03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9HAZİRAN1994PERSEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER TÖPkiye-Belçika dostluğu • İstanbul Haber Servisi- Istanbul Üniversitesi Avrupa Topluluğu Öğrenci Grubu, Belçika'nın Arden bölgesin- deki Faymonvville kasaba- sına, Belçika-Türkiye dost- luğu ile dünya banşına yaptığı katkılardan ötürü bir şükran plaketi verdi. Belçika Konsolosluğu'nda önceki akşam gerçekleştirilen törene. Belçika'nın İstanbul Konsoloşu Francis de Sulter. tstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Berkarda.İÜİktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Esfendar Korkmaz, İÜ Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Müdürii Prof. Dr. Erol Üçdal ile Avrupa Topluluğu Bölüm Başkanı Prof. Dr. Benar Karakartal katıldı. (Fotoğraf: MUHARREMAYDIN) Boğazlanı izleme grubu • İstanbul Haber Servisi- Boğazlar konusunda inceleme ve araştırmalar yaparak ortaya çıkan sorunlara çözüm bulmak amacıyla İştanbul'da. "Türk Boğazlan İzleme Grubu" kuruldu. İzleme grubundan yapılan açıklamada, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Direktörü Emekli Büyükelçi İsmail Soysal'ın koordinatörlüğündeki beş kişilik izleme grubunun çalışmalanna başladığı bildirildi. Özkoçak Gazeteciler Vakfı Başkanı ' İstanbul Haber Servisi- Gazetecıler Sosyal Hizmetler veEmeklilik Vakfı Başkanlığı'na Vasfıye özkoçak, Genel Sekreterliğe ise îlhan Turalı seçildi. Vakfın genel kurulundan sonra yapılan ilk toplantıda yönetim kurulu üyeliklerine. Ayhan Yetkiner. Kayhan Küreman ve Seracaddin Zıddıoğlugetirildi. Denetleme Kurulu'na seçilenlerin isimleri ise şöyle: '"Mücahit Beşer. Hami Alkaner ve Şakir Şad" Ceylan TYSöyesi • İstanbul Haber servisi- Türkıye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulu. biryazısı nedeniyle 7 ay hapis cezası alan Petrol-İş Sendikası eski Genel Başkanı Münir Ceylan'ı üyeliğine aldı. TYS Genel Başkanı Oktay Akbal, Ceylan"ın yazarhğının mahkeme tarafından onaylandığını belirterek bu nedenle üyeliğe almaya oy birliğiyle İcarar verdiklerini kaydetti. Ankara ile haberleşme aksıyor • ANKARA (AA) -Ankara ile İstanbul arasındaki haberleşme. yeraltı kablo şebekesinde meydana gelen bir anza sonucu önemli ölçüde aksıyor. Batı Avrupa Yeraltı Kablo (BAYKOK) şebekesinin Eskişehir-İzmit arasındaki bölümünde dün sabah henüz nedeni belirlenemeyen bir anza meydana geldi. Anza nedeniyle Ankara-İstanbul arasındaki telefon ve telekominakasyon bağlantısının, saat 09.30'dan itibaren güçlükle sağlanabildiği, anzadan DATA sistemlerinin de olumsuz etkilendiği bildirildi. Arızanın giderilmesi için çalışmalann sürdüğü kaydedildi. Nüfuscüzdanım. Hanımefendı Sok. 127 D. 10 No"lu meskenin tapusuçalınnuştır. Hükümsüzdür. NlLGÜS tSCESV Güngören'de Simtel Yapı Kooperatifı bloklannda satılık daire. 5693918YaşarBey Türk-Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Ozbek, hükümeti uyardı: Saııayiyidurdururuz 158 sayılı sözlesmeyle ilgili tartışma ürk-Metal'in Genişletilmiş Temsilciler Meclisi'nde konuşan Başkan Özbek, işveren-sendika-işçi uzlaşmasının önemine dikkat çekerek 'Bizi sanayiyi toptan durdurmaya zorlamasınlar, uyanmızı dikkate alsmlar' dedi. * İstanbul Haber Servisi- Türk ekonomisinin sağlıklı bir hale gelebilmesi için üretimin arttı- nlması gerektiğine dikkat çe- ken ve bunun da ancak işveren- sendika-işçi üçgeninin uzlaşma- sıyla sağlanabileceğini belirten Türk-İş'e bağlı Türk-Metal Sendikası Genel Başkanı Mus- tafa Özbek, "Gerektiğinde top- yekün iiretüni durdurarak gücü- müzü ortaya koyacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Bizi sanayiyi toptan durdurmaya mecbur bırakmasınlar. Bizleri buna zorlamasınlar. Bu uvarımı- zı ciddiye alsmlar" dedi. Türk-İş'e bağlı Türk-Metal Sendikası İstanbul Şubesi'nce dün gerçekleştirilen "Genişletil- miş Temsilciler MeclisT'nde bir konuşma >apan Mustafa Öz- bek. ülke ekonomisine sektör olarak bakışaçılannı yansıttı ve çözüm önerilerini dile getirdi. Kara paraenflasyonu azdırıvor Bakan Moğultay: Sözİeşme Meclis'ten geçecek AMKARA (Cnmhuriyet Bürosu) - Çaiışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Moğultay, Türkiye'yı* Uîus- lararasj Çalışma Orgütü (îLO) Genel Kuruhı'nda sa- vunurken, ekonDtnik paketin çalışanlar üze- rindeki etkiterinİ. demokraükleşme paketiyle giderme yönünde önfemler aldıklannı belirt- ü. Moğultay, "Hükümet,zor{u birekonomik krizi aşmaya çahştrken bile sosyal boyutu ih- rnaJ etraİyor" dedi. Dün ILO'da yapüğı ko- nuşmasında, Türkiye'deki çaiışma yaşamma yönelik icraatlar hakkmda bilgi veren bakan Moğultav. iş güvencesi sağiamayı öngören 158 sayıL ILO Sözieşmesi'nin TBMM'den geçirileceğini söyiedi. Türkiye'nin, Dünya Bankasfnın desteğiy- le yürüttüğû bir İstihdam projesine de değj- nen Moğultay, bu çerçevede 5 yılda 73 bın 200 kişinin meslek ve iş sahibi yapıîacağını söyledi. Mogultay, ILO standartlanna uy- gun bir çahşma ortamırun oluşturulınası yö- nündeki yasa tasanlannın öncdikie yasa- teşünlacağım kaydetti. Iş güvencesi ve işsiziik sigortası yasa tasan- iannın yasalaşması çaltşmalannın sürdüğü- nü beürten Moğuitay, kamu görevlilerinîn sendîka, toplusözleşme ve grev haklannı, ge- çen yıl onaylanan 87 ve 151 sayılı ÎLO sözleş- meterine uygun olarak düzenleyen ve Mec- lîs'e sunulmuş bulunan yasanm çıkanla- cagmı aniattı. Moğultay, konuşmasımn, örgütün dünya- daki rolüyle ügili bolümünde, uluslararası ti- caretin serbestkşmesi nedeniyle ulusiararası ücaret anlaşmalanna "sosyal hükümler ko- nulması" gerektiğini söyiedi. TÎSKBaşkanı: Sözİeşme kabul edilmesin îstanbu! Haber Servia- Tûrkiye İşveren Sendikalan Konfederasyonu (TÎSK) Başkanı ReOk Baydur, koa- lisyon hükümeünin açı- kladığı "demokratikleşme paketfnde yer alan ve TBMM'nin günde- minde öne almması istenen 158 sayıiı ILO Sözieşmesi'nin kabul edilmemesinî istedi. "Hizmet ilişkisine işveren tarafıodan son verB- mesTyle iigili söz konusu sözleşme. işçî çıkar- roayı zorlaştıncı bir düzenlerneyi öngürûyor. îstanbuTda toplanan TÎSK Yönetim Ku- ruiu'ndan sonra bir açıkiama yapan TİSK Başkanı Refik Baydur, i 58 sayüı ILO (Ulus- iararası Çaüşrna Örgütü) SözJeşmesi'nin. TBMM'nin tatile girmesinden önce göriişü- lüp yasalaştınlması çabatannj, "tefeBkefi ve ileride dönökmez sakıncalar yaratacak nhe- likte" bulduklannı beüıtti. Söz konusu söz- kşraenin onaylanmasmi. "İş göveacesi yasa tasanstnm kabuîü için en önemli ve fek gerekçe oiarak" gördüklerini ve sonuçiannın ise sa- nayİnin bütünüyte çökmesine yol açacağmı vurgulayan Ba>'dur, göriişlerini şöykdiie ge- tirdi: " 158 sayılı sözleşme, tşçiçıkarmayı zoriaştt- ran, hatta imkaostdastıraa yabut çok palrâlı hale gerires bir düzentemeyi öRgörmektedir. Bugiin tHkesıizde işçi çtkarma halinde ödene- cektazmiaadarffirutan,bJçbh-BatıA>TupatU- keaude rastbraanayacak kadar yöksektir. Buna rağmen sözieşmemn onanması, işsizliği arttıncı somıçlar doğuracak, rekabet arao- tajuıı ortadan kahhracak veyeni yatıranian da kuşkusuz durduracakrtr. Tûrk saımyisain içinde bulunduğu zor ve bclirsi/ dorum karşıa- nda sanayimki >ok edki öztlliktedir." Günümüz Türkiyesi'nin. ekonomik, politik ve sosyal bir kriz içinde boca- ladığını. ekonomik bunalımın ise her kesimin geleceğe ümitle bakmasına en- gel olduğunu belirten Özbek, "Enflas- yon ve işsiziik geçmiş yıllan aratan bir artış H,iı>e girdi. Ekonominin temel ku- ralları ve \apı taşları depreme uğradı. Sanayi ve ticaret durdu. İ'retimden, yatırımdan uzak tembelliği körükleyen yüksek faiz politikası ile tefecilik ise ülke ekonomisinin başına bela oldu. Kara para kimi zaman dövize, kimi zaman da vüksek fai/e hücum ederek bir \andan enflasvonu a/dırıvor. diğer vandan ise fabrikaların kapılanna kilit vurdurarak, işsizliğe davetive çıkartıyor" dedi. Ranun hakım olduğu ekonomik mode- lın. ülkeyi uçuruma. milleti ise yoksulluğa sürüklediğini dile getiren Özbek. sağlıklı bir ekonomıye geçişi sağlayacak tek yolun ise üretimin arttınlıp yatınmlara hız verilmesi olduğu- nu söyledi. Bugünkü Türk eko- nomisinin, "Tnüflis bir tüccar" kimliği taşıdığını öne süren Öz- bek, "Kim ne derse desin 5 Ni- san Kararlan'yla uyguiamaya konan ekonomik tedbirler pake- ti daha şimdiden iflas bayrağım çekmiştir. Beceriksizlik ve yeteneksizlik sadece hükümeti değil, milleti ve devleri de karanlık bir uc nokta- v a sürüklüyor. Bu yüzden siyasi iktidarın iç üretimi teşvik edici tedbirler alarak sanayimizi can- landırması gerektiğine inanıyo- ruz" şeklinde konuştu. 'Teslimiyetçiliğe karşıyız' Türk-Metal olarak, yapıcı ve sorumlu bir sendikacılıktan ya- na olduklannı anımsatan Mus- tafa Özbek, "Fakat hükümetin ve tekelci sermayenin anlav ışsız- Itğı bizleri militan sendikacılığa zorlamaktadır. Diyalog ve uzlaşmaya evet di- yoruz ama teslimiyetçiliğe karşıvız. Çünkü işçiler ve sendi- kalar sabırtaşı değildir. Türk ekonomisinin kaymak taba- kasını olıçturan gruplar kayıkg kavgası'nı bir yana koyup, ülke- >i ve halkı düşünmeve mecbur- dur. Bunu \apmadıklan takdirde çalışanlar onlardan bunun he- sabını soracaktır" dedi. Hükümetin ekonomik pake- tin ardından acıkladığı demok- ratikleşme paketinden ümitli olmadıklannı vurgulayan Öz- bek, ekonomik istikrann sağla- nabilmesi için toplumsal uzîaş- manın zorunlu olduğunu vur- guladığı konuşmasımn son bo- lümünde ise şunlan söyledi: "Bizi sanayiyi toptan durdur- maya mecbur bırakmasınlar. Bizleri buna zorlamasınlar. Bu uvarımızı ciddiye alsınlar. Aksi takdirde hayatlan boyunca unutamayacakları ağır bir fatu- ra bedeli ödeyeceklerdir. Gerektiğinde topyekün üretimi durdurarak gücümüzü ortaya koyacağımızdan kimsenin kuşku- su olmasın." Eğitimciler, Din Bilgisi ve Ahlak kitabını tek yanlı buluyor İLKSAN Sadece Islannyetöğretittyor FİGEN ATALA Y /BEHZAT ŞAHÎN "Çocuklar, görüyorum ki Allah hakkı- nda hepinizin soruları olmuş. Bu sorulan büv'üklerinize sormuşsunuz. Aldığmız ce- vaplar size bazı bilgiler vermiş. Fakat bun- lar yeterli olmamış. İşte biz bu derslerimiz- de sizinle Allah, pevgamber, Kuranıkerim, İslam dini. i\i ve kötü davranışlar, doğru ve yanlış işler hakkında en doğru bilgileri öğ- reneceğiz." Yukandaki alıntı ilkokul be- şinci sınıflar için Milli Eğitim Bakanlığı yayınlanndan çıkan "Din Kültürü ve Ah- İalî Bilj^si" ders kitabının "Bu Derste Ne- ler Öğreneceğiı?" başlıkL girişinden ahndı. Dersin çerçevesini de belirten yu- kandaki alıntıdan da anlaşılacağı gjbi. dersin adında bulunan "kültür" ve "bilgi", genel bir din kültürü yerine. İslam inancını, evrensel bir ahlak bilgisi yerine de İslam ahlakını ölçüt kabul ediyor. 12 Eylül ürünü 1982 Anayasasfyla ilko- kul dördüncü sıruftan başlayarak lise son sınıfa kadar zorunlu hale getirilen "Din OkuHaryarın tatilegiriyorANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Öğrencilerin laşık 3 milyon öğrenci yann yaz tarih'ne başlaya- yaztatüivarınbaşlıyor. Ankara, İstanbul velzmir C ak. Isparta'da 13 hariran, Samsun'da 12 hâzi- başta otanak üzere 20 ilde yaklaşık 3 milyon " ~ . . . . . . _. . . - . . renci yann tatile girecek. Yurt genelinde ise biitiin okullar 17 haziranda tatile başlayacak. Milli Eği- tim Bakanlığı'nın okulların açılma >e kapanma yetkisini illere devrermesinden sonra. bu yıl okul- lar farklı tarihlerde tatile girecekler. Ankara. tstanbul, İzmir, Aydın, Bingöl. Bitlis, Çankın. Dazığ, Hakkari, Kocaeli. Manisa, Muş, Nevşe- hir, Ordu, Rize, Siirt, Tunceli, Şanlıurfa, Yozgat, Aksaray, Kmkkale, Bartın, Konya ve Afyon'da ilk ve orta dereceli okullarda ögrenim gören yak- ran. Bursa'da 15 haziran. Divarbakır ve Malat- ya'da 14 haziranda 1993-1994 eğitim öğretim yılı tamamlanacak. Erzurum. Hatav, Sakarva, Edir- ne, Kırklareli, Batman, Şırnak. Denizli, Muğla, Tekirdağ, Kayseri, Van, Niğde, Kırşehir, Zongul- dak. Antal) a, Burdur. Trabzon, Amasya, Sinop, Bilecik, Balıkesir. Kütahva ve Çanakkalc'de öğ- rencüer, 17 haziranda yaz tatiline başlayacaklar. Böylelikle 11 milyon 703 bin 907 öğrenci voğun bir sınav maratonunun yaşandığı öğretim yılını ta- mamlayarak 3 a\ bovunca tatil yapabilecckler. Kültürü ve Ahlak Bilgisi'''' dersinin, uygula- ma ve içerdiği konularla hem laiklik ilkesi- ni zedelediği hem de bilimselliğe aykın ol- duğu ve dogmalar içerdiği belirtiliyor. Eğitimciler ve bilim adamlan. bu dersin kitaplannda yer alan konular ve okuma parcalanyla dindar insanlar yetiştirmenin de olanaksız olduğunu belirtiyorlar. Eski öğretim üyelerinden bilim adamı Hüseyin Baruhan, "din kültürü ve ahlak bil- gisi" dersinin laik eğitimin amaç ve ilke- lerine ters düştüğünü belirtiyor. Bu dersin "din kültürü" bölümünü şöyle yo- nımluyor: "Bu dersin kitapian ge- neUikle üç konuyu işliyor 1- İsjam'ın temel inanç ve pratikleri (Örneğin. namazın nasıl kılındığı bile resimlerle gösteriliyor). 2- İyi ahlaklı ya da erdemli olmanın ilkele- ri ve yolları (Ama hep dindarlıkla ilişkisi vurgulanarak). 3- Atatürk'- ün dine ve din eğifimine verdiği önem. (Böyle bir eğitimin laikliğe aykın olmadığı belirtilerek). Din kültürü' başlığını taşıyan bir eser- den ya da eserlerden insan ne bekler; din. daha doğrusu 'dınler' hakkında genel bilgiler. öyle değil mi? Örne- ğin, düny ada ne çeşit dinler olduğu, bunların dayandığı inanç \e pratik- ler. tarihsel gelişmeleri, aralarında benzerlik, aynlık ve etkileşimler, hatta nasıl ve neden doğdukları hakkında öne sürülen görüşler, top- lunı hayatındaki işlev leri, öteki kül- tür etkinlikleriyle ilişkileri ve buna benzer daha başka avrıntılar hakkı- nda bilgiler... O\sa ilk beş kitapta 'din kültürü' adına yakışır herhangi bir bilgiye rastlamak mümkün değil. Anlayacağınız. °dın kültürü' deyimi sadece bir kamuflaj, hatta kaba bir aldatmaca. Kitaplar, besbeUi ki İslam dininin bütün dogmalarını yeni yetişenlere aşılamak amacıyla yazılmış, sonra da bu amacı gizle- mek için bunlara 'din kültürü' yaf- tası y aptştırılmış!.. Siz bütün sosyal konuları (bu arada din konusunu da) inceleven sosyoloji dersine sadece bir yıl (üstelik seçmeli), 'din kültürü'ne ise tam sekiz yıl ayıracaksınız, üste- lik her fırsatta İslamiyetin 'en son', "en mükemmel'. "tek "hak din' okhı- ğunu tekrarlayacaksuıız, sonra da kumazlığmızı 'bilimsel' bir başlık altında gizlemeye çalışacaksmız! Şuna 'Müslümanın el kitabı' deyin, oisun bitsin!" İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü öğretim üyelerinden Tüten Anğ da "Din, özünde insanı. Allah'- ın kuiu olarak kabul eder. Din ders- lerinde bu konunun da işlendiğini göriiyoruz. Ama biz aynı zamanda insanın özgür oimasının. özgürce ka- rar >ermesinin, onun v azgeçilmez bir niteliği olduğunu da savunuyoruz. Milli Eğitimimizin amaçlanndan bi- rinin de bu olduğunu, ilke olarak ka- bul ediyoruz. Yetiştirmekte olduğu- muz genc, acaba bu ikiiemi nasıl aşacak?" diyor. Yolsuzluğa Diyanet'inde adı kanştı ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - İlkokul öğretmenleri Saglık ve Sosyal Yardımlaşma Sandığı'nın (İLKSAN) otomo- bil kampanyalannda yaşanan usulsüzlüklere Türkiye Diyanet Vakfı'nın da adı kanştı. Diyanet Vakfı'nın Gediz şu- besi adına 22 Mart 1992 tari- hinde Ekim 1991 otomobil kampanyasından Renault Ma- nager marka bir otomobil alın- dığı ve otomobile ilişkin 100 milyon liranın üzerindeki bor- cun ödenmediği saptandı. İLKSAN Kayyum Heyeti'- nin Diyanet Vakfı'na borcunu ödemesi için bildirimde buluna- cağı, borcun ödenmemesi duru- munda kurumu icraya vereceği öğrenildi. Bu arada Kayyum Heyeti "3 Aylık EtkinJik Raporu"nu 16. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne iletti. Raporda, katılımalann sa- dece otomobil kampanyasın- dan kurumu 500 milyar lira za- rara uğrattıklan belirtildi. Ek ders ücretleri ödenmiyor Tasarruf önlemleri öğretmeni de vurdu ADANA (Cumhuriyet Güney tlleri Bürosu) - Öğrelmenlerin ek ders ücretleri de tasarruf tedbirle- rine takıldı. Maaşın yüzde 25'ini bulan ek ders ücretlerinin veril- memesi üzerine. yüzlerce öğret- men, Milli Eğitim yetkililerine başvurarak önlem alınmasını is- tedi. tlk ve orta dereceli okullarda görev yapan öğretmenlere verilen aylık 1-3 milyon lira arasındaki ek ders ücretlerinin. "ödeme em- ri" bulunmadığı için ilk kez, ödenmeyişi dikkati çekiyor. Da- ha önceki yaygın uygulamadan farklı olarak bu kez "ödenek ol- maytşı" ya da "ödeyüT talimatı- nın bulunmayışının arkasında, hükümetçe alınan son tasarruf genelgesinin etkili olduğu bildiri- liyor. Maaşlannı, ilk kez ortala- ma 2 milyon lira kadar eksik al- dıklannda ek ders ücretinin ek- lenmediğini fark eden binlerce ögretmen, okul yönetimleri ara- alığıyla Milli Eğitim müdürlük- lerine başvurarak ödeme yapıl- masını istedi. Eğjt-Sen, Eğitim-İş ve Türk Eğjtim-Sen'in de yetkili- lerle görüşerek ödeme emirleri- nin bir an önce verilmesinin sağ- lanmasını ve ek ders ücretlerinin dağıtılmasını istedikleri bildirildi. ARAYIS TOKTAMIŞ ATEŞ Kentlileşmek Bir ülkede özgürlükçü demokrasiye geçmek ve özgür- lükçü demokrasiyi yaşamak ve yaşatmak kolay değildir. "Biz demokrasiye geçtik" demekle demokrasiye geçil- miyor. "Biz demokraside yaşıyoruz" demekle de de- mokraside yaşanmıyor. Demokrasiye geçebilmenin bazı "asgari koşulları" olduğu gibi, demokrasi içinde yaşamanın getirdiği "kimi zorunluluklar" var. Demokrasiye geçebilmenin koşulları; ileri bir eğitim düzeyi, yaygın bir iletişim ve ulaşım ağı, belli bir gelir düzeyi ve nihayet örgütlü bir toplum yapısıdır (Kimi akl-ı evvel süper zekalıların "Atatürk demokrasiye neden geçmedi" sorusunun yanıtı da burada yatar). Aynı koşullar, demokrasi içinde yaşayabilmek için de gereklidir elbette. Ama bunlara ek olarak bazı şeylerin "sürekliliği"gerekir. Örneğin gelir paylaşımındaki "den- ge", orta sınıfın varlığının sürdürülmesi, eğitim düzeyi- nin yüksek tutulması vb. gibi hususlara özen gösterilme- si gerekir. Bu arada kimi yazarlar, demokrasi içinde yaşayabil- menin koşulları arasında "kentleşmeyi" de sayarlar ki, bir ölçüde haklıdırlar. Fakat "kentleşmenin", hatta "kent"in ne olduğu konusunda tartışmalar vardır. Burada kent ve kentleşme konusundaki geniş tartış- malara girmek niyetinde değilim. Fakat şu kadarını söy- leyeyim ki; kent, insanların tarım dışı bir alanda ekono- mik uğraş verdikleri ve belli bir kültürü yansıtan ve belli bir ölçeğin üzerindeki insan topluluğunu barındıran yer- leşim birimidir. Fakülteden sınıf arkadaşım ve meslekta- şım Prof. Dr. Kemal Kartal'ın "Kentlileşme" başlıklı ki- tabı, bu konuya ılgı duyanlara ışık tutabilir. Türkiye'de uzun yıllar iki kavramı karıştırdık. Bunlar, "kentleşme" ve "kentlileşme" kavramları idi. Zira on binlerce, yüz binlerce insanın bir arada yaşaması, bir yerleşim birimini kent yapmadığı gibi, böyle bir yerleşım biriminde yaşayan insanlar da kentli olamıyor. Hatta, gerçek anlamıyla bir kentte yaşayan kimi insanlar da bazı durumlarda kentli sayılamıyor. Bu durumda, net bir biçimde açıklanması gereken iki kavramla karşı karşıyayız. Bunlardan biri "kentleşme", öbürü de "kentlileşme". Kentleşme kabataslak olarak şöyle tanımlanabilir: Konut sayısının ve insan sayısının arttığı bir ortam için- de; toplumda, örgütlenme, uzmanlaşma ve insan ilişki- lerinde, kente özgü bir değişimin ortaya çıkması. Kentlileşme ise bunun çok ötesinde bir şeydir. Kent- leşmede elbette bir "değişim" söz konusudur. Ama kentlileşme denildiğı zaman, değişime uğramış olması gereken bizzat "insan"dır. insanın "davranışlannda", "ilişkilerinde", "değer yargılarında", "algılamasında" ve "beklentilerinde" değişim olacaktır, olmalıdır. Hatta bunlara ek olarak insanın "biçimsel özelliklerinde" de bir değişim olması beklenebilir. Kimileri bunu pek önemsemiyorlar, ama bence biçim de bir ölçüde zihnı- yeti ve yapıyı sergiler. Bu açılardan baktığımız zaman, Türkiye'de ilginç bir durumun olduğu gözlenmektedir Gerçekten, Türkiye belli bir oranda kentleşmiştir, ama acaba hangi oranda kentlileşmiştir? Zira biz geleneksel olarak "gecekondu- laşmayı", Türk kentleşmesı olarak isimlendiririz. Ama acaba gecekondu insanı, kentlileşmenin getirmesi ge- reken "değişimi" yaşıyor mu? Yaşayabilecek mi? Aca-; ba ikinci ve üçüncü kuşak gecekondulular, kentii olabile-' cek mi? ' Bu konularda kesin bir şey söylemek mümkün değil. Zira "değişim" ve "uyum" konularında zorlanan ve tat- minedilmemişbeklentileriolangecekonduhalkının'tep- kisini" nasıl göstereceğini kestirmek mümkün değildir. Butepki, 1980'e kadar "sol"birtepki olarakkendinigös- terirken 1990'larda bu tepki Refah Partisi etrafında to- parlanan bir "sağ" tepki olarak ortaya çıktı (Elbette bu- rada sağ ve solu da ayrıca tanımlamak gerekir ki, bu yazıda ele alacağımız bir şey değil bu). Toplumdaki değişim. göreli olarak daha kolay gerçek- leşecek gibi görünüyor. Yani insanlarımız (fırsat bulur- larsa), daha kolay örgütlenebilecek gibi görünüyorlar Ama insandaki değişim o kadar kolay görünrrtüyor. İn- sanlar, büyük kent içinde "kaybolmamak" için değer yargılarına daha sıkı sıkıya sarılıyorlar. Bazı şeyleri "al- gılamama " konusunda garip bir inatgösteriyorlar. İlişki- lerinde "kuşkucu", davranışlannda "özensiz" oluyor- lar. Hatta geldikleri gelenekleri bile unutarak garip bir yapıya bürünüyorlar (Kimbilir, belki de bu garip yapı, Türk kentlileşmesinin bir görüntüsü olarak değerlendiri- lebilir). Eğer kırsal alanı terk eden milyonlarca insanın, kimi merkezleri kuşatan "barmakları" kentleşme sayılabilir- se kentleşmek kolay. Ama bu "köylü kafasını" koruma inadı içindeki ve tatminsiz insanları kentlileştirmek çok zor gibi görünüyor. Konferans lcln gelmlstl Büyükelçinin eşine tecavüz edenler yakalandı İstanbul Haber Servisi - İs- tanbul'da devam eden uiusla- rarası bir tıp kongrcsine bilim- sel rapor sunmak için gelen Fransa'nın Kostarika Büyü- kelçisi'nin eşi ve tıp doktoru L rsula Moreau'ya. kendileri- ne polis süsü vererek kaçırdık- lan Belgrad Ormanlan'nda tecavüz eden Kani Erdoğan ile Selahattin Kemen adlanndaki iki kişi, güvenlik güçlerince yakalandılar. Saldırganlan yakaladıktan sonra serbest bı- raktıklan belirlenen bir polis ekibi hakkında idari soruştur- ma başlatıldı. Bilimsel bir ra- por sunmak için 2-5 haziran tarihleri arasında The Mar- mara Oteli'nde gerçekleştiri- len "Ulusiararası 6. Âkupunk- tur Kongresi"ne katılan Al- man asılllı tıp doktoru ve Fransa'nın Kostarika Büyü- kelçisi'nin eşi Ursula Moreau, önceki gece kendilerine polis süsü veren iki kişinin tecavü- züne uğradı. İstanbul Emniyet Müdür- lüğü Asayiş Şubesi'nden edi- nilen bilgiye göre Tarabya'- daki bir yakınına gitmek için Kabataş İskelesi önünden 34 TAH 61 plakalı taksiye binen diplomatik pasaportlu Ursula Moreau, taksi şoförii Feridun Gülekli'nin durumundan şüp- helenerek İstinye Beldesan Fabrikası yakınlannda inmek istedi. Bu sırada karşı yönden gelen 34 HDT 87 plakalı araç- ta bulunan Kani Erdoğan ve Selahattin Kemen Selahattin Kemen adla- nndaki kişi- ler. Moreau'- nun >anına gelerek ken- dilerinın po- lis olduklan- nı ve yardım etmek iste- diklerini söy- lediler. Kendisine Almanca olarak yönel- tilen bu söz- ler üzerine otomobile binen More- au, Erdoğan ve Kemen ta- rafından gö- Belgrad Orman-türüldüğü lan'nda tecavüze uğradı. Olaydan Fransız Konsolos- luğu'nun şikayeti üzerine ha- berdar olduklannı belirten Asayiş Şubesi Müdürii Bahri Zengin, yaptığı açıklamada. kendilerinin bunun ardından başlattıklan operasyonlarda Kani Erdoğan ve Selahattin Kemen adlanndaki iki saldır- ganın yakalandığını söyledi. Yapılan soruşturmada. sal- dırganlann suçlannı itiraf et- tiklerini belirten Şube Müdü- rü Zengin. saldırganlann, te- cavüzün yanı sıra yaklaşık 17 milyon lira tutanndaki dö\izi de Moreau'dan gaspettikleri- nin ortaya çıktığını kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle