25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6TEMMUZ1993SAU CUMHURİYET2 SAYFA KÜLTÜR Moda Deniz Kulübü'ndeki konserinde eski ve yeni tüm sevilen parçalanru seslendiren Black: Müziğimden asla ödünvermem!BURAK ELDEM ""Wonderful Life"ile beş yıl önce tüm Avrupa ülkelennde haflalarca l numarada kalan ve son albümü *"Arc We Having Fun Yet?"i mayıs sonun- da yayınlavan Black, cuma gecesi Moda Deniz Kulübü'nde beş yüz da- vetli ve biletli izleyicinin önünde kon- ser verdi. Yaklaşık bir buçuk saat bo- yunca sahnede kalan ve iki kez bis için çağnlan Black, eski ve yeni tûm sevilen parçalannı seslendinrken, "Wonder- ful Life"ı izleyicinin isteği üzerine iki kez söyledi. Moda Deniz Kulübü'nde akşamüs- tü düzenlenen basın toplanasından sonra Black, TRT I'de yayımlanan "Kokteyl" programı için özel bir ce- kim gercekleştirdi. Konser öncesi son provanın ve ses düzenı konırolünün ardından, kulübün bahçesinde soru- lanmızı yanitladı. Kısa süren söyleşi- miz boyunca, Black, basın mensup- lanna yuvarlak ve politik yanıtlar ver- meyi alışkanhk haline getirmiş klasık "star"lardan çok farklı biri olduğunu koydu ortaya. Hıçbir soru karşısında duraklamadı ve asla klişe yanıtlara, beylik cümlelere başvurmadı. Oku- yan, düşünen ve mesleğini dünya gö- rüşüyle örtüştürmeyi bilen bir sanatçı kimliğiyle karşımıza çıkan Black, en- düstrinin biçimlendirdiği "star" profı- linin de çok uzağındaydı. - Uverpool 1%2 doğumlustınıız. Yani siz dıinvaya geldiğini/ günlerde kentinizin yetiştirdiği The Beatles top- luluğu, v Lo>e Me Do'yla tüm dünyayı sarsmaya başlamıştı. Çocukluk ve er- geniik döneminizde Beatles'ın ya da U- verpool Beat Miiziği'nin etkilerini üze- rinızde hissettiniz mi? Ben müzikle ciddi biçimde ilgüen- meye başladığirnda, Beatles dağılmıştı. Gerçi hâlâ popülerdıler ama o dönemde benim için hiçbir cazi- beleri yoktu. Bilirsinız, ergenlik döne- minde insanlar, anne ve babalannın karşı çıktığı müziği dinlemek isterler. Oysa bizim kuşakta anne ve babalann favori topluluğuydu Beatles. - İlk iki albümünibde metankou'k bir anlatım ağır basıyordu. Hüzünlfi aşk- lardan, birarava gelemeyen sevgililer- den ya da yokolan dostluk ve sevgiden söz ediyordunuz. Oysa son albümde btı hjıva. biraz değişmiş gibi. Black, cuma gecesi yaklaşık 500 kişilik izleyiciye bir buçuk saatlik konser verdi. (HAYRETTİN SAGANAK) Aslına bakarsanız, çevremde olup bitene ve dünyanın olumsuz görü- nümlerine karşı tepkim azalmadı. Ter- sine arttı. Ama galiba artık bıraz büyüdüm. İnsarun yaşamla yüz > üze gelmesi gerektiğini ve yaşamın herkes için çok zor olduğunu anladım. Bu ne- denle şimdi daha soğukkanlı olduğu- tnu söyleyebilirim. Ama müziğımdeki değişme, yalnızca melodi ve ritmle ilgi- li. Yoksa şarkı sözlerinde bir değişim söz konusu değil. însanlar daha canlı. daha hareketli bir şeyler istedıklen için, söyleyeceğim şeyleri sunma bıçi- mini değiştirdim dıvebilirim - Şarkılarını/da belli belirsiz varoluş- çu düşüncenin izleri var gibi. Felsefejle aranız nasıl? Ne tür kitaplar okuyorsu- nuz? Kitap okumak benim için vazgeçil- mez bir tutkudur. Tercihim ağırlıklı olarak yirminci yüzyıl düşünürlenn- den vc günümüz dünyasının sorun- lannı anlatan kitaplardan yana. Bire- yin öneminin yeni >enı kavrandığını ve her bıreyin avn bir dünv a olduğunu düşunüvorum. Tekrarlanmayan. \e- nıden üretilemeyen ve kendi kendini bıçımlendiren bir dünya. Jean Paul Sartre, Camus ve Baudelaire. en çok okuduğum yazarlar. - En çok sevdiğiniz, sizi en çok tatmin eden albümünüz hangisi? Şu anda tabii ki son albümüm "\re We Having Fun Yct"ı diğerlerinden ayn tutuyorum. Bu size klasik bir yanıt gibi gelebilır ama dahd klasiğı de var: Sözgelimı "en iyi albümüm henüz yapmadığım al- bümdür"de diyebilınm. Bunun biraz gerçek tarafı da var. Kusursuz bir al- büm düşlüyor insan ama böyle bir şey asla yok. Kusursuz albüm. yalnızca insanın ahnınde oluşuyor. - Plak şirketinizden ayrıldmız ve son albümünüzü tek başına yayımladınız. Ne^ibi zorluklar çıktı karşjsınıza? Önce plak şirketimden niçin aynldığımdan söz edeyim İkinci ve üçüncü albümlerim. "VVonderful Life" kadar satmayınca, benim üze- rimde baskı oluşturmava başladılar. Daha ticari olmalısın. daha ticari şe\- ler yapmahsın diye üzerime gelıp dur- dular. Tican' olmak ne demektir ki Allahaşkına? Nasıl ticari olunacağını ben nereden bilebilırim? Ben müzisye- nim.Otururkafamdakimüzi|i. hisset- tiğim müziği v apar ve albümümü hazı- rlanm. İnsanlar beğenirse satar, be- ğenmezse satmaz. Ama benden bir iş- letmecı. bir yöneücı gibi davranmam beklenırse işler değişir. Müziğimden. hele hele benim için en önemli unsur olan şarkı sözlerinden asla ödün ver- mem. İşte bu nedenle baskılardan sı- kılarak plak şirketimden aynldını %e kendi şirketimi kurdum. Biraz cesaret isteyen, hatta korkutucu bir hamle bu. biliyorum. Ama tüm belirsizliklere karşın, doğnı karar aldığımdan emi- nım. - Konerleri mi seviyorsunuz, stüdyo çalışmalaruu mı? Bursa konseriniz nasıl gecti? Bundan bir ay kadar önce aynı so- ruyu sorsaydmız, kesinlikle stüdyo çalışması diye yanıtlardım. Ama şim- di. konserlerden büyük keyif alîyo- rum. Her şey, insanlarla köprüyü kur- maya bağlı. Onu gerçekleştirdikıen sonra. siz de müziğinizi yaparken on- larla birlikte keyif alıyor ve eğleniyor- sunuz. Bursa konserine gelince. eşine az rastlanır. muhteşem bir izleyicıyle karşilaştım orada. Çoşkulan. katılı- mlan ve sıcaklıklan süperdi. Tüm şarkılanmı benimle birlikte ayakta söyledi ler. - Büyük plak şirketlerinin küçükleri yutması ve dünvada bir tekelleşmenin başlaması hakkında neler dûşünü- yorMinuz? Kar ve yüksek satış güdüsü, sanatı ve yaratıcılığı bozuyor. Büyük şirket- ler sürekli olarak sanata verdikleri önemden, yaratıcı müzisyenlere sağ- ladıklan desteklerden söz ederler, sakın inanmayın. Yalan söylüyorlar. Tek dertleri paradır onlann. Yalnızca satışlan düşünürler. Ama ne yazık ki piyasa çarklan onlardan yana işliyor ve tekelleşme sürüyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde Black. grubuyla birlikte beş yüz kadar izleyi- cinin önünde konserine başladı. "Don't Take The Silence Too Hard", '"Svvingtime" gibi yeni parçalannın yanı sıra. Türkdınleyıcisının hâlâ unu- tamadıgı "All We Need Is Money", "Every'thing Coming Up Roses" ve "Wonderful Lıfe"ı da seslendirdi. Eş- siz bir sahne performansına sahip olan sanatçı, ne yazık ki izleyici agsından pckşanslıdeğildı cuma gecesi. "Muhte- şem" dediğı Bursalı izleyiciden sonra Moda Deniz Kulübü'nün aikış cebın- den çıkıyormuşcasına cimri davranan "sosyetik" üyelerinin duyarsızhğı, sanınz biraz düş kınklıgına uğrattı Black'i. Bu arada konserin keyfini çı- karmaya alışan bir avuç genç izleyici- nin ayakta durduğu köşeden, John Lennon'a gönderme yapan bir sitem yükseldi: "Alkışlamasaruz da olur ama bari mücevherlerinizi şıkırdaün." Somali fotoğrafına "Niepce 93" ödülü Külrür Servia-'Somali'den çekilmiş bir fotoğrafın in- sancıl olabileceğine inanmı- yorum." Bu sözler geçtiğimiz aylarda "Niepce 93" ödülünü alan Jean-Claude Coutaus- se'a ait. 1990 yılından beri Contact Ajansı için çafışan 33 yaşındaki foto muhabiri Coutausse. bu ödüle Somali"- dekı açlığı yansıtan renkli fo- toğraflanyla değer görüldü. Açlıgın ilk görflntûsû Coutausse bınncihk ödülü- nü ve Somaı'de çalıştığı gün- leri şöyle anlatıyor:"Somali'- de yaptığım röportajlar çok ses getirdi. Aslında yaptığım şeyler büyük işler değil. Açbğı ilk olarak bu şekilde yansıtan fotoğrafçı ben oldum. Fotoğraflanmın bu kadar ilgi görmesinin nedeni, gelip geçici nitelikler taşımalan. Aslında benim çalışma an- layışım tam dergilerin istediği şekildeydi. Zor olmayan gö- rüntüler. ciddi ancak 'bakıla- bilir'. Somali'deki felaketi birçok fotoğrafçı görüntüle- di. Insancıl değil Caron, McCuUin, Salgado bunlardan sadece birkaçı. Ancak ben. herkesin iddia et- tiğinin aksine Somali"de çeki- len karelerin insancıl olabile- ceğine inanrmyorum. Ölmek üzere olan cocuklann önünde deklanşöre basmak hü- manizm olamaz. Kimi zaman yüzlere 30 cm.'e kadar yak- laştığım oluyordu. Bazen bir görüntü için 2 saat çalıştım. En duygusal sahneyi yakala- yabilmek için bir anlamda bilmeden 'casting' yapıyor- duk. Bir gün hastahanede maki- nam yokken bir çocukla karşılaştım. Bana yardım et- mem için yalvanyordu. Bu manzara karşısında kendimi korumak için makinamı aldım. Bana olayiara tanıklık ettiğımin söylenmesını ister- dim. Ancak televizyon çıktığından beri tanıklık kav- ramı geçerlihğini yitirmiş du- rumda. Neden bu fotoğrafları çe- kiyorum. Insanlan şok etmek istemeden kendim için çalışı- >orum. Tüm bu olanlar bu dünyada yaşanıvor. Ben ora- lara gitme şansını eide ettim. Bir mesleğim var ve buralan öncelıkle kendim için görmek istedim."' Londra'dafilmleriiçin festival düzenlenen Jeanne Moreau: Yaşam bir dizidalgayabenziyor Külrür Servisi - Bunud, Tnıf- fault, Antonioni, Angelopoulos, VVİnders, VVeUes, Malle, Ka- zan... Bu isimlerin, dünyanın gelmiş geçrruş en ünlü yönetme- leri olmanın dışında bir ortak özellikleri daha bulunuyor: Herbiri Fransız oyuncu Jeanne Moreau"nun rol aldığı flimleri yönettiler. Geçtiğimiz hafta Londra'da düzenlenen "Jean Moreau Filmleri Festivali" bu ünlü oyuncunun olağanüstü kariyerini gözler önüne ser- mekle kalmıyor, adeta A'dan Z'ye sinema belgeseli sunuyor. Tiyatro ile sanat hayatına başlıyan Moreau. I957yılında. Louis Malle'ın "Lift to The Scaffold" isimli filmiyle ilk kez sinemayla tanıştı. 1961 yılında çevirdiği "Jules ve Jim" filmiyle dünyaca ünlü bir oyuncu haline geldi. Aralannda Orson Wel- les'in "Chimes at Midnight". Bunuel'in "Diary of a Chamber Maid with The Yellovv Rolls Royce", Theo Angelopoulos'- un Istanbul Film Festivalin'de de gösterilen "Leyleğin Geci- ken Adımı" fılmierinin yer al- dığı 30 yılhk sinema kariyerinin şimdilik son durağı ise 1992 yı- hnda çevirdiği Wim VVenders'- in "Dünyanın Sonuna Kadar" filmi ile aynı yıl gerçekleştirdği Peter Handke'nin "Absence" adlı filmi. Halen Fransız hükü- metinin maddi destek vereceği fılmlerin seçimini yapan komi- tenin başkanı olan sanatçı. 1980'lerin sonunda Fernando Roja'nm trajedısi "La Celesti- ne" ile tiyatroya da parlak bir dönüş yaptı. Moreau'nun özel hayatı da filmleri gibi ünlülerle dolu. 21 yaşmda. "Mata Hari" fılminde birlikte çalıştığı yönetmen Je- an-lois Richard'la evlenen Mo- reau, ikinci kocası olan NVilliam Friedkinlc evliliğini de uzun yıllar önce noktalandı. Malle ve Truffaut'la fırtınalı aşklar yaşı- yan sanatçı, son olarak yıllardır Pîerre Cardin'le yaşadıği ilişkıyı bitirdi. Sanatçı tüm bu başanlanna rağmen, Holl>r wood yıldızlan- nın aksine zengin olmayı başa- ramamış. Moreau "Film başı- na milyonlar alan, modern genç aktnsler için çok üzülüyorum çünkü kapana kısılmışlar. Da- na az para alacakları için rutc- lıkli film önerilcrini geri çevır- mek zorunda kalıyorlar. Ger- çek özgürlük parayı seçmek de- ğil ıstediğin filmi seçmektır"- diyor . Truffault, VVelIes. Anıo- nioni ve Bunuel'in sürekli para sıkıntısı çeken yonetmenlcr ol- duğunu belirien Moreau, "Ju- lcs vc Jim" lilmının parasını an- •(•erçek özgürlük para seçmek değil, istediğin filmi secmektir' diyor Jeanne Moreau. cak I986 vılmda alabildiğini ve Bunuel ile birçok projelerini pa- rasızlık yüzünden gerçekleştire- mediklerinı anlatıyor. Fransa'da kürtajın serbest bırakılması için verilen dılekçe- ye atıığı ımza dışında polıtikay- la hiç ılışkisı olmadığını söyli- yen sanatçı politkaya karşı tep- kisını îövle dile getiriyor:"Poli- tikadan nefret ederim. Yugos- lavya'da olup bıtenlere bak- sanıza. I. Dünya Savaşı öncesi mıllivctçıliğini hortlatmayı ba- >ardılar orda. Bıze gcrekli olan politikacılar değil, dünyaya de- ğerli birşeyler katabilen yönet- menler. müzisvenler. heykelt- raşlar, oyuncuİar ve yazarlar" Moreau'nun politikacılar ka- dar kızdığı bir meslek grubu daha var: 1984 yılında Truf- falı'nun beyin tümöründen ölü- müne neden olduklannı düşün- düğü doktorlar. "Sürekli film çeviriyordu ve her filmden önce doktor muayenesinden geçerdi. Doktorlar her seferinde hiç bir şeyı olmadığını söyicdiler." Bu öfkcsi biraz da çocükluğundan beri öiüme karşı duyduğu aşın korkudan kaynaklanıyor, yaş- lanmanın onu üzmediğini tersi- ne bundan hoşnul olduğunu belirten sanatçı ölüm konusun- da ise şunlan söylüyor:" Hayat hiri dızı dalgaya benziyor. Her dalga aramızdan bir kaçını alıp götürüyordiğerlen sahildekalı- yor. İnsan neden ben kaldım o gitti diye düşünüyor. Bence bir süre daha gcridc İcalacak kadar şanslı olanlar bu zamanı en iyi şekilde değerlendirmek zorun- dalar" Kütüphanelere ilgi Üçayda 5,5 milyon kışi yararlandı ANKARA (AA)- Kültür Ba- kanlıği. halka okuma alışkanh- ğını kazandırmak için kütüpha- nelerde çeşitli düzenlemeler ya- parken. bu yılın ilk üç ayında kütüphanelerden yaklaşık 5.5 milyon kişinin yararlandığı be- lirlendi. Kütüphanelere, bu yılın ilk altı ayında bin 94 değişik tür- den 250 bin adet kitap satın alı- nırken, 150 büyük kütüphane günlük 7 gazeteye, 790 kütüp- hane de günlük 2 gazeteye abo- ne olundu. Kitap çeşidi artttı KütüphanelerGenel Müdür- lüğü, halk kütüphanelerini öğ- rencilerin ders çalışma ve ödev yapma yeri olmaktan çıkanp, çağdaş bir anlayışla halkın her kesimine hizmet verebilecek duruma getirmek için büyük çaba harayor. Bu amaçla. kü- tüphanelerde kitap çeşidi ve sa>ısının arttınlmasının yanı sı- ra süreli yayın ve günlük gaze- telerle. dil laboratuvarlan ve çocuk bölümleriyle okuyucuya hizmet sunuluyor. Geçen yıl bin 46 olan kütüp- hane sayısı, bu yılın ilk altı ayhk döneminde bin 78'e çıkarken, kitap sayısı da ayru dönemde 8 milyon 993 bin 630'dan 9 mil- yon 167bin23l'eyükseldi. Kü- tüphanelerden geçen yıl 20 mil- yon 337 bin 365 kişi yararla- nırken. bu yıbn ocak-şubat- mart aylannı kapsayan üç aylık döneminde ise okuyucu sayısı 5 milyon 437 bin olarak gerçek- leşti. Süreli yayınlara ödenek KütüphanelerGenel Müdür- lüğü. kitap, süreli yayın ve gaze- te alımı için bu yıl 25 milyar li- rahk ödenek ayırdı. Kütüpha- nelere geçen yıl 12 milyar lira karşılığinda 3 bin 168 çeşitten oluşan 472 bin adet kitap satın alınırken. 79 çeşit sürekli yayı- na ve 100 büyük kütüphane için 7 çeşit günlük gazeteye abone olundu. Bazı kütüphanelerde açılan dil laboratuvarlanyla bu konuda hizmet veriliyor. Anka- ra'da Oran Şevgi Yılı Halk Kü- tüphanesi.İçel Halk Kütüpha- nesi ve İstanbul'da Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde dil la- boratuvarlan bulunuyor. Ayn- ca halk kütüphanelerinden özürlü vatandaşlann da yarar- lanmalan için Ankara'da Oran. İzmir'de Atalürk, Erzurum. Eskişehır. Uşak ve Manisa- Şalihli halk kütüphaneleri ile İstanbul-Beyazıt Devlet Kü- tüphanesi'nde Konıışan Ki- laplık bölümlcri ycralıyor. Yazarfotoğraflan ve dipnottar ATÎLLABİRKİYE Memet Fuat, "Eleştirilerde kötü bir eğilım" başlıklı yazı- sında (Cumhuriyet-2,28 6.1993). dıpnot kullanmama "kötü eğilimi'nden söz ederek. bu yolla ortaya çıkan 'çalıntf me- tinlere değiniyordu. Buna benzer bir başka örnek daha var. Melih Başaran'ın Ve Niçin (Yine) Febefe... adlı kitabı (Ya- pı Kredi Yay. 1993) "dıpnotlu bir kötü eğilime' örnek. Yapı- çözümler alt başlığını taşıyan kitabın "iki El Ölüm Yazısı" başlıklı dördüncü bölümünde. ağırlıklı olarak Beşir Fuad- dan sözedilivor. Yazann kendi deyimıyle. İzzet Yasarın bir kitabıyla 'sarmal'lanarak Platon ve Mallarme'ye yapılan göndermelerle B. Fuad'ın intihan 'felsefi olarak çözümlenı- yor." Yorumlan kendisinde saklı kalmak ka>dıvla. dıpnotla- n ile bir-iki "kötü eğilimi'ne değineceğiz. Başaranın. B. Fuad'ın Beşer, Volûire, Victor Hugo. İnti- kad gibi belli başiı yapıtlanna bakmadığınızı görüyoruz. Bu kitaplarla ilgili hıçbir alıntı yok. İki kitap görmüş Babalar ve Oğullar (Jale Parla, 1990) ve Beşir Fuad'ın Mektuplan (Fazlı Necib'e; günümüz Türkçesi: Parkan Özturan. 1989). Böyle- ce tüm kaynaği JaJeParla'nın vorumu. mektuplardakı Sela- hattin Hilav'ın önsözü. P. Özturan'ın kıtapıa yer alan tanıtı- cı yazısı ile B. Fuad'ın on bir mektubu. Birde Enis Batur'un B. Fuad ile ilgili Yanlış Mesel adlı şiiri. Tüm kaynaklan bun- lar. Başaran bir de bu konuda Türkçedeki en önemli kaynak olan Örhan Okay'ın Beşjr Fuad (1969) adlı yapıtına bol bol gönderme yapıyor. ama bu notlar J. Parla'nın kıtabındaki alıntılarla çakışıyor. Okuvup okumadığı konusunda kuşku- ya düşüyorsunuz. Başaran'ın notunda "Harekeı Yayınlan'- ndan şayımlanmış gözüküyor. J. Parla'dan aktararak veri- yor. Parla'nın kıtabındaki dıpnotta ise >ayınevi adı vok: ki- tap, tarih ve yer adı var. Belkı de Parla, kitabın Dergah "ba- sımı'ndan alıntıladı; olamaz mı? (Bu kitap, sanı>orum önce Hareket Yayınlan'ndan çıkmış, sonra ayn kitaba Dergah kapağı takîîmış.) Yıne Başaran, Hilav ile Parla'nın konuyla ilgili yorumlan- nı eleştiriyor; hem de hafıfçe küçümseyerek. Ne var ki kendi- si yalnızca on bir mektup görmüş. Platon ile "şaır karşıtlığı'- nda bağıntı kuruyorama Mualhm Nacı'veyazılan\ebırkaç tanesi Varhk'ta yayımlanan bu konudakı mektuplan da görmemiş (Varlık. Eylül-1988, Çev: P. Ö.). Tabii ışın en va- him yam, ölüm mektubunu bile okumadan B. Fuad'ın ölü- mü üzerine üretilen düşünceler. Bu mektup da günümüz TürkçesineçevriImişti.(Kavram,Teınmuz-1989, Çev: P. Ö ) Bundan da vahim bir durum var: şöyle kı. "... Tanzimat romanının bü>ük teması. "bir havırsız evla- dın dramı'nı ilk kez ahlaki yargjlarla fazla araya girmeden. yeni biçım arayışlan ıçinde anlatmış olan Recaızade Ekrem'- in "Araba Sevdası' romanının da J. Parla'dan önce. ilk kez yine kadın eleştirmenlerce Güzin Dino ve Berna Moran (52) tarafından hakkıyla görülmesi de bir rastlantı olmasa gerek- tir." (s. 87) Evet. görüldüğü gibi oldukca vahim. Berna Mo- ran'ı kadın eleştirmen sanıvor. Hadi diyelım kanştırdı (hak- kı var rru?), ama kadın eleştirmen olarak üzerine "hipotez" kurmasına ne demeli? 52 nolu dipnota baktığinızda. G. Dı- no'nun makalesı ve B. Moran'ın kıtabının notu var. Bunlan da Parla'dan aldığını anlamak hiç güç değil. Zaten konuyla ilgili tüm notlar ayne/ı sayfa sayfa Parla'nın alıntıladığı gibi. B. Moran'ın kitabını görmediği kesin. Şayet görseydi arka kapakta B. Moran'ın fotoğrafını da göriirdü. Acaba kitabı aldı okudu da arka kapağina bakmadı mı? *Paris'te doktora yapan (kitabının önünde öyle yazıyor) yazar arkadaşımız, yabizle. Beşir Fuad'ın yaptığı gibi dalga geçiyor ya da sevgili Clkü Tamer'ın kulaklan çınlasın 'her- kesten şişman." Ama şu galiba kesin: Kitaplara dıpnotlann yanı sıra kesinlikle yazar fotoğraflannı da koymak gerekirv Ne olur ne olmaz. belki bir 'bakan'çıkar... ,v. Toprakbanky takarmasergi Kültür Servisi-Toprakbank SanalGalerisi'nde 16 sanatçıhın yapıtından oluşan karma yaz sergisı sürüyor. 6 ağustosa dek sürecek sergide Salih Acar, Mine Arasan, Mustafa Aslıer. Kainat Berkant Pajonk, Perihan Baykal, Yaşar Çallı, Kenan Çizer. Gül Derman, Nilgün Gencer, Metunet Gürbav. Maria Küıçlıoğlu. Muhsin Kut. Gülseren Sudor, Teoman Sudor, Süleyman Saim Tekcan ve Berna Tûremen'in yapıtlan yer ahyor. Tekelresimyarışması Külrür Servisi - Tekel Genel Müdürlüğü'nce düzenlenen geleneksel resim yanşmasınının 7'incisi yapılıvor. "Doğa" konulu yanşma tüm sanatçılara açık. Yanşmaya kaülacak resimlerin tuval üzerine yağlıboya. akrilik ya da benzeri teknikle vapılmış olması gerekiyor. Yanşmanın ödül töreni 1993 eylül ayı içinde İstanbul'da açılacak olan sergide yapılacak. Sergilenmeye değer bulunan yapıtlar 30 Nisan 1994 tarihine dek Tekel Genel Müdürlüğü'nde kalacak ve 1993-94 sergi programı kapsamında değişik illerdesergilenecek. Yanşma sonunda belirîenen beş ayn yapıta 20'şer milyon lira para ödülü verilecek. Yanşmanın seçici kurulu. Ayla Erşoy, Belkts Mutlu, Beyban Karamağaralı. Kaya Özsezgio, Mehmet Mahir, Metin Şahinoğlu ve Selami Boyludan oluşuyor. Yapıtlar 1 -25 ağustos tarihleri arasında, "Teke! Genel Müdürlüğü. Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü Unkapanı İstanbul" adresine teslım edilecek. (5323313-533 19 00) Pollack'ınyettifilmi, 'Firm' KültürServisi - Y'edi OscarhünlüABD'li yönetmen Sydney Pollack ın yeni filmi "Firm" yakında Türkıye sinemalannda gösterime girecek. Tom Cnıise, Jeanne Tripplehom, James VVhitemore v e Jeff Bridges'ın paylaştıği fılmde. genç ve hırslı bir avukatın. girdiği hukuk bürosunda yaşadıği gerilimli olaylar anlatılıyor. Fılmin konusu şöyle: FBI. hukuk bürosunun mafyaya ait olduğunu söyleyerek genç avukatı tehdit yoluyla kendileriyle işbirliği yapmaya zorlar. FBI'la işbirliği yaptığı takdirde mafyayla başının derde girmesini kaçınılmaz olarak düşünen avukatın hayatı tehlikededir. 'Hava'nın tarihçesiGözlüklü MartVda Kültür Servisi - Aylık bilimsel çevre sağlığı gazetesi Gözlüklü Martı'nın temmuz sayısında "Havanın kısa bir tarihi" başlıklı yazı dizisinin 6. bölümü yer alıyor. Dergide yer alan bazı yazı başlıklan şöyle: "Karşılıksızçek sahtekarlığı devletin gözü önünde cereyan ediyor", •'Kültürsüzlükten denizlerimizin balıklannı yok edip şimdi "kültür balıkçıhğı'na başladık demek komık kaçıy or". "Elmanın adı almanın tadı: Dünyanın artan nüfus sayısıyla elma sayısını denkleştirmek başlıca endişe oldu - elmanın tadı vekokusu bir başka çağa kaldı." Dergide aynca, ABD Başkanı Clinton'ın yardımcısınınçevreye ilışkın görüşleri. CFC gazının ozon tabakasını koruma amacıylayasaklanmasınailişkinbirhaber. Marmara Denizi'nin diplcrinin çölleşmesı. Tuna nehrinın kirlilik sorunu ve Anadolu'dan İstanbul'a göç sonucu oluşan çc\ re kırlıliğı ile ilgili bir ya/ı ycralıyor. TomCruise
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle