04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
u SAYFA CUMHURİYET 18 EKİM 1995 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER •• şunce Ozgurluğu ve Eğıtım HÜSEYİN BATUHAN B undan önceki yazımda (18Temmuz 1995 > egiti- min biri estetik, biri te- orik, biri de pratik olmak üzere üç ana görevi oldu- ğunu. bunlardan ikincisi- nin daha çok yeni yetişenlere rasyonel düşünme alışkanlıkları kazandırmaya yönelikolduğunu belırtmiş, y azımın so- nunda da Atatürk'ün laikliği. düşünme özgürlüğünü gü\ en altına almak için ge- rekli gördügünü vurgulamıştım. Burada "düşünme özgüriüğü" deyişi- nı. kısaca "kişinin nelere inanmasL, nele- re inanmaktan geri durması gerektiğine kendi başına kararverebilmesi" anlamın- da kullandığını hemen belirtmek isterim. Bilindiği gibi. inanç. fikir ve bilgilerimi- zin ezici çogunluğunu -başta ana baba- lanmız olmak üzere- başkalanndan dev- şiririz. Bunu yaparken de onlann doğru olup olmadıklannı araştırmayız. Çoğu- muzda bir "inanma sonımluluğu" duy- gusu olmadığı için, özellikle toplumda yaygın ve savgın olan fıkirleri yanlış. hat- ta •*saçma"daolsalar-benimseyiveririz. Böyle hiç denetlemeden kafamıza soktu- gumuz inanç ve fıkirler. tıpkı virüsler gi- bi. düşünme mekanizmamızı ele geçirip bizde bir tür "inanma bağunlıuğı'" oluş- tururlar. Böylece başkalannın üretmiş ol- duğu fıkirleri. sorgusuz-sualsiz kabul et- mekle kafamızı -farkına varmadan- on- lann buyruğu altına sokmuş oluruz. Her bağımlılık bir tutsaklıktır. ancak hiçbir bagımlılık -uzun vadeli sonuçlan bakımından- düşünme bağımlılıgı kadar zararlı. hatta tehlikelı olamaz. zıra içgü- düsel olmayan bütün davranışlanmızı ge- nellıkle inançlarımızla fikirlenmiz belir- ler. dolav ısıyla dav ranışlanmızın "yarar- ü" sonuçlar vermesı. büyük ölçüde on- ların "güvenilebilir" olmasına bağlıdır. YediSi mantann zehirli olup olmadığını araştırmayan veya bırcaddede sağına so- luna bakmadan karşı tarafa geçmeye kal- kan bir kişi. "ölûm" riskini göze alıyor demektir. Yanlış inançlar veya temelsiz fikirler bazen yalnız kişiyi değil. toplu- mu. hatta bütün dünyayı felakete sürük- leyebilir. lnsanı en kolaylıklatutsakalan inanç- ların başında dini inançlar. daha sonra ahlaki kurallar, ondan sonra da siyasal öğretiler gelir, zira bunlann hepsi korku. umut, özlem gibı güçlü duygulanmızı et- kileyerek davranışlanmızı belırlemeye çalışırlar. Hele bunlar bir toplumda gele- neksel birerkurumhalinegeldilermi.bir tür kutsalhk v ey a dokunulmazlık kaza- nırlar: ondan sonra da kimse onlann "inanılmaya değer" olup olmadıklannı araştırmaya cesaret edemez. Bu. özellik- le monoteist dinlerin dogmalan için ge- çerlidir. Zira bu dogrnalar, Tann tarafın- dan - peygamberler aracılığıyla insanla- ra "açıklanmış" tartışılmaz doğruluklar diye sunulduğu için. onlann doğruluğu- nu tartışmak. "suç" sayılır. Suçlu sayıl- ma. dolayısıvla kovuşturulma korkusu- nun "inanç bağımlılığı~nı daha da güç- lendireceği apaçık. Bu nedenle insanlan her tür inanç bağımhlığından kurtarmak. başka bir deyişle. onlara düşünmeözgiir- liiğii kazandırmak. demokratik bir eğiti- min baş amacı olmak gerekır. Buna eğitimin "a>dınlatma*'görevi de diyebilirsiniz. Burada aydınlanma söz- cüğü. "aklını kullanmavı öğretme"anla- mına gelıyor. O halde önce "Aklını kul- lanmasını bilmek nedir" sorusuna cevap vermem gerekiyor. "Atal" kısaca "gfive- nilir bilgj edinme yeteneği" diye tanımla- nabilir. Bu anlamda "akıl",sağ-du>u"nun çok daha gelışmiş biçimine verilen bir ad olsa gerek. Bilindiği gibı. sağ-duyu, beş duyumuz yardımıyla yapmış olduğumuz deneme ve yanılmalara dayanarak nele- re inanabileceğimiz,dolayısıy la nasü dav- ranmamızgerekîigi konusunda edindiği- miz bazı düşünme alışkanlıklanna verdi- ğimiz bir ad. Bu alışkanlıklar bize her zaman doğnıvu bulma imkânı vermezse de yanılmalanmızı en aza indirmemize yardım eder. Örneğın köylü -eski dene- melerine dayanarak- toprağı ne zaman sürmesi. tohumu ne zaman ekmesi ge- rektiğini iyi kötü bilir. ancak ani bir su baskınını önceden tahmın edemeyebilir. zira bu çok daha geniş bir bılgi binkimi- ne sahip olmasını, bu bilgilerden mantı- ğını kullanarak ve bir sürü karmaşık he- saplar yaparak sonuçlar çıkarabılmesini gerektiren bir iştir Bu örnekten de anla- şılacağı gıbi. akıl. sağ-duyunun kapasi- tesıni çok aşan biryetenek. Aklın bir başka özelliği de sagduyuya her zaman güvenilemeyecegini bulup or- taya çıkarmasıdır. Örnegin. insanoglu. bin yıllar boyunca gözlemlerine güvene- rek bütün gök cisimlerinın yerin çevre- sındedöndüklerini sanmış, ancak Coper- nicus'un uzunakıl-yürütmelerı sonucun- da burada bir perspektıfy anılmasınadüş- tügünü anlamıştır. Nitekım. akılda ışe yalnız mantık (yani geçerli çıkanmlar yapabilme yeteneği) değil, hayal-gücü de kanşıyor. Ne var ki, nasıl bazen sagdu- yuya güvenmemek gerekiyorsa, hayal- gücünün aşın atılımlannı duyu verileriy- le (gözlem vedeneyimlerleldenetlemek, bu şekilde onun gerçekfc olan bağlannı koparmasını önlemek gerekiyor. Buraya kadar söylediklerim daha çok aklıngüvenilirbilgi üretmeişindekikul- lanımıyla ilgili. Daha çok bilim adamla- nnı ilgilendiren bu aktif kullanımdan başka, aklın bir de fikir-tüketkisi duru- mundaolanlan ilgilendiren pasifbırkul- lanımı var. Burada temel kural. heryenı fikir veya iddia karşısında ilkin şüpheci bir tav ır alıp o fikir veya iddianın inanıl- maya değer olup olmadığını araştırmak! Bunun nedeni açık: İnsanoglu, oldum olası sayısız boş inanç ve temelsiz fikir üretmiş. Bunlar arasından bazıları -özel- likle dini ve ahlaki inançlar- cahil halk yı- gınları tarafından benimsenmiş. (*) Bir fikri ne kadar çok insan benimserse, ba- zı kişilerde o fikrin dogru olması gerek- tiği ızlenimi uyanır, oysa genellikle bu- nun tam tersi geçerlidir. Bu nedenle akıl- lıbır insanın özellikle bu tür fikirler kar- şısında kuşkuya kapılması ve kendine şu soruyu sorması gerekir: "Bu fikir her türlü şüpheyi ortadan kaldıracak kadar i\i belgelenmiş mi?~Bu anlamda aklını kullanmasını bilmek, insanın hıçbıriddi- ayı denetlemeden -doğru olup olmadığı- nı araştırmadan- kabul etmemeyi alış- kanlık haline getirmiş olmak demek. Herkes her iddiayı kendisi denetleyemez elbet, ancak o zaman da en güvenilir uz- manların görüşüne başvurmak gerekır. Burada en önemli nokta. bır fikri bize hoşgöriindiiğü veya işimizegeldiği veya başkaları doğru bulduğu için değil, doğ- ruolduğu için kabul etmeye özen göster- mektır. Bunu yapamayan bır kişi. inanıl- maması gereken fikırlerin tutsağı olma- ya mahkûmdur. Bu noktada "ifadeözgürlüğü'* ile "dü- şünme özgür1üğü"nün farklı ka\ramlar olduğunu anımsatmak isterim. "Demok- rasi" denince. genellikle ifade özgürlü- ğü. yani ister doğru, ister yanlış. hatta "saçma" olsun: kişinin her ınancını ve fikrini. serbestçe. hiçbir kovuşturulma korkusu olmadan dıle getirebılmesı an- laşılır. Demokrasi için bu tür özgürlük -hem de en geniş anlamda- gereklidir. ama ye- terli değildir. Gereklidir. çünkü fikirlerin korkusuzca tartısılanıadığı bir toplumda "•doğru"yu bulmak mümkün olmadığı gibi. bazı kişilerin bır tür "inanç teke- li"kurmalannı önlemek de mümkün de- ğildir Nitekım. teokrasilerve totaliterre- jimler böyle kurulmuştur. Ancak demokrasinın sağlıklı biçimde ışlevebilmesi için bu koşul (şart) \eterli degil; aynca toplumun hiç degilse "oku- muştar" kesiminin. ama özellikle politi- kacılann -yukanda açıklamaya çalıştı- ğım anlamda- "düşünme özgürlüğü~nü ön plana almalan şart bence. Aksi takdir- de demokrasinin ayakta kalması bile teh- likeye düşebilir, zıra ifade özgürlüğün- den yararlanan demagoglar. sonunda de- mokrasiye de son verebilirler. Nitekim faşist Italya'da. Nazi Almanyası'nda. hat- ta komünist Rusya'da olan da bu. Son za- manlarda Türkıyede teokrasi özlemleri- nın hortlaması da aynı özgürlüğün bir so- nucu değil mi ? A. Menderes,ünlü "Sizis- terseniz hilafeti de geri getirebilirsi- niz!"mesajını verdiği günden buyana te- okrasi taraftarları, bu özlemlerinı perva- sızca dile getirebiliyor, hatta toplumun görgü yasalannı -"vicdan özgürlüğü" yaftasının arkasına gizlemek- çiğnemek- te bile sakınca görmüyorlar. Atatürk'ün "fikri hür.vkdanı hür, irfanı hür^kuşak- lar yetiştirme idealı. büsbütün terk edıl- miş durumda. Gene onun ünlü özdevişi " Hayatta tek gerçekwl gösterici bilimdir. fendir" sözünün yerine "Tek mürşit Al- lah'tır"rüriinden sloganlaralmış durum- da. Bütün bu belirtiler. Türkıve'nin çok tehiikeli bir "Cezayirleşme'" sürecıne gir- diğinin ön habercileri. ama dinci politi- kacılanmız hâlâ durumun "vahameti"ni kavrayamamış görünüyorlar. Kanımca tek kurtuluş yolu. gene Ata- türk'ün eğitim idealine dönmek, zira ak- lını kullanmasını bilmeven insanlar. boş- inançlann. ön-vargılann, temelsiz ideolo- jilerin rutsaklığından kurtulamazlar. Ch- sa okumuşlarının bile bu tür bir tutsak- lıktan kendilerini kurtaramadıkları bir toplumda, demokrasinin uzun ömüriü ol- ması düşünülemez. Asıl önemli olan -ba- zılannın sandığı gibi- "ifade özgürlüğü" değil. "düşünme özgürlüğü". zira birin- cisinin \asama şansı da ikincisinin var ol- masına bağlı. Sözün kısası. demokrasi ancak "bil- gi"ye değer veren ve doğruluk-sevgisiy- le tutuşan ınsanlann çabasıv la av akta ka- labilir. (*l "Bilım ve Şarlatanlık" adlı kita- bımda bu tür inanç ve fikirlerden en "re- vaçta" olanlannı inceliyor ve onlara ne- den ötürü inanılmaması gerektiğini gös- termeyeçalışıvorum. (Yapı-ICredi Yayın- ları. 3. basım. 1995. 540 savfa. I ARADABIR PROF. BEDÎ N. FEYZİOĞLU Güvenoylaması ve seçimler 51. Cumhuriyet Hükümeti önceki gün (pazargü- nü) Büyük Millet Meclisi'nden güvenoyu alama- mıştır. Cumhurbaşkanı, hükümeti kurma görevini başka bir milletvekiline verir ve bu yeni başbakan adayının kuracağı hükümet de (45 günden geride kalan süre dolmadan) güvenoyu alamazsa, anaya- sanın 116. maddesine göre seçimlerin yenilenme- sine karar verebilecektir. Tansu Çiller hükümeti programının Meclis'te gö- rüşülmesi sırasında azınlık hükümetini kuran DYP ile muhalefet partileri derhal seçime gidilmesi hu- susunda adeta restleştiklerine göre seçim yapıla- bilmesı için Cumhurbaşkanı'nın kararını bekleme- den anayasanın 77. maddesine dayanılarak erken seçim karan alınabilecek midir? Bir başka anlatım- la, güvensizlik oyu ile karşılaşan bir hükümet der- hal çekilmek ve iktidarı Cumhurbaşkanı'nın belir- leyeceği yeni bir başbakan adayına bırakmak zo- runda mıdır? Muhalefet partisi başkanına göre Tansu Çiller'in hükümet kurma görevini Cumhurbaşkanı'na iade- sine dahi gerek yoktur. Zira Tansu Çiller bir azınlık hükümeti kurmuş. fakat güvenoyu alamamış ve (iktidardan) düşürülmüştür. Bizdeki. demokratik ve parlamenterteamüle gö- re Çiller'in derhal çekilmesi ve Cumhurbaşkanı'nın yeni bir milletvekilini hükümeti kurmakla görevlen- dirmesi beklenmektedir. Ne var ki Ingiltere'de ve parlamenter sistemi tam anlamıyla uygulayan öbür birçok ülkede, parlamentoda güvensizlik oyu ile karşılaşması halinde hükümetin iki yoldan birini seçme hakkı vardır: Ya istifa eder ve çekilir, ya da Meclis'e karşın halkın kendisini tuttuğuna inanı- yorsa, parlamentoyu feshederek seçimlerin yeni- lenmesini isteyebilir. Bizim anayasamız böyle bir (tam parlamenter) sistemi kabul etmiş değildir. Ne var ki anayasanın 116. maddesi hükümetin güvenoyu alamamasın- dan ya da güvensizlik oyu ile düşürülmesinden iti- baren 45 gün içinde Bakanlar Kurulu'nun kurula- maması hallerinde Cumhurbaşkanı'na seçimlerin yenilenmesine karar vermek olanağı tanımıştır. 116. madde gereğince seçimlerin yenilenmesi- ne karar verildiğinde, Cumhurbaşkanı geçici Ba- kanlar Kurulu'nu kurmak üzere bir başbakan atar. Geçici Bakanlar Kurulu için güvenoyuna başvurul- maz ve bu kurul seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar görevde bulunur (Anayasa mad. 114). Anayasanın 116. maddesi Cumhurbaşkanı'na seçimlerin yenilenmesi hususunda bir olanak, bir yetki vermekle beraber, emredici bir hüküm de koy- mamıştır. EğerTBM Meclisi, 45 gün dolmadan ana- yasanın 77. maddesi gereğince seçimlerin yeni- lenmesine kendisi karar verirse, artık Cumhurbaş- kanı'nın kararını beklemeden seçime gitmek, yani Meclis'in bu karannın uygulanması zorunludur. Öyle gözüküyor ki güvenoyu alamayan Tansu Çiller 20 Eylül'deki tutumundan vazgeçip CHP li- deri ilel bir koalisyon hükümeti kurma yolundadır. Erken seçime de birlikte karar verdikleri anlaşılıyor. 45 günün dolmasına ve cumhurbaşkanının bir se- çim hükümeti kurmasına fırsat verilmeyecek. Ya da öbür partiler daha önce bir "erken seçim" öne- risi verebilirler Meclise. Aslında hangi yoldan gidilirse gidilsin ülke açısın- dan bugünkü istikrarsız durumun düzelmesi için her durumda bir genel seçime başvurulması zorun- luluğu vardır. Bütün sorun, halkın gerçek iradesini yansıtacak bir yeni seçim kanunu hazırlamak, seçmen listele- rini düzeltmek ve ona dayanarak yapılacak seçim- le TBM Meclisi'ni oluşturmaktır. 18 yaşını dolduran gençlerin ve yurtdışındaki va- tandaşlann oy kullanmalarını sağlayacak kanun düzenlemeleri yapılmadan gidilecek bir seçimin sonuçlan hayli tartışmalı kalacağı cihetle, öncelik- le böyle itirazlara yer bırakmayacak hazırlıkları ta- mamladıktan sonra millet iradesine başvurmak, ül- kenin muhtaç olduğu istikran ve öngörülen geliş- me ve kalkınmayı gerçekleştirmenin asıl sağlam yolu olacaktır. Bir Sinema Vakfı ki... F ilm üretiminın durma noktasına geldiği son dönemde. sanat ve sinema gündemimizi "işgal eden" bir tartışmaya tanık olmaktayız: "Sinema Vakfı..." Nedir konu: Bir grup sinema vönetmeni bir araya geliyor. çöken bir ulusal sinemayı yeniden hareketlendirmeve ya da en geniş söyleyişle •diriltmeyi"amaçlavan bir vakıf kuruyor. llk somut çaba olarak hiçbir parasal çıkar eözetmeksizin. 30 değişık yıkama programı alternatıfi 1 • Electrolux bulaşık makineleri şimdi mutfağınıza Emsan taraf'ndan Electrolux için üretilen özel olarak tasarlanmış Silver Series Tencere Seti ile birlikte geliyor. • Ikinci ödül Tüm Electrolux ürünleri için 1 Peşin + 5 Taksit veya 1 Peşin + 7 Taksitte. çok uygun koşullarda ödeme olanağı... • Diğer ödüller Daha az elektrik, su ve deterjan faturası ödeyeceksiniz. Çamaşırlannız, bulaşıklannız ve çevreniz daha uzun ömürlü sağlıklı birtemizliğe kavuşacak. Siz zamanınızı yalnız mutluluklara ayıracaksınız. Hepsı bu kadar değil... • Ve sürpriz ödül ... ElectrolUK bayilerinde, mutlaka uğrayın... ESf 662 A 7 yıkaTO pragramı. 12 setlik yıkama kapasitesı ESf 641 • 30 değışik yıkama programı. 14 setlik eşsiz kapasite (IEC). ŞATIŞ ŞARTLM : Kanpaı^aniız 23 Eyö 1995 - 23 Bcm 1996 tarf*ri a Derttai teskr şa^amcan satm 3t*5m; ohaziar yetioli sabcıtanmzda hemen t Testrat esnasında KDV ,e d>ğ«r «ergı oranlanndakı oeğışütiıki» »e konaMec* ek verç»» fyaeaa »/nw yansfllf Bu karnparya. Sanayı w TıcarR Bakart^'rea 25.51994 tarihtt. 21940 sayıt Resmı Gazele'Se ılan e * a ı "Taksıti, Kampanyafı ye Kapıdan Satışla- Hakkındakı Dygulama Esâslanna Daır TsbiJ' nükjmienne uygundur. Talepler slok obnafdan daO*-xle kar^laracaktır t ucKTSöînjicnid"DAN^MA sİRvisf 0800 211 6032 Electrolux "Beyaz Eşyada Dünya Lideri" TARLABAŞI BULVARI NO: 35 TAKSIM 80080 İSTANBUL TEL 0 212 293 10 20 FAX 0 212 251 60 94 dahası "kendi ceplerinden para katarak toplam on kısa film çekiyor. beşerden ıki ayn uzun metraj sinema fılmi olarak kurgulayıp "bivefa" seyircisini salona buyur ediyor. Gün geçmiyor ki başta basının "her şeyi bilen, hınçlıı!). gözünden bir şey kaçmaz"yazarları olmak üzere sınemanın öz kendı içinden bazı çatlak sesler (evet... çatlak sesler» feryat figan evleyip fırtınalar kopanyorlar. Ola kı kendilerinden icazet alınmamıştır. Çünkü her şeyin iyisini ve doğrusunu oniar bilir. Onlarsız bu ülkede vakıf kurmak da neyin nesiymış? Falancanın kahvesinden kalkıp filanın banna dirsek dayadıktan sonra feşmekânın doğum günü partisine gidilir. arta kalan zamanlarda da vakıf kurmak gerekirse kurulur. Bevler. bu ülkede hiçbir alan hiç kimsenın >a da kurumun tekelinde değildir. Sinema ve sanat hiç değildir. Sinema Vakfı'nın kurucusu on sinema adamının tekelinde olmadığı gibı sizin gibılerin de değildir. Bu on onurlu sinema adamının sanat geçmişinde ses getiren. tartışılan. önemli yurtdışı festivallerden ödüller taşıyan ve Türkive sınemasını bir adım öne taşi)an nitelıkli filmler vardır. Zaman zaman tecimsel (ticari) kaygıların ağırlığını duyumsattığı iş filmleri de çekmiş olabilirler. Ancak bu onların "doğru paydalannı" gölgelemez. \'akıf kurucularının sinemayı kurtarmak gibi sığ ve basit bir söylemleri yoktur. Kuruluş bildirgelerinı okumak için zahmet buyursaydınız. başta yasal düzenlemeler olmak üzere sinemamızın yeniden yapılanma sürecinde gereksindıği temel atılımlann vurgulandığını. bunun siyasal iktidarlara dayatılması ve bir kamuoyu oluşturulması için yasal ve ekonomik düzenlemelerin yani sıra bir "demokratik kültür ortamının oluşturulmasının" belirtildiğini görecektinız. Dahası. işgal altındakı sinema kültürünün ve ortamının birnebze korunabılmesi yolundaki utku ve iyi niyeti sezecektiniz. En azından "iyi nıyetı." Serdar KARAKAYA PENCERE Satranç!.. Başkentteki "hükümet kurmaca oyunu"nu kimisi satranca benzetiyor... Benziyor mu?.. Hayır.. Satrancın kurallan vardır; Ankara'da oynanan oyun ise hiçbir şeye benzemiyor... Çünkü kuralı yok. • Tansu Çiller'in '20 gün' önce 'hayır' dediği her şe- ye '20 gün'sonra 'evet'demek için CHP'nin kapısı- nı çalması, kimsenin akıl erdiremediği bir ıştir. Ulkeyi yöneten bir Başbakan, koltuk sevdası uğ- runa kendi kendini aşağılar mı?.. Satrançta böyle bir şey var mı?.. Hertaşın nasıl oynanacağı bellıdir satrançta; kale, at, piyade, fil, vezir ve şahı oyuna sürmek isteyenin uyacağı kural önceden saptanmıştır; ne atı, ne fili, ne veziri kural dışı oynayamazsın... • Bir oyunda kural yoksa, o oyunun sonunda kimin yenildiği. kimin kazandığı belirlenemez. Başkentteki oyunu kim kazandı?.. Belli değil!.. Evet, Tansu Hanımın koltuk aşkına her şeyi yapa- bileceğine ilişkin yargı kesinleşti. Ama Tansu mu kazandı oyunu?.. Herkes olan bitene parmak ısırdı: - Pes!.. Ne demişti Tansu Hanım: "- Ben kadavraların üstüne basarak hükümette kalmayı kendime yediremem..." Şimdi neyin üstüne basıyor?.. Yaştahtaya mı?.. Ne demişti Tansu Hanım: "- Ben koltukta oturmak için 60 milyonun parası- nı işçiye yedirmem..." Peki, şimdi Tansu Hanım işçiye vereceği parayı nereden bulacak?.. Amerika'daki mallarını mı sata- cak?.. Özer Çiller Bey'in banka hesabından mı çe- kecek?.. Bir ınsan kendisini "hiçlemek" adına Başbakanlık koltuğunda oturmayı göze alıyorsa. bu çelişkinın ser- gilediğı kişilik için ne söylenebılir?.. • Yaşadığımız olayda "insan manzaralan" yürek bur- kuyor; ama. oyunun başka boyutları da var... Soru: Tansu Çiller ve DYP yeni kurulacak ortaklıkta CHP'nin önünde hızaya gelecekler mi?.. Yoksa köprüyü geçtikten sonra yine iş değişecek mi?.. Terör Yasası 8'inci madde kalkacak mı?.. Dev- let içinde faşist ve şeriatçı kadrolar temızlenecek mi?.. Demokratikleşmede bır adımcık atılacak mı?.. Eski hamam eski tas sürüp gidecekse. bu kez de bir "kurtarma operasyonu"yla Tansu Çiller'in imda- dına yetişen CHP'de yandı gülüm keten helva!.. • Satrançta taşların kurallan bellidir; piyade, kale, at, fil, vezir ve benzerlerinin sıyah ve beyaz haneler- de nasıl devinebileceği oyunun yasasında yazılı... Taşlar hangı yönde devinır: At 'U yaparak yürür.. Ötekiler öne arkaya doğru.. Veçapraz.. Başkentte oynanan oyunda politikacının ne yön- de devineceğıni kimse bilmiyor.. Mübarek taş değil insan.. İnsan değil, politikacı!.. Satranç soylu bir oyundur; başkentte oynanan oyun ise tam anlamında soysuzlaştı. SOSYAL YAYINLAR PSIKOLOJIYE GİRİŞ I RfTAL.ATKİNSO.\ RIC'İ Î.-1RO C. ATKINSON EKNİİSl K. HH..GA.RD Büyük boy, 2 cılt 980 sayta, takımı 800.000 TL. SOSYAL VAYINLAR KITAP SARAYI BABIALI CAD NO 'A C A Ğ A L O Ğ L U TEL (O212) 522 52 13 - 5 28 33 14 PETROL-İŞ İLA.M ANATLZÜK DEĞİŞİKLİĞİ 22. Olaean \lerkez Genel Kurulu'nda Anatüzüğün 1. maddesınin (cı bendı. 4. maddesımn (k> \e (n) bendle- ri. 8. maddesinın (a) ve (bı bendlen değıştinlmış. 9. mad- desine (ft bendı eklenmiş, 13. maddesınin (c)bendı. 14. maddesinın binncı fıkrası değıştinlmış. 18. maddesine (s) bendi eklenmiş. 23. maddesınin (19.) \e (20.) bend- leri değıştinlmış. 5~*. maddesınin binncı fıkrası değişti- rilmiş. 7 2. maddesinın (r) bendi değiştirilmış. 85. mad- desinın (h> bendi. 102. maddesinın (d) bendı değıştıril- miş. 103. ve 106. maddelen değiştırilmiş. 118. madde- sinin (3.) ve|4.| fikraları ıptal edılmiş ,(5.) fıkrası değiş- tırilmiş. (6.).(7.).{8.1.(9.1.(10.) fıkralar eklenmiş. 119. maddesınin (e). (f) \e(g)bendı değiştınlmiş. 120. mad- desi değiştırilmiş, Geçici I. 2 ve 3. maddeler değıştinl- miştir. 2821 sayılı Sendıkalar Kanunu'nun 9. maddesi uyannca üyelenmize \e ıleililere ilanen duvurulur. PETROL-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULL Basm: 47619 DÜZELTME 16.10.1995 tanhlı gazetemizde4 7 026 Basın no ılevavım- lanan Petrol-lş kongre seçim sonuçlan iianında. Merkez Di- siplin Kurulu vedek üyeleri "Merkez Denetım Kurulu Üye- len" olarak yayımlanmıştır. Doerusu aşağıdakı aıbidir. MERKEZ DİSİPLİN KLRl Ll VEDEK L VELERİ Mevlut Arıkan Işçı Mermerlı Mh. Sehıt Selçuk Gökmen Cd No 131 PalmiveApt D 2 K. i Menemen - İZMİR Kemal Erikçı l&çi Cıhanaır Mah Emekı;ı Sk. No. 26 Avcılar-İSTANBUL Bülent Subası tşçi Vıranşehır Mh. Sahil Sk. Akçam 1 Sıtesı C BI. K 2 No: l6Mezıtlı- MFRSİN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle