- ğımde ben de benzerbır olay ya^adım. O sırada Lübnan'da savaş çıktıât ıçm havaalanlannın kapatılmış olması nede- niyle Lübnan'a dönemedim. §imdi; Lübnan'da Filistinli bır ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, olmak kimlıgtm açısındanönemli ölçüdebelirkyici ama, ben 20 yıldır da Londra'da yaşıyorum. Artık tam an'.amıyla bir Arap sayıla- mam. Lübnan'a gittiğimde, oradaki m- sanlarla kendimı rahat hissetmiyorum çünkü değıştim. Öte yandan îngiliz de değılim, hiçbir zaman da olmayacağım. Dolayısıyla bulutlann üzerinde gezinir gibi bir duygu yaşıyorum. ne o ne öte- ki.. arada'kalmışhk. Benim içm yurt kavrammm karşılığı yok. Özdeşkşebil- diğim bır yerden yoksunum. t Sormüar sanatutna suayor' -Sanatıbir kimlik ara\ışı içinaraçola- rak kuüandığınız sö\knebtlir mi? Sana- tıru/da bu ne denli belirle> ici? Kımhğımj onaşa koyayım diye yola çıktığım hiçbir ış olmadı, ama sözkonu- su sorunlar kaçınılmaz olarak sanatıma sızıyor. Savaşla cebelkşmis, bır ülkede yaşamış olmak, ıçimde sürekli duydu- gum o kuşku. kaygı, gözlediğim şıddet ister istemezyapıtlanma yansıyor. Ama hiçbir zaman bunlan anlatmak için yo- la çıkmadım. Genelde. yapu tamamlan- dıktan sonradurupdüşündüğümde. evet. dıyorum. o hiçbir yere an olamama duy- gusu yıne sızmi!} ıçeri - Londra'dakı \\ hite Cubc Galeri- si'ndt açtığınu sergidc, "You Are Stıll Here" (Hâlâ Buradasın) başlıklı bir işi- nizvardı. Bir avnanın ü/erineşaalmış bu y;i?ıda sergide gezen İ7le\ici kendine ba- kıp, neredeolduğununbilincine \an> or- du: insanınbulunduğu >cr ilekimtiği ara- sındaki zincireişaret eden bir tşti bu. Siz 20 yıldır Londra'da >aşı>"orsunuz. peki bu nasıtyanstdı sanatınua' Yapulanmm geçmışımle ilgılı olup ol- madığını sorduklannda. evet dıvorum. ama aynı zamanda ıçinde yaşadığım ko- şullan, yerı de gözar- dı edemıyorum. Bu sorunuza bır ornekle yanıtvereyim. "Light Sentence"(HafıfCe- za) adında bir işım vardı Bır galenyı tel- lı dolaplarla kaplamıştım. ama bu do- laplar hayvan kafeskrıne benziyordu. Asrupa'da. kent dışında yoksullar için kurduklan o tektıp, kutukutu e\ len çağ- nştınyordu. Fransa'da bunlara 'tavşan kafesi' de- nihyor, küçücük. insanlar geceleri gidip oradayatıyoriar. Gerçekten de çok basıt. tek tip, boğucu bir mıman yapi düşü- nün. Işın ismi "Hafıf Ceza" çünkü bu- ralarda yaşamak gerçekten de bır tür ha- pis cezasma benziyor. Bu i^e bır parça hareketkazandıran §ey ıse. galenmn tam ortasına asılı olup, aşağı yukarı hareket eden tek bır ampül. Böyle hareket edın- ce. kafeslerin üzennde gölgelenmelere neden oluyor ve \er sanki ayaklanmzm altmdan kayıyormuş duygusu uyandın- yor. Ayrıca tek bır ampül, bir gozaltı ha- vası da yaratıyor tabu. Nereye giderse- nız gıdin. bırisı bizi izlıyormuş. gibi. Bu ışı yapukıan sonra. yıllarca sürgün yaşa- mışbır insanın tutunacağı sa|lam bir dal olmaması gerçeğinden yola çıktıgımın farkına \ ardım. O mekânda ışte bu duy- gu\ u \ aratmay a çalışmıştım. bu aynı za- manda benım Ingıltere'ye ılk geldıgım- de hıssettığım duyguydu. Ya da şımdı Lübnan"a donduğumde hıssenığım duv - gu. Ben ışlenmk, ^unu >unu yapmaya çalısjtım gıbi açıklamalar yenne.bırduy- gu uyandırmaya çalışıyorum. Dışardan içeriye bakmak - Batı ile 'Batı olmayan' arasındakı ilişkiler kopuk bir biçimde sürüyor, bu kopukiuğa son \çrmek için girisÛen ça- balar isegenjek anlamda bir uluslarara- sı temel oluşruramıyor... Hep bir başkalan" \~&r.~ O kadar çok kıbu' baş- kalan'... Batı toplumun- da bık. örneğin ışçi smı- tındansan.başkısısın K.a- dınsan. başkasısın. Bey az degılsen, başkasısın. Ben kendımi başta çok marjı- nal bır kışı olarak göruyordum. Zaten o dönemde performans sanatı yapıyordum kı bu başh başına marjmal bır etkinhk- tı. Ama aynı zamanda çok ayncalıklı da olduğumu düşünüyordum çünkü dtşar- dan ıçenye bakabılıyordum. Yani bu. eleştırel bır bakış ıçın çok önemli bır noktaydı \ynca performans sanatının doğasın- da bır tepkısellik yatıyor. dolayısıyla dogru bır şey vapttğım kanısındaydım. Ama sonra, performans çok kabul gören bir şey olmava başladı, o tepkiselhgın- denbir şeskr vitirdi. îşte o zaman mekân düzenkmekrine gıriijtım, çünkü bu tÜT ışlerde o mekân- da farklı bir ortam varatabıliyor. ınsan- lara tepkılenmı anlatmak yerine. benim tepkıknmı benım gıbi duyumsamalan- nı sağla>abilıyorum. - İnsan >ücudu, son \ıllarda yeniden sanatın ana tdekleri arasına gjrdi. Siân buyıl Venedik Bienali"nde sergilenen işi- niz de bu >oğun ilgin'm en uç noktasında bir yerde\di~ ld€\iciye iç organlannızı bir seyirtik olarak sunmuştunuz! Bence \ ücudumu2 aracıiığıyla algılı- yoruz dünyayı. Başta performans sanatı yaparken. çevremde vücudu dışlayan o katı Batı entekktüehzmıni de protesto ediyordum bır bakıma Batı'da salt akü, salt mantık var. ingiltere've ilk gittiğim- de. çevremdekı insanlar vücutsuz kafa- 1ar gıbi gehyordu bana, boyundan aşagı ne olup bmiğı konusunda tamamen du- yarsız'. Ben, işknmde izleyıcı ile fizık- sel bir ılişki kunrıay a çalışıyorum, o me- kândabenım ne yaptığımı salt düşünmek yerine, mekâna gırdığınde fiziksel bir et- kıkşım ıçme gırsın ıstiyorum. - \ aptığını/ işler birbirinden farklı da olsa, hepsi arasında bir ortaklık varmış gibi.gaÜbabu da o' arada kalmışlık' duy- gusundan kaşnaklanıyor degil mi? Düşüncekr çok farklı bıçımkrde form bulabılıyor ama evet. bütün vapıt- lanmı bırbınne bağlayan bir zıncir var aslında. tstanbul"da yaptı|ım işler örne- 5ın. halı \e kıhmlerin işkvleri üzerine kurulu Yere serdıgimız bu eşyalar ashn- da ınsanda evcıllık. sıcaklık gıbi duygu- lar uyatvdırmak için tasarlanmış ama ben onlara farklı bir açıdan bakıyorum: Aya lnnı'de yaptığım ışkrde, uzaktan gayet saf. kendı halinde bir eşya gibi görünü- yor ama yaklaşınca üzerinm iphk yen- ne iğnelerle kaph olduğu görülüyor. lz- leyict, üzennde yürüyemeyeceğinin bi- lincine vanyor. çünkü ınsanı rabat ettır- mek için tasarlanmış bu eşya, korkunç bir boyut kazantyor. UtanbuVda sergık- diğim ötekı işim ise bır seccade, o da ig- neli. Burada da yine tanıdık ve güveni- lır bır eşyanm farklı bir boyut kazan- ması. insanı tedirgin etmesı. bildiği ger- çegin ayaklannın altında kayması gibi bir ovun sözkonusu 25yıllıksavaş,belgeseloluyor 'Kamn Hazinesi 'nin serüveni; Özgen Acar TankAkan ve YıısnfKurçenli birlikteliğiyle fılmyapılacak ECETEMELKURAN ANKARA - -Tutku mu, saplantı mı? Saplann sanmm." Sınema oyuncusu Tank Akan. Karun Hazinesi ile olan ılışkısını böyle tanımh- yor. Akan. saplantısmın nedeninı ^övle açıklıyor. "Yakıntarihika\ramakdahazor. Ama Kamn Hazinesi. görsel olarak çok çarpı- cı parçaiardan olu^uyor. Bunlan ka\ra- yan insanın, ufkunun genişle>eceğine ina- nıvorum ben. \vnca. çok önemli olan Anadolu uşgatiığından Türk halkımn pek haberi vok. Toprakla- nmı/da bu kadar çok değerin bira- radabulunmasuberaberindebir de- ğersiztik>amlgtsı da yaratmış. Bun- lara engel olmak gerek. Bir de dün- ya tele\iz>onlannda Anadolu'nun >ata> ve dike> olarak ne kadar zen- gin oldugunu göstermek. Bu belge- sel istediğimiz gibi olursa. daha >a- püacak çok belgesel v«r." Türkıye'ye geri getırikn Karun Hazinesi ve yurtdışına kaçınlan No- el Baba Hazmesi'nın öyküsü, Tank Akan. gazetemiz yazan Ozgen Acar ve yönetmen YusufRurçenli'nınça- balanyla bır drama-belgesel olarak çekılecek. Senaryo yazım çalışma- lannı sürenbelgeselin çekımleri nı- san aymda başlayacak. Karun Hazinesi'nın Amenka Bır- kşik Devletleri'ndekı (ABD) Met- ropolitan Müzesi'nden Türkıye ge- rı getirilmesı ıçm 25 yıl boyunca ça- lışan Özgen Acar için, ş,imdibır bel- gesele dönüşen öykü. çok öncelen başlamış: "Öteden beri ören yerterini. tari- hi kalıntılan merak ederdim. tlko- kuldan hasla>an bir merak bu. Ce- vat ŞakırK.abaağaçh'mn(HalikamasBa- lıkçısı) kitaplanyla desteklenen bir sevgi. Gazeteciliğebaşİadıktansonra.borçharç, tatülerdeörenyerlerinitespitetmeklebaş- ladım işe. Temmuz 1970'de. Türkrje've bir İngilizgazeteci geUü. Türkiye'deki ar- keokıji muhabirierini amormuş. Gazete- lerdearkeoloji muhabiriyokelbette. Ama bu konuyla ilgikndiğim için benimle go- rüşnıck ismii. Karun Hazinesi'nin peşin- devmiş. Haant'nin Anadolu'dan Metro- politan'a kaçırıldığını \e orada kimseve gösterilmeden gi/lendiğini öğrenmiş,. Bir- likte araşnrdık. Bir ıpucuna rastla>ama- dık. Çalışmanın sonunda ben donemin Küitür Bakanı'nın. tarihi eser kaçakçuV ğın» engellemeve >e kaçınlan eserierin Türki>e've geri verilmesi gerektiğine iliş- kin geneİ bir demecini gazetede >azdım. İngiliz ga/eteci. kendi gazetesinde olayı "Türkıye Karun Hazınesı'nı gerı ı^ıyor" başbğiyla yayınladı. Bu olay beni dü- şündürdü; hazine ne İngiltere'den ça- lınmıştı. ne de İngiltere'>e kaçırılmış- tı. Ben Türk bir gazeteci olarak. bu olavla ilgilenmelivdim. Serüven o gün başladı." Pekı 25 yıllık savaş.ta rahatsız olanlar şöyle anlatıyor Kurçenlr "Belgesel kendi içinde bir dra dahaçoktablolargjbigöreceğjzTılmi. An- latıcı. zamanlar arasında dolaşacak. Bel- gesel üç zaman diliminde geçecek. MÖ 6. yuzyılda Lidya dönemini >e Kamn Hari- nesi'ni, MS. 6. \-uz\dda Bizans IŞgarh- ğj'nda Noel Baba Hazinesi'ni işleyecetjz. 3. zaman dilimi hazinelerin kaçınlmasu davalann açılması ve Karun Hazinesi'nin geridönü^ünüanlatacak.Dekoriarvekos- tümleriçinçoksayıda uzman çalışmalan- run Hazinesi'nin Türkiye'ye geri getirilmesi için verilen 25 yıllık savaş. drama-belgesel olacak. Nisan aymda başlayacak çekimler için ok sayıda uzman çalışmalanm sürdürürken. sinema oyuncusu Tank Akan. yönetmen Yusuf Kurçenli ve gazetemiz yazan Özgen Acar, Anadolu Uygarhklan Müzesi'nde Karun Hazinesi başında buluştular. \ok muydu? "25 >il bo\unca bir çok bakan değjşti. Bazılan. îş çıkanyorum di\e kızdı. \urt- dışında açılan davalar için para harcan- masıııa sinirlenenler oldu. Kimse hazine- nin geri gelebileceğine inanmıyordu. Ama geçen \A bunu başardık." Belgesehn yönetmenı Yusuf Kurçenli için. yıne Tank Akan'la birlikte gerçek- lestırdıklerı "TaşlannSırn" fılmiykbaş- lamış Karun Hazınesı belgesehne gıden yol. Bır arkeoloğun yaşamını fılm yapar- ken arkeolojivkkurulan ılişki. şımdı Ka- run Hazinesi içm bır drama-belgesel ya- pılmastm saglamış. Tank Akan'm ça|rı- sıylakatıldıgı çalışmanın \ereceğı ürünü nı sürdürüv or.O dönemin>aşam koşulla- rını \e insanlann gündelik va^avışlanm araşhnvoruz. Ankara'da. Anadolu l'y- gariıklan Müzesi'ndetoplanmamızın ne- deni de bu. Burada hazinenin parçalanm gorüp. ashyla ayırt edilemevecek takütle- rini japtıracağız. Bunun için müze mü- düriüğünden >ardım alacağız. Nlekân araştırması için Sard. Antaba ve İstan- bul'da çahşmalar yapıyoruz. Lvgun me- kanlan bulmak için yurtdışı çekımleri de yapnıavı planlıvonım. 1 " Türkıve'dekı kultur \e tarih \arlıkları- nın yurtdışında tanıtılması amacını taşı- \an drama-belgesel ıçın bütçe sıkıntısı, W90yılındanben sürüvor.Tank Akan'ın bu konuda görüştügü kurumlar arasında TRT ve Küîtür Bakanlıgı da var. Ancak her ıki kurum da. ıstenıkn parayı sağla- yamamış. Akan, kalıtesız bır yapım ger- çekkştırmektense. bekkmeyi yeğlemiş. Belgesel ıçınbaşvurulan sonkurum, Baş- bakanlık Tanıtım Fonu. Kurum, tasanyı reddetmıyor, ancakkaynak yetersizliğın- den dolayı gen çevirmek zorunda kalıyor. .\ncak, Akan'ın ikıncı kez yazdığı uzun dıkkçeyle ıstenıkn paranm yansını ver- me> ı kabul ediyorlar. Gereken miktann dığer yansını da Efes Pilsen sağlıyor. Böyklıkle çahşmalaT başlıyor. Akan. bu konuda şuniarı söylüyor-. "Genel Kurmay Başkanlığı. boyle belgesellerietarihieser kaçakçüığımn öıdenemeyeceğinisöyleyerekbaa idn- leri vermeyi erteledi. Ama zaten bu belgesel yayinlanınca. tarihi eser ka- çakçıhğı bitecek dive bir şey yok, ola- maz. Ancak. insanlan biünçlendir- mek,dahada önemlisibelgesettn yurt- dışındagösterimini sağlavarakTürld- ye'nin bu konudaki kararhğını anlat- mak gerekiyor diye düşünüyorumr Noel Baba Hazinesi Karun Hazinesf nin konu edinildi- gı belgesehn bir bölümü de yurtdışı- na kaçıntan Noel Baba Hazinesi ile ilgılı. Araplann Kral HarunReşıt dö- nemmde, Bızans Imparatorlugu'ndan ganımet olarak aldıgı hazine. birbas- km sırasmda Antalya'da Kumluca'ya gömülmüş. Hazine, 1963 yılında il- gınçbirbiçimde onaya çıkmış. MS 7- 9. yüzyıllara aıt olan hazineyi, HÖrrü adında bır kadın çoban bulmuş. Hor- rü'nün anlattıklannabakılırsa. bır ge- ce önce 12 yaşında bır kız çocuğu rü- yasına gırmış. Kız, u Seni zengin ede- cegim ama kimseve söyleme. Kocana büe söyleme. iaten o gevezenin teVT de- mış. Erıesı gün keçikrden bırimn ayağı toprağa gömülü bır zıncıre takıhnca Hör- rü elkriyk kazıp hazineyi çıkarmış. Çev- redekı adamları çağınnca, herkes elinde bırer gümüş tepsi % e değerli eşyalarla eve dönmüş. Hazıneden pay alamavanlar di- gerknni jandannaya şıkâyet edınce, bu- îumuların Noel Baba Hazinesi oldugu an- laşılmış. Hazınenın bır kısmı Antalya'da kalırken bir kısmı da ABD'dekı Dumbar- ton Oak's Müzesi'nde ve bazı Avrupah kokksıyonculara gıtmış. Noel Baba Hazi- nesi. bütün öyküsüylebelgeseldeyer ala- cak. Noel Baba'nm doğum yerinin Anadolu oldugu dünyaya duyurulacak. KO^EBENT ENİS BATUR EdebiyatBıyığı Murat Belge'nin, Fol dergisinin 2. sayısında ya- yımlanan 'Bıyık Muhabbeti' başlıklı denemesini oku- yunca canım çok sıkıldı. Ne zaman tyi bir şiir, iyi bir deneme okusam böyle canım sıkılır benim: Onlan bir başkasının yazmış olmasına içerler, hayıflanırım. Bereket bu sağlıksız duygu kalıcı olmaz: Ertesi günden başlayarak rastladığım herkesi, o şiiri, de- nemeyi okumaya zortanm. Okuduktan sonra ararlar beni, bu kez birlikte övmeye koyuluruz o metinleri. Bu kez de kendi yazdığım bir metinden söz ediliyor- muş gibi keyiflenirken yakalanm kendimı. Anlaşilan, Roland Barthes'in 'metnin verdiği zevk'ten anladı- ğı buydu; Yazarken de, okurken de zevk almayı bil- mek çok önemli görünüyor bana. Sözün kısasr. Murat Belge'nin 'Bıyık Muhabbe- tı'ni okuyun lütfen. Erkek gövdesınin bu garip akse- suvannın retrospektif değerlendirmesini görebilirsi- niz orada. Bu, sizi yönlendirmek ıstediğım asıl met- ne başlamak için ıdeal bir alıştırma olacaktır aynca: Tahsin Yücel'in beş-attı ay önce çıkan romanına getireceğim sözü şımdi; 'Bıyık Söytences/'.pek çok önemli kıtapgibı sessizlikie ele alındı görebildiğim ka- darıyla, oysa bir başyapıttı düpedüz. TahsinYücel'in anlatılannda, baştan beri, büyük bir üslup ve izlek tutariılığı göze çarpıyor. öyle ki, onun bir ırmak romanı parça parçayazdığım, sonunda or- taya aynştınlması güç bir gövde bütünlüğü çıkaca- ğını ilen sürmek kolaylaşıyor. Özel bir haritası var bu dünyanın, özel bir nüfusu var. Zamanla bulmacanın parçalan yerlerini alıyor, okur resmin bütününü gör- meye başlıyor. 'Bıyık Söy/ences/'de böyle: Şüphe- siz bağımsız. özerk bır anlatı. Ama ilk satırlardan başlayarak onu Ötegeçe'ye, Ötegeçe'kahraman'la- nna, başı ucu açık söylenişi ile 'Vatandaş 'a, traji-ko- mik serüveni ile 'Peygamber'e, hikâyeciliğimizın do- ruk noktalanndan biri saydığım 'Dokuzuncu'ya' bağ- lamamak elde mi? 'Bıyık Söylencesı', yazann büyüteç altına aldtğı aynntının utkusunu getıriyor: Cumali'nin yenı terie- yen bıyığından 'Karapala' olmasürecine; bıyığıylaef- sane olmayı seçen bireyin çevresinin bu efsaneyi besleyişinden trajikyalnızlığına, anlamsızlığına gidi- şine uzanan, halka halka ilerieyen bir roman. Tahsin Yücel'in yazariığının bamteli bu krtapta da ayan beyan görünüyor, öte yandan: Sıradışı gibiymiş izlenimi yaratan bir öykünün, bir kahramanın, bir se- çimin içınden toplumun alabildiğinesıradan, yaygın reflekslerini, neredeyse genel görünümünü veriyor yazar. Ikı düzlemde de okunabilir 'Bıyık Söylencesı': Bi- reyin aynlma, kendini koyma, farklılığını geliştirme öz- leminın karikatür boyutlannı alan güzergâhı da izle- nebilir bu romandan; cemaatin iki yüzlü sergüzeşti de. Onlar için öylesıne canaltcı bir ortak simge ya- kalamtş ki yazar, hayatımızın ortasında yer alan bu ögeye neden daha önce buncaincelmiş bir bakış ge- tiremediğimizi düşünmemek elde degil. 'Bıyık Söytencesrnden dört-beş ay sonra, bu kez Anglosakson dünyasının bir yazanndan, yaklaşık bir ay önce ölüm habenni aldığımtz Kingsley Amis'ten de aynı izlegi işleyen birroman çıkageldi: 'Yaşamöy- kü Yazarıntn Bıyığı.' Ilgınç bir rastlantı. Karşılaştırma yapma isteğinihemen devreye sokan bir kesişme ör- neği. Amis'in romanında da başrole çtkıyor bıyık. Yaşlı bir romancı ve esiyle genç bir yaşamöykü yazannın kurduklan üçgen ilişkimin motoru görevini üstleniyor bu gövde aksesuvan. Batı dünyasında da başlı ba- şına bir simge tarihi oluşturan bıyığı yeterince işte- yememiş Amıs; üstelik romanının gerilim hattını onun üzerine kurmuş olmasına karşın. Hep böyle sorular gelır çöreklenir zihnıme: 'Bıyık Söylencesı 'ni okuma olanağı olsaydı, benim 'Bıyık Muhabbeti' karşısında kapıldığım türden duygulara kapılır mıydı Kingstey Amıs? Bütün bu bıyıklı metinler, bıyıklı hayatımıza güçlü ışık düşurüyor bır anda. Ülkücü bıyığı. sosyalist bı- yığı, Hıtler bıyığı, Şarlo bıyığı, palabıytk, karanfil bı- yık derken bıyık altından bıyık üstüne düşünüyor, düşlemeye koyuluyoruz. Bireyleri vetoplumlan anlama, anlamlandırma sü- recinde bıyık edebiyatı belli kı büyük önem taşıyor. Sıra şimdı bır Bıyık Sosyolojısi, Fenomenolojisi, Psi- kopatolojisi kurmaya gelecek. Sıra daha önce sakala. sakallılara, onlann bıyıklan alaşağı edecek iktidanna gelmezse tabii. Hâmiş: Telefızyon "Opera-Bate Aylık SanatDepgisi" Kültür Servisi - Türkiye'nın ılk opera ve bale dergisi "Opera-Bak Aylık Sanat Dergisi" bu ay birinci sayısıyla okuyucusu ile buluşuyor. Yayın yönetmenliğini ve yazıişkri sorumluluğunu Tamer Aykut'un yaptıgt dergınin yayın koordinatörlûğünü Selçuk Alpay, İstanbul Temsıkıliğinı Suat Ankan, îzmir Temsikıliğiru Erdogan Öztürk ve Mersuı Temsıkıliğinı Özkan Çavdaroglu yapıyor, Opera, bale ve çokseslı müziğin her alanında yurtıçi ve yurtdışından haber. yorum. röportaj ve düşün yazılanna yer verecek olan dergıde, opera ve bale sanatçılannın makalekn ık diğer evrensel sanatlara da yer verikcek. Ankara, İstanbul. Izmir ve Mersin Devkt Opera ve Baksi Müdürlükkri gişelerinden 75 bin TU den satışa sunulacak dergiye okurlar abone olarak her ay sahip olabilecekkr. Rıtat Özbek'in halı ve kttim sergisi LONDRA(.\A) - Ünlü Türk modacısı Rıfat Özbek'in kılim ve halı sergisi Londra'nın Chealsea semtindeki Blue Bırd Garage gaknsinde açıldı. Özbek'in sergide yer alan 30 halı ve kilimi Türk motiflennden oluşuyor. Rıfat Özbek, ilk kez böyle bir şergi düzenlediğini belirterek sergiyi. bir grup îngiliz halı üreticisinin isteği üzerine oluşturduğunu söyledi. Karanhk ve geniş bir mekânda düzenknen sergide açılışa gekn ziyaretçilere dolma, içli köfte gıbi geleneksel Türk yemekkri ıkram edildi. Sergı 22 kasıma dek sürecek. Aksel ve Baykamu ArtToday" Kültür Servisi - Avrupa'nm tanmmış sanat tarihçüerinden Edward Lucie Smıth'in 1960'tan günümüze dek dünya sanatını değerkndiren kitabı "ArtToday". Londra'da Phaidon Press tarafından geçen hafta yayımlandı. 513 sayfalık dev eserde. Smith son 35 yılın en çarpıcı sanatçılannı ve yapıtlannı bir araya getirdi. Kitap için seçikn 485 sanatçı içerisınde iki Türk sanatçısı da yer aldı: Erda Aksel ve Bedrı Baykam. Kıtapta Akserın "Şimdi \t Burada ve O Zaman" adlı 1993 yapımı düzenkmes; ile Baykam'm 1987 yapımı "Demokrasinin Kutus'u"na yer verildı. Lucie Smith. bu çalışmalard Türkiye'nin yeni cumhuriyet dönemi içınden ülke sorunlanna ve gerilimlenne çağdaş bir dille dokun; anlatım tarzlan bulunduğuna dikkat çekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle