Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 EKİM 1995 ÇARŞAMBA
10 DIZIYAZI
Haliç'in hüzünlü sandalları
E
mınönü'nden Kara-
köy'e kalkan motorlar-
dan birine biniyoruz.
Yaşlı motorcu gün orta-
sında yolcu bulmanın
keyfiyle çekiyor ipini
motorun. leş gıbi kokan Halıç'i ya-
rarak başlıyoruz, topu topu beş da-
kika sürecek olan yoiculuğumuza.
Motorun boyundan büyük gürültü-
sü arasında bağrışıp çağnşarak soh-
bet etmeye çalışıyoruz yaşlı motor-
cuyla.
40yıldırburadaçalışıyormuş. Ha-
liç'in gün be gün kırlenıp çamur ha-
line gelişini ağır aksak bır tiyatro
oyunuymuşçasına izleyenlerden o
da. Balik çıktığı zamanlan
hatırlıyor bu bulamaçtan. O
da eskıden baltkçılık yapar-
mış. Çoğu motorcu gibi Ka-
radenizli. Bin yıl daha lstan-
bul 'da yaşasa düzelmeyeceğı
belli o se\ imli şivesıyle aün-
de 200-300 bin lira k'azandı-
ğını. emeklı maaşının yanın-
da bir ek gelir olduğunu an-
latıyor. 30 kadar motorcu var-
mış ve kişı başına 10 bin li-
ray a karşıdan karşıya yolcu ta-
şıma işı. hepsinın karnıni iy i
kötü doyuruyormuş. Özellik-
le ışe gıdiş ve dönüş saatle-
nnde yolcusu bolmuş bu mı-
nik hattın.
Eski Galata
Köprüsü anısına
İşte ışin en acıklı kısmına
geldik galıba. Eski Galata
Köprüsü'nün hikâyesıne. Üç
yıl önce. bır gece ansızın çı-
kan büyük bir olasılıkla ka-
sıtiı yangının alevine... Çok
üzülmuştüm. vedalaşmamı
za bile vakıt kalmadan bıt
gece ansızın yok oluverdı di-
ye. Oysakimbilırgönüllerde
ne törenler hazırlanmıştı yaş-
lı köprü için. Hepsi sineler-
de gömülü kaldı yangının
isiyîe. Yenisı yapılır. emek-
tarsöküldü sökülecek denir-
ken. bir sabah uyandık kı köp-
rü kaldınlmayı beklemeden
kendı kendine göcüp gıtmış-
ti hurda âlemine. Köprü altı
sohbetlerini de beraberinde
sürükleyerek..
Şımdilerde Emınönü'nün
o boğucu kalabalığından sı-
kıldığımda. arabaya binme-
ye değmez deyip Karaköy "e
doğru yürümeye kalktığım-
da hep duraklıyorum yenı
köprüden geçerken. Çünkü
onun eğik yamuk merdiven-
leri yok alt katına ınılecek.
inılse de küf rengı birahane-
leri. tütün kokulu nargileci-
si. kankjrmızı çay lan. keman-
cısı yok artık. Acayip dükkân-
lar yaptılar. henüz açılmadı
onlar. Açılsa da sevmeyiz herhalde
naylon iskemleli kafeteryalan. ma-
salan plastıkçiçekli balıkçıları... tş-
te bu yüzden gözlerimizi kapayarak
gectik yeni Galata Köprüsü'nden.
Köpriinün tam ortasında. ne ışe ya-
radıklan meçhul kare pnzma yüksel-
tilenn. güzelım Istanbul manzarası-
nı kesmesıne izın vermedik: madem
kı. dedik gücümüz yetmıyor bu mi-
mari felaketi yıkıp yok etmeye. bız
de sıkıca yumanz gözlenmizı onun
cınayetine.
"Binlerce kişinin çalışhgı bir büyük
fabrikayı cadde cadde, sokak sokak
dükkân dükkân bölünü/: sıcaktan
yan beline kadar çıplak. vüzü gözü
is içinde balyoz sallav an bü\ ük elli iş-
çiler, yiiksek dereceİi döküm fırınla-
n.durmadanvızıldavantornamaki-
ncleri. büyük çelik matkaplar, freze
tezgâhian ve her dükkân-atühenin ka-
pısı önünde vol üstüne serdigi geniş
çelik lev halarla baştan başa kaplan-
mış Makaracüar CaddesL."
26 yılın getirdığı birtakım teknik
ila\ elen saymazsak manzara hemen
hemen hic değışmemış Makaracılar
• Üsküdar'dan gelen küçük vapur
artık Eminönü'ne uğruyor, oradan
Kasımpaşa'ya geçiyor, sonra
Fener ve Balat'a uğrayıp aynı
iskelelerden geri dönüyor.
Gemicilere bakılırsa birkaç yıl
içinde vapurlar Haliç'e burunlarını
bile sokamayacaklar,
tüm iskeleler de böylece tarihe
karışacakmış. Gözlerimiz fokur
fokur kaynayan renksiz Haliç
suyunda, gemicilerin yakınmalarını
dinliyoruz.
• Haliç'te kayıkla dolaşmak kadar
tedirgin edici bir şey yoktur
herhalde. Üzerimize gelen her
dalga sinirlerimizi geriyor. Haliç'te
sandal sefasının klozette
yolculuktan farkı yok. Kayıklar
Haliç'in diplerine pek
gidemiyorlarmış. Devamlı
kullandıkları bir hat üzerinde
çamuru yarıp yol yapmışlar
kendilerine, o hattan çıkmadıkça
tehlike yokmuş. Hattı şaşıranın
balçığa saplanma riski fazlaymış. Hazırlayan: Mine Sog
Caddesı'nde. Ama bu kargaşa. artık
gerçekten son günlenni yaşıyor. Per-
şembe Pazan'nda yıkımlar başladı.
kimi atölyeler şehır dışlarındakı ye-
ni yerlenne taşındılar. geride kalan-
larınsa elı kulağında. en geç bir ikı
yıl içinde eskinin ızi kalmayacak Per-
şembe Pazan'nda. Bırbiri içıne gır-
mişatölyeleryüzyıllıkpaslannı top-
rağa terk edip yeni yerlenne taşına-
caklar: bu tnetal ve ter karmaşası da.
büyük bir parkın ya da dev bır alış-
\ eriş merkezınin içinde sessız bir ha-
yalet gibı dolaşacak.
Atölyelenn sıkıştığı dar sokakla-
nn arasında geziniyoruz. Her bakış
bir fotoğraf. her nefes bir roman bu-
rada. Perşembe Pazan'nın kalbi ina-
nılmazbtrhızlaatıyor. Hamallarbel-
li ki 26 yıldan bu yana hep aynı kö-
şede soluklanmışlar. lımonatacı bar-
dağıyla tabağını bır elinde şıklatıp.
san arabasını öbür elıyle itiyor 26
y ıldır ve şu dükkânın karanlık dip-
İenndeıkiışçı26yıldırsallıyorlarde-
mireoçekici. O zamandan bu zama-
na, hiç değışmeden kalan bir de so-
ru var:
"Neden bu artizane cüce atölye iş-
letmeciliğinden kurtulup fabrikalaş-
nııyor ve tamirciliğe dönük bir yaıı iş-
letrne olmaktan kurtularak büyük
bir üretime geçemivor?"
Bu sorunun 26 yıl sonra hâlâ ge-
çerli olması akıl alacak şey değil.
ama çarkın akılla işı yok ki bildiği gi-
bi dönüyor 72 yıldır.
Bir zamanlar kadırga yelkenleri-
ninyapıldığı. şimdiyse döküm atöl-
yelennin sığıştığı Yelkenci Han'agi-
riyoruz. Yüzlerceyıllık duvartaşla-
nnın arasından fırlayan taze yeşıl-
likler. avluya giren gün ışığında pa-
nldıyor. Zindanı andıran küçük oda-
lannın içinde bir telaş. bir koşuştur-
maca...
Çekiç sesleri. motorgürültülerine
karışıyor, çaylar akrobat çaycının
tepsisınden dans ederek odalardan
odalara uçuşuyor. Izbelık, üzerine
romantik birelbise giymiş gibi; ya-
şam öy le yoğun ki biz bırer hayalet-
mişız gibi; kimse başını kaldınp bak-
mıyor işinden yüzümuze. onlan ra-
hatça gözetlememıze izin verinniş gi-
bi... Derken odalardan birinde yaş-
lı bir çift gözle göz göze geliyoruz.
Merhabalann ardından 50 yıllık anı-
lar dökükı.ı.. ^..v,»,,,.,,,^,.,,, .fanın
en yaşlı esnafı son yelkenciyi de ha-
tırlıvor. Çetın Altan'ın bu hana gel-
dığigünüde. Bıkmış 50 yıldır karan-
lık odalann dibıne hapsettiği yaşa-
mından. Yeni yer göstermişler Hal-
kalı'da. yakın zamanda gidecekler-
miş buralardan. Güneşli. sıcak. so-
yunma odalı. yemekhaneli. duvarla-
n pastel mavi boyalı modern atölye-
lerde çalışmanın düşlerini kuruyor 70
yaşında. Anılarını. "depo olarak
kullanırız herhalde" dediği bu yaş-
lı hanın odalarına terk edeceğı günü
sabırsızlıkla bekliyor.
Duvardaki eski Fenerbahçe afişi-
ni. İnönü'niin resmini ve Saatli Ma-
arifTakvımi'ni de götürecek mi aca-
ba Yelkenci Han'dan ta Halkalı'ya?
Üst kata çıkıp çoğu boş han odaları-
na bakıyoruz. İçimden. sonradan ya-
pılan tüm eklemeleri ayıklamak ge-
liyor, Yelkenci Han'ın gençliğini gör-
mek istiyor gözlerim...
Alınnlar. ' .41 Işte htanbııl'' kitabtıulaıı
Yarın: Karaköy ve Galata
Emınönü'nden Haliç vapuruna zor attık kendınüzı
Ve bıner bınmez öğrendik ki. Haliç ölürken yanında
iskeleleri de götürüyordu teker teker. Artık küçük
vapurlar balçığı yarıp geçemedikleri içın ancak dört
iskele dolaşabilıyorlar Haliç'te. Oysa bir zamanlar
Kâğıthane Deresi'nin ağzına kadar gıdebılıyordu
\apurlar. Ama hızla kirlenen Haliç yol \ermez oldu
bu beyaz dostlarına ve iskeleler teker teker terk
edilmeye başjandı. 1980'li yıllarda park yapımı ıçin
Haliç kıyısindakı bır çok bına yıkıldı ve o sırada
Yemiş. Cibali ve Halıcıoğlu iskeleleri ortadan kalktı.
Sütlüce tskelesi. 1992 yılında çıkan bır yangınla kül
oldu. Halıç'in en uç iskelesi olan Kâğıthane. yıllar
önce terk edılip yok olmuştu. Hasköy. Ayvansaray.
Derterdar ve Eyüp ıskelelerıyse vapurlar
vanaşamadığından bir başlanna çürüyorlar sessizce.
Üsküdar'dan gelen küçük vapur artık Eminönü'ne
ugruyor, oradan Kasımpaşa'ya geçiyor sonra Fener
\e Balat'a uğrayıp aynı iskelelerden geri dönüyor.
Gemicilere bakılırsa birkaç yıl içinde vapurlar
Hatiç'e burunlarını bile sokamayacaklar. tüm
iskeleler de böy lece tanhe karışacakmış. Gözlerimiz
fokur fokur kaynayan renksiz Haliç suyunda
dinliyoruz gemicilerin yakınmalarını. Haliç'in
üzerinde. Haliç'in kaderini konuşa konuşa bir karşı
kıyıya geçiyor küçük vapur, bir diğerine. Sefamız
ancak 15 dakika sürüyor.
Oysa denizden Eyüp'e kadar gitmek istiyorduk biz.
Ayvansaray İskelesi'nde Zaman Dayı dedikleri
Rizeli bır kayıkçı varmış. Onun bizı
gezdirebileceğini söylüyorlar. Zaman Dayı'yı
buluyonız. 75 yaşında uyanık, aksi bir Karadenizli.
250 bin liraya bizi Eyüp'e götürüp sonra da
Karaköy'e bırakmayı kabul ediyor. Haliç'te kayıkla
dolaşmak kadar tedirgin edıci bir şey daha yoktur
herhalde. Üzerimize doğru gelen her dalga
sinirlerimizi geriyor.
Haliç'te sandal sefasının klozette yolculuktan farkı
yok. Zaman Dayı'nın ağzından cımbızla aldığımız
bilgilere göre aslında kayıklar da Haliç'in diplerine
pek gidemiyorlarmış. Ama devamlı kullandıkları bir
hat üzerinde çamuru yanp yol yapmışlar kendilerine.
o hattan çıkmadıkça bir tehlike yokmuş. hattı
şaşıranın balçığa saplanma riskı de oldukça
fazlaymış. Derken biz hattı şaşırıyoruz ve motorlu
kayığımız Sütlüce'ye yaklaştığında ilerlemekte
zorluk çekiyor. Zaman Dayı karar veriyor:
- Bu kadar yeter. dönelim.
Kabul etmekten başka çaremiz yok, zaten biz de pek
sevmedik bu Haliç sefasını. Karaköy'e geldiğımizde
Zaman Dayı şansını zorluyor ve 300 bin lira istiyor.
Ilk anlaştığımız miktarda ısraredıyoruz. söylene
söylene alıyor parayı ve Haliç'in kahverengı
sularında kayıp gıdiyor
w
Istanbul a iıııza atanlara saygıMLALLA SUMER Yazar-Futografı,ı
~^~ stanbul'a imza atanlardan biri de Ale\andre
I Vallaur>'dır(mimar. Sanayi-i Nefıse hocası I.
I Bildiğım kadanyla Pera ve Maçka palaslar.
I Bankalar Caddesf nin ana bınalanndan Os-
J&- manlı ve Merkez Bankası'nın heybetli bina-
lan (1892), kırk dört bölüm ıçeren Yıldız Saray ı 'nın
yapımında Bahan'lardan sonra adı geçen Valla-
ury 'nin eserlerinden. Karaköy "de ılginç mimari tarz-
lany la ıki bına daha v ar ki, bütün araştırmama rağ-
men mimarlannı öğrençmedım.
1800'lerin sonlanna doğru. bu güzel bınalara ım-
zalannı atan mimarlar. ne verimli kişilermış. Ya da
bu binalan yaptıran kişiler, her anlamda zengin ın-
sanlarmış.
Alexandre \'allaury'nin imzasını taşıyan. (Nu-
muneHastanesideekbölümüydüvaktiylelSelimi-
ye - Kadıköy arasında yer alan Mekteb-i Tıbbiye-i
Şâhâne'nin güzelim yapısından söz etmeye ne der-
siniz?
3 Ağustos 1893 tarihli Seraskerlik yazısında, o za-
mana kadar işlevini sürdüren Gülhane Tıbbiye bi-
nasının; artan gereksinmelere dar geldiği içın yeni,
büyük bır binaya ıhtiyaç duyulduğu; Haydarpa-
şa'dakı askeri hastanenın yanındakı arazinin avan-
tajlan da belırtilerek Serasker Rıza Paşatarafından
sadaretmakamınasunulur lOKasım 1894'te. II.Ab-
dülhamid'in iradesiyle Seraskerliğe gelen bır tez-
kerede, yeni tıp okulu için çalışmalara başlanması
emredilir. Erkân-ı Harbiye Reisi Müşir Şakir Paşa
başkanlığındakı komisyonun hazırladığı projeye
göre yapılacakçalışmalann, Seraskerlik denetimin-
de olacağı, masraflann Seraskerlik tarafindan öde-
neceği belirtilır. 11 Şubat 1895'te. padışah adına Mü-
şir Şakır Paşa. törenle ilk taşı koyar. Dönemin en
• Barok tarzı bezemeleri, renkli vitraylan, köşe kuleleri>le ilgi çeken Haydarpaşa
Gan'nın mimarlan, Otto Ritter ve Helmut Cuno'dur. Haydarpaşa İskelesi. ünlü mimar
Vedat Tek tarafindan inşa edilmiş. Kütahya çiniciliğinin değerli ustası Mehmed Emin
Bey'in çini süslemeleriyle değerlendirilmiştir.
tanınmışmimarlanndan Alexandre Vallaury ve Ra-
imondod'Aroncotasanmlanyla. yönetimleri altın-
dakı mühendis subaylar tarafindan hazırlanan ve
uygulanan projeyle inşaata başlanır.
Selımıye Kışlası ve Haydarpaşa Askeri Hastane-
sı arasındakı tepede Marmara'ya bakan alanda. 80
bin metrekare arsa üzerinde. 140 \ 80 m'lik av luyu
çevreleyen bır bina olarak inşa edilir. İnşaat alanı.
24 bin m2'dir. Tıbbiye Caddesi'ne bakan yüzünde.
Doğulu karakter taşıyan anıtsal giriş. diğer dört kit-
leden öne çıkanlmıştır. Böylece. hareketlilık sağ-
lanmıştır. İkı yanda Elhamra-Mağrip kökenli kolon-
lar. düşey etkiyi arttırmaktadır. Duvarları. Hereke
ve Bilecik ocaklanndan özel olarak getirilen renk-
li granittendir. Marsilya'dan getirilen en ıvi su kire-
ciyle harçlanmıştır.
Metal öğeleri Belçika'dan alınan putrelli Volta
döşemeleri. Viyana'da hazırlanan metal çerçeveli.
renkli camlı pencereler; yan açıklıklarda kafes bı-
çımındeki aeniş pencereleriyle Doğulu karakter ta-
şıyan bu güzelım bına. İstanbul'un güzellığine gü-
zellik katmaktadır. Annemden dinledığime göre.
İstanbul'un ışgali Mrasında (1919) Ingılizlerin de-
netımınc girdiğinde epey zorluklar yaşannıiştır.
Haydarpaşa Gan ve iskelesi
Haydarpaşa Gan. heybetli görünüşüyle herkesın
ilgı odağıdırsanınm. 1979'da Haydarpaşa önlerın-
de. gece bir Yunan şilebıvle çarpışan Ronıen tan-
kerinın ınfılakı. bızım neslin unutamayacağı acı bır
anıdır. Kapkara bir hayalet gibi, yıllar boyu denizı-
mizı çirkınleştiren tanker enkazı. Kadıköy'e gelip
gıdenlere facıayı hep hatırlatmıştı.
191 "'ve 19
7
9"dakipatlamalarlasarsılananıtsal Hay-
darpaşa Gan. barok tarzı bezemelen. renkli v itray -
lan. köse kulelerıy le ilgı çeker Beş kath binanın mi-
marlan. Otto Ritter ve Helmut Cuno'dur. 1906 da
inşasına başlanan bina. 1908"de hızmete açılmıştır.
Gann önündekı Haydarpaşa Vapur İskelesi. mıl-
li mımarimızın ünlü mimarlarından \edat Tek tara-
findan I9!5"te inşa edılmış olup Kütahya çinicili-
ğinin değerli ustası Mehmed Emin Bey'in çini süs-
lemeleriy le değerlendirilmiştir.
Sâdâbâd Camü'ne ağıt
9 Temmuz 1995. TGRT'den haberve görüntüler:
Sâdâbâd Camıi'nin çevresı; bataklık veçöplük. Ca-
minin içı penşan: dökülen sıvalar, altın yaldız ya-
zılar, çerçevelere vanncaya kadar neye dokunulsa
elde kalıyor. Camının kapısına koca bir kilit asıla-
rak ıbadetekapatılışı. ~LaleDevri'*dıye ünlenen sal-
tanatlı çağdan bu durumlara nasıl ınılebıliyor'.' Sâ-
dâbâd Camıı'ne bu haınlığı yabancılar yapamazdı.
Acaba Sayın Dalan, Haliç'in kıyılannda güzellık-
ler oluştururken Sâdâbâd Camıi'nin çevresinin de
bataktan kurtanlması içın birçare bulamaz mıydı?
Sâdâbâd manıur yer demekmiş. Herhalde bugün-
kü durumuyla değil.
Sâdâbâd olarak ünlenişi Kâğıthane'nin; saraylar,
köşkler. köprüler. havuzlarb donatılışmdan (1 722)
sonra başlar. III. Ahmet \e Nevşehirli Damat Ibra-
him Paşadönemı, Lale Devrinin güzellıklerı. şaır
Nedûn'e ilham veren Sâdâbâd Patrona Halil isya-
nıyla tahrip edilirse de I. Ylahmutzamanında yeni-
den onanlmaya başlar.
Yabancı elçılere devletin şan ve şerefini, kudre-
tini göstermek üzere Sâdâbâd'da zıyafetler verılir.
II. Mahmut zamanında görkemi artan güzelim yer-
ler ve saraylar. çok se\diği bircariyenin buradaölü-
şü uzerine II. Mahmut tarafindan terk edilir.
Abdülaziz 1862-1863"te Çağlayan Kasn'nı yap-
tırarak Sâdâbâd'ın ününü sürdürmek ıstemişse de
saray erkânının tercıhi gıttıkçe azalmış. fakat hal-
kın ılgisi devam etmiştir. Ya günümüzde?
Haliç çevresinde dolaşırken Fener'de ışlevi çok
önemlı olan "Kadın Eserieri Kütüphanesi ve Bilgi
Merkezi'*ne uğramaya ne dersiniz?
Felsefeci-edebıyat eleştırmeni Dr. Füsun Akadı,
Istanbul Unıversitesi Edebıyat Fakültesi Kütüpha-
necilik Bölumü eski Başkanı Prof. Dr. Jale Bavsal.
kütüphanecı-çevirmen Doç. Dr. Aslı Mardin, arke-
olog-fotoğrafçı Füsun Ertuğ,araştırmacı-çevirmen
Doç. Dr. Şirin Tekeli hanımefendilere teşekkür et-
melıyiz Pek sevimli tanhi bır bınada, edebiyat, sa-
nat ve kültür alanında büyük hizmetler veriliyor.
1990'danberi hizmette.
Kadın Eserieri Kütüphanesi ne kitaplanmı götü-
rürken v apurun güvertesınde oturmuş, bulanık Ha-
liç sulannın kıpırdanişlarını izliyor, genzi tıkayan
kokusunu teneftus etmemeye gayret ediyordum.
Haliç'e "Altın Boynuz" adını taktıklan masalımsı
çağı dü^ünmemek elde mi?
Sağyamacayaslanmıştarihiyapı; DenizK. Has-
tanesı. Hastalarına iyilık ışığı gibi yetışen aziz Dr.
Zeki l>gur'u yaşamım boyu sevgı ve hayranlıkla
anacağım
SÜRECEK
Çek kayıkçı
kürekleri
POLİTİKA VE ÖTESt
MEHMED KEMAL
Kedilerle Fareler...
ingiliz dostlarımız Amanda ve Robert tatili bitirip
döndüler. Kalkan'da her Türkün birkaç İngiliz dostu
var. Çabuk kaynaşıyorlar.
Geçen haftayı Tansu Çiller'in "güvenoyu" alacak
mı, almayacak mı tartışmalarıyla geçirdik. Sonuç, Çil-
ler 39 oyla (kırktan bir eksik) sonun başını yitirdi. Gü-
venoyu alamayan hükümetlerin listesineÇillerdeya-
zıldı. Ama ışin başında şüpheler var.
Adam berber koltuğuna otururmuş, daha peşkiri tak-
madan, "Berber, sakalım ak mı, kara mı?" diye so-
rarmış. Berber de "Hele önüne dökülsün anlarsın!"
dermiş. Bayan Çiller'in sakalı yok, ama rengi belli ol-
du: 230 kırmızı!..
Yenilen doymazmış...
Yenilginin sıcağıyla destekleyen gazeteciye, "Şim-
di daha güçlüyüm. Isterierse hepsi bır tarafa geçsin-
ler. Ben arkama Türkıye'yi alıyorum. Hükümeti bıra-
kıyorum..."
Ne güzel düş!
Ak camda oylan saydıkça kırmızılar çoğalıyor. Kır-
mızı dendikçe de kırmızılar artıyor. Her beyaz ardın-
dan birkaç kırmızı getirıyor. Bunların ardında, "Şükür
Allah'a kurtulduk" yatıyor.
Bir görünüşe bakılırsa, koalisyonu (DYP-CHP) bir
polis müdürü bozmuştu. Şimdi o polis müdürünün
görevden ayrılmasıyla yeni koalısyon (DYP-CHP) ku-
ruluyor Daha iki partinın lideri bırbirleriyle kaş-göz eder-
lerken Menzir'in istifası duyuldu. Gerçek mi, değil mi
demeye kalmadı, gözler Menzır'ın çocukluk arkada-
şı Cavit Çağlar'a çevrildi. Pingpong ikisi arasında oy-
nanıyordu.
Kalkan'sa bugün çok güneşli, bildiğin gibi değil!..
Bir dönemin ünlü dergısi Akis'te Metin Toker "Ke-
dı gıdınce fareler cirit atıyor" diye yazmıştı da yer ye-
rındenoynamıştı. Kedi, bir geziye çıkan AdnanMen-
deres, fareler de DP grubundakı muhaliflerdi. Ger-
çekten de Menderes uzaklaşınca fareler cırit atıyor-
lardı. Fareler cirit atıyordu, ama bunu söylemek de
suç sayılıyordu. Metin Toker'i mi, Cüneyt Arcayürek'i
mi, "cirit atıyor" demekten mahkemeye vermişlerdi.
Bugün kedi de fare de demek suçlanmıyor, ama or-
talık lyice karışıyor...
Ipin ucu hâlâ Çiller'in elindeydi. Onun içın parti için-
deki muhalifleri (başta Cindoruk olmak üzere) onur
kuruluna verdi. Savunmalı, savunmasız onlarcasını par-
tinin dışına attı. Bu senaryoyu kotaranlar, onur kuru-
lunu hesaplamadılar.
Menderes de "ispatçılar"\, (bunlann sayısı 15'ti). ku-
laklarından tutup atmamış mıydı? Bir de kulp takmış,
Ispatçıları 'Ispatçılar mı, Ismail Hakkıcılarm;'diye
alaya almıştı.
"Ispatçılar mı, onlar Ismail Hakkıcılar!.."
Böyle ayrılmalardan birçok özgürlükçü partı do-
ğar. Nitekim "Ispat Hakkı "dan Hürriyet Partisı doğ-
du. Bir sonuç alınmadı, amasiyasetbirfışkırmıştı. Bir
böytesi dağılmadan da (ardında Bayar'ın bulundu-
ğu) Sadettin Bilgiç'in başkanlığını ettiği "Demokra-
tik Partı" fışkırmamış mıydı? Meclis'te yandaş bulan
bu parti seçimlerde başarı sağlayamamıştı. Çünkü o
sırada bir de "Karaoğlan efsanesi" doğmamış mıy-
dı? Şair durumu sezdiği için,
"Doğar aç mıdelerden nur topu ihtilaller" diyor.
Böyle dalgalanmalardan ne_olaylar çıkar, ne partiler
fırlar.
Menzir'in de bir bildiği vardır; bir böldüğü gibi...
Kalkan'ı mı soruyorsunuz, günlük güneşlik!..
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/Artvin ilinde ün-
lü bır yayla. 2/Ye-
niçerı kışlası... Ta-
şa tutarak öldürme
cezası. 3/ Küçük
çocuklan uyutmak
içın söylenen tür-
kü... Aza. 4/ Ateş- c
lı ve tehlıkelı bir
bağırsak hastalı- 6
ğı... Kâi"i gelme-
yen. 5/Verme. öde-
me... Bırşeyıyapıp
yapmamaya karar
verme gücü. 6/
1 2 3 4 5 6 7 8
Çıplak v ücut resmi... Atın ba-
şına geçırılen dızgın ve süs-
ler. II Öngün... Hızmetkâr.
köle. 8/ Anadolu'da kurul-
muş eski bir uygarlık... Kadın-
lann yüzlerine sürdüklen kır-
mızı düzgün. 9/ Göstenldık-
çeödenmesı gereken polıçe-
lere yazılan \e "görünce" an-
lamına gelen tenm... Bilgisiz.
kültürsüz kimse.
YUKARnUN AŞAĞH A:
1/tskambilde ıkılıdenaltılıya
kadar olan kâğıtlara verılen ad. 2/ Bayağı... Bır madde üze-
rinde y apılan kımyasal ışlemler sonucu elde edilen bır baş-
ka madde. 3/Mavımsı yeşil renkli küçük birkuş... Ulusla-
rarası Tivatro Enstıtüsünün simgesi. 4/Nikelin simgesi...
İşyen. 5/ Yurdumuzda kurulmuş yırmı bir köy enstitüsün-
denbıri. 6/Tav ladabırsayı... "O yer" anlammda kullanılan
sözcük... Çın ve Japonya'da oynanan birçeşıt satranç. 7/Kü-
çük çocukları korkutmak içın uydurulmuş yaratık... ".. gibı
tutarsa da âfâkı nâmımız Zev ki kederde mihnetı rahatta gör-
müşüz" (Şeyh Galıp). 8/Bır Asya ülkesınm başkentı... Yunan
rakısı. 9/Alçalma, bayağılaşma.
İLAN
T.C.
YAĞLroERE ŞULH HLKUK
HÂKEVILİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1992 115 Esas
Davacı, Mehmet Menteşe tarafindan davalılar Dur-
sun Menteşe, Mustafa Karakaya. Nevzat Menteşe, Za-
fer Arslan, Çakır Okur ve Fahn Karakaya aleyhıne aç-
mış olduğu, Yağlıdere ilçesi Elmebelen Köyü tapu si-
cilinın Kanlıca Köyü 8.12.1960 tarih 7. 8. Akköy Kö-
I yü 1963 eylül tarih 26. Kanlıca Köyü 31.10.196Ö tarih
| 67
no'da kayıtlı taşınmazlann taksım veya ızalei şüyu
davasının yapılan açık yargılaması sonunda verilen ara
karan gereğınce:
Yukandayazılı taşınmazlarda hıssedarolup tüm araş-
tırmalara rağmen adresleri tespit edilemeyen davalı,
Nevzat Menteşe ile dahıli davalılar. Seydioğlu Hüsey ın
kızı Hatıce. Ali Kemal oğlu Mahmut Okur. Halil oğlu
Mehmet Ocak. Halil kızı Fatma Ocak. Halil kızı Gül-
beyaz Okur. Hüseyın oğlu Ali Okur'un kızı Gülha-
nım'dan kızı Emıne. Hüseyın oğlu Ali Okur'un kızı
Gülhanım'dan oglu Bayram, Seydioğlu Hüsey in'in oğ-
lu. Molla Ali mirasçısı Emine Okur. Emıne Aydın ve
Bayram Aydın, Zernışan Ocak mirasçılan Mehmet Ocak
ve Ali Ocak'lara dava dılekçesi. dahili dava dilekçesı
ve bılirkışi raporunun teblıği yerine ve duruşmanın
19.10.1995 günü saat 09.00'a b'ırakıldığına. duruşma-
yagelmedikleri vekendilerinı debirvekil iletemsılet-
tirmedıklerinde yokluklannda yargılamaya devam edi-
lıp hiikünı venleceği hususu ılanen tebliğ olunur.
Basın: 41387