Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM1994 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Şehir Tiyatrolan, Memet Baydur'un 'Tensing' adlı oyununu bugün sahnelemeye başlıyor
Doğaile insanbarışıkyaşayabilirıııi?
ASUMARO
Şehir Tıyatrolan'mn bıı günlerde il-
gınç bir konuğu var: Ansiklopedıler-
de. "Yeni Zdandalı dağcı ve Antarti-
kalı kaşif. Nepalli dağcı Tensing Nor-
gay ile birlikte ilk kez düny anın en yük-
sek dağı oian Everest'in doruğuna
ulaştı" sözleriyk tamulan Sir Edmuni
Petdval Hillary, Memet Baydur'un
yazdığı "Tensnj»" adlı oyunun kahra-
manı olarak ızleyenlere fc»aşından ge-
çenleri anlaürken, bir yandan da kendi
kendisiyle hesaplaşıyor.
Bu arada kılavuzluk eden Tensing
de, sürekli onun iç sesi olarak yanmda
bulunuyor ve ikisi Doğu ile Baü'nın
iküemini gözler önüne seriyorlar.
Oyunun değindıği belki de en önemli
nokta , doğa ile insanın Llişkisi. Bay-
dur'un Müşfik Kenter'e ithaf ettigi
oyunu Çetin İpekkaya sahneye koy-
muş. Dramaturjı çalışmasını Tarik
Günersel'ın gerçekleştirdiği oyunda
Hillary'yi özdemir Han, Tensing'i
Kahraman Acehan, Hillary'den bir
lakım gercekleri öğrenmeye çahşan
gazeteci kız Leylayı ise Müge Akya-
maç canlandınyor. Tensing'de diğer
rolleri Sait Ergenc, tlhan Kilimci, Er-
han Özçelik, Murat Derya Kıiıç, Züm-
rüt Erkin, Melahat Abbasova ve Yaşar
Nezih Eyüboğlu pavlaşıyorlar. Oyu-
nun dekorlan Ersin Satgaa'a. kostüm-
leri ise Canan Göknil'e ait.
HiIIary Konçertosu
Yönetmen Çetın İpekkaya, Ten-
sing'in doğanın unutulduğu ve insana
hizmet vermesi gereken bir şey gibi ele
alındığı bir dönemde çok güncel bir
oyun olduğunu düşünüyor: "Oyun;
sadeee doğa kirliliği, düıiyanın belirli
atıklarla ya da kimyasal zehiriemelerk
yok olması meselesi değil, doğayla in-
sanın barışık yaşaması olayını ele alı-
yor. Artık modern toplumda insanın
yapısı, karakteri, düşünce lara. duygu-
İan, heyecanları. bütiin bunlar doğadan
kopuk olmaya başlamış.
Doğa irtsana heyecan vermez olmuş.
Doğanın bir takun şeylerinin farkına
varmadan yaşıyoruz. Bu oyun sadeee
çevre kirliliği değil. doğa-insan ilişkisini
irdelediği için çok güncel geldi bize".
Hillary'yı oynayacak aktör, oyunda
yükün büyük bölümünü üstleniyor.
Tank Günersel'in Tensing'i 'Hillary
Konçertosu' diye tanımladığını belırti-
yor İpekkaya: "Bütiin enstrümanlar
çok önemli tabii ama Hillary, virtüözite
tsteyen bir o>un. Özdemir'in de oyna-
yabilme olanağı olunca dedik ki biz bu
oyunu yapalım"'.
Bu yıl Şehir Tiyatrolarf nın repertu-
var ana teması olan 'flüleın' bu oyunda
Edmund Hillary'nin iç çatışması oia-
rak karşımıza çıkıyor. Bu ikılemi, bir-
birini çok lyi tanıyan iki oyuncunun
yansıtmasının çok güzel olduğunu, bu
konuda çok şanslı olduklanm da dile
getıriyor: "Kahraman'la özdemir'in
birbirleriyk olan ilişkileri bambaşka.
Ondan da yararlandık. Provalar bo-
yunca benim bir rejisör olarak hiçbir
zaman hissedemejeceğim, yakalaya-
mayacağım iç dünyalarını onlar bir-
'Tensing'de (soldan sağa) Müge Akyamaç, Özdemir Han, Murat Derya Kılıç, Melahat Abbasova rol alıyorlar.(FotoğrafIar DEVRİM BARAN)
Yönetmen Çetin Ipekkaya, Tensing'in çok
güncel bir oyun olduğu görüşünde: "Oyun; sadeee
doğa kirliliği. dünyanın belirii atıklarla ya da kimyasal
zehirlemelerle yok olması meselesi değil, doğayla
insanın barışık yaşaması olayını ele alıyor."
S
Yönetmen Çetin İpekkaya
birleriyle biliyorlar. Ve birbirlerine öy-
lesme imkanlar hazıriamaya çalısjyor-
larki."
Oyunun zamanlamasında da farkı-
nda olunmadan bir güncellik yaka-
lanmış: Türkiye Dağcılık Federasyo-
nu 1994-95 yıhnı 'Everest Yılı' ilan'et-
mış ve iki lane Türk dağcısı bu yıl Eve-
rest'e çıkacakmış. Dağcılık federasyo-
nuyla sürekii iletişim halinde olduk-
lannı, birbirlenne destek olduklannı
belirtiyor Özdemir Han. Oyun süre-
since Dağalık Federasyonu'nun dü-
ir Edmund Percival Hillary'i oynayan Özdemir
Han. "Olay sadeee protokol gereği bir yeşilcilik değil.
Bizim o kadar çok içimizde ki. Beraber olmak,
özdeşleşmek olayı var. Güzel bir fıkramız var, ama o
fıkrayı anlatıp dikkati çekebilecek miyiz? Bütün
endişemiz o"diyor.
zenlediğı, Türkiye'nin ılk dağcılannm
fotoğraflan. kullandıklan malzerneleK
ve Ağn'dan toplanan bitki ömekleri;
nin yer aldığı sergı ve bir video gösteri-
si de fuayede izlenebilecek.
Doğayla insanın yaşaması
Bu arada, Sir Edmund Hıllary sade-
ee sahneye konuk olmakla kalmaya-
cak, kendisi de oyunu görmeye gele-
cekmiş. Şu anda 75 yaşında olan Hil-
lary'yi gelmeye nasıl ikna ettiklerini
şöyle anlatıyor İpekkaya: "Dedik ki,
"Bu oyunda sizi sahnede bir aktörü-
müz oynuyor. Bu aktörümüz öylesine
bir aktördür ki herhangi bir rolü iste-
diği biçımde yorumlar ve oynar. Gelip
kendinizi ona lanıtmazsanız, sizi iste-
diği gibi bütün dünyaya tanıtır'. Böy-
lece gelmeyi kabul etti".
Çetin İpekkaya, oyunu hazırlarken
Memet Baydur'a da pek çok konuda
danışmış. Baydur. değiştirmek istedik-
leri noktalarda onlara özgürlük ta-
nımış. Baydur'un, oyunun sonuna ek-
Hillary'yi, Özdemir Han
lediği, istenirse kullanılabıleceğini be-
lirttiği bir takım ek sahnelerden yarar-
lanmışlar ve kendi yorumlanna uyma-
yan bölümlerde değişiklik yapmışlar :
"İç çekişme meselesini, külrürler arası-
ndaki ilişkiyi, kültürün kendi benliğini
kaybetmeksizin başka külrürlerle bes-
lenmesi meselesine orurtmak istivoruz.
Biri Doğu kültürü, biri Batı külrürii. Bu
adam kendi içinde Doğu u> Batı kültür-
krinin çatışnıasını vaşıyorsa, sonunda
Doğu-Batı sentezi bir şey çıksın iste-
medik. Doğu kültürü, kendi değerleriıû.
özelliklerini korusun, Batı da kendi
özelliklerini konıyor olsun ama bun-
ların birbirlerine düşünce olarak ka-
zandırdıkları neler vardır, onu belirle-
yelim oyun boyunca gide gide değişen
bieimde. Bu nedeale de o\unun, tekst
olarak bu gelişimi bizim düşündüğümüz
sıraya göre getirmeyen sahneleri bize
göre değiştirdik".
Bir de doğayla insanın banşık vaşa-
masını vurgulayan sözlenn az olduğu
yerlerde eklemeler yapmışlar: "Sonuç-
ta doğa meselesini E\erest'i kurtarmak
değil insanı kurtarmak haline getirdik.
Everest bizim için bir sembol oldu".
Everest bizim için bir sembol
Oyunda bir de gazeteci Leyla ka-
rakteri var. Müge Akyamaç'ın can-
landırdığı Leyla. gerçeklerin peşinden
koşuyor. Akyamaç. Leyla'yı şöyle an-
latıyor: "Çok akıllı, kararlı, kafasına
taktığısonuca mutlaka ulaşmak isteyen
bir gazeteci. Doğulu ama Batı'vı da çok
iyi bilen bir gazeteci. Edmund Hillary"-
nin 40 yü önceki açıklamalarıyla bu-
günkü açıklamaları arasındaki çelişki-
nin ne olduğunu merak ediyor. Bunu
çözmeye son derece kararlı \e sonuca
da ulaşıyor. Aralarında çok insani bir
ilişki oluvor. Edmund Hillary de bir
müddet sonra Leyla'ya bazı şeyleri açık
lamaya karar veriyor".
Tensing'in provalan çok çeşitli me-
kanlarda gerçekleştirilmiş. Dağa
çıkmışlar, Ballıkaya'da kamp yapmış
lar. Tuzla'ya gitmişler Kısacası,
mümkün olduğu kadar doğavla iç içe
olmuijlar. Bu gezilerden birinın sonun-
da ise Çetın İpekkaya'nın başına tatsız
bir olay gelmiş. Amasra'dan dönüşle-
nnde tam evinin onünde bir pet şişeye
basıp düşmüş ve üç kaburgasını
kıımış. Şimdi neşeyle anımsıyorlar bu
olayı ama o zaman İpekkaya'nın bir
hafta hastanede vatmasına neden ol-
muş. "Çevre sorunlanyla bu kadar uğ-
raşırsan işte böyle çarpılırsın" dıyor
Özdemir Han gülerek.
Güzel bir fıkramız var
Han'ın rolüyle arasında keyıfli bir
ılışki var. Ancak Hillaryvi hiç tanı-
madığı için biraz zorlanmış: "Ben Bay-
dur'un yorumunda adı Hillary olan bir
adamı oynuyorum >e benim vaziyetim
çok zor. Bir şeyler yapmaya çalışıyo-
rum ama o araştırma dönemi çok keyif-
liydi. Ben şimdi yeni bir adam varatı-
yormuş gibiyim. tabii Edmund Hillary
buraya gelip beni dövdüğü zaman ola>
bitecek".
Aynca Hillary yle ozdeşleştiğını de
belirtiyor Han : "Ölay sadeee protokol
gereği bir yeşilcilik değil. Bizim o kadar
çok içimizde ki. Beraber olmak, özdeş-
leşmek olavı var. İnsan bir kalemiyie,
çakmağnla özdeşleşir ya. ka\bolduğu
zaman sizden bir şe\ gider. Hillary öyle
oldu. Bir de duvgularımızı seyirciye
yansıtma ola\ı \ar. Biz çok ha-
zırlandığunız için belirii bir noktaya
geldik. Ama bir kere anlatınca onu se-
yirciye aktarabilecek miyiz? Güzel bir
fıkramız var, ama o fıkrayı anlatıp di-
kati çekebilecek miyiz? Bütün endi-
şemiz o."
Aksanat'ta tiyatro
sezonu ilk Kadın'
ile açılıyor
• KültürSenisi - Nedim Gürsel'in
öy külerinden. Esen Özman'ın
Türkçe ve Fransızca plarak
sahneye uyarladığı "İlk Kadın"
adlı oyunun Fran&ızca versiyonu
cumartesi ve 16 kasım çarşamba
günü Aksanat Kültür
Merkezi'nde gösterime gjriyor.
Esen Özman ve Y van Duruz'un
rollerini payiaştıklan iki kişılik
oyunun sahne ve kostüm
tasanmı Çağla Ormanlar, beden
dili çalışması Vecihi Ofluoğlu,
ışık tasanmı ise Yüksel Aymaz'a
aıt. Oyun; anne-oğul ilişkisini,
anne imajından giderek çoğalan
kadınlan, Paris-lstanbul
kentlerinin çağnşımlannı,
Doğu-Batı arasındaki kültürel
çarpışmalan. yalnızhk ve ölüm
olgulannı banndınyor içinde.
Esen Özan'ın Nişan Şirinyan ile
önümüzdeki günlerde
gerçekleştireceği Türkçe
versiyonunun ilk çalışma
aşaması sayılabilecek "okuma
tiyatrosu' örneâ. 7 kasım
pazanesisaat 17.00'deTÜYAP
Konferans Salonu'nda. Kitap
Fuan çerçevesinde ızlenebılir.
'Atatürk ve
Cumhuriyete Saygı'
• Kültür Ser\isi - Aksanat'ta
bugün saat 12.30ve 13.3Oarasında
" Atatürk ve Cumhunyete Saygı"
etkınlıklen çerçevesinde v ideodan
büyük ekranda bir belgesel
gösterilecek. "Atatürk ve Sanat"
adlı belgeseli Halit Refığ yönetmiş,
belgeselin görüntü yönetmeni ise
Uğur Eruzun. Belgeselin yapımını
Mimar Sinan Cniversitesi
üstlenmış. "Atatürk ve
Cumhuriyete Saygı" etkinliklen
çerçevesindeyannsaat 12.30'da
Aksanat'ta Brahms'ın "Senfoni
No.T'i seslendinlecek.
'55. Devlet Resım
ve Heykel Sergisi'
yarışmaları
• ANKARA (A.\) - Kültür
Bakanhğı Güzel Sanatlar Genel
Müdürlüğü'nce"55. Devlet
Resim ve Heykel Sergisi"
kapsamında düzenlenen "Devlet
Resim Yanşması". "Devlet
Heykel Yanşması". "Devlet
Özeünbaskı Yanşması". "Devlet
Seramik Yanşması" ve "6.
Devlet Fotoğrat Yanşması"
sonuçlandı. Ozgünbaskı dalında:
A. Cem Şahin binnci, Hüsnü
Dokak ikinci. Belgin Onan
üçüncü oldu. Heykel dalında
Hüseyin Suna birinci, Birnur
Eraldemir ikinci. Şınasi Tek
üçüncü oldu. Resim dalında Alp
Taner Ulukılıç binnci. Birsen
Giderer ikinci, Salım Aktuğ
üçüncü secildı. Fotoğraf
yanşmasında ise Yusuf Murat Şen
birinci. Resul Baştuğ ikinci, Orhan
Alptürk üçüncü oldu.
'Kendi peşinde koşan ressam' Atlıhan'ın resimleri Galeri Sanat Yapım'da sergilendi
^Resimlerinde kadeıivardır9
Aziz Nesin'e Hiroşima
Özgürlük Ödülü
GÜRHAN LÇKAN
ECE TEMELKURAN
ANKARA -Efes antik üyatroda dü-
zenlediği "Ergin'in Kontra-maganda
Sergisi" adlı etkınlik ve "happening"le
geçtiğimiz yıl yoğun tepkiler alan res-
sam Ergin Athhan'ın resimleri. Galen
Sanat Yapım'da sergilendi. Resmin,
"enerji ve cesaretk" biı ilgisi olduğunu
söyleyen ressam, "bir şey olmaktan
çok, bir şey yapmakla" ilgılendığıni
vurguluyor.
Amerika'da yaşayan Atlıhan, Türk
resim geleneğini onaylamadığını,
Türk resminin bundan sonraki yön-
semesinin enerji ve cesaret yüklü ol-
ması gereküğini belirtiyor. Ressam
Atlıhan, resmin başlı başına bir dil ol-
duğunu ve sözcüklerle yeniden anlat-
mayı anlamsız ve gereksiz bulduğunu
beli'rterek, sorulanmızı şöyle yanıt-
ladı:
- Diplomasız ressamlardansınız.
1960'lardaki akademiye girme girişi-
miniz başansızlıkla sonuçlandı. Diplo-
masızlıktan söz eder mLsiniz?
Çalışmalanmı çok "hızlı" bulduk-
lan için beni akademiye almadılar; iyi
de oldu. Türkiye'de elinizde bir dip-
lomanız varsa, kimsenin sizin o işi iyi
yaptığıruza ilişkin bir kuşkusu olmu-
yor. Oysa öğrenmek başka türlü bir
süreç. Ben resmi Avrupa'da, resme
baktığında resmi yaşayan insanlar
arasında öğrendim. Yaşamımda
Londra, Paris, Wiesbaden, New York
gibi kentler oldu. Buralarda eylemler
düzenleyerek ve resim çalışmalanmı
gitgide hızlandırarak yaşamımı sür-
dürdüm. Yaşamın içinde bir öğrenme
süreciydi bu. Çünkü, Avrupa'da resim
insanın dünyaya gözünü açmasıyla
başlayan bir süreç. Bu insanlar, vaftiz
sırasmda bıle kilise duvarlanndaki re-
simleri görüyorlar. Bundan sonra da
yaşamlannın bir parçası oluvor. Ben
kendimi, sadeee o coğrafyada yaşayan
bir insan olarak gördüm, kimliğim
asla değişmedi.
- Tarihiniz, hem coğrafi hem de dü-
şünsel bir hız içeriyor. Bu, resimlerinize
nasıl yansıyor?
Bunlar resimlerime "hız" olarak
yansıyor. Resimlerimi çok kısa sürede
üretiyorum. Resmin bir yerine gelince,
resmin bittiğinı hissedıp bırakıyorum.
Fazla üsteledığim resimlerin zorla-
malan. daha sonra bana fazlalıklar
gibi geliyor. Bu kısa süren resimler,
T ürk resmi kendi dinamik tavnnı belirlemek
zorunda. Türk resmi artık daha dinamik bir
yönsemeyi benimsemeli.
yine de uzun bir sürecin sonuçlan.
Aynca çizginin de enerji olduğunu dü-
şünüyonım. Bu. büyük boyutlu resim-
lerde daha çok açığa çıkıyor. 45 metre-
lik bir panoya resim yapmakla. küçük
boyuta çalışmak arasında bir cesaret
ve enerji farkı vardır. Büyük resimler-
de insanın gösterdiği cesaret önemh-
dir. Hep daha dinamik bir resim isti-
yerum.
"Tanzimat resmirte ayak dirediğini-
n" sık sık söylüyorsunuz. Yeni resim
nasıl olmalı?
Ben Tanzimat resmine "fermanlı"
resim diyorum. Türkiye'ye resim setre
ve iskarpinle birlikte girdi. Resım bir
"modus vivendi" olarak ahndı. Bu re-
sim durağan bir resım. Paşalann
yaptığı resimlerle oluşan bir resim kül-
türünden ne bekleyebilirsiniz ki? Bu-
gün onlann yaptıklan karpuz resim-
leri hala milyarlarca lirayla el değiştiri-
yor. Karpuzlar birisinin eline geçiyor.
ordan başkasına. Karpuzlar sürekli el
değiştirirken, Türk resmi kendi dina-
mik tavnnı belirlemek zorunda. Türk
resmi artık daha dinamik bir yönse-
meyi benimsemeli.
- Resimlerinizde mavinin yoğun kul-
lanımı, Picasso'nun geç mavi dönemini
anunsatıyor. Mavinin sizin resminize
denk düşen anlamı hangisi?
Yaşadığımın bir mavi dönem oldu-
ğu doğru; ancak, mavinin anlamlan
bende değişken. Bazı resimlerde \aro-
luşsal bir sıkıntıyı anlaürken bazı re-
simlerde umutsuzluğun umuda dö-
nüşmesinı simgeliyor. Çünkü sanatçı.
umutlu olmak zorundadır. Sanatçı
umutsuz olduğunda söyleyecekse bir
şeyi kalmaz. Pandora'nın kutusu
açıldığında artık dünyaya sadeee
umutsuzluk yayılıyor. Bundan etki-
lenmemeliyız. Ama yine de mavi
umutsuzluksa, bugün Türkiye'de her-
kesın mavi gıymesi ya da her yeri
maviye boyaması gerekir.
- Enerji olarak tanımladığınız çizgi
yoğunluklanmn ortasında hep kadın
yüzleri var.
tmgesel olan kadındır. Yaratıcı
olan da odur. Bu yüzden, elim hep
kadına gider. Hayatın kaynağını erke-
ğe sunan ve sabırla yaşamı kuran
kadınsa. imgesel olması da doğal. Er-
kek, ancak kadınla ilişki kurduğu sü-
rece yaratıcı olabilir. Evren de
kadındır. Resimlerimdeki gizli kadın
portrelennın gerekçesi bu.
- Kendi kendini belirieyen bir resmi-
niz >ar. Bu anlamda tckniği nasıl
tammuyorsunuz?
Benim resım tekniğım yok. Çünkü
resimler. insanlar gjbidir: onlann da
kaderleri vardır. Resim, ressamı sü-
riikler. Resmi yapan ressam değil, res-
min kendisidir. Bu doğrultuda teknık.
resım bıttikten sonra ortaya çıkan bir
kavram. Resmin oluşu sırasmda resim
kendi ideolojisini kuruvor. Ben kendi
yaşamımda da böyle bir yol benimsi-
yorum. Önceden ressam olacağım
diye bir şey söylemedim hiç. Sait Fa-
ik'in böyle bir anekdotu var. Mesleği-
ni nasıl seçtığini sorduklannda Faik.
"Ben secmedim. Yalnızca başarıh oldu-
ğum konu buvdu" dıyor. Resmimin de.
yaşamımm da böyle yönü var.
- Coğrafyalar...
İnsan. kendini tanımak için önce-
likle bulunduğu coğrafyadan çıkmalı.
Başka ülkelerde ve başka dillerde kur-
duğunuz ilışkilerde kendinizi tanı-
mladıkça genişlersiniz. Bu da. ya-
ratıalık anlamında çok yararlı bir ey-
lem. Hele resim yapıyorsanız vc res-
min bir değer olarak vaşandığı ülkele-
re gıdıyorsanız bu, daha da güzel
- Resimleriniz bir sergi dizisinden çok
ayrı ayrı ressamların yapıtlarını andırı-
yor.
Ben kendimin peşindeyim. tnsanın
yaşamı koşmak gibi olmalı. Bundan
daha doğru bir şev olamaz. Hiçbır re-
sim bir diğerine benzemcyecek. Zaten
benzememeli.
STOCKHOLM- Hiroşima Vakfı
tarafından 1989'dan ben "Liuslar,
topluluklar \e halklar arasında bartşı
güçlendirici *e gerilimi azaltıcı''' çalı-
şmalar yapan kışılere venlen ödül-
lerden birinin Aziz Nesin'e verileceği
açıklandı.
Bu yılın diğer ödülü de Tunuslu
tdrih profesörü Dr. Muhamed Tal-
bi'ye verilecek. Paris ve Stockholm'-
de yer alan Hiroşima Vakfı'nın ödül
tutan, kişi başına 30 bin Amerikan
Dolan.
Göteborg Kitap Fuan'na katıldı-
ktan sonra ödül habennı alan Aziz
Nesin, Stockholm'de 31 ekım gecesi
İsveç Salman Rüşdü'yle Dayanışma
Komitesi tarafından düzenlenen
gecede sevincini gizleyemiyordu. Sa-
lonu tıkhm tıklım dolduran çoğu
İsveçli halk. ödül haberinin anons
edilmesinden sonra yazanmızı uzun
süre alkışladı.
Ödül töreni 22 ocakta
Hiroşima Vakfı, 1902-1988 yıjlan
arasında yaşayan Editha Monis'in
vasiyeti üzerineoluşturuldu. İsveç'te
doğan ve Amerikah yazar lra Mor-
ris'le evlendikten sonra Paris'e taşı-
nan Editha Morris. kısa öyküleriyle
tanınıyor. Yapıtlannı İngilizce ya-
zan yazann en ünlü öyküsü "Flo-
wers of Hiroshima" (Hiroşima Çi-
çekleri).
lra ve Editha çifti. Hiroşima'da
tom bombasının yaraladığı insanlar
için bir de bakımevi kurdular. lra ile
Editha aynı zamanda Hiroşima'nın
"onur hemşerileri" ılan edildi.
Ödül nedeniyle Vakıf tarafından
Aziz Nesin'e vazılan mektupta şöyle
deniyor:
"\'akıf olarak biz; günümüzde
barışa karşı en büyük tehlikenin. her
topltım içinde görülen Hıristiyanlar,
Yahudiler ve Müslümanlar arasında-
ki fundamentalistlerle liberallerin
çatışması olduğu göriişündeyiz. Siz
de önde gelen laik bir Müslüman ola-
rak, kültürel alanda özgürlük, barış
\e göriiş belirtme özgüriüğü için uğ-
raş veriyor ve hoşgöriisüziük ile tero-
rizme karşı çarpışıyorsunuz. Bu ne-
denle sizden ödülümüzü kabul etme-
nİ7İ rira pdivnni7."
Mektupta ay nca Ödül töreninin,
22 Ocak 1995"'te Stockholm'de ya
da Paris'te yapılacağı bildiriliyor.
Son üç yılda Hiroşima Vakfı'nın
ödülünü kazanan kışiler ve ku-
rumlar şunlar:
1991- İsrail Kadınlar Barış Ağı
ve Filistinli Dr. Muhammed Abu-
Zaid
1992- Eski Yugoslavya'daki et-
nik çatışmalara karşı yaptıklan gj-
rişimlerden ötürü Belgrad'taki
Helsinki Assamblesi'nin başkanı
Sonja Licht ve Oslo İnsan Haklan
Komitesi'nden Tanja Petovar
1993- Kuzey İrlanda'da Ka-
tolıkler ve Protestanlar arasındaki
çatışmalar sırasmda iki tarafı da
karşılıkh görüşmeye çağıran ve bu
yolda önemli çalışmalar yapan Vi-
vianne Andersson ile Marion Kan.
Aziz Nesin, İsveç'ten aynl-
madan önce Cumhunyet'e şu yo-
rumda bulundu:
"Bu vakfı daha önce tanımıyor-
dum. Bana ulaşan bilgilere göre
saygm kişilerin oluşturduğu bir ku-
nım.
Böyle olmasa zaten ben de kabul
etmezdim. Elbette onur duydum,
sevindim. Ocak'ta da nerede verile-
cekse oraya gidip ödülümü ala-
cağım."
.Aziz Nesin'e, aynca bir başka
ödül de verilecek. Kasımda
ABD'ye gidecek ve Amerikan Ga-
zeteciler Cemiyeti'nin özel ödülü-
nü alacak. Aziz Nesin. 6 kasımda
gideceği ABD'de ilk kez buluna-
cak. Daha önce çeşitli girişimleri,
bazen ABD. bazen de Türkiye ta-
rafından engellenmişti.
Yazanmız. pazartesi gecesi
yaptığı konuşmadan önce, daha
önce kendisiyle Çatalca'da İsveç
televizyonundan Abdullah Gür-
gün'ün yaptığı ve TV'de iki kez
yavımlanan fılm ve Sıvas video-
sundan bölümler gösterildi. Sal-
man Rüşdü'yle Dayanışma Ko-
mitesi Başkanı ve Dagens Nyheter
gazetesinin kültür redaksiyonu
Arne Ruth'un açılışını ve takdim-
ciliğini yaptığı gecede. yazanmızın
bir öyküsünün çevirisı de okundu.
Aziz Nesin daha sonra.Türkıye'-
nin İsvaç büyükelçisi Solmaz
Cnaydın'ın yazanmızın onuruna
verdiği yemeğe kaüldı.