21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM1994 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Şehir Tiyatrolan, Memet Baydur'un 'Tensing' adlı oyununu bugün sahnelemeye başlıyor Doğaile insanbarışıkyaşayabilirıııi? ASUMARO Şehir Tıyatrolan'mn bıı günlerde il- gınç bir konuğu var: Ansiklopedıler- de. "Yeni Zdandalı dağcı ve Antarti- kalı kaşif. Nepalli dağcı Tensing Nor- gay ile birlikte ilk kez düny anın en yük- sek dağı oian Everest'in doruğuna ulaştı" sözleriyk tamulan Sir Edmuni Petdval Hillary, Memet Baydur'un yazdığı "Tensnj»" adlı oyunun kahra- manı olarak ızleyenlere fc»aşından ge- çenleri anlaürken, bir yandan da kendi kendisiyle hesaplaşıyor. Bu arada kılavuzluk eden Tensing de, sürekli onun iç sesi olarak yanmda bulunuyor ve ikisi Doğu ile Baü'nın iküemini gözler önüne seriyorlar. Oyunun değindıği belki de en önemli nokta , doğa ile insanın Llişkisi. Bay- dur'un Müşfik Kenter'e ithaf ettigi oyunu Çetin İpekkaya sahneye koy- muş. Dramaturjı çalışmasını Tarik Günersel'ın gerçekleştirdiği oyunda Hillary'yi özdemir Han, Tensing'i Kahraman Acehan, Hillary'den bir lakım gercekleri öğrenmeye çahşan gazeteci kız Leylayı ise Müge Akya- maç canlandınyor. Tensing'de diğer rolleri Sait Ergenc, tlhan Kilimci, Er- han Özçelik, Murat Derya Kıiıç, Züm- rüt Erkin, Melahat Abbasova ve Yaşar Nezih Eyüboğlu pavlaşıyorlar. Oyu- nun dekorlan Ersin Satgaa'a. kostüm- leri ise Canan Göknil'e ait. HiIIary Konçertosu Yönetmen Çetın İpekkaya, Ten- sing'in doğanın unutulduğu ve insana hizmet vermesi gereken bir şey gibi ele alındığı bir dönemde çok güncel bir oyun olduğunu düşünüyor: "Oyun; sadeee doğa kirliliği, düıiyanın belirli atıklarla ya da kimyasal zehiriemelerk yok olması meselesi değil, doğayla in- sanın barışık yaşaması olayını ele alı- yor. Artık modern toplumda insanın yapısı, karakteri, düşünce lara. duygu- İan, heyecanları. bütiin bunlar doğadan kopuk olmaya başlamış. Doğa irtsana heyecan vermez olmuş. Doğanın bir takun şeylerinin farkına varmadan yaşıyoruz. Bu oyun sadeee çevre kirliliği değil. doğa-insan ilişkisini irdelediği için çok güncel geldi bize". Hillary'yı oynayacak aktör, oyunda yükün büyük bölümünü üstleniyor. Tank Günersel'in Tensing'i 'Hillary Konçertosu' diye tanımladığını belırti- yor İpekkaya: "Bütiin enstrümanlar çok önemli tabii ama Hillary, virtüözite tsteyen bir o>un. Özdemir'in de oyna- yabilme olanağı olunca dedik ki biz bu oyunu yapalım"'. Bu yıl Şehir Tiyatrolarf nın repertu- var ana teması olan 'flüleın' bu oyunda Edmund Hillary'nin iç çatışması oia- rak karşımıza çıkıyor. Bu ikılemi, bir- birini çok lyi tanıyan iki oyuncunun yansıtmasının çok güzel olduğunu, bu konuda çok şanslı olduklanm da dile getıriyor: "Kahraman'la özdemir'in birbirleriyk olan ilişkileri bambaşka. Ondan da yararlandık. Provalar bo- yunca benim bir rejisör olarak hiçbir zaman hissedemejeceğim, yakalaya- mayacağım iç dünyalarını onlar bir- 'Tensing'de (soldan sağa) Müge Akyamaç, Özdemir Han, Murat Derya Kılıç, Melahat Abbasova rol alıyorlar.(FotoğrafIar DEVRİM BARAN) Yönetmen Çetin Ipekkaya, Tensing'in çok güncel bir oyun olduğu görüşünde: "Oyun; sadeee doğa kirliliği. dünyanın belirii atıklarla ya da kimyasal zehirlemelerle yok olması meselesi değil, doğayla insanın barışık yaşaması olayını ele alıyor." S Yönetmen Çetin İpekkaya birleriyle biliyorlar. Ve birbirlerine öy- lesme imkanlar hazıriamaya çalısjyor- larki." Oyunun zamanlamasında da farkı- nda olunmadan bir güncellik yaka- lanmış: Türkiye Dağcılık Federasyo- nu 1994-95 yıhnı 'Everest Yılı' ilan'et- mış ve iki lane Türk dağcısı bu yıl Eve- rest'e çıkacakmış. Dağcılık federasyo- nuyla sürekii iletişim halinde olduk- lannı, birbirlenne destek olduklannı belirtiyor Özdemir Han. Oyun süre- since Dağalık Federasyonu'nun dü- ir Edmund Percival Hillary'i oynayan Özdemir Han. "Olay sadeee protokol gereği bir yeşilcilik değil. Bizim o kadar çok içimizde ki. Beraber olmak, özdeşleşmek olayı var. Güzel bir fıkramız var, ama o fıkrayı anlatıp dikkati çekebilecek miyiz? Bütün endişemiz o"diyor. zenlediğı, Türkiye'nin ılk dağcılannm fotoğraflan. kullandıklan malzerneleK ve Ağn'dan toplanan bitki ömekleri; nin yer aldığı sergı ve bir video gösteri- si de fuayede izlenebilecek. Doğayla insanın yaşaması Bu arada, Sir Edmund Hıllary sade- ee sahneye konuk olmakla kalmaya- cak, kendisi de oyunu görmeye gele- cekmiş. Şu anda 75 yaşında olan Hil- lary'yi gelmeye nasıl ikna ettiklerini şöyle anlatıyor İpekkaya: "Dedik ki, "Bu oyunda sizi sahnede bir aktörü- müz oynuyor. Bu aktörümüz öylesine bir aktördür ki herhangi bir rolü iste- diği biçımde yorumlar ve oynar. Gelip kendinizi ona lanıtmazsanız, sizi iste- diği gibi bütün dünyaya tanıtır'. Böy- lece gelmeyi kabul etti". Çetin İpekkaya, oyunu hazırlarken Memet Baydur'a da pek çok konuda danışmış. Baydur. değiştirmek istedik- leri noktalarda onlara özgürlük ta- nımış. Baydur'un, oyunun sonuna ek- Hillary'yi, Özdemir Han lediği, istenirse kullanılabıleceğini be- lirttiği bir takım ek sahnelerden yarar- lanmışlar ve kendi yorumlanna uyma- yan bölümlerde değişiklik yapmışlar : "İç çekişme meselesini, külrürler arası- ndaki ilişkiyi, kültürün kendi benliğini kaybetmeksizin başka külrürlerle bes- lenmesi meselesine orurtmak istivoruz. Biri Doğu kültürü, biri Batı külrürii. Bu adam kendi içinde Doğu u> Batı kültür- krinin çatışnıasını vaşıyorsa, sonunda Doğu-Batı sentezi bir şey çıksın iste- medik. Doğu kültürü, kendi değerleriıû. özelliklerini korusun, Batı da kendi özelliklerini konıyor olsun ama bun- ların birbirlerine düşünce olarak ka- zandırdıkları neler vardır, onu belirle- yelim oyun boyunca gide gide değişen bieimde. Bu nedeale de o\unun, tekst olarak bu gelişimi bizim düşündüğümüz sıraya göre getirmeyen sahneleri bize göre değiştirdik". Bir de doğayla insanın banşık vaşa- masını vurgulayan sözlenn az olduğu yerlerde eklemeler yapmışlar: "Sonuç- ta doğa meselesini E\erest'i kurtarmak değil insanı kurtarmak haline getirdik. Everest bizim için bir sembol oldu". Everest bizim için bir sembol Oyunda bir de gazeteci Leyla ka- rakteri var. Müge Akyamaç'ın can- landırdığı Leyla. gerçeklerin peşinden koşuyor. Akyamaç. Leyla'yı şöyle an- latıyor: "Çok akıllı, kararlı, kafasına taktığısonuca mutlaka ulaşmak isteyen bir gazeteci. Doğulu ama Batı'vı da çok iyi bilen bir gazeteci. Edmund Hillary"- nin 40 yü önceki açıklamalarıyla bu- günkü açıklamaları arasındaki çelişki- nin ne olduğunu merak ediyor. Bunu çözmeye son derece kararlı \e sonuca da ulaşıyor. Aralarında çok insani bir ilişki oluvor. Edmund Hillary de bir müddet sonra Leyla'ya bazı şeyleri açık lamaya karar veriyor". Tensing'in provalan çok çeşitli me- kanlarda gerçekleştirilmiş. Dağa çıkmışlar, Ballıkaya'da kamp yapmış lar. Tuzla'ya gitmişler Kısacası, mümkün olduğu kadar doğavla iç içe olmuijlar. Bu gezilerden birinın sonun- da ise Çetın İpekkaya'nın başına tatsız bir olay gelmiş. Amasra'dan dönüşle- nnde tam evinin onünde bir pet şişeye basıp düşmüş ve üç kaburgasını kıımış. Şimdi neşeyle anımsıyorlar bu olayı ama o zaman İpekkaya'nın bir hafta hastanede vatmasına neden ol- muş. "Çevre sorunlanyla bu kadar uğ- raşırsan işte böyle çarpılırsın" dıyor Özdemir Han gülerek. Güzel bir fıkramız var Han'ın rolüyle arasında keyıfli bir ılışki var. Ancak Hillaryvi hiç tanı- madığı için biraz zorlanmış: "Ben Bay- dur'un yorumunda adı Hillary olan bir adamı oynuyorum >e benim vaziyetim çok zor. Bir şeyler yapmaya çalışıyo- rum ama o araştırma dönemi çok keyif- liydi. Ben şimdi yeni bir adam varatı- yormuş gibiyim. tabii Edmund Hillary buraya gelip beni dövdüğü zaman ola> bitecek". Aynca Hillary yle ozdeşleştiğını de belirtiyor Han : "Ölay sadeee protokol gereği bir yeşilcilik değil. Bizim o kadar çok içimizde ki. Beraber olmak, özdeş- leşmek olavı var. İnsan bir kalemiyie, çakmağnla özdeşleşir ya. ka\bolduğu zaman sizden bir şe\ gider. Hillary öyle oldu. Bir de duvgularımızı seyirciye yansıtma ola\ı \ar. Biz çok ha- zırlandığunız için belirii bir noktaya geldik. Ama bir kere anlatınca onu se- yirciye aktarabilecek miyiz? Güzel bir fıkramız var, ama o fıkrayı anlatıp di- kati çekebilecek miyiz? Bütün endi- şemiz o." Aksanat'ta tiyatro sezonu ilk Kadın' ile açılıyor • KültürSenisi - Nedim Gürsel'in öy külerinden. Esen Özman'ın Türkçe ve Fransızca plarak sahneye uyarladığı "İlk Kadın" adlı oyunun Fran&ızca versiyonu cumartesi ve 16 kasım çarşamba günü Aksanat Kültür Merkezi'nde gösterime gjriyor. Esen Özman ve Y van Duruz'un rollerini payiaştıklan iki kişılik oyunun sahne ve kostüm tasanmı Çağla Ormanlar, beden dili çalışması Vecihi Ofluoğlu, ışık tasanmı ise Yüksel Aymaz'a aıt. Oyun; anne-oğul ilişkisini, anne imajından giderek çoğalan kadınlan, Paris-lstanbul kentlerinin çağnşımlannı, Doğu-Batı arasındaki kültürel çarpışmalan. yalnızhk ve ölüm olgulannı banndınyor içinde. Esen Özan'ın Nişan Şirinyan ile önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği Türkçe versiyonunun ilk çalışma aşaması sayılabilecek "okuma tiyatrosu' örneâ. 7 kasım pazanesisaat 17.00'deTÜYAP Konferans Salonu'nda. Kitap Fuan çerçevesinde ızlenebılir. 'Atatürk ve Cumhuriyete Saygı' • Kültür Ser\isi - Aksanat'ta bugün saat 12.30ve 13.3Oarasında " Atatürk ve Cumhunyete Saygı" etkınlıklen çerçevesinde v ideodan büyük ekranda bir belgesel gösterilecek. "Atatürk ve Sanat" adlı belgeseli Halit Refığ yönetmiş, belgeselin görüntü yönetmeni ise Uğur Eruzun. Belgeselin yapımını Mimar Sinan Cniversitesi üstlenmış. "Atatürk ve Cumhuriyete Saygı" etkinliklen çerçevesindeyannsaat 12.30'da Aksanat'ta Brahms'ın "Senfoni No.T'i seslendinlecek. '55. Devlet Resım ve Heykel Sergisi' yarışmaları • ANKARA (A.\) - Kültür Bakanhğı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nce"55. Devlet Resim ve Heykel Sergisi" kapsamında düzenlenen "Devlet Resim Yanşması". "Devlet Heykel Yanşması". "Devlet Özeünbaskı Yanşması". "Devlet Seramik Yanşması" ve "6. Devlet Fotoğrat Yanşması" sonuçlandı. Ozgünbaskı dalında: A. Cem Şahin binnci, Hüsnü Dokak ikinci. Belgin Onan üçüncü oldu. Heykel dalında Hüseyin Suna birinci, Birnur Eraldemir ikinci. Şınasi Tek üçüncü oldu. Resim dalında Alp Taner Ulukılıç binnci. Birsen Giderer ikinci, Salım Aktuğ üçüncü secildı. Fotoğraf yanşmasında ise Yusuf Murat Şen birinci. Resul Baştuğ ikinci, Orhan Alptürk üçüncü oldu. 'Kendi peşinde koşan ressam' Atlıhan'ın resimleri Galeri Sanat Yapım'da sergilendi ^Resimlerinde kadeıivardır9 Aziz Nesin'e Hiroşima Özgürlük Ödülü GÜRHAN LÇKAN ECE TEMELKURAN ANKARA -Efes antik üyatroda dü- zenlediği "Ergin'in Kontra-maganda Sergisi" adlı etkınlik ve "happening"le geçtiğimiz yıl yoğun tepkiler alan res- sam Ergin Athhan'ın resimleri. Galen Sanat Yapım'da sergilendi. Resmin, "enerji ve cesaretk" biı ilgisi olduğunu söyleyen ressam, "bir şey olmaktan çok, bir şey yapmakla" ilgılendığıni vurguluyor. Amerika'da yaşayan Atlıhan, Türk resim geleneğini onaylamadığını, Türk resminin bundan sonraki yön- semesinin enerji ve cesaret yüklü ol- ması gereküğini belirtiyor. Ressam Atlıhan, resmin başlı başına bir dil ol- duğunu ve sözcüklerle yeniden anlat- mayı anlamsız ve gereksiz bulduğunu beli'rterek, sorulanmızı şöyle yanıt- ladı: - Diplomasız ressamlardansınız. 1960'lardaki akademiye girme girişi- miniz başansızlıkla sonuçlandı. Diplo- masızlıktan söz eder mLsiniz? Çalışmalanmı çok "hızlı" bulduk- lan için beni akademiye almadılar; iyi de oldu. Türkiye'de elinizde bir dip- lomanız varsa, kimsenin sizin o işi iyi yaptığıruza ilişkin bir kuşkusu olmu- yor. Oysa öğrenmek başka türlü bir süreç. Ben resmi Avrupa'da, resme baktığında resmi yaşayan insanlar arasında öğrendim. Yaşamımda Londra, Paris, Wiesbaden, New York gibi kentler oldu. Buralarda eylemler düzenleyerek ve resim çalışmalanmı gitgide hızlandırarak yaşamımı sür- dürdüm. Yaşamın içinde bir öğrenme süreciydi bu. Çünkü, Avrupa'da resim insanın dünyaya gözünü açmasıyla başlayan bir süreç. Bu insanlar, vaftiz sırasmda bıle kilise duvarlanndaki re- simleri görüyorlar. Bundan sonra da yaşamlannın bir parçası oluvor. Ben kendimi, sadeee o coğrafyada yaşayan bir insan olarak gördüm, kimliğim asla değişmedi. - Tarihiniz, hem coğrafi hem de dü- şünsel bir hız içeriyor. Bu, resimlerinize nasıl yansıyor? Bunlar resimlerime "hız" olarak yansıyor. Resimlerimi çok kısa sürede üretiyorum. Resmin bir yerine gelince, resmin bittiğinı hissedıp bırakıyorum. Fazla üsteledığim resimlerin zorla- malan. daha sonra bana fazlalıklar gibi geliyor. Bu kısa süren resimler, T ürk resmi kendi dinamik tavnnı belirlemek zorunda. Türk resmi artık daha dinamik bir yönsemeyi benimsemeli. yine de uzun bir sürecin sonuçlan. Aynca çizginin de enerji olduğunu dü- şünüyonım. Bu. büyük boyutlu resim- lerde daha çok açığa çıkıyor. 45 metre- lik bir panoya resim yapmakla. küçük boyuta çalışmak arasında bir cesaret ve enerji farkı vardır. Büyük resimler- de insanın gösterdiği cesaret önemh- dir. Hep daha dinamik bir resim isti- yerum. "Tanzimat resmirte ayak dirediğini- n" sık sık söylüyorsunuz. Yeni resim nasıl olmalı? Ben Tanzimat resmine "fermanlı" resim diyorum. Türkiye'ye resim setre ve iskarpinle birlikte girdi. Resım bir "modus vivendi" olarak ahndı. Bu re- sim durağan bir resım. Paşalann yaptığı resimlerle oluşan bir resim kül- türünden ne bekleyebilirsiniz ki? Bu- gün onlann yaptıklan karpuz resim- leri hala milyarlarca lirayla el değiştiri- yor. Karpuzlar birisinin eline geçiyor. ordan başkasına. Karpuzlar sürekli el değiştirirken, Türk resmi kendi dina- mik tavnnı belirlemek zorunda. Türk resmi artık daha dinamik bir yönse- meyi benimsemeli. - Resimlerinizde mavinin yoğun kul- lanımı, Picasso'nun geç mavi dönemini anunsatıyor. Mavinin sizin resminize denk düşen anlamı hangisi? Yaşadığımın bir mavi dönem oldu- ğu doğru; ancak, mavinin anlamlan bende değişken. Bazı resimlerde \aro- luşsal bir sıkıntıyı anlaürken bazı re- simlerde umutsuzluğun umuda dö- nüşmesinı simgeliyor. Çünkü sanatçı. umutlu olmak zorundadır. Sanatçı umutsuz olduğunda söyleyecekse bir şeyi kalmaz. Pandora'nın kutusu açıldığında artık dünyaya sadeee umutsuzluk yayılıyor. Bundan etki- lenmemeliyız. Ama yine de mavi umutsuzluksa, bugün Türkiye'de her- kesın mavi gıymesi ya da her yeri maviye boyaması gerekir. - Enerji olarak tanımladığınız çizgi yoğunluklanmn ortasında hep kadın yüzleri var. tmgesel olan kadındır. Yaratıcı olan da odur. Bu yüzden, elim hep kadına gider. Hayatın kaynağını erke- ğe sunan ve sabırla yaşamı kuran kadınsa. imgesel olması da doğal. Er- kek, ancak kadınla ilişki kurduğu sü- rece yaratıcı olabilir. Evren de kadındır. Resimlerimdeki gizli kadın portrelennın gerekçesi bu. - Kendi kendini belirieyen bir resmi- niz >ar. Bu anlamda tckniği nasıl tammuyorsunuz? Benim resım tekniğım yok. Çünkü resimler. insanlar gjbidir: onlann da kaderleri vardır. Resim, ressamı sü- riikler. Resmi yapan ressam değil, res- min kendisidir. Bu doğrultuda teknık. resım bıttikten sonra ortaya çıkan bir kavram. Resmin oluşu sırasmda resim kendi ideolojisini kuruvor. Ben kendi yaşamımda da böyle bir yol benimsi- yorum. Önceden ressam olacağım diye bir şey söylemedim hiç. Sait Fa- ik'in böyle bir anekdotu var. Mesleği- ni nasıl seçtığini sorduklannda Faik. "Ben secmedim. Yalnızca başarıh oldu- ğum konu buvdu" dıyor. Resmimin de. yaşamımm da böyle yönü var. - Coğrafyalar... İnsan. kendini tanımak için önce- likle bulunduğu coğrafyadan çıkmalı. Başka ülkelerde ve başka dillerde kur- duğunuz ilışkilerde kendinizi tanı- mladıkça genişlersiniz. Bu da. ya- ratıalık anlamında çok yararlı bir ey- lem. Hele resim yapıyorsanız vc res- min bir değer olarak vaşandığı ülkele- re gıdıyorsanız bu, daha da güzel - Resimleriniz bir sergi dizisinden çok ayrı ayrı ressamların yapıtlarını andırı- yor. Ben kendimin peşindeyim. tnsanın yaşamı koşmak gibi olmalı. Bundan daha doğru bir şev olamaz. Hiçbır re- sim bir diğerine benzemcyecek. Zaten benzememeli. STOCKHOLM- Hiroşima Vakfı tarafından 1989'dan ben "Liuslar, topluluklar \e halklar arasında bartşı güçlendirici *e gerilimi azaltıcı''' çalı- şmalar yapan kışılere venlen ödül- lerden birinin Aziz Nesin'e verileceği açıklandı. Bu yılın diğer ödülü de Tunuslu tdrih profesörü Dr. Muhamed Tal- bi'ye verilecek. Paris ve Stockholm'- de yer alan Hiroşima Vakfı'nın ödül tutan, kişi başına 30 bin Amerikan Dolan. Göteborg Kitap Fuan'na katıldı- ktan sonra ödül habennı alan Aziz Nesin, Stockholm'de 31 ekım gecesi İsveç Salman Rüşdü'yle Dayanışma Komitesi tarafından düzenlenen gecede sevincini gizleyemiyordu. Sa- lonu tıkhm tıklım dolduran çoğu İsveçli halk. ödül haberinin anons edilmesinden sonra yazanmızı uzun süre alkışladı. Ödül töreni 22 ocakta Hiroşima Vakfı, 1902-1988 yıjlan arasında yaşayan Editha Monis'in vasiyeti üzerineoluşturuldu. İsveç'te doğan ve Amerikah yazar lra Mor- ris'le evlendikten sonra Paris'e taşı- nan Editha Morris. kısa öyküleriyle tanınıyor. Yapıtlannı İngilizce ya- zan yazann en ünlü öyküsü "Flo- wers of Hiroshima" (Hiroşima Çi- çekleri). lra ve Editha çifti. Hiroşima'da tom bombasının yaraladığı insanlar için bir de bakımevi kurdular. lra ile Editha aynı zamanda Hiroşima'nın "onur hemşerileri" ılan edildi. Ödül nedeniyle Vakıf tarafından Aziz Nesin'e vazılan mektupta şöyle deniyor: "\'akıf olarak biz; günümüzde barışa karşı en büyük tehlikenin. her topltım içinde görülen Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar arasında- ki fundamentalistlerle liberallerin çatışması olduğu göriişündeyiz. Siz de önde gelen laik bir Müslüman ola- rak, kültürel alanda özgürlük, barış \e göriiş belirtme özgüriüğü için uğ- raş veriyor ve hoşgöriisüziük ile tero- rizme karşı çarpışıyorsunuz. Bu ne- denle sizden ödülümüzü kabul etme- nİ7İ rira pdivnni7." Mektupta ay nca Ödül töreninin, 22 Ocak 1995"'te Stockholm'de ya da Paris'te yapılacağı bildiriliyor. Son üç yılda Hiroşima Vakfı'nın ödülünü kazanan kışiler ve ku- rumlar şunlar: 1991- İsrail Kadınlar Barış Ağı ve Filistinli Dr. Muhammed Abu- Zaid 1992- Eski Yugoslavya'daki et- nik çatışmalara karşı yaptıklan gj- rişimlerden ötürü Belgrad'taki Helsinki Assamblesi'nin başkanı Sonja Licht ve Oslo İnsan Haklan Komitesi'nden Tanja Petovar 1993- Kuzey İrlanda'da Ka- tolıkler ve Protestanlar arasındaki çatışmalar sırasmda iki tarafı da karşılıkh görüşmeye çağıran ve bu yolda önemli çalışmalar yapan Vi- vianne Andersson ile Marion Kan. Aziz Nesin, İsveç'ten aynl- madan önce Cumhunyet'e şu yo- rumda bulundu: "Bu vakfı daha önce tanımıyor- dum. Bana ulaşan bilgilere göre saygm kişilerin oluşturduğu bir ku- nım. Böyle olmasa zaten ben de kabul etmezdim. Elbette onur duydum, sevindim. Ocak'ta da nerede verile- cekse oraya gidip ödülümü ala- cağım." .Aziz Nesin'e, aynca bir başka ödül de verilecek. Kasımda ABD'ye gidecek ve Amerikan Ga- zeteciler Cemiyeti'nin özel ödülü- nü alacak. Aziz Nesin. 6 kasımda gideceği ABD'de ilk kez buluna- cak. Daha önce çeşitli girişimleri, bazen ABD. bazen de Türkiye ta- rafından engellenmişti. Yazanmız. pazartesi gecesi yaptığı konuşmadan önce, daha önce kendisiyle Çatalca'da İsveç televizyonundan Abdullah Gür- gün'ün yaptığı ve TV'de iki kez yavımlanan fılm ve Sıvas video- sundan bölümler gösterildi. Sal- man Rüşdü'yle Dayanışma Ko- mitesi Başkanı ve Dagens Nyheter gazetesinin kültür redaksiyonu Arne Ruth'un açılışını ve takdim- ciliğini yaptığı gecede. yazanmızın bir öyküsünün çevirisı de okundu. Aziz Nesin daha sonra.Türkıye'- nin İsvaç büyükelçisi Solmaz Cnaydın'ın yazanmızın onuruna verdiği yemeğe kaüldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle