27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 M AYIS1994PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOM 1994 yılının ilk 5 ayında yıllık enflasyon yüzde 110'a, dolar 38 bin TL'ye tırmandı DPTııiıı yanhş hesabıpiyasadan döndüANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Devlet Planlama Teşki- Jatı (DPT). ocak ayında döviz kuılannın hızla yükselmesiyle başJayan bunahmın ardından. 1994 hedeflenni yeniledi. DPT Müsteşan Necati Özfırat, yıl s o n u itibanyla enflasyonu "yüz- de 110" olarak hesapladıklannı belirtti. Başbakan Tansu Çiller. bu yılın başında 1994 sonunda enfîasyonun yüzde 48 olacağını açıJdamıştı. Başbakan Çiller tarafından açıklanan, 1994 yılı genel eko- nornik hedefleri, ekonomıde, 19 ocakta döviz kurlannın hızlı artışıyla başlayan ve 5 nisan is- tikrar programına yol açan bu- nalımın ardından tekrar değış- tirildi.DPT Müsteşan Özfırat. aralık 1994'te yıllık enflasyon oranının yüzde 110. 1 ABD Dolan'nın da 38 bin lira ol- masının beklendiğini açıkladı. Özfırat, döviz kurlanrun hesap- lanandan daha yüksek olması dunımunda, enflasyon oranının da "artabileceğini" be- lirtirken, Merkez Bankası 9 mayıs (bugün) için 1 ABD Do- lan'nı 33 bin 739 lira olarak açı- kladı. DPT sene başında. aralık 1994'te yıllık enflasyon oranı- nın yüzde 48. 1 ABD Dolan- run da 17 bin 750 lira olacağı beklentisindeydi. Konsolide bütçe ve genel makro hedefleri de, bu rakamlara göre hesap- lanmıştı. Başbakan Tansu Çiller • Başbakan Tansu Çiller'in Devlet Planlama Teşkilatı'nın rakamlanna güvenerek yaptığı ve "1994 sonu itibanyla yüzde 48 olacaktır" şeklinde açıkladığı nflasyon hedefı,daha yılın beşinci ayı dolmadan şaştı. DPT'nin döviz kuru hesapla- 1994 yılı konsolide bütçe gider- nnın değişmesiyle birlikte, 1994 lerinde. yıl içinde yapılması ge- yılı makro hedefleri de değişti. reken 8.5 milyon dolarlık dış borç ödemeleri. döviz kuru he- saplamalannın değişmesiyle birlikte 150 trilyon liradan. 323 trilyon liraya yükseldi. Hükü- met tarafından, 814 trilyon oia- rak açıklanan 1994 yılı bütçe gi- derleri, yalnızca dış borç öde- meleri açısından, 170 trilyon li- ra arttı. DPT'nin. 1994 yılı programı- nda bin 967 dolar olarak açı- kladığı kişi başına düşen milli gelir ise döviz kuru hesabının değişmesiyle 919 dolara kadar düşmüş oldu. Yaklaşık dört aydır "yüksek faiz-yüksek kur" ikilemi içinde kalan piyasalarda durgunluk sürerken, mayıs ayı toptan eşya fiyatlan artışının yıllık yüzde 125'e çıkmasıyla birlikte, banka- lar faizlerini daha da arttırma- ya başladılar. Bu çerçevede. hükümetin yüzde 4.5 olarak açıkladığı büyüme hedefınden de vazgeçilmek zorunda kalındı. Türkiye'nin Uluslararası Pa- ra Fonu'ndan (IMF) istediği "stand-by" kredisi için vaklaşık bir haftadır hükümetin bütçe programını ve son ekonomik gelişmeleri inceleyen IMFheye- ti, DPT'nin açıkladığı gösterge- ler çerçevesinde bir rapor hazır- layacak. Raporun, Türkiye'nin istediği kredinin verilip verilme- mesi, kredinin miktan. faizi ve vadesi konusunda etkili olacağı bildirildi. Dışyardımlarhedeflerineulaşmıyor ANKARA PAZ ARI YAKUP KEPENEK Ö Z L E M YÜZAK Zengin ülke hükümetleri ile çeşitli yardım kuruluşlannın. yoksul ve kalkınmakta olan ül- kelere yaptıklan yardımlann çoğunun ana hedefe ulaş- madığı belirlendi. Güvenlik ve tican kazanç beklenerek yapı- lan yardımlann. orta vadede yardım alan ülkelerin stratejik ve toplumsal yapısını olumsuz 'etkilediği vurgulandı. Gelişmiş ülkelerin her yıl dış yardım için ayırdıklan 60 mil- yar dolarlık bütçenin bir kısmı gelişmekte olan ülkelerin eği- tim ve refah düzeyinin yüksel- tilmesine katkıda bulunurken, pek çoğunun da hedefıni şaşırdığı belirtildi. Karşılık beklenerek yapılan bu yardımlarda ulusal güven- lik sınırlannın genişlemesi ve ticari çıkarlar gözetiliyor. Yar- dım genelde. bir ihraç pazan beklentisiyle. yeni bir endüstri alanı inşa etmek üzere veya "teknik daıuşmanuk" şeklinde gerçekleştiriliyor. ABD'nin en fazla yardım yapan ülke olduğunu belirten Denizaşın Ülkeleri Kalkm- dırma Konseyi (ODC) vetkilisi John Sewell şunlan söylüyor: "ABD 21 milyon dolarlık' dış yardım bütçesinin dörtte birini askeri destek şeklinde veriyor. ABD bütçesinin diğer dörtte biriik dilimi ise İsrail ve Mısır'a aynlıyor." Yapılan araştırmalar ka- zanç beklenerek yapılan yardı- mlann yardım alan ülkenin stratejik ve toplumsal yapısını olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor.Sağlığa yönelik yapı- lan yardımın sadece yüzde 2'si temel sağlık bakımına. yüzde l'i nüfus planlama programı- na aynlırken. önemli kısmının büyük kentlerde alımlı hastane binalan inşasına aynlması.söz konusu yardımın fakir ülkenin zengin tabakasına hizmet ver- diğinin bir göstergesi olarak algılanıyor. Pamuk ve şekerpancan eki- minin makineleşmesi için veri- len ucuz kredi ise tanm işcisi- nin. işinden olmasına neden oluyor. Yoksul ülkelerin temel gereksinimi "ilk eğitim" saf- hasında ahnacak yardımlar- ken. gelişmiş ülkelerin üniver- site kurma çalışmalan "işsiz mezunlar ordusu" yaratıyor. 1960 yılından beri zengin ülke- ler tarafından dağıtılmış olan toplam 1.4 trilyon dolarlık yardımın ardından şu sorular soruluyor: "Yoksulluk önle- nebildi mi? Büyüme hızlandırı- labildi mi? Yardımlann o ülke- ye gerçekten yararı olabildi mi?" Bu sorulara verilen ce- vaplar yardım kuruluşlannı çeşitli önlemler almaya yönelt- ti. Bu yıl ilk defa iki büyük uluslararası yardım kuruluşu. amaç ve önceliklerine yeni bir bakjş açısıyla yaklaşmaya baş- ladı. The Economist dergisinin haberine göre bu yıl bütçesinde önemli bir kesintiye uğrayan Amerika'run Uluslararası Kal- kınma Örgütü (AID) Başkanı Brian Ahvood, yardım amaç- lannı 4 ana başlık altında top- ladı. Demokrasiyi inşa etmek, çevreyi korumak, istikrarü bir ekonomik kalkınmanın sağ- lanması. nüfus artışının kont- rolünü desteklemek. Washington'da AID'in bir- kaç blok ötesindeki Dünya Bankası da benzer bir çalışma yaptı. Verilen yardımın ne şe- kilde harcanacağının hesap- lanması gerektiğini savundu. Tekstilcilere yenidış ticaret şirketi Ekonomi Servisi-Tekstilrilerin. ; ürünlerini dış piyasalarda tek elden pazarlamak amacıyla kurduklan • dış ticaret şirketlerine bir yenisi daha eklendi. Manisa ve İzmir'de ; faaliyet gösteren 6 tekstil fırması dış ticaret şirketi kurdu. "Pulsa Tekstil Sanayi ve Dış Tic- aret AŞ"ye Manisa'dan Venüs Tekstil AŞ. Tekspo Tekstii AŞ ve Galateks Tekstil AŞ. İzmir'den Safır Tekstil ile bu şirketin pazarla- . ma şirketi ve Körfez Tekstil'in yanı sıra üç kişi daha ortak oldu. Beş milyar lira sermaye ile kuru- lan şirkete Safır Tekstil AŞ 2 milyar ' 670 milyon lirayla en çok payı edin- di. Bu arada. Egeli tekstilrilerin dış ticaret şirketi Ege Giyim Sanayi ve Dış Ticaret AŞ (EGS).sermayesini 23.7 milyar liradan 57.4 milyar lira artırarak 86.1 milyar liraya çıkan- yor. Üç aylık vergi geliri 83 trilyon ANKARA (ANKA) - Vergi gelirieri rahsilau yıhn ilk üç aymda 83 trilyona ulaştj. Üç aylık KDV tahsüatı 30 trü- yonu buldu.Öcak-man döoeminde 82 trilyon 774 milyar fira tutannda vergi tahsilau gercekleştİrildi. Bunun 35 tril- yon 38 milyar liralık bölümünü gelırden, 31 trilyon 103 milyannı tnal ve hizmetten, 15 trilyon 5 milyaruu dış tica- retten alınan vergileT, geri kalan bir trilyon 628 nülyannı da servetten alman vergifcr ile diğer vergiler oiuşturdu. Geçen yıfan ocak-marl döneminde ise 44 tnlyon 465 miiyar lira tutannda vergi tahsifatı yaptîmıştı. Bıma göre vergi tahsüaunda yüzde 85.4 oramnda bir arüş sağlandı. Geçen yılın aym dönemindeki vergi gelirinin 20.2 trifyonu gelirden, İ6.5 trilyomı mal ve hizmetten, 6.8 trilyonu djş ttcaretten, bir trilyonu da servetten ahnmıştı. Yıhn ilk ûç ayında tahsilaü yapüan 35 tnlyon 38 milyar lira tutarmdaki gelirden alman vergjnin 32 trilyon 757 milyan 'Gelir Verasi'nden. 2 trilyon 28 i milyan da 'Ku« rurnlar Vergisi'nden sağlandı. Geçen yıbn aynı döaemine göre 'Gelir Vergisi' tahsilaunda yüzde 73, "Kurumlar Ver- gjsi" tahsilatında da yüzde 92 oranında aruş oklu.Üç aylık dönemde Katma Değer Vergisi (KDV) tahsilatı 29 trilyon 721 müyar lira olarak gerçekleşti. Bunun 18 trilyoa 676 milyar lirahk bölümü dahitde alınan KDV'den. 11 trilyon 45 milyar liralık bölümü de ithalat sırasında alraan KDV'den oluştu. Geçen yılm iîk öç ayında 13 triiyon 780 sıilyar lira tuiannda KDV gdiri sağlanmışö. Maliyede tasarruftedbirleri G e l e c e k g e l m e d e n , siz Anadolu Hayat'a katılın! Uzman Yardımcıları Gençler, eğitiminizi tamamladınız ya da üniversite son sınıfta okuyorsunuz. Geleceğinizi belirleyeceğiniz önemli günler... Sigorta sektörünün dev kuruluşu Anadolu Hayat'ın şimdi size mükemmel bir teklifi var: "Uzman Yardımcısı" olarak, kadromuza katılın! Mesleki kariyerinize, sektörüne daima öncülük yapmış, çağdaş, ciddi ve güvenli bir kurumda başlayın. Anadolu Hayat, sektörüne olduğu gibi sizin de hayatınıza yeni bir yön verecektir. Adaylarda Aranan Koşullar • Üniversitelerin İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri, Mimarlık ve Mühendislik Fakültelerinin Endüstri Mühendisliği ve İşletme Fakültelerinin İşletme Mühendisliği Bölümü, Fen ve Edebiyat Fakültelerinin İstatistik Şölümü, İletişim Bilimleri Fakültelerinin Halkla ilişkiler Bölümü, İktisat, İşletme, Siyasal Bilgiler ve Eğitim Fakülteleri ile bunların yetkili makamlarca onaylı yabancı ülkelerdeki eşitlerinden birini bitirmiş ya da son sınıf öğrencisi olmak. • Herhangi bir daire ve kuruma karşı hizmet akdi veya yükümlülüğü altında bulunmamak. • Şınav tarihinde 30 yaşını doldurmamış olmak. • İyi derecede İngilizce bilmek. Sınavlar genel yetenek, İngilizce (baraj sınavıdır) ve kompozisyon konularını içermektedir. Başarılı olanlar daha sonra mülakata alınacaktır. Sınav 29 Mayıs 1994 tarihinde saat 9.30'da "İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Ön Lisans Binası-Vezneciler" adresinde yapılacaktır. Adayların 2 adet vesikalık fotoğrafları ve özgeçmişleriyle birlikte İstanbul'da şahsen, İstanbul dışından ise mektupla, 26 Mayıs 1994 tarihine kadar Ankara Cad. No: 221 Sirkeci/İstanbul adresindeki Genel Müdürlüğümüz'de Filiz Sefer'e başvurmaları gerekmektedir. ANADOLU HAYAT MAVAT B TÜfltKİTS İ* •HPMm«l ^ AMADOLU StOOfTTA » Ankara(AA)-Maliye Bakanı İsmet Attila, muhasebe ve mal müdürlüklerince gerçekleştiri- lebilecek saymanlık hizmetleri- nin, saymanlıklarca yapı- lmasının israfa yol açtığını be- lirterek "Bu nedenle, 33 adet saymanlık 30 Ha/iran 1994 tari- hinden itibaren kapatılacak" dedi. Genel bütçeli dairelerde mu- hasebe ya da mal müdürlükle- rince yürütülebilecek hizmetle- rin. askeri ve mülki kurum say- manlıklannca gerçekleştiril- diğini belirtti. Attila, bu saymanhklann iş yoğunluğu düşük, hizmetin çok az olmasının; buralara müdür. müdür yardımcısı. diğer perso- nelin atanmasının. döşeme de- mirbaş ve yer temininin israfa yol açtığını anlattı.Saymanlık sayısının fazlalığının. bilgisaya- ra geçişi de güçleştirdiğini bildi- ren Attila. şunlan söyledi: "Bu durumun ortadan kaldı- rılması için. 33 adet saymanlık 30 Haziran 1994 tarihinden iti- baren kapatılacak. Bu sayman- lıkların görevleri diğer sayman- lık veya mal müdürlüklerince vürütülecek. Gümrük sayman- lıklarınca yürütülen tahsilat iş- lemleri ile emanet niteliğindeki ödemelerle ilgili sayman mute- metüği bağlantıları Başbakanlık Maliye Bakanı İsmet Attila • Asmet Atilla muhasebe ve mali müşavirliklerce gerçekleştirilebilecek saymanlık hizmetlerinin saymanlıklarca yapılmasının israfa yol açtığını belirtti. Gümrük Müstaşarlığı'nın görü- şü alınarak tespit edilecek." Kapatılacak birimler Buna göre Adana. Bursa. Gaziantep, Hakkari. Kars. Kayseri. Kırklareli Dereköy. Malatya. Sinop, Tekirdağ. Van ve Zonguldak gümrük sayman- lıklan kapatılacak. Bunlar. ödeme yönünden a\nı illerin muhasebe müdürlüklerine bağ- lanacak.Aynca. Ağn I. Meka- nize Tugayı, Amasya 15. Piya- de Tugayı. Balıkesir Edremit 19. Piyade. Denizli 11. Tugay. Erzurum Aşkale 4. Zırhlı Tu- gayı. Hatay Akdeniz Bölge ve îskenderun Üs. İzmir Jandar- ma, Manisa 1. Piyade Er Eği- tim Tugayı. Niğde Bor Le- vazım Ana Depo ve Tamir Fabrikası, Tekirdağ Çerkezköy 3. Zırhlı Tugayı. Van Erciş 10. Piyade Tugayı. Ankara TCK Akköprü. Hatay TCK İkmal Bakım Merkezi. Ankara Tanm Reformu Ankara Bölge. Aksa- ra\. Iğdır ve Şanlıurfa Tanm Reformu Bölge, İçel ODTÜ Erdemli. Kırklareli Vize41. Pi- yade Tugayı, İzmir Bayındırlık Bakanlığı Teşkilat Sorumlulu- ğu ile Samsun Bayındırlık Say- manlığı kapatılacak. Sağa Bak, Hizaya GelHaftalık ekonomik yorumlar yapmayı amaçlayan bu köşede, ekonomıyi etkileyen toplumsal ve siyasal gelişmelere, zorunlu olarak yer verıliyor. Aslında siyasal ekonomi, bu birlikteliğin çocuğudur. Bu nedenle de siyasal oluşumlara yer verilmesi doğal karşılanmalıdır. Ülkemizde siyasal yapının nasıl çürümekte olduğu, her gün yeni bir örnekle kanıtlanıyor. Siyasal düzen bütünüyle işlemi- yor. Bunun da ötesinde bu bozulmayı tersine çevirecek süreç- ler ve açılımlar ortaya çıkamıyor. Siyasal tıkanmanın çok sayıda somut örneğı vardır. Son bir yıl içinde resmı elbıseli polisin, Sıvas'tan başlayarak Ankara da memurların dövülmesine, İstanbul ve Ankarada 1 Mayıs toplantılarında yaşananlara ve istanbul'da otomobilini yanlış yere park eden kışinın öldürülmesine uzanan uygulama- ları bilınıyor.Faıli meçhul cinayetleri ışleyenler ise bulunmuyor ya da bulunamıyor. Kuşkusuz bunlar ve benzerleri, toplum için de güvenlik güç- .leri için de çok olumsuz noktalardır. Bunların hiç olmaması ge- rekirdi. Bundan sonra olmamalan için gerekli önlemlerin alı- nması kesınlikle sağlanmalıdır, daha doğrusu sağlanmalıydı. Olmuyor, yapılmıyor. Asıl ürkütücü olan nedir biliyor musunuz? İktidar partisi dahil, sağcı partilerin, DYP, ANAP ve RP'nin kimi milietvekillerinin, polısı ya da güvenlik güçlerıni korumaya kalkmalarıdır. Bu konuda araştırma ve soruşturma yapılması- na karşı çıkmalarıdır. Sokak ortasında ınsanlar dovüluyor, oldurulüyor ve bu konu- da halkın temsilcılerı doğru dürüst bir soruşturma yapmadığı gibi, tam tersine "koruyucu"davranabıliyor. Dünyanın rıiçbir yerinde kendısine liberal ya da merkez sağ denilen siyasal partiler bu tutumu ızleyemez. Suç ışleyeni ko- ruyarak toplumsal düzen sağlanamaz. Bunun adı sağ ıdeolojı olamaz olsa olsa ılkellik olur. Ve bu ılkellık. akıl almaz kin yıllardır sürdürülüyor. Böyle olunca da demokratik bir açılım sağlanamıyor, hırsızlıklar önlenemiyor, sorunlara çözüm üretilemiyor. Bunun sorumlusu güvenlik güçleri değildir; gerçek sorumlular, özgür- lükçü görunüp 12 Eylül rejımınin yasalarına ve korumalarına tüm güçleriyle sarılarak demokratik olmayan bir ortamda, yıllardır devletin malvarlığını eşe-dosta yağmalatan sağcı ikti- darlardır. Bunların neden demokrasi ve açıklık istemedıklerı, her gün bir yenisi açıklanan hırsızlık dosyalarıyla kanıtlanmıyor mu? Bu durumda, bunlardan demokratıkleşme beklemek, "ökü- zün altında buzağı aramak" bile sayılamaz, kavak ağacından kuzu doğacağını beklemeye benzer. • Geçen haftaki yazım üzerıne THY ve KOİ (yeni adıyla özel- leştırme) Başkanı aradı; Dünya Bankası'nın IFCsine THY'nin yüzde 15'inın satış işlemınin gerçekleşmediğını, ancak "teklifin yapıldığını", bunun kendılerınce "memnunlukiakarşılandığını" açıkladı Genel müdür-başkanın anlattıkları, bilinen bir fıkrayı anı- msatıyor. Bin, eşinin kendısını aldattığından kuşku duyuyor- muş. Bir dedektıf tutmuş. Bir hafta sonra dedektif, "Eşiniz sev- gilisiyle bir odaya girdi, her ikisi de güle oynaya soyundular, öpüşürken perdeyi çektiler, bundan ötesini görmedim " dlye ra- por vermiş. Son yasal duzenlemeferle, "öpülme" sürecı hızlandırıla- caktır. Teletaş tan başlayan, Havaş'a, THY, Sümerbank, Petkim ve Karabük'e uzanan bir yerlı üretim gücünü yabancılara sata- rak yok etme dönemı yaşanıyor. Türkiye'nin üretim ve hizmet birimler parsellenıp satılırken mühendislerı ve işçileri en üret- ken çağlarında işsız bırakılıyor. gençlen iş bulamıyor. Geçenlerde Avrupa da devlet desteği alan havayollarının lis- tesı yayımlandı, Aır France, TAP (Portekiz), Olympic (Yunanis- tan), Iberıa (ispanya) ve Sabena (Belçıka) havayolları toplam 8.2 milyar dolar düzeyinde sübvansiyon alıyorlar. Avrupa Birliği üyelerınin, zarar etmekte olan ulusal havayol- larını büyük devlet desteğiyle yaşatmak ıstemelerinin nedeni nedır, biliyor musunuz? işsızlıği önlemenın yanında, yıne kendı açıklamalarıyla "bayrağa bağlılık". Yanlış okumadınız, geçen yüzyılda değıl, Avrupa Birliği gerçekleşirken. üye ülkeler gök- lerdekı bayraklarmasahipçıkıyor, ulusal havayolları zarar edı- yor diye satmıyor. Bir nokta daha var. Çocuklarımız yıllardır ulusal para birimı- mız TL yı tanımadan büyüyor. Sonra da ülke ekonomısıni kötü yönetimlerı ve devleti yağmalayarak bu duruma getirenler "Dö- vizideğıl TL'yiseçin, neolur "dıyebiliyorlar. özetle, faıli meçhul cinayetleri yapanları yakalatama- yacaksınız, suç ışleyen polislerı korumaya kalkacaksınız, ulu- sal ya da kendı deyişınızle mıllı ne varsa yabancılara peşkeş çekeceksiniz, en yakın çevrenızi en büyük hırsızlardolduracak ve siz milliyetçi sayılacaksınız. 12 Eylül'e yapışacak ve liberal olacaksınız.Öyle mı? • Cumhuriyet'in 70. yaşgünü kutlu olsun. Bu gazete, cumhuri- yet rejiminin, Osmanh'dan Osmanlı ya geçişin bir ara rejimı olamayacağının en büyük güvencelennden birıdir. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOGLU LONDRA Dolar uçurumun kenanndan döndüolar, 4 mayıs çarşamba M ~\ günü, bir uçurumun ke- m m narından döndü. ABD Fe- f y deral Reserve (FED) Baş- kanı Bernstein aşırı düşük bir dolar ıstemediğini, Bundesbank'ta markın daha fazla güçlenmesinden yana olmadığını açıkladı. 17 merkez bankası, tarıhte eşı gorulmemış bir kurtarma operasyonu ile 3 milyar dolar satın aldı. Dolar bir çöküşten kurtuldu. Perşembe ve cuma günlerınde de kısmen toparlandı. Dolara ne oluyor? Acaba Starlin krizine benzer bir durum mu söz konusu? Pıyasalar dolara karşı spekülasyona mı başladılar? Döviz piyasaları ve dolar Enflasyon son 30 yılın en düşük dü- zeyinde. ABD ve İngıiterede bir ekono- mik toparlanma yaşanıyor. Almanya- da durgunluk bitti ve Japonya'da da bu yıl bitmesi bekleniyor. Üstelık ekono- mik büyüme dünyanın belli başlı eko- nomilerinde enflasyonu arttıracak, ış- sizliği azaltacak kadar da güçlü değıl. Bir üretim açığı hala etkisini sürdürü- yor (Financial Times 5 Mayıs). ABD'de, faizler, temkinli bir şekilde artıyor. Al- manya'da ise düşüyor. Bu koşullarda, dünya döviz piyasalarında bir istikrar olmalı, hisse senedi ve tahvıl piyasa- ları da bu toparlanmayı olumlu bir şe- kilde yansıtmalıydı. Ancak gerçekte durum başka türlü. Döviz piyasaları istikrarsız. Yıl başı- ndan beri de tahvil ve hisse senedi pi- yasaları, damla damla ama sürekli kanıyor. Geçen pazartesı dolar hızla düşmeye başladı ve merkez bankaları operasyonundan önce de 1.635 marka ve 101 yene düştü, 100 yen sınırından, uçurumun kenarından döndü. "Sağdu- yu" ile gerçek durum arasındaki bu "uyuşmazhğın" uzun ve kısa dönemli bir seri nedeni var. Kısa dönemli spekülatif hareketler açısından durum, şimdilikşöyle: Clin- ton-Hosakawa görüşmesinden önce piyasalar (özellikle heç edilmiş fonlar -türev piyasaları-) ABD'nin Japonya- dan taviz koparacağına ınanıyorlardı. Bu yüzden de fonlar, yüksek öolar bek- lentisiyle heç edildi. ABD faizlerinın artma eğilimı de bu kanıyı güçlendiri- yordu. Ancak, Clinton-Hosakavva gö- rüşmesinden sonra havada koru- macılık rüzgârları esmeye başladı (ko- rumacılık beklentısının dolar üzerınde- kı etkılennı 25 nısandakı yazımda tartışmıştım). Sonra. Hosakavva istıfa etti ve yerine çok daha zayıf, dolayısıy- la dış ticaret fazlasını azaltma yolunda adım atma olasılığı olmayan. Tsutoma Hata Başbakan oldu. Fon yöneticılen, spekülasyonun yönünü hızla değıştır- meye. duşük dolar beklentisi ile dolar satmaya başladılar. FED ve Bundes- bank'ın açıklamaları. 17 bankanın kur- tarma operasyonu, hafta sonunda bu beklentileri yatıştırmış gözüküyordu. lar-yen pıyasalarındaki gelişmelere, 'yen'in güçlenme hızına bağlı. Bu nok- tada ise Japon ekonomisının yaşamak- ta olduğu krizin sermaye hareketleri üzerındekı etkılerı önem kazanıyor. Japonya, 1985-1989 arasında, yılda ortalama, 112 milyar dolar sermaye ıh- raçederken. burakam 1993te51.7mil- yara, bu yılın ilk ıkı ayında da toplam 3.2 milyara düşmüş. Japon yatırımcılar 1985ten beri yenin güçlenmesı sonu- cunda 320 milyar dolar zarar etmışler. 1991 den beri de ülkelerıne gerı dönü- yorlar. Bu sermaye hareketleri ise yen- dolar pıyasasında. yene talebı arttıra- rakdolar üzerinde basınç yaratıyor. Bu eğılimi tespit eden Richard Werner'e göre (*) FEDın yen alım satımı ve fa- ızlerı yükseltmesı bu eğilimı tersineçe- virmeye yetmez. Japon yatırımcıların Şimdi. gözler Almanya ve ABD faizleri üzerinde. Bunlar birbirlerine göre ters yönde ilerlemeye devam etmeli. Eğer Almanya'da ekonomik toparlanma hızlanır ve Bundesbank artık faizleri düşurmekten vazgeçerse, FED, doları güçlendirerek tahvıl piyasalarını des- teklemek hedefi ile doları zayıflatarak Japonya pazarlarına girmeyi kolay- laştırma hedefleri arasında bocalarsa ya da piyasalar bu yönde bir sınyal aldıklarını düşünürlerse, dolara karşı spekülasyon tekrar başlayabilır. Japon dış yatırımları artmalı... Uzun dönemde doların kaderi, gün- lük cirosu 150 milyar dolara ulaşan do- tekrardışaaçılmayabaşlamalarıgere- kiyor. ABD ve Avrupa'daki toparlanma da buna uygun. Ancak Japonya'da 1991 deki borsa krizinden beri, bir de gayrımenkul piyasaları krizi yaşanıyor. Gayrımenkul fiyatlan göçtükleri düzey- den hâlâ toparlanmış değıller. Bilindiği gibi hisse senetleri, ama özellikle gay- rımenkul. bankaların kredı verirken en ıtıbar ettiklerı karşılıklar. Bu gün Ja- ponya'da, karşılıkların değerı ve fiyat- larma ilişkın beklentiler bankaların kredı verme eğiliminı olumsuz etkili- yor. VVerner'e göre Japon gayrimenkul piyasasının içinde olduğu öurum Ja- pon yatırımcıların dıs piyasalara açı- Imasının onündekı en büyük engeli oluşturuyor. Bu koşulların ise kısa dö- nemde değişeceği yok. Doların zayıflaması ABD'nin ithalatını pahalılaştırıp, enflasyonu körüklediğı ve bu da bir fasit daıre yaratarak, doları tekrar düşmeye zorladığı ıçın berabe- rinde yüksek faiz gereksinimini getiri- yor. Bu ise hem tahvil ve hisse senedi piyasaları hem de ekonomik toparlan- ma ve işsızlik açısından ıstenen bir ge- lişme değil. Diğer taraftan, mark ve ye- nın güçlenmesı Alman ve Japon eko- nomılerinin uluslararası rekabet gücü- nü olumsuz etkileyerek ekonomik to- parlanmayı yavaşlatıyor. Almanya'nın rekabet gücü esas olarak Avrupa'da, Japonyanınki de Güney Asya ülkeleri- ne karşı gerilediği için ABD bundan ye- terince faydalanamıyor. Ama özellikle, Japon ekonomisınde toparlanma ge- cıktikçe bundan zarar görüyor. Bu yüz- den mark ve yenin güçlenmesi üç bü- yükler açısından da istenen bir geliş- me değil. Nihayet, doların hızlı gerile- mesınden gelişmekte olan ülkeler de zarar görüyor. Petrol, dolar olarak fi- yatlandırıldığı için, petrol ıhracatçısı ül- kelerin döviz gelirieri düşüyor ve mali durumları zayıflıyor. Ihracatlarının önemli bir kısmını ABD'ye yapan Latin Amerika ülkeleri ve İngiltere'de de dış ticaret açıkları artıyor.Bir dolar kirizi ile karşı karşıya mıyız? Kısa dönemde bu, yatırımcıların, özellikle de heç edilmiş fonların, gelecek hafta sonunda açıkla- nacak ABD ekonomik göstergelerini -faizlerle de ilintili olarak- nasıl okuya- caklarına bağlı. Orta ve uzun vadede ise Swiss Bank Corporation'un Araştı- rma Müdürü Jim O'Neil, ABD cari açığına dikkati çekerek "Bir ülke, pa- rası üzerinde olumsuz etkiler yaratma- dan uzun süre bu tür bir açıkla yaşaya- maz" diyor. İngıliz yatırım bankaları- ndan, Warburg Securities analizcileri ise "Doların uzun dönemde güçlene- ceğine ilişkin konsensüsün yıkılmak- ta" olduğuna inanıyorlar (FT: 7 Mayıs). (*) Richard VVerner (1994) Japanese Forcign Investment and Land Bubble. Haziran'da Rewiev of International Economic's yayımlanacak. Aktaran The Economist, 7 Mayıs 1994.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle