Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
3TEMMUZ1994PAZAR
DİZtYAZI
!/J\ i)<
NATO Genel Sekreteri Manfred Wömer Cumhuriyet için yazdı
Bosna, saygınlığımızılekelediBüyûk değişimlerin yaşandığı ve önûmüze çı-
kacak olan fırsatlann henüz kestirilemediği bir
dönemde, tarihin bizi dünyayı daha güvenli kıl-
ma yolunda gösterdiğimiz çabayla yargılayacağı-
nı usumuzdan çıkarmamahyız.
Kimilerine göre Berlin Duvan'nın yıkılması ve
Sovyet komünizminin çöküşü ile tarihin sonu gel-
mişti. Orta ve Doğu Avrupa, kapılannı demokra-
siye yeniden açıyor; ama bu arada, savaş ve insan-
lann acı çekmeleri de kitlesel bir boyuta ulaşıyor.
Evrensel boyutta çatışmalardan vazgeçilmekle
birlikte dünyamız, önüne geçilemeyen yöresel ça-
tışmalara sahne oluyor. Soğuk Savaş'ın güvence-
tnize ne denli yön verdiğini yeni yeni kavramaya
başladık.
Siyasal ve askersel açıdan iddialı bir Sovyetler
Birliği'nin varhğı zorlu, ama kaçınılmaz bir ol-
guydu. Sınırlan açık ve herkes taraftndan anlaşı-
lırdı. Komûnizm töresel ve askersel bir tehlikey-
di. Böylelikle topraklanmızı savunurken aynı za-
manda değerlerimizi de savunuyorduk.
Toplumlar olaylara yön verecek ve onlann kur-
baju olmayacaklarsa, günümüzde Avrupa'da ya-
şanan güvenlik sorunlannın, nûkleer tehlike kor-
kusundan uzaklaşılmasına karşın, son derece zor-
lu olduğu gerçeğini iyıce kavramalıyız.
•Bosna sorununu
çözümlemeyi amaçlayan
uluslararası heyetin bugüne dek
sergilediği basansızhk. NATO
dahil. bircok uluslararası
kurumun saygınlığına ve
güvenilirliğine leke sürmüştür.
Yine de. başansızlıklarımızın
derdine düsmek yerine
bunlardan ders alıp gelecekte
daha iyi sonuçlar için çaba
göstermemiz verinde olur.
Eski Yugoslavya'da yaşanan olaylar, kararsız
davranışlarla bu tûr çelişkilerin yayılmasına izin
verdiğimiz sûrece şiddetin hızla başka bölgelere
sıçrayacağını ve saldırganlığın bir kez daha dün-
yayı ulusal ve etnik acılara boğduğunu açıkça or-
taya koydu. Eski Yugoslavya soyutlanmış ya da
sıradışı bir durum değildir, ama bize Soğuk Sa-
vaş sonrası Avrupası'nda buhran yaratmamamız
gerektiği konusunda bir örnek oluşturur.
Bosna sorununu çözümlemeyi amaçlayan ulus-
lararası heyetin bugüne dek sergilediği başansız-
lık, NATO dahil, birçok uluslararası kurumun say-
gınlığına ve güvenilirliğine leke sürmüştür. Yine
de, başansızlıklanmızın derdine düşmek yerine
bunlardan ders alıp gelecekte daha iyi sonuçlar
için çaba göstermemiz yerinde olur.
IUustararası kırukışUnı
Bosna'd» alacaldan darsler
Alınacak kimi dersler apaçık ortadadır:
- Öncelikle, herhangi bir bunalımın ortaya çı-
kışını engellemek, olan bir bunahmı denetlemek-
ten her zaman daha iyidir; Makedonya'daki engel-
leyici yoldaki yaygın tutum, büyük çaplı bir çe-
kişmeye, patlak veTdikten sonra çözüm bulmak
yerine erkenden önüne geçilmesine güzel bir ör-
nek oluşturmaktadır;
- îkinci olarak, siyasal çözümler ve diplomatik
çabalar yalmzca gerekli askersel güçle desteklen-
diği ve saldırganlara karşı kulhnıldığı sürece bir
somıca ulaşır;
- Üçüncüsü, eğer saldınya uğrayana yardım
edemez ya da etmek istemezseniz, onun, kendi-
sine yardımcı olmasına olanak tanıyın;
- Dördüncüsü, arabulmanın amacı kesinlikle
bir savaş kazanmak değildir. Hedef ilgili tarafin
davranışlannı etkilemektir;
Sınırlı siyasal ve diplomatik hedeflere ulaşılma-
sı için sınırlı askersel seçeneklere sahip olmamız
gerekir.
- Beşinci olarak, eğer gerekli donanıma sahip-
seniz ve doğacak sonuçlara hazırsanız gözdağı
verin;
- Altıncısı, eylemlerinizin stratejik hedeflerini
elden geldiğince erken ve açık seçik bir biçimde
belirleyin;
- Yedincisi, kendi bölüklerinizin savaş tutsağı
olmasına neden olacak durumlardan kaçının;
- Son olarak da, en önemli ders, tabii ki, üye
uluslann siyasal amaçlan ve bütünlüğü olmaksı-
zın, hiçbir uluslararası örgütün işlevini tam ola-
rak yerine getiremeyeceğidir. Bu, Birieşmiş Mil-
letler için olduğu denli AT ve NATO için de ge-
çerlidir.
Portre
I NJfTO destektadi
Bu derslere özen gösterirsek, daha nice Yugos-
lavyalann yaşanmasının önüne geçebiliriz.
Uluslararası topluluklann Bosna sorununa çö-
züm getirme yolundaki başansızlığını bağlaşma-
nın (ittifakın) üstüne yıkmak son derece yaygın
bir eğilim durumuna geldi. Bu sav, gerçeklerden
doğmadı. NATO'nun da desteğiyle, Birieşmiş
Milletler'in öncülük etmesi yolunda bir görüş bir-
liğine vanlmıştı; bu hala da geçerii.
Gerçekten de, BM'ye bel baglanmasını gerek-
tiren çok sayıda gerekçe var Soğuk Savaş'tan
sonra yenilenen yetkisi; herhangi bir dış müdaha-
le için, BM ayncalığı altında daha geniş bir ulus-
lararası yasallığa duyulan gereksinim; ve Rusya
dahil, Batılı olmayan ülkelerin desteğini kazan-
ma beklentisi...
Genellikle bu gerekçeler şimdi bile geçerii ve
yaygın. Saraybosna ve öteki güvenli bölgelere uy-
gulanan baskının azaltılması yolunda, sonunda
hava saldınlan başlatılarak gözdağı vermek ko-
nusundaki karan NATO almakla birlikte, son sö-
Deneyîmli bir siyaset adamı
NATO Genel Sekreteri
Manfi%dW5rnerl934
yılmda Almanya'nın
Stuttgart kentinde doğdu.
Heidelberg, Paris ve Münih
üniversitelennde hukuk
eğitimi gördü.
1956'da Hıristiyan
Demokrat Biriiği'ne <CDU)
gjrdi. 1965'teFederal
Meclis'e milletvekili
seçildi. Partisinin
parlamento grup başkan
yardımcısı oldu.
1972-76 yıllan arasında
partisinin Hıristiyan Sosyal
Parti'yle (CSU) kurduğu
koalısyon hükümeti
dönemınde savunma
sorunlanyla ilgili çalıştna grubunda görev
yaptj. 1976-1980 yıllan arasında Federal
Meclis'in Savunma Komısyon Başkanhğı'na
seçildi.
Daha sonra, iki yıl süreyle CDU-CSU
koalisyonunun parlamentodaki ortak grup
başkan yardımcılığı görevini yüklendi.
1982'de Savunma BakanhğVna
atasdı. Wömer, istihbarat
servislerinin hayali raporlanna
dayanarak, NATO Başkomutan
Yardımcısı Alman General
GântberKkssfing'i eşcinseüikle
suçlayıp emekliye sevketti.
Yanhşhk ortaya çtkınca Wörner'in
siyasal yaşamı "Kiessting
Skandah" ile sarsıldı.
Federal Almanya ordusunun en
büyük biçimde donaDlmasına
önern veren Wörner, Türkiye'ye
yapılan Alman askeri yardûnında
da etkin rol oynadı.
1 Temmuz 1988'de NATO Genel
Sekreterliği'ne getirildi. Pankreas
kanserinden tedavi gören Manfred
Wöraer, ağır hastalığı nedeniyle
Istanbul'da yapılan NATO ve KAIK
toplantılanna katılamadı. Hastaneye
kaldınlmadan önce yazdığı yazı ile "3. BtnyıT*
Dognı" projesine kaülan NATO Genel
Sekreteri Manfred Wörner'e "Cmnhıuiyrt"
olarak "geçmiş oisun" dıyor ve bir an önce
görevinin başrna dönmesini diliyoruz.
Manfred Wörner
Bosna'da yaşanan dramdan de > ahnması gerektiğini belirten VVörner, "Öncelikle, herhangi bir
bunahmın ortaya çıkışını enge' ?mek, olan bir bunahmı denetlemekten her zaman daha iyidir;
Makedonya'daki engeüeyici yoıdaki yaygın tutum, büyük çaph bir çekişmeye. patlak verdikten
sonraçözüm bulmak yerineerkenden önüne geçilmesine güzel bir ömekoluşturmaktadır'' diyor.
zü verme yetkisi Birieş-
miş Milletler Genel
Sekreteri'ne btrakılmış-
tı. Bu yüzden, eski Yu-
goslavya bunalımına bir
son verme yolundaki ilk
adımı atan NATO değil,
Birieşmiş Milletler ol-
muştur.
Tabii ki, işin başında
olmamak eylemsiz kal-
mak anlamına gelmez.
Ve gerçek şudur ki, ilk
kez olarak NATO, Bir-
leşmiş Milletler'in doğ-
rudan yetkisi altında,
banşı sağlama görevini
üye devletlerin toprak-
lan dışındaki alanda
gerçekleştirmiştir. Eski
Yugoslavya'da, denizde
ve uçuş yasağı olan böl-
gelerdeki BM ambargo-
su, Türkler'in katıhmıy-
•Istikrann sağlanması
Kuzey Atlantik Isbirliği
Konseyi'nin tek basına
üstesinden gelebileceği bir
görev değildir. Bu görevin
yerine getirilmesinde tek tek
bağlaşıkların da etkili olmalan
gerekmektedir. Türkiye yıllardır
Batı Avrupa ile Islam dünyası
arasında bir köprü
olusturmustur. Soğuk Savaş'ın
sona ermesiyle birlikte bu ülke
Orta Asya ile temel bağlantı
noktası durumundadır.
TO, başka örgütlere kı-
yasla kendisini çok daha
hızlı ve kapsamlı bir bi-
çimde yeniledi. Bu yeni-
lenme iki yeni özgörevi
de üstlenmesine yol açtı:
Orta ve Doğu Avrupa ile
Orta Asya'da "bunalım
yönetinıi'' ve "istikrarın
la uygulanıyor. Güvenli
ilan edilen bölgelere saldın durumunda NATO
hava güçlerinin harekete geçmesi önerildi. Bos-
na'da BM banş planının yürüriüğe geçirilmesi ko-
nusundaki yardım önerimiz hala masada. Bizden
yapılması istenen her şeyi gerektiği gibi yaptık.
Bu yüzden NATO'yu eylemsizlikle suçlamak hem
yanlış hem de haksızhk olur.
Son üç yıl içinde NATO'nun gerek coğrafı ge-
rek siyasal açıdan rolü genişlecü. Gerçekte NA-
NATO, etkili bir buna-
lım yönetimi için gerekli
siyasal ve askersel dona-
nıma sahip olan tek örgüt.
Avrupa'nın güvenliğini
sağlama yolunda
ABD'nin sürekli katılımı
ancak NATO kanalıyla
gerçekleşebilir. Bu katı-
lım, ortaklaşacı bir eylem
ardında uluslararası top-
luluklan bir arada tutmak
açısından kaçınılmazdır.
Orta ve Doğu Avrupa ile
Orta Asya'da istikrannAsya'da
sağlanması yolunda ise, hem NATO üyelerini hem
de söz konusu bölgelerden 22 ülkeyi içine alan
Kuzey Atlantik îşbirliği Konseyi (KAÎK) oluştu-
ruldu.
Bu konsey aracılığıyla, işbirliği içinde olduğu-
muz ortaklanmıza, silahlı güçlerine yeni bir yapı
kazandırma ve savunma siyasalannı yeniden bi-
çimlendirme yolunda destek veriyoruz.
Ocak ayında yapılan zirve toplantımızda, orta-
ya çıkabilecek yeni sorunlarkarşısında daha güç-
lü bir tutum almak üzere bağlaşıklarla (müttefik-
lerle) daha sıkı işbirliğine gidilmesi kararlaştınl-
mıştır. "Bunahmlan yönetme", banşı koruma ve
sağlama yolunda bağlaşıkların yetkileri genişle-
tilmelidir. Bunahmlara çözüm getirmeye çalışır-
ken, elinizdeki olanaklar önümüzdeki seçenekle-
ri belirler.
Bu nedenle, iyi eğitilmiş ve gerekli donanıma
sahip belirli düzeyde bir silahlı gücün elde turul-
ması gerekmektedir. Aynca, bağlaşıklar arasında
ivedilikle yeniden bir denge sağlanmalı, böylece
Avrupalı bağlaşıklar bu anakaranın ve çevresinin
güvenliği açısından daha büyük bir sorumluluk
üstlenebilmelıdir.
İHrteşft Ortak Görev
I fiuçieri kavram
örneğin, banşın sağlanması ve öteki olası du-
nımlar için, son günlerde, "Birleşik OrtakGörev
Güçleri" kavramına ilgiyle eğilinmektedir. Bu
kavram, bağlaşıklann devingen, çok-uluslu, üç
kat daha fazla hizmet verilen ve Batı Avrupa Bir-
liği, (BAB) koruması altındaki işlemler için va-
rolan kumanda organlanndan ayn karargâhlann
oluşmasına olanak tanıyacaktır.
Böylelikle, bağlaşıklann yeni bunalım yöneti-
mi gereksinmelerine yanıt vermekte ve yeşermek-
te olan Avrupa Güvenlik ve Savunma Kımliği 'nin
gereksinmelerini karşılayacak olan "aynlabilir
ancak ayn obnayan'' güçlere bir temel oluştur-
maktadır. Bunun dışında, Orta ve Doğu Avrupa
ile Orta Asya ülkelerinde istikrann sağlanması
çabalanna da ağırhk vermeliyiz. Kuzey Atlantik
İşbirliği Konseyi bu konuda umut verici bir adım
atmış ve bağlaşıklar ile 22 işbirliği ortağı arasın-
da sürekli bir siyasal danışmanlık sürecını başlat-
mıştır.
üc vıl içinde
NATO'nun gerek coğrafi gerek
siyasal açıdan rolü genisledi.
Gerçekte NATO. baska örgütlere
kıyasla kendisini çok daha hızlı
ve kapsamlı bir biçimde
yeniledi. Bu yenilenme iki yeni
özgörevi de üstlenmesine yol
açtı: Orta ve Doğu Avrupa ile
Orta Asya'da "bunalım
yönetimi" ve "istikrann
sağlanması".
Aynca, birtakım işlemlerin uygulamaya geçi-
rilmesi konusunda yardımcı olmaktadır. Bağlaşık-
lann büyütülmesi şu anda gündemde olmamakla
birlikte, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin NA-
TO'ya yakınlaşmalanna yardımcı olarak ve gide-
rek politika ve silahlı güçlerine Batılı bir yapı ka-
zandırarak gelişmesine kendimizi hazırlamalıyız.
Bu açıdan bakılınca, ocak ayı zirvesinde ele alın-
mış olan banşın sürdürülmesi eylemlerinde işbir-
liğinin geliştirilmesi yolunda baSvanya ilk adım
atılmış sayılır.
Bu arada, ortaklanmızın, banşın korunması ve
bunalım yönetimi gibi çokuluslu görevlerin yeri-
ne getirilmesinde NATO üyesi devletlerle daha
sıkı biretkileşim içinde olmalannı sağlayacak ye-
ni yollar da bulmaya çahşıyoruz. Örneğin,
ABD'nin geçenlerde "Banş İçin Ortaklık" baş-
lığıyla sunduğu öneri, bağlaşıklarla tek tek ortak
ülkeler arasında iki yanlı bir düzenlemeler agı
oluşturmayı amaçlamaktadır. Kanımca, bu örgüt
içinde yapıcı bir niteliğe sahip bir başka Ameri-
kan önderliği olan bu girişim NATO üyeliğine bir
seçenek oluşturmamaktadır. Bu tüm işbirliği için-
deki ortaklara olduğu denli öteki Avrupa devlet-
lerine de açık olacaktır.
I
Ancak işbirliğinin derecesi, büyük ölçüde, or-
tak ülkelerce bunlann tek tek gereksinmelerine
göre belirlenecektir. Böylelikle, Avrupa içinde ve
Atlantik ötesinde esnek bir işbirliği ağı kurulacak-
tır. Hiç kimse bu ağdan dışlanmayacak ya da so-
yutlanmayacaktır.
tstikrann sağlanması Kuzey Atlantik tşbirliği
Konseyi'nin tek başına üstesinden gelebileceği
bir görev değildir. Bu görevin yerine getirilmesin-
de tek tek bağlaşıklann da etkili olmalan gerek-
mektedir. Türkiye yıllardır Batı Avrupa ile Islam
dünyası arasında bir köprü oluşturmuştur. Soğuk
Savaş'ın sona ermesiyle birlikte bu ülke Orta As-
ya ile temel bağlantı noktası durumundadır. Ola-
naklar nerdeyse sonsuzdur.
Bu ülkelerin, insan haklan ve siyasal ve etnik
çoğulculuğun gereği olan demokratik rejime geç-
melerine yardımcı olmak, bu yöre ve ötesinde is-
tikrann sağlanması açısından yaşamsal bir önem
taşır. Demokratikleşme konusu tüm Avrupa ve
Asya'nın güvenliği açısından yapılacak uzun dö-
nemli bir yatınm niteliğindedir.
Eski düşmanlann, yöresel ekonomi politikala-
n ve kültürel işbirliği yoluyla Karadeniz girişi-
minde bir araya gelmeleri bu alanda iyi bir örnek
oluşturmaktadır. Türkiye son derece yapıcı ve
açıkçası gerekli bir rol üstlenmiştir. Böylesi bir si-
yasanm önüne engellerin çıkması çok doğaldır.
Ancak Türkiye bu konuda bağlaşıklannın deste-
ğine güvenmelidir. Birlikte oluşturduğumuz güç-
le, 40 yıl boyunca süren Sovyet baskısına karşı
koyduk, bundan sonra da yine birlikte "bunahm
bölgelerini", "işbirliği bölgelerine" dönüş-
türebiliriz.
Yarın: Dido Sotiriu
Y A Y I N H A K K I C u m h u r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Köy Enstitüleri Vakfı: (3)
Tonguç: "Kazığı
Sağlam Çakmışız!"
Engin Tonguç, Köy Enstitülen'ndeki evrensel boyutun ne oldu-
ğunu araştırıyor; dıyor ki:
- Köy Enstitüleri'nde bir başka şey olmalı.
Şöyle sürdüruyor konuşmasını:
"Bulunması gereken bir başka özellik var. Ne olabilir? Bunları
ben hep Hakkı Tonguç un Canlandırılacak Köy' kitabından aldım.
Sonunda da şöyle yazmış:
- Bütün bunları, diyor, 'Bu işi bulan, eden büyük pedagogtur!'
gibi, yanlış lafları söyleyenler öğrensinler diyeyazdım! Bu tarihsel
bilgileri...
Şimdi, bu kalın çizgilerin içine girip de, Köy Enstitüleri olayının
içinde, biraz daha ayrıntılara indiğiniz zaman, başka birtakım nite-
likler buluyorsunuz; onfar neler? Acaba iş eğitimi mi? Yani öğren-
ciyi iş içinde yetiştirmek. İş eğitimi birçok deney okulunda, Av-
rupa'da, Amerika'da, Sovyetler Birliği'nde uygulanmış. Salt iş
eğitimini uyguladığınız zaman, ortaya iş eğitimi uygulanan bir sa-
nat okulu çıkıyor; yani, bizim buradaki sanat okullarımızda, iyi
uygularsanız iş eğitimi ilkesini, iyi bir sanatokulu oluyor, Köy Ens-
titusu olmuyor. Bir başka şey var, o şey şu: Belki orada, Hakkı
Tonguç ve arkadaşları devreye giriyorlar. Hakkı Tonguç'a göre,
bir kez eğitim kurumu olarak okul, eskimiş bir kurum. Yani, diyor
ki:
- Çağdaş eğitimin gereksinimine karşılık verecek eğitim kuru-
mu okul değildir! Yeni bir kurum, yeni bir şey bulmak gerek, diyor.
Hatta, Koy Enstitüleri'nın başlangıçtaki adı da Köy Eğitim Yurt-
ları' olarak düşünülmüş, ama ondan sonra, o dönemde yurtlu öğ-
renci falan var, onunla karışacak diye, bir yabancı sözcükten
yararlanma zorunda kalmışlar. Kesinlikle okul' değil Köy Enstitu-
su! Köy Enstıtüsü, bir yaşam ortamı ve yaşam biçimi. Bunun da
dayandığı eğitbilim ilkesi: Çevrenin, eğitimi büyük ölçüde etkiledi-
ği. Bu, bütün eğitmenlerin soylediği bir şey, ama bu boyutta soy-
lenmiş, bu boyutta değerlendirilmiş değil. Yani, 'Hangi koşulları
hazırlarsanız, o koşullar ıçerisınde kışi, bu koşullara göre eğıtıle-
bilir ancak' deniyor. 'Ben, içinde bulunduğumuz toplumla uyuş-
mayan, ondan çok daha ileri bir toplum düzeninde yaşamak üzere
insanlar yetıştıreceksem, veya o toplum düzeninin getırilmesinı
sağlayacak insanlar yetiştıreceksem, o özlediğim toplum düzeni-
ni yaratacağım ve bu ınsanları onun ıçerisınde yaşatıyorum'dan
kaynaklanıyor Bana öyle geliyor ki, bu, Köy Enstitü olayının ev-
rensel boyutunu yakalamakta bizim için önemli bir ipucu.
Şimdi, bunun birlikte getirdiği birtakım eğitim ılkeleri var: Işte,
kendi kendıni yönetim gibi, özeleştiri gibi, serbest okuma, serbest
tartışma gibi. Ve Köy Enstitüleri 'nde, öğrenmek ve öğretmek işlevi
tersine dönüyor. Yani, klasik okulda öğretmek işlevi üstün iken,
burada tersine, öğrenme işlevi üstün. Yani öyle bir ortam hazırla-
yacaksınız kı, öğrenci kendi kendini yetiştırecek, öğrenecek, ken-
di kendisine öğrenecek. Ben bunu kendi çocukluğumda, çok açık
biçimde yaşadım. Hiçbir zaman bana, Falan kıtabı oku', Falan
toplantıya git', 'Falan tartışmaya katıl' demedi en ufak bir biçimde.
Ben çok yanlış kitaplan da okudum, çok zaman kaybettırıci yerlere
de gittim, geldim. Ama, hiç bana karışmadı. Ama yıllar geçtikten
sonra anladım ki, öazı şeyler anımsadığım zaman, hiç farkettir-
meden, ama çok ustaca, ben bir yerlere yönlendirilmişim. Fay
(Kırby) Berkesbuna. Çok az kımsede bulunan doğuştan eğıtımcı-
lık' dıyor. Yani, çok usta bir şoforun dıreksıyonu çok yumuşak
yumuşak çevirerek, bir arabayı ıdare etmesi gibi. Koy Enstitüleri '-
nde de uygulanan bu. Insanları alıyorsunuz, bir çağdaş yaşam
biçımı, bir çağdaş yaşam ortamı ıçerisinde, onlann aktif olarak
kendi kendilerinı yetıştirmelerıni, öğrenmelerini sağlıyorsunuz.
Öğretmen sadece ortamı hazırlayan kişı olarak düşünülmüş An-
layabıldiğim kadanyla bunları yapmış. Peki. neden yapılmış bu?
Neden Türkiye'de eğitim sorunu, bir okuma-yazma oteyı olmaktan
çıkarılmış da bu boyutlarda bir olay haline getirilmiş? Bunun ge-
nelinde bence şu var: Türkiye'de yaşayan insanlann buyük ço-
ğunluğunun bu ülkeyi yüzlerce yıldan ben ayakta tutan insanlar
olmasına inançtan kaynaklanıyor. Yani bu ınsanlarda bir cevher
var kı, bu büyuk kıtiede -kı, o zamankı toplum yapısına gore, bu kıt-
le köyludür- çünku, yuzde SO'i köylü. Ha, bir başka toplum yapısı
olsa, o buna yönelecek.
Aslında, bu açıdan sadece köy olayı da değil, Koy Enstitusu ola-
yı. Türkiye'nin olayı. Bu ınsanlarda bir cevher, bir şey var ki, bu
denli ezildikleri, bu denli susturuldukları halde, 600 yıldır bu Ana-
dolu denen ülkeyi sırtlannda taşıyabilmişler..
O ezılmiş insanlann ıçerisindekı cevheri, kıvılcımı çaktırabilir-
sek, bu enerjiyi düze çıkarabilırsek ve bu insanlann toplum yaşa-
mına etkili olarak katılmasını sağlayabilirsek, politikada olsun.
sanatta olsun nerede olursa olsun, Türkiye'de birdenbirebir nite-
lik patlaması olacaktır, bir nitelik gelışmesi olacaktır. Bu ülkenin
temel gücu ortaya çıkacaktır, anlayışından kaynaklanıyor. Ne
okuma-yazma olayı, ne öğretmen yetiştırme olayı diye bir şey.
Asıl olay bu, bana göre. Şimdi bu olaya, böyle hani romanlarda,
yahut filmlerde falan rastlarız, göruruz de:
- Yav, derız, bu kadar da rastlantı olmaz, yani amma da uydur-
muş yazan adam, yahut bu işı yapan adam!
Onun gibi bir olaydan, ama böyle matematiksel incelik, kesin-
likle sembolıze eden bir olaydan söz edeceğim. Bana göre, bütün
Köy Enstitusu olayının bundan daha kısa özeti olamaz. 1943 yıllan
filan olsa gerek, yanlışsa düzeltirler şimdi, Ivriz Köy Enstitüsü'ne
gidiyor Genel Müdür (Hakkı Tonguç), bir sınıfa giriyor, bir çocuğu
kaldırıyor. Devletle yurttaşlann ilişkisı konusunda bir soru soru-
yor. Çocuk tutuluyor, hiç karşılık veremiyor, hiç konusmuyor.
Onun üzerıne dönüp öğretmene diyor kı:
- Bunlar, 600 yıldan ben konuşturulmadıkları için, boyle susar-
lar; siz her şeyden önce bunları konuşturacaksınız ve düşündükle-
rini açıklamalarını öğreteceksınız.
Aradan 7-8 yıl geçiyor, 1950 yılı olsa gerek, 'Bizim Köy' kitabı çı-
kıyor: Türk düşünce yaşamı, siyasal yaşamı bir şoka uğruyor.
1946'dan sonraki duşünce terorü ortamında, babamm beklediği
bir tek olay vardı:
- Acaba bu çocuklardan ses gelecek mi?
Ve, "Bızım Köy' olayı ortaya çıktığı zaman:
- Bomba patladı! dedi, bunun arkası da gelecektir. Kazığı sağ-
lam çakmışız!
1946'dan, 27 Mayıs 1960 gününe dek, Hakkı Tonguç'un en mutlu
olduğu olay buydu. O bombacı da şimdi aranızda oturuyor, Mah-
mut Makal! (Gülüşmeler) Ondan sonra, Mahmut Makal'ı kimse
susturamadı, bugün de susturamıyor. Köy Enstitüleri olayı bence
bu.çoközetle.."
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 ..2 _3_ 4 _5_ 6 7 8 9
1/ "Uygun durum, fır- ..
sat" anlamında argo söz-
cük... Tuzak, kapan. 2/ 2
Bulaşık yıkanan musluk o
teknesi... Sahip. 3/ Evcil
bir geyik türü... Bir ola- A
yınyolaçtığıçıkaryitirni. r-
4/ Müstahkem yer... Öy-
kü. 5/ Aynı adh bitkinin
kurutulup baharat ola-
rak kullanılan ekşi lezzet-
li meyvesi. 6/ Eğlenceli,
hafif konulu, içinde bes-
tesiz konuşmalar da bulu-
nan müzikli sahne yapıü.
nota. 7/ Eskiden cümle bilgisine
verilen ad... Ahi kuruluşlanna gi-
renlerin törenle bellerine bağlanan
kuşak. 8/ Küçük erkek kardeş...
Aruz ölçüsünde, kısa okunması
gereken bir heceyi kahba uydur-
mak için uzatma. 9/ Havadaki su
buhan... Yunan mitolojisinde sa-
vaş tannsı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Epifız bezinden salgılanan, be-
yinde,_bağırsaklarda ve kanda bulunan hormon. 2/ Yumurta-
lık... Uzeri ekmek kınntısıyla kaplanrnış yiyecekler için kullanı-
lan sözcük. 3/ Ruh... Hisse, pay. 4/ Bir zaman birimi... "Cennet
cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç — / Isteyene ver anlan /
Bana seni gerek seni" (Yunus Emre). 5/Tohumlardan ezilerek
yağ elde edilen yer. 6/ Aşık ve bilye oyunlannda kullanılan, içi
oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştınlmış boyah kemik... Su. 7/
Aynlık... Kent. 8/ Madagaskar'da yaşayan, sincaba benzer
maymun türü... Yayvan sepet. 9/ Tath su ıstakozu.