29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 1995 CUMA 10 DIZIYAZI Dönüşümlerin tarihsel kökenleri Dr. TARIK DEMİRKAN V» *i." T- ... • Modernleşme sürecini yaşayan ülkelerde robotların ve bilgisayarların kullanıma girmesi, üretimin yapısal özelliklerini kökten değiştirdi. Üretimdeki niceliksel patlama, dünya pazarlarının entegrasyon sürecini hızlandırdı. Üretim artışı, gelişmiş toplumlarda refah düzeyini yükseltirken, dünyanın geri kalmış ülkelerinde üretim süreçleri dinamikleşti. ^ ^ ^ y^y yüzyıl sonlan. dünya- J I I v e Türkiye'de çok S \ m derin sarsıntı'lan vedö- Jmaj V - / • nüşümleri gündeme ge- tiren gelişmelere tanık oluyor. Içinde bu- lunduğumuz dönemın en önemli sorun- lanndan biri, sendikalar konusudur. Bir zamanlann en canlı ve toplum üzerinde en etkili toplumsal yapılanmalan olan sendikalar. nasıl oldu da bugün ıçinde bulunduklan duruma düştüler? Bugün sendikalartoplumda güven duvulmayan, işçi haklannı gerektiği gibi temsil ede- meyen. kendi örgütyapılanması içinde bi- le şeffaf olamayan. toplumsal dinamizm- den vedeğişimden değil. statükonun ko- runmasından yana kurumlar halıne gel- diler. Geçmişe bu açıdan baktığımızda 6O'lı yıllann sonlanndan itibaren başla- yan ve giderek belırginleşen 4 temel de- ğişimalanı göze çarpıyor. Bu süreçlerara- sında kesin bir "neden- sonuç" ilişkisi kurmak zor. ama bu dört süreç de aynı yönde ve birbırlenne karşılıklı olarak ge- liştirici etki yaparakderinleşmiştir. 1. Sanayi toplumlarından bilgi toplumlarına Dünya ekonomisinde l960'lı yıllann sonlannda başlayıp. 70"li yıllarda iyice belirginleşen ilginç bir süreç yaşanıyor; bu. dünya ekonomisinin küreselleşmesi ve ekonominin idare ve üretkenlik ala- nındayaşadıgı devrinı sürecidir. Bazı bi- lim adamlan. bunun dünya ekonomisi- nin yaşadığı 3. devrim olduğunu söylü- yorlar. Bılındığı gibi Sanayi Devrimi adı da verilen birinci devnm. üretim süreci- ne buhar enerjisinin girmesıyle başladı. îkinci devrim. elektrikenerjisinin maki- nelerde kullanılmasıyla \e savaş tekno- lojisinin üretimde yaptıgı modernleş- meyle 30'lu ve 4O'lı yıllarda yaşandı. Üretim süreçlerindeki üçüncü devrim ise. robotların ve bilgisayarların kullanıma girmesiyle 6O'lı.^?O'li yıllarda başladı. • Ekonomide arka arkaya gündeme gelen devrimler, işçi sınıfını farklı kesimlere ayırıyor, sanayi devrimleri döneminin vasıfsız, sosyal, korunmasız, haftada yedi gün, günde on iki saat çalışan ve hiçbir şeye sahip olmayan proletaryası, farklı yetkinliklere, farklı gelir düzeyine, farklı sosyal haklara ve farklı toplumsal avantajlara sahip farklı kesimlere dönüşüyor. Modernleşme sürecıni yaşayan bu ül- kelerde robotların ve bilgisayarların kul- lanıma girmesi. üretimin yapısal özel- liklerini kökten değiştirdi. Üretimdeki niceliksel patlama. dünya pazarlarının entegrasyon sürecini hızlandırdı. Üretim artışı gelişmiş toplumlarda refah düzeyi- ni yükseltirken, dünyanın geri kalmış ül- kelerindede üretim süreçleri dinamikleş- ti. Ucuz işgücünün verdiği düşük mali- yet avantajını. dışa yönelik üretimle bü- tünleştirmeyi beceren bazı ülkeler. çok hız- lı bir kalkınma sürecine girdiler. Bazı Uzakdoğu ve Güney Amerika ülkeleri- nin bu çıkışı, dünya pazannın entegras- yonunu ve modernleşmey i hızlandırdı. O zamana kadar ekonominin lokomotifi olarak bilinen klasik ağır sanayi dalları yerine mıkroelektronik. telekomünikas- yon. biyoteknikasyon, biyoteknoloji gi- bi yeni dallar öne çıktı. Hizmet sektörü. ekonominin temel sek- törü haline gelirken, işgücünün niteliği de değişmeye başladı. Üretim "emek- joğun"olmaktançıkıp"bilgi-yoğun'' ha- legeliyor. Giderek karmaşıklaşan maki- neleri kullanıp. kav ranması güç iş süreç- lerinde yer alabilecek elemanlann artık daha kalifiye olmalan gerekıyordu. Ge- nelde istihdam azalırken. işçiler de en az kol emeği kadar kafa emeğine de gerek- sınim duyulan kişiler haline geliyorlar. Bilim ve teknolojideki yeniliklerin üre- tim sürecindeki uygulanmasının getirdi- gi avantajlar öylesine büyüdü ki dünya- nın önde gelen şirketleri, orta düzey ge- lişmiş bir ülkenin tüm bütçesiyle yanşa- bilecek mali fonlan "Araştırma-Geliş- tirine" (AR-GE) alanlarına ay ırabiliyor- lar. Bilgi üretimi başlı başına bir sektör haline gelıyor. Hayatın her alanında bilgi ve enfor- masyona sahip olmak. bilgiye daha ça- buk ulaşıp. onu mümkün olduğunca ken- dı tekelinde tutmak. dünyada neredeyse enbelirleyici veençokkârgetıren iş ha- line geliyor. Dünün "miilkhetkiminseege- men odur" tanımlaması. artık "bilgi ve enformasyon kimdeyse egemen odur"bi- çiminde değişme eğilimi gösteriyor. 2. Sınıf kavramından toplumsal uzla$maya Üretim süreçlerindeki devrimlerin dü- zenli ve özümsenerek yaşandığı modern sivil toplumların sosyal yapılanmalann- daki temel değişikliklerden en göze çar- panı. sermayenin ve üretim araçlannın mülkiyetine ve bireyin üretim sürecinde tuttuğu yere göre belirlenen sosyal sınıf kavramındaki bariz değişikliklerdir. Yüzyılın başlanndan itibaren gözlem- lenen emeğin toplumsallaşmasına para- lel olarak süren sermayenin toplumsal- laşması süreci, iki ayrı faktörle somutla- nıyor: Bir yandan toplum içinde -küçük de olsa- sermayeye sahip olan katman- lar kalabalıklaşıyor. Küçük tasarruf sa- hipleri, birikimlerinin değişik yollardan üretim sürecine dahil edılmeleriyle kâr- dan pay alıyorlar. Anonim şirketler. ban- kalar. yatınm fonlan vb, bu atıl serma- yenin üretime çekılmesinin yollannı oluş- turuyor. Îkinci faktör ise. sermayenin mülkiyetiyle sermayenin kullanım hak- kınınbirbirindenaynlması oluyor. Büyük şirketlerdeki uzmanlaşma. üretim ve yö- netim süreçlerindeki griftleşme bu şirket- lerin yönetimlerine. klasik tanımlamay- la sermayedar sayılmayan, ama sermaye- ye sahibinden daha fazla yön verme yet- kısi olan uzman yönetici kişileri getiri- yor. Bu uzman-yönetici-menajerkesim. modern toplumların iş hayatındanicelik olarak da oldultça kapsamlı bir toplum- sal grup oluşturuyor. Tüm bu gelişme. toplum içinde kimin sermaye sınıfını oluşturduğu sorusunu sal uzlaşmanın bir ülkenin gündemine girebilmesi için o ülkedeki siyasi reji- min. toplumun en değişik kesimlerine serbestçe fikir beyan etme. hareket ve örgütlenme özgürlügü tanıması. bu tür fi- illeri toplumsal koruma altına alan demok- ratik kurumlannı oluşturmuş olması ge- rekiyor. Yani toplumsal uzlaşmanın bi- rinci koşulu. toplum içindeki çokseslilik ve çok renkliliktir. Demokrasi. çoğunlu- ğun değil. azınlıgın haklannı koruduğu ölçüde. azmlığa (sadece etnik anlamda de- ğil) kendi kimliğini ve hayat tarzını ser- bestçe yaşayabilme koşullannı yarata- bildiği ölçüde mükemmelliği yaklaşır. Toplumsal uzlaşmanın ikinci koşulu ise. değişik toplumsal kesimlerin kurum- lanyla ılgilidir. Bu kurumlar. kendi üye- lerinin çıkarlannı korumak için verdik- leri mücadeleyi. sadece ve basitçe ulusal gelirin yeniden paylaşılması düzeyinde görmemelidirler. Toplumsal kesimlerin sözcüleri, temsil ettikleri kesimlerin sos- yo ekonomik durumlannı çok iyi bilme- İiler. ama ülke koşullarına da bilimsel te- melde vakıf olmalıdırlar. 3. Yerellikten globalliğe Dünya ekonomik ve sosyal süreçleri- nin küreselleşmesindeki yoğunluk, XX. yüzyılın sonlanna doğru dünya toplum- lannın şimdiye kadar görülmemiş dü- zeyde bütünleşmesini zorluyor. Sorunlar nerede gündeme gelirse gelsin, çok kısa zamanda bir toplumun tüm fertlerini \e giderek tüm insanlığı ilgilendirecek bo- yutlar kazanıyorlar. Bir daha düzeltilmemek üzere bozulan dünyanın doğal dengesi. kirletilen doğa, incelen atmosfer. herülkey i veen son üye- sine kadar her toplumu aynı oranda v e ya- sosyalist ülkelerin yayılmasından doğan korkuyla bütünleşince. Batı ülkelerinin refah toplumlannı ve sosyal dev letlenni yarattı. Ama ilginç olan gelişim. bu top- lumların sosyalleşmesi sürecinin. bu sü- rece yön \ ermeye çalışan sosyal demok- ratlan aşmış olmasıdır. Kırk yıl içinde Ba- tı Avrupa toplumlarında gelişen ekono- mik ve sosyal anlamdaki modernleşme. objektif olarak bu toplumlann şu an \ar olan siyasi rejimlerinin çok ötesınde çö- zümler gerektirecek düzeye ulaşmıştır. Ama devletlerarası kamplaşma ve iç si- yasette de soğuk savaş olgusuna göre. belirlenen siyasi yapılar. bu toplumlann ıhtiy acı olana modernleşmenin önünü tı- kamıştır. Aynı tıkanıklık cephenin öbür yanın- da da yaşandı. Sosyalist yapılanma. in- sanlann. temel taleplerine ve asgari de- mokratik istemlerine bile cevap vereme- di. Batı ülkelerindeki ekonomik kalkın- maya ve sosyalleşmeye ayak uydurama- yan Doğu rejimleri totaliterleşti ve mu- hafazakârkonumlara sürüklendi. Bu. içe yönelik baskı. dışa yönelik başan propa- gandası. olağanüstü boyutlarda silahlan- ma ve III. Dünyayı Batı'ya karşı hareke- te geçirme siyaseti idi. Doğu ve Batı toplumlarında soğuk sa- vaş cenderesine sıkışan toplumsal yapı- yı özgürleştirip modernleşmenin önünü açmak için gündeme gelen radıkal deney- ler de yaşandı. Doğu'da 1956 Macaris- tan, 1%8 Çekoslo\akya, 70'li yıllar Po- lonya'sı ve Sovyetler Birliği içindeki sa- yısız girişim. buna örnektir. Batı'daki toplumsal başkaldırı ise 1968 olaylan ve uzantılandır. Ama ne Doğu'da ne Batı'da toplumsal hareketler kalıcı bırcözüme ula- şamadılar. Soğuk savaşın en çetin dönemi yakın klasik tanımlamayla yanıt verilemez ha- le getiriyor. Ekonomide arka arkaya gün- deme gelen devrimler. işçi sınıfını fark- lı kesimlere ayınyor. sanayi devrimleri dö- neminin vasıfsız, sosyal, korunmasız. haftada yedi gün. günde on iki saat çalı- şan ve hiçbir şeye sahip olmayan prole- taryası, farklı yetkinlikJere, farklı gelirdü- zeyine, farklı sosyal haklara ve farklı top- lumsal avantajlara sahip farklı kesimle- re dönüşüyor. "Akıllı makineterin" yön verdiği iş süreçlerine egemen olabilmek koşulu. işçileri sürekli kalifiyeleşmeye iti- yor. Bir yandan istihdam azalırken aynı miktarda. hatta daha fazla üretim daha az sayıda işçiyle gerçekJeştirilebiliyor. diğer yandan da yüksek düzeyde uzman laş- mış. teknik okul, hatta üniversite eğitimi görmüş uzman elemanlar iş hayatında ücretli olarak yerlerini alıyorlar. Modern üretimin yarattığı bu toplum- larda geleneksel tanımlamayla "mülki- yetsiz" işçi sınıfının. kârlılık oranının yüksek olduğu iş kollannda. bazen tasar- rufa. bazen konuta. otomobile, modern ev cihazlanna sahip olan kesimler hali- ne geldiğini görüyoruz. Sonuç olarak ge- leneksel işçi sınıfı. tek ve homojen bir sı- nıf olma özelligini yitiriyor. Benzer so- runlan. benzer cıkarlan olan. ama fark- lı toplumsal kesimlere bölünüyor. Işte bu nedenle modern toplumlarda. toplumun bir kesimini diğer kesimıncan düşmanı görüp göstermeye. bir kesimin kurtuluşunu, diğer kesimin yok oluşuna bağlamaya dayalı radikal sınıf savaşı te- orilerini kılavıızedinen siyasal ya da top- lumsal hareketler. günün gerçeklerine denk düşen programlar üretemıyorlar, erozyona uğruyorlar. Toplumsal uzlaşma ya da konsensüs, özünde bir demokrasi sorunudur. Toplum- şamsal olarak ilgilendiriyor. Bu gelişme, yani tek bir soruna karşı tüm insanlığın objektif olarak tek bir safta olması, tarih boyunca görülmemiş bir olaydır. Aynı şekilde nükleer kaza tehlikelerıne karşı korunmak. dünya çapında işbirliğini ve önlemleri gündeme getiriyor. Enformasyon akışının vetelekomüni- kasyonun inanılmaz gelişimi. dünya ka- muoyunu. herhangi bir yerde olup biten felaket ve adaletsizliklerin anında tanığı durumuna getiriyor. Akşam haberbülten- leriyle milyarlarca ailenin ofurma odala- nna giren açlık. felaket, çevre kirliliği, halklann uğradığı zulüm. dünya kamu- oyunun, yani tek tek insanlann vicdanı- nı harekete geçiriyor. 4. Soğuk savastan sıcak barışa II. Dünya Savaşf ndan sonraki siyasi tarihi belirleyen en önemli etken soğuk savaş olgusudur. Tarihsel olarak ortaya çık- masındaki temel sınıf savaşı ideolojisi olan. ama çok kısa zamanda devletler arasındaki kamplaşmaya dönüşen ve ta- raflann mücadele yöntemlerine sınıf çı- karlanndan çok '"bü>ük devlet" çıkarla- rının egemen olduğu süreç. Sovyetler Birliği'nin ve Doğu Avrupa sosyalist yö- nelimli rejimlerinin dağılmasıyla sona erdi. Kendi deyişleriyle. "'hürdünyaya*' kar- şı "sosyalist sistemin* 1 varlığı. Batı top- lumlarında. toplumsal yapılann sürekli yenileme ve modernizasyonu açısından itici güç işlevi görmüştür. Bu süreç. sos- yal reformları gündemine alan. ama Bol- şevik tipı sınıf savaşını reddeden sosyal demokrat hareketlerin reform program- lanyla. canlanan dünya ekonomisiyle ve tanhimizdir. Batı Avrupa'da ülke^el dü- zeyde reform isteyen toplumsal başkal- dırılar ve uluslararası düzeyde soğuk sa- vaş sının içine hapsolan sosyal demok- rat hareketler, güçten düştüler. Buna pa- ralel olarak kolektifçı ve sosyal danışma- cı radikal hareketler zaten marjinalleşmiş- lerdi. Karşı tarafta kendi iç sorunlanyla didişen sistem ise Polonya ve Afganis- tan çıkmazına saplanmıştı. İşte bu boş- lukta tarihsel dinamizmin taleplerini en iyi yakalayan hareket"veni muhafazakâr- lık" oldu. "Thatcherizm-Reaganizm" olarak da adlandmlan bu akımın yaka- ladığı en cıddi halka. ülkelerde önü tıka- nan modernizasyon sürecini. girişim öz- gürlüğünü hızlandırarak aşmak ve hare- kete geçen dinamizmle de soğuk savaşjn üzerine yüriimekti. Batfnın iki büyük ülkesinde iktidara gelen bu akım, toplumun modernleşme yanlısı kesimlerinin sözcüleri haline gel- meyi başardı ve sonuçta ulaşılan nokta- ya gelindi. Burada kendinı içeride yeni- lemeye çalışan sosyalist sistemin yaşa- dığı perestroyka hareketinin de büyük payı olmuştur. Toplumsal muhalefetin estirdiği yeni rüzgârlan yelkeninde topîamayı başaran yeni muhafazakârlığın. aslında toplum- lann bugün ulaştığı ekonomik. sosyal ve siyasal beklentılere tatminkâr yanıt ve- remeyeceği bugün artık ortaya çıkıyor. Bu dönem sosyalist sıstemden arta kalanlar için de bir geçiş dönemi. Soğuk savaşın geride kaldığı şu dönenv de artık önemli olan, sosyal ->aflaşma top- lumlanndan çağın gereklerine ve tarih- sel gelışmenin özgüllüklerine denk dü- şen modern toplumsal yapılara nasıl ge- çilebileceğidır. Talep objektiftir. Bu ta- lebi gözardı etmeye çalışan ve kendini ye- ni dönemin sahibi gibi gören eski ıdeolo- jilere dayanan siyasetler. başarısızlığa uğrayacaklardır. Özet olarak soğuk savaş bitti. ama top- lumsal gelişmenin dayattığı modern top- lumlartüm siyasi ve sosyal kurumlany- la yapılanamadıgı sürece soguk savaşın ardından gelen "sıcakbanş" dönemi çok daha acılı olacaktır. Bu anlamda soğuk savaşın mağlubu var, ama henüz galibı yok. Yeni dönemde sendikacılık Modernleşme yolunda ilerleyen top- lumlann ekonomik ve sosyal gelişme ev - relerinde gözlemlenen dönüşümler. diğer toplumsal örgütlere olduğu gibi işçi sen- dikalarına da yeni işlevler ve görevler yüklüyor. Ama bu yeni görev leri gelenek- sel sendikal faaliyetin eski ilkeleriyle ve örgütlenme yapısıyla gerçekleştirmek mümkün görünmüyor. Bu nedenle önü- müzdekı dönemde çagın gereklerine uy- gun sendikal faaliyet sürdürebilmek için geleneksel sendikacılığın tepeden tırna- ğa yenilenmesi gerekiyor. 1. Militan sendikacılıktan uzlasmacı sendikacılığa Modern sivil toplumlarda işçi sendika- lan, üyelennin ekonomik ve sosyal hak- lannı korumak. üyelerini aile fertleriyle birlikte yetkinleştirmek ve temsil ettiği kesimin ülke sosyo ekonomik hayatında dahaagırlıklı yerrutabiJmesinı sağlamak amacıyla faaliyet gösterirler Nihai kurtuluşteorilerinin ülkegünde- minden nihayet uzaklaştığı şu dönemde sendikalar. temsil ettikleri kesime daha iyi bir yaşamı "içinde bulunulan koşul- lan dikkatealarak" elde etmeye çalışma- lılar ve bu daha iyi yaşama "hangi yol- lardan geçilerek" ulaşılabileceğine dair • Modernleşme yolunda ilerleyen toplumların ekonomik ve sosyal gelişme evrelerindeki dönüşümler, işçi sendikalarına da yeni işlev ve görevler yüklüyor. Ama bu yeni görevleri geleneksel sendikal faaliyetin eski ilkeleriyle ve örgütlenme yapısıyla gerçekleştirmek mümkün görünmüyor. Bu nedenle geleneksel sendikacılığın yenilenmesi gerekiyor. somut ekonomık-sosyal programlar ha- zırlayarak bu programlar doğrultusunda toplumun diğer kurumlanyla ciddidtya- loglara girmeltler. 'Hak'kın verilmediği. ancak veancak 'tunçbileklerte'alındığı militan söylem- leriyle çocukluk çağını geçiren sendika- cılığın. işçilerin uzun vadede daha iyi yaşam koşullannın belli dönemsel talep- İerden. y ani tek tek hak almaktan geçme- diğini. bunun ciddi programlar etrafında. yorucu diyaloglarla ama ikna \e müza- kereye dayalı bir süreç gerektırdiğini an- layabilmesi elbette zaman alacak. Ama sendikalann toplumsal etkinliği ve sorun- lardaki söz sahipliği olağanüstü boyutlar- da artacaktır. Toplumsal uzlaşma sürecinde. işçi sen- dikaları kendilerini işveren örgütlerinin simerrik hasımlan olarak görmekten kur- tulmalıdırlar. Bu süreç dengeli. istikrar- lı. sosyal çeiişkilerin azaldığı ve ekono- mik kalkınmaya yönelik bir sivil toplum yaratma sürecidir. Toplumsal uzlaşma. bu kavramı duyan bazı kişilerde çağnştıra- bileceği gibi sadece ışçilerle işverenlerin uzlaşması anlamına gelmiyor. Toplum- sal uzlaşma toplumun her kesiminin ka- bul edebileceği çerçevedeki program ve projelerdoğrultusunda ülkeyi zengınleş- tirme. demokratikleşme ve modernleşme ve birdizi reform sürecidir. Bu nedenle işçiler ve işverenler bu sürecin bıleşen- lerinden sadece ikisidir. Öte yandan toplumsal uzlaşmayı geç- miş dönemlerde Türkiye'de ve değişik ülkelerde örnekleri görülen. daha çok si- yasi kaygılar nedeniyle gündeme gelen "kalkınma hamleleri" ile de karıştırma- makgereklidir. Burada önerilen toplum- sal uzlaşma süreci taraflannözgür irade- leriyle ve bılincıne vardıkları özçıkarla- rı doğrultusunda katılacaklan bir süreç olabilir. SÜRECEK ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKEV1OĞLU Başkent Sahnesinde Değişmeyen Oyunlar Dar sokaklardan geçiyor, bir kapıya varıyoruz, güzel bir Assos evinin bahçesinde şenlik var, fes- tivalin son hazırlıklan, La Mamma'nın kuklalan, Kü- çük Prens'in giysileri, kocaman maskeler, bayrak- lar son kez gözden geçiyor. Bir oyuncu, bir mimar, birarkeolog, birtasarımcı, değişik dallarda çalışan genç kızlar ve delikanlılar ortak bir çabanın güzel- liğini, ortak bir soluğun gücünü, boyutunu sergili- yor. İda'ya el sallıyorum uzaktan. daha neler göre- cek kimbilir! Elaine Stuart'ı anlatıyor Julia Katır- cıoğlu, La MammaTiyatro Grubu'nun kurucusu ve yöneticisi, seksen altı yaşında bir kadın, uzun bir uçuştan sonra festivale katılıyor. Hüseyin Katırcı- oğlu'nun çağnsına yanıt veriyor. Ben de soluklanı- yor, dizlerimin ağnsına aldırmadan yürüyorum Beh- ramkale sokaklarında. Assos akşamlarının bir başka gizemi var. Pem- be ve beyaz aşkı denebilir. Güneş giderken ay yük- seliyor, deniz ve gök önce pembe, sonra beyaz, şa- şılası bir olay ama denizı ağartıyor kocaman ay! Hüseyin Katıraoğlu ile yüzyüze gelmedik hâlâ, ama içten kutluyorum, bu görkemli dekorda birfestival düşsel bir olay gerçekten. Doğa bir yandan bastı- rıyor, tarih bir yandan, dahası dünyanın her yanın- dan sanatçılar bir araya geliyorAssos'ta. Bir Alman müzikolog sitar, bir Hint çalgısı çalıyor dar sokağın köşesinde. Başka biri antik şarkılar söylüyor. Son- rasını yazamıyorum. Ateşlendim birden, Assos yo- lu Ankara'ya döndü ertesi sabah. Başkent sahne- lerine daldım yeniden. Sonrasını yazmaya gerek var mı, hep birlikte izliyoruz tüm oyunları. Kaç kez iz- lediğimiz oyunlar, kimler ve hangi rollerde, kimler sahnede, kimler kuliste, kimler de uzaktan kuman- daylaoynuyorrolünü... Dün neredeydiler, bugün ne- redeler, yann nerede olacaklar? Neler söyleniyor, neler yazılıyor, sonra nasıl hızlı dönüşler yaşanıyor! Doğanın içinde yaşarken halkımızın doğasını da daha iyi tanıyor insan, olaylan da o tanıyla yorum- luyorgaliba. Gerçeği. yapaylığı daha iyi ayırıyor. El- bet uzun yılların birikimi de var. başkent sahnesin- deki oyunları kaç kez gördüm yıllar boyunca, kimi çok acemice, kimi hayli ustaca, kiminde yerli, ki- minde yabancı yönetici. kimi başrolde ama bir fı- güran aslında; yıllar geçer, perde kapanır, açılır, ama oyun hiç değişmez.. mutlu son beklerken umutlar soluverir. Kimi oyuncuların görevi de sol- durmak belki... Sol bir partinin büyümesi gerekir- ken küçülmesi, bütünleşmesi gerekirken bölük pör- çük oluvermesi, toplumdaki beklentilere hayli ters düşmesi nasıl yorumlanabilir! Emeğin hakkını ver- meyenlerin emekten yana girişimlerde yer alması. emekçrlerin savunmasına soyunması nasıl yorum- lanır? Bu yazıma başlarken Behice Boran gülümsü- yor masamda. Gazetemizin ilk sayfasında yayım- lanan resmi seyrederken düşünüyorum. Eski Tür- kiye işçi Partisi Genel Başkanı Behice Boran emek- çilerin hakkı ve özgürlügü yoluna baş koyan bir ka- dın, biraydın, bir bilim kadını, hayli acı faturalaröde- di, ama inançlanndan ödün vermedi hiç. Güze) bir olay, demokrasi tarihimizde böyie kişiler de var. Yalnız solda değil, sağ partilerde de, az da olsa var. Bu nedenle siyasal sahneye bakıp karamsarlığa düşmek yanlış bence. Siyasal yaşamdaki erozyon alanını. kirli çevreyi aşıp gerçek yapıya, halkımıza, doğamıza yönelmek gerekiyor. Oren'deyken dostlarım telefon etti durmadan: - Bir soluk da bizim için al, diye seslendiler. Onlara mavi soluklargetirdim körfezden, özellik- le solunum güçlüğü çeken dostlarıma. Assos ma- salını anlattım. Onlar da 1812'yi anlattı bana. Hi- podrom'da verilen görkemli konseri. Çaykovski'nin müziğini dinliyor başkentliler, hipodrom yerlere ka- dar dolu, soğuk ısırıyor ama müzik ısıtıyor. Gerçek toplar atılıyor sahnede, bir yengi müziğiyle çınlıyor başkent gökleri. Kuşkusuz 1920'lerin müziğini de çağrıştınyor. Çağrışımın da ötesinde bir olay gali- ba, karanlıkta, soğukta çoksesli müziğin güzel bir yapıtını dinliyor başkentliler, siyasal orkestranın tek- sesliliğine tepki, tekseslilik eğilimine bir uyarı değil mi bu? • • • Mavi ve yeşil şöleninden sonra Mehmet Gü- ler'in renklerini selamladım başkent sergisinde. Değerli sanatçımızın uzun yıllarını yansıtan koca- man bir sergi. Sıradağlar. yüce dağlar, dorukların- da anıtlaşan kadınlar. Döne döne aynı konuyu vur- guluyor Mehmet Güler. Ama eskimiyor, tükenmiyor, çünkü Anadolu'nun öyküsünü anlatıyor. Kadınlan seyrederken düşünüyorum, tanrıçalar türü dikili- yorlar doruklarda, bizim kadınlanmız onlar, anala- nmız, bacılanmız, emekçilerimiz, aydın kadınlanmız. Kapalı değil açık bir yaşamı simgeliyorlar, özgürbir yaşamı, kazandıkları hakları gözden çıkarmamak, korumak kararlılığını. Sergide çok kişinin yorumu bu yolda. Kadınlan kapayan politikayı Anadolu'nun doğasına ters buluyorlar. B U L M A C A SEDATYAŞAYA* 1 2 3 4 SOLDAN SAGA: 1/Taşlı. çakıilı \ol. 2/Madenleri yont- mada kullanılan çelik araç... Do- kunca. 3/ Işlemeli ya da ışlemesiz olarak yatak üze- rine konulan yas- tık 4/Biriçkı..'Bir peygamber 5/ "Lnutupbıldığinı ânf isen nadan ol Bezm-i vahdette ne ılm-ü ne — ister- ler"(Baedatlı Ru- hi)...Kayak. 6/Es- ki Mısır'da güneş tannsı... Kuyruksokumukemiği... Bir soru sözü. 7/Ağırlama. Iplık- lenn boyanmak istenmeyen bölümlerinın ağaç kabukları. yapraklar ya da balmumuyla sarılarak boyaya batınlması yoluylauygulanan bir tür bo- yama teknigi. 8/ Acemı boga güreşçisi. 9/Hatay yöresınde ıncirden yapılan rakıya \erı- len ad .. Bir cıns aüvercin. YL'KARIDAN AŞAĞIVA: 1/ Anayurdu Amerika olup yurdumuzda da yetiştirilmeye başlanan vetü.vsiizşeftalidedenılen meyve. 2/Zehır... Halk dılinde nıısıra verilen ad. 3/ Misk keçisine benzer bir hay- van... Bankada hesabı olanlara göndenlen ödeme ya da çek- me mektubu. 4/ Eski özel otomobillerin karoseri bıçımı. 5/ ttına.. Adlan sıfat yapmakta kullanılan bir yapım eki. 6/ Yaşamsalsıvı... Dilenci.7/Meslek... Sipersizşapka.8/Olum- suzluk behrten bir önek... Büyük zoka. 9/ Iskambilde bir kâğıt... Uzun omuzatkısı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle