06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20ŞUBAT1994PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Vitrindeki biryüzmü yalnızca?Sanatçının siyasetle ilişkisi kısa bir süre öncesine kadar iktidara aday olmaktan çok, iktidan eleştirmek yönündeydi... Siyasete atılan sanatçılar sayesinde, siyaset 'sahne' si yenilenebilir mi? TUNA ERDEM Sanat vepolitika birbirlerinden soyutlanamayacak kadar iç içe geçmiş kavramlar. Kimi zaman salt politika için sanat yapılmasmı, kimi zaman ise sanatıpolitikadantamamen ayırmayı savunan akım vefikirler gelip geçmiş olsa ve bizim kigibiülkelerde sanatçılar politika yaptıkları gerekçesiyle cezaevlerine ve sürgünlere yollansa da, bu iç içelik hatta karşılıklı bağımhlık ilişkisi şüpheye yer bırakmayacak kadar açık artık. Ancak sanatmpolitikayla ilişkisi kısa süre öncesine kadar "iktidara aday" olmaktan çok 'iktidan eleştirmek " yönündeydi. Sanatçılann "politikayasoyunmaları"iseson yıllarda ortaya çıkan bir olay. Dünyada bu konuda, eski sinema oyuncusu Ronald Reagari ın ABD Başkanhğı, yazar Vaclav Haveiin Çekoslovakya Cumhurbaşkanlığı gibi sayısı: örnek oluştu kısa sürede. Türkiye 'de ise önümüzdeki yerel seçimler dolayısıylayoğunluk kazanan bir olgu haline geldi. Zülfü Uvaneu'nin İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanhğı 'na aday olması, Fatma Girik'in Şişli Belediye Başkanhğı nı benimseyerek yeniden bugöreve talip olması, HaHlErgün 'ün Beyoğlu Belediye Başkanhğı adaylığı, Bartş Manço nun Kadıköy Belediye Başkanhğı 'na aday oiup ailevi nedenlerle geri çekûişi, Cem Karacamn Belediye Meclisi adaylığı gibi olaylar politika sahnesini canlandırıverdi bir anda. Peki bu gelişmelerin politikaya ve sanatçının konumuna negibiyarar ve zararları olacak? Ülkemizin zaten çok az yetiştirebildiği sanatçılar politikanm çarkları arasında harcanıp gidecek mi, yoksa iyice yozlaşan siyaset ortamt sanatçılar sayesinde yenilenip kendine migelecek? Siyaset sanatçılann emeklilik hobisine midönüşecek yoksa siyasi partiler sanat çıları sadece "siyaset vitrini"ne konulacak birer ünlüyüz olarak mıgörecekler? Bu soru işaretlerine yanıt bulmak amacıyla sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine sanatçılann politikaya girmesi konusunda düşüncelerini sorduk: OKTAYAKBAL (Türkiye Vazarlar Sendikası Başkanı):Sanat . adamlan öteden beri t^ S ı ü ^ ^ H I yurt ve ulus sorunlanyla * * * ^ Ö P yakındanv : *- ilgilenmişlerdir. Dünyanın her yanında bu böyledir. Politika yurttaşlık görevi olduğuna göre elbette ki herkes bu konuda üzerine düşen görevi yapacaktır. Fakat bizde politik görevlere aday olanlar ya da aday olması istenenler yalnızca şarkıcı, türkücü ve fılm oyunculan oluyor. Yani yaratıcı olmayanlar, icraci olanlar. Partilerin peşinde koştuğu bir tane yazar, şair, romancı varmı? Yok. Çünkü onlar için kendi amaçlan uğruna faydalanacaklan insan laamdır bu da popüler türkücüler ve şarkıcılardır. Bu bile faydalı birşey ama Türkiye"de sanatçılann politikada etkili olabilecegine inanmıyorum. YURDANUR SALMAN (PEN Vazarlar DemeğiGenel Sekreteri): Onaylamıyo- rum. Herkes kendi işini yapmalı. Bu şu anki konjonktüriin koşullann yarrattığı bir durum. Politikacılara güven azlığından ortaya çıkan özel bir durum. Ama uzmanhk diye de bir şey var. Bence toplum sanatçıdan sanatçı olarak yararlanmalı. Sanatçılann birikimleri o kadar değerli ki, ya da o kadar değerli olmalı ki, toplum onlardan sanatçı olarak çok daha fazla yararlanabilmeli. PROF. DOĞ AN KUBAN (İstanbul 3. No'lu Kültfir ve Tabiat Varlıklanm Koruma Başkanı): Toplum un herhangibir* kesiminden gelen her hangi bir kişinin politika yapması konusunda kısıtlama olmamalı. Ama bu tamamen sanatçının kimliğine bağlı. Partiler tarafından yapılan seçimler, sanatçılann bu işi yapıp yapamayacağına göre değil, en çok kim oy toplar diye düşünülerek yapılıyor. Bana çok ciddi gözükmüyor ama bu, sanatçılann kendi kimliğinden değil seçenlerin tavnndan kaynaklanıyor. DOÇ. MURAT BELGE (Helsinki Yurttaşlar Meclisi Türkiye Temsilcisi): Karmaşık bir olay, çok çeşitli yorumlar getirilebilir. Popüler isimlerle oy artürma ihtiyaandan doğuyor. Belediye yönetimi bir ekip işidir, aday ekipsiz çalışamaz. Sanatçı bu alandan çok uzak bir kişi olarak görülüyor ama iyi bir ekip bulunduğunda o da herkes kadar yapabilir bunu. Belki belediyeciliğin bir ekip işi olduğu yavaş yavaş anlaşılmav a başlanıyor. Ama bu henûz çok bilinçaltı bir anlayış, ön planda oy toplama kaygısı var. Bu durum aynca klasikleşmiş Türk poli tikacısı tipınin çürüdüğünü, iflas ettiğini, bu tipin insan önüne çıkamaz hale geldiğini gösteriyor. Halk artık siyasette kaşarlanmış adamı sevmiyor, sanatçıyı kendi vicdanına daha yakın hissediyor. Altta işte böyle olumlu bir tarafı var. gibi bir durum var. Sanatçılann halk nezdindeki sempatilerinin partilere kanalize etmek için, sanatçı açısından da toplum açısından da haklı olmayan bir oyun sahneleniyor. Bir aydın ve demokrat olarak bunun istismar edilmesi beni rahatsızediyor. Sanatçı adaylar arasında bu işi bileğinin hakkı iîe yapabilecek kişiler var ama toplumun ihtiv açlannı karşılamaya yeterli olduklan için değil.sanatçı kimliklennin arkasında gizlenerek geldikleri için olaya sıcak bakamıyorum. AHMETGULHAN (Tiyatro Oyunculan Derneği Başkanı):Yaratıcı güçlenni politikada kullanabilirvehizmet etme sorumluluğunu taşıyabılirlerse sanatçılann politikaya ginnesınin çok yararlı olacağı kanısındayım. Sadece Teodorakis, Melina Mercury gibi ileri görüşlü, örnek birdünya için çalışan güzel örnekleri var bunun. Ancak sanatçılann partiler tarafından sadece medyadaki ünleri için kullanılmalannı yanlış buluyorum. TÜRKER İNANOĞLU (Sinema Eserleri Sahipjeri Meslek Biriiği Başkanı): Buna değer bir sanatçı olursa olumlu karşılıyorum. Değer bir sanatçıdan da kamuoyunda saygınhk kazanmış kişiyi kastediyorum. Mesela Zülfü Livaneli bu esvaplan üzerinde toplayan bir arkadaşımız. Artık sanatçılann da ülke meselelerinde boy göstermesi gerekir. sanatçılann değil. demokratik örgüt ve meslek kuruluşlannın da politikaya katılması gerektiğini düşünüyorum çünkü bugüne kadar bu örgütler politikaya sıcak bakmadıklan için. politika vasıfsız, eğitimsiz insanlara kaldı. Sanatçılann katılımının faydalı ve yararlı olacağına inanıyorum. Tabii sanatçıdan ne kastettiğinize bağlı bu. Sorumluluğu omuzlayabilecek sanatçılar faydalı ve yararlı olabilir. PROF.DR.TÜRKAN SAYLAN HAŞMETATAHAN (68'liler Vakfı Başkanı):Her meslek grubu ya da etki grubu gibi sanatçılann da özellikle kendi meslek sorunlanna eğilebilmek için politikada aktif yer alması doğrudur. Ancak bu genel doğrunun dışında son zamanlarda yoğunlaşan, deyim yerindeyse, siyasi partilerin sanatçılardan medet umması (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı)İnsanlar niteliklivse, gerçekten iyi işler yapabileceklerse, hangi meslekten olursa olsun politikaya atılmasıru çok olumlu buluyorum. Dünyada Havel. Neruda. HÜSAMETTİN KOÇAN (Plastik Sanatlar Derneği Başkanı):Olumlu buluyorum. Bence sanatçılar ve kadınlar politikada ağırlıklı olarak temsil edilmeli. Çağdaşlaşmayı düz bir mantıkla teknolojik gelişme olarak algılıyoruz oysa sanatçılar ve kadınlar demokrasiyi kökleştirerek çağdaşlaşmayı sağlayabilirler. Bu yüzden mutlaka politikaya gŞrmeleri gerekir. Bilim adamlan da politikaya girmeli. Politika, bunu meslek haline geürmiş olanlann kontrolünden çıkanlmalı. Sanatçı adaylann artmasıyla Belediye Başkanhğı seçimlerinde oy kullanmam da kolaylaştı doğrusu. Sanatçılar, bilim adamlan ve kadınlar Türkiye'de siyasetin kalitesinin ve seviyesini yükseltecek. Çağdaş sanat da yaygınlaşacak böylelikle. Sanatçı duyarlılığı, yenilikçiliği, önyargısızlığı ve çağın insanı olma inancı mutlaka politikaya yansımalı. TULUİSÖNMEZ Sanatçılann politikaya girmesi sanatı mı bozar, politikayı mı bozar diye düşünüyorum ve doğrusu şüphe içinde kalıyorum. Politika öyleesnek bir şey ki doğrusu politikaya giren sanatçılaraacınm. Gerçek sanatçı zaten sanatında politika yapar, politikayı eleştirir. Sanat politikanm çok üzerinde, politika aşağı düzeydedir. Ancak bu üst düzeyden bakarak politikayı eleştirebilir sanatçı. fşin güncel yanına baktığımızda örneğin bir Banş Manço kendi işinde başanlı değil ki politikada başanlı olsun. Üstelik Belediye Başkanhğı politika da dcğıldir. tam anlamıyla kamuya hizmet demektir. Zülfü Livaneli'de folkloristtir. banşçıldır. güzel öyleyse kendi yerindc dursun. Zaten o sanatıyla politikav ı eleştiriyor. Hem sanatından kaybedecek hem İstanbul kaybedecek. Çünkü belediyecilik büyük bilgi veözveri gerektiren komplike biriştir. [stanburuyönetmek Bizans İmparatorİuğıfnu yönetmek gibidir \ e Bizans gibi İstanbul da çökebilir. Kısacası sanatçılann politikaya girmesinin ne sanatçıya ne de politikaya bir yaran vardır. TUNCEfc CÜCENOĞLU • • B 1 L H H (Çağdaş Oyun ^ H Ya/arları W^A Derneği ^ B Başkanı):San- &&"•! atçıolmak. JB ülkesineve J7\ dünyaya karşı yf j sorumlu JjM olmayı W\ gerektirir. ^ 1 Eğerbu m sorumluluk bir görevi de yüklüyorsa sanatçıya. politikaya da girmelidir, kaçmamalıdır böyle bir görevden. Bu zorunlu görevin e.ı tipik örneği. aynı yıllarda bu ülkede bu dünyada yaşamaktanonurduyduğum • dostum Zülfü Livaneli'dir. Tüm ilerici kesimleri bir çatı altında toplayacak bir isim gerekiyordu İstanbul'da. Livaneli de aydın sorumluluğuyla kabul etti görevi. iyi deetti. İnanıvorum ki Livaneli ekibini oluşturacak ve başanyı yakalayıp, olması gereken birleştiriciliği örnekleyecektir. Üstelik hiç bir şey deyitirmeyecektir. Yeni girdiği bu dünya ona ilerisi için müthiş bir rfıalzeme zenginliği getirecek. yeni yaratılar için birikimlersağlayacaktır. Kuşkusuz o dünyanın da Livaneli'den öğreneccği çok şey olacaktır. Çünkü o bir sanatçıdır ve politikayı da bir sanatçı duyarlılığı ve gerçekçiliğiyle uygulamayı başaracaktır. ALİRIZADİZDAR (Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı):Sanatçılann politikaya girmeleri insan haklanna uygundur. Her insarun politikaya girme hakkı vardır ve bunu yapıp yapmamak kendi bileceği iştir. Kendisinegüvenen. politikada başanlı olabilecegine inanan her insan politikaya girebilir. İnsan Haklan Sözleşmesi olsun, BirleşmişMılletler Sözleşmesi olsun seçme ve seçilme hakkı herkese tanınmıştır. Anayasal bir haktır, tabii birhaktır. Bu haklarda çifte standart olmaz. Sanatçının dışardan gelip. parti içinde yıllarca çalışmış insanlann önüne geçmesi durumu da partinin iç işidir. "Sanatçı politika yapamaz" demek insan haklanna aykındır. Sanatçının sanatçı kimliği dışında bir birikimi, deneyimi varsa bunu topluma aktarmak zorundadır. Bu kendi sistemi içinde gerçekleşir örneğin Amerika'da bir Ronald Reagan Başkan. bir Clint Eastvvood Belediye Başkanı oldu. Reagan Amerikan kapitalizminin acımasız sistemine uygun bir başkanhk yaptı. Bizde ise sanatçı ki bu sadece sinema oyuncusu değil. edebiyatçı, ressam, müzisyen de olabilir. toplumla iç içe olduğu için, toplum için var olmalı, birikimıni toplum için kullanmalıdır. PENALT1 MEMET BAYDUR Soğan, Lahana, Cyrano halo Calvino, 24 Aralık 1982 tarihli La Repubblica ga- zetesinde çok ilginç bir yazı yayınlar: Cyrano Ay'da. Ga- lileo'nun dini liderlerle başı dertte iken, onu destekleyen Parisli bir hayranı, yazdığı bir yazıda ilginç bir evren modeli önerir. Bu Parisli aydına göre, evren bir soğana benzer. Bu soğan, yüzlerce ince kabuk tarafından ko- runmaktadır ve bu kabuklar, milyonlarca başka soğanın özünü besleyen değerli bir merkezi korumaktadır. So- ğanın ortasında küçük dünyamızı ısıtan, hayatı mümkün kılan Güneş vardır. Bu milyonlarca soğandan yola çıka- rak, Güneş sistemine ve çözümlemesine geçmek müm- kündür. Gördüğümüz ya da görmediğimiz bütün yıldız- lar, bu evrenin maviliği içinde dolaşan her şey Güneş'- ten kopmuştur. Onları besleyen bir ana merkez olma- saydı ateşlerini nasıl sürdürebilirlerdi diye soruyor Gali- leo'yu destekleyen Parisli aydın kişi. Kimdir bu düşgücüne sahip gökbilimci? 1619 ile 1655 yılları arasında yaşamış Savinien de Cyrano isimli biri. Biz onu Rostand'ın ölümsüz oyunundaki adıyla, Cyrano de Bergerac olarak tanıyoruz tiyatro yoluyla. Yukarıdaki alıntı ise Cyrano'nun otuz yaşlarında kaleme aldığı Öbür Dünya ya da Ay'ın Devletleri ve Imparatorluklan adlı ki- taptan. Bilim-kurgu yazarlarının öncüsü olarak sayabi- leceğimiz Cyrano de Bergerac, yazılarındaki fantezileri- ni zamanmın bilimsel bulguları ve aydınlanma çağının sihir gelenekleri üstüne kuruyor. Böyle yaptığı için de ancak üç yüz yıl sonra anlayabileceğimiz şöylerden söz ediyor! örneğin astronotların yerçekimi olmadan hare- ketedebilmeleri, çok evreli roketler, sesli kitaplar.. evet, sesli kitaplardan söz ediyor kitabında. Aleti kurarsınız, iğneyi istediğiniz bölümün üstüne yerleştirirsiniz ve bir çeşit ağıza benzeyen borudan çıkan sesleri dinlersiniz. Edison değil Cyrano de Bergerac yazmış bunları. Cal- vino'ya göre Cyrano'nun şiirsel düşgücü, onun kozmik duyumsamalarından kaynaklanıyor. Doğrudan Lucreti- us atomizm'indeki duygu yoğunluğuna bağlı buluyor Calvino, Cyrano'yu. Yeri gelmişken söyleyeyim, Lucre- tius'un enfes birçevirisi vardı Türk Dil Kurumu ödülünü kazanmış. Tomris ve Turgut Uyar'ın ortak çalışmasının ürünüdür o çeviri. Yeni basımı yapıldı mı, bilmiyorum. Gerçek bir başucu kitabı. Cyrano de Bergerac'ın kitabına dönersek, ciddiyeti ironiye sarmış, ne zaman dalga geçtiği belli olmayan usta bir kara mizahçıyla karşılaşıyoruz. Manda iliğinden yapılmış sihirli bir merhemi koltuk altlarına sürerek yük- seliyor kitapta Cyrano Ay'a doğru. Bu doğaldır diyor, çünkü Ay, hayvanların iliklerini emermiş o zamanlar. Şimdi nasıldır bilmiyorum. Ay, birçok şeyin yanında cen- neti de içeriyor Cyrano'ya göre. Üstelik hınzırca "dünye- vi" olarak tarif ediyor bu Ay cennetıni. Dünyadan hava- lanıp dosdoğru Ay cennetındeki Hayat Ağacı'nın üstüne iniyor Cyrano. Ünlu elmalardan birinin üstüne! Ay'daki cennette uzun zaman barınamıyor, kovuluyor oradan ve Ay'ın şehirlerinde dolaşmaya başlıyor. Bu şehirlerin ba- zıları hareketedenşehirler. Yılın mevsimlerine göre yer değiştiriyorlar. Diğer şehirler toprağa vidalanmış gibi durağanlar. Onlar da kış aylarında yeraltına iniyorlar korunmak için. Bir gezi rehberi olarak Cyrano, zaman içinde gezinen, dünyaya çeşitli yüzyıllarda düşmüş bir in- san gibi konuşuyor. Socrates şeytanı gibi. Bu bilge rehber, ay insanlarının et yemediklerini, seb- zelere ise değişik bir açıdan yaklaştıklarını anlatıyor. Ay.'i insanları, yalnızca doğal ölümle aramızdan ayrılan Aa-"' hanaları yerler çünkü bir lahanayı keserek topraktan ayırmak, onu öldürmek demektir. Cyrano'ya göre insa- noğlu, cennetten kovulduğundan beri, insanlann Tanrı gözünde bir lahanadan farkı yoktur. Insanlar yeryüzün- de Tanrı nın görüntüsünü temsil etmekten uzaktırlar ar- tık. Ruhlarımız O'ndan uzak düştüyse, ellerimiz, ayakla- rımız, ağzımız, alnımız ve kulaklarımız da O'ndan uzak demektir. Lahanalann yaprakları, filizleri, kökleri, yü- rekleri ye kafalarıyla aramızda bir fark kalmamış de- mektir. İnsan ile lahana arasındaki derin uçurum kapan- m/£f//\Akılvezekâ konusunda Cyrano, lahanalarınölüm- süz bir ruha sahip olmadıklarını kabulleniyor, ama öte yandan lahanalann evrensel akılda küçük dahi olsa bir payları olabileceğini öne sürüyor. Lahanalann bu saklı kalmış bilgisine henüz vakıf olamamış olmamızı, henüz onların yolladığı mesajları anlayıp çözümleyecek kadar gelişmemiş olmamıza bağlıyor. On yedinci yüzyıl ya da zamanımız yazarı olarak han- gi süzgeçten geçirirsek geçirelim, akılcı ve şiirsel nite- likleriyle olağanüstü bir yazar Cyrano de Bergerac. Öz- gürlükçü, Kopernikus astronomisini savunan, kül yut- maz bir aydın. Ama aydın yönünü yazar nitelikleriyle gölgede bırakıyor. Calvino'nın dediği gibi, düşünceleri- ni, teorilerini, savunmalarını biratlıkarıncaya bindiriyor önce, öyle yazıyor yazacağını. Düşüncelerin tutarlığın- dan önce, onları söyleme lezzeti ve özgürlüğü ön plan- da. Düşünsel öykünün başlangıcı. Bir tezi kanıtlamak için yazılmamış sayfalar. Düşüncelerin görünüp yittiği ve birbirlerini rahatsız ettiği, o düşünceleri bilen okurla- rın keyif alacağı, oyunsu karakterlerini göz önünden ayı- rmadan ciddiye alınır yazılar. Borges'ten Cortazar a Oğuz Atay'dan Oğuz Atay'a kadar birçok yazarı anım- satıyor okuruna. Bu kitap ne yazık, Cyrano öldükten sonra yayımlan- mış. Sansüre uğramamış haliyle yayımlanmasıysa yir- minci yüzyılda. Oysa bu güzelim şair-şövalye ve joker, bu yazar ve maceracı. yaşarken ünlüymüş. Ben Cyrano de Bergerac'ı önce Sabri Esat Siyavuşgil'in çevirisiyle tanıdım. Tiyatronun kapısından bir süvari hızla içeri da- lar. Kapıcı ardından koşar. "Duryahu! Duhuliye!" Süva- ri, ben bedava girerim der. Neden? Yanıtı unutulmazdır: Hassa suvari boluğunde neferim! Böyle başlar Cyrano de Bergerac oyunu. Mücap Ofluoğlu'dan sonra Müşfik Kenter oynadı bu oyunu. Olağanüstü yorumlar. Müşfik Kenter'in üç beş kişilik bir kadro ve mınımal dekorla Cy- rano yorumu bir tiyatro şölenıydi bence. Tiyatro sahnesine Gaİileo'yu. Kopernik'i. Cyrano de Bergerac'ı. Brechfi, Edmond Rostand'ı Moliere'ı, MongoKier'i, Peter Pan ı, lcarius'u Ahmet Çelebi'yı Beryl Markham'ı çıkaran bir oyun yazmayı duşünurken, irlandalı sinemacı Neil Jordan'ın üç beş satırı çıktı karşı- ma. "Kadın, soğanın sahtekâr olduğunu düşünüyordu, kandırıkçı soğan! İki yüzlü! Eir ortası, bir merkezi olaca- ğını düşleyerek soydukça soyuyordu soğanı. Bu kabuk, bu kabuklar zinciri bir yerde bitecek. Bitmeli. İşte bura- da artık soğanın kendisi başlıyor diyebileceği bir nokta olmalı. Kadın soğanı soydukça soyuyordu ve merkeze ulaşamıyordu bir türlü. Bir kabuk, bir ince zar daha çıkı- yordu karşısına. Giderek küçülen sıkılmış yumruklar gibi. Offdiye içini çekti, neredeyse üzgün." Ankora Devlet Opera ve Balesi Kültür Servisi - Ankara Devlet Opera ve Balesi Öylesine Bir Dinleti' adlı temsille İzmit turnesineçıkıyor. Kültür BakanlığYnın sanatın her türünün yaygınlaştınlması, opera ve bale gibi sanat türlerinin de Anadolu"da tanıtımını sağlamak amacıyla başlattığı küçük ölçekli temsillerin İstanbul. Ankara gibi kentlerin dışına taşınmasının ilk örneğini oluşturan İzmit turnesi, aynı zamanda Kocaeli'de sergilenen ilk opera temsili olma özelliğini taşıyor. Yetkililer 25-26 şubat tarihlerinde Sabancı K.ültür Sitesı'nde sergilenecek temsilin ilgiyle karşılanmasını bekliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle