28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS1994 CUMARTESİ 10 DIZIYAZI 'Kansızihtilal'denaasona D,emokrat Parti'nin 1950 seçimlerini kazanarak iktidara gelmesi, 'kansız ihtilal' olarak değerlendirilmiş ve bütün yurtta bir bayram havası yaratmıştı. Ancakçok geçmeden DP iktidanndan hoşnutsuzluklar başladı. İktidann ilk günlerinden itibaren, Atatürk devrimlerine aykın icraatlara başlaması vedin simsarlanna gösterilen hoşgörü, tepkiyle karşılandı. •2- 14 Mayıs 1950 seçimlerini Demok- rat Parti'nin (DP) kazanması, bütün yurtta "kansız ihtilal" diye değerien- dirilmişti. Uzun yıllardan beri işba- şında bulunan Cumhuriyet Halk Par- tisi (CHP). ortahktaki söylentilerin aksine. iktidan kendi isteğiyle DP'ye devretti. Bu. bütün yurtta bir bayram havası yarattığı gibi, biz genç subay- lan da hoşnut eden bir gelişme oldu. Tek partiden ve onun değişmez genel başkanı İsmet İnönü'den halkın bıkıp usandığın) biliyor, çok partili demok- rasiye geçilmesini sevinçle karşılıyor- duk. Hatta seçimlerden sonra arka- daşımız Kurmay Albay Seyfı Kurt- bek, Yedek Subay Okulu'nda verdiği konferansta siyasal konulara da gire- rek iktidann değişmesinin yararlı ol- duğunu söylemiş ve gençler tarafı- ndan bol bol alkışlanmıştı. Ancak. çok geçmeden DP iktida- nndan hoşnutsuzluklar başladı. Da- ha iktidara geldiği günlerde ezatun Arapça okunması, okullara zorunlu din dersı konuiması gibi Atatürk dev- rimlerine aykı'n- "icraat^a girişen DP. çok geçmeden '*irtica"ya ve din sim- sarlanna hoşgörü göstermeye başla- dı. Nurculuk hızla yayıldı. DP'lileroy sağlamak için Nurcularla işbirliği yaptılar. Köyde kentte, Kuran öğreti- mini vesile sayıp Arapça öğretime ge- çenler. Atatürk'ün hedef seçüği Batı uygarhğına "'medeniyet-i rezile" di- yorlar vc iktidann hoşgörüsüyle daha da ileri gitme hazırlıklan yapıyorlar- dı. Demokrat Parti, iktidara geldiği günlerde çıkardığı Basın Kanunu'nu antidemokratik yönde değiştirmekle kalmadı: yeni yeni kanunlar çıkara- rak basını baski altına almaya yönel- di. Bu yüzden birçok gazeteci hapse mahkum edildi, tutuklandı. Bu. DP ileri gelenlerinin muhalefe- te tahammül edemediklerini ortaya koyuyordu. Nitekim, anamuhalefet partisinin görevini yapmasına da im- kan verilmiyordu. 1953'te çıkanlan bir kanunla CHP'nin mallanna el ko- nulmuştu. 6/7 Eylül 1955 olaylan, DP'nin dış politikada da iflasın eşiğinde olduğu- nu ortaya koydu. İktidar partisinin Kıbns sorununa destek sağlamak amacıyla düzenlettirdiği gösteri dene- timden çıktı: İstanbul ve İzmir'de azmlıktaki vatandaşlara ait dükkan- lar. kiliseler yakılıp yıkıldı. yağmalan- dı... Olaylar ordudan yardım alına- ra'" bastınlabildi. Türkiye'nin yurtdı- şındaki saygınlığını zedeleyen bu bar- barlık yıllar boyu unutulmadı. 1957 seçimlerinden sonra iktidarla muhalefet arasındaki ilişkiler alabil- diğine gerginleşti. Antidemokratik yöndeki gidişe karşı çıkan üniversite öğretim üyeleri, Miîli Eğitim Bakanlı- ğı emrine alınarak susturulmak isten- di. Bunun en dikkate değer örneği, 1958'de İstanbul Hukuk Fakültesi profesörü Hüseyin Nail Kubalı'nın başına gelenlerdi. DP'nin bu tutumu özelükle üniversite çevrelerinde ve gençler arasında geniş tepkilere yol açıyordu. Yine 1958'de, Demokrat Parti. Türkiye'nin dört bir yanında "Vatan Cephesi" örgütleri kurdu. Devlet rad- yosu her gün saatlerce Vatan Cep- hesi'ne girenlerin adlannı okuyordu. Gerçekte, okunanlann çoğu "hayali" isimlerdi. Bu da yurttaşlar arasında kamplaşma yaratarak politik havayı büsbütün gerginleştirmiş oldu. Bardağı taşıran damla: Tahkikat Komisyonu Bu tarihlerde Başbakan Adnan Menderes ile CHP Genel Başkanı İs- met İnönü. sık sık yurt gezilerine çık- maya başladılar. Birçok yerde İnö- nü'nün konuşmalan engellenıyor, kendiSini karşılamaya gelenler güven- lik güçlerince dağıtıhyordu. Uşak Ge- yikli ve İstanbul Topkapfda Inönü'- ye karşı suikast girişimlerine varan taşkınlıklarda bulunulması, DP'nin muhalefeti yıldırmak üzere akla gelen ve gelmeyen her yola başvurduğunu ortaya koyan ibret verici olaylardı. Sık sık basın yasaklan konuyor, bu ve benzeri olaylann duyulması engelle- niyordü. 1950 seçimlerinden sonra, söylentilerin aksine CHP iktidan DP'ye de\rerti. Ancak Menderes hükümeti, icraatlarıyla halkı hüsrana uğrartı. Y A Y I N A H A Z I R L A Y A N : A L P A Y K A B A C A L I 'asına yönelik baskılar, CHP'nin muhalefet yapmasının engellenmesi, 6-7 Eylül 1955 olaylan ve üniversitelerdeki antidemokratik uygulamalara bir de Vatan Cephesi eklenince bütün yurtta gerginlik tırmandı. Tahkikat Komisyonu bardağı taşıran son damla oldu. 6-7 Eylül 1955 tarihinde çıkan olaylar tarihe kara bir leke olarak geçti. DP'nin Kıbns sorununa destek sağlamak amacıyla düzenlettirdiği gösteri denetimden çıktı; İstanbul 1e İzmir'de azınlıktaki \ atandaşlara ait dükkanlar. kilise- ler yakılıp yıkıldı, } ağmalandı. Türkiye'nin \ urtdışmdaki say gınlığını zedeley en bu barbarlık > ıllar bo\ u unutulmadı. CHP'nin yılgınlığa düşmemesi. ik- tidann yeni yeni sert önlemler alması- na yo] açı> ordu. Nisan 1960'ta Meclis Tahkikat Encümeni kurulması hak- kında kanun çıktı. Kanuna göre, Meclis üyeleri arasından seçilecek on beş üyeli Tahkikat Komisyonu, ka- nunlarda hakimlere. savcilara ve as- keri amirlere tanmmış yetkilere sahip olacak, basınla ve siyasal faaliyetlerle ilgili yasaklama kararlan alabilecek, dilediği kişileri sorguya çekebilecekti. Çalışmalannı gizlilik içinde yapacak olan 'encümen'. hiç kimseye ve her- hangi bir makama hesap vermek zo- runda değildi. Hukukçular. Meclis İçtüzüğü'ne dayanılarak çıkanlan bu kanunun anayasaya aykın olduğunu. sözü geçen komisyona Meclis'in de üzerinde yetkıler verildiğıni belirti- yorlardı. DP'nin "Yaylacılar" grubu da kendi partilerini uyanyor ve olağa- nüstü yetkilerle donatılan komisyona karşı çıkıyordu. DP milletvekillerin- den Sıtkı Yırcah, "Teklif anayasaya ve hukuka aykırıdır" demişti. Bahadır Dülger başkanhğındaki (Dülger. eski bir gazeteriydi) Meclis Tahkikat Komisyonu. gazetecileri sorguya çekerek ve ülkede terörhava- sı estirerek hemen çalışmalara(!) baş- ladı. 28 Nisan 1960'ta İstanbui'da öğ- renci göstenleri düzenlendi. Polisin üniversiteye gırmesi üzerine olaylar çıktı: Turan Emeksiz polis kurşunuy- la öldü. rektörOrd. Prof. Sıddık Sami Onar yerlerde sürüklendi. O gün sıkı- yönetim ilan edildi ve olaylarla ilgili yayın yapılması yasaklandı. Üniversi- te kapatıldı. Gençlerin kimisi tutuk- landı, geri kalanlar memleketlerine gönderilmeye başlandı. 555 K olayı 29 nisanda Ankara'da öğrenci gös- terileri başladı. "555 K" parolasıyla 5 Mayıs 1960 günü Kıalayda düzenle- nen büyük gösteride Başbakan Men- deres ve yanındakiler yuhalandı. Ordunun 21 Mayıs 1960'ta yöneti- me el koymasına yol açan ve bugün- kü genç kuşaklarca bilinmeven başlı- ca olaylan > ukanda kısaca özetledim. Şimdı yeniden 1957 yılına dönüyor ve tanığı olduğum. içinde yer aldığım olaylardan söz etmeye başhyorum. 1957 seçimlerinden sonra orduda da huzursuzluk başlamıştı. Ordunun ve subaylann aşağılanıp küçümsen- mesı. devlet adamlannın komutanla- ra kötü davranması, ülkenm ekono- mik çöküntüye sürüklenişi. kimi yağ- macılann kısa sürede mihoner ol- malan ve iktidar tarafından korun- malan. oy ve seçim çıkarlan için Ata- türk'ün hedeflerinden tehlikeli ve yanlış yollara sapış... Olaylan izleven subay çev releri. birbiriyle görüştükçe, bütün bunlardan söz edhor ve "Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Bunları kim, nasıl önleyecek" sorulannı orta- ya atıyorlardı. Çok geçmeden Ankara, Erzurum ve özellikle İstanbui'da birtakım gruplar oluştu. İstanbul'da Üçüncü Kolordu, Zırhlı Tugay \e Harp Aka- demileri'nde subaylar arasında top- lantılar yapılmaya başlandı. Bu top- lantılarda hükümeti uyarma yollan aranıvor. bunlar gerçekleşmezse kimi eylemli önlemlere gidilmesı önerileri de ortaja atılıvordu. Sonradan Milli Birlik Komitesini oluşturan kişilenn büyük bölümünün ve Fanık Güven- türk. Orhan Erkanlı, Dündar Soyhan, İlhami Barut, Talat Ajdemir'ın başın- da bulunduklan bu grup. gün geçtik- çe genç subaylar arasında etkili olu- yordu. Ancak gizliliğe ve sır saklama ilkesine fazlaca bağb kalınmıyordu. Sonunda durum, o tümenin Topçu Kumandanı Kurmay Albay Necati Aşkun'a da açılmıştı. O da, gizliliğe ve sır saklamaya özen gösterilmesini söylemiş, hükümetten istekler hak- kında hazırlanacak bir programın önemli maddelerini vermişti. Ne var ki, gizliliğe özen gösterilme- mesi sonucu birtakım sorunlar çıktı. Bir gün, tümenin yıllık atışlı tatbika- tında, izlemeye gelen kimselerin önünde. Bandırma Jet Üssü'nden tat- bikata kaülan pilotlarla kara-hava telsiz bağlanüsı başladığında. şö>le konuşmalar işitildi: "Bombaları nere- ye atmamızı isri\orsunu/? Bunları Menderes'e atalun mı?" Bunun üzeri- ne yerdeki telsiz bozdurularak. gelen- lcrin işitmemesi için bağlantı kesildi. Bu örgüt içinde, hükümetın kimi üyelerinin Park Oteli'nde basılıp ele geçiriJdikten sonra taşlı çuvallar için- de Akıntıburnu'ndan denize atılma- lan bileönerilmişti. Faruk Güventürk, o sırada İstan- bui'da Temsil Bürosu Başkanı olan Saroet Kuşçu'yu da yoklamıştı. Kuş- çu ile bir kez de İlhami Barut'un ko- nuşmasının uygun olacağı düşünül- dü. Kimi konularda açılan \e uyuş- maya doğru giden Samet. sonradan korkarak İlhami Barut'un Milli Em- niyet Teşkilatı adına ağzından laf al- maya çalıştığını düşündü ve ihbar et- meye karar verdı. Once Adnan Men- deres'e yakın milletvekillerinden Mit- hat Perin'e açıldı. Ardından olaylar çorap söküğü gibi birbirini izledi. İhbar edilenler arasında Temsil Büro- su eski başkanlanndan Cemal Yüdı- rım da vardı. Sonradan ıstifa etmiş ve CHP'ye gırmişti. Bu ad da ortaya atı- bnca, hükümet olayda CHP'nin yön- lendırmesi ve parmağı bulunduğunu sandı; soruşturma o vönde gelişti. Bu gelişme arkadaşlar için yararlı olmuş- tu. Çünkü Cemal Yıldınm. çalışmala- nn bir kısmını bilmiyor ve kimi adlan haurlamıyordu. Bilse ve hatırlasa bi- le. hayatı pahasına da olsa söylemez- di. Gerçekten de öyle oldu. Tutuklular aklandı Cemal Y^ıldınm ile birlikte İlhami Barut, Ata Tan, Naci Aşkun, Fanık Gü\entürk \e Kazım Özfırat tutuk- landılar: öteki isimler ortaya çıkanla- madı. Tutuklular İstanbul Merkez Ku- mandanlığı'nca hücrelere tıkıldılar ve akla gelmeyecek işkencelerden geçi- rildiler. Bir kısmı üç ay, bir kısmı altı ay tutuklu kaldı. Daha uzun süre ha- piste kalanlar da oldu. CemalTural'ın başında bulunduğu mahkemede yar- gılandılar. Hiçbir kanıt ele geçirilme- diğinden, aklama karan verildi. Geli- şıgüzel bazı adlar verdığı ıçın. bu kez de Samet Kuşçu tutuklandı. Cemal Tural, o sırada Maltepe'deki 66. Tü- men'in komutanıydı. Arkadaşlar, ona el altından haberler gönderiyor- lardı. Kendisini ziyaret eden Kurmay Albay Faruk Ateşdağh'ya merak edil- memesini söylemiş veeklemişti: "Bel- ki bir şeyler \apmak gerek, fakat Fa- ruk kardeşim. orduda bu işi kestir- meden halledecek subay yok." O sırada Afganistan'daki ataşe- miiiterlik görevimden dönmüş. Erzu- rum'un Dumlu nahıvesi doğusunda, adı haritalarda bulunmayan Kızıl- vank (eski bir Ermeni kilisesi) dola- yında 256. Piyade Alayı Komutanı olarak göreve başlamıştım. Bir hafta sonra, bu olayla ilgili olarak İstanbul 1. Sıkıyönetim Mahkemesi'ne çağnl- dım. Çankava'dan gelen buyruk üze- rine. "Dokuz Subay Olayı" ile ilişkim araştınlıyordu. Bu soruşturma so- nuçsuz kaldı. Bu arada ben İstanbul ve Ankara'da arkadaşlarla buluşup görüşme imkanı elde etmiş oldum. 30 Ağustos 1959'da terfi ederek Genelkurmay Eğitim Daıresi Baş- kanhğı'nda göreve başladım. Aynı yıl. *Tsmet İnönü'yü seviyor ve teması vardır" diye göre\ inden ahnan değerli arkadaşımız General kemal Tanca'- nın yerine Harp Okulu Komutanbğı- naatandım. YARIN: Hükümete uyarılar POLÎTÎKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Karneli Ekmekten Beri... Ekmek kuyrukları gene görülmeye başladı. Ne yana baksanız, belediye büfelerinin önünde bir ekmek kuyru- ğu var. Marketlerde dilediğiniz ithal malı her şey var, ama kuyruk da var, ekmek kuyruğu... Bunların gösteril- mesine içerliyorlar. Belediye ekmeği ile çarşı ekmeği arasında 3 bin lira fark var, bu kuyruk ondan doğuyor. Yaşam düzeyi çok yükseklerde olan bir hatun kişinin bundan haberi var mı? Kurban bayramıyla şeker bayramını ayıramıyor; fit- reylezekâtı nasıl ayırsın? Bizim Başbakan bir "mürüvvet kafilesi"y\e Amerika yolculuğuna çıktı. Oğlunun mürüvvetini görecek, zen- gindir; sayılamayacak kadar tapulu arsaları var. Ame- rika'nın en lüks otellerinde odalar ayrılmış. Ama bu oda- lara verilen paralarla bir köyün bir haftalık ekmeği alınır, o da başka... Bir yandan ülkesinde ekmek kuyrukları var, öte yandan Amerikan bankalarından para istiyor. "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu." Böyle yaparken kimileri: "Yoksulluk edebiyatı yapma!" diye çıkışabilir Ben yoksulluk edebiyatı yapmıyorum. Bayan Başbakan yok- sulluk edebiyatı yapıyor, "Memleket batıyor, yurtdışın- daki işçilerimiz biner mark versin" diye çağrıda bulunu- yor. Hem Amerika'mn en lüks otellerinde özlem dindir, hem de işçilerden bin mark iste... Böylelerine, "Ayranı yok içmeye/ Altın arabayla gider memişaneye" demez- ler mi? "Yoksulluk edebiyatı yapıyorsun" diyenlere de sözü- müz var. Yoksulluğun türü de, gösterisi de çok değişti. Eskiden dilenciler, "Allah rızası için bir dilim ekmek!.." diye avuç açarlardı. Şimdi yere serdikleri mendillerin üstüne yeşil 10 binlikler, kahverengi 20 binlikler koyu- yorlar Dilenciliğin de enflasyona göre yeni ölçütleri var, öyle her uzatılan parayı almıyorlar; ellerinin tersiyle iti- yorlar. Yıllar sonrası gene geldik gittik, yoksuliuk edebiyatına dayandık durduk. Benim çocukluğum Ankara'da geçti. 3CM0 binlik bir kasaba olan Ankara'yla birlikte büyü- düm. Ankara, bir kent olarak büyüdü, yayıldı, genişledi; ben de yaşlandım. Kent uzmanları ancak 300 binlik bir kent olacağinı söylerlerdi. Şimdi 3 milyonu aşkın. Çubuk Barajı'nın yapıldığını bilirim. Bir barajın kente yeteceği- ni ummuşlardı, artık beş on baraj su derdini yenmeye yetmiyor. Çubuk Barajı'nın ustünde Atatürk, İnönü, Ba- yındırlık Bakanı, devrin Ankara Valisi ve Belediye Baş- kanı Nevzat Tandoğan ın adları yazılıdır. Günümüzde böyle barajları değil devlet başkanları, o ilin bayındırlık müdürleri yapıyorlar. Ekmeğin arasında ayrım olmamalıdır. Oktay Akbal ın ilk keşfettiği gibi. bir ülkede önce ekmekler bozulur' sonra sıra ötekilere gelir. Ekmeği karneyle yiyen kuşak- tanım. Karne de tek değildi, ekmek karneleri arasında bir de "ağır" olanı vardı. Ağırı ele geçti mi birkaç kişi doyardı. Öteki karneler parça parça koparılarak kullanı- lırdı. Mahalle muhtarı yakınımız sayılırdı, bizi kollardı. Nüfus kâğıtları değişti. Bizim basın kartımız var. Nüfus kâğıdı da nerelerde pek bilmiyorum. Eskisinde aldığımız karneler yazılıydı: Basma karnesi, pamuklu karnesi, kö- mür karnesi... Birçok madde karneyle dağıtıhrdı. Başbakan Şükrü Saracoğlu döneminde yapıldığı için satılacak evlere "Saracoğlu Mahallesi" derlerdi. Bir devlet, malını haraç-mezat satılığa çıkardı mı, çekiver kuyruğunu . Ardında ne dubaralar vardır! Devlet yapıları satılığa çıkarılmadan Cumhurbaşkanı ile hükümetin arası açıldı. Ne devletin malı deniz, ne de bu malı yemeyecek olan domuz... BULMACA 1 2 3 4 5 6SOLDAN S A C A : 1/Yürek kası. 2/İrıyan. güçlü kuvvetli. erkeksı kadın... "Yazbaharayın- da bir — verdıler Yan- dım gıttim ala karh dağ iken"' (Karacaoğlan). 3/ Akaryakıt taşımakta kul- lanılan, silindir bıçımınde metal kap... Kalın bükül- müş sıcim. 4/ Utanç duy- ma... Günün sabahla öğle arasındaki bölümü. 8 5/ İşitme, duyma... Eski g Mısır'da güneş tannsı. 6/ Bir konu üzenne olan... Kuzu sesi. 7/ Akışkanlan. tozlan, çok küçük parçacıklan emmeye yarayan ay- gıt. 8/ Bir kabın oylumunu ya da alabileceği miktan hesaplama. 9/ Dört Halife'nin sonuncusu... Sepi- cilikte ve hekimlikte kullanılan, tadı buruk bitkisel madde. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ "Görgüsüz. kaba saba, yontul- mamış kimse" anlamında argo sözcük. 2/ Bayındırlık... Soylu. 3/ Köpek yiyeceği... Zurnamn dudaklara gelen kamış bölümü. 4/ Petrol ve terebentin içinde eriyen. doğal hidrokarbonlardan oluşan bir tür mum. 5/ Pozısyon... Dinsel tören ve kurallan. 6/ Tarla sının... Güzel kokulu bir tür kavun. 7/ Vilayet... Doğalga- zın önemli bir bileşeni olan gaz. 8/ Kestanenin dikenli olan dış kabuğu... Danımarka. Norveç ve İsveç'in ufak para birimi. 9/ Muzaffer Buynıkçu'nun bir öykü kitabı. Evren Yalta Gökhan Yalta ...ıçımız yanıyor... ...hâlâ... DONKİŞOT • UTOPIA Uurat Er. Seval Er, Ooğan Er, Seynun Çelık. Derya Incesağır, Ragıp Incesajjır, NurAyman Songûl Yücel Cüneyt Çevıkoğlu Fethı Izan. Yıldınm Arıcı Alı Özatalay. Utku Tonguç Topal Recep Şemurk Cumhgr Ersoz llhan Oktay Suha Gûrbuz Sercıhan Ahoğiu Berkay Noyan Hatay Dumlupınar Şenız Dumlupınar Mehmet Tûrkmen, Gulhan 'yrkmen Mahmut Gûneş o© Şatıhk (O«vk yafta tadavi »dilir. İhmal *tm«yin. QAZ NURUNU KOftUfMA VAKPI 2l .11 OS 1« H « ı » ı » .0212J 612 'V 20 3tol$i(lı f « M W m | ı r02121 233 ".' : 231 '5 5« Kodıkör rolıklinıfi rC21!| 33) 13 H
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle