04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EKİM 1995 ÇARŞAMBA 10 DIZIYAZI Haliç'in hüzünlü sandalları E mınönü'nden Kara- köy'e kalkan motorlar- dan birine biniyoruz. Yaşlı motorcu gün orta- sında yolcu bulmanın keyfiyle çekiyor ipini motorun. leş gıbi kokan Halıç'i ya- rarak başlıyoruz, topu topu beş da- kika sürecek olan yoiculuğumuza. Motorun boyundan büyük gürültü- sü arasında bağrışıp çağnşarak soh- bet etmeye çalışıyoruz yaşlı motor- cuyla. 40yıldırburadaçalışıyormuş. Ha- liç'in gün be gün kırlenıp çamur ha- line gelişini ağır aksak bır tiyatro oyunuymuşçasına izleyenlerden o da. Balik çıktığı zamanlan hatırlıyor bu bulamaçtan. O da eskıden baltkçılık yapar- mış. Çoğu motorcu gibi Ka- radenizli. Bin yıl daha lstan- bul 'da yaşasa düzelmeyeceğı belli o se\ imli şivesıyle aün- de 200-300 bin lira k'azandı- ğını. emeklı maaşının yanın- da bir ek gelir olduğunu an- latıyor. 30 kadar motorcu var- mış ve kişı başına 10 bin li- ray a karşıdan karşıya yolcu ta- şıma işı. hepsinın karnıni iy i kötü doyuruyormuş. Özellik- le ışe gıdiş ve dönüş saatle- nnde yolcusu bolmuş bu mı- nik hattın. Eski Galata Köprüsü anısına İşte ışin en acıklı kısmına geldik galıba. Eski Galata Köprüsü'nün hikâyesıne. Üç yıl önce. bır gece ansızın çı- kan büyük bir olasılıkla ka- sıtiı yangının alevine... Çok üzülmuştüm. vedalaşmamı za bile vakıt kalmadan bıt gece ansızın yok oluverdı di- ye. Oysakimbilırgönüllerde ne törenler hazırlanmıştı yaş- lı köprü için. Hepsi sineler- de gömülü kaldı yangının isiyîe. Yenisı yapılır. emek- tarsöküldü sökülecek denir- ken. bir sabah uyandık kı köp- rü kaldınlmayı beklemeden kendı kendine göcüp gıtmış- ti hurda âlemine. Köprü altı sohbetlerini de beraberinde sürükleyerek.. Şımdilerde Emınönü'nün o boğucu kalabalığından sı- kıldığımda. arabaya binme- ye değmez deyip Karaköy "e doğru yürümeye kalktığım- da hep duraklıyorum yenı köprüden geçerken. Çünkü onun eğik yamuk merdiven- leri yok alt katına ınılecek. inılse de küf rengı birahane- leri. tütün kokulu nargileci- si. kankjrmızı çay lan. keman- cısı yok artık. Acayip dükkân- lar yaptılar. henüz açılmadı onlar. Açılsa da sevmeyiz herhalde naylon iskemleli kafeteryalan. ma- salan plastıkçiçekli balıkçıları... tş- te bu yüzden gözlerimizi kapayarak gectik yeni Galata Köprüsü'nden. Köpriinün tam ortasında. ne ışe ya- radıklan meçhul kare pnzma yüksel- tilenn. güzelım Istanbul manzarası- nı kesmesıne izın vermedik: madem kı. dedik gücümüz yetmıyor bu mi- mari felaketi yıkıp yok etmeye. bız de sıkıca yumanz gözlenmizı onun cınayetine. "Binlerce kişinin çalışhgı bir büyük fabrikayı cadde cadde, sokak sokak dükkân dükkân bölünü/: sıcaktan yan beline kadar çıplak. vüzü gözü is içinde balyoz sallav an bü\ ük elli iş- çiler, yiiksek dereceİi döküm fırınla- n.durmadanvızıldavantornamaki- ncleri. büyük çelik matkaplar, freze tezgâhian ve her dükkân-atühenin ka- pısı önünde vol üstüne serdigi geniş çelik lev halarla baştan başa kaplan- mış Makaracüar CaddesL." 26 yılın getirdığı birtakım teknik ila\ elen saymazsak manzara hemen hemen hic değışmemış Makaracılar • Üsküdar'dan gelen küçük vapur artık Eminönü'ne uğruyor, oradan Kasımpaşa'ya geçiyor, sonra Fener ve Balat'a uğrayıp aynı iskelelerden geri dönüyor. Gemicilere bakılırsa birkaç yıl içinde vapurlar Haliç'e burunlarını bile sokamayacaklar, tüm iskeleler de böylece tarihe karışacakmış. Gözlerimiz fokur fokur kaynayan renksiz Haliç suyunda, gemicilerin yakınmalarını dinliyoruz. • Haliç'te kayıkla dolaşmak kadar tedirgin edici bir şey yoktur herhalde. Üzerimize gelen her dalga sinirlerimizi geriyor. Haliç'te sandal sefasının klozette yolculuktan farkı yok. Kayıklar Haliç'in diplerine pek gidemiyorlarmış. Devamlı kullandıkları bir hat üzerinde çamuru yarıp yol yapmışlar kendilerine, o hattan çıkmadıkça tehlike yokmuş. Hattı şaşıranın balçığa saplanma riski fazlaymış. Hazırlayan: Mine Sog Caddesı'nde. Ama bu kargaşa. artık gerçekten son günlenni yaşıyor. Per- şembe Pazan'nda yıkımlar başladı. kimi atölyeler şehır dışlarındakı ye- ni yerlenne taşındılar. geride kalan- larınsa elı kulağında. en geç bir ikı yıl içinde eskinin ızi kalmayacak Per- şembe Pazan'nda. Bırbiri içıne gır- mişatölyeleryüzyıllıkpaslannı top- rağa terk edip yeni yerlenne taşına- caklar: bu tnetal ve ter karmaşası da. büyük bir parkın ya da dev bır alış- \ eriş merkezınin içinde sessız bir ha- yalet gibı dolaşacak. Atölyelenn sıkıştığı dar sokakla- nn arasında geziniyoruz. Her bakış bir fotoğraf. her nefes bir roman bu- rada. Perşembe Pazan'nın kalbi ina- nılmazbtrhızlaatıyor. Hamallarbel- li ki 26 yıldan bu yana hep aynı kö- şede soluklanmışlar. lımonatacı bar- dağıyla tabağını bır elinde şıklatıp. san arabasını öbür elıyle itiyor 26 y ıldır ve şu dükkânın karanlık dip- İenndeıkiışçı26yıldırsallıyorlarde- mireoçekici. O zamandan bu zama- na, hiç değışmeden kalan bir de so- ru var: "Neden bu artizane cüce atölye iş- letmeciliğinden kurtulup fabrikalaş- nııyor ve tamirciliğe dönük bir yaıı iş- letrne olmaktan kurtularak büyük bir üretime geçemivor?" Bu sorunun 26 yıl sonra hâlâ ge- çerli olması akıl alacak şey değil. ama çarkın akılla işı yok ki bildiği gi- bi dönüyor 72 yıldır. Bir zamanlar kadırga yelkenleri- ninyapıldığı. şimdiyse döküm atöl- yelennin sığıştığı Yelkenci Han'agi- riyoruz. Yüzlerceyıllık duvartaşla- nnın arasından fırlayan taze yeşıl- likler. avluya giren gün ışığında pa- nldıyor. Zindanı andıran küçük oda- lannın içinde bir telaş. bir koşuştur- maca... Çekiç sesleri. motorgürültülerine karışıyor, çaylar akrobat çaycının tepsisınden dans ederek odalardan odalara uçuşuyor. Izbelık, üzerine romantik birelbise giymiş gibi; ya- şam öy le yoğun ki biz bırer hayalet- mişız gibi; kimse başını kaldınp bak- mıyor işinden yüzümuze. onlan ra- hatça gözetlememıze izin verinniş gi- bi... Derken odalardan birinde yaş- lı bir çift gözle göz göze geliyoruz. Merhabalann ardından 50 yıllık anı- lar dökükı.ı.. ^..v,»,,,.,,,^,.,,, .fanın en yaşlı esnafı son yelkenciyi de ha- tırlıvor. Çetın Altan'ın bu hana gel- dığigünüde. Bıkmış 50 yıldır karan- lık odalann dibıne hapsettiği yaşa- mından. Yeni yer göstermişler Hal- kalı'da. yakın zamanda gidecekler- miş buralardan. Güneşli. sıcak. so- yunma odalı. yemekhaneli. duvarla- n pastel mavi boyalı modern atölye- lerde çalışmanın düşlerini kuruyor 70 yaşında. Anılarını. "depo olarak kullanırız herhalde" dediği bu yaş- lı hanın odalarına terk edeceğı günü sabırsızlıkla bekliyor. Duvardaki eski Fenerbahçe afişi- ni. İnönü'niin resmini ve Saatli Ma- arifTakvımi'ni de götürecek mi aca- ba Yelkenci Han'dan ta Halkalı'ya? Üst kata çıkıp çoğu boş han odaları- na bakıyoruz. İçimden. sonradan ya- pılan tüm eklemeleri ayıklamak ge- liyor, Yelkenci Han'ın gençliğini gör- mek istiyor gözlerim... Alınnlar. ' .41 Işte htanbııl'' kitabtıulaıı Yarın: Karaköy ve Galata Emınönü'nden Haliç vapuruna zor attık kendınüzı Ve bıner bınmez öğrendik ki. Haliç ölürken yanında iskeleleri de götürüyordu teker teker. Artık küçük vapurlar balçığı yarıp geçemedikleri içın ancak dört iskele dolaşabilıyorlar Haliç'te. Oysa bir zamanlar Kâğıthane Deresi'nin ağzına kadar gıdebılıyordu \apurlar. Ama hızla kirlenen Haliç yol \ermez oldu bu beyaz dostlarına ve iskeleler teker teker terk edilmeye başjandı. 1980'li yıllarda park yapımı ıçin Haliç kıyısindakı bır çok bına yıkıldı ve o sırada Yemiş. Cibali ve Halıcıoğlu iskeleleri ortadan kalktı. Sütlüce tskelesi. 1992 yılında çıkan bır yangınla kül oldu. Halıç'in en uç iskelesi olan Kâğıthane. yıllar önce terk edılip yok olmuştu. Hasköy. Ayvansaray. Derterdar ve Eyüp ıskelelerıyse vapurlar vanaşamadığından bir başlanna çürüyorlar sessizce. Üsküdar'dan gelen küçük vapur artık Eminönü'ne ugruyor, oradan Kasımpaşa'ya geçiyor sonra Fener \e Balat'a uğrayıp aynı iskelelerden geri dönüyor. Gemicilere bakılırsa birkaç yıl içinde vapurlar Hatiç'e burunlarını bile sokamayacaklar. tüm iskeleler de böy lece tanhe karışacakmış. Gözlerimiz fokur fokur kaynayan renksiz Haliç suyunda dinliyoruz gemicilerin yakınmalarını. Haliç'in üzerinde. Haliç'in kaderini konuşa konuşa bir karşı kıyıya geçiyor küçük vapur, bir diğerine. Sefamız ancak 15 dakika sürüyor. Oysa denizden Eyüp'e kadar gitmek istiyorduk biz. Ayvansaray İskelesi'nde Zaman Dayı dedikleri Rizeli bır kayıkçı varmış. Onun bizı gezdirebileceğini söylüyorlar. Zaman Dayı'yı buluyonız. 75 yaşında uyanık, aksi bir Karadenizli. 250 bin liraya bizi Eyüp'e götürüp sonra da Karaköy'e bırakmayı kabul ediyor. Haliç'te kayıkla dolaşmak kadar tedirgin edıci bir şey daha yoktur herhalde. Üzerimize doğru gelen her dalga sinirlerimizi geriyor. Haliç'te sandal sefasının klozette yolculuktan farkı yok. Zaman Dayı'nın ağzından cımbızla aldığımız bilgilere göre aslında kayıklar da Haliç'in diplerine pek gidemiyorlarmış. Ama devamlı kullandıkları bir hat üzerinde çamuru yanp yol yapmışlar kendilerine. o hattan çıkmadıkça bir tehlike yokmuş. hattı şaşıranın balçığa saplanma riskı de oldukça fazlaymış. Derken biz hattı şaşırıyoruz ve motorlu kayığımız Sütlüce'ye yaklaştığında ilerlemekte zorluk çekiyor. Zaman Dayı karar veriyor: - Bu kadar yeter. dönelim. Kabul etmekten başka çaremiz yok, zaten biz de pek sevmedik bu Haliç sefasını. Karaköy'e geldiğımizde Zaman Dayı şansını zorluyor ve 300 bin lira istiyor. Ilk anlaştığımız miktarda ısraredıyoruz. söylene söylene alıyor parayı ve Haliç'in kahverengı sularında kayıp gıdiyor w Istanbul a iıııza atanlara saygıMLALLA SUMER Yazar-Futografı,ı ~^~ stanbul'a imza atanlardan biri de Ale\andre I Vallaur>'dır(mimar. Sanayi-i Nefıse hocası I. I Bildiğım kadanyla Pera ve Maçka palaslar. I Bankalar Caddesf nin ana bınalanndan Os- J&- manlı ve Merkez Bankası'nın heybetli bina- lan (1892), kırk dört bölüm ıçeren Yıldız Saray ı 'nın yapımında Bahan'lardan sonra adı geçen Valla- ury 'nin eserlerinden. Karaköy "de ılginç mimari tarz- lany la ıki bına daha v ar ki, bütün araştırmama rağ- men mimarlannı öğrençmedım. 1800'lerin sonlanna doğru. bu güzel bınalara ım- zalannı atan mimarlar. ne verimli kişilermış. Ya da bu binalan yaptıran kişiler, her anlamda zengin ın- sanlarmış. Alexandre \'allaury'nin imzasını taşıyan. (Nu- muneHastanesideekbölümüydüvaktiylelSelimi- ye - Kadıköy arasında yer alan Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne'nin güzelim yapısından söz etmeye ne der- siniz? 3 Ağustos 1893 tarihli Seraskerlik yazısında, o za- mana kadar işlevini sürdüren Gülhane Tıbbiye bi- nasının; artan gereksinmelere dar geldiği içın yeni, büyük bır binaya ıhtiyaç duyulduğu; Haydarpa- şa'dakı askeri hastanenın yanındakı arazinin avan- tajlan da belırtilerek Serasker Rıza Paşatarafından sadaretmakamınasunulur lOKasım 1894'te. II.Ab- dülhamid'in iradesiyle Seraskerliğe gelen bır tez- kerede, yeni tıp okulu için çalışmalara başlanması emredilir. Erkân-ı Harbiye Reisi Müşir Şakir Paşa başkanlığındakı komisyonun hazırladığı projeye göre yapılacakçalışmalann, Seraskerlik denetimin- de olacağı, masraflann Seraskerlik tarafindan öde- neceği belirtilır. 11 Şubat 1895'te. padışah adına Mü- şir Şakır Paşa. törenle ilk taşı koyar. Dönemin en • Barok tarzı bezemeleri, renkli vitraylan, köşe kuleleri>le ilgi çeken Haydarpaşa Gan'nın mimarlan, Otto Ritter ve Helmut Cuno'dur. Haydarpaşa İskelesi. ünlü mimar Vedat Tek tarafindan inşa edilmiş. Kütahya çiniciliğinin değerli ustası Mehmed Emin Bey'in çini süslemeleriyle değerlendirilmiştir. tanınmışmimarlanndan Alexandre Vallaury ve Ra- imondod'Aroncotasanmlanyla. yönetimleri altın- dakı mühendis subaylar tarafindan hazırlanan ve uygulanan projeyle inşaata başlanır. Selımıye Kışlası ve Haydarpaşa Askeri Hastane- sı arasındakı tepede Marmara'ya bakan alanda. 80 bin metrekare arsa üzerinde. 140 \ 80 m'lik av luyu çevreleyen bır bina olarak inşa edilir. İnşaat alanı. 24 bin m2'dir. Tıbbiye Caddesi'ne bakan yüzünde. Doğulu karakter taşıyan anıtsal giriş. diğer dört kit- leden öne çıkanlmıştır. Böylece. hareketlilık sağ- lanmıştır. İkı yanda Elhamra-Mağrip kökenli kolon- lar. düşey etkiyi arttırmaktadır. Duvarları. Hereke ve Bilecik ocaklanndan özel olarak getirilen renk- li granittendir. Marsilya'dan getirilen en ıvi su kire- ciyle harçlanmıştır. Metal öğeleri Belçika'dan alınan putrelli Volta döşemeleri. Viyana'da hazırlanan metal çerçeveli. renkli camlı pencereler; yan açıklıklarda kafes bı- çımındeki aeniş pencereleriyle Doğulu karakter ta- şıyan bu güzelım bına. İstanbul'un güzellığine gü- zellik katmaktadır. Annemden dinledığime göre. İstanbul'un ışgali Mrasında (1919) Ingılizlerin de- netımınc girdiğinde epey zorluklar yaşannıiştır. Haydarpaşa Gan ve iskelesi Haydarpaşa Gan. heybetli görünüşüyle herkesın ilgı odağıdırsanınm. 1979'da Haydarpaşa önlerın- de. gece bir Yunan şilebıvle çarpışan Ronıen tan- kerinın ınfılakı. bızım neslin unutamayacağı acı bır anıdır. Kapkara bir hayalet gibi, yıllar boyu denizı- mizı çirkınleştiren tanker enkazı. Kadıköy'e gelip gıdenlere facıayı hep hatırlatmıştı. 191 "'ve 19 7 9"dakipatlamalarlasarsılananıtsal Hay- darpaşa Gan. barok tarzı bezemelen. renkli v itray - lan. köse kulelerıy le ilgı çeker Beş kath binanın mi- marlan. Otto Ritter ve Helmut Cuno'dur. 1906 da inşasına başlanan bina. 1908"de hızmete açılmıştır. Gann önündekı Haydarpaşa Vapur İskelesi. mıl- li mımarimızın ünlü mimarlarından \edat Tek tara- findan I9!5"te inşa edılmış olup Kütahya çinicili- ğinin değerli ustası Mehmed Emin Bey'in çini süs- lemeleriy le değerlendirilmiştir. Sâdâbâd Camü'ne ağıt 9 Temmuz 1995. TGRT'den haberve görüntüler: Sâdâbâd Camıi'nin çevresı; bataklık veçöplük. Ca- minin içı penşan: dökülen sıvalar, altın yaldız ya- zılar, çerçevelere vanncaya kadar neye dokunulsa elde kalıyor. Camının kapısına koca bir kilit asıla- rak ıbadetekapatılışı. ~LaleDevri'*dıye ünlenen sal- tanatlı çağdan bu durumlara nasıl ınılebıliyor'.' Sâ- dâbâd Camıı'ne bu haınlığı yabancılar yapamazdı. Acaba Sayın Dalan, Haliç'in kıyılannda güzellık- ler oluştururken Sâdâbâd Camıi'nin çevresinin de bataktan kurtanlması içın birçare bulamaz mıydı? Sâdâbâd manıur yer demekmiş. Herhalde bugün- kü durumuyla değil. Sâdâbâd olarak ünlenişi Kâğıthane'nin; saraylar, köşkler. köprüler. havuzlarb donatılışmdan (1 722) sonra başlar. III. Ahmet \e Nevşehirli Damat Ibra- him Paşadönemı, Lale Devrinin güzellıklerı. şaır Nedûn'e ilham veren Sâdâbâd Patrona Halil isya- nıyla tahrip edilirse de I. Ylahmutzamanında yeni- den onanlmaya başlar. Yabancı elçılere devletin şan ve şerefini, kudre- tini göstermek üzere Sâdâbâd'da zıyafetler verılir. II. Mahmut zamanında görkemi artan güzelim yer- ler ve saraylar. çok se\diği bircariyenin buradaölü- şü uzerine II. Mahmut tarafindan terk edilir. Abdülaziz 1862-1863"te Çağlayan Kasn'nı yap- tırarak Sâdâbâd'ın ününü sürdürmek ıstemişse de saray erkânının tercıhi gıttıkçe azalmış. fakat hal- kın ılgisi devam etmiştir. Ya günümüzde? Haliç çevresinde dolaşırken Fener'de ışlevi çok önemlı olan "Kadın Eserieri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi'*ne uğramaya ne dersiniz? Felsefeci-edebıyat eleştırmeni Dr. Füsun Akadı, Istanbul Unıversitesi Edebıyat Fakültesi Kütüpha- necilik Bölumü eski Başkanı Prof. Dr. Jale Bavsal. kütüphanecı-çevirmen Doç. Dr. Aslı Mardin, arke- olog-fotoğrafçı Füsun Ertuğ,araştırmacı-çevirmen Doç. Dr. Şirin Tekeli hanımefendilere teşekkür et- melıyiz Pek sevimli tanhi bır bınada, edebiyat, sa- nat ve kültür alanında büyük hizmetler veriliyor. 1990'danberi hizmette. Kadın Eserieri Kütüphanesi ne kitaplanmı götü- rürken v apurun güvertesınde oturmuş, bulanık Ha- liç sulannın kıpırdanişlarını izliyor, genzi tıkayan kokusunu teneftus etmemeye gayret ediyordum. Haliç'e "Altın Boynuz" adını taktıklan masalımsı çağı dü^ünmemek elde mi? Sağyamacayaslanmıştarihiyapı; DenizK. Has- tanesı. Hastalarına iyilık ışığı gibi yetışen aziz Dr. Zeki l>gur'u yaşamım boyu sevgı ve hayranlıkla anacağım SÜRECEK Çek kayıkçı kürekleri POLİTİKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Kedilerle Fareler... ingiliz dostlarımız Amanda ve Robert tatili bitirip döndüler. Kalkan'da her Türkün birkaç İngiliz dostu var. Çabuk kaynaşıyorlar. Geçen haftayı Tansu Çiller'in "güvenoyu" alacak mı, almayacak mı tartışmalarıyla geçirdik. Sonuç, Çil- ler 39 oyla (kırktan bir eksik) sonun başını yitirdi. Gü- venoyu alamayan hükümetlerin listesineÇillerdeya- zıldı. Ama ışin başında şüpheler var. Adam berber koltuğuna otururmuş, daha peşkiri tak- madan, "Berber, sakalım ak mı, kara mı?" diye so- rarmış. Berber de "Hele önüne dökülsün anlarsın!" dermiş. Bayan Çiller'in sakalı yok, ama rengi belli ol- du: 230 kırmızı!.. Yenilen doymazmış... Yenilginin sıcağıyla destekleyen gazeteciye, "Şim- di daha güçlüyüm. Isterierse hepsi bır tarafa geçsin- ler. Ben arkama Türkıye'yi alıyorum. Hükümeti bıra- kıyorum..." Ne güzel düş! Ak camda oylan saydıkça kırmızılar çoğalıyor. Kır- mızı dendikçe de kırmızılar artıyor. Her beyaz ardın- dan birkaç kırmızı getirıyor. Bunların ardında, "Şükür Allah'a kurtulduk" yatıyor. Bir görünüşe bakılırsa, koalisyonu (DYP-CHP) bir polis müdürü bozmuştu. Şimdi o polis müdürünün görevden ayrılmasıyla yeni koalısyon (DYP-CHP) ku- ruluyor Daha iki partinın lideri bırbirleriyle kaş-göz eder- lerken Menzir'in istifası duyuldu. Gerçek mi, değil mi demeye kalmadı, gözler Menzır'ın çocukluk arkada- şı Cavit Çağlar'a çevrildi. Pingpong ikisi arasında oy- nanıyordu. Kalkan'sa bugün çok güneşli, bildiğin gibi değil!.. Bir dönemin ünlü dergısi Akis'te Metin Toker "Ke- dı gıdınce fareler cirit atıyor" diye yazmıştı da yer ye- rındenoynamıştı. Kedi, bir geziye çıkan AdnanMen- deres, fareler de DP grubundakı muhaliflerdi. Ger- çekten de Menderes uzaklaşınca fareler cırit atıyor- lardı. Fareler cirit atıyordu, ama bunu söylemek de suç sayılıyordu. Metin Toker'i mi, Cüneyt Arcayürek'i mi, "cirit atıyor" demekten mahkemeye vermişlerdi. Bugün kedi de fare de demek suçlanmıyor, ama or- talık lyice karışıyor... Ipin ucu hâlâ Çiller'in elindeydi. Onun içın parti için- deki muhalifleri (başta Cindoruk olmak üzere) onur kuruluna verdi. Savunmalı, savunmasız onlarcasını par- tinin dışına attı. Bu senaryoyu kotaranlar, onur kuru- lunu hesaplamadılar. Menderes de "ispatçılar"\, (bunlann sayısı 15'ti). ku- laklarından tutup atmamış mıydı? Bir de kulp takmış, Ispatçıları 'Ispatçılar mı, Ismail Hakkıcılarm;'diye alaya almıştı. "Ispatçılar mı, onlar Ismail Hakkıcılar!.." Böyle ayrılmalardan birçok özgürlükçü partı do- ğar. Nitekim "Ispat Hakkı "dan Hürriyet Partisı doğ- du. Bir sonuç alınmadı, amasiyasetbirfışkırmıştı. Bir böytesi dağılmadan da (ardında Bayar'ın bulundu- ğu) Sadettin Bilgiç'in başkanlığını ettiği "Demokra- tik Partı" fışkırmamış mıydı? Meclis'te yandaş bulan bu parti seçimlerde başarı sağlayamamıştı. Çünkü o sırada bir de "Karaoğlan efsanesi" doğmamış mıy- dı? Şair durumu sezdiği için, "Doğar aç mıdelerden nur topu ihtilaller" diyor. Böyle dalgalanmalardan ne_olaylar çıkar, ne partiler fırlar. Menzir'in de bir bildiği vardır; bir böldüğü gibi... Kalkan'ı mı soruyorsunuz, günlük güneşlik!.. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/Artvin ilinde ün- lü bır yayla. 2/Ye- niçerı kışlası... Ta- şa tutarak öldürme cezası. 3/ Küçük çocuklan uyutmak içın söylenen tür- kü... Aza. 4/ Ateş- c lı ve tehlıkelı bir bağırsak hastalı- 6 ğı... Kâi"i gelme- yen. 5/Verme. öde- me... Bırşeyıyapıp yapmamaya karar verme gücü. 6/ 1 2 3 4 5 6 7 8 Çıplak v ücut resmi... Atın ba- şına geçırılen dızgın ve süs- ler. II Öngün... Hızmetkâr. köle. 8/ Anadolu'da kurul- muş eski bir uygarlık... Kadın- lann yüzlerine sürdüklen kır- mızı düzgün. 9/ Göstenldık- çeödenmesı gereken polıçe- lere yazılan \e "görünce" an- lamına gelen tenm... Bilgisiz. kültürsüz kimse. YUKARnUN AŞAĞH A: 1/tskambilde ıkılıdenaltılıya kadar olan kâğıtlara verılen ad. 2/ Bayağı... Bır madde üze- rinde y apılan kımyasal ışlemler sonucu elde edilen bır baş- ka madde. 3/Mavımsı yeşil renkli küçük birkuş... Ulusla- rarası Tivatro Enstıtüsünün simgesi. 4/Nikelin simgesi... İşyen. 5/ Yurdumuzda kurulmuş yırmı bir köy enstitüsün- denbıri. 6/Tav ladabırsayı... "O yer" anlammda kullanılan sözcük... Çın ve Japonya'da oynanan birçeşıt satranç. 7/Kü- çük çocukları korkutmak içın uydurulmuş yaratık... ".. gibı tutarsa da âfâkı nâmımız Zev ki kederde mihnetı rahatta gör- müşüz" (Şeyh Galıp). 8/Bır Asya ülkesınm başkentı... Yunan rakısı. 9/Alçalma, bayağılaşma. İLAN T.C. YAĞLroERE ŞULH HLKUK HÂKEVILİĞİ'NDEN DosyaNo: 1992 115 Esas Davacı, Mehmet Menteşe tarafindan davalılar Dur- sun Menteşe, Mustafa Karakaya. Nevzat Menteşe, Za- fer Arslan, Çakır Okur ve Fahn Karakaya aleyhıne aç- mış olduğu, Yağlıdere ilçesi Elmebelen Köyü tapu si- cilinın Kanlıca Köyü 8.12.1960 tarih 7. 8. Akköy Kö- I yü 1963 eylül tarih 26. Kanlıca Köyü 31.10.196Ö tarih | 67 no'da kayıtlı taşınmazlann taksım veya ızalei şüyu davasının yapılan açık yargılaması sonunda verilen ara karan gereğınce: Yukandayazılı taşınmazlarda hıssedarolup tüm araş- tırmalara rağmen adresleri tespit edilemeyen davalı, Nevzat Menteşe ile dahıli davalılar. Seydioğlu Hüsey ın kızı Hatıce. Ali Kemal oğlu Mahmut Okur. Halil oğlu Mehmet Ocak. Halil kızı Fatma Ocak. Halil kızı Gül- beyaz Okur. Hüseyın oğlu Ali Okur'un kızı Gülha- nım'dan kızı Emıne. Hüseyın oğlu Ali Okur'un kızı Gülhanım'dan oglu Bayram, Seydioğlu Hüsey in'in oğ- lu. Molla Ali mirasçısı Emine Okur. Emıne Aydın ve Bayram Aydın, Zernışan Ocak mirasçılan Mehmet Ocak ve Ali Ocak'lara dava dılekçesi. dahili dava dilekçesı ve bılirkışi raporunun teblıği yerine ve duruşmanın 19.10.1995 günü saat 09.00'a b'ırakıldığına. duruşma- yagelmedikleri vekendilerinı debirvekil iletemsılet- tirmedıklerinde yokluklannda yargılamaya devam edi- lıp hiikünı venleceği hususu ılanen tebliğ olunur. Basın: 41387
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle