05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10KASIM1995CUMA 12 KULTUR İngiltere'nin Bradford kentinde yer alan bir sergi, ölüm tabusunu derinden sarsıyor Ölümün vesikabk fot aflan AHIANTME.N BRADFORD- Yırmı beş fo- tograf sanatçısının objektıflen- nı ölüme, ölümün ntüellenne, hastane kondorlanna. morgla- ra, otopsı odalarına, ölümün gende kalanlanna çev irdıgı bir sergi. şu sıralar Bradford'un Ulusal Fotograf Müzesı'nde ız- leyıciyle buluşuyor. Bu buluş- ma. uyanlarla başlıyor: Sergi salonunun gınşmdekı sergıde bazı görüntulerın "izteyicivira- hatsızedebileceğr tabelalan bir yana. kapıda duran bir görev lı, sergıyı görmek ısteyen herkese kısa bırdemec verivor, sergıy- le ılgılı. tabulann sarsıldığı bir yüzyılda, ölüm. belkı de hâlâ sarsılmayan tek tabu. Son yıllarda. başta fotoğraf sanatçılan ol- mak üzere, *anat dünyasının bu tabuyu ır- delemeye başladıgı gönilüyor. Bunun çe- şıtlı nedenlerı \ar kuşkusuz: Venedık Bı- enalı'nın buyılkıgenel küratörü Jene Cla- ir"ın de belırttığı gıbı "seks, hastaük ve ölümle pençeleşen bir yüzyılın sonunda" belkı de kaçınılmaz bu ılgı. Hıç olmadığı kadar olümü düşünur olmadık mı'1 . Dün- yanın dört bir yanında. şu sanıye yaşamı- nı yıtıren sayısız ınsan var. açlıktan. savaş- tan: medya aracılıgış la cenazelenne katıl- dıgımız ölü ınsanlar Öte yanda. ınsan ya- Andres Serrano, bu yıl Venedik Bienali'nde de sergilediği "Morg" serisinden, -Ölümcül Menenjit" adlı yapıtıyla yer alıyor Bradford'daki sergide. şamını uzatabılmek ıçın kıyasıya bir mü- cadele veriyor genbılımcılen. ama bir de madalyonun ötekı yüzü \ar; ateşlı ötanazı tartışmalan sürüyor. Yazık kı pek çok de- gerlı sanatçıyı en üretken çaglannda ya- şamdan kopanp alan bir de AIDS gerçegı \ar kı. özellıkle sanatçılann bu konuy a du- yarsız kalabılmelen zaten şaşırtıcı olurdu. Bradford'daki sergi. "The Dead". kım- senın kaçamak yapamadıgı, ama çoğunun hayatı boyunca yüzleşmekten kaçındıgı ölümü. acımasız \e dehşetlı portreler ha- lınde sunuyor izley ıcıye. Son solugunu ver- mek üzere olan yaşlı bir kadının elını tutan hemşıreden. üç y aşındakı kızçocugunu yı- rirmış bir annenin günlüğüne. bir dostunu AIDS'e kurban vermışbıradamın yaşadı- gı y oksunIuk duygusuna ortak edıyor ızle- yıcıy ı. Insanlara, belkı de bir ömiir boyu hıç gormedıklen otopsı odalannın. morglann kapılarını açıyor. O soguk beyaz fayanslar. çelik masalar, kesıcı aletler siyah beyaz fo- tografların çerçevesım aşarak, buz gıbı bı- rakıyor ızleyenı. Sergıdekı tanhsel karşıtlıklar ılgınç Po- lonyalı fotografçı Kasimir Zgorecki, 1920'lerde. ölü çocuklann fotoğraflannı canlıymış gıbı bir poz halınde ^unarken. Alman fotografçı Rudolf Schafer, bırkaç yıl önce Berîın'de bir morga vönelttığı ob- jektıfiyle ölü bır kız çocuğunun görûntü- sünü. Zgorecki 'nın örtülü tav rının çok öte- sınde apaçık. olduğu gıbı gözler önüne se- rıyor. (Zgoreckı'nın pek tercıh hakkı da yoktu tabu. o y ıllarda ölü çocuklan canlıy- mışgıbi fotograflamak ahlakı bırzorunlu- luktu.) 1992 vılında "PissChrist"adlı ya- pıtıvla tutucu Amerıkan çe\relennı ayaga kaldıran sanatçı Andres Serrano.bu yıl Ve- nedık Bienali'nde de sergıledıgı "Morg" sensınden "Ölümcül Menenjit" adlı yapı- tıyla >er alıyor Bradford'dakı sergide; ufa- cık bacağında çorabının ızi hâlâ görülebı- len. yenı ölmü> bırbebeğin fotoğrafları. "Ölümlc Yaşamak" adlı yapıtıyla sergi- îstanbul Devlet Tiyatrosu, Melih Cevdet Anday'm 'İçerdekiler' adlı oyununu sahneliyor 6 Aslında hepimiz tutukluyuz' AZİZEKREN "Bir kadını hiçbir zaman anlayamaya- cağunı düşünmüşümdür çoğun. Nereve kadar bilir misin? Benim duyduğum bir sesi o duyamaz. Benim görmediğim bir rengi o görür... Buray a kadar. Kuşla balık arasındaki ayrım gibi. Işte içerdekilerle dışardakiler arasında böyle bir uçunım varmış meğer." Melih Cevdet \nday'ın 80 dogum yı- lı etkınlıklen kapsamında tstanbul Dev- let Tiyatrosu. yazann 'Içerdekiler* ısımli oyununu sahnelemeye başladı "Içerdeki- ler'', ınsanlık tanhının temel sorunlann- dan 'düşünceyi ifade özgürlügü ile bu öz- gürlttğe karşı baskı ve işkenceyi' ırdeleyen bır oyun. Polısin te\ kıf kararı olmadan herhangi bır kişıyi süresız olarak tutuklu bulundu- rabılecegı bir ülkede: kendısıne yöneltı- len düşünce suçunu 345 gundür üstlenme- yen bır tutuklu ögretmen (Uğur Polat), tu- tukluya suçu kabul ettırmek ıçın her tür- lü yolu deneyen bır komıser (Kaya Akar- su) ve ögretmenın baldızı (Meral Bilgi- ner) arasında geçıyor 'İçerdekiler' 345 gündür öğretmenı konuşturmayı başara- mayan ve bu yüzden üstlen tarafından sü- reklı uyanlan komıser. ustlennden ikı gün süre ıster. Ögretmene, kendi odasında. kansıyla baş başa görüşebileceğı ve yanlannda kımsenın bulunmayacagını belirtırkomı- ser. Iş baska, insanlık başka diyen komi- senn amacı ögretmenın direncıni kırarak. suçu kabullenmesmi sağlamaktır. Kansı- na yazdıgi mektupta mutlaka gelmesını ısteyen ögretmen. komıserin onları baş başa görüştürecegını yazamaz. Kansıyla görüşebileceğinı düşünen ve bu anı düşündükçe genlen ögretmeni gö- rüşme gününde bır süpnz beklemektedır; karısı hasta oldugundan görüşmeye bal- dızı gelmıştır "lçerdekıler'ın rejısörlüğünü üstlenen Zekâi Müftüoğlu. oyunun. yazılmasının üzerinden 30 yıl geçmesıne rafmen, gün- cellıgmı yıtırmemesinı çok önemlı ola- rak nıtenlendınyor. Oyunun 'felsefi ağır- lıkir oldugunu. çûnkü Melih Cevdet An- dav'ınşaırlığınmveedebıyatçılıgının ya- nında 'fevlosoP nıtelığının göz ardı edıle- meyeceğını: oyunda Aoday'ın hem felse- fe yaptığını hem de günümüzün gerçegı- nı 30 yıl öncesınden sezdığını belırtıyor Müftüoğlu. Yapay lığından ötürü sıstemın kendısını tıkadığını belırten Müftüoğlu. oyunda 'ahlakideğerlerin' sorgulanması- nın altında bır ststem eleştınsının var ol- duğuna dıkkat çekıvor 'İnsanoğlunun elinden çıkan her şey >apay" dıyen Müf- tüoğlu. bu yapaylıgın ınsanlıgı zedeledı- gını ıfade edıyor Izmır Devlet Tıyatrosu'nda 20 yıl ön- ce tutuklu ögrermen rolünü kendisinın oy- nadıgını belırtön Müftüoğlu.oyunun: sev- ginın, erdemın, ınsanlığın hıçbır zaman yok olmay acagı umudunu ıçınde taşıdığı- nı \urguluyor Dışanda olan ınsanlann sıstem ıçensınde tutuklu oldugunu belır- ten Müftüoğlu. "Bir anlamda ben de tu- rukluvum. loplumsal vapılanma bakı- mından hepimiz tutukluvuz. Bu oyunda insana ait bir şeyleri irdelemeye çalıştık. Mefa'h Cevdet Anday 80 yaşına gelmiş bir dev. Ona uzun \e sağlıklı bir vaşam dile- rim'"dı>or Oyunda komiserı canlandıran Kaya Akarsu. oyunun bır aktöre her türlü ren- gı hazırladıgını \e bunun Andav'ın usta- lıgı oldugunu belırterek söze ba^lıyor Kendı oynadıgı komıser rolünün 'polis devletinin' bır sımgesı oldugunu belır- terek. komısenn yukardan gelen emırlen uy guladığını \ e 'Çoğu zaman ben bile bil- mem ne söylermek istediğinii' derkenkı bılınçsızlıgıne dıkkat çekıyor Akarsu. Rejısör yardımcılıgını Zeynep Efser Erkekli'nın üstlendığı oyunda.dekoru Et- hemÖzborahazırlamış Güncellıgınıko- ruyan "insan haklan ihlaline' eleştıret bır bakış getıren "İçerdekiler*. ınsan haklan ıhlallerı etrafında \ar olan sıstemı ve yapaylıkları ıle ınsanın tutsaklaşmasını ele alıyor "Dısanda' va^ayan ınsanlann bakış açılanndakı daralmanın yanı sıra 'ezbere yaşamanın' sonuçlannın altını çızenoyun, AKMOdaTıvatrosu'ndasah- nelenıvor. 'Sözlerden korkan gerçekten de korkar' Kültür Senisi- TÜYAP Kıtap Fu- an'nda gerçekleştirılen. aralannda konuşmacı olarak Burhan Şenataiar. llhan Selçuk. Süheyl Batum \e Can Dündar'ın bulunduğu ".\ziz Nesin: Aydııı Sorumhıluğu" başlıklı panel. kalabalık bır ızleyıcı kıtlesı tarafından izlendı. Adam Yayınlan'nın düzen- ledıgı panelde. \z\z Nesın'den çok. aydının düşünce özgürlügü konusun- da alması gereken tav ır üzennde du- ruldu. Burhan Şenataiar. aydının so- rumluluğunun sadece sıyasal müca- dele ıle sınırlı olmadığını belırterek Azız Nesın'ın gerek düşünce özgür- lügü, gerek aydın sorumlulugu konu- sunda Türkıye'nın sımeeleşmış bir yazarı oldugunu söyledı. Insanın ken- dısıne ne oldugunu sorması gerektı- gıni belırten Şenataiar. özgürdüşüne- bılmenin. ön koşulu olarak özgur bıl- gılenmeyı gösterdı. Aydınlann birbir- lenne. bıreyın kendısine uyguladıkla- n baskının da en az 8. madde kadar zarariı oldugunu söyle- yen Şenataiar. zıhınler- deki baskilann y ok edı- • 'Aziz Nesin. Aydın Sorumlulugu' başlıklı lebılmesiıçin"Benne- panelde Can Dündar yim" sorusunun sık sık m e d y a n m düşünce sorulması gerektıgıni belırttı. Süheyl Batum ıse düşünce özgürlügü- nun hukuksal boyutu üzennde durarak Tür- kıye'de hukuksal alan- da olduğu kadar psiko- lojık anlamda da dü- şünce özgürlügünden bahsetmenın zor oldu- ğuna dıkkat çekti. Ba- tum, Aziz Nesın'ın söyledildennın Sıvas'ta 37 ınsanın yakılması ıle ilgılı davada hafifletıcı neden olarak görüldü- günü anımsatarak dev - letın düşünce özgürlügü konusunda uluslararası anlaşmalar arasında en önemlılennden bın olan Avrupa In- san Haklan Sözleşmesf nın gerekle- nne uymadığını belirtti Batum, Te- rörle Mücadele Yasası'nın 8. madde- sinde yapılan degişiklığin düşünceyı suç olmaktan çıkarmadıgını söyleve- rek düşünce özgürlügü konusunda öncelıklı olarak kafalardakı zıncırle- nn kınlması gerektıfiını belırttı Can Dünaar ıse llhan Erdost'un ölümünün 15 yıldönümünerastlayan bır günde böyle bır toplantıya katıl- manın kendiM ıçın aynca önemlı ol- dugunu belırterek başladığı konuş- masında. Azız Nesın'ın aydın olma sorumlulugu ıçınde. ınanma kadar ınanmama hakkını sav unduğunu, tah- nkçılıkten yargılandıgı sırada aydın olarak Nesın'e sahıp çıkamamanın rahatsızlıgını yaşadıgını belirtti. Sı- vas olayından sonra kımı basın or- ganlarında Azız Nesın'ı kötüleyıcı yazılardan örnekler okuyan Dündar, bu satırlann basın tanhı açısından ib- ret vencı örnekler oluşturdugunu be- lirtti "Medya, düşünce özgürlügü ne duyarlı değiL tstanbul'da atöh e yanı- >or. haberoluyor. Turkiye'nin Güney- doğusunda köy ler yakıtıyor haber ol- muyor" dıyen Dündar. aydınlann ay - dın olma sorumlulugunu yenne getır- medıgını savundu. llhan Selçuk ıse Azız Nesın'le 1950'lerdenbu yana bırlıkte aynı mü- cadeleyı verdiklerinı belırterek bır toplumun düşünce özgürlügünü be- nımsemesı ıçın bellı bır gelışmışlık düzey inde olması gerektıgıni söyle- di Selçuk. ünlübılgın Galilei'denör- nekierle sürdürdügü konuşmasında "Gah'lei. dünyanın güneş çevresinde döndüğünü söylediği i*;in engizisyon mahkemesi. yani bugünkü Devlet Gü- venh'k Mahkemesi karşısınaçıkanldı. ÇünkükilisedevletininotoritesuevTe- nin merkezini dü nj a olarak kabul edi- yordu. Galüei'nin düşünce özgürlü- ğünü vasaklayan dev- let düzeninin yürü- mesi icin kiliseotorite- sinin bozulmaması gerekiyordu'* dıyerek düşünce özgürlügünü "egemen sınıflaıia egemen suuflara kar- şı çıkan özgüriükçü kirJİe arasındaki çatış- manın sonucu"olarak tanımladı "Ozgürfük istiyorsak savaşmak zorundayız" dıyen Selçuk, bu savaşımın ınsan yaşamının tadı ve mutlulugu olması gerektigıni vurguladı. Toplumun aydınlan- masında tepeden ge- len 1923 devnmının önemli payı oldugu- nu belırten Selçuk, devnmm ılkeleri- nin zamanla toplumun genış kitlele- ri tarafından benımsendıgine dıkkat çektı Çok partılı rejım dönemınde demokrasiye geçılseydı, bugün dü- şünce özgürlügü gıbı bır kavramdan söz edılmesıne gerek kalmayacagını belirten Selçuk. "Sözlerden korkan gerçekten de korkuyor demektir. Eğer. bir sözün gerçeklik payı yoksa o düşünceden korkmaya gerek yok. Bu ülkenin bütünlüğünü sağlavacak gü- cümüz \arsa. neden düşüncelerinidi- le getirdiler diye insanlan içeri adyo- ruz, neden Kürt millervekillerini içe- ri atan Başbakana karşı çıkmıyo- ruz"sorusunu yönelttı Demokrası- nın etnık gruplann savaşımı sonucu degil, sermaye emek çatışmasının bır sonucu oldugunu belırten Selçuk. "Demokrasiyi savaşarak alınteriyle elde edeceğiz. Ancak bireyin demok- rasiyi önce benüğinde benimsemesi gerekiyor. Bizeonu devlet ya da med- ya veremez" dedı. de yer alan fotoğraf sanatçısı Bastienne Schtnidt'ın de dıkkat çektıgı gıbı yaşamı- mızda aslında ikı türlü yüzleşiyoruz ölüm- le: Bın. her gün gazetelerden ızledıgımız. "kişisel olmayan"ölümler: ötekı. yakını- mızdakıölümler- Bıraılebıreyını yıtirmek gıbı. Schmıdt. aılefotograflanyla haber fo- toğraflannı kaynaştırdıgı yapıtında. bu ikı uç arasında. fotografı bır araç olarak kul- lanarak denge kurrnaya çalışıyor. Schmıdt'ın devışıyle. "Ölüm.hepimbdeşit kıbyar" V'etoplumdantoplumaölümson- rası ntüeller degışse de ölümün varattığı acının farkı yok. Isv ıçreli sanatçı Hans Da- nuser."Median"adlı sensıyle. sergmın bır bütün olarak ozetlenebılecek tavrını sergı- lıyor Sergide yer alan bütün fotograflann, ölüm olayına metafızık bır yaklaşımdan çok. olayın fızıksellığını ön plana çıkaran bakış açüinı görüyoruz Danuser'ın otopsı masası fötoğraflannda Sergi gırışındekı "Aman dikkat! Girmeden iy ice düşünün..." uyanlarının nedenı de aslında bu Ölumü. böy lesi gerçek. böylesı çıplak. böylesı apa- çık görmek. televızyon ya da sınemada günde belkı de yüzlercesını ızledıgımız, duyarsızlaştığımız kurgu ölümlerı ızleme- ye hıç mı hıç benzemıyor. (ABD'de yetmış- İı y ıllarda yapılan bır araştırmaya göre. bır çocuk 14 yaşına gelene kadar televızyon- da yılda ortalama 18 bin ölüme tanık olu- yormuş) Genç Ingıliz sanatçı Clare Strand,kırmızı boyalara buladıgı, Elm So- kagı'ndakı Freddie'nın elinden geçmişe benzeyen manken fotograflannın yeraldı- gı "Ölümcül Caribe" adlı sensınde. ölümü eglencehk halıne getıren ucuz Hollyvvood fılmlenne gönderme yapıyor sankı. Ro- land Barthes, "Camera Ludda" adlı yapı- tında. annesınınölmeden önce çekılmış bir fotografına bakarken duydugu şaşkınlık- tan söz eder: yasayan bir insandır henüz o fotografta annesi, ama ölecektir ya da öl- müştür bıle Bütün fotograflar, bir süreç sonunda. ölü ınsanlann fotograflan olma- yacak mıdır' lşte bu sergi. bir yandan fo- toğraf makinesınin ışlevinı sorgularken o sürecın son noktasından başlıyor. ızleyıci- yı olümun vesıkahk fotografına bakmaya zorluyor • "Resimlerim, tıpkı bır tiyatro oyunu sahnesi gibidir. Oyunu yazar, aktörleri seçer, dekoru kuranm. Sahneler ve kişilikler, bütünüyle düşsel bir kurgudur. Onlan günlük hayatta, caddelerde yürürken göremezsiniz, aramayın. Onlar benim düşlerimin gerçek olmayan ürünleridir. Gerçekte var olmasalar da. kendi hallerince bir yaşam sürerler. Var oluşlan, zamanımızın 'te^hnomania'sına bir karşı duruştur." özgürlüğüne duyarlı olmadığını vurgularken, tlhan Selçuk ise "Demokrasiyi savaşarak,alınteriyle elde edeceğiz. Ancak bireyin demokrasiyi önce benliğinde benimsemesi gerekiyor.Bize onu devlet ya da medya veremez"dedi. Teknolojik masaHar ve bir oyun Cristo Yotov \ın resim sei'gisi, Artium Sanat Galerisi 'nde l arahğa kadarsürecek... ECE TEMELKURAN ANKARA - "Resim vapar- ken, resme bakacak insanları düşünürüm. Çünkü izleyiciler, vaptıklanma bakarken. düşleri benimkileıie buluşacaktır. Vap- tıklanm üzerine düş kuran va da düşleri benimkilerle buluşan izley iciler, her zaman, benim ve- ri doldunılamaz dostlarımdır." Bulgaristanlı Ressam Cristo Yotov. eski zaman masallannın kadınları ıle hıç olmamış hay- vanlan buluşturduğu resımlen- ni, "yeni masallar" olarak ta- nımlıyor. Resım yapmak. onun için bir tiyatro oyunu yazmak gibi. Sahneyi kuruyor. oyuncu- lan çizıyor v e curcuna başl ıvor. Anlaşılmaz sözcüklerle agırlaş- tırmıyor sanatı; resim yapmaya eğlenceli bir oyun gibi bakıyor. Ama hiç hafife alınmayacak. özenle ve dikkatle oynanacak komik bır oyun. Sık sık kendi- sıyle ve resimleriyle alay edi- yor Resımlerindekı sessiz kala- balık v e onlarca mekân-ışık bir- leşımi. sanılanın tersınezorde- ğil, kolay kılıyor anlamayı. Çünkü aslında her şey, bır oyun, o kadar Ama yine de oyun bo- şuna degıl. Kendısıne "Yoto" diyen sanatçı. kalabalık oyunun nedenini şöyle açıklıyor "tmgeleri tuvale yerleştirir- ken, düşten bir dünya yaratıyo- nım, benden başka hiçbir yer- devar olmayan bir dünya. \ine de bunu, izleykinin düşgücünü kışkırtmak için yapıyorunı. Bu avnntı y oğunluğu, kalabalık y a- rarmak için yapümıyor. Ay nntı- lar. daha çok şey anlatmama yardımcı oluyor." Turuncu beyaz çızgılı atlar. yeşil-san gergedanımsı yaratık- lar. başı balık gensı kuş fıay van- lar. Yoto'nun resımlerindeki çılgın hayvanlar âlemı. tekno- lojıyle çılgına donen dünyada insanların hayvan yanlarını unutması. Tam bu sırada. tekno- lojinin yeni oyuncaklanyla ya- ratılan inanılmazyaratıklar. Yo- to'ya göre, dogadan bütünüyle uzak bır aldatmaca bunlar. 'Hiç birimiz bilgisa\ar değıliz'' Teknolojmın yarattığı hay- vanlan avlayan ınsan tablolan. tarihi olmayan bir zaman dilı- mınde geçen av sahnelerınde. insanın içindeki sürek avı can- landınlıyor. Kimlenn nelerav- ladıgıysa resme bakarken ağır agır belinyor. Konu av olsa da. aynntılar gitgıde çoğalsa da. Yoto'nun resımlerınde, sebebı kendinden bır sakınlık var. Yo- to, amacını şöyle açıklıyor: "Zaten her şey. yeterince kö- tü. İnsanlar benim resimlerimi ahp evlerine astıklarında kcndi- lerini iyi hissetmeliler. Çünkü in- sanın evi, yapıcı bir güç kazan- ması gereken bir mekândır ve burada giizel oyunlar oy namak ister. Ben, onlan resimlerimle yeni oyunlara çağırmak istiyo- rum. Resimlerimi alan insanlar hep ay nı şeyi söy lüvor. Her scfe- rinde yeni bir oyun keşfettikle- rini ve bunun izini sürdüklerini. Benim amacım da bunu yap- mak zaten." Yoto'nun resımlerinde. ba- kışlan duygu ve düşünce pake- ti olan kadınlar var Aynntı ka- labalığının üzerine akıl almaz bır özenle yerleştirilen kadın yuzlerı ve bedenlennın çoğun- İukla başrolde olmasının nede- ni açık' "Onlar sadece bir eins degil- ler. Bence kadınlar için doğur- ganlık küçük bir aynntı sadece. Hep daha fazlasını getiriyoriar yaşama. Onlar, yasamın yeni- den yaratılmasında hep haşrolü aln oriar. Onlann duy gulan, her şe>ı, her seferinde yeni baştan yaratıyor." Yoto'nun resimlerinde işledi- ğı önemlı konulardan bıri de ın- sanın içindeki ikizı. Insanın bır bılgısayar gıbı tek bir program taşımadığını söylüyor ve eklı- yor "İçimizde binleree prog- ram var. Hiçbirimiz birer bilgi- sayar değiliz. En azından şimdi- lik." Yoto. "Olacakmı?" adlı res- mınde. kurduğu karmaşık oyunlann doruğuna varıyor. Kanat takıp uçmaya çalışan bir soytan ile onu izleyen masal hayvanlarını ve nü'leri buluş- turduğu yapıtında, insanoğlunu y aşatan v e öldüren soruy u soru- yor Yoto: "Acaba olur mu'."* Sanatçının bu soruya yanıtı neredey.se yaşam felsefesı ol- muş. Her seferinde gülerek söy- lüyor: "Neden olmasın?" Kadınm saçlanna iliştirdigi bir gürgen için, gürgenin içın- den geçen yelkenli gemı için ve bütün bunlann ortasındaki ke- dı için Yoto böyle diyor: "En çok bilinmez hakkında konuşmayı severiz nedense. Hiç- bir şey bilmesekdesüreklidene- riz. Bütün bunlar için söylene- cek tek şey var: Neden olma- sm?" Resimlerın içindeki harfler ve sayılar da Yoto'nun gızJen. Numaralar ve harfler, bazı ki- taplannbaşındaolan ıthafcüm- lesinın resımdeki yorumu. Yo- to'nun yaglıboya resım sergi- sınde, ıİcı tane de suluboya re- sım var. Yoto. gülerek söylüyor: "Bunlan da suluboya yapa- bildiğimi göstermek için yap- tun." Ressam, bol aynntılı ve ti- tız çalışmalan kadar cıddı ola- mıyor hiçbir zaman. Bunu da açıklıyor: "Resimlerim. her zaman ben- den daha ivioldu." Ruzgâr gülleri. her bın duy- gu ve düşünce paketı olan nü'ler. olmayan hayvanlar, ma- sal ormanları, tahterevallıler, sirk eşyaları. prensesler. cadı- lar, yelkenliler, zümrut-u anka kuşlan . Sofya'dan getirilen bü- tün düşler ve izleyenlerin kura- cağı bütün düş olasılıklarını ta- şıyan Voto'nun sergisi. I aralı- ga kadar Ankara Artım Sanat Galerisi'nde açık kalacak Baba-kız kitaplannı imzalayacaklar Kültür Servisi- Kıtap fuannda ılginç bır kitap imzalama programı var. Bilgı Yayınevı standında. yann saat 14.00-19 00 arasında bir baba-kız kitaplannı imzalayacaklar. Baba. mesleğınde yanm " yüzvılı doldurup aşmış gazeteci-yazar Metin Toker, Bilgı Kitabevı'nce yayımlanmış yedı ciltlık eseri "Demokrasimızin tsmet Paşalı Yıllan" ve "'Şeyh Saıt tsyanf'nı ımzalarken. kızı Gülsün Bilgehan da bu yılın başında yayımlanan ve 5. baskısında olan ılk esen "Mevhıbe"'yi imzalayacak. Gülsün Bilgehan Sinema oyuncıısu Yılmaz Zafer öldü Kültür Senisi - Sinema ve tiyatro oyuncusu Yıl- mazZafer. tedav ı görmek- te olduğu Lstanbul Üniver- sıtesı Cerrahpaşa Tıp Fa- kültesı Yoğun Bakım Ser- v ısı'nde dün sabah yaşamı- nı yıtırdı Yılmaz Zafer. "ağır karaciğer yetmezliği ve ona bağlı olarak gelişen solunum yetersizliği nede- niyle" dün sabah saat 09.00'da öldü 8 Nisan 1994'te geçırdiği şiddetli kalp krizı nedeniyle haita- neye kaldınlan genç sanat- çı. elektroşok ıle yaşama döndürülmüştü. Yoeıın ba- kımdal3Mayısl994tari- hıne dek kalan 2!afer. daha sonra normal hasta odasma alınmış ve 13 hazıranda ta- burcu olmuştu. Kalça kemıginin kınlması üzerine 25 Agustos 1995'te yeniden hastaneye kaldırı- lan Zafer. son ola- rak agır derecede sanlığa yakalan- mıştı. 6Jcasımda geçirdiği kanama yüzünden anıden Cerrahpaşa Tıp Fakültesı Hastane- si Kalp ve Damar Cerrahısı Servı- sı'nde bakım altı- na alınan Zafer'e kan bulunabilmesı için radyo ve polis telsızinden anons yapıldı. Akcigerle- rinde zaatürree başlangıcı olduğu belırlenen ve kanaması su- ren Zafer'e müdahele edı- lemedı.Zafer'ın ölümü do- layısıyla Kültür Bakanı Fikri Sağlar. Zafer'in eşı Perihan Savaş'a bir başsag- lığı mesajı gonderdı. Sağ- lar, mcsajında, hastalıgı nedeniyle uzun bır süredir tedavi gören değerli sanat- çı Yılmaz Zafer'ın vefatı- nı büyük bır üzüntüyle öğ- rendıginı belirterek şunla- n söyledı "Sinemamıza yaptıgı başanlı çahşmalan ve kişiliğiyle önemli katkı- larda bulunan \ ılmaz Za- fer'in sağlığına kavuşarak tekrar aramıza döneceğine olan inancunı ve umudumu hiçbir zaman yitirmedim. Ama ne yazık ki sev gili dos- tumuz Zafer, aramızdan zamansız aynldı. Eğer ya- şasaydı. inanıyonım ki Türk sinemasındaki daha pek çok basanh çalışmada imzası olacaktı. Türk halkı hiçbir zaman Yılma/ Za- fer'i ve onun hastalıgı bo- yunca vefakâr bir eş olarak göstermiş olduğunuz özve- rili desteğinizi unutmaya- caktır". 1956 doğumlu Yılmaz Zafer. lıseyı bitırdikten sonra tstanbul Beledıyesi Şehir Tiyatrolan'na gir- mış. 1976 yılınadek bura- da çalışmıştı. Birsüre foto- modellik yapan sanatçı. I982'de Gülnz Surun-En- gın Cezzar Tıyatrosu'na gırmiştı. "Parkta Bir Son- bahar Günüydü" adlı TV dızısıy le adını duyuran Za- fer. daha sonra sinemaya geçmiş ve ilk filmıni Müj- de Ar ile (Dul Bir Kadın) çevirmıştı "Adı \asfıye", "Ateş Üstünde Yürümek", "Med Cezir Manzaralan". "Dilan", "Elmayı Kim Isır- dı?r . "Karanfiİü Nacive". "Ahh Belinda". "Bir Gün- lük Aşk" gibi fılmlenn ya- nı sıra TV dızilennde de rol alan Zafer. ıkınci evli- lığını sinema sanatçısı Pe- nhan Savaş ıle yapmıştı Sanatçı ıçın yann saat 09.30da Beyoğlu Kuçük Sahne'de bır tören düzenle- necek. Zafer. Fatih Ca- mıı'nde kılınacak öğle na- mazından sonra Zıncır- lıkuyu N4ezarlıgı'nda top- raga venlecek. Tiyatro Boğaziçi'nden dans-mim gösterisi Kültür Servisi-Boğaziçi Ünıversitesi bünyesinde yer alan. "Tiyatro Boğazi- çi Topluluğu". kasım ayında "Galip Sokaklara Talip" adlı dans-mim gös- terisıni sergılıyor Rejısı Ömer Faruk Kurhan ve Sevilav Saral'a. kurgusu yine Ömer Faruk Kurhan'a ait oyunda 21 dansçı oyun- cu ve 7 müzısyen görev alı- yor Sözün kullanılmadığı oyunda. sahne kenarında oturan ve şarkılarla, efekt- lerle oyunu sürukleyen 2 efektör gerekli yerlerde ko- nuşuyor. müzikler ise sah- ne gensındeki orkestra ta- rafından çalınıyor. Tiyatro Boğazıçı. son olarak 15-20 Temmuz 1995 tarihleri ara- sında düzenlenen Ulusla- rarası Amatör Tıyatrolar Bırliği'nın 22. Dünya Kongresi sırasında gerçek- leşen "Dokuz Bölge Ti- yatro Fesrivali"nde Türki- ye'yı temsıletmişti. "Galip Sokaklara Talip" adlı oyun, 11 kasım cumartesi günü saat 15.00'te Demir Demirgil Tiyatro Salonu ve 21 kasımda saat 21.00'de BÜMED(Boga- zıçi Üniversitesi Mezunlar Derneğı) Sosyal Tesisle- ri'nde sahnelcnecck.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle