Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 KASIM 1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET
KÜLTÜR
SAYFA
15
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın bu yıl konser verecek mekânı yok, kadro ve parasal sorunları sürüyor
Bin bir zorhıkla başlayan mevsimEVÎIN İLYASOĞLU
İDSO geçen cuma gecesi Aya
Irini'deki ılk konseri ile mevsi-
mi açtı. Bundan sonraki iki kon-
ser de Aya Irini'de yer alacak.
Sonrakiler Maçka Maden Fakül-
tesı'nin salonunda. Daha sonra-
sı ise belli değil.
İDSO'nun dinleyicisi tıpkı bir
aile gibidir. Yaşlılar, orta yaşhlar,
gençler, yabancılar yerliler, sa-
natçilar, sanatla hıç uğraşmamış-
lar. ünlü doktorlar, mimarlar, işa-
damlan e\ hanımlan, emekliler.
öğrenciler, varlıklılar, sınırlı ge-
lirlıler, aydın kesimin hemen her
çeşıdinden birtemsilci vardırbu
ailenin içinde. Her hafta ne çalı-
nacağı. kimin çalacağı üstüne
hıçbırönyargı beslemeden gclip
yerleşirler koltuklanna. Orkest-
ra ü>elerini çok iyi tanırlar. Nede
olsa aynı ailenin bir parçasıdır
onlar da. Parlak yorumlardan
çok mutlandıklan gibı disiplin-
siz. dağınık aralardan sonra da
kalplen kınlarakaynlıriarsalon-
dan. Yine alkışlannı esirgemez-
ler. Ertesi hafta için yine kuyru-
ğa gırerler. V'e deasla küsmezler.
Geçen yıl mevsim, AKM'nin
onanma hazırlanacağı gerekçe-
siyle oldukça erken kapanmıştı
Herkes bırbirine iyı yazlar dıler-
ken orkestra ailesi için de bazı
dileklerdılegetıriyordu: Umanz
her çalgı grubu kendini toparlar.
Özellıkle bakır üflemelıler bir
daha gözden geçirilir. Yaylı çal-
gı lar gruplannın tonlama sorun-
ları çözülür, yeni yapıtlararaştı-
rılıp bulunur, daha disiplinli. da-
ha istekli. yürekten kopup gelen
icralar dınlenir difegini iletti her-
kes bırbirine. Nisan ayından bu
yana (neredeyse kasım geldi)
AKVf'dchafaharekeryok. Haya-
ti tehlike var gerekçesiyle sah-
neleretkınlıklere kapatıldı. Ofis-
leraçık. memurlarçalışıyor. İşin
ilginç vönü orkestralar da yine
bu tehİıkelı binada prova yapı-
yorlar. Demek kı hayati tehlike
>alnız dınleyiciler için geçerliy-
mış.
Sorun nereden kaynaklanır,
hangı kanallarda tıkanır bilın-
mez. ama Istanbul'un can dama-
rı olan bir sanat merkezınin böy-
lesı bir belirsizlik içinde açıla-
mamaM ınanılmaz bir becenk-
sızlık orneği! Opera, tiyatro ve
senfoni orkestrasının yöneticile-
rı kendilerince oraya buraya ko-
İDSO ilk konserini Maçka Maden Fakültesi yerine son dakikada Aya Irini'de verdi. Ancak sahnede bir sergi için yer alan sütunlar
şuşturup mekan yaratmaya, tem-
sillerini kesmemeye karar verdı-
ler. Bu durum bir ölçüde başarı-
lı oldu. iki konser ötede üç kon-
ser beridc. bir opera şurada diğe-
ri burada birdüzenleme yapıldı.
Şimdi bırakın daha sanatsal,yo-
rum dinlemek gibi lüksleri. bir
sahne bulup çalgılannı yerleşti-
rebılen orkestranın karşısındaki
salona sız de ulaşabilirsenız bu-
na şükretmek gerekivor
İDSO'nun Müdüriı Türkmen
Güner ile konuşuyoruz. Önce
Maçka Maden Fakültesi'nın sa-
lonu ile anlaşma yapılmış. bak-
mışlar ki salon ilk üç hafta için
daha önceden bırilenne verilmiş
son dakikada Aya Irinı ayarlan-
mış. Ancak sahnede bir sergi için
yer alan sütunlar kaldırılmadı-
ğından sahne uzatılıp yeni bir ha-
le getırilmış. Ve bir gün içinde
büyük senfoni orkestrasının ça-
labıleceğı şekle gelmiş. Öte yan-
da Maçka Maden'ın sahnesı de
herhangi bir sebeple yıkılmıs..
şımdi orayı da baştan onanp sah-
ne haline getiriyorlar. Otuz kon-
serin 27'si (eğer tüm yıl AKM
açılamazsa) Maçka Maden'de.
AKM salonunun yarı kapasiteli
sahne ve koltuk hacminde ger-
lar Mtidürlüğü'ne bağlı bir mü-
düriükle yönetilir. 1957'den beri
CBSO'nun uyguladığı seçimle
müdiir getirme yöntemi bu or-
kestrada daha yeni u>gulanma~
ya başiandı. Şimdiye kadar ata-
ma yoluyla müdür gelirdi. Biz de
Nisan ayından bu yana (neredeyse kasım geldi)
AKM'de hâlâ hareket yok. Hayati tehlike var
gerekçesiyle sahneler etkınliklere kapatıldı. Ofisler
açık, memurlar çalışıyor. tşin ilginç yönü
orkestralar da yine bu tehlikeli binada prova
yapıyorlar. Demek ki hayati tehlike yalnız
dınleyiciler için geçerliymiş.
çekleşecek. 200 kişilik abonman
yerinden başka ancak 400 kışi
konser dınleyebılecek. Sahnede
de büyük çaplı yapıtlarayeryok.
Türkmen Güner'e orkestranın
mekanik yapısını soruyoruz: "Is-
tanbul Devlet Senfoni Orkestra-
sı Kültür Bakanlıgi. Güzei Sanat-
bu donemin seçimle tşbaşına ge-
tirdigi bir vönctim kadrosu ola-
rak görevdeyiz. 5 Nisan'dan beri
bakaniığın ödenegi kesildi. Şim-
dilerde çok vavaş açılmakta öde-
nekler. Ancak baştan planlanma-
sı gereken olaylarda. özellikle ya-
bancı sanatçıİann takvimine gö-
re anlaşma yapmakta hav ii zor-
iandık. Sonra da parasal sorun-
lar! Otuz konseri çeşitti destekler-
le gerçekleştirmeye çahşacağız.
Başta Filarmoni Dernegi olrnak
ii/ereçeşitli kumluş ve kişilerdeıı
yardım sağlanıvor. Doğrudan pa-
rasal vardım olmasa da kinıi şef
yalnı/ vol ve otel parasıv la gelme-
yi kabul etti. kinıi solist kaşesinin
yansına çalıııayı! Bunlan da işin
bütününe destek sayıyoruz."
Sonra kadro sorunlanna deği-
nıyor Türkmen Güner: "Orkest-
ra solisti olarak atanmış kişiler
yılda bir kez konser verip her ay
bi/Jerden de v üksek maaş alırlar.
Bunlann bazıları bazı yıllarda
hiç calmazlar. Örnegin biı yıi Pe-
kineller tatil yapmaya karar vvr-
mişler. Orkestralarda orkestra
solisti adı altında resmi kadrolar
yok. Bunlara yer açılması için ki-
mi tromboncu kadrosuna. kimi
kontrbasçı kadrosuna alınmış.
Bövlece bir tromboncu gerekse.
bütün yıl maaş odediğimiz or-
kestra solisti onun kadrosunu iş-
gal etmiş durumda olduğundan
alınamıvor. Orkestra solistlerinin
statüsü konusunu bugiinlerde ti-
tizlikle araştırmaktayım. Zira bir
vıida onlara ödenen maaş topla-
mı Ue birkaç şef ve>a yabancı so-
list getirtilebilir."
Bugün pek çok gencin konser-
vatuvardan mezun olduktan son-
ra kadrosuzluk nedenıyle orkest-
raya giremediğınden, Ortaköy
veya Ataköy marinasında orta-
hkta müzik çalar hale geldıfiın-
den söz ediyoruz. ~Herkes mut-
laka İstanbul'da kalmak istivor.
Bakın Mersin'de, Adana'da, An-
talva'da kurulan orkestralar var.
Hepsi ilan verip duruyor, kadro-
ları haar. Cençler neden oralan
denemiyorlar?" Bu yılkı genç-
lık konserleri ve yeni ba>vurular
ıçın de şöyle diyor Türkmen Gü-
ner: "Yalnız piyanist olarak alt-
mış kişi başvurmuş durumda.
Gençlik konserlerine seçmek için
her birini dinlemeye karar verdik
bu yıl. Her ne kadar gençlik kon-
serleri miisamere göriiniimünde
otsa da bu gençleri yürckiendir-
meliyiz, büyük bir orkestra eşli-
ğinde çalmanın sınav ını geçmeli-
ler."
Bir de yıllardır sorulan soru
\ar. "Neden İstanbul Devlet Sen-
foni Orkestrası'nın herhangi bir
Batılı orkestra gibi daimi bir sa-
nat vönetmeni yoktur?~ "Aslın-
da sanat vönetmeni için aynlmış
bir resmi kadro yok. Ayn bir söz-
leşme ile getirtiliyor genel müzik
direktörii. Bu nedenle bildigimiz.
güvendiğimi/ bir şefin. önegin
Strugala gibi bir ismin aynı vıl
içinde çok sav ıda konser vapma-
sını saglamaya çalışıvoruz." Or-
kestra üyelennın pek çogunun
geceleri çe^ıtli eğlence yerlerın-
de çalışmalanna değındigimiz-
de, Müdür Türkmen Güner. bu
olayın "ne yazık kı önlenemez"
olduğunu sö> lüyor.
İstanbul Devlet Senfoni Or-
kestrası binbır zorlukla başhyor
yeni mevsimıne. Orkestranın yö-
netıcıleri de dınleyiciden ve ba-
sından daha bir hoşgörulü olma-
lannı: senfoniye. bu ortama sa-
hip çıkıp konser salonu aılesınin
bölünmemesinı dılıyorlar.
Not: Şu siralarda geceyı gün-
düze katarak tamamlamaya
çalı^tıfiım bir projeden ötürü
açılı:> konsennı ızleyemedım.
Caz yorumcusu tanımlanabilir mi?Külrür Servisi - Bugüne dek caz konusunda ya-
nıtlanamayan en önemli soru, bir caz şarkıcısın
oluşturan unsurlann nelerolduğu. Bu konuda yıl-
lardır pek çok kafa kanştıncı tanım ortaya atılmı>-
sa da ünlü New Yorklu caz eleştirmeni Whitney
BaUiett'e göre "Caz şarkıcısının en popüler tanı-
mı, aslında bir tanımı olmadığıdır"
Para kazanan biryorumcunun caz şarkıcısı ola-
mayacağına inanmış radikaller, herzaman vardır.
Bunlar. Ella Fitzgerald'ın 1956 yılında çok satı-
lan albümlennden ılki üzerinde çalışmaya başla-
yarak amacına ıhanet ettiğini kanıtlamak üzere çi-
zelgeler hazırlayabılecek insanlardır. Belkı de ya-
pılacak en iyi sey. Balliett'in öne sürdüğü alçak-
gönüllüölçütleyetinmektir: "BircazşarkKisusöy-
lediği ezgiyle insanlann saUanmasını sağlayan kV
şkür."
Louis Armstrongdışında. sonraki kuşaklarüze-
Ella Fitzgerald, halk tarafından
en çok tercih edilen en popüler
yorumcudur. Billie Holiday ise
müzisyenlerin favorisi olma
peşindedir.
n'nde Ella Fitzgerald ve Billie Holiday kadar etkısı
olan bir baş.ka caz şarkıcısı yoktur. En azından
tarz olarak Fitzgerald. bütünüyle şarkılannın hiz-
metinde bir şarkıcıdır.
Holiday ise bütün duygusal parçalan kendi ki-
şiliğine uydurur; her bir parcanın bir başka ann-
ma edimi. özyaşamöyküsünün bir başka sayfası
olduğu yanılsamasını yaratır. Fitzgerald. halk ta-
rafından en çok tercih edilen en popüler yorum-
cudur. Holiday ise müzisyenlerin favorisi olma
peşindedir.
Fitzgerald, svving müziğindeki üstünlüğüne kar-
şın, cazdaki yeni yönelimlerle aynı düzeyde kal-
dı.
1950'li yıllarda, umdugu yere geldiği söylene-
bilir. Ama menajeri Norman Granz'ın yol göster-
mesiyle çok daha geniş bir kitleye ulaşarak dün-
ya çapında bir şarkıcı oldu.
Granz, Fitzgerald'ın Amerika'nın en önemli
şarkı yazarlanna adanan bir koleksiyonun ilk al-
bümü üzerinde çalışmaya başlamasını sağladı.
"Cole PorterSongbook'adlı bu ilk albümde 'Night
and Day\ 'Amthing Goes', 'Miss Otis Regrets' gi-
bi parçalar bulunuyordu. Albüm, olağanüstü po-
püler oldu.
Bu albümü, benzer projeler izledi. Granz'ın her
albümde mümkün oldugunca çok alanı kaplama
kaygısı. eleştırilere yol açıyordu.
Fitzgerald bütünüyle şarkılannın hizmetinde bir yonımcuvdu.
Ancak bu albümler sayesinde Fitzgerald. ulus-
lararası bir konser yorumcusu olarak yeniden keş-
fedildi.
Yaratıcılığı60'lıyıllannortalanna kadar sürdü.
Sonraki yıllarda yaptıgı albümler 'saygıdeğer'bu-
lunsa da, kendisi için belirledıği standartın altına
düşmüştü.
Oldüğünde banka hesabında yalnızca 70 sent
bulunan, yalnız uyuşturucu kurbanı Billie Holı-
day'in yaşamı ise hiç kolay değildi. Sanatçının
'Lady SingBlues'başlıklı otobiyografısi sinema-
yaaktanlmış., Holiday'i DianaRosscanlandırmış-
tı.
Bar ve restoranlarda fon müziği olarak duyulan
parçalar. yaşamının son on > ılında yapılmış balad-
lardı. Holiday'in pek çok hayranı, yorumcunun
gerçek ruhunu ilk albümlerinin yakaladığını dü-
şünüyor.
Sanatçının sesi, 50'li yıllara gelindiğinde bozul-
muştu.
Biyografîsını yazan John Chilton bu konuda
"Sesi, umarsız hastalan gösteren fotograflar gibi
sinir bozucuydu" dıye yazmıştı. Holiday'ın ölü-
münden 3 yıl önce çıkardığı 'Lady in Satin' adlı
albümünü kutsal bir yapıt olarak niteleyenler var.
Bu da bize Holiday efsanesinin hala sürdüğünü
kanıtlıyor.
'Coppelia Balesi' Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda
Kültür Servisi- Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nda bu hafta da etkinlıkîer sürüyor Bu
akşam saat 19.30'da Maria Esther Guzman'ın
gitar resıtalı dınlenebilir. Abel Carle\r
aro, David
Russell ve Leo Brouvver gıbı gitarcılarla
ustalığını geliştiren Guzman, birçok Avrupa
ülkesinde başanlı konserler verdi; aynca pek
çok radyo-TV programına katıldı. Orkestra
eşliğinde de çok sayıda konser veren sanatçı.
1987'de Andres Segovia, yine aynı yıl Sevilla'da
düzenlenen "İspanyoiGitannın 130 Yılı" ve
1988'de Japonya'da yapılan "R. Sainz de la
Maza" uluslararası yanşmalannda bırincilik
aldı. Rönesanstan çağdaşa uzanan geniş bir
repertuvara sahip olan sanatçının, gitar için
düzenlemeleri de bulunmakta. Guzman. bu
akşam vereceği resitalde: Avala. Sojo, Barrios,
Arcas,Granados, Albeniz ve Tarrega'nın
eserlerini seslendırecek.
Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda yann
akşam saat 19.30'da ise soprano Valentina
Tsidipova, bir şan resitalı verecek. Konserde
sanatçıya piyanoda Larissa Larionova eşlik
edecek 1991 'de Buryatya Devlet Sanatçısı olan
Tsidipova. 1985-89 yıllan arasında Buryatya
Operası'nda, 1989-91 yıllan arasında
Novosibirsk Operası'nda solist olarak görev
yaptı. 1991 'de Marinski Operası'na giren
sanatçı. 1992 ve 93"te topluluğun Amerika,
Italya. tsrail, Fınlandiya ve Japonya turnelerinde
yer aldı. Bastıl Operasf nda Cıo- Cio-San
rolüyle büyük başan kazanan Tsidipova. Sadko
Operası'nın video ve plak çekimlerinde
Volkhova rolünü üstlendı. Sanatçı resitalde
Çaykovski, Caccini, Bach, Verdi ve Puccini'nin
eserlerini seslendirecek.
20 yıl aradan sonra yeniden
Cuma akşamı saat 19.30'da Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda. İstanbul Devlet Opera ve
Balesi'nin sahnelediğı "Coppelia Balesi"
izlenebilir. Leo Delibes'ın "Coppelia Balesi"ni
İstanbul seyircisi 20 yıl aradan sonra yeniden
izleme fırsatı bulacak. Baleyı: L. İvanov ve E.
Cecchetti'nin koreografisı üzenne Suna Şenel
sahneye koymuş. Dekorlannı Emin Uçer.
kostümlerini Ayşegül AJev'ın hazırladığı balede:
Ayfer Zeren, Nilay Neşiltepe, Serap Meriç, Funda
Bilbaşar. Oktay Keresteci, Erdal liğuriu. L'ğur
llter. Barlas Kobener, İ ınit KarabeL Ender
Savaskurt. Çiğdem Tezcür, Nil Borkan. Bahar
Vidinlioğlu, V'erda Sayman ve Çiğdem Erkava
rol alıyor.
Bale, 12 kasım cumartesi günü de aynı saatte
CRR'de tekrarlanacak ve sezon boyunca
sahnelenecek.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Özgünlük
Özgünlük aşağı yukarı her alanda, sanatlarda, yazında,
giyim kuşamda, davranışlarda çok önem verilen, ardında
koşulan bir şey oldu.
"Özgün" için Türkçe Sözlük şöyfe diyor: Nitelikleri bakı-
mından benzerlerinden ayn ve üstün oiup örnek diye alın-
ma değeri olan.
"Üstün"olma, "örnek diye alınma" söz konusu mu, bi-
lerniyorum.
Özgün olan her şey benzerlerinden üstün müdür, örnek
diye alınacak değerde midir?
Evet, demek kolay değil.
Bu sözcüğün Batı dillerindeki karşıhğı "original" de kul-
lanılıyor dilimizde. Bir harfini değiştirip "orijinal" diye yazı-
yoruz.
Ona bakalım Türkçe Sözlükte:
Orijinal, 1. Özgün, 2. Degişik (Çeşidi yeni).
Bir de Fransızca-Türkçe Sözlük'te bakalım:
Original, 1. Özgün, orijinal. 2. Asıl, ilk, yazarın ya da sa-
natçının elinden çıkan. 3. Tuhaf, garip. acayip, biraz kaçık.
4. Asıl, asıl metin, asıl nüsha. 5. Davranışlan bıraz tuhaf kim-
se, kaçık, terelelli.
Bir de VVebster's'de bakalım:
Original, 1. Kaynağından ya da başlangıcından; sırala-
mada ya da oluşta ilk; ilkel; asil, eski. 2. Kopya edilmemış,
taklıt edilmemiş, yeniden yapılmamış; başka bir şeyden çı-
karılmamış; ilk elden. 3. Düşüncede ya da davranışta ba-
ğımsız ve yaratıcı; buluşçu. (...) Davranışları ya da kişiliği
kendine özgü, tek ya da ayrıksı olan kişi.
Bu kadar yeter sanırım.
Durum aşağı yukarı belirdi. Türkçe Sözlük'ü yazanlar da
anlaşılan özgünlüğe aşırı önem veren kişilermış; "original"
sözcüğünün yabancı dıllerdeki bazı anlamlarını aktarma-
mışlar, buna karşılık, "üstün oiup örnek diye alınma değe-
ri olan" nitelemesini eklemışler.
Tuhaf, garıp, acayip, bıraz kaçık, terelelli, ayrıksı anlam-
larını getırmıyor mu bizdekı "orijinal" ya da "özgün "söz-
cükleri?
Bence, Türkçe Sözlük bu konuda bayağı arkalarda kal-
mış. Yaşam hızla geçip gitmiş yanından...
Günümüzün sanatçıları, önceki kuşaklardan aldıklan öz-
günlük bayrağını garıpliğin, ayrıksıhğın doruklarına taşıdı-
lar. Çunkü sanat yolunda ınanılmaz bir aceleleri var, her şe-
yi, hemen bir an önce istiyorlar...
Bunun yolu ise tek: Tuhaf, garip, acayip, bıraz kaçık, te-
relelli, ayrıksı olacaksın...
Herkes dönüp bakacak, "Nedirbu!" diye...
Öyle davranışlarda bulunacak, öyle sözier edeceksin ki,
kıtle iletişim araçları çevrende dört dönecek... Gazeteler,
televızyonlar...
Insanlar şöyle ya da böyle senden söz etsmler de, ne der-
lerse desınler, önemli degıl...
Sanat arkadan gelir nasıl olsa, gelebildiği kadar...
Iş görünüşünde, havanda...
Reklamcılığın böylesıne önem kazandığı bir dünyada
lyice üstüne gıdilen bu yüzeysel özgünluklerın sanatlara ne
verdiği, karşılığında ne aldığı üstünde lyice durup düşünül-
mesi gereken bir durum.
Birdenbire parlıyor, gene öyle bırdenbire yok oiup gidi-
yorsunuz. Gözleri üstünüze çeken ayrıksı davranışlarınız,
şaşırtıcı sözleriniz bir süre sonra kımsenin ılgısıni çekmez
oluverıyor. İşin actklı yanı özgünlükte ne kadar aşırıysanız,
çöküşünüz de o kadar hızlı oluyor.
Geçenlerde, kırk yıldır tanıdıgım bir sanat adamının bir
konuşmasını dinledim. Bugünküler kadar aşırı olmasa da,
yüzeysel özgünlükleri seven, yazısında da, konuşma tar-
zında da hemen göze batan, kendine özgü bir üslubu olan,
gösterıye düşkün bir arkadaşımız.
Tatlı tatlı anlatıyor... Söze gırişı, çıkışı, etkıleme aranışla-
n, bakışlan, susmaları, yapmacık gülümsemelerı. kırk yıl-
dır iyice ustası olduğu özgünlüklerle tam bir gösteri...
Benim için sıkıcı... Söylediklerinden çok söyleyişı öne çı-
karan bir üslup, arkadan gelecek numaraları daha baştan
bilıyorsunuz tatsızlaşıyor.
Ama baktım beğenerek dinliyor çevremdekiler. Onlar
daha önce dinlememişler, onlar için yeni, çarpıcı, etkileyı-
ci bir üslup. Eskiyene, kendini ele verene, "hep aynı şey "le-
şene kadar tadını çıkaracaklar...
Sanatçıİann özgün olmaya çabalamaları büyük bir ya-
nılgı, bence. Aranıp bulunan özgünlüklerle sanat alanında
hıçbir yere varılamaz.
Ama ıçiniz boşsa, gelip geçıcı ilgılerle oyalanmaktan öte
bir amacınız yoksa, o zaman sorun degıl, istediğinız kadar
özgün, kaçık, terelelli olun. gönlünüze göre eğlenin...
'Gazi'nin Güncesinden' anma gecesi
• G.\ZİA.NTEP(AA)-Gazıantep'te Atatürk'ün ölümünün
56. yıldönümüdolayısıvla "Gazrnın Güncesinden" adlı
anma gecesi düzenlendı. Gazıantep Ünıversıtesi Türk
Musıkısı Devlet Konservatuvarı tarafından 10 kasımda
Büyükşehir Belediyesi Gösteri Salonu'nda gerçekleştirilecek
gecede. yaylı sazlar dörtlüsü. klasik roüziğin ünlü
bestecilerinin yapıtlanndan oluşan konser verecek. Türk
Musikısı Korosu da Atatürk'ün sevdıği şarkı ve türküleri
seslendirecek. Gecede. aynca stilize halk dansları gösterisi
sunulacak.
'Hüzünlü Dönenceler' Türkçede
• ANkARA(AA)-Yapı K.redi Yayınlan. sos>al
anrropolojinin öncülerınden Claude Levi Strauss'un çaödaş
klasikler arasında gösterilen "Hüzünlü Dönenceler" adlı
eserini Türkçe'ye kazandırdı. Yazılışından 40 vıl sonra ilk kez
Türk okuruyla buluşan kıtapta yazar bilinmeyen dünyanın
kapılarını açıvor. Yazar. Sao Paulo'da başlavan Moto Grosso
yerlılennın yaşadıklan topraklarda süren ve Amazon ülkesinin
kauçuk toplama alanlannda son bulan bir yolculuğun
gözlemlerini, 16-19. yüzyıl arasında pek çok örneğinc
rastlayan felsefi volculuk geleneğını andınr bir üslupla
aktanyor. Eski dünya ile yeni dünva arasındakı ilişkıler.
doğada toplum bılimlerinden sanata kadar her alanda
tartışması süren can alıcı noktalan ırdeleyen eser, yağmur
ormanlarıyia bozkırlar. uzak tatlarla yerel renkler arasında
aslında tek bir şeyı, insanı keşr'ediyor. Öte yandan Claude Levi
Strauss'un Tahsin Yücel'ın çevirisiyle yayımlanan ünlü yapıtı
"Yaban Düşünce"nin önümüzdekı günlerde Yapı Kredi
Yayınları tarafından veniden yayımlanacağı bildirildi.
Ursula Gnossmann'm Türkiye konulu
fotoğraf sergisi
• ANKARA (ANKA) - Alman sanatçı Ursula Grossmann'ın
"Türkiye'den mitolojiler ve fotograflar" başlıklı sergisi.
perşembe günü Ankara'daki Alman Kültür Merkezi'nde
açılacak. Berlin doğumlu sanatçının 20 yıldan ben
tanıdığı Türkiye'yi konu alan fotoğraf çalışmalannın daha
önce Heilderberg ve Hamburg'da da sergılendıgı bildinldi.
Sergı, 18 kasıma kadar gezilebilecek.
Tiyatro Özgün Deneme, Yeni Sahnede
• ANKARA (ANKA)- TiyatroİOzgün Deneme sezonu Yeni
Sahne'de oynayacakları "Sıfır Noktasındaki Kadın"ı ve
"Doğmamış Çocuğa Mektup" oyunlanyla açıyor. Tiyatro
Özgün Deneme'nin sanat vönetmeni Yeşim Eyüboğlu yaptığı
açıklamada. "Sıfır Noktasındaki Kadın" oyununu yann ve 3
kasım tarihlerinde "Doğmamiij Çocuğa Mektup" oyununu ise
4 kasınıda Yeni Sahne'de ovnayacaklannı söyledi. Eyüboğlu,
her ıkisı de romandan uyarlanmış olan oyunlarının ilk kez
kendılen tarafından sahnelendiğinı de kaydettı.