21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 KASIM 1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET KÜLTÜR SAYFA 15 İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın bu yıl konser verecek mekânı yok, kadro ve parasal sorunları sürüyor Bin bir zorhıkla başlayan mevsimEVÎIN İLYASOĞLU İDSO geçen cuma gecesi Aya Irini'deki ılk konseri ile mevsi- mi açtı. Bundan sonraki iki kon- ser de Aya Irini'de yer alacak. Sonrakiler Maçka Maden Fakül- tesı'nin salonunda. Daha sonra- sı ise belli değil. İDSO'nun dinleyicisi tıpkı bir aile gibidir. Yaşlılar, orta yaşhlar, gençler, yabancılar yerliler, sa- natçilar, sanatla hıç uğraşmamış- lar. ünlü doktorlar, mimarlar, işa- damlan e\ hanımlan, emekliler. öğrenciler, varlıklılar, sınırlı ge- lirlıler, aydın kesimin hemen her çeşıdinden birtemsilci vardırbu ailenin içinde. Her hafta ne çalı- nacağı. kimin çalacağı üstüne hıçbırönyargı beslemeden gclip yerleşirler koltuklanna. Orkest- ra ü>elerini çok iyi tanırlar. Nede olsa aynı ailenin bir parçasıdır onlar da. Parlak yorumlardan çok mutlandıklan gibı disiplin- siz. dağınık aralardan sonra da kalplen kınlarakaynlıriarsalon- dan. Yine alkışlannı esirgemez- ler. Ertesi hafta için yine kuyru- ğa gırerler. V'e deasla küsmezler. Geçen yıl mevsim, AKM'nin onanma hazırlanacağı gerekçe- siyle oldukça erken kapanmıştı Herkes bırbirine iyı yazlar dıler- ken orkestra ailesi için de bazı dileklerdılegetıriyordu: Umanz her çalgı grubu kendini toparlar. Özellıkle bakır üflemelıler bir daha gözden geçirilir. Yaylı çal- gı lar gruplannın tonlama sorun- ları çözülür, yeni yapıtlararaştı- rılıp bulunur, daha disiplinli. da- ha istekli. yürekten kopup gelen icralar dınlenir difegini iletti her- kes bırbirine. Nisan ayından bu yana (neredeyse kasım geldi) AKVf'dchafaharekeryok. Haya- ti tehlike var gerekçesiyle sah- neleretkınlıklere kapatıldı. Ofis- leraçık. memurlarçalışıyor. İşin ilginç vönü orkestralar da yine bu tehİıkelı binada prova yapı- yorlar. Demek kı hayati tehlike >alnız dınleyiciler için geçerliy- mış. Sorun nereden kaynaklanır, hangı kanallarda tıkanır bilın- mez. ama Istanbul'un can dama- rı olan bir sanat merkezınin böy- lesı bir belirsizlik içinde açıla- mamaM ınanılmaz bir becenk- sızlık orneği! Opera, tiyatro ve senfoni orkestrasının yöneticile- rı kendilerince oraya buraya ko- İDSO ilk konserini Maçka Maden Fakültesi yerine son dakikada Aya Irini'de verdi. Ancak sahnede bir sergi için yer alan sütunlar şuşturup mekan yaratmaya, tem- sillerini kesmemeye karar verdı- ler. Bu durum bir ölçüde başarı- lı oldu. iki konser ötede üç kon- ser beridc. bir opera şurada diğe- ri burada birdüzenleme yapıldı. Şimdi bırakın daha sanatsal,yo- rum dinlemek gibi lüksleri. bir sahne bulup çalgılannı yerleşti- rebılen orkestranın karşısındaki salona sız de ulaşabilirsenız bu- na şükretmek gerekivor İDSO'nun Müdüriı Türkmen Güner ile konuşuyoruz. Önce Maçka Maden Fakültesi'nın sa- lonu ile anlaşma yapılmış. bak- mışlar ki salon ilk üç hafta için daha önceden bırilenne verilmiş son dakikada Aya Irinı ayarlan- mış. Ancak sahnede bir sergi için yer alan sütunlar kaldırılmadı- ğından sahne uzatılıp yeni bir ha- le getırilmış. Ve bir gün içinde büyük senfoni orkestrasının ça- labıleceğı şekle gelmiş. Öte yan- da Maçka Maden'ın sahnesı de herhangi bir sebeple yıkılmıs.. şımdi orayı da baştan onanp sah- ne haline getiriyorlar. Otuz kon- serin 27'si (eğer tüm yıl AKM açılamazsa) Maçka Maden'de. AKM salonunun yarı kapasiteli sahne ve koltuk hacminde ger- lar Mtidürlüğü'ne bağlı bir mü- düriükle yönetilir. 1957'den beri CBSO'nun uyguladığı seçimle müdiir getirme yöntemi bu or- kestrada daha yeni u>gulanma~ ya başiandı. Şimdiye kadar ata- ma yoluyla müdür gelirdi. Biz de Nisan ayından bu yana (neredeyse kasım geldi) AKM'de hâlâ hareket yok. Hayati tehlike var gerekçesiyle sahneler etkınliklere kapatıldı. Ofisler açık, memurlar çalışıyor. tşin ilginç yönü orkestralar da yine bu tehlikeli binada prova yapıyorlar. Demek ki hayati tehlike yalnız dınleyiciler için geçerliymiş. çekleşecek. 200 kişilik abonman yerinden başka ancak 400 kışi konser dınleyebılecek. Sahnede de büyük çaplı yapıtlarayeryok. Türkmen Güner'e orkestranın mekanik yapısını soruyoruz: "Is- tanbul Devlet Senfoni Orkestra- sı Kültür Bakanlıgi. Güzei Sanat- bu donemin seçimle tşbaşına ge- tirdigi bir vönctim kadrosu ola- rak görevdeyiz. 5 Nisan'dan beri bakaniığın ödenegi kesildi. Şim- dilerde çok vavaş açılmakta öde- nekler. Ancak baştan planlanma- sı gereken olaylarda. özellikle ya- bancı sanatçıİann takvimine gö- re anlaşma yapmakta hav ii zor- iandık. Sonra da parasal sorun- lar! Otuz konseri çeşitti destekler- le gerçekleştirmeye çahşacağız. Başta Filarmoni Dernegi olrnak ii/ereçeşitli kumluş ve kişilerdeıı yardım sağlanıvor. Doğrudan pa- rasal vardım olmasa da kinıi şef yalnı/ vol ve otel parasıv la gelme- yi kabul etti. kinıi solist kaşesinin yansına çalıııayı! Bunlan da işin bütününe destek sayıyoruz." Sonra kadro sorunlanna deği- nıyor Türkmen Güner: "Orkest- ra solisti olarak atanmış kişiler yılda bir kez konser verip her ay bi/Jerden de v üksek maaş alırlar. Bunlann bazıları bazı yıllarda hiç calmazlar. Örnegin biı yıi Pe- kineller tatil yapmaya karar vvr- mişler. Orkestralarda orkestra solisti adı altında resmi kadrolar yok. Bunlara yer açılması için ki- mi tromboncu kadrosuna. kimi kontrbasçı kadrosuna alınmış. Bövlece bir tromboncu gerekse. bütün yıl maaş odediğimiz or- kestra solisti onun kadrosunu iş- gal etmiş durumda olduğundan alınamıvor. Orkestra solistlerinin statüsü konusunu bugiinlerde ti- tizlikle araştırmaktayım. Zira bir vıida onlara ödenen maaş topla- mı Ue birkaç şef ve>a yabancı so- list getirtilebilir." Bugün pek çok gencin konser- vatuvardan mezun olduktan son- ra kadrosuzluk nedenıyle orkest- raya giremediğınden, Ortaköy veya Ataköy marinasında orta- hkta müzik çalar hale geldıfiın- den söz ediyoruz. ~Herkes mut- laka İstanbul'da kalmak istivor. Bakın Mersin'de, Adana'da, An- talva'da kurulan orkestralar var. Hepsi ilan verip duruyor, kadro- ları haar. Cençler neden oralan denemiyorlar?" Bu yılkı genç- lık konserleri ve yeni ba>vurular ıçın de şöyle diyor Türkmen Gü- ner: "Yalnız piyanist olarak alt- mış kişi başvurmuş durumda. Gençlik konserlerine seçmek için her birini dinlemeye karar verdik bu yıl. Her ne kadar gençlik kon- serleri miisamere göriiniimünde otsa da bu gençleri yürckiendir- meliyiz, büyük bir orkestra eşli- ğinde çalmanın sınav ını geçmeli- ler." Bir de yıllardır sorulan soru \ar. "Neden İstanbul Devlet Sen- foni Orkestrası'nın herhangi bir Batılı orkestra gibi daimi bir sa- nat vönetmeni yoktur?~ "Aslın- da sanat vönetmeni için aynlmış bir resmi kadro yok. Ayn bir söz- leşme ile getirtiliyor genel müzik direktörii. Bu nedenle bildigimiz. güvendiğimi/ bir şefin. önegin Strugala gibi bir ismin aynı vıl içinde çok sav ıda konser vapma- sını saglamaya çalışıvoruz." Or- kestra üyelennın pek çogunun geceleri çe^ıtli eğlence yerlerın- de çalışmalanna değındigimiz- de, Müdür Türkmen Güner. bu olayın "ne yazık kı önlenemez" olduğunu sö> lüyor. İstanbul Devlet Senfoni Or- kestrası binbır zorlukla başhyor yeni mevsimıne. Orkestranın yö- netıcıleri de dınleyiciden ve ba- sından daha bir hoşgörulü olma- lannı: senfoniye. bu ortama sa- hip çıkıp konser salonu aılesınin bölünmemesinı dılıyorlar. Not: Şu siralarda geceyı gün- düze katarak tamamlamaya çalı^tıfiım bir projeden ötürü açılı:> konsennı ızleyemedım. Caz yorumcusu tanımlanabilir mi?Külrür Servisi - Bugüne dek caz konusunda ya- nıtlanamayan en önemli soru, bir caz şarkıcısın oluşturan unsurlann nelerolduğu. Bu konuda yıl- lardır pek çok kafa kanştıncı tanım ortaya atılmı>- sa da ünlü New Yorklu caz eleştirmeni Whitney BaUiett'e göre "Caz şarkıcısının en popüler tanı- mı, aslında bir tanımı olmadığıdır" Para kazanan biryorumcunun caz şarkıcısı ola- mayacağına inanmış radikaller, herzaman vardır. Bunlar. Ella Fitzgerald'ın 1956 yılında çok satı- lan albümlennden ılki üzerinde çalışmaya başla- yarak amacına ıhanet ettiğini kanıtlamak üzere çi- zelgeler hazırlayabılecek insanlardır. Belkı de ya- pılacak en iyi sey. Balliett'in öne sürdüğü alçak- gönüllüölçütleyetinmektir: "BircazşarkKisusöy- lediği ezgiyle insanlann saUanmasını sağlayan kV şkür." Louis Armstrongdışında. sonraki kuşaklarüze- Ella Fitzgerald, halk tarafından en çok tercih edilen en popüler yorumcudur. Billie Holiday ise müzisyenlerin favorisi olma peşindedir. n'nde Ella Fitzgerald ve Billie Holiday kadar etkısı olan bir baş.ka caz şarkıcısı yoktur. En azından tarz olarak Fitzgerald. bütünüyle şarkılannın hiz- metinde bir şarkıcıdır. Holiday ise bütün duygusal parçalan kendi ki- şiliğine uydurur; her bir parcanın bir başka ann- ma edimi. özyaşamöyküsünün bir başka sayfası olduğu yanılsamasını yaratır. Fitzgerald. halk ta- rafından en çok tercih edilen en popüler yorum- cudur. Holiday ise müzisyenlerin favorisi olma peşindedir. Fitzgerald, svving müziğindeki üstünlüğüne kar- şın, cazdaki yeni yönelimlerle aynı düzeyde kal- dı. 1950'li yıllarda, umdugu yere geldiği söylene- bilir. Ama menajeri Norman Granz'ın yol göster- mesiyle çok daha geniş bir kitleye ulaşarak dün- ya çapında bir şarkıcı oldu. Granz, Fitzgerald'ın Amerika'nın en önemli şarkı yazarlanna adanan bir koleksiyonun ilk al- bümü üzerinde çalışmaya başlamasını sağladı. "Cole PorterSongbook'adlı bu ilk albümde 'Night and Day\ 'Amthing Goes', 'Miss Otis Regrets' gi- bi parçalar bulunuyordu. Albüm, olağanüstü po- püler oldu. Bu albümü, benzer projeler izledi. Granz'ın her albümde mümkün oldugunca çok alanı kaplama kaygısı. eleştırilere yol açıyordu. Fitzgerald bütünüyle şarkılannın hizmetinde bir yonımcuvdu. Ancak bu albümler sayesinde Fitzgerald. ulus- lararası bir konser yorumcusu olarak yeniden keş- fedildi. Yaratıcılığı60'lıyıllannortalanna kadar sürdü. Sonraki yıllarda yaptıgı albümler 'saygıdeğer'bu- lunsa da, kendisi için belirledıği standartın altına düşmüştü. Oldüğünde banka hesabında yalnızca 70 sent bulunan, yalnız uyuşturucu kurbanı Billie Holı- day'in yaşamı ise hiç kolay değildi. Sanatçının 'Lady SingBlues'başlıklı otobiyografısi sinema- yaaktanlmış., Holiday'i DianaRosscanlandırmış- tı. Bar ve restoranlarda fon müziği olarak duyulan parçalar. yaşamının son on > ılında yapılmış balad- lardı. Holiday'in pek çok hayranı, yorumcunun gerçek ruhunu ilk albümlerinin yakaladığını dü- şünüyor. Sanatçının sesi, 50'li yıllara gelindiğinde bozul- muştu. Biyografîsını yazan John Chilton bu konuda "Sesi, umarsız hastalan gösteren fotograflar gibi sinir bozucuydu" dıye yazmıştı. Holiday'ın ölü- münden 3 yıl önce çıkardığı 'Lady in Satin' adlı albümünü kutsal bir yapıt olarak niteleyenler var. Bu da bize Holiday efsanesinin hala sürdüğünü kanıtlıyor. 'Coppelia Balesi' Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda Kültür Servisi- Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bu hafta da etkinlıkîer sürüyor Bu akşam saat 19.30'da Maria Esther Guzman'ın gitar resıtalı dınlenebilir. Abel Carle\r aro, David Russell ve Leo Brouvver gıbı gitarcılarla ustalığını geliştiren Guzman, birçok Avrupa ülkesinde başanlı konserler verdi; aynca pek çok radyo-TV programına katıldı. Orkestra eşliğinde de çok sayıda konser veren sanatçı. 1987'de Andres Segovia, yine aynı yıl Sevilla'da düzenlenen "İspanyoiGitannın 130 Yılı" ve 1988'de Japonya'da yapılan "R. Sainz de la Maza" uluslararası yanşmalannda bırincilik aldı. Rönesanstan çağdaşa uzanan geniş bir repertuvara sahip olan sanatçının, gitar için düzenlemeleri de bulunmakta. Guzman. bu akşam vereceği resitalde: Avala. Sojo, Barrios, Arcas,Granados, Albeniz ve Tarrega'nın eserlerini seslendırecek. Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda yann akşam saat 19.30'da ise soprano Valentina Tsidipova, bir şan resitalı verecek. Konserde sanatçıya piyanoda Larissa Larionova eşlik edecek 1991 'de Buryatya Devlet Sanatçısı olan Tsidipova. 1985-89 yıllan arasında Buryatya Operası'nda, 1989-91 yıllan arasında Novosibirsk Operası'nda solist olarak görev yaptı. 1991 'de Marinski Operası'na giren sanatçı. 1992 ve 93"te topluluğun Amerika, Italya. tsrail, Fınlandiya ve Japonya turnelerinde yer aldı. Bastıl Operasf nda Cıo- Cio-San rolüyle büyük başan kazanan Tsidipova. Sadko Operası'nın video ve plak çekimlerinde Volkhova rolünü üstlendı. Sanatçı resitalde Çaykovski, Caccini, Bach, Verdi ve Puccini'nin eserlerini seslendirecek. 20 yıl aradan sonra yeniden Cuma akşamı saat 19.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin sahnelediğı "Coppelia Balesi" izlenebilir. Leo Delibes'ın "Coppelia Balesi"ni İstanbul seyircisi 20 yıl aradan sonra yeniden izleme fırsatı bulacak. Baleyı: L. İvanov ve E. Cecchetti'nin koreografisı üzenne Suna Şenel sahneye koymuş. Dekorlannı Emin Uçer. kostümlerini Ayşegül AJev'ın hazırladığı balede: Ayfer Zeren, Nilay Neşiltepe, Serap Meriç, Funda Bilbaşar. Oktay Keresteci, Erdal liğuriu. L'ğur llter. Barlas Kobener, İ ınit KarabeL Ender Savaskurt. Çiğdem Tezcür, Nil Borkan. Bahar Vidinlioğlu, V'erda Sayman ve Çiğdem Erkava rol alıyor. Bale, 12 kasım cumartesi günü de aynı saatte CRR'de tekrarlanacak ve sezon boyunca sahnelenecek. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Özgünlük Özgünlük aşağı yukarı her alanda, sanatlarda, yazında, giyim kuşamda, davranışlarda çok önem verilen, ardında koşulan bir şey oldu. "Özgün" için Türkçe Sözlük şöyfe diyor: Nitelikleri bakı- mından benzerlerinden ayn ve üstün oiup örnek diye alın- ma değeri olan. "Üstün"olma, "örnek diye alınma" söz konusu mu, bi- lerniyorum. Özgün olan her şey benzerlerinden üstün müdür, örnek diye alınacak değerde midir? Evet, demek kolay değil. Bu sözcüğün Batı dillerindeki karşıhğı "original" de kul- lanılıyor dilimizde. Bir harfini değiştirip "orijinal" diye yazı- yoruz. Ona bakalım Türkçe Sözlükte: Orijinal, 1. Özgün, 2. Degişik (Çeşidi yeni). Bir de Fransızca-Türkçe Sözlük'te bakalım: Original, 1. Özgün, orijinal. 2. Asıl, ilk, yazarın ya da sa- natçının elinden çıkan. 3. Tuhaf, garip. acayip, biraz kaçık. 4. Asıl, asıl metin, asıl nüsha. 5. Davranışlan bıraz tuhaf kim- se, kaçık, terelelli. Bir de VVebster's'de bakalım: Original, 1. Kaynağından ya da başlangıcından; sırala- mada ya da oluşta ilk; ilkel; asil, eski. 2. Kopya edilmemış, taklıt edilmemiş, yeniden yapılmamış; başka bir şeyden çı- karılmamış; ilk elden. 3. Düşüncede ya da davranışta ba- ğımsız ve yaratıcı; buluşçu. (...) Davranışları ya da kişiliği kendine özgü, tek ya da ayrıksı olan kişi. Bu kadar yeter sanırım. Durum aşağı yukarı belirdi. Türkçe Sözlük'ü yazanlar da anlaşılan özgünlüğe aşırı önem veren kişilermış; "original" sözcüğünün yabancı dıllerdeki bazı anlamlarını aktarma- mışlar, buna karşılık, "üstün oiup örnek diye alınma değe- ri olan" nitelemesini eklemışler. Tuhaf, garıp, acayip, bıraz kaçık, terelelli, ayrıksı anlam- larını getırmıyor mu bizdekı "orijinal" ya da "özgün "söz- cükleri? Bence, Türkçe Sözlük bu konuda bayağı arkalarda kal- mış. Yaşam hızla geçip gitmiş yanından... Günümüzün sanatçıları, önceki kuşaklardan aldıklan öz- günlük bayrağını garıpliğin, ayrıksıhğın doruklarına taşıdı- lar. Çunkü sanat yolunda ınanılmaz bir aceleleri var, her şe- yi, hemen bir an önce istiyorlar... Bunun yolu ise tek: Tuhaf, garip, acayip, bıraz kaçık, te- relelli, ayrıksı olacaksın... Herkes dönüp bakacak, "Nedirbu!" diye... Öyle davranışlarda bulunacak, öyle sözier edeceksin ki, kıtle iletişim araçları çevrende dört dönecek... Gazeteler, televızyonlar... Insanlar şöyle ya da böyle senden söz etsmler de, ne der- lerse desınler, önemli degıl... Sanat arkadan gelir nasıl olsa, gelebildiği kadar... Iş görünüşünde, havanda... Reklamcılığın böylesıne önem kazandığı bir dünyada lyice üstüne gıdilen bu yüzeysel özgünluklerın sanatlara ne verdiği, karşılığında ne aldığı üstünde lyice durup düşünül- mesi gereken bir durum. Birdenbire parlıyor, gene öyle bırdenbire yok oiup gidi- yorsunuz. Gözleri üstünüze çeken ayrıksı davranışlarınız, şaşırtıcı sözleriniz bir süre sonra kımsenin ılgısıni çekmez oluverıyor. İşin actklı yanı özgünlükte ne kadar aşırıysanız, çöküşünüz de o kadar hızlı oluyor. Geçenlerde, kırk yıldır tanıdıgım bir sanat adamının bir konuşmasını dinledim. Bugünküler kadar aşırı olmasa da, yüzeysel özgünlükleri seven, yazısında da, konuşma tar- zında da hemen göze batan, kendine özgü bir üslubu olan, gösterıye düşkün bir arkadaşımız. Tatlı tatlı anlatıyor... Söze gırişı, çıkışı, etkıleme aranışla- n, bakışlan, susmaları, yapmacık gülümsemelerı. kırk yıl- dır iyice ustası olduğu özgünlüklerle tam bir gösteri... Benim için sıkıcı... Söylediklerinden çok söyleyişı öne çı- karan bir üslup, arkadan gelecek numaraları daha baştan bilıyorsunuz tatsızlaşıyor. Ama baktım beğenerek dinliyor çevremdekiler. Onlar daha önce dinlememişler, onlar için yeni, çarpıcı, etkileyı- ci bir üslup. Eskiyene, kendini ele verene, "hep aynı şey "le- şene kadar tadını çıkaracaklar... Sanatçıİann özgün olmaya çabalamaları büyük bir ya- nılgı, bence. Aranıp bulunan özgünlüklerle sanat alanında hıçbir yere varılamaz. Ama ıçiniz boşsa, gelip geçıcı ilgılerle oyalanmaktan öte bir amacınız yoksa, o zaman sorun degıl, istediğinız kadar özgün, kaçık, terelelli olun. gönlünüze göre eğlenin... 'Gazi'nin Güncesinden' anma gecesi • G.\ZİA.NTEP(AA)-Gazıantep'te Atatürk'ün ölümünün 56. yıldönümüdolayısıvla "Gazrnın Güncesinden" adlı anma gecesi düzenlendı. Gazıantep Ünıversıtesi Türk Musıkısı Devlet Konservatuvarı tarafından 10 kasımda Büyükşehir Belediyesi Gösteri Salonu'nda gerçekleştirilecek gecede. yaylı sazlar dörtlüsü. klasik roüziğin ünlü bestecilerinin yapıtlanndan oluşan konser verecek. Türk Musikısı Korosu da Atatürk'ün sevdıği şarkı ve türküleri seslendirecek. Gecede. aynca stilize halk dansları gösterisi sunulacak. 'Hüzünlü Dönenceler' Türkçede • ANkARA(AA)-Yapı K.redi Yayınlan. sos>al anrropolojinin öncülerınden Claude Levi Strauss'un çaödaş klasikler arasında gösterilen "Hüzünlü Dönenceler" adlı eserini Türkçe'ye kazandırdı. Yazılışından 40 vıl sonra ilk kez Türk okuruyla buluşan kıtapta yazar bilinmeyen dünyanın kapılarını açıvor. Yazar. Sao Paulo'da başlavan Moto Grosso yerlılennın yaşadıklan topraklarda süren ve Amazon ülkesinin kauçuk toplama alanlannda son bulan bir yolculuğun gözlemlerini, 16-19. yüzyıl arasında pek çok örneğinc rastlayan felsefi volculuk geleneğını andınr bir üslupla aktanyor. Eski dünya ile yeni dünva arasındakı ilişkıler. doğada toplum bılimlerinden sanata kadar her alanda tartışması süren can alıcı noktalan ırdeleyen eser, yağmur ormanlarıyia bozkırlar. uzak tatlarla yerel renkler arasında aslında tek bir şeyı, insanı keşr'ediyor. Öte yandan Claude Levi Strauss'un Tahsin Yücel'ın çevirisiyle yayımlanan ünlü yapıtı "Yaban Düşünce"nin önümüzdekı günlerde Yapı Kredi Yayınları tarafından veniden yayımlanacağı bildirildi. Ursula Gnossmann'm Türkiye konulu fotoğraf sergisi • ANKARA (ANKA) - Alman sanatçı Ursula Grossmann'ın "Türkiye'den mitolojiler ve fotograflar" başlıklı sergisi. perşembe günü Ankara'daki Alman Kültür Merkezi'nde açılacak. Berlin doğumlu sanatçının 20 yıldan ben tanıdığı Türkiye'yi konu alan fotoğraf çalışmalannın daha önce Heilderberg ve Hamburg'da da sergılendıgı bildinldi. Sergı, 18 kasıma kadar gezilebilecek. Tiyatro Özgün Deneme, Yeni Sahnede • ANKARA (ANKA)- TiyatroİOzgün Deneme sezonu Yeni Sahne'de oynayacakları "Sıfır Noktasındaki Kadın"ı ve "Doğmamış Çocuğa Mektup" oyunlanyla açıyor. Tiyatro Özgün Deneme'nin sanat vönetmeni Yeşim Eyüboğlu yaptığı açıklamada. "Sıfır Noktasındaki Kadın" oyununu yann ve 3 kasım tarihlerinde "Doğmamiij Çocuğa Mektup" oyununu ise 4 kasınıda Yeni Sahne'de ovnayacaklannı söyledi. Eyüboğlu, her ıkisı de romandan uyarlanmış olan oyunlarının ilk kez kendılen tarafından sahnelendiğinı de kaydettı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle