04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23MART1994ÇARŞAMBA CUMHURİYET 2 SAYFA KULTUR 1 .Anadolu Festivali'nin açılış konserini Gürer Aykal yönetti, İdiJ Biret solist olarak katıldı Bilkent'leyenibirmüzik dünyası EVİ N İLYASOĞLU • GeçenhaftaTürkiye'ninenönemli müzik olayı Bilkent Universitesi çerçevesin'de gerçekleşen 1 .Anadolu Festivali idi. Festivalin açılış konserinde Gürer Aykal'ın yüzünde baştan sonaayn bir gülümseme seziliyordu. İdil Biret de kristal gibi bir konçerto çaldı. Kuşkusu2 geçen hafta Türkiye'nin en önemli müzik olayı Bilkent Universitesi çerçevesinde gerçekleşen 1. Anadolu Festivali idi. Her yıl 15-31 mart tarihleri arasında Ankara'da baş- layıp festival kimliği ile Anadolu turnelerine çı- kacak olan bir organizasyon. Böylece. her yıl 4 nisanda başlayan Uluslararası Ankara Festiva- li'nden üç hafta: her yıl 15 haziranda başlayan Istanbul Festivali'nden ve onu izleyen Izmir Festivali"nden 3 ay önce gündeme gelmiş ola- cak. Anadolu Festivali'nin açılış konserini şef Gûrer Aykal yönetti. Piyanist İdil Biret de Beet- hoven'in 4. piyano konçertosu ile solist olarak katıldı. Gürer Aykal'ın yüzünde baştan sona ayn bir gülümseme seziliyordu. Çünkü elinin aîtında biraz sonra ne yapacağı belli olmayan bir orkestra değil de tüm aynntılara kadar çalıştınlmış, yetenekli üyelerden oluşan bir or- kestra vardı. Artık onun getireceği yorumu kav- ramaya, dilediği gibi eserleri şekillendirebilmeye hazır bir topluluktu. Bir de yıllann deneyimi ile Beethoven seslendiren güvenli bir solist! Meğer nicedir Beethoven dinlememişiz. Net, kıvrak yo- rumuyla kristal gibi bir konçerto çaldı İdil Biret. Orkestraya gelince. Bilkent Akademik Sinfoni- etta Orkestrası adı altındaki topluluk. önce uzun uzun çalgılannı akort ederek başladılar işe. Akademik Sinfonietta Orkestrası Ne çıkar akort etmeseler de diyeceksiniz! Topluluğun ses dengesindeki titızliğinin göster- gesi. Sonra tüm yapıtlarda; Sibelius'un Finlan- diyası'nda. Beethoven konçertonun eşliğinde ve Mendeisshon'un Bir Yaz Gecesi Rüyası başlıklı eserinde her sanatçmın nasıl canla başla ve bir- birini dinleyerek çaldığına tanık olduk. Bakı- rlardan pınl pınl sesler; keman grubundan tek keman varmışçasına doğru bir tonlama. çello ve kontrbaslardan duyarlı ezgjler yükseliyordu. Spor salonunun kötü akustik koşullanna rağ- Açüış konserini Gürer Aykal yönetti. men tümüyle dolgun bir sonorite belirgindi. Gürer Aykal'ın coşku- lu yorumundan dinle- diğimiz Bir Yaz Gecesi Rüyası'ndakı görkemli düğünde en zarif gelinle en cesur damat > ürüdü- ler! Sovyetler Birliği'nin büyük özenle yetiştiril- miş müzikçileri dünya yüzüne dağılırken A\rupa ve Amerika'da pek çok ülke bu sa- natçılan kapıp stillerin- den. disiplinlerinden ve deneyimli eğitmenlikle- rinden yararlanmaya çalıştı. İspanya'da kralın çağnlısı olarak bir kasabaya yerleştiri- len Spivakov ve Mosko- va Solistleri. iki yıldır aileleri ile bu üİkede yaşıyorlar. Hem düzen- li konserler veriyorlar hem de ülkenin müzik eğitimi üstüne Spi\ akov- un yaptığı araştırma sonucu eğıtmenlıklerini Biret, Beetho>en'ın koncertostınu seslendirdi. kullanıyorlar. İsrail. İtalya. Ameri- ka Birleşik Devletleri ve Kanada'ya yerleşip verimlerini yeni yaşam biçımleriyle sürdüren pek çok Rus sanatçı bi- liyoruz. Bilkent Müzik vc Sahne Sanatlan Fa- kültesi Dekanı Prof. Ersin Onay'ın atılımı ile bız de ülkemize bu sanatçılann >er aldığı değerli bir orkestra ka- zanmış olduk. Geçen yıl eylül ayından beri etkinliğini sürduren bu büyük orkestranın yanı sıra bir Yaylı Çalgılar Topluluğu ve bir de Akademik Oda Orkestrası ycr alıyor. Aynca altı yıldır her yaz uluslararası genç- lerden oluşan Gençlik Orkestrası da bu yaz etkinliğini sürdürecek. 1 .Anadolu Festivali'nin > aratıcısı Ersin Onay. Ersın Onay. her çekırdeğın bir başka açılıma gideceğine. bütün bu topluluklann birbirine destek olacağına inanıyor. Geçen yıl Özbekistan ve Azerbaycan'da yaptığı incelemelerle orkest- ralann tüm sanatçılannı bir araya getinp Bil- kent'in kampusuna yerleştirmiş. Aileleri ile bir- likte bir gökdelende yaşıyorlar. Herbiri önemli konservatuvarlardan mezun, disiplinli. dene- yimli sanatçılar. Karşısına çıkan adaylar arası- nda yorumculuktan öte hünerleri olanlan tercih etmiş. Örneğin çoğu. aynı zamanda deneyimli birer öğretim üyesi. Kımi akortçu, kimi radyo. televizyon programcısı. kimi müzik tarihçisi. metin yazan... Bu üyelerin öğretim elemanı ola- rak getireceği zenginlik dc ayn bir konu. Başke- mancı ve zaman zaman yönetimi üstlenen Ser- ver Ganiyev. çok değerli bir eğitmen. İç disiplin ve özendirme için festival Orkestra üyeleri arasında A?erbaycan. Özbe- kisıan, Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya ve Türkiye'den kişiler var. Bunların aynı doğrultu- da tınlamalan daha doğrusu ekol. stil birliği ko- nusunda Ersin Onay'ın hiç kaygısı yok: "Herbi- rinin bantları, video kasetleri dinlendi secilirken. Temel olarak Rusekolünü tutuyoruz. Bakırlarda Batı Avnıpa ekolü gözetildi. Halen daha fazla bakır üflemeci alabilmek için Londra gazetelerin- deki ilanlarunız süriivor." Bilkent Akademik Sinfonietta Orkestrası'nın haftalık düzenli kon- serlerinin yanı sıra neden festival adı altında bir organizasyon yapıldı sorumuzu da şöyle yanıtlı- yor Ersin Onay: "Festival deyince daha ciddi bir hava esiyor. İç disiplin \e özendirme açısından böyle bir düzenleme getirdik." Anadolu turnesi ve yaz okulu Şimdi Anadolu turnelenne başlayacak bu fes- tival programı. Marmaris ve Ayvalık ilk durak- lar. Pek çok il başkanlığına duyuruda bulunul- muş. çağn bekliyorlar. Sonra da yaz okulu dev- reyegirecek. Yazsonunda 800 kişiJîk konser sa- lonu açılacak. Aynca kompozisyon öğretmeni olarak Bilkent kadrosuna alınan ünlü bestcci Melikov da şu sıralarda salonun açılış töreni için kendisine ısmarlanan bir senfoniyi tamamlama uğraşısı içinde. Aynı tarihte Bilkent'te bir de Ad- nan Saygun Müzesi açılıyor. Orkestrası. da- ğarcığı. solistleri, bestecıleri ile her şey hazır yeni bir konser salonu için. Sonuçta Bilkent kampu- su kıpır kıpır bir müzik yaşantısı içinde. Diieği- miz Bilkent'in sunduğu bu yeni müzik dün- jasının diğer kurumlanmıza da örnek olması; daha disiplinli. daha düzeyli kuruluşlarla müzik sanatında nitelığin artması. Uzun bir aradan sonra yeni albümü' RedShoes'uçıkaran Kate Bush, herşeyi tek başına üstleniyor 'Kendikararlanmıkendimveriyorum'Kültür Servisi - 1974 yılında. henüz 16 yaşındayken müzik endüstrisinin en bü- yük şirketlerinden "EMI Reeords"la kontrat imzaladı. 1978'de ilk albümü ile dünya müzik listelerinın birinci sırasma yükseliverdi. Tüm meslek yaşamı bo- yunca sadece bir kez. 1979 yılında. tur- neye çıktı. Her yeni albümünden önce dört-beş yıllık sesiz sedasız boşluklar bıraktı. Hiçbir zaman menajeri olmadı, hiçbir karan EMI'nin vermesine olanak tanı- madı. Parçalannı kendi yazdı. albümle- rinin yapımcılığmı, aranjmandan mon- taja kadar kendi üstlendi. Medyayla yıldızı hiç banşmadı. Kısacası müzik pi- yasasında "olmazsa olmaz' denilen hiç- bir şeyi yapmadı, "olursa olmaz' denilen her şeyi yaptı ve yinededünyanın en çok tanınan şarkıcılanndan biri olmayı ba- şardı Kate Bush Tanınmış isimler de yer alıyor Kate Bush'un yeni albümü "Red Sho- es" (Kırmızı Pabuçlar), 1989 yılından beri piyasaya çıkan ilk albüm. Bu uzun süreli sessizliğe karşın vefalı Bush hay- ranlan, albümün hemen liste başına oturmasını sağladılar. Şimdi de Bush, albümüne eşlik edecek 50 dakikalık bir film çeviriyor. Başrolünü üstlendiğı "The Une, The Cross, The Curve" (Çiz- gi. Çarpı. Eğri) isimli filmde. eski dans hocası Lindsay Kempt vc ünlü oyuncu Miranda Rkrtiardson da rol alıyorlar. "The Line, The Cross, The Curve", 1948 yapımı"Red Shoes" isimli fılmin olduk- ça özgün bir uyarlaması. Büyülü bir çıft ayakkabı giyen ve o andan sonra sürekli dans etmeye başla- yan bir kızın öyküsü olan fılmin adını şöyle açıklıyor Bush: "Çizgi, gidilecek yoİu. çarpı kalbi. eğri ise gülümsemeyi smgeliyor.'1 Albümlerinde olduğu gibi. bu filmde de her şeyi kendi kontrolü altı- nda tutuyor. Uzmanlaşma kavramını • Hiçbir zaman menajeri olmadı, hiçbir karan EMTnin vermesine olanak tanımadı. Parçalannı kendi yazdı, albümlerinin yapımcılığını, aranjmandan montaja dek kendi üstlendi.. Her yeni albümden önce dört-beş yıllık sessiz sedasız boşluklar bıraktı. Şimdi yeni albümüne eşlik edecek 50 dakikalık bir film çeviriyor ve albümlerinde olduğu gibi bufilmdede her şeyi kontrol altında tutuyor. reddedercesine tüm işleri kendi omuzla- ması yüzünden. Bush, hayranlannın on- dan haber alamadığı uzun yıllar boyun- ca da son sürat çalışmavı sürdürmek zo- runda kalıyor. "Herşe>i kendim \apmak gibi bir inadun yok aslında. Başkalanyla birlikte çalışmavı seviyorum. Ama o ka- dar uzun zamaıîdır kendi başımın çaresi- ne bakıyonım ki artık bir menajere işi devretmenin anlamı kalmadı. Sanınm bu- nun asıl nedeni kendi kararlanmı kendim \erebilmek. Bö>lece birçok meslektaşım gibi hiç istemediğim dunımların içinde bulrauyorum kendimi" diyor Bush. Gerçekten de "Red Shoes" albümüne birçok kışınin katkısı var. Bunlann başı- nda daha ilk çıkışını yaptığı günlerden ben hem sevgılisi hem basçısı ve stüdyo mühendisi olan Del Palmer geliyor. Ama katkılan albümün başansında önemli rol oynayan daha tanınmış ısım- lerde var listede. "And So Is Love" fwr- çasında Eric Clapton. "You Are The One" isimli baladda Jeff Beck ve "Why Should I Love ^•ou" isimli parçada Prin- ce konuk sanatçı olarak albümde yerle- rini alıyorlar. "Bu aslında bir şaka olarak ortaya çıktı ve sonunda gerçeğe dönüşrü. Nasıl olduysa bu kişileri aravıp, albü- mümde >er almak ister misiniz diyecek cesareti buldum" dıyor Bush. Gerçekten de Bush'un pek fazla müzik çev relerinde görülmediği düşünüldüğünde. tüm tek- liflerine olumlu yanıt alması şaşırtıcı. Hayranları destekliyor Üstelik kendisi sadece vıllar önce. yakın dostu olduğu için Peter Gabriei'in "Games Without Frontiers" albümüne yardımetmeyi kabuletmıştı. Kate Bush. daha da ileri giderek sık sık hiç albüm satın almadığını. radyo dinlemediğini ve kendininki dışında müzikle ılgılenmedı- ğini de söyleyerek şimşekleri üzerineçe- kiyor. Örneğin hala kendisine benzerliği ile ün kazanan Tori Amos'un bir tek şarkısını bile duymadığını söylüyor. Oysa kendisine küçük yaşta ün getı- ren de yine sevmedıği bu müzik piya- sasının bir ünlüsüydü. Pink Floyd top- luluğundan Da\id Gilmour .onu keşfe- dip EMI ile konlrat imzakımasına ön ayakolmuştu. Meslektaşlannın tüm bu iyi niyetli yardımlanna karşın o. her >cvini sabırla yeni albümünü bekleyen hayranlanna borçlu olduğunu düşünüyor: "Konser \ermi\onnn. tumeye çıkmıyonım. her yıl yeni bir albüm çıkarmıyorum. Kısacası bana böylesine bağlı oİan hayranlarım için fazla bir şey yapmıyorum. ama onlar beni unutmak yerinedesteklemeyede\am edivorlar." DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Belediye Kitaplıklan Bir yandan kitap fiyatlarının yükselmesi, bir yandan evlerin küçülmesi, bir yandan da iş yaşamının, toplum- sal dengedeki sarsıntıların, ev sahibi-kiracı ilişkilerinin zorlamaları derken, insanların kendi kitaplıklarını oluş- turabilmelerinin ne kadar güçleştiğini herkes biliyor. Bu konu ne zaman açılsa, riep aklıma Rıfat llgaz'ın di- zeleri gelir: Üç odalı bir ev kiraladığım gün, kurtulacak kitaplarım merdiven altındaki şeker sandığından. O yıllarda yayımcılığı devlet destekliyordu... Kağıt ucuz, kitaplar beş bin basılıyor... Bin de bassan, beş bin de bassan dizgisiyle baskısına aynı parayı ödüyorsun; demek ki bin yerine beş bin bastırdın mı, dört bin kitabı kağıt parasına bastırmış oluyorsun.. Bu da başlı başına bir ucuzluk nedeni... Remzi'nin kitapları elli kuruştu, arkasından bir (iralık Varlık'lar geldi... Öğretmen maaşıyla üç odalı bir ev tutmakta zorlana- bilirdiniz, ama merdiven altındaki şeker sandığını kitap- larla doldurmak bugünkü kadar güç değildi. önümüzdeki yıllarda okuma özleminin gittikçe azala- cağını, görsel bilgilenmenin, görsel sanatların okuma gereksinimini en aza indireceğini söyleyenler var. Ben buna inanmıyorum. Görsel, işitsel bilgilenme, görsel, işitsel sanatlar el- bette çok önemli... Bu önem daha da artabilir... Artacak- tır... Gene de yaşamımızda okumanın, kitabın bambaş- ka bir yeri var. Onun için de değişen toplumsal düzen, değişen insan ilişkileri içinde, kitaplann nerede korunacağı, insanlara nasıl ulaştırılacağı, geleceğe nasıl taşınacağı her za- man olduğu gibi, bugün de üstünde kafa yorduğum bir konu olmayı sürdürüyor. Bir çözüm ararken hep şu anlayışın çevresinde dön- düğümü görüyorum: Artık tek tek değil, birleşerek kitap- lıklar kurmalıyız. Her işyerinde, her dernekte, her okul- da. insanların bir araya geldikleri her yerde... Dahası salt kitaplık kurmak için bir araya gelinmeli... Genel kitaplık olabilir, özel konular seçilebilir.. Ör- nekse, "Biz şu konuda yayımlanmış bütün kitapları top- lamak amacındayız" d\yeyo\açıkı\\r, okonununkitaplığı kurulur. Aklıma geliveren yakıştırmalar: Fenerbahçe Spor Ki- taplığı, Kızkulesi Şiir Kitaplığı, Altınyurt Kısa Oyunlar Ki- taplığı, Kuzguncuk Hoşgörü Kitaplığı, Süleymaniye Si- nan Kitaplığı, BeyazıtÖzgürlük Kitaplığı, Eyüpsultan Din Kitaplığı, Haydarpaşa Tıp Kitaplığı, vb . Her mahallede neden bir kitaplık olmasın!.. Uzun yıllar halkevleri, halkodaları devlet desteğiyle kitaplıklar kurdular, gençleri kitaplıkta çalışmaya, kitap- lıktan yararlanmaya alıştırmak için çaba gösterdiler. Özel girişimciler ise bu işi ya hiç önemsemiyor, ya da iyı kötü bir şeyler yapmaya kalkarlarsa yayınevlerinden yardım isteme yoluna sapıyorlar. Oysa onlardan bu işi de bir yatırım olarak düşünmelerı, gerçekçi bir gelir- giderçözümüne oturtmaları beklenir. En umut veren çalışmalar ise. yetersiz de görünse. yerel belediyelerce yapılıyor. Kitaplık olabilecek büyük- lükte bir yer kiralayıp raflar yaptırmak, içini koltuklar, masalarla donatmak, en çok ilgi çekeceği umulan kitap- larla işe başlamak, bir belediye için altından ka1kılrrfâz; bir yük olmasa gerek. Belki yan hizmetlerle bir gelir- gider dengesi bile sağlanabilir. Geçenlerde bu konu açılınca, Uğur Kökden'den aldı- ğım bilgiler beni bayağı heyecanlandırdı: Şişli Belediye- sı yer kiralayarak filan değil, arsalar saptayıp üstlerine doğrudan kitaplık binaları yaptırarak işe çok daha sağ- lam bir anlayışla girişmiş. Yakından ızlenmesi gereken bir durum... Bu kitaplıklardan halkın yararlanıp yararlanamayaca- ğı bir yana. değişen yönetimlerle işin nereye varacağı da onceden kestirilemez. Yıllar önce bir belediye başkanının semt gençleri için yaptırdığı kapalı spor salonlarını, sonraki başkanlar de- po olarak kullanmışlardı. İTÜVakfi'nda'Üçüncü GelenekselElSancıtlcın Sergisi' Kültür Servisi - İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi daha önceki y ıllarda olduğu gibi geçen gün Taşkışla I02no"lusalonda4nısan tarihine kadarsürecek bir sergi açtı. Sergidc Halil Börckçi'nin yeni. cski. antika halı ve kilimleri: Iclal Özbay "ın deri tablo vederi üzerine çeşiılemeleri: Sabahaı Tütüncü'nün ebrulan yer alıyor. Screı 4 nisana kadar. pazardışında her gün saat 10.00-19.00 arası gezilebilir. Antolya'nın beldeleri kütüphaneye kavuşuyor ANTALYA (AA)-Antalva-'nın dört beldcsı, önümüzdeki günlerde kütüphaneye kavuşacak. Merkcz Yeniköy. Dağbeli ve Bademağacı ile Kalkan beldelerinde açılacak kütüphaneleriçin'kitapbağışkampanyasf başlatıldı. Bu külüphanclcre kitap bağışlamak işteyenler. Antalya Kültür Müdürlüğü veTekelioğlu İl Halk Kütüphanesi'ne başvurabilirler. Kütüphanelerin kurulmasında vatandaşlann büy ük katkısı olduğunu söyleyen yetkililer. Yeniköy "deki kütüphane binasının kullanım hakkının. bir vatandaş tarafından 25 yıllığına Kültür BakanhğVr.a verildiğini. düzenlemesınin de yıne vatandaşlar tarafından yapıldığını belirtti. Klasik müzik eserlerini dinlemenin yorucu bir eylem olduğunu belirten Betin Gunes: İyi müzik yanmkulakladinlenmez' AHMETKADIOĞLL KÖLN - Pek çok bestecinin ömrü. eserlerinin seslendirildiğini görmeye yetmez. Çoğu kez sanatçmın kıymeti de öldükten sonra anlaşılır. Bu durum sanatçılann değiştiremediği acı kader- leridir. Bunun en somut ve en taze ör- neği Bela Bartok" tur. Bugün eserleri en çok seslendinlen bestecilerden biri olan Macar asılh Bartok (1881-1945) Amerika'da yoksulluk içinde yaşama gözlerini kapamıştır. Öte yandan âmâ yaşadığı dönemde bilinen, eserleri dinlenen besteciler de vardır. Bu bestecılenn, eserlennı ses- lendirtmek için müzisyen ya da or- kestra aramalanna gerek yoktur. On- ların eserlerini seslendirmek için solo sanatçılar ve orkestra şefleri. tabiri caiz ise adeta kuyruğa girerler. Onlar da beste yazmaktan kafalarını kaldıramazlar. Almanya'da yaşayan sanatçımız Betin Giineş, sözünü ettiğimiz bu ikin- ci sanatçılar grubuna girer. Genç yaşı- na rağmen klasik müzik piyasasında önemli bir yeri vardır onun. Hele hele klasik müziğin çok sayıda üreticisi ve tüketicisinin bulunduğu Almanya gibi bir ülkede isim yapmak, aranılır bir besteci. bir orkestra şefi olmak. öyle pek kolay bir iş değildir. Ve o. zor olan bir işi başarmıştır. Betin Güneş'in bu başansmı. onun çok yönlü bir sanatp olmasında ara- mak gerekiyor kuşkusuz. O yalnızca besteci değil. orkestra şefi, iyı bir pıya- nıst aynı zamanda. Trombon. flüt ve viyola enstrümanlannı çok iyi çaldığmı da onun çok yönlülüğüneek- lemeyi de unutmamak gerekiyor. Sanatçmın elinde. şu günlerde üze- rinde çalıştığı, çok sayıda orkestra ese- ri bulunuyor. Bu eserlerin çoğu önemli müzisyenler ve orkestralar tarafından ısmarianmış. Alman solo tromboncu- su Thomas Horch'un ısmarladığı bir trombon konçertosu/ bir de pıy ano ve alto trombon bestcsını yeni tamam- ladı. Bu ikincı eser. henüz notalann mürekkebi kurumadan seslendırildi, hatta CD için kayıdı bile yapıldı Betin Betin Güneş Güneş. bu iki eserinin solo sazı olarak. görülmeyen trombonun da tamamen bir solo sazı olabileceğinin ıspatı oldu- ğunu söylüyor. "Yaz" ve "The Trombonite" ad- lannı taşıyan bu ıkı csenn ilki. hazıran ayında gerçekleşecek Hannover Çağ- daş Müzik Festivali'nın açılış müziğı olacak. Üç bölümlük bu eser. RTL Scnfoni Orkestrası ile Londra Scnfonı Orkestrası üyelennin karı^ımından oluşan uluslararası bir orkestra tarafı- ndan seslendırilccek. "The Tromboni- te" ise Thomas Horch'un bu ay içinde piyi">aya sürulecek olan CD'sındc ilk •Almanya gibi bir ülkede isim yapmak, aranılır bir besteci, bir orkestra şefi olmak pek kolay iş değildir. Ve o. zor olan bir işi başarmıştır. Betin Güneş'in bu başarısı onun çok yönlü sanatçı olmasından kaynaklanıyor. O yalnızca besteci değil. orkestra şefi ve iyi bir piyanist aynı zamanda. Trombon, flüt ve viyola enstrümanlannı çok iyi çaldığmı da çok yönlülüğüne eklemek gerekir. eser olarak yer alacak. Betin Güneş piyano başında beste yapan müzisyenlerden değil. aksine şıır yazar gıbı masa başına oturması gerekiyor. Ancak bir şartı var. Esin perisinın gelmesı. Peki o peri nasıl geli- yor sorusuna yanıtı kısa ve öz: Allah vergisi. Çünkü o bestesini yapmakta olduğu eserin tınılannı en ince aynntısına değin kulaklannda duydu- ğunu söylüyor ve şu benzetmeyi yapıyor. "Kağıda aktardığun her nota kafamın içindeki "nıini bir orkestra" ta- rafından seslendiriiiy or adeta." Orkest- ra şefliğınm besteciliğine katkısı ışte kcndini burada gösteriyor. Müzik dinlemekle kiıap okumak arasında ayrım yapmıyor Betin Gü- neş. Nasıl bir Dostoyevski romanını okurken çaba harcıyor. düşünme ev lc- mi içine ginyorsak. müzik için de aynı çabayı göstermemiz gerektiğini vur- guluyor \ e şöy le diy or: "Müziğimi dinleyenlerden. diişün- melerini ve kendilerine birtakım sorular yöneltmelerini bekliyorum. "Sanatçı bununla nc anlatnıak ıstıyor. Sc.slcr neden birden kuvveılendi? Bıınıda besteci nc düşiinmüş olabilir gibi \ \ vs." Bu nedenle eserlerim, ancak ılcl..- larca dinlendikten sonra anlaşılabilir. Ben bir eser üzerinde ay larca uğraşıyo- rum. Bu eser ile doğrudan ilgisi olma- yan bir kişi, eserimi bir seferde anlarsa. ki bu mümkün değil, ben ay larca boşu- na uğraşmışun, çok ucuz bir şey yapmı- şım demekrir." Yeni eserleri djnlemenin her zaman yorucu bir eylem olduğunu anlatan sanatçı Güneş. müzikseverlerin yeni klasik bir escri önyargısız sonuna ka- dar dinleyip ona şans tanıması gerek- tiğini söylüyor vc özelliklc "iyi müzik yanm kulakla dinlenemez'" sözlerinin altını çiziyor. Güneş müzikten ho^lanma veya on- dan zevk almanın. bir esenn defalarca dinlenmesi ve bilınçahınj yerleşmesi- nin bir sonucu olduğunu. halka farklı eserler sunulmadığı sürece hep aynı tür müziklerdcn hoşlanacaklarına i^a- rct cdcrken dc şunlan söylüyor: "Sanatsal ağırlıklı mü/ikler düşün- meye se\k cttiği için insanların beyinle- rinin gelişmesini sağlıyor. Düşünerek dinleııen müzikten alınan zevk hem daha yoğun, hem daha da kalıcıdır. Bu bağlamda halka kaliteli müzik dinleme olanağı vermeden halkın müzik bcğc- nısi kıttır'kesinyargrsına\amıak, ben- ce büyük bir haradır. Halkın zetkini hiçbir zaman küçümsememek gerekti- ğine inanıyorum. Zira sanat değeri yüksek olan eserler, giinün birinde halk bazında layık olduklan yere kavuşu- yorlar." İzmir'in ilk CD'si basılıyor Betin Güneş. geçen yıl İzmir Devlet Sentbni Orkestrasrnda "İzmir" adlı trombon konçertosunun dünya prö- miyerini scslendırmi^ ve konser. çı- kanlması planlanan CD için kaydedil- mişti. Solist olarak Thomas Horch'un bulunduğu konserin kayıtlan. yine Almanva'nın en başanlı tonmeisterle- ri tarafından yapılmıştı. DSO"nun ilk CD'si nıteliğını taşıyacak olan çalı- ^manın CD kaydı için bütün ön hazırlıklar tamamlandı. Bugünlerde ısc basınıı için görüşmeler »ürdürülü- yor Her şey umulduğu gibi gidcrse. CD bahara piyasaya sürülebilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle