Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHUBİYET 11 OCAK 1995 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
Şeker Şirketi'nin el koymasıyla rezaletleri ortaya çıkan Gümüş Motor'un hizmet anlayışı:
Tamiriçin al,başkasına sat
a
Z
amanı ve yeri gel-
diğinde Erba-
kan'ın övündüğü
"Gümüş Motor
Obyı"nın, aslında
bir"skandal", bir
"rezalet" olduğunu daha iyi an-
latabilmek için bir parantez aç-
mıştık. Amacımız, rezaletin ya-
ratıcısı ve kahramanı Necmettin
Erbakan'ı daha yakından tanıta-
bilmek için kişilik özellikleri
hakkında, kendi ağzından bilgi-
ler vermekti. Şimdi parantezı ka-
patıyor ve Gümüş Motor Reza-
leti'ne kaldıgımız yerden devam
ediyoruz.
En son özetie, "Necmettin Er-
bakan'ın genei müdürlüğünden
istifa ettirildigi Gümüş Motor
muhasebe ve kayıtlannın bakkal
hesaplanndan farkstz olduğu gö-
rüldü. Gözden geçirilen yazışma-
larda komediden öte, bir trajedi
sergUeniyordu"demiştik. Evet.
Karşılaşılanlar rezaletin ta ken-
disiydi...
Kayıp motor oteyı
Örneğin...
Bir yurttaş genel müdürlüğe
mektup gönderip, "Sizden aldı-
ğım motor arızalandu gönder-
sem tamir eder misiniz" diye so-
ruyor. Erbakan şu cevabi mektu-
bu yazıyor:"BismilIahirrahma-
Dİrrahim...
Hayırlı, uğurlu. bereketli
mahsuller diler, göndereceği-
niz motoru bila-bedel tamir
edeceğimizi bildiririz.
Allaha emanet olunuz."
Iki ay sonra aynı yurttaştan bir
mektup daha geliyor Erbakan'a:
"Allah rızası için motorumu
gönderin. Mahsulüm yanıyor."
Bir ay sonra üçüncü ve son mek-
tup geliyor:
"Ben tamir edümesinden fa-
lan vazgeçtim, motorumu mutia-
ka gönderin."
Şeker şirketi yetkilisi, mektup-
larda söz konusu edilen motorla
ilgili bir araştırma yaptinyor. Bü-
tün çabalara karşın motor bulu-
namıyor. En sonunda, biraz sı-
kıştınlan ambar görevüsi, kayıp
motor olayının üzerindeki esrar
perdesini kaldıran şu itirafta bu-
lunuyor:
"Efendim, biliyorsunuz mali
sıkıntı içindeydik. Motoru tamir
ettik. Necmettin Bey'in talima-
hyla, motoru bir güzel boyayıp,
başkasına sattık."
O anda söylenebilecek ve ya-
pılabilecek herhangi bir şey ola-
mazdı. Ertesi günü Şeker Şirke-
ti yetkilisi ile Necmettin Erba-
kan arasında, biı kişiliğe projek-
tör tutan şu ibret verici konuşma
geçiyor:
- Necmettin Bey, memleketi-
mizde her meslekte bir asgari ah-
lak teşekkül etmiş midir?
-ÖyledirtabiL
- Bir kundura tamircisi düşü-
nelim. Kundura tamircisi, basit
bir sanat erbabıdır. Bu ayakkabı tamir-
cisinin. çoluk çocuğu hastalansa ve ilaç
parası da olmasa. Bir avakkabı, tamir
için kendisine verilmiş olsa, acaba ayak-
kabı tamircisi bunu satar ve parası ile
ilaç alarak çoluk çocuğuna götürebilir
mi? Götürmeli mi?
- Hayır efendim. Elbette götüremez,
- Fakat Sayın Necmettin Bey. sizin yö-
nettiğiniz bu anonim şirket, bu fabrika,
kundura tamircisindeki asgari ahlaka
bik sahip değil. Siz, size emanet edilmiş,
tamir için verilen motoru bir başkasına
sattınız."
Tiize büe yapartf ama...
Toplanan kurban derilen ve Bos-
na'ya yardım paralan ile ilgili giderek
gerçeğe dönüşen ıddıalar, bu olayın ışı-
ğında değerlendirilmek gerekir. Erba-
kan"ın "Gümüş Motor RezaletTnden
ümüş Motor'un kayıtlannı denetleyen
Şeker Şirketi uzmanlan şaşkına
dönmüşlerdi. Çünkü, tutulması zorunlu
hiçbir defter ortada yoktu. Şirket kurulduğu
günden beri maliyeye tek kuruş vergi
ödememiş, SSK'ye de işçilerden kestiği
primleri yatırmamıştı. O zamanın parası ile
9 milyon lirayı bulan elektrik faturalan da
ödenmemişti.
Gümüş Motor'un başındayken vatandaşlara besmeley le başlayan mektuplar yazan Erbakan, si-
yasal yaşamında da aynı yolu izleyecek ve dini hep bir araç olarak kullanacaktır.
ır yurttaş
mektupla, "Sizden
aldığım motor
anzalandı, göndersem
tamir eder misiniz"
diye soruyor. Erbakan
besmeleyle başlayan
mektubunda şöyle
diyor: "Motoru bila-
bedel tamir
edeceğimizi bildiririz.
Allaha emanet
olunuz."
A. ki ay sonra aynı
yurttaştan bir mektup
daha geliyor
Erbakan'a: "Allah
nzası için motorumu
gönderin. Mahsulüm
yanıyor." Bir ay sonra
üçüncü ve son
mektup: "Ben
tamirden falan
vazgeçtim, motorumu
mutlaka gönderin."
c
y eker Şirketi'nin bir
yetkilisi, kayıp
motorla ilgili bir
araştırma yaptınyor.
Sonunda, ambar
görevlisi olayı
açıklıyor: "Efendim,
biliyorsunuz mali
sıkıntı içindeydik.
Motoru tamir ettik.
Necmettin Bey'in
talimatıyla, bir güzel
boyayıp, başkasına
sattık."
bir örnek daha sunuyoruz:
Konyalı tsmail Kaymak, sütten kre-
ma çıkarma makinesi yapmayı kafası-
nakoymuştu. Kaymak, teknoloji gerek-
tirmeyen bu basıt makinenin, Türki-
ye'de yapılabileceğine inanıyordu. Ar-
kadaşlanndan bıri, "Bu makineyi. yap-
sa yapsa uzaya gönderilecek tüzeyi bile
yapabileceği iddia edilen Gümüş Mo-
tor Fabrikası yapar." demışti. tsmail
Kaymak bir araştırma yapıp hem Gü-
müş Motor'un sütten krema makinesi
yapabileceğini, hem de Gümüş Mo-
tor'un mali güçlükler ıçinde bulundu-
ğunubelirlemişti.
tsmail Kaymak. lacıvert elbiselerinı
giyip yağlı müşteri pozunda Erbakan'ı
makamında ziyaret etti. Ziyaretinin
hikmet-i sebebini izah etti ve olumlu
cevap alınıp sözleşme imzalanınca, he-
sabı olan bankaya telefon açtı. Karşısı-
na çıkan banka müdürü. "Aman tsma-
il Bey, Gümüş Motor'un durumu hiç iyi
değü. Paranız batabilir." dedi. Kaymak
ısrar edip. "Efendim, siz Gümüş Mo-
tor'un hesabına benim hesabundan 250
bin lira aktann" tahmatını \erdı.
Süt kabmdan çöp kovası
Aradan bir süre geçtikten sonra. ts-
mail Kaymak'ı Gümüş Motor'dan iki
görevli ziyaret etti. Ikınıp sıkılarak gö-
revliler, elde olmayan nedenlerden do-
layı sütten krema çıkarma makinesini
üretemeyeceklerini söylediler. Kay-
mak, çay-kahve ikram edip Gümüş
Motor görevlilerini yolcu edince. doğ-
ru avukatına gitti. Avukatının önüne.
altında Genel Müdür Necmettin Erba-
kan'ın imzası bulunan Gümüş Motor
ile imzalanan sözleşmeyi koyup, şöyle
dedi:
"Sözleşmede, siparişin zamanında
teslim edilmemesinden sonra geçecek
her gün için iki bin lira tazminat ödene-
ceği hükmü var. Zamanın geçmesini
beklerken, davayı kazanabilmek için ge-
rekli vasal işlem ve belgeleri ikmal ede-
üm."
Oysa Erbakan'ın yönetimindeki Gü-
müş Motor, kurulduğundan bu yana 70
kadar motor üretmesine karşın, basit
sütten krema çıkarma makinesini ra-
hatlıkla yapabilirdi. Nitekim, bu maki-
ne için süt kaplan üretilmiş, fakat sipa-
rişin iptalinden sonra bunlar fabnka
içinde çöp kovası olarak kullanılır ol-
muştu.
Alman siparişler konusunda Erba-
kan'ın daha başka günahlan da vardı.
Onlarca sipariş fiyaskosundan biri de.
Istanbullu sanayici tsmail Engin'den
alınan dikiş makinelerinin demir-dö-
küm aksamı siparişiydi... Alınan sipa-
riş yenne getirilip parçalar tstanbul'a
gönderildi. Fakat. bir süre sonra gönde-
rilen parçalar geri geldi. Çünkü,
parçalar üzerinde açılması gere-
ken milimetrik delikler yanlış
açılmıştı. tsmail Engin de, Gü-
müş Motor'u mahkemeye verdi
ve yüklü bir tazminat aldı.
Şeker Şirketi'nin, Gümüş Mo-
torun kayıt ve hesaplannı denet-
lemekle yetkili uzmanlan, karşı-
laştıklan karşısında şaşkına dön-
müşlerdi. Çünkü, anonim şirket
için tutulması zorunlu hiçbir
defter ortada yoktu. Bu nedenle
sorular. Erbakan'a yöneltiliyor-
du. Erbakan da, ceketinin sağ iç
cebinden itinayla çıkardığı kara
kaplı ajandayı sağ eline alıp, sol
elinin işaret parmağını diliyle
yaladıktan sonra sayfalan çevi-
nyor ve cevap veriyordu. Uz-
manlann, Erbakan'a Gümüş
Motor'da her şeyin yasalara a>-
kın olduğunu, bu nedenle hak-
kında dava açıldığında mahkûm
olabileceğini söylemeleri, karşı-
lıklı konuşmaya yol açtı.
Üzeri kapalı olarak "iktidara,
gerekirse kanla da gelebilecekle-
rini" söyleyen, daha sonra da bu
sözünü yalayan Erbakan'ın, yu-
muşak ve masum görünüşünün
altındaki gerçek yüzünü, hırs ve
acımasızlığını ortaya koyan bu
konuşma şöyleydi:
- Necmettin Bey, sizin o kadar
çok hukuka aykın ve kanunsuz
kraatınız var ki... Açüacak da-
valardan, yürüriükteki yasalara
göre mahkûm olmaktan kurtul-
manız mümkün degil.
- Beyler, benim bu işe başını
koyntuş iki yüz fedaim var.
- Necmettin Bey, iki yüz feda-
ini/in bu anonim şirketteki hisse-
leri toplamı acaba nedir?
- Her birinin, adam başına bi-
ner liralık hissesi var.
- Demek ki, fedailerini/in bü-
tün hisselerinin toplamı 200. Öy-
le mi? O halde Necmettin Bey.
söz bizim. Yani, Gümüş Motor
AŞ'nin hisselerinin yüzde elli bi-
rinesahip Şeker Şirketi'nin. Ma-
lumunuz veçhile, şirketleri feda-
iler degil hisseler yönetir.
Parmak hesabıyla
karar
Hak ve hukukla pek ilgisi ol-
madığından ve şeriat esaslan
içinde de böyle bir hüküm bu-
lunmadığından Erbakan, Ticaret
Yasası'nın anonim şirketlerle il-
gili hükümlerini (mümkün değil
amma)bilmiyorvarsayalım. Ha-
di o bilmiyordu da, öteki şirket
yöneticileri ile hissedarlann da
mı hiçbiri bilmiyordu? Erbakan
da dahil herkes bal gibı biliyor-
du. Fakat, işlerine öyle geliyor-
du. Çünkü...
Şeker şirketi tarafından Gü-
müş Motor AŞ'ye el konulana
kadar Necmettin Erbakan riya-
setinde toplanan şirket genel İcu-
rullannda kararlar. dernek genel
kurullanndaki gibi, katılanların
oylan birer eşit oy hesabıyla alı-
nıyordu. Herhangi bir konu oylanınca,
"olumlu" ve "olumsuz" oylar sayılıyor
ve çoğunluktakı oylar doğrultusunda
karar alınıyordu. Oysa, Ticaret Yasa-
sı'na göre, anonim şirket genel kurul-
lannda kararlann hissedarlann temsil
ettiklen hisseler sayısının belirlediği
çoğunluk oylar doğrultusunda alınma-
sı gerekiyordu.
Bu hukuk kuralını Erbakan, Şeker
Şirketi'nin el koymasından sonra yapı-
lan Gümüş Motor AŞ'nin ilk genel ku-
rulunda, kendisinin hazırladığı çalışma
rapor ve hesaplan, genel kurula katılan-
lann tüm "kabul" oylanna karşı yüzde
elli bir hisseye sahip Şeker Şirketi'ni
temsil eden görevlinin havaya kalkan
tek parmağı ile "ibra"edilmeyince öğ-
renmiştir.
Yarın: Erbakan''ın ikinci
Gümüş Motoru
150 yaşında bir genç: KooperatifçilikSÖNMEZTARGA>
Bu yıl 150. yılını dolduran kooperatifçilik, bi-
ze göre gençliğinı yaşayan bir kesim. 150 yıl gi-
bi bir zaman diliminde nice şey yaşlanıp giderken
kooperatifçiliğin gençliğini yaşadığını gösteren
önemli veriler var. Birincisi, kamu ve özel kesim
arasında üçüncü bir kesim olarak hem de etkin bir
biçımde varhğını sürdürüyor olmasıdır.
Bugün, salt Uluslararası Kooperatifler Birliği
(ICA) çatısı altında 90 ülkeden 700 milyona ya-
km insan, değişik kooperatif dallannda örgütlen-
miş bulunuyor. Türkiye'de de kentsel alanda yak-
laşık 60 bin kooperatifte 4 milyon, kırsal alanda
ise 8 bin kooperatifte 4.5 milyon olmak üzere.
toplam 68 bin kooperatifte yaklaşık 8.5 milyon in-
sanın kooperatif ortaklığı bulunmaktadır. Bu sa-
yı. sendikalar dahil, Türkiye'deki oda ve meslek
kunıluşlan ile tüm sivil toplum örgütlerinin üye-
lerinin toplammdan daha büyüktür.
Ikincisi, hangi sıyasal düzende olursa olsun,
kamu ve özel kesim arasında yürütülen egemen-
lîkyanşının yanı sıra kooperatifçiliğin de vazge-
çilmez bir kesim olarak varhğını daha güçlu bir
biçimde sürdürüyor olmasıdır.
Sayısal ve işlevsel olarak böylesine güçlü bir
yapıya sahip olan kooperatifçilik. tüm dünyada
üçüncü bir kesim olarak tanınır ve ekonominin
önemli bir ayağı olarak kabul edilir. Çünkü top-
lumsal örgütlenme örneklerinden biri olarak ko-
operatifçilik, siyasal bir yeğleme olarak değil. li-
beral ekonomilerin zorlamasının bir sonucu ola-
ra< ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda Avrupa'da baş-
la>an sanayi devrimi, kapitalizmin gelişmesinde
•Çöken ekonominin faturasınm KÎT'lere çıkanldığı ve biricik kurtuluş
yolunun özelleştirmede yattığı yaygarası ve aldatmacası en acımasız bir
biçimde sürerken, yüzde 150'lere varan enflasyon kıskacmda milyonlar inim
inim inlerken, başta siyasi erk olmak üzere kimi odaklann, kooperatifçiliği de
içine alan yıpratma kampanyasını oldukça anlamlı bulmaktayız.
önemli roller oynamasının yanı sıra, geniş ışçi ve
emekçi kitleleri de açlık, yoksulluk ve sefaletin
girdabına itmişti. Kooperatifçilik de işte böylesi
bir tarihsel süreçte, emeği ile geçinen geniş kitle-
lerin yaşamsal ekonomik gereksirmelerini öz
kaynaklanyla karşılamayı amaçlayan bir örgütlen-
me ömeği olarak doğmuştur.
Ingiliz tarihçilerinin "Açhk Yülan" olarak be-
timlediği bu evrede, 21 Aralık 1844'te, Rochda-
le'nin "İyi Kalpli Öncüleri" adıyla anılan 28 do-
kuma işçisi, 28 Ingiliz Lirası sermayeyle, Char-
les Howarth'ın başkanlığında ilk tüketim koope-
ratifini kurdular. 21 aralık, bu nedenle "Dünya
Kooperatifçilik Günü" olarak kutlanır oldu.
Mithat Paşa'nın gjrişimi
Türkiye'de de kooperatifçilik devinmesinin ilk
kıpırtıları Osmanlı tmparatorluğu'nun çöküş yıl-
lannda duyulur. Mithat Paşa'nın Niş Valiliği'ne
atanması ve bu bölgede son derece kötü koşullar
altında yaşayan köylülerin ekonomik sorunlanna
çözümler getirmek istemesi, 1863'te kendi ön-
derliğınde "Memleket Sandığı''nın kurulmasını
getirir.
Cumhuriyet döneminin ilk kooperatifi ise Ata-
türk'ün direktifiyle gerçekleşti. Türk kooperatif-
çilığinin önderlerinden Nusret Lzgören, 1934'te
Ankara'da "Bahçelievler Yapı Kooperatifl" adıy-
la ilk yapı kooperatifini kurdu. 1950'ye varana de-
ğin de çeşitli dallarda sayısız kooperatif kurula-
rak ekonominindişlileri arasına gırd\. Bugün. ge-
rek sayısal, gerekse işlevsel olarak etkin ve ciddi
bir kesim oluşturmasına karşın kooperatifçilik,
eleştirilerin boy hedefi olmaktan kurtulmuş değil-
dir. Özelleştirme çabalannın yoğunlaştınldığı ve
bu tutumun haklılığı konusunda, başta medya ol-
mak üzere her türlü araçla ideolojik bombardi-
manlann yağdınldığı bir ortamda, belirli kesim-
lerden, kooperarifçiliğe de saldınlar gelmesinı an-
lamaktapek güçlük çekmemekteyiz. Ama koope-
ratifçiliği ortaya çıkaran tarihı ve sosyal neden-
ler, fazla irdelenmeden. soldaönemli bır kesim ile
kimi aydınlann da kooperatifçiliği açık ya da ör-
tülüeleştirmelerini açıklamakta güçlük çektığimı-
zi beiirtmek isteriz. Özellikle kooperatifçiliği
eleştiren ikinci kesimin: Kooperatifçilik bireysel
mülkiyeti özendiriyor, dolayısıyla işçi ve emek-
çilerin küçük burjuva sapmalanna olanak hazır-
lıyor, biçimindeki eleştirileri üzerinde durmak is-
tiyoruz. Önce beiirtmek gerekirse, insanlığın sö-
mürüden kurtuluşunun son ereği olan sosyalizme
ulaşmak, tarihi ve bilimsel bir sonuçtur. Bu sonu-
ca ulaşmak için insanlığın daha da acı çekmesi de-
ğil, bilınçlenmesi ve örgütlenmesidir temel olan.
Dolayısıyla. insanlann nesnel yaşam koşullannın
göreceli olarak iyi ya da kötü olması, böylesi bir
sonucu ne geciktirir ne çabuklaştınr.
Kaldı ki kooperatifler ortaklanna belirli bir
mülkiyet olanağı sunuyorsa. buradaki mülkiyetin
nıteliği -yapı kooperatiflerinde konut sahibi olma-
lan örneğindeki gibi- üretim araçlannın özel mül-
kiyetini kazanma biçiminde gerçekleşmiyor.
Ama bunlara karşın geçmişte sendikalar ve ben-
zeri örgütler için sık sık yapılan, bugün koopera-
tifleri de kapsamı içine alan bır başka eleştirinin
altını çizmek gerekiyor. Bu eleştiriler de özetie:
"Kooperatiflerde de giderek ortak tabanından ko-
pan ve sistemin kaymağını yiyerek palazlanan bir
yöneticiler katmanı oluşmakta ve biı katmanın ör-
güt üzerindeki egemenliğini kırmako denli zorlaş-
maktadır" biçiminde yapılmaktadır. Evet, bu tür
eleştirilerde kısmen doğruluk payı bulunsa bile,
bir bütün olarak ve özellikle özel kesimi rahatsız
eden kooperatifçiliği yadsımayı gerektirir mi?...
Ama bugün, çöken ekonominin faturasınm
KÎT'lere çıkanldığı ve biricik kurtuluş yolunun
özelleştirrnede yattığı yaygarası ve aldatmacası en
acımasız bir biçimde sürerken yüzde 150'lere va-
ran enflasyon mengenesinin kıskacında milyon-
lar inim inim inlerken başta siyasi erk olmak üze-
re kimi odaklann, kooperatifçiliği de içine alan
yıpratma kampanyasını oldukça anlamlı bulmak-
tayız. Ve özelleştirmede olduğu gibi. bu çabayı da
tekelci güçlerin bir taktiği olarak yorumlamakta-
yız. Ancak bu taktiği boşa çıkarmanın en açık ve
demokratik yolunun da kooperatifterin her türlü
tartışmaya kendilerini hazır tutmalanndan geçti-
ğine inanmaktayız.
POLITIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Biraz Turistik mi?
Şu gökdelenler çağında sade sokaklar, caddeler, semt-
ler değişmiyor. Bakıyorsunuz, 3-5 evlik bir site, olmuş ko-
caman bir mahalle... Eskiden adresini vereceğiniz zaman
"LeventLisesi", hadibirAkatlardeyintamam... Aynntıis-
terseniz buna bir de Zeytinoğlu'nu eklerdiniz. Zeytinoğlu
ne? Sormayın, "DP (Demokrat Partij döneminde bireski
bakan" dediniz mi her şeyi söylemiş olurdunuz.
Yaygın bir arsaydı burası, park olacaktı; bir belediye
başkanı geldi, vurdu kazmayı, oldu size Akmerkez...
Akmerkez üç kocaman yapıdan oluşan plaza... Çarşı-
sı, pazarı, her türlü alışverişi var. Bana sormaytn, bilenle-
re sorun, onlar bilirler.
Güzergâh da değişti. Koç Köprüsü'nün altından geçer,
Akatlar'dan sola sapardık... Şimdi öyle değil. Koç Köprü-
sü'nün üstünden geçip dolanıyoruz. Biryolumuz Şişli-Te-
rakki... Birkaç site daha var yanımızda, yöremizde.
Kendinizi sıkı tutun:
Yaş 75.
Böyle diyor şair Salâh Birsel.
Öyleyse işe başından başlamalı, şiiri buraya, olduğu gi-
bi almalı, ne bir dize eksik ne bir dize fazla...
Yaş 75
Sokağın denizini saydım bitti
Havalanırken binlerce kuzu kentten
Bir güvercin tutuyorum bir elle , . , ,
Çıplak ve külufak
Var telefon var . .
Tükense de umutlann şavkı
Var telefon var
Dınle karanfil ağacı
Canıma tempo tutma
!
Çığlıklarla kör tırtıllarla
Savrulup yolumu kesme
Salâh'ı yakalamışken bırakmak ıstemedim. Yazdığı anı-
ları pek severim, tadını çıkarıncaya değin okurum. Salâh,
Beyoğlu günlerıni anlatıyor.
"Ben Lambo 'ya pek gitmezdim. Bizim arkadaşlar da-
ha çok Orman'da, Nektar'da ıçerdı. Ya da Balıkpaza-
n'ndaki Cumhuriyet'te. Bir kez Orhan Veli'y/e düşmüş-
tüm oraya. Orhan'a Kabakuşluk'ta Galatasaray'ın önün-
de rastladığımda yanımda Cahit Sıtkı da vardı. Orhan bi-
zi birer şarap dikmeye çağırdı. Biz hemen çağnya uyarak
Labmo'ya gittık. Lambo, mendil kadar bir yerdi. Topu to-
pu 15 metrekare ya vardırya yoktur. Üçte birini de vitrin-
le tezgâh kaplar. Müşteriler de çokluk ayakta demlenir.
Lambo gerçekte Balıkpazan dükkânlarından başka bir
yer değildir. Kapıyı açtınız mı kendinizi meyhanenin gö-
beğinde, müşterilehn kucağında bulursunuz. Cemiyet'ten
altıya doğru çıktık. Oktay'/a Muammer Ataköy'ün yolunu
tuttu. Sami Karaören, Recep Bilginer, Ahmet Oktay,
Mücap Ofluoğlu ve ben, Sirkeci'ye dümen kırdık. Ne
dolmuş ne araba vardı. Sadece özeller çalışıyordu. (...)
Sami, 01.10 Bostancı vapunınu yakalamak için önden yû-
rüdü. Kadıköy'e uçarakgeldim. Bereket, Cağaloğlu'nda-
ki s/s burada yoktu. Tıpı de dinmişti."
Beyoğlu'nu mu okuyacaksınız, ustası Mücap Ofluoğ-
lu'dur; hem okursunuz hem öğrenirsiniz. Tünel'den baş-
lar, Taksim'e kadar çıkarsıntz. Uç kitabı var: Biri "BirAvuç
Alkış", ötekiler "Ağlamakla Gülmek Arasında", "Aynada
Anı".
Epeyce oluyor, Asmalı Mescit'e gitmemiştim. Ressam
Muzaffer (Akyol) telefon etti, bir güzel takvim yapmışlar
(Rengin Hanım'la biriikte). Hem onu görelim hem de bir
iki kadeh... Refik'te buluştuk. Refik, "öğlerakısınıiçmiş",
ikindi uykusuna vermiş kendini..
Asmalı Mescit de görmeyeli biraz turistik mi olmuş, ba-
na mı öyle geldi?
Dedim ya her şey değişiyor, bir başka renge bürünüyor.
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Üçgen biçiminde
gövdesi ve on dört per-
de bağlı bir sapı olan
Türk halk müziği çalgı-
sı... Özgü. 2/Ekonomik
alanda kendi kendine
yeterli olmaya yönelen
bir ülkenin rejimi...
Uzaklık işareti. 3/Mey-
ve kurusu... Kısır olan
kadın ya da dişi hayvan.
4/ Bir ılimiz... Bez par-
çalanndan dokunan adi
kılim. 5/ Otlak... Yüz
metre kare tutarında alan ölçüsü
bırimi. 6/ Boru sesi... Kaygusuz
Abdal'ın bazı şiirlerinde kullandı-
ğı mahlas. 7/ Algılanan nesnelerin
temel niteliğı... Dolma yapmak
için hazırlanan kanşım. 8/ Okya-
nuslann çok derin kesimlenne ve-
rilen ad... Şahip. 9/ Küçük tuzlu
bisküvi... Şöhret.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Anadolu'nun birçok yöresinde
"toplantı" anlamında kullanılan
sözcük. 2/ Kâğıtlan bir arada tutmaya yarar madeni çengel...
Eski dilde yanak. 3/ Sayılan göstermek için kullanılan işaret-
lerden her biri... Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba ku-
maş. 4/Türkiye'nin plaka işareti... Başakla kanşık iri saman. 5/
Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek... Radyumun
simgesi... Tavlada bir sayı. 6/ tzmaritgillerden bir balık. 7/Bir
nota... Zaviye. 8/ 1942'de Çanakkale Boğazı açıklannda batan
ve 39 kişilik mürettebatının tümü ölen Türk denizaltısı... As-
ker. 9/ Şeker hastalığı ve zayıflama rejimlerinde tatlandıncı
olarak kullanılan organik bileşik.
Hukuksuz
Demokrasi
ÇMUŞYtVMM
Hukuk insanlar içindir;
hukuk adamı da çağdaş
insanlık için savaşımda
onurlanan kişidir. Halit
Çelenk'in yazıları, hem
dünün hukuk anlayışını
eleştirmekte, hem yannın
Türkiyesi'nde
benimsenecek hukuk
anlayışına ışık
tutmaktadır.
İLHAN SELÇUK
Fiyatı: 100.000 Lira
Cumhuriyet Kitap Kulübü
Çağ Pazarlama A.Ş.
Türkocağı Cad. 39/41
Cağaloğlu-İstanbul
MAVİVEKARA
Sabahattin Eyüboğlu
130 000(KDV ıçinde)
Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-İstanbul
Ödemeli gönderibnez