Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 BCİM 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYGARLIKLARIN İZİNDE. OKTAY EKİNCİ
Bafa'da durup göle bir taş atın, sonra dalgalann yayıldığı yöne doğru bakın:
*•
Ozlem yüktii> güzel Herakleia!..
Antlk kentin
romantik kalıntıları
Gecen vüzyılın sonlannda Mılas'a
gelerek 1920'lere dek Herakleia'da sü-
reklı sraştırmalar yapan Alman arke-
olog Theodor Wiegand 'ın Berlin Mü-
zesi'ncekıtaphalınegenrilen 1992 ta-
rıhi kapsamlı raporunun adı "Die Be-
festignngen Von Herakleia am Lat-
mos.''
VViegand, antık kentin tanhçesinı an-
larırken, buranın Latmos'takı Herakle-
ia oldugunu özellıkle vurgulamış. Çün-
kü kentin \ e Bafa Gölü'nün hemen ku-
zey yamaçlannda yükselmeye başla-
yan Latmos Dağı, aynı bölgenın ünlü
Beşpamıak Dağlan'nda 1300'lü met-
relere dek vükselen etkileyicı gövde-
sıyle sankı Herakleia'nm tannsal gücü-
nü sımgelıyor. Nitekim birçok tarihsel
belgede de bu uygarlığm ılk adı genel
olarak Latmos diye de geçiyor.
Aslmda Herakleia bu etkileyıci gü-
cünü sadece sırtını dayadığı gizemlı
daglardan değıl, aynı anda bugünkü
Bafa Gölü'nün vaktiyle Ege'dekı en
korunaklı bır ıç deniz olmasından da
alıyor.
Yıne Theodor VVıegand'ın kıtabın-
dakı yaklaşık 2 bin 400 yıl öncesıni
canlandıran Herakleia resimlerinde li-
manın önünde görünen yelkenli gemi-
ler bu büyük tarihsel gerçegi betimler-
ken, hem bu kitapta. hem de birçok
kaynakta Latmos uygarhğının o çaglar-
dakı en ilen kıyı kentlerinden bırinı ya-
rattığı kanıtlanıyor.
Eskı Yunan \ e Roma döneminde an-
tik adı Maindros olan Menderes Neh-
ri'nin kanallanyla baglanarak Ege De-
nizi'nin en korunaklı koyu olma ayrı-
calığım taşıyan Bafa, bu özellıgiyle
Karya bölgesinın de en gözde hmanı ve
ticaret merkeziydi.
Koyun yine en korunaklı köşesı olan
kuzeydoğu kenannda kurulan Latmos
liman kentı I.Ö. 4. yüzyılda Pers satra-
bı Mausok» tarafından daha da gör-
kemlı bır yerleşme halıne getirılerek
Herakleia adıyla anılmaya başlandı.
Yine o yüzyıllarda denizle baglantı-
yı kuran kanalın genışletılmesiyle bü-
yük ticaret gemilenne de lıman hızme-
tı vermeye başlayan Herakleia. Helle-
nistık dönemde ve Roma çagında Ana-
dolu ve Ege uygarlıklannın en zengın
laTişverij ve kültür merkezlen arasrna
gırdı.
Zamanla bu kanallann kapanması
ve giderek denizie olan bağlantısınm
ortadan kalkması sonucunda ise He-
rakleia bu kez ulaşılması zor yerlerin
tercıh edildigı erken Hınstıyan döne-
mindekı ınzıvaya çekılme kültürüne
hızmet etmeye başladı.
Bafa Gölü üzerindeki sevimlı ve kü-
çük adaların üzennde I.S. 7. yüzyıldan
itıbaren Ekrem AkurgaTın deyışıyle
romantik kilıseler ve manastırlar inşa
edildı. VViegand'a göre ise Latmos Da-
ğı ıle Bafa'nın yarattığı bu güvenlıklı
ortamda barınan Herakleia sakınlen,
sadece dınsel bir yaşamın ruhani ses-
sızliğını değıl. aynı anda o çağlarda bır
süre Ege'yı de tehdit eden Arap zul-
münden ve yağmasmdan korunabilme-
yi de saglamış oluyorlardı...
Bugün Herakleıa'yı işte bu bılgilen
de edınerek gezdiğinizde. Latmos'tan
Bızans'a uzanan zengin ve >oğun bır
tarihsel serüvenın çarpıcı izlenne. yi-
ne aynı şiddette insanı çarpan Bafa Gö-
lü ve Beşparmaklar peyzajınm etkile-
yicı dogal ortamı ıçerisınde bıraz da
ezıklik duyarak tanık oluyorsunuz.
Çünkü daha köye vanr varmaz göz-
ler önüne serılen eskı uygarhk ile bu
zengınlıgın üzennde yoksulluga karşı
dırenen Kapıkın'nın bakımsızlıgı \e
yalnızlığı. sızı yine bu ülkenın çagdaş
gerçeklığine çekiyor ve tepedeki At-
hena TapınağTnın muhteşem duvarla-
n altında ezılıyorsunuz Hele yine Ka-
pıkın'ya hâlâ içme suyunun bıle geti-
nlmemış olduğunu ögrendıkten son-
ra..
Karayollannın kenarlanndakı san ta-
belalar. bu ülkenın gerçek uygarlık de-
ğerlerini banndıran tarihsel yerleşmele-
ri gösterirler. Daha doğrusu. böv lesi bir
yerleşmenin "yakınından geçildiğini"
anımsatırlar \e oraya giden yolu ışaret
• ederler.
Ne var ki genellikle karayollannda hep
biryerlere yetışmek ıçin koşturulduğun-
dan ve durmadan kamyonlann arkasına
takılındığı için o yolculuğa aynlan za-
man da yine yollarda harcandığından. bu
san tabelalann uyanlan pek dikkatealın-
maz ve çoğu kez farkına bile vanlmadan
hızla geçilip gidilir.
Hele aynı tabelalarda o tarihsel yerleş-
menin anayoldan kaç km içerde olduğu
da çogu kez yazılmadığından. insanın
içınde birgörme ıstegi olsa bile mesafe-
nin belirsizliği bunu da köreltir. güzelim
antik kentler yine yalnız ve hüzünlü ka-
lırlar.
Şu son yıllara kadar Milas yakınlann-
daki Bafa Gölü uygarlığının tarihsel
merkezi olan Herakleia da aynı yalnızlı-
ğınyıne aynı hüzünlü kentlerinden biny-
di. Üstelik sadece Herakleia degil. bu an-
eşparmak Dağlan'nın Bafa Gölü'nü sevgiyle sarmaladıklan
Latmos tepesinin eteklerinde, bir zamanlar Ege'nin belki de
en gızemli ve •romantik' kenti Herakleia vardı. Şimdi bu
ahmlı kent yine var ve yaşamını birleştirdiği Kapıkırı Köyü'yle
birlikte tarihin görkemini sizlere de anlatmak istiyor...
tik kenti ve limanı sevgiyle kucaklayan ta işletmesinin de Herakleia'da hizmete
Kapıkırı Köyü de Bafa Gölü'nün güney
kıyısındaki karayolundan hızla geçenle-
re uzaktan burukluk içınde bakar v e bel-
ki de birlikte sessızce iç geçınrlerdı.
Neyse ki köyün aydtn ve çalışkan
gençlerinden Orhan Serçin, yine kendı-
si gibi bu ülkeye ve Bafa uygarlığına se\-
dalı olan rehberortağı Cengiz Serbes'le
birlikte kollan sıvayarak, gölün kuze>
kıyısındada Herakleia'nın bulunduğunu
ve burayı görmeden Güney Ege'dekı ta-
rihsel derinliğin kavranamayacağını var
güçlenyle duyurmaya başladılar.
Milas-Söke karavolunda Çamiçı bel-
desinden Kapıkın Köyü'ne aynlan yol
sapağındaki Herakleia tabelasının yanı-
na önce sadece 10 km'de olduğunu yaz-
dılar Sonra yine bu anlamlı ortaklığın
ürünü de Agora adlı pansivon \e lokan-
hazırolduğunu aynı yerdekıbaşka bir ta-
belayla duyurdular.
Uzun yıllar Almanya'da kaldığı için
Almanca da bılen Cengiz Serbes, Berlin
Müzesi kütüphanesinden elde edilen ve
Herakleia'da buyüzyılın başlanndakı ar-
keolojik araştırmalara dayanan kitaplar-
dan da yararlanarak. antik kent hakkın-
da özet bilgiler içeren broşürler hazırla-
dı.
Bu bilgiler fotokopıyle çoğaltılarak tu-
nzm firmalarına dağıtıldı ve Bod-
rum'dan Didım'den. hatta Marmaris'ten
buraya günübırlık turlann düzenlenme-
si özendirildi
Derken Herakleıa'yagelentunstlerve
özellikle Bafa Gölü'nün eşsiz lezzetteki
yılanbalığını Milas'ın doyumsuzzeytin-
vagıvla yapılmış yeşil salata eşliğinde
Bafa Gölü krvısındaki Bizans Kalesi.
yeme kültürünü iyi bilen yerli turistler.
Çamiçi'ndeki tabeladan sağa saparak bu
tarihsel cennete kavuşmakla artık yetin-
mez oldular. Kimileri köy evlerindeki
pansiyonlarda kalarak, kimileri de çadır-
İı kamplar kurarak, 2 bin 500 yıldır in-
sanlan büyüleyen Bafa Gölü ve Herak-
leia kucaklaşmasının hem gecesini. hem
gündüzünü, hem de güneşin doguşu ve
batışındakı şıirsel ortamını yaşamaya
başladılar. Üstelik Kapıkın köylülerinin
de sevecen ve sıcak dostluklanyla tanı-
şarak, onlarla birlikte tarihin tanığı ola-
bılmenin gururunu taşıyarak...
Şimdilerde artık yaklaşık 15 yıldır he-
men her yaz Herakleıa'ya gelen Alman
arkeolog Bayan Pejlo ile ona eşlik eden
6-7 kişilik ınceleme ekibi, Kapıkırı'da
yalnız değıller.
Kültür Bakanlıgı'nın izniyle sürdür-
dükleri söylenen yüzeysel araştırmalan-
nı antik kalıntılann üzerlerindeki evlerin
içlerine de girerek dennleştıren Bayan
Pejlo ve ekibıne zaman zaman meraklı
turistler de eşlik ediyor Köylüler ise ken-
dilerine ve e\ lerine değer veren bu insan-
lara kapılannı sürekli açık tutuyorlar. tk-
ram ettiklerı çaylann ya da ayranlann
karşılığını faziasıylaaldıklannda isebu-
lunduklan yörenin tunzm değenni çok
daha iyi kavnyorlar.
Nitekim belki de bu nedenle Herakle-
ıa"da artık kımse kolay kolay kaçak ınşa-
at yapamıyor. Antik kentle üst üste olan
Kapıkın'daki yaklaşık 300 nüftısu bann-
dıran 100 kadar hane pek çoğalmıyor.
lnsanlar, tarihi yok ederek turizmin ge-
lişemeyecegini sanki yaşayarak görüyor-
lar.
StT alanını gezerken rastladığımız bir-
kaç inşaatın ise tarihsel kalıntıları tahrip
etnemeye özen gösterilen bir konumda
yapıldığını gözlüyoruz. Ama öyle bile
olsa yine de hemen altında henüz gün
ışığına çıkmamış eserlerin varlığı yüksek
olasılık olduğundan, bu kaçamaklann da
aslında durdurulması gerekiyor.
Sözün kısası. Herakleia ile Kapıkın
arasındaki bu anlamlı dayanışma, ilgili-
lerden ve duyarlı çevrelerden artık yar-
dımellerini uzatmalannı bekliyor. Önce-
likle teşekkür edilerek \e hemen ardın-
dan. bu köydeki vefalı insanlann imar
gereksınmelerindeonlanbelirsizliğın ve
çaresızlığın açmazından kurtaracak ko-
ruma ve yaşatma planlarını hemen
üreterek...
Tarihi nen ar...
2000 \il öncesinin şehir nıeclisi. şimdi köv ev-
lerinin arka bahçesinde ve üzerinde gezen
keçilerle birlikte...
Kapıkın Köyü'nün tek katlı ve bel-
lı ki çekinilerek inşaedilmış ilkokulu.
antik Herakleia'nın ünlü agorasının
hemen üzerinde.
tlkokul ögretmeni Doğan Çam, kö-
yü zıyaret ederken yanımızda götürdü-
ğümüz kitaplan öğrencilere dağıttığı-
nı yazıyor \e okulda bir de Cumhuri-
vet gazetesı adına kitaplık kurduklan-
nı bıldiriyor. Bu haber. Kapıkırı'ya
bizden önce gidip dostluklar kuran ar-
kadaşımızTurgutÖğreten'i yıneetki-
lemiş olacak ki Herakleıa'dan mektup
gelirgelmezikincikitapkolisi içinso-
luğu Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün
yönetıcilerinin yanında alıyor...
Aslında Kapıkın'nın bızzat kendisi
sanki kocaman bir kıtap gıbi. Yine il-
kokul binasının duvannda. hem antik
kenti hem de tarihçesını anlatan bilgı
panolan ve haritalar var.
Burada okuyan çocuklar hiç kuşku-
suz tarih dersini birbaşka kavnyorlar
\e belki de ülkede uygarlık bilincini
alarak öğrenime başlayan öğrenciler
olarakdiğeryaşıtlanna büyük fark atı-
\orlar.
Antik kalmtılann üzerinde yer alan
köy evlerinın arasından geçerek. once
Bouieteriom denılen eski şehir mecli-
sınin toplanma mekânına ulaşıyoruz.
Tarihsel kalıntılann içınde keçilerot-
luyorlar, tavuklar civcivleriyle koştu-
ruyorlar. Sonra Agora'dan geçip Athe-
na Tapınağf na yöneliyoruz. Tapına-
ğın önünde bizi bir bekçi karşılıyor. 76
yaşında olduğunu söyleyen Mehmet
Gümüştekin, coşkuyla elimizi sıktık-
tan sonra Herakleia hakkında bildiği-
her şeyi anlatmaya başlıyor.
Kendini antık kenti beklemeye ada-
yan Malaryalı Vlehmet Gümüştekin.
25 yaşındayken (yani 1945'lerde) dö-
nemin hükümetı tarafından gerçekten
buraya bekçi olarak tayin edilmiş. Ma-
aşını ise köv sandığından alıyormuş.
Ne var ki emekli olduktan sonra bu ge-
liri kesilmiş.
Geçen yıllarda bir ara Muğla'nın ba-
yan valisi Dr. Lale Avtaman'ın burayı
ziyaretinden sonra özel idareden para
vermışler. Ama arkası yine kesilmiş.
Athena Tapınağı'nın hemen yanında
tek katlı küçük bir taş evde bannan
MehmetGümüştekın'e şimdi nasıl ge-
çindığini soruyoruz. Gülünce anlıyo-
ruz kı verdiğı bılgilerin karşılığını öde-
memiz gerekiyor. Bunu yapmakla bir-
likte kendisine yine maaş bağlanması
ıçin durumunu yazmaya da söz veriyo-
ruz.
Athena Tapınağf ndan Herakleia'ya
ve Bafa Gölü'ne doğru bakarken, gö-
lün hemen kıyısındaki hâkımbirtepe-
de Bizans Kalesi sizi k&ndisine çağın-
yor. Karşıda. daha uzaklarda Latmos
Dagı'nın sarp yamaçlannda, kayalara
oyulmuş Filos Manastın da aynı dave-
tı çıkanyor. Hele göldeki adaları süs-
leyen kalıntılar ve kıyıdan tepelere
dogru tırmanan dogal ve tarihsel doku.
ertesi gün ne kadar önemli işıniz olur-
sa olsun size "gtoneyin" diyor ve ek-
liyor: "Bizi artık yalnız bırakmayın.
Uygarhk mirasınm korumadan. gele-
ceğinizi nasıl güvenceye alabilirsiniz
ki?.."
Yolunuz Milas'a ya da Bodrum'a
düşse de düşmese de asıl adı Bafa olan
Çamiçı kasabasından Kapıkın'ya doğ-
ru sapın ve 10 km sonra hem bu köyü,
hem de Herakleia'yı sevgiyle kucak-
layın. Cengiz Serbes. Orhan Serçin.
Doğan Çam, Mehmet Gümüştekin. il-
kokulun afacan ve bilge çocuklan. bel-
ki Bayan Pejlo. köylüler ve diğerleri,
eski Yunan, Roma, Pers ve Bizanslı
kahramanlann bıraktıklan kültür mı-
rasıyla birlikte işte oradalar. Kımbilir
belki Enver Tunada oradaki "partide-
legesinin" kıyı lokantasında siyasetya-
pıyorclur. Yada Milas'ın duyarlı gaze-
tecisı ve fotoğraf sanatçısı Ofca> Ak-
deniz, yine bir Herakleia haberi yap-
mak için uygarlıklann ızinde koşuyor-
dur...
Üç tenor, dünya turuna çılayorKültür Servisi- Dünyaca ünlü tenorlar,
Luciano Pavarotti, Placido Domingo ve
Jose Carreras. birlikte dünya turuna çı-
kıyorlar. Üçlü. konserlerine 1996 yılı or-
talarında başlayacak. tlk konserlerini
önümüzdeki haziran ayında ilk durakla-
n olan Tokyo'da verecek olan Pavarotti-
Domingo-Carreras, temmuz ayında
Londra ve Nevv York, ağustosta Münih
ve Mart 1997"de Melbourne'de hayran-
lannın karşısında olacaklar. "Dünyanın
5 ayn kentinde vereceğimiz konscrler sa-
yesinde yeniden bir araya gelmekten çok
mutluyuz1
" diyen üçlünün, 2-2,5 saat sü-
recek bir konser dizisi vermesi bekleni-
yor.
Konser programını Wembley Stadyu-
mu'nda düzenledikleri basın toplantısıy-
la tanıtan sanatçılar, rekabetten öte daya-
nışma ve dostluk ilişkisi yaşadıklannı
vurgulayarak, aynı sahneyi paylaşmarun
birbirlerine ve sanatlarına duyduklan
saygıyı pekiştırdiğini belirttiler. Sanatçı-
lann Japonya, Avustralya, Almanya ve
Amerika'da verecekleri konserlerin or-
ganizasyonu üstlenen firmalar arasında
Atlantıc Records da bulunuyor. Firmanın
sahibı .\hmet Ertegün'ün de bulunduğu
toplantıda "künserbiletlerininpahalılığı"
ve •'Turnenin ticari bir amaçla düzenle-
nip dü/enlenmediği" gibı sorularla kar-
şılaşan sanatçılar, -KJmsevi konserlerine
gelmeleri için zoriamadıklannı ve ticari
kaygdar içerisinde olmadıklanm" belirt-
tiler. Pavarotti. "Bu işten çok para kaza-
nacak mısınız" sorusunu. "Sanatım, ba-
na masunı olnıak gibi çok önemli bir şans
tanıyor. Para\ la ilişkim neredeyse yok gi-
bi. Se>in ne kadar ettiğini gerçekten bil-
miyorum çünkü parasal konularda hiç
bilgim vok. Sanınm, varatıcılığımı \e
genç kalmamı bu alandaki cahilliğime
borçlu>Tim"diye yanıtladı. Ahmet Erte-
gün. basın toplantısı öncesinde Pavarot-
ti. Carreras, Domingo üçlüsünün. günü-
müzde Led Zeppelin ya da Rollıng Sto-
nes'a göre çok daha büv ük birbaşan >a-
kaladığını söyledi. Ertegün, "Onlar, gü-
nümüzün pop vıldızlannın yanında çok
daha e\ rensel bir konum ve öneme sahip-
ler" dedi
Tenorlara, Avrupa ve Asya konserle-
rinde Londra Filarmoni Orkestrası.
Luciano
Pavarotti.
Placido
Domingo ve
Jose Carreras
üçlüsü 1996
\ihnda dünya
turuna çıkıyor.
Tokyo, Lon-
dra, Ne» Vbrk,
Münih >e Mel-
bourne'da kon-
serler verecek
olan üç tenora,
Avrupa ve
Asya konser-
lerinde Londra
Filarmoni
Orkestrası,
ABD'de ise
Merropolitan
Orkestrası
eşlik edecek.
ABD'de ise Metropolitan Orkestrası eş-
likedecek. Londra'da verecekleri konse-
rin bilet fiyatlan 55-550 dolar arasında
değişıyor. Pavarotti. Domingo ve Carre-
ras, en son olarak 1994 yılında Los An-
geles Dünya Kupasf nda aynı sahneyi
pa>Iaşmışlardı.
"The Three Tenors"un en gözde ismi
Luciano Pavarotti. önümüzdeki günler-
de Nevv York Metropoiitan'da Donizet-
ti'nın "The Daughter of The Regiment"
operasının başrolünde hayranlannın kar-
şısına çıkacak. Uzunca bır süredir, bır
sağlık kliniğinde kontrol altında bulu-
nan Pavarotti, fazla kilolarını da verme-
ye uğraşıyor. Basında son günlerde aile-
si ile ilgili çıkan haberlerden son derece
rahatsız olan ünlü tenor, adının 24 yaşın-
daki sekreteri ıle bir aşk dedikosuna ka-
nşması yüzünden, ttalyan basınına "Ya-
şamının son 34 yılı boyunca âşık oldu-
ğum tek kadın. kanmdır" şeklinde bir
açıklamada bulundu. Özel yaşamının so-
ap-opera dizilerine dönüştürüldüğünden
yakınan Pavarotti, kansı Adua ve çocuk-
lanyla birlikte düzenledikleri basın top-
lantısında, evliliğinin sona ereceği yo-
lundakı söylentileri yalanladı. Sanatçı.
boşanmanın ailevi sorunlara çözüm ge-
tirmeyeceğinı de vurguladı.
Pavarotti, ilerleyen yaşına rağmen
(60), Donizetti'nin operasında başrolü
üstlenmesini ise "60 yaşımda olsam da
risk almaktan asla vazgeçmem" diye
açıklıyor. Rıskı seven sanatçı, 1996 yı-
lında Covent Garden'da Verdi'nin, bir
opera sanatçısı için son derece güç oldu-
gu kadar, çok fazla talep gören bir rol
olan "Otheflo" sunu seslendirecek. Ün-
lü tenor. son olarak Bosna'daki çocuklar
yaranna düzenlenen ve aralannda dün-
yaca ünlü pek çok rock yıldızının da ol-
duğu bir konsere katılmıştı.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Eleştirinin Bilimselliği
ve OznelliğL.
Antik çağ Yunan felsefesınden bu yana kavramlara
kesinlik kazandırılması, başka deyişle bir kavramın ne-
rede ve hangı amaçla kullanılırsa kullanılsın, olabildi-
ğince aynı içeriği yansıtmasının sağlanması, düşünme
eyleminin sağlıklı gerçekleşebilmesı açısından en bü-
yük güvence sayılagelmıştir Gerçi bu hedefe hep is-
tenildiğince çabuk varıldıgını söyleyebilmek, olası de-
ğildir; bugün geçmişe bakıldığında, düşüncenin tari-
hinin önemli bir bölümünün de kavramlar ve kavram-
lann içerikleri uğruna yürutülen savaşımdan oluştuğu
söylenebilmektedir.
Bu savaşımın en önemli nedenlerinden bin de hiç
kuşkusuz, kavramlann içerıklerınin zamanın akış sü-
recinde -insanhğın bilgi ufkunun. buna bağlı olarak da
bakış açılarının hep genişlemesi nedeniyle- sürekli de-
ğişime uğramasıdır. Sanat alanından örnek vermek
gerekirse, bir Plotinos'un sanat üzerine düşünceleriy-
le. Croce'nin, Hegel'in ve Lukâcs'ın sanat görüşleri-
ni aynı estetık kavramının çatısı attına sokabilmek, el-
bet söz konusu degildir. Gelgelelim kavramlann. insan
düşüncesinin gelişimine koşut olarak zaman içerisin-
de uğradıklan değişimler, onlara kesinlik kazandırma
çabalarını dışlayan ya da gereksiz kılan birer neden sa-
yılmamalıdır; kesinliğin sonradan yerinı bir başka ke-
sinliğe bırakması, tıpkı dıldeki genel değişimler gibi,
kavramlann dılinı de çelişkili kılmaz.
Eleştiri bağlamında bilimsellik ve öznellik de, çok
dikkatle, içeriklerınin ne olduğu üzennde hep düşünü-
lerek kullanılması gereken kavramlardır. Bu dıkkat gös-
terilmediği takdirde sonuç, bu kez bir başka kavramın,
eleştiri kavramının taşıması gereken saydamlığı yitir-
mesine yol açar. Konuyu aydınlatmak ıçin ortaya bazı
sorular atmayı yararlı görüyoruz: Acaba bilimsel eleş-
tiri, öznel eleştirinin karşıtı mıdır? Bilimsel eleştiriden
yana olanlann bu tutumlannın, öznel eleştinyi olumsuz-
lamalanndan ıleri gekjığı söylenebilir mi? Bilimsellik,
yalnızca klasık anlamda bılim adamlarının işi midir,
yoksa genel bir yöntem mıdır? Bilimsellik, öznelliğin her
türlüsünü dışlar mı? Bu son sorunun yanıtı hayır ise, o
zaman hangi öznelliğin bılimsel'ın karşıtı olduğu üze-
rinde daha dikkatle duşünülmesı gerekmez mi?
işeöncebilimsellikten başlayalım. Bir eleştirinin "bi-
limsel' olması için ne uğraşlan gereğı bilim adamı olan-
larca kaleme alınması. ne de alışılagelmış bilimsel ça-
lışmalarda olduğu gıbı, ara başlıklar ıçermesi ve/'veya
bol bol dipnotlanyla donatılması gerekır. "Bilimsellik",
salt belli bir biçımsellikle sınırlı olmanın çok ötesinde,
genel biryöntemdir. Bu yöntemi bılimsel-olmayan'dan
ayıran yanı ise, ele alınıp ışlenen konunun bilgi teme-
line dayandınlmasıdır. Örneğın gerek Zola, gerekse
Flaubert, edebiyatta natüralizmin oncülüğünü yapar-
lartcen. bundan böyle romancının konusuyla ilgili bilgi
toplama aşamasında laboratuvannda deneyler yapan
bir bilim adamının titizliğiyle çahşmasını ve kurguiaya-
cağı romanlan böyle birtemeîe oturtmasını ongönmüş-
lerdir. Flaubert'ın "Madam Bovary"s\, kurgusuyla el-
bet özneldın ama yazarın Madam Bovary'yi ve yazgı-
sını oluşturan toplumsal koşulları ıncelerken izlediği
yöntem, bilimseldir. Bu bilimsellik, romanın kahrama-
nının intihar etmek için kullanacağı arsenık zehrinın ne
kadar zamanda etkı gösterdıği, ne gibi belirtiler sergi-
lediği gibi aynntıların da tıtizlikle -romanın hazırlık ev-
resinde- incelenmesıni içeren bir tutumdur. Romanda
neden Mösyö Bovary'ye değil de, Madam Bovary'ye
ağırlık verildiğı, yazann bıleceği iştir, onun öznel tutu-
munun kapsamına gırer ve sorgulama konusu değil-
dir. Buna karşılık aynı romanda Madam Bovary'nin, ar-
senik içtıkten birkaç saniye sonra yıkjınm çarpmışça-
sına yere düşüp öldüğü yazılsaydı, anılan zehnn bili-
nen etkileme süresine aykırı kaçan bu söylem, bilim-
sellikten yoksunluğu nedeniyle eleştiri konusu olurdu.
Demek ki sanatçının öznellıği, ona ulaşılmış bilımsel
gerçekleri görmezlikten gelme özgüriüğünü kazandı-
ran birtutumu dıle getirmez. Varotan ile, olması gere-
ken arasında köprü kurmak, sanatçının özgüriuğüdür;
ama bu özgürlük, varolan'a ılişkin eksik bilgilenme ya
da varolanı çarpıtma özgüriüğünü de içermez.
Durum, bilimsel ve öznel eleştiri bağlamında da böy-
ledir.
Eleştiride bilimsellik istemi, eleştınnın konusuna ye-
tennce bilgiyle yaklaşmak ısteminden başka bır şey
degildir. Ve örneğin söz konusu olan, belli bir romanın
eleştirisiyse, yazara, romandaki zamana. toplumsal
koşullara, sınıflara ve kesımlere ılişkin yeterince bilgi
edinmeden o romanı eleştirme hakkına ne bilim ada-
mı, ne de "resmi" uğraşı bilim olmayan eleştirmen sa-
hiptiri Bu durumda eğer bıh çıkar da, "Ben bilim ada-
mı değilim, nasıl göruyorsam, oyle eleştirirım!"der ve
meslekten bilim adamı olmamayı, yeterince bilgılen-
memenin özrü kılarsa, bu tutum öznellik olarak değil,
ancak ucuzculuk olarak nitelendirilebilir.
Bu gerçekler karşısında eleştiri bilimsel mi, yoksa öz-
nel mi olmalı diye sormak, eleştiri b'lgıye dayansın mı,
dayanmasın mı diye sormak kadar sakıncalı olabilir.
Eğer ülkemizde düşüncenin her alanı bakımından
yaptığımız gibi, eleştiride de bilimselliğin egemen ol-
masını istiyorsak, kavgamız bilgısizlikledir. Ayrıca böy-
le bir isteği dile getirmek, elbette ülkemizde bugüne
kadar, bu çizgıde eleştirinin hiç yapılmadığı anlamına
da gelmez. Bizim savımız, özellikle nicelik açısından
henüz bu çızginin çok uzağında olmamızdır. Bugün ÛÜ-
şünce ortamımızda eleştiri, yalnızca edebiyatta değil,
fakat tiyatro, sinema, resim. heykel, müzik vb. gibi
alanlarda da henüz yeterince ciddıye alınmıyorsa. baş-
ka deyişle, henüz yeterince yönlendirici olamıyorsa
bunun nedeni. eleştirinin. ancak yeterli bilgi temelinin
kazandırabileceği bır ınandıncılıktan henüz yoksun ol-
masıdır...
İstanbul ve Göksu Evleri'
Kültür Servisi-Ressam Nıhal Atamer'ın 'İstanbul ve
Göksu Evlerf ısımlı sergisi 19 ekımde Beyoğlu. Galen
Matyatirda açılıyor. Izmir dogumlu sanatçı Resim-Elışi
ögrenimi sonrası Çallı. Fuat Mensı Dıleksız. Pertev
Boyar. Sırrı Erdem ile çalışmalar yaptı \e De\let Güzel
Sanatlar Akademısı'nde konuk öğrenci olarak Şahin
Urallı \e Cemal Tollu ıle yaptığı çalışmalar sonucunda
empresyonist akımı benımbedı. Son y ılarda Tarihi Türk
evlennın belgesel örneklerını içeren konuiara agırlık
veren sanatçı. Tarihı Türk Evleri Koruma Derneğı.
ressamlar-sanatçılar. sanatseverlerdeneklennde de
çalışmalannı sürdürüyor.
Sting'in muhasebecisi tutuklandı
LONDRA (AFP) - Ingiliz Rock şarkıeı^ı Stıng'ın eskı
muhasebecisi 6 mılyon pound çalmak suçuyla
tutuklanarak 6 yıl hapse mahkum oldu. 1988-92 yılları
arasında Sting'in mali şlenni vürüten Keith moore. bu
dönemde. Stıng'ın parasını yüksek rıskı olan ışlere
yatırmış. bu arada kendı borçlannı ödemek için de
kullanmıştı.
Galatasaray Lısesi'nden aldığım öğrenci kimlik
kartımı kaybettim, hükümsüzdür.
EMRE TAVŞANC1L
Nüfus cüzdanımı
kaybettim, hükümsüzdür.
ZEHR.A DOĞAN
Nüfus kâğıdımı
kaşbettım, hükümsüzdür.
ESR4KÖSEOĞLL