Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 TEMMUZ1994 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
GÜNDEMDEKİ BİLİM ADAMI ».A YAN GÜLGÖNEN
ONATKUTLAR
KesmekkaybetmektirGünlerdir bu yaayı yazmak için de-
rin bir özlem duyuyordum. Bir susuzlu-
ğu giderir gjbi. Aydınlık, güven verici
bir yüzle karşı karşıya, bir bardak demü
çay ya da sıcak yaz günkrinde içimizi
serinleten, içinde taze nane dahyla buz
gibi bir içkiyi yudumlayarak.
Ama nerdee...
"Metnkketin hali gibiydi hatim..." İJa
yakırumın rahatsızlıkİan nedeniyle
gûnlerim hastane kapılannda geçti.
Hete bir devlet hastanemizın acil servi-
sinde sabahladığım geceyi hiç unutaım-
yonım. Krizin etkisiyle olacak, insan-
larunız çıldırmj| gibiydi. Gece, sabaha
kadar, nerdeyse beş dakikada bir bı-
çakla, tabancayla, odunla, şişle yara-
lanmış; pencerelerden, damlardan
merdivenlerden aülfruş; birbiriyle
çarpışan arabalann sıkışmış demirleri
arasından çıkanlmış yaralılar getirili-
yordu hastaneye.
Hemen hepsi kalabaük gruplar ha-
linde geliyorlardı. Kavgalann, kaza-
lann taraflan olarak. Karadenizliler,
Kûrtler, Bulgar göçmenleri, Iranlılar;
ûlkenin, Kafkaslann, Ortadoğu'nun,
Balkanlar'ın dört bir yarundan göç edip
gelmiş bir dilim ekmek için birbirlerinin
boğaana sanlan, birbirini paralamaya
haar erkekler, kadınlar, gençler, yaşh-
lar
Kestinne yollarla çozüm
Ortak bir özellikleri vardı: Son dere-
ce aceleci idiler ve sorunlannı en "kestir-
me" yollarla çözmek istiyorlardı.
Haksızlığa uğradıklan zaman hukuk
yoUanna başvurmuyorlar, "ihkak-ı
hak"kı kendileri gerçekJeştiriyorlardı.
Alacaklannı zorla ve şiddetle alıyorlar,
miras ve mülkiyet anlaşmazlıklannda
sorunu, el koyarak çözüyorlar; or-
taklık, komşuluk ya da evliJikte güce
başvurup huzur elde etmek istiyorlardı.
Hastane kapılannda da öyleydiler.
Ameliyathane kapılanna, otobüs
kapısına yüklenir gibi birbirlerini iterek
yükleniyorlar, öne geçerek işlerinin ol-
masıru istiyorlar, hemşeri hastabakıcı-
lardan, tanıdık polis ve hemşirelerden
medet umuyorlar, bir köşeye bırakılmış
inleyen hastalarla dolu koridorlarda
koşturup duruyorlardı.
Bir savaş alanı gibiydi ortalık.
Hekimlenn durumu da daha iç açıa
değildi. Art arda gelen acil hastalara
yaptıklan müdahalelerden bitkin, ye-
tersiz olanaklarla boğuşmaktan
bıkmış; uykusuz, sinirli, gene de şaka-
laşmaya çalışarak hababam yeni amelı-
yatlara giriyorlardı?
«Kestirmedlik..."
Sanınnı toplumumuzun "AIDS" ka-
dar tehlikelı ve öldürûcü, üstelik
AIDS'ten çok daha yaygın hastaüğı.
'Böylelerini yaşatmayacaksın'
AciJ kapısında bekleşen hasta yakı-
nlannın konuşmalannı dinlerken fark
ediyordum bu hastalığı:
"Böylelerini yaşatmayacaksın..."
"Ayağına ilu kurşun, bak nasıl veriyor
borcımuL"
"Parayı basör, bak nasıl buluyoriar
luuu..."
"Oğhnn, git amcana teiefon et, başhe-
kimi bulsun..."
"Neyse, komiser bizinı oralı çıktı da
ytftık..."
"Başka çare yok, bacağı kesip kur-
taracaklar..."
Hastane kapılannda bir yandan bir
şeyler aüştınp bol bol su ve sigara içi-
yorlar, öbûr yandan bağnşa çağnşa so-
runlanna hazır çözümler anyorlar.
Sabahın çok erken bir saaünde,
Kadıköy iskelesinde ilk vapuru bekler-
ken gazetelere bir göz atıyorum. Başba-
kan karmaşık Ege sorununu çözmek
üzere "bir güode Yunanistan'a gjri-
yor™" Genelkurmay, Kûrt sonınunun
"kökmri üç ayda kazıyor." Hûkûmet,
"üç takıra Hazine booosn" daha
çıkanp kamu açıkianra dengeliyor. Ga-
zeteler, genç bir işadamının TVdeki de-
mecini yazıyorlâr: "Ekonomiyi bana
bmüun, ülkeyi üç ayda düze çıka-
rayım..."
Sabahçı kahvelerinden uğultular
yükseliyor: "Sallandıracaksuı beş on ki-
şiyi, bak nasıl düzeüyor ortalık!"
"Kasaba minnet edeceğûne..."
"Yakanm bu dünyayı, gene sana eğil-
mem..."
"Haklunı yemeyeüm. Yıktı bütûn o
eski püsitü binalan, yollan açtı. Hep dua
ediyonMH..."
O uykusuz gecenin lertesi günü, bir
karabasandan uyanır gibi uyanıp
yıkandım, tıraş oldum ve serin bir akşa-
müstü dinginliği içinde Nişantaşı'nda
bir bilim adamını ziyarete gittim. Hep
kişiliğine, uzmanhğına hayran oldu-
ğum, dostum olmasını arzu ettiğinı bir
insana.
Bir bahçeye bakan sessiz ve şık ofiste.
demli çaylannuzı içerek konuştuk.
yer alan Prof. Dr. Ayan Gülgönen hafıf-
çe gülümsüyor
"Unmca bir öyküdür Onat Bey" di-
yor. "Vıllarca süren bir çalışmanın sonu-
cu ve bep bir ekip işi hiç kuşkusuz..."
Ashndabenistedığimyanıtıalıyorum.
Bu işte "kestinne" yollar yok.
Onunla birlikte bu uzun yolculuğa
çıkıyoruz.
Bir yandan Prizrenli, öbür yandan
Giritli bir ailenin çocuğu olarak 1937
yıünda {stanbul'da doğan Ayan Gül-
gönen'in yaşamı ilk bakışta çok girintili
çıkıntdı, serüvenli değiJ. Ama bence
yaptığı iş bakımından heyecan verici
olan da bu: Bir maraton koşusu gibi.
fstanbul'da başlayan yaşamöyküsü,
sakin ve kararlı bir ırmak gibi günümü-
ze ulaşırken aynı zamanda çalışkanlık,
titizlik, sabır ve merakla. dünya çapı-
nda bir kariyerin yatağını oluşturmuş.
"Vlutlu ve güzei bir çocukluk geçir-
dim. Ankara Sarar tlkokulu'nda ve An-
çerken çok düşündüm ve baba mesleği-
ni seçtim: "Hekimliği."
Çokdüşündüğündeneminim.Çünkü
Ayan Gülgönen'in yaşamında hiçbir
şey rastgele olamaz gibi geliyor bana.
I955'te girdiği Ankara Tıp Fakültesi'-
nden sonra 1961 yılında Almanya'da
Giessen Tıp Ensutûsü'nde Genel Cer-
rahi ihtisası yapma seçimi de son derece
bilinçli. Gelişmiş bir Avrupa ülkesinde
tamamlanan uzmanlık eğitimi onun
yaşamına yön veren Viyana deneyimi
ile noktalandı. Viyana Unfall- Kran-
kenhaus'ta Farmakoloji dahnda yap-
tığı çalışmalar yaşam hedeflerini de be-
lirledi.
"Viyana yülannıı çok severim. Her
şeyden önce çahştığım hastane, Avrupa'-
njn en hilerinden birndi. Aynca Viyana
çok hoş bir kenttir. Günlük yaşamı, Os-
manlılar'dan miras kalmış kah>e kültü-
rü, müzik ortamı olağaniistüydü. Hasta-
nede birlikte çahştığımız anestezistler-
"Ayan Bey" dedim, "bir olgu hep ka-
famı knrcalar. Çocukluğumda üniü sa-
vaş cerrabJannın öyküierini dinJerdim.
Yaralı askerierin kangren olmaya yüz
tutmuş koUannı. bacaklarını keserek on-
iann yaşamını kurtaran bekimier. Birer
Tanrı gibi hatırlanırlardı. Şimdi ise tam
tersi. Orneğin siz, kolları, bacaklan ke-
serek değfl, tam tersine kopmuş elleri ye-
rine yerleştirerek, eski haline döndü-
rerek mucizeler yaratıyorsunuz. Bence
müthiş bir gelişme. Nasıl oradan buraya
gekfik?"
Masallann mucizevi tabipleri gibi,
hep bir yaşam kurtancısı olarak tanı-
nan, Pasteur Haslanesi'nin ünlü başhe-
kimi, ülkemizde Mikroşirûrji'nin ve el
oerrahisinin öncüsû, kendi alanında
dûnyanın da sayılı uzmanlan arasında
kara Atatürk Lisesfnde okurken yazlan
fstanbul'a gelirdik. ÇaJışkan, o zamanki
deyimle iftiharlık bir öğrenciydiın. Bu
yüzden tatil benim için gerçek bir tatildi.
Tev'zeıtıiıı Çengelköy'deki evinde geçir-
diğim günlerin güzelliğini bugün bile
mutlulukla anımsanm. F.vimizde sanata
karşı ilgi önemli bir yer tutardı. Örneğin
annetn resim yapardı. Kardeşim Ahmet
Gülgönen'in resim yeteneği ondan geç-
mişolmalı.
Bir akadaşı vardı annernin. Melek
Hanon, çok yetenekli bir heykeltıraştı.
Annemin çok güzel bir büstünü
yapmıştı. Obüstünbronzkahbıhâlâben-
de durur. Aynca antika eserlere merak-
lıydı annem. Onun merakı, sanınm be-
nim ileri yıllardaki özel dünyamı çok et-
kilemiş olmab. Ama ben mesleğimi se-
(Fotoğraf: FİLİZ KUTLAR)
den birinin kocası Viyana Füarmoni Or-
kestrası'nda keman çalıyordu. Bize çok
zor yer bulunan konseıier için Orches-
terplatz'ta, yani orkesrramn hemen ya-
nında yer bûlurdu. Çok güzel konserier
dinledim orada. Çok sayıda Ahnan ve
A>usfury alı dostum oldu..."
Birden bir anı canJandı gözlerimin
önünde. Birkaç yıl önceydi. Gene bir
yakınımın elindeki bir sağlık sorunu
dolayısıyla Pasteur Hastanesi'ne, Ayan
Bey'i görmeye gitmiştim. Randevu saa-
tini bekJerken genç bir Alman girdi
bekleme salonuna. Konuşkan bir
adamdı. Çok neşeliydi. Yanm İngiliz-
cesiyle bana, başından geçenleri anlattı.
Anadolu'da tatil yaparken geçirdiği bir
trafık kazasmda parmaklan kopmuştu.
Onu hemen bir uçağa koyup Pasteur'a
Ayan GûJgönen'e getirmişlerdi. 7-8
saat süren bir operasyonla parmaklan
yerlerine yerleştirilmişti. Şimdi eli eskisi
gibiydi. Bana pannaklannı gösterip oy-
natarak küçük bir şov yaptı. Doktora
teşekkür etmeye gelmişti.
Merak ettiğim soruyu sordum:
"Şu ünlü kopan eUer konusuna gel-
mek istiyorum. O çaltşnvalar ne zaman
başladı? Mikrocerrahi konusu yani..."
Gülümsedi:
"Mikrocerrahi konusu tümüyte el
cerrahisinde uzman olmaya bağladır. El
cerrahisi de Genel Cerrahi'ye. Viyana
dönûşü Hacettepe Tıp Fakühesi'nde
çabştun, acil servisi organize ertim. Son-
ra arada Dr. R.E. Carroll'un tavsiyesi
ile Cotumbia Üıûversitesi'nde bir yıl sü-
reyle El Cerrahisi Bölümü'nde görev
yaptım. Böylece bugünkü alanımda de-
rinleşme olanağı buldum. Bu çauşmalar
1971'den 1978'e kadar sürdü. 1978 yüı
hem dünyada tıbbi bem de benim kariye-
rim yönünden önemli bir yıldır. O yıl Av-
rupa'da ilk mikro-damar cerrahisi baş-
lamıştı. Bu tekniğin ilk büyük uzmanı
Japon nekimi Dr. Yoshimura Nancy'-
deydi. Nancy'nin uzmanlanndan, Dr.
Jaques Micbon bu firsatı bana haber
verdi. Iki ay süreyle Nancy'ye gittim ve
cerrahi dahnda bir aplama, bir devrim
olan bu ycni tekniği öğrendim... Sonra
Çapa Tıp Fakültesi ve Pasteur'de uygu-
lamayı sürdürdüm..."
16 saat süren ameliyatiar
Sıradan bir olay gibi aktanlan bu bil-
giler elbette yalnızca bir büyük bilim
adamının sade, alçakgönüllü tavnndan
ibaretti. Yoksa arkasında inanılmaz bir
çaba,dikkatveonundeyimiyle"dıaflen-
ge" vardı. Kurduğu Pasteur Hastanesi
Mikrocerrahi Bölümü, kısa zamanda
Türkiye'nin tek, dûnyanın sayılı mer-
kezlerinden biri obnuştu. Orada sayısız
mucizevi ameliyat gerçekleştirilmiş,
sayısız yayın yapılmış, tebliğ verilmiş,
47 uzman yetiştirilmiş, bazen 16 saate
kadar süren ameliyatiar sonucunda
parçalanmış gövdeler yaşama kavuştu-
rulmuştu.
"Kendi kendisiyle insanın yanşa gir-
mesi gibtdir bu ameliyatlar. Ve zamana
karşı yanş..."
Bir maraton. Ve ip göğüsleniyordu.
"Peki bep bir yanş mı yaşamınız?"
diye soruyorum, "biraz yoracu oünuyor
mu?"
Gülüyor ve arkasında duvara asılı
nefıs bir kilimi gösteriyor. "Hayır.
Fırsat buMukça d sanatlan ve özeUikle
de habiar, kilimlerie ilgileniyonım..."
Onun bu ilgısinden ortak dostumuz
Ferit Edgü söz etmişti. "Bu komı da da
gerçek bir uzmandır" demişti. "özeüik-
le Yönik kilimleri. Konya, Karapınar
Tülü hahlan konusunda. Yakında onun-
la birtikte Göreme yöresi 18-19. yüzyıl
köy hahlan sergisi gercekleştirilecek..."
'Uluslararası kalite gcrek'
Bir süre onunla halılann. kilimlerin
renkli dünyasında dolaşıyoruz.
Artık konuşmanın sonuna geldik. Az
konuşuyor Dr. Ayan Gülgönen. Ama
sözleri usta bir neşter gibi en can alıa
noktaya vuruyor:
"Biz uluslararası bir kaliteye ulaşmak
zorundayız. Oysa ne görüyonız: Değer
yargılannın yozlaşmasını, yüzeyseOeş-
meyi. köşe dönme kolaycılığını, cehaleti
ve bağnazlığı... Bunlardan kurtulup ta-
>izsiz bir yaşama, bem tıbbi bem de kişi-
sei etik ilketerine ulaşmadıkça bir
aydınlık göremiyonmı."
Bir an susuyonız.
Dışarda, sokaklardan, salonlardan.
kentlerden "kestirmeciler"in şamatası
geiiyor, derin ve kirli bir uğultu halinde.
Teşekkür edip dışan çıküğımda ise
kulaklanmda, yakında en büyük tıp
ödülünü verdiğimiz büyük hekimin
cümlesi çınlıyor:
"Kesmek kaybetmektir..."
Tüm kestimnecilere ithaf olunur.
'Bu Salı' ve Armağan
ATİLLA BİBKİYE
Bir geleneğimiz vardır. Genellikle bir konukluğa eli
boş gidilmez. Küçük de olsa bir 'armağan' götürülür.
Bayramlarda bu genellikle şeker ya da çikolatadır. Bir
dostunuzun evine giderken bir çiçek ya da başka bir şey
alma gereksinimi duyarsınız. Bazen bu tatlıdır, bazen
küçük bir biblo, bazen de bir-iki kilo meyvedir. Yani eli-
rtiz boş gitmek istemezsiniz.
Gerçi, şu paketli günlerde, tutumluluğun bir yaşam bi-
çimi olduğu şu günlerde, ne yaztk ki eli boş gitme de is-
ter istemez bir 'alışkanlığa' dönüşecek. Çaresiz. Ama
yine de bütçeniz doğrultusunda bir armağan götürme,
eli boş gitmeme ağır basar, küçük bir armağan almak
isterseniz -işte tam da şu günlerde- bir kitap alıp götü-
rün.
Çocukluğumuzda ya da gençliğimize kadar arkadaş-
larımızın doğum günlerinde, armağan olarak çoğunluk-
la kitap alırdık. Şimdilerde, 'okuma uğraşı'nöan uzak-
laştıracak, 'tuhaf elektronik armağanlar alınıyor. Bu tür
oyun ve oyunlar kabul görüyor (Bu tür oyunlar kitaptan
çok daha pahalı). Belki çocuklar için bu daha cazip. Ehh,
yapılacak pek bir şey yok. Biliyoruz ki baskıyla güç kulla-
narak hiçbir şey düzelmiyor.
Çocukların bu tutkusunu 'kırmak' pek olartaklı görürt-
müyor, peki biz büyükler ne yapalım. Bir eve giderken
bir şey götürme gereksinimimiz bütçemizle doğru oran-
tılı olursa, ne yapalım? Kitap alıp götürelim Çünkü tam
kitap armağan etmenin zamanı.
Her ne kadar ilk bakışta pahalı gibi görünüyorsa da en
ucuz ve en yararlı armağan hala kitap. Hele hele daya-
nışma anlamında da büyük önemi var böylesine bir ar-
mağanın. Yayıncıyla, yazarla, çevirmenle, şairle, editör-
le, kültür dünyasıyla vb birçok kişi ve değerle kurulacak
olan birdayanışma...
örneğin, şu günlerde bir yere konukluğa giderken bir
armağan götürmek, eli boş gitmek istemiyorsanız, yeni
yayımlanmış bir kitap önerebilirim: Kamuran Şipal'in
çevirdiği Alman yazar Wolfgang Borchert'in hikayele-
rinden oluşan 'Bu Salı'. (Afa Yay.) Kitap daha önce 'De
Vay/new"nden yaklaşık otuz yıl kadar önce yayımlart-
mışü. Uzun yıllar yeni basımıyapılmamıştı. Borchertyir-
mi altı yaşında hastalığı yüzünden yaşamını yitirmiş.
Ardında bıraktığı oyun, şiir ve hikayeleri var. Ne yazık ki
başarısını görememiş.
Ikinci Dünya Savaşı'nda askere alınarak Sovyet cep-
hesine gönderiliyor. Yaralanıyor; bilerek kendini yarala-
dı diye üç ay hapis yatıyor, sonra aklanıyor. Ama bu kez
yazdığı mektuplarda 'nasyonal sosyalizm'e iğneleyici
sözler söylediğinden kovuşturmaya uğruyor, dört ay ha-
pis yatıyor, tekrar Doğu cephesine sürülüyor, hastalanı-
yor, erken terhis olacakken anlattığı politik fıkralar yü-
zünden tekrar dokuz ay hapis yatıyor. 1947'de de hasta-
lığı yüzünden yaşamını yitiriyor.
'Bu Salı' kısa hikayelerden oluşuyor, çaresizlik içinde-
ki savaş kuşağı bireylerinin acıları; çarpıcı, imgesel bir
söylemle veduygu yüklü bir dille anlatılıyor. Kitabı okur-
ken sarsılmamakeldedeğil. Heinrich Böll 1955tekale-
me aldığı ve kitabın başında yer alan yazısında şöyle di-
yor:
"Bir tek sinema bileti için ödenen para karşılığında
saton alınabilecek bu secmeler. bugün, Borchert'in ilk
kez askeri tutukevini boyladığı yaşta olanlara sesleni-
yor. (...) Yirmi yaşında olmak, altı hafta bir hücrede pl-
neklemek ve öleceğini -HHler ve savaş üzerine düşün-
düklerini açığa vurduğu birkaç mektup yüzünden öle-
ceğini- bilmek! Bu kitabı ellerine alan yirmi yaştakiler
insana kendi flkirlerinin ne denli pahalıya patlayabi-
leceğini, karşılığında ödenmesi gereken bedelin ne
denli yüksek olabileceğini göreceklerdir."
Kitabın fiyatı altmış bin lira, bir sinema biletinden
ucuz. Yani armağan etmek için çoğumuzun bütçesine
uygun...
Şenay'dan tasavvuf motifli CD
• Kültür Servisi - Türk pop müziğine 1970'li yıllarda imzasını
atan ve uzun süredir müzik dünyasından uzak kalan Şenay
Yüzbaşıoğlu. Mevlana'nın şiirleri üzerine hazırlanan
bestelerden oluşan bir CD ile müzik dünyasına geri dönüyor.
" Ya Olduğun Gibi Göriin, Ya Göründüğün Gibi Ol" adb
compact disk için video klipler de hazırlayacak olan Şenay,
Mevlana şiirlerini, caz, pop veçağdaş müak bileşimi ile
şeslendirdiğini, İngilizce versiyonlar içinse Cambridge
Üniversitesi'nin çalışmalanndaki İngilizce metinlerden
yararlandıklannı belirtti. Besteler ise yurtdışında tasavvuf
müziği üzerine çalışmalan bulunan Tuluhan Uğurlu, Aydın
Esen ve Erdai Kıalçay'a ait.
Benetton'un Colors dergisi nde AIDS
• Kültür Servisi - Benetton'un dergisi Colors, yedinci sayısında
AI DS'i en ince aynntılan ile ele alıp insanlan bu konuya daha
fazla duyarlı olmaya davet ediyor. Prezervatif çeşitlerinden,
eliza testinin detaylanna ve hastalann kendilerini ölüme nasıl
hazırladıklanna kadar her konuya ışık tutan dergide Ronald
Reagan'ın hayali bir AIDS'li fotoğrafı da yer alıyor. Colors,
pobtikaalann eğer bu hastahğa yakalanmış olsalardı konuya
daha ciddi boyutta yaklaşmış ve belki de AIDS'in yayılmasını
önleyecek tedbirlerin alınmış olacağını savunuyor.
KüHür • Sanat 293 89 78 (3 hat)
İBEYOGLÜ EÜRIMAGES SINEMASI
"E-urım&g&s'ın katkffartyia"
SİNEMA YA2ARLARININ SEÇTİĞİ
YILIN EN İYİ10 FİLMİ
Bugün
PHILAOELPHIAYön: JONATHAN DEMME
(Tel:251 32 40) 12.00-15.00-18.00-21.00
7 OSCAR ÖDÜLLÜ
SCHINDLER'İN
LİSTESİ
Yon Steven Spıelberg
Yalnıı APOLLOM 'da
•-t.ı;.:r.ıa#.«
1 1 00-14 3O-18 0O-21 3O
aa:f.Mlfl«f.MIÜ6«CTTİ
(BeyoÇiv Smeması Yanı)
'Kafka rvn yönetmen ntn sor ftiny'
TEPENİN KRALI
yön: Steven Soderbe'gn
Oyuncular: Jesse Bradford
Jeroen Krabbe
Lısa Eıchhern
12 00 14 15 16 30 18 45 21 00
l Yazan ve Yöneten
H. Hilmi Bulunntaz
Oynayanlar.
Dıtefc Kurban-Nuray Yavuz
Cumartesi 20.00
Istıkla! Cad. Ne 1S6 2Beyoglu
Tel:513 74 31 -522 65 85-
251 60 90-638 14 84
1. ÇOCUK ŞENLİĞİ
MIM
•BALE
•PALYAÇO
•ÇOCUK OYUNLARI
•ÇEŞİTU ARMAĞANLAR
3 TEMMUZ PAZAR 12.00
M. KARACA TIYATROSU'NDA
'Tel:513 74 31 -522 65 85-
251 60 90 - 252 44 56
ALKAZAR'IN SEÇTİKLERİ
Tel: 245 73 83-245 75 38
Yıhn "en ryi film" listelerine giren en seçldn eserleri Alkazar gösterdi
Atkaıar Avrupa EurimagesAlkazar
3 Tem. Pazar TATLI EMMA SEVGİLİ BÖBE
Istvan Szabo
4 Tem. P.tesı CHAPLIN
Rıchard Attenborough
5 Tem. Salı ELVEDA CARİYEM
Chen Kaıge
6 Tem. Çarş. TATLI EMMA SEVGİLİ BÖBE
Istvan Szabo
7 Tem Pers CHAPLIN
Rıchard Attenborough
KAFKA
Steven Soderberg
DÛNYANIN TÜM SABAHLARI
Alain Comeau
AYAZDA BİR YÜREK
Claude Sautet
KAFKA
Steven Soderberg
ELVEDA CARİYEM
Chen Kaıge
ÇOCUKLARLA SANAT
YAZ ÇALIŞMALARI
Resim - Seramik - Heyfcel - Tiyatro
12 Eylûl 6 - 1 1 yaş grubu12 Temmuz -
ö n k a y ı t i ç i n
6 - 1 1
l ü t f e n b i z i a r a y ı n
isliis> on saııal mik
rko/J
ERE>hOV: 3 8 5 4 1 3 1 ( 3 H.*TI
Kültür
Sanat
ilanlarınız için:
293 89 78
(3 hat)
l ı
< ı
< I
< I
< .
< >
< I
< ,
< ı
<,
TURKMENISTAN
DEVLET HALK DANSLARI
TOPLULUĞU
AÇIKHAVA TIYATROSU
4 Temmuz Pazartesi
Saat: 21.30, Bilet Satış: AKM
IIIIIIIE3BCO@0[L(I© HOLDÎNG KATKILARIYIA
|'LADAYANIŞMA6ECESİ
türkülerimîz kazanacak!
Türkûferimiz lerfn dnğ bnflannöa
Türkülerimiz varo^larda
Türkülerimiz dört bir yanda
Davranın çocuklar
TÜRKÜLERİMİZ KAZANACAK.
Davranın!
Haykırın tûrkülerimizi
Öyle bir ağızdan değil
Binlerce yüreğin
Bir gök gürültüsü
TÜRKÜLERİMİZ
KATILANLAR:
•EZGİNİN GÜNLÜĞjjj^P^MER KETENCOĞLU
•KOMA AGİRA J J f ^ g u L E N MEZRA8OTAN
• G Ü L B A H A R J ^ M B E R EREN «GRUP DİNMEYEN
•ZUĞAŞI B T ^ y G E N C EKİN SANAT MERKEZİ
^ ! y -GRUP EKİN -ÖZGÜRLClK
YŞE GÜLEN HALK SAHNESİ -FEVZİ
jŞ -FOSEM -HARMAN HALK DANSLARI
ILUĞU -ORHAN IYİLER -IBRAHIM KARACA
-SENNUR SEZER
\DNAN ÖZYALÇINER -GRUP YORUM
3 Temmuz 1994 Pazar
YEDİKULE HİSARLARI 17
ss
/23"
tertip komitesi
Bilet satış noktalan: beyoğlu meprıısto ve penbmento kıtabevien.
cağaloğlu- sosyal yayınevı, kadıköy- akyûz kıtabevı,
batorftöy- (arya sıneması ortaköy- ortaköy küftûr mertezı
Irtibat için: ortakoy kultur merkezı tel (212) 258 69 87
İÇINDEN DALGA GEÇEN TİYATRO
Ferhan
r. Fenerbahfe Marino Pyramâ Karşısı
SEYIRCİÜ SEYİR DEFTERİ
Denjz Aşırı Güldürü
Çarşamba-PerşeflibÂ-Cunıa-CunKirtesi 21.00KIRKAMBAR GECE TIYATROSU
Cumo, Cumartesi 24.OO
BifelSatı;: F. bahçe Morina lel: 0216 -346 23 46/1007
Ses 1885 Ortoovuncular • Beyoğlu,fel:0212 - 251 18 65/66
Suodjve Vfakfcofonıo ve Caoıtol Carsı MOÖOZOH
1988'den beri böyle bir protest müzik dinlemediniz!
ekrem ataer
MARE NOSTRÜM (Bizim Deniz)
Madımak'ta
Yanan]
• He Canım
•Semah
(Done Done)
• Sardunvaya Apt
• Mayıs Aylann
Güludur
• Benim Kabem
Insandır
•SolKolum Yaralı 1
•Yürii Bre
Hıar Paşa
• Sıvas Ellennde
Sazım (jlınır
• İ5cı Marşı
MAJÖR PLAK (O 212} 527 61 28