Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 HAZİRAN1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Tiyatro ve sinema oyuncuları bir role kendilerini fazla kaptırdıklannda...
Rol mü yapıyor, yoksadelirmişmi?Kültör Servisi - İngiliz tiyatro
sanatçısı Nicol VVHliamson. °la-
netlenmiş' sanatçı John Barry-
more'u canlandırdığı oyunu-
nun ikind gecesinde birden do-
nakaldı ve sahneyi terk etti. Je-
retny Brett'in mesleğiyle ilgili
yaptığı açiklamalar, sahnede
inanjlmaz bir Sherlock Holmes
yaratan bu ünlü oyuncunun de-
liliğe ne denli yaklaşmış olduğu
konusunda bir tarüşma başlattı
eleştirmenler arasında... Ve son
olarak da Abd Ferrara'nın Av-
rupa sinemalannda geçen hafta
gösterime giren yeni filmi "Dan-
gerous Game-Tehlikeli Oyun"
filmınde rol alan Madonna.
fılmde kansına dayak atan bir
adamı canlandıran rol arkadaşı
James Russo'nun olaya biraz
fazla 'koosantre' olması nede-
niyle, fılm çekimlcnni bir iki
sıynktan biraz fazlasıyla "atla-
tabildi"...
Oyımculuk insanı çüdırtır
Ve bütün bunlar, birkaç haf-
ta içinde oldu. The Indepen-
dent gazetesinde yer alan bir
yazı, söz konusu örnekleri goz
önünde bulundurarak eski bir
tiyatro mitini yeniden gündeme
getirdi: Oyunculuk, kişinin
dengesini bozabilir - hefe hele
oyuncunun canlandırdığı ka-
rakter John Barrymore, Sherlock Holmes ya da
Othelio gibi biriyse... George Cukor'un 1947
yapımı filmi "A Double Life-Çifte Hayat".
oyunculann bu tuhaf hastalığını beyazperdeye
aİüarmıştı.
"Oyunculuk insanı çıldırtır" tezınin bir daya-
nak noktası. belli bir karakteri canlandıran
oyuncunun bir süre için bizzat o karakter olu-
şu...
Bugünlerde bu düşünce Stanislavski, Lee
Strasberg ve Actor's Studio tarzı ile özdeşlcştiri-
lebilir, ama aslında kökeni çok daha eskiye da-
yaruyor. Sözgelimi, VV illiam Prynne gibi sofu ya-
Tiyatro ve sinema eleştirmenlerinin Danimarka Prensi için sık sık sordııklan bir sorayıı
artık heroyuncu için gözönünde bulıtndurmalan gerekiyormuş gibi görünüyor: A
Rol mü yapıyor, yoksa gerçekten delirmiş mi? , M
Daniel Daj-Levvis, 'Hamiet'i sahnelerken oyunda ki hayalet sahnesinde. kendi babasının hayaletini gördüğünü iddia etmiş ve sahneyi terk etmişti.
zarlann tiyatroya ateş püskürmesinin temel ne-
deni, tiyatro oyunculannın farklı kişilikler ya-
rattıklan için tannnın yaratma işlevinc kanştığı
John Philip Kemble. 'canlandırdığı karaktcrle
özdeşleşıp özdeşleşmedıği' sorusuna. "Elberte
hayır. bu mümkün değil. Eğer bir oyuncu, diyelim
inancıydı. Bu nedenle. sanatçının ruhuda 'doğru Üçüncü Richard olduğuna inandırırsa, o /aman
yoTdan sapıyordu..
Karakterle özdeşleşip, özdeşleşmemek
Bugiin ise bir oyuncunun her şeyini ortaya
koyduğuna ınanan duygusallarla. sanatçı ile
canlandırdığı karakter arasındaki soğuk işilişki-
sine benzer bir tavır olduğuna inananlar arası-
nda kesin bir çizgi bulunuyor. Tiyatro sanatçısı
bu oyunu her sahnelediğinde asılmayı hak ederdi"
şeklinde yanıt vermıştı.
Öte yandan. tiyatroda Othello'yu canlandı-
ran oyunculann. özel yaşamlannda da aşın
kıskançlık yaşamaya başlayabilecekleri. kanı-
tlanmış bir bilimsel gerçeklık... "Dracula"da
unutulmaz bir kompozisyon çizcn ve adeta bu
rolüyle özdeşleşen ovuncu Bela Lugosi. gerçek
yaşamında da tabutta uvumaya başlamıştı! An-
cak son yıllann en ilgınç örneği. ti>atro kökenli
sinema sanatçısı Daniel Day-Lewis kuşkusuz.
Aldığı rolleri >oğun bir hazırlık döneminden
sonra canlandıran Daniel Day-Lewis, ti>atroda
"Hamlet"i sahnelerken. oyunda Hamlet'in ba-
basının hayaletini gördüğü sahnede kendi ba-
basını gördüğünü iddıa etmiş ve sahneyi terk et-
mişıi.
Şimdilerde, tiyatro ve sinema eleştirmenleri-
nin Danimarka Prensi için sık sık sorduklan bir
soruyuartık her ovuncu için göz önünde bulun-
durmalan gerekiyormuş gibi görünüyor: Rol
mü yapıyor. yoksa gerçekten delirmiş mi?
Sanat,gündeliksiyasetemalzemeolmaz
"Ben böyle sanatın içine tükürürüm" diyerek Altınpark'taki iki heykeli kaldırtan Melih Gökçek'e tepkiler yoğunlaşıyor
Kültür Servisi - Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Mebh Gökçek'in. Altı-
npark'ta sergilenen Mehmet Aksoy'un
"Tutku", Azade Köker'in "Gene Kız ve
ölüm" adlı hey kellerini "müstehcen" ol-
duklan gerekçesiyle kaldırtması, sanat-
çılardan yoğun tepki topluyor. Plastik
Sanatlar Derneği Yönetim Kurulu
yaptığı açıklamada, heykellerin söktü-
rûlmesinin, Melih Gökçek'in hakaret
düzeyine varan açıklamalan ile yeni bir
boyut kazandığını ifadeetti.
PSD Yönetim Kurulu. olayın bu aşa-
mada yalnızca sanat eserlerinin belli bir
göriiş açısından sansür edilmesiyle
kalmadığına dıkkat çekerek "ülkemizde
sivaset kalitesinin en duşük düzeyini de"
sergiledığıni belirtti. Tüm kamuoyunu
endişelendiren gelişmelerin hem çağdaş
sanatı hedef aldığı hem de demokratık
hayatımızın gereği olan, farklılıklara vö-
nelik saldınyı da gûndeme getirdiği vur-
gulandı.
PSD Yönetim Kurulu, açıklaması-
nda, Melih Gökçek'in ahlaki değerleri
gerekçe olarak göstermesine değinerek
şu göriişlere yer veriyor:
"Sanat ve ahlak ölcütterinin birlikte
kullanılama> acağını bilmemek, kuşkusuz
Gökçek'in kişisel sorunudur. Fakat bu
eksikliği. bir siyaset malzemesi olarak
kuUanması tüm topiumu ilgilendirir.
Bu noktada sorgulanması gereken,
yabuzca sanata yönelik eksik algılamaJar
değil, aynı zamanda Melih Gökçek'in
açıklamalanna yansyan, demokrasi
kısıriığı ve siyasete mal etmeye çalıştığı
seviyesiz söyiemdir."
Sanatçılar olarak. bu geüşmelerden
cndişeli olduklannı vurgulayan Plastik
Sanatlar Derneği Yönetim Kurulu üye-
leri, Melih Gökçek'i kınadıklannı. sa-
natın siyasal çıkarlara alet edılmemesi.
siyasal seviyenin dusürülmemesi konu-
sunda uyardıklannı belirterek bu tür
çağdışı gelişmelerin takipçisi olacak-
lannı anımsattılar.
Sanat üzerine görüşlerini "tükürerek"
ifade edenlerle belli bir düzeyde sanatsal
ye'de sanatı oluşturmak için yrilarca veri-
İen uğraştan sonra, halkın eğJtilmesiyle
yakından ilgili olması gereken bir beledi-
ye başkanı bu seviyede. Bu seviyedeyse o
kişiye bu se\iyede yanıt »eriür" şeklinde
ifade etti.
Sinema ve tiyatro ovuncusu Sumru
YavTucuk da Ankara Belediye Başkanı
Melih Gökçek'i. bir sanatçıyı ve sa-
natını. eleştirinin hiçbir kategorisinde
yer almayacak sözlerle tariflemesinden
dotayı kınadığını belirtti.
"Sanat henuz varken ve sanatçı Meh-
çek'e hev kelcı Mehmet Aksoy'un eserle-
nnc değıl. gereken yere tükürmesı için
tükürük hokkası gönderdıklerini belir-
ten faks metninde, Gökçek'ı özür dıle-
meye çağırdılar ve "Sanatı ve sanatçısını
konımayan, toplum üyelerinin kendilerini
de hiçbir anlamda koruy ama> aeağına
inanarak bu tükürük hokkasını gönderi-
yoruz. Lütfen kullanın" dedılcr
Yıldız Teknik Ünıversitesı Müzecilik
Bölümü adına Prof. Tomur Atagök de
Melih Gökçek'i kınayarak bir sanat
eserinin değerlendirilmesinde temel alı-
Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Hüsamettin Koçan da şu günlerde
bu tepkilerin kitleselleşmesi konusunda çalışma yaptıklannı belirterek
örgütler arasında ilişkiler kurularak tek tek tepkilerin
k
kitlesel tepkiye'
dönüşmesi gerektiğini vurguladı.
tartışmaya girmenin hiçbir anlamı ol-
madığını savunan ressam Mehmet Gü-
leryüz. "Bu sözcüklerle belirtilen düşün-
ceye ben de tüküriiyonım" dedi. Me-
sajının "küçük bir kınama" olarak algı-
lanmaması gerektiğini vurgulayan Meh-
met Güleryûz. tepkisini. "Şimdiye dek
gerçekten çok dikkatli. saygilı ve işinden
başka şeye karışmavan insanlar olarak
yaşadık.
Ve kınamalar. bep belli bir saygıçerçe-
vesi içinde, incelikJe dile getirildi. Ama
artık onların anlayabileceği dilde cevap-
lanması gerektiği kanısındayıın. Türki-
met Aksoy henüz yaşarken sahip
çıkmak" amacıyla sakıncalı bulunarak
kaldırtılan eserlerin. yıne eski verinde
sergilenmesini ve Mehmet Aksoj'un
durdurulan son eserinin. iyi bir mekan-
da sanatsevcrlerle buluşmasının sağlan-
masını iste>en Yavrucuk, Cumhunyet
gazetesınin bu konuda bir ımza kam-
panyası başlatmasını dilediğini de \ur-
guladı.
Bir grup İstanbullu mimar adına Şe-
ner Özler, Meö'n Karadağ, Yıbnaz Ku-
yumcu ve Sami Yılmaztürk. Ankara Bü-
yükşehir Belediye Başkanı Melih Gök-
nanın 'plastik anlatım" olduğunu ve ah-
laki değerlendırmenin sansüre gırdiğini
belirtti İnsan düşüncesınin toplum için
de olsa bir kişi tarafından sınırlandın-
lmasının; sanata. kültüre ve özgürlüğe
vurulmuş bir darbe olduğuna dikkat çe-
ken Atagök. "Sanatın ahlaki ve siyasi gö-
rüsle sınırlandınlması, aneak kısır bir
dünya görüşünün üriinüdür. Politikacılar.
yönericiler, sanat uzmanı, eleştirmeni
olduğu andan itibaren sanata istemedikle-
ri şekifde konu olmay ı kabul etmek zorun-
dadırlar. Beğenmediği sanatın içine tükü-
ren bir vöneticivi ne sanat ne Türkive ne
de insanlık kabul edemez" dedi.
Yıldız Teknik Üniversıtesı Mimarlık
Bölümü öğretım üvesı arkeolog Sedat
Göksu da "topkımun ahiakı için toplum
ve sanat adına karar veren, sanatçısımn ve
toplumumın ahlakına güvenmeven bir yö-
neticivi" kınadığını belirıtı.
PEN Yazarlar Derneği Başkanı Şük-
ran Kurdakul bir açıklama yaparak An-
kara Büvükşehir Belediye Başkanı'nın
"heykel icraatTnı ve heykellerle ilgili de-
ğerlendirmelenni kınadı. Kurdakul.
"Bu, örneklerine u/ak geçmişte rastlanan
barbarlıkların bir yentsi ve kültürümıi/e-
sanatımı/a yönelrilmiş pek cirkin bir
saklındır. Bu barbarlığı kuuyor ve kem
sözleri sahibine iade ediyoruz" dedi. Hiç
kımsenin sanat yapnlannı aşağılama>a.
sıvasal nedenlere davanan yakiaşımlarla
kültür ve sanatımıza saldırmaya hakkı
olmadığını savunan Kurdakul. tüm kül-
tür-sanat kurumlannı ve kuruluşlannı.
ilgılileri bu ve benzeri barbarlıklara.
saldınlara karşı çıkmaya çaâırdı.
Görsel Sanatlar V akfı (GÖRSAV).
vakfın sanaiçı üvelen olarak bu
yakışıksız sözlerin. sanatı değil. söyle-
yenleri küçük düşürdüğünü vurguladı.
Sanatçılar. "uvgar ülkeler düzeyine ulaş-
ma çabası içinde olan genç Tû'rkiye Cum-
huriyeti'nin bireyi olarak bilmediği. anla-
madığı konularda düzevsiz beyanda bu-
lunan Melih Gökçek türii yöneticilerin
var olmasından utanç duvduİdan^nı bc-
lırltı vc demokrat kışı ve kuruluşlan bu
konuda duvarlı olmava davet etti.
Domingo, Carreras, Pavarotti ve Mehta bu kez Dünya Kupası için Amerika'da bir araya geliyor
ÜnlütenorlanngörkemlikonseritemmuzdaKûltür Servisi- 1990 yıhnın
temmuz ayında Roma'da unu-
tulmaz bir konser veren çağımı-
zın en ünJü tenoru Jose Carreras,
Placido Domingo ve Luciano Pa-
varotti. orkestra şefı Zubin Mehta
yönetiminde bu kez Los Ange-
les'tabirkonserverecekler."Enco-
re! The Three Tenors" bashkb
konser, 1994 ABD Dünya Ku-
pası fınal maçından önee 16 tem-
muz gecesi Los Angeles'taki
Dodger Stadyumu'nda gerçekle-
şecek.
Konserde bir dizi opera arya-
lan ve kendi seçtiklen bazı Ame-
rikan, Italyan ve tspanyol şarkı-
lannı seslendirecek olan ünlü te-
norlar, bu arada birlikteliklerinin
simgesi haline gelen pop müzik
potpurileri de yapacaklar.
Bu yeni potpurilerin orkestra
düzenlemeleri, Dünya Kupası
Şampiyonası onuruna besteci ve
aranjör Lak) Shifrin tarafından
yapılacak. Orkestra şefı Zubin
Mehla, Los Angeles Filarmoni
Orkestrası ve Los Angeles Music
Center Opera Korosu'nu yönete-
cek. Konserde aynca özel olarak
tasarlanmış bir sahne düzeni ve
ses düzeni yepalacak.
"Encore! The Three Tenors"
konseri, Dodger Stadyumu'nda
56 bin kişi önünde verilecek ve
dünyanın her köşesinde bir mil-
yar kişi tarafından naklcn ızlene-
bilecek. Carreras, Domingo, Pa-
varotti ve Mehta ilk kez dört yıl
önce Roma'da verdikleri konser-
de bir araya geldikten sonra
Amerika Birleşik Devletleri'nde-
ki ilk konserlerini de vermiş ola-
Jose Carreras, Placido Domingo ve Luciano Pavarotti ile orkestra şefi Zubin Mehta, Roma'dan dört yıl sonra ikinci kez birlikte Amerika'da konser verecekler.
caklar.Konser için geri planda
Güney Kaliforniya dağlannın
yer aldığı Dodger Stadyumu. ne-
oklasik konuma dönüştüriilecek.
20 dev sütun, iki büyük şelale ve
egzotik bitkilerle süslenecek.
Orkestra ve solıstler, dev stad-
yumun her köşesine akustik ola-
rak aktanlacak. On dört kamera
ve en kaliteli dijital aygıtlar kul-
lanılacak ve konser uydu
aracılığıyla dünyanın heryerin-
deki televizyon ve radyo ızleyı-
cilerine nakİen ulaştınlacak. Bü-
yük ulusal televizyon şebekeleri.
ertesi gün olan 17 Temmuz 1994
Pazar günü. programı, Dünya
Kupası finalinden önce ya da
sonra yayımlayacak. Konserin
saha biletleri 300. 500 ve lOOOdo-
lar olarak satışa sunuldu. 15, 35.
75 ve 150 dolarhk tribün biletleri
ise tükendi. Bir stadyum konse-
rinde ilk kez sahadaki dinleyiciler
dört farkiı düzeyde yerleştirilmiş
platformlar üzerinde oturacak.
böylece herkese uygun görüş sağ-
lanacak. İki dev video ekranı da
tüm seyirciler için yakın çekim iz-
leme oİanağı sağlayacak.
NVarner Musıc Group şirket-
len. televizyon. radyo >ayını..al-
bümü ve videosuna ilişkin dünya
haklannı satın aldı. Konser kayı-
tlannı ıçeren albüm, ABD'de At-
lantic Şirketler Grubu'na bağlı
Atlantic Records tarafından, di-
ğer ülkelerde ise Teldec Classics
Intemational tarafından yayınla-
nacak.Avnca bu yılın sonlannda
konserin düzenlemesinı içeren
belgesel bir vıdeo piyasaya çıkan-
lacak. Albüm ve video ise konser-
den birkaç hafta sonra yayınla-
nacak.
OD AK NOKTASI
AHMETCEMAL
Uzay'ın Uzak Yıldızı.••
Yirmi beş yaşında ölen bir insanın yazgısı için genel-
de söylenebilecek pek fazla şey yoktur. Böyle bir du-
rumda doğrudan yaş olgusu, ölümü trajik kılmak için ye-
terlidir. Ve geride kalanlar, kendilerini, adı ne olursa ol-
sun, herhangi bir düzmece avuntunun ya da uyuşturu-
cunun kucağına bırakmadıkları sürece bu trajikliği yad-
sımayı başaramazlar.
Bir sanatçının yirmi beş yaşında ölmesi ise, bu ölü-
mün uzantılarını yalnızca ölenle ve yakınlarıyla ilintili ol-
maktan çıkarır; hele bu sanatçı daha o yaşında, ileride
yapacaklarının güvencesini yaptıklarıyla vermeyi ba-
şarmışsa, karşımızdaki ölümün rengi artık daha bir de-
ğişiktir...
Tıpkı Uzay Hepart'nın ölümü gibi...
Onunla hiç tanışmadım. Hiç konuşmadım. Ama bir sa-
natçı söz konusu olduğunda, şahsen tanışmamışlık kimi
zaman sanat adına daha nesnel saptamaların yapılabil-
mesine zemin hazırlar. Çünkü böyle bir durumda işin
içine kişisel ilişkilerden kaynaklanma etkilenimler karış-
mayacak, sanat kendi alanına daha bir bağımsız sahip
çıkabilecektir.
Her zaman, fizyonominin önemli ipuçları verebildiği-
ne inananlardan oldum. Ve kanımca Uzay Heparı'nın fiz-
yonomisi de böyle ipuçları bağlamında çok zengin bir
dağarcıktı. Genelde TV ekranlarında izlediğim bu fizyo-
nominin hemen ilettiği en önemli mesaj, o fizyonominin
taşıyıcısının işini hep ciddi tuttuğu meşajıydı. Bu yirmi
beş yaşındaki sanatçının yüz çizgilerine bir kez olsun
dikkatle bakmak, onun neşe ile laubaliliği, uçmakla cid-
diyeti, içtenlik ile ilkelliği ve nihayet çalıstığı alanda öz-
gür davranmakla düzeysizliği birbirinden ne denli dik-
katle ayırdığım anlamak için yeterliydi. Uzay Heparı, ül-
kesinin çok dikkate değer bir zaman kesitinde, genelde
düzeysizliğin düzeyi kovduğu, yaratma kaygısının ken-
dini çoktandır yaranma, yamanma ve yanıltma eylemle-
rine bıraktığı, neredeyse her kesinde "Nasıldaha çok öğ-
renebilirim" sorusundan çok, "En az öğrenmekle nasıl
başanya ulaşıp kendimi pazarlayabilihm" sorusunun
önem kazandığı bir zaman diliminde yaşadı ve öldü.
Böyle zamanlarda kendi işini ciddı tutmayı ve yaratıcılı-
ğından ödün vermemeyi başaranların erken açılan mi-
rasları, yarınm sanatçı kuşakları için yaşamı sonrasız ve
yorgunluk tanımaz bir rehber gibidir.
Kanımca ancak yirmi beş çarpı üç yüz altmış beş gün
gibi bir süre yaşayanların dünyasına konuk olabilen bu
genç sanatçı, düzeyli çabalarla, tek şarkılık repertuvar-
ları için play-back hevesine kapılanların, bol soğanlı,
bayat etli lahmacun kokularını ekranlardan burunlara
iletmeyi başaranların, sanatlarıyla değil, yataklarıyla
şöhretin peşinde dolu dizgin koşanların rekabet ettiği
bir ortamda geriye bir ciddiyet mirası bırakmakla sanki
sanat bağlamında kitlesel bir sorumsuzluğa baş kaldır-
mış bir yalnız savaşçının söylencesini yarınlara taşıma
misyonunu üstlenenlerden oldu.
Tıpkı Sezen Aksu gibi.
Sezen Aksu'nun, müzik direktörlüğünü Uzay Heparı'-
nın yaptığı Deli Kızın Türküsü adlı kasedi çıktığında artık
bütün erdemlerin (!) döviz fiyatlarıyla. Hazine bonoları-
nın faizleriyle ölçülür olduğu bir ortamda gerçi beğenil-
di, ama ticari riskinden söz edilmeden de yapılamadı!
Oysa Türk pop müziğiyle tasavvufun özünü, Akdeniz ru-
hunu ve bu toprakların türlü birikimlerini bir potada burt-
ca başarıyla birleştirebilmiş böyle bir eserin benzeri,
gerçek sanat eserinin başlı başına değer sayıldığı bir
Batı ülkesinde kotarılmış olsaydı, birincil olarak hemen
müzikbilimcilerin inceleme konusuna dönüşürdü.. Ve
gerektiğinde işin ticari yanını gözardı etme yürekliliğini
göstermiş bir Sezen Aksu, herhalde gerçek sanatın ala-
nında ülkesinin tam anlamıyla yüz akı sayılıp, daha farklı
değerlendirmelerin odak noktası kılınırdı ..
O imecenin yaratıcılarından olan Uzay Heparı artık
yaşamıyor; ekibi erken bıraktı. Oysa ileride -Albert Ca-
mus'nün, genç yaşta savaşta ölen bir şair dostunun ar-
kasından soylediği gibi- onu tanımaya layık ne kadar
çok sanatçı adayı çıkabilirdi!
Sözcükleri değiştirmek, biraz olsun acıları hafifletebi-
lir mi acaba? Örneğin Uzay için "öldü" yerine, ' artık
epey uzak bir yıldız oldu'' desek?.. Çok uzaktan da olsa,
yine de genç parıltılarıyla bize baktığmı varsayabilsek?..
İngîliz oyun yazarı Dennis Potter öldü
• LONDRA(AA)-İngilizlerinönde gelen oyun vazarlanndan
Dennis Potter öldü. "Pennies From Heaven" vc "TheSinging
Dedective" gibi çok tutulan televizyon oy unlannm yazan olan
Potter'ın bu sabah Hereford yakınlanndaki Ross-on-Wye
köyündeki evindeyakalandığı pankreas kanserinden
kurtulamadığıve 59 yaşında öldüğüaçıklandı. Ünlü oyun
yazan Dennis Potter'in eşi Margaret de bir hafta önce göğiis
kanserinden ölmüştü. Yazann ölmeden önce kaleme aldığı ve
televizyona uyarlanan iki oyunu "Karaoke" ve "Cold
Lazarus" adlı eserlerinin. vasiyeti üzerine BBC ve Channel 4
istasyonlannda önümüzdeki hafta ekrana geleceği açıklandı.
Dennis Potter'in diğeroyunlan arasında "Cream In My
Coffee" ile "Lipstick On Your Collar" bulunuyor.
Sheraton Açıkhava Sineması
açılıyor
• ANKARA (AA)-Sheraton Açıkhava Sineması lOhaziran
cumagünü WoodyAllen"ın "Manhattan Murden Mystery"
filminin Ankara'daki ilk gösterimiyle açılıyor. 250 seyirci
kapasiteli sinema her gün saat 21.30'da başkentlı
sinemaseverleri ağırlayacak veyaz boyunca açık kalacak. Bu
sezonun en gözde filmlerine yer verecek olan açıkhava
sinemasınınfiyatı yerli bir içkiyle birlikte 150 bin lıra olarak
belirlendi. Sinemanın açılışınınardından "En iyi Kostüm
Tasanmı"dalındaOscarödülüsahibi"AgeOfInnocence"
filmi I l-13hazirangünlerigösterilecek. BaşrolleriniOscar
ödüllü Daniel Da\ Levvis ve Michelle Phietfer'in paylaştığı
fılminardından Harrison Ford'ıın"Kaçak" filmi 12-14
haziranda başkentlı sinemaseverler tarafmdan izlenebilecek.
Ötc yandan."Atcş Hattında" 15-17 haziran tarihlcrinde
"Sevginin Bağladıklan" 16-18 haziranda. "RobinHood'un
Çılgın Dünyası"ise 19 haziranda izlenimesunulacak.
11. GALATASARAY LtSESİ KÜLTÜR VE
SANAT FESTİVALİNDE BUGÜN
13.00 Dia Gösterisi: "Çekül"
Yer Sosyal Bilimler Laboratüvan
14.30 Pancl: "Anayasal Düzenlemeler ve Din"
Yöneten: Ali Sirmen
Katüanlar: Prof. Dr. Niyazi Öktem, Yekta Güngör Özden,
Mehmet Metiner
18.00 Sinema: "Tangolar" Yöneten: Fernando Solanas
Yer Tevfik Fikret Salonu
FESTİVALDEYARIN
16.00 Tiyatro: "Düğün"
Yazan: Ânton Çehov
Yöneten: Ferhat Özatar
Oynayanlar: Galutasaray Lisesi Tiyatro Topluluöu
Yen Tevfik Fikret Salonu
17.30 Müzik: Mum Işıeı. Casper. Kısa Devre, Abandone
20.00 Müzik: "Kumdan Kaleler"
21.30 Kapanış Konseri: "Bulutsuzluk Özlemi"