Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 1995 PA2ARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Dışa açılma masalı
1932'de devletçılık kabul edıldı Bu tanhten II Dünya
Savaşf nın başladığı 1939 tanhıne dek geçen yedı yılda
sanayıleşme ve çağdaşlaşma yolunda elde edılen başanlar
ancak 'mucıze' sozcüğüyle anlatılabılır
VEHBİ HACIKADİROĞLU
T
urkıye'de ekonomık
planlamayı cıddıye alan-
lann kalmadığını sanı-
yordum Oysa varmış
Yenı beş yılîık plan uze-
nnde açıklama \apmak
uzere ekrana çıkan Başbakan'la yar-
dımcisının söyledıklenne gore bu pla-
nın ozellığı "değişim" sozcuğuvle
özetlenebılırmış Değışım de kuresel-
leşme ya da dışa açılma, devletın ure-
tımden elını çekmesı ve butun önemlı
tesıslenn "yap-işlet-devret" formulu-
ne gore kurulması anlamına gelıyor-
muş
Turkıye Cumhunyetı'nın Başbaka-
nı'yla 'vardımcısı'nın cumhurıyetın
Osmanlıdan devraldığı çokmuş e k o
nomının en belırgın ozellıklennın dı-
şa açıklık, devletın üretımden elını
çekmışlığı ve butun onemlı tesıslenn
"yap-işlet-devret" formuluyle yaban-
cılara yaptınlmasıyla ozetlenebılece-
ğınden nasıl olup da boylesıne haber-
sız gorunebıldıklennı anlamak ola-
naksızdır Türkıye ekonomısının bu
ıkı baş sorumlusu, dıyelım kı gozlen-
nı Batı'ya dıktıklen ıçın Osmanlılann
dunımunu göremıyorlar Oyleyse 'kü-
reselleşme'nın bır kuçuk modelını uv-
gulayabılmek ıçın Batı'nın gelışmış
toplumlannın tam yanm yuzyıldır uğ-
raşmaktayken yalnızca bır ıgne bo-
yunda bır ılerlemeyı yenı yenı ger-
çekleştırebılmekte oluşlannın neden-
len uzennde de duşunemezler mı1
Batı'nın sanayıleşme bakımından
hemen hemen eşıt duzeydekı gelışmış
ülkelerı arasında Amerıka Bırleşık
Devletlerı'ne benzeyen bır 'Avrupa
birleşik devletleri' kurma çabası 11
Dunya Savaşı'nın hemen ardından
başlamıştı Bu konuda günumuze dek
başanya ulaşılamamış olması. soz ko-
nusu ulkelenn de ekonomının her da-
Iında aynı duzeyde olmayışlarından
ılen gelıyordu Her ulke. bırleşme so-
nunda, kendı gen kalmış olduğu alan-
da daha da genlemekten korkuyor,
boyle bır tehlıkeden korunabılmek
ıçın sonu gelmez pazarlıklara gırışı-
yordu
Son zamanlarda oyle bır aşamaya
gelındi kı gerek Amenka gerekse Av-
rupa'nın gelışmış ülkelerı, gerı kal-
mış ulkelerde de bır dışa açılma, daha
doğrusu tam bır dışa teslım olma ger-
çekleşmedıkçe kendı aralanndakı bır-
leşmenın etkılı olamayacağını gorme-
ye başladılar \e onlan dışa açılmaya
zorladılar işte gerı kalmış ulkelerde
küreselleşme ve dışa açılmada şımdı-
ve kadar olandan daha da ılen gıtme
eğılımı bu zorlamalar sonunda ortaya
çıktı
Doğal olarak boyle bır dışa açılma
da gerı kalmış ülkelerın kendı gerı
kalmış olduklan alanda. yanı sanayı-
leşmede, busbutun genlemesıne. İcı-
saca, bunların sanayıleşmeden vaz-
geçmesıne neden olacaktı Bu, bır ba-
kıma. gen kalmış ulkelenn gelışmış-
lenn yan-somürgesı olmayı kabul et-
melen anlamına gelırdı Ancak bu sa-
kıncalara karşı, gelışmış ulke uzman-
lannın ve onlannkınden farklı bır du-
şunce uretme yeteneğınden voksun
olan gen kalmış ulke aydınlannın da
söyleyeceklen vardır
Onlara gore gerı kalmış ulkelcrın
sanayı alanında gelışmış ulkelerle re-
kabet etmelen olanaksızdır Oyle ul-
keler ıçın en venmlı tutum. zıraat ve
tunzm alanlannda ulkenın doğal zen-
gınlıklerını gelıştırmeye çalışmak
kendı uretebıleceklerıne bakışla çok
daha ucuz ve nıtelıklı sanayı urunlen-
nı bılgı ve teknolojı bakımından çok
ılerıde bulunan gelışmış ulkelerden
getırmektır Ustelık bu ulkelenn artık
sanayı olarak gormedıklen dokuma-
cıhk ve montaj sanayıı gıbı bırtakım
alanlar gen kalmış ülkelerın sanayı-
leşme gereksınımlennı bol bol karşı-
layabılır
Ote yandan, gen kalmış bır ulkede
ozel gınşımcıler bulunsa bıle bunlar
kendılen ıçın son derece venmsız
olan sanayı alanına gırmek ıstemeye-
ceklerınden sanayıleşmeyı yurütme
ışı devlete kalacaktır Oysa devlet kö-
tu bır tüccardir Her şeyı pahalıya mal
eder ve ışlen çıkmaza sokar Bu ba-
kımdan gelışmış ya da gelışmemış
butun ulkeler, bugün artık hizla kure-
selleşmekte olan dunyada, yarı-sö-
murgeleşmek ya da bağımsızlığinı yı-
tınnek gıbı modası geçmış gerekçele-
rı bır yana bırakmalı ve her toplum
kuresel üretım duzenınde kendıne ay -
nlan yerde venmlı olmak ıçın elınden
gelenı yapmalıdır
Ancak, ılk bakışta doğru yanlan da
varmış gıbı gorunen bu görûşün. top-
lumsal gelışmede ınsan faktorunun
onemını gozden kaçıran mekanik bir
ekonomik düzen anlayışı olarak ger-
çekte hıçbır değer taşımadığı, Turkıye
Cumhunyetf nın tanhıne bır goz at-
makla hemen gorûlecektır Cumhun-
yetın Osmanlıdan devraldığı ekono-
mık durum bellıdır Gerek fızıksel
gerekse bılımsel ve teknık yonden
hıçbır altyapısı bulunmayan, uygarlık
dunyasının zorunlu kıldığı her türlu
tesıslen "yap-işlet-devret" formulune
göre yabancılara yaptınlmış vc ya-
bancılarca ışletılmekte olan, gırtlağı-
na kadar borca batmış ve butun gelır
kaynakları alacaklıların ıpoteğı altın-
da bulunan bır toplum söz konusudur
Mucize dönem: 1932-1939
'Sanayileşmeden çağdaşlaşmanın
olanaksızlığı'nı bılen Ataturk, butun
gelışmış ulkelerde sanayının ozel gın-
şımcılerde bulunduğunu gormenın ne-
den oldugu bır yanılmayla, bır sure
ıçın, yoksul toplumun parasıyla ozel
gırışımcı yaratarak sanayıyı onlara
kurdurmaya çalıştı Bırkaç deneyle bu
yolun nasıl bır çıkmaza goturduğu go-
ruldukten sonra 1932'de devletçılık
kabul edıldı Bu tanhten II Dunya Sa-
vaşı'nın başladığı 1939 tanhıne dek
geçen vedı yılda sanayıleşme ve çağ-
daşlaşma yolunda elde edılen başarı-
lar ancak "mudze" sozcuğuyle anlatı-
labılır
Hemen Sümerbank, ttibank, Ma-
den Tetkik ve \rama kurumlan ku-
rulmuş \e bunlar aracılıgıvla demir-çe-
lik, şişe-cam, kâğıt, çimento, şeker ve
dokuma sanavii yerden biter gibi orta-
ya, çıkıvermiştir. Sanasileşmenin bir
bölumu olan universite reformu ve ya-
bancı bilim ve duşünce adamlarının
getirilişi de bu donemdedir. Butun
bunlann, tutun, ıncır ve uzum dışında
dışanya satacak hıçbır ürunun bulun-
madığt bır ulkede. dışanya hıç borç-
lanmadan, tersıne Osmanlıdan kalma
borçlar ödenerek, yabancılann elınde-
kı demıryollannın ve otekı kuruluşla-
nn satın alınmasıyla ve buyuk olçüde
demıryolu yapımıyla bırlıkte gerçek-
leştınldığını duşunmek gerçekten baş
dondurucüdur
tkinci Dunya Savaşı'nın patlaması
bu göz kamaştıncı atılımlan durdur-
duğu gibi, savaşın getirdigi sıkıntılann
Atatürk devrimlerine vükknmesi de
devletçilik duşmanlarının ekmeğine
yağ surdü. Menderes ve Demirel'ın
plansız, programsız ve dışa bağımlı
sıyasetı Turk ekonomısını bır çıkmaza
sokunca kurtuluş çaresı, yolların cn
çıkmaz olanında, uluslararası fınans
kuruluşlannın buyruğuna kayıtsız ve
koşulsuz olarak uymakta arandı Önce
Özal'ın ardından da Çiller'ın dırençle
ızledıklen bu yolun Türkıye'yı getır-
dığı nokta artık butun açıklığıyla orta-
dadiT Dızgınlenemeyen bır enflasyon,
sanayıleşmekten ve büyumekten vaz-
geçmış ve gelışme yollan tumüyle tı-
kanmış bır ekonomı, çoğunluğun aç-
lık ve sefaletı karşısında çok kuçuk
bır azıntığın çılgın tsrafı, dunyanın en
gen kalmış ulkelerındekıyle aynı dü-
zeyde bır sağlık ve eğıtım duzenı, la-
ıklıkten tümüyle kopmak ve dınsel ke-
sıme teslım olmak aşamasına gelmış
bır yonetim Hepsınden de daha kö-
tusü. butun bunlan, küreselleşme, dışa
açılma, devletı küçultme ve u
yap-iş-
let-devret"gıbı bırtakım saçmalıklarla
dûzeltebıleceklennı uman bır Başba-
kan ve •yardımcısf ~
Sonuç
Pekı ama, bu tür önlemlerın gerı
kalmış ulkelerde hıçbır gelışme sağla-
madıgı, Ortadoğu'nun petrol zengını
ulkelenyle sınırsız zengınlıklen elle-
nnde bulunduran Guney Amenka ul-
kelennın Turkıye'nın son çoküntüden
oncekı gelışmışlık düzeyını bıle tuttu-
ramayışlannın gerçek bır devletçı uy-
gulamaya geçememış olmaktan kay-
naklanmış olabıleceğı nasıl olup da
goz ardı edılebılıyor9
Menderes'ın
ekonomıyı duşurmuş olduğu bataktan
planlı ve dışa bağımsız bır ekonomı
polıtıkasiyla kurtulmanın parlak bır
orneğını veren 1960-65 dönemı nasıl
unutulabılır9
Osmanlı duzenını yenı-
den dınlterek çağ atlanacağını one
surmenın. tlhan Selçuk'un anlatımıy-
la. 1923'ten genye doğru gıderek 21
yuzyıla ulaşılacağına ınanmaktan bır
farkı yoktur
ARADABIR
YAVUZ GOR Emekli Elçi
Ayılara Gıpta Ediyorum
Bıransıklopedı, 'ayı'yı, "Tabanına basarakyurüyen, kı-
sa kuyruklu, etçılmemelı hayvan" dıye tanımlıyor Taba-
nına basmadan yurumeyı beceren hayvan var mı, yok mu
bılemıyoruz amma, ayı, 'ayı'dır ışte ve de hayvanlann en
zekılennden bındır Boz ayı var, kara ayı var, beyaz ayı var,
gozluklu ayı var inlı ufaklı, orta boylu, kocaman ayılar .
Bu kış ortasında, "Nedır bu ayı sevdası?" dıye sorula-
bılır. Çağnşım, bızım Marketçı'nın bır onensınden kaynak-
landı "Meyve var mı
7
" dıye sorduk, "Abem
1
Çok tyı ar-
mutlargeldı Sen seversfn'"diyerltıfatettı Bundanalına-
cakgıbı olduysam da, 'ayf'nın en lezzetlı anmutlan, en has
bal peteklennı alıp guzelce bır mağara seçıp ıçıne yerle-
şerek, kışı sakın ve asude geçırmek mutluluğuna enşme-
yı bılen ve hâlâ ıkı ayağı uzerınde durmayı becerebılen se-
vımlı bır yaratık olduğunu duşununce, armutlan ısmarta-
mayı yeğledık
Anmutlan yerken, 'ay;'nın zevkıne kusur bulunamaya-
cağını, ustadın hava kırlılığınden uzak ormanlarda sere-
serpe dolaşabıleceğını, her Allahın gunu zam yapılan akar-
yakıtlann ıstıbdadını duşunmeden, mağarasına gınp sıcak
sıcak yatabıleceğını duşundum
Aynca 'ayılıktan emekli' olunamayacağına gore, sendı-
kal haklarmış, maaşa zammış gıbısınden abesle ıştıgal et-
mek zorunluluğu ıle de uzaktan, yakından ılgısı olamaz-
dı...
Bu sevımlı yaratıklar, son zamanlarda, turıstık bolgeler-
de koyu renklı vatandaşlar tarafından çariıston yapmaya
zorlanmak gıbı uğratılmış olduklan sosyo-psıkolojık aşa-
ğılanmalardan da, "salıhat-ı nısvan"dan, pek hamıyetlı
hanımefendılenn hımayesıne mazhar olup, bu aıh sefale-
tınden kurtanlmış ve de bıldığımız kadar şu sırada, Ulu-
dağ'ın yeşıl yamaçlannda, ozgur, serbestçe hoplayıp zıp-
layıp, gunlerını gun etmekteler
"Sen Urbanus Martımus 'sun' Gel senı parçalayayım!",
"Ben, Ursus Selenarctos Tîbetanus kavmındenım, ada-
mı mahvedenm
1
" gıbı aynlıkçı, ırkçı ve brtıncı duygular-
dan annmış olup, Tıbet'ten Alaska'ya, Taygalar'dan Ma-
lezya'ya gelıp gıdebılseler, yolda bırbıriennı "Merhaba ayı
kardeşım" dıye selamlayacaklanndan kuşkunuz olma-
sın.
Atomu parçalamayı becerıp, obur ayıları tumuyle orta-
dan kaldırmayı amaçlamıyorlar, kara dumanlar çıkaran
fabnkalar uretıp tepemızde Tanrı vergısı olarak tutunma-
ya çalışan gokyuzune koca koca delıkler açmıyoriar, bıl-
gısayar bılmedıklennden kafalannı kullanmaya devam edı-
yoriar, cınsel yaşamlarını duzene sokmak ıçın 900 ıle baş-
layan telefon numaralarına gereksınımlerı yok ve de yağ-
murda duş yaparken su kesılecek kuşkusunda degıller
Buna benzer çok ayrıcalıkları var 'ay/'ların ve de "nu-
mune-ı ımtısal" olmalıdırlar, akıllı geçınen obur yaratıkla-
ra...
1920'lenn Şıkago caddelennde, 1995'ın Istanbul sokak-
lannda dolaşmak cesaretını gostermeyen bu akıllı hayvan-
lan duşunerek, dılımızde onlan kuçulten deyımlerden vaz-
geçelım .
Öğrenciye 'af gerekiyor...
Prof. Dr. ÎL HAN ÖZAY tst Üm. tdare Hukııkıı Oğretım Üyesı
S
eçımler, belırsız bır tanhe erte-
lendığı ıçın. bu konu da şımdı-
lık uyumaya bırakılmış olsa
bıle "Tdrk üniversheleri siya-
sal vaşamrnın değışmez tar-
tışması. "öğrenci affi"dır
Genelde, her ne zaman kı bır seçım ko-
kusu alınır. sıyaset alanının, bazen o ana
kadar golgede kalmış kışıien hemen bu
*temcit pila>ı"nı ısıtarak sofraya surerler
oğretım uyelennın bır çoğu karşı çıkar ve
yıne her zaman af onensı benımsenerek
yasalaşır, yanı afıyçtle yıyeoter çogunluk-
tadır Hemen belırteyım kı, bunlann başın-
da da ben gelınm
Yukandakı satırlan af oneren ya da on-
dan yana olanları eleştırmek ıçın yazma-
dım, çunku dedığım gıbı ben de her sefe-
nnde gerçekleşmesını dıleyenlerdenım Kı-
şısel olarak boyle duşunmemın ıkı nedenı
var Her ıkısı de yuksekoğretım duzenıne
ılışkın bu gerçeklenn bın. sıstemın tumune
yonelık, öburu de hukuk fakultelen somut
orneğıne
Once yuksekoğretım duzenınm tumune
yönelık olandan başlayalım Sınırlı oğre-
nım hakkı, yanı sokaiktakı adamın deyışıyle
"belge"lı sıstemın 1982'de yaygınlaştınl-
ması bır turlu genel kabul gormemıştır
Eskıden oğrenımın başında, >anı ılk ıkı yı-
lın sonunda bır tur "baraj" vardı Bu kaldı-
nlarak engel daha yaygın bır hale getınldı
Boylece dort yıllık sürenın beşıncı, hatta
son yılında bıle unıversıte ıle ılışkının ke-
sılmesı soz konusu olabıldı Dolayısıyla
Nasrettin Hoca fıkrasındakı gıbı. dama ka-
dar çagırıp "Allah versin"e benzeyen bır
durumun ortaya çıkabılmesı olası Boyle
olunca da kamu vıcdanı bunu bır turlu kal-
dıramadı ve hep başansız oğrencıden yana
oldu
Doğaldır kı bu durum, sıyaset ve daha
çok demagojı ıle haşır neşır olanlar ıçın
bulunmaz bır nımettır Zıra bu uzucu duru-
mu somurerek u
oyn
a ya da sıyasal desteğe
donuştürmek, her zaman ıçın geçerlı bır
yontem oluşturmaktadır Buna karşılık ge-
nelde af onenlen "hangi nedenle olursa ol-
sun ilişigi kesilmiş bulunanlar" formulu ıle
vapıldığından kurunun yanında yaş da ya-
nıp aşağıda anlatmaya çalışacagım gıbı ba-
şarısızlıgının nedenı çoğu kez kendı dışın-
da gerçekleşen ogrencı ıle suç ışlemesı yu-
zunden atılan kımse aynı kefeye konul-
maktadır Başansızlıgının nedenı çoğu kez
kendı dışında gerçekleşen oğrencıden mu-
rat nedır
9
Bu soruya yanıt venrken de baş-
ta soyledığım hukuk fakultesıne ozgu so-
runlara değınmek gerekır
Öğrencı, bu fakulteye uyacak bır dona-
nımdan yoksun olarak oğrenıme başlamak-
tadır Başladığı oğrenıme ılışkın yonetme-
lık, kanımca yanlıştır Bu nedenle de başa-
nlı olması. aslında tam bır mucızedır Bun-
lardan hazırlıksız gelme konusu unıversıte-
nın değıl, 'milli eğitim sistemi'nın çok
onemfi bır sorunudur Ama öbur sorun, de-
ğıl ümversıte fakultenın kendı içınde ço-
zumleyebıleceğı turden bır sorundur
Yonetmelıktekı yanlışlık ıkı boyutludur
Bınncı boyut, derslenn sırasının bılım dışı
belırlenmış bulunmasındadır Buna kendı
gorevlı bulunduğum dersten herkesın anla-
yabıleceğı bıromek vermek ıstersek "Idare
Hukuku ve Yargısr şımdı olduğu gıbı ıkın-
cı sınıfta ve tek bır yıl ıçınde anlaşılabıle-
cek konulardan değıldır Zıra bu ders 'me-
deni hukuk, kara tkareti, hukuk usulu mu-
hakemeleri ve ceza vargılaması" gıbı temel
bılgılere sahıp olmadan kavranamaz Boyle
olduğu ıçın de Batı ulkelennde uç ve dor-
düncu sınıflarda ıkı yıl sureyle okutulur ve
'Idari Yargı' da a>n bır derstır
tşte bu noktava ılışkın olarak yonetmelı-
ğın kamu yaranna yabancı ve zararlı so-
nuçlar doğuran başka bır yonu de ortaya
çıkmaktadır Aralannda yonetıcı konumun-
da olan oğretım uyesı meslektaşlanmın da
bulunduğu bırçoklanna anlatamadığım bu
sorunu, gazete okuyucusuna nasıl aktarabı-
lınm dıye duşünmüyorum bıle Çunku so-
run. aslında sağduyu sahıbı sokaktakı ada-
mın bıle kavrayabıleceğı kadar yalın ve ne
yazık kı aynı zamanda da acıdır
Yonetmelığe gore, ıdare hukukundan ba-
şarısız bır oğrencı, ıkı hatta üçun butun
derslerınden geçmış bıle olsa yılbaşında
dorduncu sınıfa devam alamamaktadır Bu-
nun anlamı, tum bır yılı sadece tek dersle
geçırıp ıkıncı vıl başında dorduncu sınıfa
devam alabılme ve de ancak o yılın sonun-
da sınava gırebılmedır Sozun ozû, ıkı yıl
otomatık kayıp
Konuyu daha anlaşılır bıçımde ve somut
ornek uzennde gostermek gerekırse son
ekıtn donemınde ıdare hukuku sınavına gı-
ren 563 oğrencıden 210'u tek ders ıdı
Bunlardan başansız olanlar, dorduncu sını-
fa 1995 yılının Kasım ayında devam alabı-
lecekler ve sınavlara da ancak 1996 Mayı;,
donemınde gırebıleceklerdır Çarpıcı olma-
sı nedenıyle ıdare hukuku sınavına ılışkın
sayısal ornekler verılmekle beraber bu
anormal durum \kıncı sınıfm butun dersle-
n bakımından aynıdır Herhangı bınnden
takılan oğrencının kaden, en az ıkı yıl bek-
lemektır Bu arada oğrenım suresı de ışle-
meye devam ettıgınden, boyle bır takıntı
neredeyse kaçınılmaz bır bıçımde yukse-
kogrenımle ılışkının kesılmesı sonucunu
doğurmaktadır
ışte boyle bır durum karşısında duyarsız
olunabılır mı
9
Zaten olunamayacagı ıçın
konu, sıyasal bakımdan kotuye kullanıl-
makta ve her seçım donemınde yınelenen
aflarla aslında çozumsuz kalmaktadır So-
run Istanbul'dakı ıdare mahkemelen onu-
ne de goturulmuş, ancak sonuç degışme-
mıştır Mahkemelenn bu konuya ne kadar
eğılebıldığı, daha dogrusu kendılenne ola-
yın nasıl anlatıldığını bılmedığım ıçın kım-
seyı suçlamıyorum Bununla beraber yuka-
nda da vurguladığım gıbı, kendı çevremde
de başkalannı bu sorunun cıddıyetıne ınan-
dırabılmış değılım Bu olaya salt "öğrenci
baskısı" dıye bakılmakta. ortaya atana da
en nazık tenmıyle "•popülist'' denılmekte-
dır Baskı olmasına baskı, ama haklı nedenı
yok mu
9
Kuçumsemek ıçın soylemıyorum, ama
unıversıte oğrencısı zaten acınası durumda-
dır Bırçok konudakı haklı ısteklennı dıle
getırememekte, hıçbır şekılde orgutlene-
memektedır tnsanlann baslcı altında olma-
ları nedenıyle ses çıkaramamalarına pek
guvenmemek gerekır Baskı kalkınca ne
olacağı hıç bellı değıldır Öte yandan, zaten
baskı altında bır sozde sakın yonetım de-
mokrasının ozune de aykındır Turk ulusu.
buna layık olduğu ıçın duzenın demokratık
o\ma>ı gerektığıne Atatürk'ten başka ma-
nan kalmamış mıdır kı, kendılennı demok-
rat ılan edenler bıle oğrencının bazı ıstekle-
nnı haklı bulduklan takdırde kendılenne
populıst denılmesınden korkmaktadırlar9
Bu koşullar altında, uzulerek vurgula-
mak gerekiyor kı, oğrencı affı, benım gıbı
bazılanna dayanılmaz bıçımde çekıcı, bazı-
lanna da tam tersı "itki" gelmektedır Hak-
lı olan acaba kım9
Elınızı vıcdanınıza ko-
yun ve sız soylevın
PENCERE
TARTIŞMA
Meclis'in saygınlığı ve güvenilirliği
^V ISI JVt ^K
SİNAN SUNER
1958- 1980
"soronp dokulmeden once kızoron yoproklor kı onbr
»n veıdrlef ortaltğa butun bır sonbahcr
mevsım donup de yenıdın ynermeye bodayınco ruzgaı
cıplağmda o atın yioe onlar kosotakraı
o tooıkiaı
o yapraklar
o sorabı nkıyolor
onlar do oknasolor benım goytı kımm vor'"
Celâl Hafıfbılek
SANA EL SALLAYACAĞIM
Akdenız Yayınevı (242) 248 07 86
Romanlannızve
Ansiklopedileriniz
yerinızden alınır.
Tel:5540804
TURYAP
EMLAK BİLGİBANKASI
Tlf (242)248 49 95 242 48 12
Fax (242)242 37 33
ANTALYA
1% / • vekıllen
I % / I aracıiığıyla
I % / I halkın kendı
l yf J kendısını
" ^ yonettığı
yerdır Egemenlıgın temsıl
edıldığı ve yasamanm başı
olduğu kurumlann en
buyuğudur Bu nedenle de en
saygın ve en çok guvenılır
olması gerekır Yıne
kurulmasında Ataturk'un
oncehk verdığı, olmazsa olmaz
gozuyle baktığı ve uzennde
tıtredıgı bır kurumdur Bılındıgı
gıbı bır soz vardır "Herkes
kendi savgınlığııu kendhi
>
l
aratır.'" Bu durum, kurumlar
ıçın de geçerlıdır Acaba bugun
Meclısımız saygın mıdır' Halk
ya da seçmen Meclıs'e saygı
duyup. guvenıyor mu
9
Gorebıldığımız kadanyla son
yıllarda Meclıs, güven ve
saygınlık yonunden buyuk bır
aşınmaya uğramıştır ve yapılan
anketler, kamuoyu yoklamalan
bıle bunu dogrular nıtelıktedır
Sanıyorum bunda en buyuk
etken mılletvekıllendır Çunku
daha l950'lı yıllarda Başbakan
Menderes "Ödunuadav
göstersem, seçtiririm" demıştır
\ ıne, Refah Partısı Ankara
Mılletvekılı Omer Faruk
Ekıncı, "Erbakan ada\ olarak
ağaç kmsa destekleriz"demekle
bu goruşu yınelemıştır Bu
sozler belkı lıderlenn gucunu
gostermek ıçın soylenmıştır
Ancak lyınıyetle de
artduşunceyle de soylense,
seçmen ıçın hakarettır Çunku
seçmen "Biz oduna mı ov
veriyoruz, bizi oduna ov verecek
kadar cahil mi goruvorsunuz?
Görüyorsanız miUetvekillerine
nasıl sa>gı duyalım!" derse, ne
yapılabılır Ya da halk şunu
deme hakkına sahıp olmaz mı
"Memlekette ne kadar odun
varsa, hep seçtik seçtik,
Ankara'ya Nieclis'e gonderdik."
Bır başka olumsuzluk da,
mılletvekıllennın Meclıste çığ
kofte yapmalan ve kofteyı de
Meclis'in tavanına atmalandır
Yanı Meclıs'ı çıg kofte
salonuna çevırmışlerdır Ondan
sonra da Meclıs'e saygı
duyulmasını ıstemektedırler
Başka bır olumsuzluk da,
mılletvekıllennın olmadık
şeyler ıçın dovu^melendır
Televızyonlar bunu gostennce
halk ıster ıstemez Meclıs ı boks
nngı olarak gormeve
başlamaktadır Üstelık
çocuklanmıza ve gençlenmıze
kotu örnek oluşturmaktadırlar
Eeee , ondan sonra, halk nıçm
bu Meclıs'e saygı duymuyor
dıye sorulmaktadır Bır başka
olumsuzluk, mılletvekıllerının,
kışısel çıkarlannı halkın
çıkarlannın üzennde gormelen
ve bu amaca ulaşmak ıçın
Meclıs'ı araç olarak
kullanmalandır Orneğın,
halkın sorunlan yıllarca
Meclıs'te suruncemede
bekletılırken, çok çok, ama çok
saygıdeger mılletvekıllennın
aylıkları kaşla goz arasında beş
daıkada arttınlıvermektedır
Şımdı mıllet, haklı olarak şunu
duşunmektedır Asıl olan
mılletın yuzde 6O'ı sıgortasız
dururken vekılım benım
oylanmla >aşam boyu yan gelıp
ense yapıyor Bu. hakka hukuka
sığar mı'?
Mılletın yıllık gelın
2200 dolar ıken, vekıhnın aylık
gelın 3000 dolardır Halk da,
ıster ıstemez haklı olarak bunda
bır yanlışlık olduğunu
varsaymaktadır Bır başka
olumsuzluk, mılletvekıllennın
Meclıs'e gelmemelen ve bunun
yenne ış takıp etmelen, hatta
bazılannın adlannın yüzdecıye
çıkmış olmasıdır Yıne bır
başka olumsuzluk,
mılletvekıllennm, verdıklen
soze, yanı ıçtıklen anda
uymamalandır Dedıklen ıle
yaptıklan bırbınnı
tutmamaktadır Dolayısıyla halk
da bunlann bu tutarsızlıklannı
gorünce saygı duymamaktadır
Bır başka konu da,
mılletvekıllennın. seçmenıne
danışmadan sık sık partı
degıştırmelerıdır Oyle •
zamanlar gelıyor kı neredeyse
hangı mılletvekılının hangı
partıden olduğunu kanştıracak
duruma gelıyoruz Ayrıca bazı
mılletvekıllenmız partısınden
ya da mılletvekıllığınden
aynlıyorlar Bakıyorsunuz uç
gun sonra gen donmuşler
Seçmen de haklı olarak şunu
soruvor "Kardeşimî-f'çgün
önce aynldığın mu voksa ûç gun
sonra geri döndüğün mu
doğnıdur?" yanıt alamayınca,
haklı olarak mılletvekıllenne ve
Meclıs'e kınlıyor O yuce
Meclıs'ı ıtıbarsız kılmaya
kımsenın asla hakkı yoktur
Şerafettin ZejTek
Ataturk Ilkelen Okutmanı
Ondokuz Mayıs Unıversıtesı
28 Ocak Tanihsel
Bir Giin ve Gece...
Olmayan, yapılamayan, gerçekleştırılemeyen "Bırleş-
me Kurultayı "nın ardından gazete başlıklarında ve koşe
yazılarında uçuşan sozcukler
Saygısızlık
Kepazelık
Skandal
Rezalet
Haklı tepkılerı dıle getıren bu sozcukler yerlı yenne otu-
ruyor, ama, duyguları yansrtıyor Yaşanan olayın anlamı-
nı daha genış açılı bır zaman dılımınde duşunerek kavra-
yabılırız
Çunku bu "rezalet" çoktan ben ıçten ıçe ışleyen kabuk
tutmuş bır yarayı deştı, ıçındekı cerahatı mılyonlarca kı-
şının gozlerı onunde akıttı.
•
SHP ıle CHP'nın bırleşme zorunluluğu, aşağıdan yuka-
nya doğru bır baskıya donuşmuştu
1) Seçmen boluk porçuk sosyal demokratları, seçım
sandığında cezalandırıyordu
2) Solda oluşan çeşıtlı kurum, dernek ve gruplar "sol-
da bırlık" kampanyasını yurutuyorlardı.
Tabandan tavana doğru yukselen bu baskı karşısında,
ıkı partının yonetıcılerı, bırleşme zorunluluğunu benımse-
dıler, ama, nasıl bırleşeceklerdı^
Gerçekte sosyal demokrat tabanı yukarıdan aşağıya
parselleyen partı ust yonetıcılen yıpranmış, solda fıkır kar-
maşası ve kargaşası yoğunlaşmış, sol, neolıberalızmın
ıdeolojık saldırısı altında şaşkınlaşmıştı, bolunup parça-
lanmanın temelınde yatan nedenlerden en onemlısı, par-
tılerın fikır hderlığınden yoksun kalmasıydı
Sağın ıdeolojısıyle solculuk yapmak ısteyen nıce şaş-
kın, partı yonetımıne geçmıştı
•
Bıkıp usanmadan yazmakta yarar var
Solun Turkıye'dekı anlamı Avrupa'dakınden değışıktır
Ulkemızde merkez sağ demokrasıyı dışlıyor; DYP ıle
ANAP'ın ınsan haklarına ılışkın bır kaygısı yok Bu durum
solun değennı arttınyor.
Solun bolunmesı, seçım sandığında ağırlığını yıtırmesı,
sıyasal yaşamda azımsanması, demokrasının Turkıye'de
gecıktırılmesıyle eşanlamlıdır
12 Eylul faşızmınm mırası, 2000 yılına doğaı, solun bo-
lunmuşluğu yuzunden taşınabılıyor
Kım boluyor solu^
Seçmen mı? .
Halk mı? .
Hayır
Halkı yukandan aşağıya doğru parselleyen partı ust yö-
netımlerı
•
26 Ocak tarıhsel bır gun
Ve gece
Çunku -televızyonların da katkısıyla- lıderlenn ve partı
ust yonetımlerının ne mene şeyler olduğu kamuoyunun
gozlerı onune sergılendı; halk, solun neden boluk porçuk
edıldığını ekranda renklı bır fılm gıbı seyrettı
Her partıde yonetıcılerın nobet değıştırmelerı doğaldır;
yetersız, kurnaz, açıkgoz, hırslı ama akılsız sıyasetçılenn
tasfıyesı, partılerın yaşam guçlennı azaltmaz, tersıne ço-
ğaltır, pekıştırır
Kolay.değıldır bu ış,.-,_ı>» ' - -' - , • . * . -
28 Ocak gecesı TV ekranları, SHP ve CHP'dekı çoğu
polıtıkacıyı Şekspir tıyatrosundakı gıbı seyırcılere tanrttı
28 Ocak tarıhsel bır gun
Artık hıçbır şey 28 Ocak'tan oncekı gıbı olmayacak, ne
solda ne de Turkıye'de
Yara deşıldı, cerahat aktı, belkı de bu "rezalet" yarariı
sonuçlar oluşturacak
AIMIVIARTHTÜRHCÖ
•: Muammer 0 II S U H C E
A K S O Y D E R n B G İ
Uğur
MUMCU
Birlikte anma haftası
BALIKESİR İLl
"Halkım unutma bizi" etkinliği
Konuşmacılar'
Ceyhan MUMCU
Ayyuk ERENBERK
Yer: Tıcaret Odası Salonu
Gün: 31 Ocak 1995, saat. 17.30
Bırlıkte analım
ATATÜRKÇÜ
DÜŞÜNCE DERNEĞ1
BALIKESİR ŞUBESİ