Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 1995 CUMA
10 DIZIYAZI
Dönüşümlerin tarihsel kökenleri
Dr. TARIK DEMİRKAN
V» *i." T- ...
• Modernleşme sürecini yaşayan ülkelerde
robotların ve bilgisayarların kullanıma
girmesi, üretimin yapısal özelliklerini
kökten değiştirdi. Üretimdeki niceliksel
patlama, dünya pazarlarının entegrasyon
sürecini hızlandırdı. Üretim artışı,
gelişmiş toplumlarda refah düzeyini
yükseltirken, dünyanın geri kalmış
ülkelerinde üretim süreçleri dinamikleşti.
^ ^ ^ y^y yüzyıl sonlan. dünya-
J I I
v e
Türkiye'de çok
S \ m derin sarsıntı'lan vedö-
Jmaj V - / • nüşümleri gündeme ge-
tiren gelişmelere tanık oluyor. Içinde bu-
lunduğumuz dönemın en önemli sorun-
lanndan biri, sendikalar konusudur. Bir
zamanlann en canlı ve toplum üzerinde
en etkili toplumsal yapılanmalan olan
sendikalar. nasıl oldu da bugün ıçinde
bulunduklan duruma düştüler? Bugün
sendikalartoplumda güven duvulmayan,
işçi haklannı gerektiği gibi temsil ede-
meyen. kendi örgütyapılanması içinde bi-
le şeffaf olamayan. toplumsal dinamizm-
den vedeğişimden değil. statükonun ko-
runmasından yana kurumlar halıne gel-
diler. Geçmişe bu açıdan baktığımızda
6O'lı yıllann sonlanndan itibaren başla-
yan ve giderek belırginleşen 4 temel de-
ğişimalanı göze çarpıyor. Bu süreçlerara-
sında kesin bir "neden- sonuç" ilişkisi
kurmak zor. ama bu dört süreç de aynı
yönde ve birbırlenne karşılıklı olarak ge-
liştirici etki yaparakderinleşmiştir.
1. Sanayi toplumlarından
bilgi toplumlarına
Dünya ekonomisinde l960'lı yıllann
sonlannda başlayıp. 70"li yıllarda iyice
belirginleşen ilginç bir süreç yaşanıyor;
bu. dünya ekonomisinin küreselleşmesi
ve ekonominin idare ve üretkenlik ala-
nındayaşadıgı devrinı sürecidir. Bazı bi-
lim adamlan. bunun dünya ekonomisi-
nin yaşadığı 3. devrim olduğunu söylü-
yorlar. Bılındığı gibi Sanayi Devrimi adı
da verilen birinci devnm. üretim süreci-
ne buhar enerjisinin girmesıyle başladı.
îkinci devrim. elektrikenerjisinin maki-
nelerde kullanılmasıyla \e savaş tekno-
lojisinin üretimde yaptıgı modernleş-
meyle 30'lu ve 4O'lı yıllarda yaşandı.
Üretim süreçlerindeki üçüncü devrim ise.
robotların ve bilgisayarların kullanıma
girmesiyle 6O'lı.^?O'li yıllarda başladı.
• Ekonomide arka arkaya
gündeme gelen devrimler,
işçi sınıfını farklı kesimlere
ayırıyor, sanayi devrimleri
döneminin vasıfsız,
sosyal, korunmasız,
haftada yedi gün, günde
on iki saat çalışan ve
hiçbir şeye sahip olmayan
proletaryası, farklı
yetkinliklere, farklı gelir
düzeyine, farklı sosyal
haklara ve farklı toplumsal
avantajlara sahip farklı
kesimlere dönüşüyor.
Modernleşme sürecıni yaşayan bu ül-
kelerde robotların ve bilgisayarların kul-
lanıma girmesi. üretimin yapısal özel-
liklerini kökten değiştirdi. Üretimdeki
niceliksel patlama. dünya pazarlarının
entegrasyon sürecini hızlandırdı. Üretim
artışı gelişmiş toplumlarda refah düzeyi-
ni yükseltirken, dünyanın geri kalmış ül-
kelerindede üretim süreçleri dinamikleş-
ti. Ucuz işgücünün verdiği düşük mali-
yet avantajını. dışa yönelik üretimle bü-
tünleştirmeyi beceren bazı ülkeler. çok hız-
lı bir kalkınma sürecine girdiler. Bazı
Uzakdoğu ve Güney Amerika ülkeleri-
nin bu çıkışı, dünya pazannın entegras-
yonunu ve modernleşmey i hızlandırdı. O
zamana kadar ekonominin lokomotifi
olarak bilinen klasik ağır sanayi dalları
yerine mıkroelektronik. telekomünikas-
yon. biyoteknikasyon, biyoteknoloji gi-
bi yeni dallar öne çıktı.
Hizmet sektörü. ekonominin temel sek-
törü haline gelirken, işgücünün niteliği
de değişmeye başladı. Üretim "emek-
joğun"olmaktançıkıp"bilgi-yoğun'' ha-
legeliyor. Giderek karmaşıklaşan maki-
neleri kullanıp. kav ranması güç iş süreç-
lerinde yer alabilecek elemanlann artık
daha kalifiye olmalan gerekıyordu. Ge-
nelde istihdam azalırken. işçiler de en az
kol emeği kadar kafa emeğine de gerek-
sınim duyulan kişiler haline geliyorlar.
Bilim ve teknolojideki yeniliklerin üre-
tim sürecindeki uygulanmasının getirdi-
gi avantajlar öylesine büyüdü ki dünya-
nın önde gelen şirketleri, orta düzey ge-
lişmiş bir ülkenin tüm bütçesiyle yanşa-
bilecek mali fonlan "Araştırma-Geliş-
tirine" (AR-GE) alanlarına ay ırabiliyor-
lar. Bilgi üretimi başlı başına bir sektör
haline gelıyor.
Hayatın her alanında bilgi ve enfor-
masyona sahip olmak. bilgiye daha ça-
buk ulaşıp. onu mümkün olduğunca ken-
dı tekelinde tutmak. dünyada neredeyse
enbelirleyici veençokkârgetıren iş ha-
line geliyor. Dünün "miilkhetkiminseege-
men odur" tanımlaması. artık "bilgi ve
enformasyon kimdeyse egemen odur"bi-
çiminde değişme eğilimi gösteriyor.
2. Sınıf kavramından
toplumsal uzla$maya
Üretim süreçlerindeki devrimlerin dü-
zenli ve özümsenerek yaşandığı modern
sivil toplumların sosyal yapılanmalann-
daki temel değişikliklerden en göze çar-
panı. sermayenin ve üretim araçlannın
mülkiyetine ve bireyin üretim sürecinde
tuttuğu yere göre belirlenen sosyal sınıf
kavramındaki bariz değişikliklerdir.
Yüzyılın başlanndan itibaren gözlem-
lenen emeğin toplumsallaşmasına para-
lel olarak süren sermayenin toplumsal-
laşması süreci, iki ayrı faktörle somutla-
nıyor: Bir yandan toplum içinde -küçük
de olsa- sermayeye sahip olan katman-
lar kalabalıklaşıyor. Küçük tasarruf sa-
hipleri, birikimlerinin değişik yollardan
üretim sürecine dahil edılmeleriyle kâr-
dan pay alıyorlar. Anonim şirketler. ban-
kalar. yatınm fonlan vb, bu atıl serma-
yenin üretime çekılmesinin yollannı oluş-
turuyor. Îkinci faktör ise. sermayenin
mülkiyetiyle sermayenin kullanım hak-
kınınbirbirindenaynlması oluyor. Büyük
şirketlerdeki uzmanlaşma. üretim ve yö-
netim süreçlerindeki griftleşme bu şirket-
lerin yönetimlerine. klasik tanımlamay-
la sermayedar sayılmayan, ama sermaye-
ye sahibinden daha fazla yön verme yet-
kısi olan uzman yönetici kişileri getiri-
yor. Bu uzman-yönetici-menajerkesim.
modern toplumların iş hayatındanicelik
olarak da oldultça kapsamlı bir toplum-
sal grup oluşturuyor.
Tüm bu gelişme. toplum içinde kimin
sermaye sınıfını oluşturduğu sorusunu
sal uzlaşmanın bir ülkenin gündemine
girebilmesi için o ülkedeki siyasi reji-
min. toplumun en değişik kesimlerine
serbestçe fikir beyan etme. hareket ve
örgütlenme özgürlügü tanıması. bu tür fi-
illeri toplumsal koruma altına alan demok-
ratik kurumlannı oluşturmuş olması ge-
rekiyor. Yani toplumsal uzlaşmanın bi-
rinci koşulu. toplum içindeki çokseslilik
ve çok renkliliktir. Demokrasi. çoğunlu-
ğun değil. azınlıgın haklannı koruduğu
ölçüde. azmlığa (sadece etnik anlamda de-
ğil) kendi kimliğini ve hayat tarzını ser-
bestçe yaşayabilme koşullannı yarata-
bildiği ölçüde mükemmelliği yaklaşır.
Toplumsal uzlaşmanın ikinci koşulu
ise. değişik toplumsal kesimlerin kurum-
lanyla ılgilidir. Bu kurumlar. kendi üye-
lerinin çıkarlannı korumak için verdik-
leri mücadeleyi. sadece ve basitçe ulusal
gelirin yeniden paylaşılması düzeyinde
görmemelidirler. Toplumsal kesimlerin
sözcüleri, temsil ettikleri kesimlerin sos-
yo ekonomik durumlannı çok iyi bilme-
İiler. ama ülke koşullarına da bilimsel te-
melde vakıf olmalıdırlar.
3. Yerellikten globalliğe
Dünya ekonomik ve sosyal süreçleri-
nin küreselleşmesindeki yoğunluk, XX.
yüzyılın sonlanna doğru dünya toplum-
lannın şimdiye kadar görülmemiş dü-
zeyde bütünleşmesini zorluyor. Sorunlar
nerede gündeme gelirse gelsin, çok kısa
zamanda bir toplumun tüm fertlerini \e
giderek tüm insanlığı ilgilendirecek bo-
yutlar kazanıyorlar.
Bir daha düzeltilmemek üzere bozulan
dünyanın doğal dengesi. kirletilen doğa,
incelen atmosfer. herülkey i veen son üye-
sine kadar her toplumu aynı oranda v e ya-
sosyalist ülkelerin yayılmasından doğan
korkuyla bütünleşince. Batı ülkelerinin
refah toplumlannı ve sosyal dev letlenni
yarattı. Ama ilginç olan gelişim. bu top-
lumların sosyalleşmesi sürecinin. bu sü-
rece yön \ ermeye çalışan sosyal demok-
ratlan aşmış olmasıdır. Kırk yıl içinde Ba-
tı Avrupa toplumlarında gelişen ekono-
mik ve sosyal anlamdaki modernleşme.
objektif olarak bu toplumlann şu an \ar
olan siyasi rejimlerinin çok ötesınde çö-
zümler gerektirecek düzeye ulaşmıştır.
Ama devletlerarası kamplaşma ve iç si-
yasette de soğuk savaş olgusuna göre.
belirlenen siyasi yapılar. bu toplumlann
ıhtiy acı olana modernleşmenin önünü tı-
kamıştır.
Aynı tıkanıklık cephenin öbür yanın-
da da yaşandı. Sosyalist yapılanma. in-
sanlann. temel taleplerine ve asgari de-
mokratik istemlerine bile cevap vereme-
di. Batı ülkelerindeki ekonomik kalkın-
maya ve sosyalleşmeye ayak uydurama-
yan Doğu rejimleri totaliterleşti ve mu-
hafazakârkonumlara sürüklendi. Bu. içe
yönelik baskı. dışa yönelik başan propa-
gandası. olağanüstü boyutlarda silahlan-
ma ve III. Dünyayı Batı'ya karşı hareke-
te geçirme siyaseti idi.
Doğu ve Batı toplumlarında soğuk sa-
vaş cenderesine sıkışan toplumsal yapı-
yı özgürleştirip modernleşmenin önünü
açmak için gündeme gelen radıkal deney-
ler de yaşandı. Doğu'da 1956 Macaris-
tan, 1%8 Çekoslo\akya, 70'li yıllar Po-
lonya'sı ve Sovyetler Birliği içindeki sa-
yısız girişim. buna örnektir. Batı'daki
toplumsal başkaldırı ise 1968 olaylan ve
uzantılandır. Ama ne Doğu'da ne Batı'da
toplumsal hareketler kalıcı bırcözüme ula-
şamadılar.
Soğuk savaşın en çetin dönemi yakın
klasik tanımlamayla yanıt verilemez ha-
le getiriyor. Ekonomide arka arkaya gün-
deme gelen devrimler. işçi sınıfını fark-
lı kesimlere ayınyor. sanayi devrimleri dö-
neminin vasıfsız, sosyal, korunmasız.
haftada yedi gün. günde on iki saat çalı-
şan ve hiçbir şeye sahip olmayan prole-
taryası, farklı yetkinlikJere, farklı gelirdü-
zeyine, farklı sosyal haklara ve farklı top-
lumsal avantajlara sahip farklı kesimle-
re dönüşüyor. "Akıllı makineterin" yön
verdiği iş süreçlerine egemen olabilmek
koşulu. işçileri sürekli kalifiyeleşmeye iti-
yor. Bir yandan istihdam azalırken aynı
miktarda. hatta daha fazla üretim daha az
sayıda işçiyle gerçekJeştirilebiliyor. diğer
yandan da yüksek düzeyde uzman laş-
mış. teknik okul, hatta üniversite eğitimi
görmüş uzman elemanlar iş hayatında
ücretli olarak yerlerini alıyorlar.
Modern üretimin yarattığı bu toplum-
larda geleneksel tanımlamayla "mülki-
yetsiz" işçi sınıfının. kârlılık oranının
yüksek olduğu iş kollannda. bazen tasar-
rufa. bazen konuta. otomobile, modern
ev cihazlanna sahip olan kesimler hali-
ne geldiğini görüyoruz. Sonuç olarak ge-
leneksel işçi sınıfı. tek ve homojen bir sı-
nıf olma özelligini yitiriyor. Benzer so-
runlan. benzer cıkarlan olan. ama fark-
lı toplumsal kesimlere bölünüyor.
Işte bu nedenle modern toplumlarda.
toplumun bir kesimini diğer kesimıncan
düşmanı görüp göstermeye. bir kesimin
kurtuluşunu, diğer kesimin yok oluşuna
bağlamaya dayalı radikal sınıf savaşı te-
orilerini kılavıızedinen siyasal ya da top-
lumsal hareketler. günün gerçeklerine
denk düşen programlar üretemıyorlar,
erozyona uğruyorlar.
Toplumsal uzlaşma ya da konsensüs,
özünde bir demokrasi sorunudur. Toplum-
şamsal olarak ilgilendiriyor. Bu gelişme,
yani tek bir soruna karşı tüm insanlığın
objektif olarak tek bir safta olması, tarih
boyunca görülmemiş bir olaydır. Aynı
şekilde nükleer kaza tehlikelerıne karşı
korunmak. dünya çapında işbirliğini ve
önlemleri gündeme getiriyor.
Enformasyon akışının vetelekomüni-
kasyonun inanılmaz gelişimi. dünya ka-
muoyunu. herhangi bir yerde olup biten
felaket ve adaletsizliklerin anında tanığı
durumuna getiriyor. Akşam haberbülten-
leriyle milyarlarca ailenin ofurma odala-
nna giren açlık. felaket, çevre kirliliği,
halklann uğradığı zulüm. dünya kamu-
oyunun, yani tek tek insanlann vicdanı-
nı harekete geçiriyor.
4. Soğuk savastan
sıcak barışa
II. Dünya Savaşf ndan sonraki siyasi
tarihi belirleyen en önemli etken soğuk
savaş olgusudur. Tarihsel olarak ortaya çık-
masındaki temel sınıf savaşı ideolojisi
olan. ama çok kısa zamanda devletler
arasındaki kamplaşmaya dönüşen ve ta-
raflann mücadele yöntemlerine sınıf çı-
karlanndan çok '"bü>ük devlet" çıkarla-
rının egemen olduğu süreç. Sovyetler
Birliği'nin ve Doğu Avrupa sosyalist yö-
nelimli rejimlerinin dağılmasıyla sona
erdi.
Kendi deyişleriyle. "'hürdünyaya*' kar-
şı "sosyalist sistemin*
1
varlığı. Batı top-
lumlarında. toplumsal yapılann sürekli
yenileme ve modernizasyonu açısından
itici güç işlevi görmüştür. Bu süreç. sos-
yal reformları gündemine alan. ama Bol-
şevik tipı sınıf savaşını reddeden sosyal
demokrat hareketlerin reform program-
lanyla. canlanan dünya ekonomisiyle ve
tanhimizdir. Batı Avrupa'da ülke^el dü-
zeyde reform isteyen toplumsal başkal-
dırılar ve uluslararası düzeyde soğuk sa-
vaş sının içine hapsolan sosyal demok-
rat hareketler, güçten düştüler. Buna pa-
ralel olarak kolektifçı ve sosyal danışma-
cı radikal hareketler zaten marjinalleşmiş-
lerdi. Karşı tarafta kendi iç sorunlanyla
didişen sistem ise Polonya ve Afganis-
tan çıkmazına saplanmıştı. İşte bu boş-
lukta tarihsel dinamizmin taleplerini en
iyi yakalayan hareket"veni muhafazakâr-
lık" oldu. "Thatcherizm-Reaganizm"
olarak da adlandmlan bu akımın yaka-
ladığı en cıddi halka. ülkelerde önü tıka-
nan modernizasyon sürecini. girişim öz-
gürlüğünü hızlandırarak aşmak ve hare-
kete geçen dinamizmle de soğuk savaşjn
üzerine yüriimekti.
Batfnın iki büyük ülkesinde iktidara
gelen bu akım, toplumun modernleşme
yanlısı kesimlerinin sözcüleri haline gel-
meyi başardı ve sonuçta ulaşılan nokta-
ya gelindi. Burada kendinı içeride yeni-
lemeye çalışan sosyalist sistemin yaşa-
dığı perestroyka hareketinin de büyük
payı olmuştur.
Toplumsal muhalefetin estirdiği yeni
rüzgârlan yelkeninde topîamayı başaran
yeni muhafazakârlığın. aslında toplum-
lann bugün ulaştığı ekonomik. sosyal ve
siyasal beklentılere tatminkâr yanıt ve-
remeyeceği bugün artık ortaya çıkıyor. Bu
dönem sosyalist sıstemden arta kalanlar
için de bir geçiş dönemi.
Soğuk savaşın geride kaldığı şu dönenv
de artık önemli olan, sosyal ->aflaşma top-
lumlanndan çağın gereklerine ve tarih-
sel gelışmenin özgüllüklerine denk dü-
şen modern toplumsal yapılara nasıl ge-
çilebileceğidır. Talep objektiftir. Bu ta-
lebi gözardı etmeye çalışan ve kendini ye-
ni dönemin sahibi gibi gören eski ıdeolo-
jilere dayanan siyasetler. başarısızlığa
uğrayacaklardır.
Özet olarak soğuk savaş bitti. ama top-
lumsal gelişmenin dayattığı modern top-
lumlartüm siyasi ve sosyal kurumlany-
la yapılanamadıgı sürece soguk savaşın
ardından gelen "sıcakbanş" dönemi çok
daha acılı olacaktır. Bu anlamda soğuk
savaşın mağlubu var, ama henüz galibı
yok.
Yeni dönemde
sendikacılık
Modernleşme yolunda ilerleyen top-
lumlann ekonomik ve sosyal gelişme ev -
relerinde gözlemlenen dönüşümler. diğer
toplumsal örgütlere olduğu gibi işçi sen-
dikalarına da yeni işlevler ve görevler
yüklüyor. Ama bu yeni görev leri gelenek-
sel sendikal faaliyetin eski ilkeleriyle ve
örgütlenme yapısıyla gerçekleştirmek
mümkün görünmüyor. Bu nedenle önü-
müzdekı dönemde çagın gereklerine uy-
gun sendikal faaliyet sürdürebilmek için
geleneksel sendikacılığın tepeden tırna-
ğa yenilenmesi gerekiyor.
1. Militan sendikacılıktan
uzlasmacı sendikacılığa
Modern sivil toplumlarda işçi sendika-
lan, üyelennin ekonomik ve sosyal hak-
lannı korumak. üyelerini aile fertleriyle
birlikte yetkinleştirmek ve temsil ettiği
kesimin ülke sosyo ekonomik hayatında
dahaagırlıklı yerrutabiJmesinı sağlamak
amacıyla faaliyet gösterirler
Nihai kurtuluşteorilerinin ülkegünde-
minden nihayet uzaklaştığı şu dönemde
sendikalar. temsil ettikleri kesime daha
iyi bir yaşamı "içinde bulunulan koşul-
lan dikkatealarak" elde etmeye çalışma-
lılar ve bu daha iyi yaşama "hangi yol-
lardan geçilerek" ulaşılabileceğine dair
• Modernleşme yolunda
ilerleyen toplumların
ekonomik ve sosyal
gelişme evrelerindeki
dönüşümler, işçi
sendikalarına da yeni işlev
ve görevler yüklüyor. Ama
bu yeni görevleri
geleneksel sendikal
faaliyetin eski ilkeleriyle ve
örgütlenme yapısıyla
gerçekleştirmek mümkün
görünmüyor. Bu nedenle
geleneksel sendikacılığın
yenilenmesi gerekiyor.
somut ekonomık-sosyal programlar ha-
zırlayarak bu programlar doğrultusunda
toplumun diğer kurumlanyla ciddidtya-
loglara girmeltler.
'Hak'kın verilmediği. ancak veancak
'tunçbileklerte'alındığı militan söylem-
leriyle çocukluk çağını geçiren sendika-
cılığın. işçilerin uzun vadede daha iyi
yaşam koşullannın belli dönemsel talep-
İerden. y ani tek tek hak almaktan geçme-
diğini. bunun ciddi programlar etrafında.
yorucu diyaloglarla ama ikna \e müza-
kereye dayalı bir süreç gerektırdiğini an-
layabilmesi elbette zaman alacak. Ama
sendikalann toplumsal etkinliği ve sorun-
lardaki söz sahipliği olağanüstü boyutlar-
da artacaktır.
Toplumsal uzlaşma sürecinde. işçi sen-
dikaları kendilerini işveren örgütlerinin
simerrik hasımlan olarak görmekten kur-
tulmalıdırlar. Bu süreç dengeli. istikrar-
lı. sosyal çeiişkilerin azaldığı ve ekono-
mik kalkınmaya yönelik bir sivil toplum
yaratma sürecidir. Toplumsal uzlaşma. bu
kavramı duyan bazı kişilerde çağnştıra-
bileceği gibi sadece ışçilerle işverenlerin
uzlaşması anlamına gelmiyor. Toplum-
sal uzlaşma toplumun her kesiminin ka-
bul edebileceği çerçevedeki program ve
projelerdoğrultusunda ülkeyi zengınleş-
tirme. demokratikleşme ve modernleşme
ve birdizi reform sürecidir. Bu nedenle
işçiler ve işverenler bu sürecin bıleşen-
lerinden sadece ikisidir.
Öte yandan toplumsal uzlaşmayı geç-
miş dönemlerde Türkiye'de ve değişik
ülkelerde örnekleri görülen. daha çok si-
yasi kaygılar nedeniyle gündeme gelen
"kalkınma hamleleri" ile de karıştırma-
makgereklidir. Burada önerilen toplum-
sal uzlaşma süreci taraflannözgür irade-
leriyle ve bılincıne vardıkları özçıkarla-
rı doğrultusunda katılacaklan bir süreç
olabilir.
SÜRECEK
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKEV1OĞLU
Başkent Sahnesinde
Değişmeyen Oyunlar
Dar sokaklardan geçiyor, bir kapıya varıyoruz,
güzel bir Assos evinin bahçesinde şenlik var, fes-
tivalin son hazırlıklan, La Mamma'nın kuklalan, Kü-
çük Prens'in giysileri, kocaman maskeler, bayrak-
lar son kez gözden geçiyor. Bir oyuncu, bir mimar,
birarkeolog, birtasarımcı, değişik dallarda çalışan
genç kızlar ve delikanlılar ortak bir çabanın güzel-
liğini, ortak bir soluğun gücünü, boyutunu sergili-
yor. İda'ya el sallıyorum uzaktan. daha neler göre-
cek kimbilir! Elaine Stuart'ı anlatıyor Julia Katır-
cıoğlu, La MammaTiyatro Grubu'nun kurucusu ve
yöneticisi, seksen altı yaşında bir kadın, uzun bir
uçuştan sonra festivale katılıyor. Hüseyin Katırcı-
oğlu'nun çağnsına yanıt veriyor. Ben de soluklanı-
yor, dizlerimin ağnsına aldırmadan yürüyorum Beh-
ramkale sokaklarında.
Assos akşamlarının bir başka gizemi var. Pem-
be ve beyaz aşkı denebilir. Güneş giderken ay yük-
seliyor, deniz ve gök önce pembe, sonra beyaz, şa-
şılası bir olay ama denizı ağartıyor kocaman ay!
Hüseyin Katıraoğlu ile yüzyüze gelmedik hâlâ, ama
içten kutluyorum, bu görkemli dekorda birfestival
düşsel bir olay gerçekten. Doğa bir yandan bastı-
rıyor, tarih bir yandan, dahası dünyanın her yanın-
dan sanatçılar bir araya geliyorAssos'ta. Bir Alman
müzikolog sitar, bir Hint çalgısı çalıyor dar sokağın
köşesinde. Başka biri antik şarkılar söylüyor. Son-
rasını yazamıyorum. Ateşlendim birden, Assos yo-
lu Ankara'ya döndü ertesi sabah. Başkent sahne-
lerine daldım yeniden. Sonrasını yazmaya gerek var
mı, hep birlikte izliyoruz tüm oyunları. Kaç kez iz-
lediğimiz oyunlar, kimler ve hangi rollerde, kimler
sahnede, kimler kuliste, kimler de uzaktan kuman-
daylaoynuyorrolünü... Dün neredeydiler, bugün ne-
redeler, yann nerede olacaklar? Neler söyleniyor,
neler yazılıyor, sonra nasıl hızlı dönüşler yaşanıyor!
Doğanın içinde yaşarken halkımızın doğasını da
daha iyi tanıyor insan, olaylan da o tanıyla yorum-
luyorgaliba. Gerçeği. yapaylığı daha iyi ayırıyor. El-
bet uzun yılların birikimi de var. başkent sahnesin-
deki oyunları kaç kez gördüm yıllar boyunca, kimi
çok acemice, kimi hayli ustaca, kiminde yerli, ki-
minde yabancı yönetici. kimi başrolde ama bir fı-
güran aslında; yıllar geçer, perde kapanır, açılır,
ama oyun hiç değişmez.. mutlu son beklerken
umutlar soluverir. Kimi oyuncuların görevi de sol-
durmak belki... Sol bir partinin büyümesi gerekir-
ken küçülmesi, bütünleşmesi gerekirken bölük pör-
çük oluvermesi, toplumdaki beklentilere hayli ters
düşmesi nasıl yorumlanabilir! Emeğin hakkını ver-
meyenlerin emekten yana girişimlerde yer alması.
emekçrlerin savunmasına soyunması nasıl yorum-
lanır?
Bu yazıma başlarken Behice Boran gülümsü-
yor masamda. Gazetemizin ilk sayfasında yayım-
lanan resmi seyrederken düşünüyorum. Eski Tür-
kiye işçi Partisi Genel Başkanı Behice Boran emek-
çilerin hakkı ve özgürlügü yoluna baş koyan bir ka-
dın, biraydın, bir bilim kadını, hayli acı faturalaröde-
di, ama inançlanndan ödün vermedi hiç. Güze) bir
olay, demokrasi tarihimizde böyie kişiler de var.
Yalnız solda değil, sağ partilerde de, az da olsa var.
Bu nedenle siyasal sahneye bakıp karamsarlığa
düşmek yanlış bence. Siyasal yaşamdaki erozyon
alanını. kirli çevreyi aşıp gerçek yapıya, halkımıza,
doğamıza yönelmek gerekiyor.
Oren'deyken dostlarım telefon etti durmadan:
- Bir soluk da bizim için al, diye seslendiler.
Onlara mavi soluklargetirdim körfezden, özellik-
le solunum güçlüğü çeken dostlarıma. Assos ma-
salını anlattım. Onlar da 1812'yi anlattı bana. Hi-
podrom'da verilen görkemli konseri. Çaykovski'nin
müziğini dinliyor başkentliler, hipodrom yerlere ka-
dar dolu, soğuk ısırıyor ama müzik ısıtıyor. Gerçek
toplar atılıyor sahnede, bir yengi müziğiyle çınlıyor
başkent gökleri. Kuşkusuz 1920'lerin müziğini de
çağrıştınyor. Çağrışımın da ötesinde bir olay gali-
ba, karanlıkta, soğukta çoksesli müziğin güzel bir
yapıtını dinliyor başkentliler, siyasal orkestranın tek-
sesliliğine tepki, tekseslilik eğilimine bir uyarı değil
mi bu?
• • •
Mavi ve yeşil şöleninden sonra Mehmet Gü-
ler'in renklerini selamladım başkent sergisinde.
Değerli sanatçımızın uzun yıllarını yansıtan koca-
man bir sergi. Sıradağlar. yüce dağlar, dorukların-
da anıtlaşan kadınlar. Döne döne aynı konuyu vur-
guluyor Mehmet Güler. Ama eskimiyor, tükenmiyor,
çünkü Anadolu'nun öyküsünü anlatıyor. Kadınlan
seyrederken düşünüyorum, tanrıçalar türü dikili-
yorlar doruklarda, bizim kadınlanmız onlar, anala-
nmız, bacılanmız, emekçilerimiz, aydın kadınlanmız.
Kapalı değil açık bir yaşamı simgeliyorlar, özgürbir
yaşamı, kazandıkları hakları gözden çıkarmamak,
korumak kararlılığını. Sergide çok kişinin yorumu
bu yolda. Kadınlan kapayan politikayı Anadolu'nun
doğasına ters buluyorlar.
B U L M A C A SEDATYAŞAYA*
1 2 3 4
SOLDAN SAGA:
1/Taşlı. çakıilı \ol.
2/Madenleri yont-
mada kullanılan
çelik araç... Do-
kunca. 3/ Işlemeli
ya da ışlemesiz
olarak yatak üze-
rine konulan yas-
tık 4/Biriçkı..'Bir
peygamber 5/
"Lnutupbıldığinı
ânf isen nadan ol
Bezm-i vahdette ne
ılm-ü ne — ister-
ler"(Baedatlı Ru-
hi)...Kayak. 6/Es-
ki Mısır'da güneş tannsı...
Kuyruksokumukemiği... Bir
soru sözü. 7/Ağırlama. Iplık-
lenn boyanmak istenmeyen
bölümlerinın ağaç kabukları.
yapraklar ya da balmumuyla
sarılarak boyaya batınlması
yoluylauygulanan bir tür bo-
yama teknigi. 8/ Acemı boga
güreşçisi. 9/Hatay yöresınde
ıncirden yapılan rakıya \erı-
len ad .. Bir cıns aüvercin.
YL'KARIDAN AŞAĞIVA:
1/ Anayurdu Amerika olup yurdumuzda da yetiştirilmeye
başlanan vetü.vsiizşeftalidedenılen meyve. 2/Zehır... Halk
dılinde nıısıra verilen ad. 3/ Misk keçisine benzer bir hay-
van... Bankada hesabı olanlara göndenlen ödeme ya da çek-
me mektubu. 4/ Eski özel otomobillerin karoseri bıçımı. 5/
ttına.. Adlan sıfat yapmakta kullanılan bir yapım eki. 6/
Yaşamsalsıvı... Dilenci.7/Meslek... Sipersizşapka.8/Olum-
suzluk behrten bir önek... Büyük zoka. 9/ Iskambilde bir
kâğıt... Uzun omuzatkısı.