04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18EKİM 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ALLECRO EVİN İLYASOĞLL" Fazd Say'm ince işlemeleriPiyanistlerimiz son günlerde yundışındaki başanlanyla birdenbire sarut sayfalannın gündemıne geldi. "Birdenbire" sözcüğü nasıl da yanlış! Yıllann deneyimi. birikimi. uğraşısı ıle parlı\or sanatçılar. "Birdenbire" oluşu. birçok başannın aynı anda duyulması. Kamcrhan Turan'ın. Idil Biret'in. EmreŞen'in ödüllen ıle göğsümüz kabardı. Ye son bir yıl içinde başanlanyla Amerika'ya ulaşan Fazıl Say'ın geçen hafta İstanbul'da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği için verdiğı resital. müzikle doğrudan ilgili olana da uzaktan ilgilenene de son derece keyifli dakikalar yaşattı. • Dünü yanna bağlayan bir sanatçı Fazıl Say: piyanistliği ile olduğu kadar besteleriyle de dünü alıp yanna ulaştınyor. Tekniği, müziksel duyarlılığı, alışılagelmişe yeni bir deyiş getirmesi. Fazıl Say'ı ayncalıklı bir sanatçı olarak seçkinleştiriyor. Tuşların derinindeki pianissimolarla bir orkestra dolgunluğu yaratan forteleriyle her bir yapıtta kendi imzasını duyuruyor. tstanbul'daki resital programına seçtiği yapıtlarda çok ilgınç bir sıralama gözetmiş. Kendi yapıtı ıle başlayıp (4 fantezi parça) yine onun yapıtlanyla (Paganini Çeşıtlemeleri ve Nasrettin Hoca Dansları) biterken. Mozart\e Havdn gibi klasik bestecıleri, ardından Wagnergibi bir romantiği ve Debussy gibi bıryenilikçiyi katmış. Paganüıi'nin modern caz stilindekı çeşitlemeleri başlıbaşına bırarayış- buluş. yeniden yaratma ürünü. Bestelerindeki eklektik (seçmeci) yaklaşımda yer yer caz ağırlık kazanıyor. 1yi bir caz piyanisti olmak. caz müziği ile yapıtlara çeşitlilik getırebilmek mutlaka çok alımlı, ancak bir süre sonra tehlıkeli olabilir mi tedirginliğini de birlikte ğetiriyor. Fazıl Say'ı bundan böyle yılda birkaç kez doya doya dinleriz sanmayın. Şımdilik belki bir ya da iki kez yurtiçinde duyabılirsinız. Çünkü artık Young Concert Artists firmasıyla imzaladığı kontrat geregince tam dört yıl dünyanın dön bir yanında durup dinlenmeden konser turnelen yapacak. Fazıl Say. 26 ocakta Boston'da dünya prömiyerini gerçekleştireceği piyano konçertosunu. 5-6 Nisan 1996 konserlerinde Gürer Aykal yönetimindeki Cumhurbaşkanlıği Senfoni Orkestrası ile çalacak. Yolunuz o tanhlerde Ankara'ya düşerse kaçırmamanızı öğütleriz. İDSO, 50. konser mevsimini açtı İstanbul'da bir senfonik orkestra kurulalı ancak yanm yüzyıl olmuş. Bu yıl 50. konser mevsimlerini kutlamak üzere çeşitli hazırlıklara girişen orkestra. ilk konserini uzun yıllar şefliğinı yapmış Demirhan Altuğ'un anısına adadı. Şef Erol Erdinç yönetiminde Clinka'nın Russlan ve Ludmille L'vertürü'nü. Beethoven'ın 7. Senfonisı'nı ve Suna Kan solıstliğinde Mendetssohn'un keman konçertosunu dinledik. Her yıl açılış konsennin yaz rehavetinden kurtulamadığından yakınırdık. Bu yıl orkestranın Efes "JT^V ünü yanna ğ 1 bağlayan m E bir sanatçı * -^ Fazıl Say; piyanistliği ile olduğu kadar besteleriyle de dünü alıp yanna ulaştınyor. Tekniği, müziksel duyarlılığı. ahşılagelmişe yeni bir deyiş getirmesi. Fazıl Say'ı ayncalıklı bir sanatçı olarak seçkinleştiriyor. Tuşlann derinindeki pianissimolarla bir orkestra dolgunluğu yaratan forteleriyle her bir yapıtta kendi imzasını duyuruyor. Betin Güneş, Bayer Nefesli Sazlar Topluluğu ile verdiği konserde hafıf müzik ağıriıklı. alımlı parçalardan oluşan bir program sundu. Güneş'in bu topluluk için bestelediği 4 Mevsim de diğer parçalarla benzer, ancak biraz daha yirminci yiizyilın ciddi müziğinin özelliklerini taşıyordu. (Fotograflar: DEVRİM BARAN) turnesiyle programa daha önce hazırlanmış olması. gerekse yıllardan beri iyi tanıdığı yapıtlan seçmiş olması. açılış konserini canlı kılmıştı. Suna Kan'ın her zamanki pınltısı. kaç kez dinlemiş olsanız da her zaman sunduğu tazelik Mendelssohn'da da kendini gösterdi. Aynca orkestranın da dengeli ve anlamlı bir eşlık sunduğunu belirtmek gerek. İDSO'dafiıayeetkinlikleri Her cuma konserinden önce saat 18.00-18.45 arasında İDSO yönetimi bir fuaye söyleşisi düzenleyecek. Atatürk Kültür Merkezi'nın üst kattaki bü>iik fuayesinde yer alacak bu söyleşilerin könulan. o günkü konserın içeriği ve sanatçılany la ilgili olabileceği gibi. müzikle doğrudan ilgili olmayıp konukların kendi alanındaki konularla müzik ilişkilerini yansıtacak. Konuklar ise müzisyen veya bir başka sanat dısiplini üyesi. bılim adamı, politikacı ya da kendi konusunıın uzmanı kişiîerolaeak. 20 ekim cuma gecesryer atacak ilk programda ben. 50. konser mevsimiyle ilgili olarak dinleyicilerle söyleşeceğim. 27 ekimde Prof. Dr. Özcan Köknel, Ruh Sağlığı ve Müzik adlı bir söyleşi yapacak. Diğer konuklar arasında Hilmi Vavuz, Erdal İnönü. Balkan Naci İsliımeli, Metin And. Şahan Arznıni, Genco Erkal. Faruk Yener, Nazan İpşiroğlu, Leyla Pamir, Musa Albukrek, Işık-Ferruh Gencer. Giizin Gürel gibi isımler \ar. Zaman zaman konserin şefi. bcstecisi \e solisti de programlara katılacak. Işinden çıkıp konser saatine kadar zaman geçirmek isteyenler ya da hiç konsere gelmeye niyeti olmayıp da bu söyleşılerı dinlemek isteyenler için herkese açık bu programlar. Betin Güneş'in usta çalgıcüan Almanya'nm ortasında Leverkusen'de Bayer firmasınm desteği ile kurulan bir orkestranın şefi Betin Güneş. Almanya'da bu görevinin yanı sıra Köln ve Mondeil Orkestrası'nın şeflik görevlerine de devam ediyor. Aynca kendi besteleriyle CD'leryapıyor. siparişler alıyor. Durmadan çalışan ve Türk müzik sanatını Almanya'da temsil eden önemli bir sanat elçimiz. Pazartesi akşamı Cemal Reşit Rey Salonu'nda Bayer Nefesli Sazlar Topluluğu ile verdiği konser. 60 nefesli sazdan ve \urma çalgılardan oluşuyordu. Bayer Nefesli Sazlar, 1901"de kurulmuş. Hafif müzik ağıriıklı, alımlı parçalardan oluşan bir program sunuldu. Betin Güneş'in bu topluluk için bestelediği 4 Mevsim de diğer parçalarla benzer. ancak biraz daha yirminci yüzyılın ciddı müziğinin özelüklerini taşıyordu. Belkı de bugüne dek Betm Güneş'ten dinlediğımiz beltt eksenlere bağlı. yer yer folklorik. pastoral ve caz öğelerinin kaynaştığı bir yapırtı. Kendisi de birtromboncu olan bestecinın üfleme çalgılardengesini çok iyi tanıdığı belli oluyordu. Topluluk üyelerinin ustalığı ise en yüksek sesten en pes sese kadar genış bir dinamik yelpazesini çok net aynntıianyla sunabılmeleriydi. Betin Güneş'i yürekten kutlamalıyız. Gerek Almanya gibi klasik Batı müziğinin beşıği olan bir ülkede bunca saygınlığı kazandığı için gerekse seçkın sanatçılan bir araya getırip bizlere sunduğu için. ADOB, açılışım "Carcnina Burana" fle yapacak • Ankara Devlet Opera ve Balesi, bugün açılacak yeni sezonda 26 ayn eser sahneleyecek. îlk kez sunulacak eserler arasında Sihirli Flüt, Yunus Emre, Othello. 9. Senfoni, Andre Chenier, Yarasa, Ali Ayşe'yi Seviyor yer alıyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB). 1995-96 sanat sezonunu bugün Carl OrfTun ünlü sahne kantatı "Carmina Bu- rana" ile açacak. Yeni se- zonda. Reşat ÎNuri Günte- kin'in aynı adlı yapıtından operaya uyarlanan "Dudak- tan Kalbe" dünya prömiye- ri yaparken. oyun yazan ve yönetmen Dinçer Sümer'ın "Ali Ayşe'yi Seviyor" mü- zikli oyunu da ilk kez sunu- lacak. Ankara Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Hüse- yin Akbulut opera ve bale- nin yeni sanat sezonunun ta- nıtımı nedeniyle düzenledi- ği basın toplantısında, çok sesli müziğin uygarlık ölçü- rü olduğunu söyledi. Çaö- daşlık \ e demokrasilerin ay- nlmaz parçası olarak nite- lendirdiği çok sesli müziği parlamentolara benzeten Akbulut. -Bir ezgi ona kar- şı olan ezgiler. aynı parla- mento gibi. İktidar ve mu- halefet \ a da koalisyon gibi. Kendi içlerinde bir armoni oluşturuyorlar" diye konuş- tu. Parlamentosu olmayan bir ülkenin çok sesli müziği. orkestrası ve korolanndan söz edilemeyeceğini kayde- den Akbulut. Türkiye'nin bu anlamda yerını korudu- ğunu dile getirdi. Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin yeni sezonda her gün yeni bir yapıtını seyırciye suna- cağını anlatan Akbulut. Mo- dem Dans Topluluğu'nun "Türk KoreograflarT çeşit- lemesini de ilk kez yorum- layacağını bildirdi. ADOB'un bu yıl, Sam- sun. Gaziantep ve Van'da bi- rer müdürlük kuımak iste- ğini kaydeden Akbulut, Ma- liye Bakanlığı'nın Samsun için istedikleri kadroları ver- mesi durumunda opera ve bâlenın hemen açılacağını söyledi. Kültür Bakanlı- ğı'na. Van ve Gaziantep için başvurduklarını belirten Akbulut, iki önerinin de ka- bul edileceğini umduğunu kaydetti. Bu merkezlerde müdürlüklerin açılmasının yöre için Konservatuar ku- rulmasını da beraberinde getireceğini belirten Akbu- lut, "Anadolu'da yerimizi alacağız. Onlar zaten hazır" dedi. İlk kez sunulacaklar Ankara Dev let Opera ve Balesi'nin yeni sanat sezo- nunda ilk kez "Sihirli Flüt Yunus Emre. Othello, 9. Sen- foni. Tosca, La Bayadere, Andre Chenier. Yarasa. Ali Ayşeyi Seviyor" y apıtları su- nacak. ADOB, geçen yıl se- yircinin beğeni ile izlediği yapıtlann da tekrarlanması- nı kararlaştırdı. Buna göre. "Aida, Şımank Kız, Mança- lı Adam, Çardaş Prensesi \e Öylesine Bir Dinleti ve Po- lar>a Afrika'da r 'adlı eserler yinelenecek. Toplumun 'hamburgerleşmesi' MLR.ATSES LİNZ-Linz'teki Kepler Üniver- sitesindedoktoraeğitimimi yapar- ken. savaş dönemi yaşamını sürgün olarak Ingıltere'de geçirme zorun- da kalmış uluslararası saygınlığı olan bir hocamız vardı. Kişınin da\ranışlannı belirleyen etmenlen incelerken. bugünler için özellikle geçerli. parasal olan \e parasal ol- mayan unsurlar diye bir ayınm ya- pardı. Örneğin. parasal olmayanlargru- buna giren 'saygınlık" kavramın- dan. paradan arınmış olarak elde edılen saygınlığı anlardı. (Gerçek bir demokratın. çocuklarına sahip birbabanın, çevresi için kendını ge- reğinde ikinci plana atabilecek bir kişinin saygınlığı gibi...) Kişiler açısından olsun. toplumlar açısın- dan olsun, beklentilerle örtüşeme- yen bu unsurların her tiirlü denge- sizliğin (mutsuzluğun) kaynağı ol- duğu inancındaydı. Son yıliarda yurdumuzda da gençliği "X-KuşağT benzeri. foto- kopi aygıtından çıkmış gıbı tek tip yaşambiçimlerine: garip. içı boşal- tılmii. kof bir nıteliğe özendiren. "markaman" (narkoman gibi ama marka-altı olmuş kışı!) biranlayış egemen... Her ne hikmetse. bu be- ğeniler medyaca da pompalanıp duruyor. Her şey in \ e herkesin yal- nızca parasal olan birimlerle ölçül- mesi ya da yalnızca parasaldaıı kay- naklanan konumlarıyla değerlendi- nlmesi. günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası artık. Kimı düşünürler. bızce son derecede haklı. alaycı bir tanımlama ile, 6O'lı yıllann "Tü- ketün Terörii" kavramını. günü- müzde. o ünlü söylemi anımsatarak "Satın alryorum, tüketiyorum. de- mek ki varım" şeklinde bir görüş- le özetliyorlar. Toplum-bilımcile- rin son günlerdeki en güzel tanım- lanndan biri de "Toplumun ham- bur gerieşmesi" (Bkz. Georg Ritzer, Die McDonaldisierung der Ge- selschaft. Psychologie Heute. S. 30-33. Weinheim,Nrsan 1995). Bu tanımın ana olarak dört niteüöi DÜŞÜNCEYE SAYGI içerdiği \urgulanıyor: Anında et- kinlik ('hamburger'i. boyalı paket- li, bol reklam destekli ürünü hemen alıp. anında tüketimegeçebiliyoruz ya. kafa yormaya değmez. hem za- manınıız yok, hem de çok önemli işlerimiz \ar), hesaplanabilirlik (Burası Türkiye için pek geçerli de- ğil: Fiyat öyle de olur. böyie de...). belirlilik (Parayı ödedik mi. ne ürün alacağımızı biliyoruz, nasıl olsa her şey bizim.için dü^ünülmüş. bu da Türkiye için kısmen geçerli). tüke- ticinin kontrol altında tutulması (Gösterilen, özendirilen kanallar- dan alış-veriş yapıyoruz, örneğin kuponun karşılığı neyseonu alıyo- ruz). Karşı tutum olarak \e de sağ- lık açısından. tam tersi davranışlar- la (biraz gülmece unsuru da var bu yaklaşımda toplumun bir parçası olan bıreyin hamburgerleşmekten kurtarılmasını öneriyorlar... (VVie ich miclı entmcdonaldisiere. aynı kaynakta). Önerilenn bırkısmı şöyle: Ismi- nin sonunda Romen rakamlan olan filmlere kesinlikle gitmeyin (örne- ğin. Rambo II. American Fighter V); yemeğinizi evden dışarıda yer- seniz. bildiğımiz türden (plastik ol- mayan ) tabak. çatal. bıçak kullanan yerleri yeğleyin: hele evinize öyle çevredüşmanı nesneleri kesinlikle sokmayın; elden geldiğince az TV sey redin, reklamlarda TV'nin sesi- ni kapatın. başınızı başka yöne çe- virin. reklam aralıklarını 'ihtiyaç molası' olarak değerlendirin: öde- melerinizi kredi kartı ile değil bil- diğımiz paraylayapın: bankalarda- ki para işlerinizde bankamatik ye- rine canlı veznedardan da yararla- nın; arada sırada yemek yapmayı deneyin. bu tür işlere de zaman ay- nlma.Ni gercktiğini kendinizeanım- satın... "Toplumun hamburgerleşmesi ya da hamburgerleştirilmesi" süre- cinin. tünı dünyayı saımalayan kü- reselleşme olgusu ile kasıtlı olarak ivme kazanması, olayın diğer bir boyutu... türkiye'ye bu açıdan kronolojik olarak bakıldığında. önce lahma- cunlaşma, sonra da kebaplaşma ev- relerini görebiliriz. Gelelim bu arada gelen mektup- lara... Bunlann bir bölümünde. 2 Ağustos !995'te gazetemızde ya- yımlanan "Yeni YalnızlıkIar...Yeni Beraberlikler..." başlıklı yazımda anlatmış olduğum. etkinliklerine Internet'te başlayan. Keope and Friends ekibinin üyeleri. yapılan- lar v e yapılacaklar üzerine daha ay- nntılı bilgiler isteniyor. Diğer bir konu da "Teknolojinin Demokra- tikleşmesL." başlıklı yazımda (19 Temmuz 1995). ele aldığım Synthesizer Tarihi'ne ilişkin kimi aynntılar... Gelecek haftalardakı yazılarım- da bunlardan söz edeceğim. Tan Ses'in de katıldığı, Automaton'la başlattığım üçlemenın ikinci aya- ğı. yeni albüm Binfen ile ilgili bil- giler, geçen günlerde gazetemizde yayımlandı. Bu konudaki sorulann çoğunun cevaplanmış olduğunu umuyorum. MEMET FL AT Gergin Toplum Ne kadar gergin bir toplumolduk... Herkes. her an patlamaya hazır.. Aranıyoruz adeta... Futbolun çok sevdiğimiz yaygın bir spor oluşu bi- raz da bu yüzden mi dersiniz? Üç hakem, yirmi iki futbolcu. kulübelerde yedek- ler, televizyon artısti antrenörler, tribünlerde demeç- çi yöneticiler, söv sövebildiğine... Bağır çağır, boşalt içini, sesin kısılana kadar... Sordunuz mu açık açık söylüyorlar da: "Ağabey, biz buraya boşalmaya geldik..." Sporcular arasında hafif çalışmalara "ter atmak" denir, herhalde ondan üretilmiş bir de deyımleri var bu boşalmacılann: Stres atmak... Tabanca atmasın- larda... Neden bunalıyorlar? Aslında toplumbilimcilere sormak gerekir... Ama. bana sorarsanız, bu özendırme, yarıştırma düzeninde insanların bunalmaması olanaksız... Işsizlik, güvensizlik, çaresizlik, hemen yanı başın- da ise çalışmadan kazanma, bolluk, savurganlık... Beş parasız yola çıkıp tepeye ulaşmışlann öyküle- ri... Ta okul kapılanndan başlayıp sürekli düş kınklıkla- nyla kesilen acımasız bir yarış... Bir yanda da o okul kapılarına bile ulaşamayanlar... Bunalmazsın da neylersin!.. iyi ama oyuncuların, hakemlerin, antrenörlerin, yö- neticılerin suçu ne? "Çıldırtıyortar ınsanı, ağabey!.." Doğru, çıldırmak için hazır olunca, her şeye çıldı- rır ınsan... Peki, sanatçılara. yazarlara ne oluyor? Onlar ne- den bu kadar gergin? Futbol maçlarında neler yaptıklannı bilmiyorum, ama aralanndaki yazışmalarda bayağı saldırgan dav- ranıyor, yıpratıcı, yıkıcı olmak istiyorlar. Dergilerde takma adlı kişilerin. ince alay çerçeve- sini aşan sözlerte, uğraştaşlarını aşağılamalarını kim- se yadırgamıyor. Eleştiri havasında ılgısiz yakıştırmalar, hiçbir daya- nağı olmayan suçlamalar yapılıyor. Tartışma yazılarında yanılgılar gösterilmekle kalın- mıyor. karşısındakinin biçemi, yazarlığı, kişiliği gırgı- ra alınıyor. Neden bu gerginlik, bu öfke, bu sevgisizlik, anla- mak kolay değil... "Toplumun genel havası herkese yansır" diyecek- siniz. Ama bunlar yazınla, sanatla ilgilenen msanlar. Toplumda ayn bir konumları var. Büyük çoğunluğu küçük kentsoylu sınıfından. iş- sizlik, güvensizlik, çaresizlik içinde değiller. Okul ka- pılarına ulaşmış, özendırme. yarıştırma düzeninde başanlı olmuş, sanatçılığa kadar yükselmişler. "Mutlu azınlık" sözü. kımilerinın sandığı gibi, top- lumun variıklı kesimi anlamına gelmez; eğitimi, öğ- renimi, görgüsüyle, sanatlardan tat alabilecek düze- ye yükselmiş olanlar anlamına gelir. Mutlulukları sanat alıcısı konumuna yükselmiş ol- malarından doğar. Kısaca: Sanatlardan tat alabilen seçkin insanlar... Sanatçılar onların da üstünde... Sanatçılar mutlu- luğun kaynağı... • Öyleyse neden bu gerginlik, bu öfke. bu sevgisiz- lik? Onlar da mı bunalıyorlar? Soru gene aynı soru, ama bu kez toplumbilimciler yalnız başlarına yanıtlayamazlar sanırım, ruhbilimci- lerden de yardım almaları gerekir... Melih Cevdet'in İçerdekiler'i AKM Oda Tiyatrosu'nda Kültür Ser\isi - De\ let Tiyatrosu, yaşayan en büyük Türk ozanlarından biri olan Melih Cevdet Anday'ın "İçerdekiler" adlı tıyatro klasığini yazann 80. doğum yılı kapsamında sahneliyor. Zeki Müftüoğlu'nun yönettiği oyunda Kaya Âkarsu. Uğur Polat ve Meral Bilginerrol alıyorlar. "İçerdekiler". 7 kasım tarihinden başlayarak AKM Oda Tiyatrosu'nda seyirciyle buluşacak. Bir Rönesans aydını niteliği ile yazın dünyamızda çok ayn türlerde bırbirinden yctkin yapıtlar \eren Melih Ce\det Anday için bir de saygı gecesi düzenlenecek. Öte yandan fstanbul De\ let Tiyatrosu. "4. Murat'ı. 21 ekımden başlayarak AKM Büyük Salon'da sahneliyor. Turan Oflazoğlu'nun yazdığı iki perdelık oyunu Raık Alnıaçık sahneliyor. Zengin bir sanatçı kadro>unun görcv aldığı oyunda Şahin Çelik ve Sermin Hürmeriç Şen başrolleri paylaşıyorlar. Osmanlı Koleksiyon Sergisi Kültür Servisi-KLSAV'ın (Kültür ve Sanat Varlıklannı Koruma va Tanıtma \akfı) düzenlediği. Oyak Sıgorta'nın sponsorluğu ile hazırlanan Nilgün Şensoy Osmanlı Koleksiyon Sergisi perşembe günü Topkapı Sarayı- Alay Köşkü'nde açılıvor. Tarih. Sanat ve Yaşam adı altında sanat.-»e\erlerın beğenisıne sunulacak olan koleksiyon. daha çok 17. 18 ve 19. yüzyıldan günümüze uzanan padişah fermanlan, gravürler. hatlar. resim ve haritalardan oluşuyor. Aynca kullanım eşyaları içerisinde 19. yüzyıl Edirne ka\uklan. tahtlar. Süleymaniye şamdanlar. Avrupa stili seçkin mobilya örnekleri bulunuyor. Sergi 6 kasıma kadar her gün gezilebilir. Oç şehirde Efes Pilsen Blues Festivali Kültür Servisi - 6. Efes Pilsen Blues Festivali. kasım ayında Istanbul. Ankara ve İzmir'de gerçekleştırilecek. Organizasyonu Pozitif Tanıtım ve Üretim AŞ tarafından yapılan festivale bu yıl. Joe Louis \\alker. Walter VVolfman Washıngton ve Guy Davis katılıyorlar. 15-18 kasım tarihleri arasında Ibtanbul Hilton Convention Center. 20-22 kasım tarihleri arasında tzmir Hilton Oteli ve 24-26 kasım tarihleri arasında da Ankara Hilton"da yapılacak festivalin biletlen İstanbul'da Vakkorama mağazalarından. Izmır'de V'akkorama Alsancak. Beymen Alsancak. Ankara "da da Vakkorama, Atlantis & Hi-Fi Center. Polo Karum, Dost Müzik Center ve Audio Video Music Shor'da satılacak. Sekretep Kuş' Svvissotel'de Kültür Servisi- VVilliam Douglas Home'un eseri 'The Secretary Bird-Sekreter Kuş'. 2-4 Kasım 1995 tarihieri arasında Derek Nimmo \e British Airvvays'in katkılanyla S\vissotel The Bosphorus'ta sergileriecek. tngiltere'nin klasik komedi tarzını yansıtan British National Theater'ın deneyimli oyuncuları tarafından sahnelecek oyunun başrolünü, Gerald Harper oynuyor. Kendisinden biraz yaşlıca olan kocası Hugh ıle geçirdikleri görünüşte mutlu on iki yıldan sonra birdenbire yakışıklı John Brov\nlo\\'a âşık olup. boşanmak ısteyen Liz. kocası. sevgılısı ve kocasının sekreten arasinda geçen olaylan anlatan oyunun biletleri Swissotel The Bosphorus'ta. 2 milyon 800 bin lira karşılığında satılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle