Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ1993 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
w
Hisseclaıuızararıkarsılaııamaz'P0LIT1KA VE OTESI
MEHMED KEMAL
AKTAŞDOSYASI
Aktaş
aboneleıini
neler
bekliyor?
HÜRRİYET UYMAZ
vA. atınmcımn zarannı kimsenin
telafiedemeyeceğini
betirten Prof.Dr.Ünal Teküıalp,
kişilerinşirketyöneticilerine,"Siz
bunu bizdengizlediniz" diye
tazminat davalan açılabileceğini,
herkoşuldaşirkete verikcek
cezanınpara cezasıya daborsadan
ihraç olacağını söylüyor.
-6-
arann duyulmasryla,
borsaya da bir bomba
düşmüştü. Elinde AK-
TAŞ hissesi olan binler-
vatandaş, "Perişan
mahvolduk" dı-
yerek, başvurabüeceğı bir merci an-
yordu. AKTAŞ Elektrik, 20 milyar li-
ralık sermayesinin yiizde 15'ini halka
açmıştı ve piyasaya üç milyon hisse
sürdüğu söyleniyordu. Üstelik halka
açılması, Danıştay karannın hemen
ertesine rastlıyordu. Danıştay karan
nedeniyle, borsada şirkete ait tahta da
kapaülmıştı.
Bu gelişmeler ûzerine AKTAŞ yö-
netirileri, Kozyatağı'ndaki binalan-
nda bir basm toplanüsı düzenliyor,
hissedarlanna ve abonelerine Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığfnın olaya
el koyduğunun müjdesini veriyordu.
"Bakanuğm açıklamasmı gördünüz"
diyen AKTAŞ yöneticileri. TEK ile
kaynaklar Bakanlığı'na da 23 haziran-
da tebliğ edildiğini şifaben öğrendik"
diyerek gidermeyeçahşıyordu.
Finansman sıkıntısı çeloneyen şir-
ketin neden halka açılma ihtiyacı duy-
duğu konusundaki sorulan da, Genel
Müdür Yardımcısı Faruk Acuner, "24
Kasun 1989 yıiında sozleşmenin imza-
lanması sırasüıda sayın bakana verilmiş
bir sözümûz vardı. Onu yerine getirdik.
Biz asünda başvunmıuzu 1992 yılında
yaptık" diye yanıthyordu.
Çiller'e suçlama
Ancak bu açıklamalar kuşkulan gi-
dermeye yetmiyor. basında sürekli,
şirkeün bu gerçeği bildiği, ama kendi-
ni kurtarmak adına yatınmcıyı kalkan
olarak kullandığı teması işleniyordu.
AKTAŞ yöneticileri, Enerji_ ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı'ndan İMKB'ye
bir yazı gönderildiğini, postada olan,
henüz borsaya ulaşmayan bu yaadan
sonra borsadaki tahtalanoin açıla-
Aktaş Yöoetira Kunılu Üyeieri- Ali Coşkun, Cengiz Artam, Dr. Atila ArtamVaver He-
per, Nihat tncekara (soMan sağa): Danıştay karannı sakJamadık. '
şirket arasında imzalanan İşletme De-
vir Hakkı Sözleşmesi'nin iptal edildi-
ğine dikkat çekerek. "Bizim üç sözleş-
memiz var. Danıştay. TEK ile aramı-
zdaki sözleşmeyi iptal etmiştir. Oysa,
Bakanlar Kunılu kararıyla Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanhğı arasında
yapılanGörevSözleşmesihâlâyürürlük-
tedir. Bu sözleşme ve onun bize terdiği
yetki de ancak Bakanlar Kunılu ka-
ranyla iptal edilebüir. Onun dışındaki
olaylara biz muhatap değüiz" diyordu.
'Gazetelerden öğrendik'
Danıştayın iptal karannın hemen
ertesinde AKTAŞ'ın halka açılmasını
ise tamamen bir raslantıyla açıkhyor,
bu yöndeki kuşkulan da, "O tarihte
Dantştay karannı bilmemizin ve bunu
saklamamcuı imkânı yok. Karan biz
gazetelerden öğrendik. Enerji ve Tabii
cağını söylüyordu. Ancak Bu yazıya
karşın İMKB Yönetim Kunılu top-
lanıyor ve AKTAŞ tahtasını açmak
bir yana, aldığı bir kararla şirketi ko-
tadan çıkanyordu.
Bu arada, CHP Istanbul Milletveki-
li Algan Hacaloğlu, TBMM'de bir
basm toplanüsı düzenliyor, "Danı-
ştay'ın iptal karanndan haberi olması-
na karşın SPK aracılığıyla AKTAŞ
hisselerinin borsada satılmasma ve
halkm zarar görmesine neden olduğu
için" Başbakan Tansu Çiller'i suçlu-
yordu. Hacaloğlu, TBMM Baş-
kanlığı'na verdiği üç sonı önergesinde,
saüş bedeli 50 milyan bulan hisselerin
borsada satışına SPK tarafından han-
gi gerekçeyle izin verildiğinin açıklan-
masını istiyor; SPK, TEK ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanhğı ile şirket
hakkında soruşturma açıhp acılma-
yacağını soruyordu. Hissedarlar ise
borsayı suçluyor, şirket kadar bor-
sanın da suçlu olduğunu savunuyor-
lardı.
SPK da kandırddı
Yöneltilen bu suçlamalar karşısında
Sermaye Piyasası Kunılu (SPK) bir
açıklama yapmak zorunda kaldı. SPK
Başkan Vekili Rıfkı Danışman'ın açı-
klamalan, şirketin. kanun gereğince
SPK'ya vermesi gereken bilgileri eksik
verdiğini ortaya koydu. Çünkü Danı-
şman, haklannda açılan davalara iliş-
kin bilgi istenen şirketin, 17 Mayıs
1993 tarihinde SPK'ya bu bilgiyi iletti-
ğini, ancak listede Danıştay'ın iptal
karanna yol açan davanın bulun-
madığını açıklıyordu.
AKTAŞ'ın hisse senetlerinin halka
arzı amacıyla kurul kaydına alınması
için 31 Aralık 1992 tarihinde başvur-
duğunu, şirketin kurula başvurusu-
nun incelenmesi aşamasında, gazete-
lerde çıkan haberleri de dikkate ala-
rak, Enerji ve Tabii Kay-
naklar Bakanhğı, TEK ve
aracı kurum olan Körfez-
bank'tan bilgi talep edildi-
ğini belirten Danışman
şöyle devam ediyordu:
"Ancak gelen cevabi
yazılarda, ortaklığın uyuş-
mazlıklanna ilişkin her-
hangi bir bilgi kurulumuza
iletilmemiştir. Aynca ku-
nıhunuzca şirketten, hak-
lannda açılan davalara
ilişkin bilgi de talep edilmiş
olup, kurulumuza Uetilen
davalara ilişkin 17 Mayıs
1993 tarihli listede Danış-
tay'ın iptal karanna neden
olan dava yer ahnamak-
tadır."
Alınan bu bilgi ve bel-
geler ışığında, şirketle ilgili
incelemenin sonuç-
landınldığını kaydeden
Danışman, halka arze-
dilecek hisse senetlerinin
20 Mayıs 1993 tarihinde kurul kaydı-
na alındığım ekliyordu.
Danışman'ın verdiği bilgiye göre,
kayda alma belgesi ekindeki izahna-
mede yer alan bilgilerin gerçeğe uygun
olduğu ve herhangi bir eksiklik içer-
mediği, AKTAŞ, aracı kurum Köriez-
bank ve bağımsız denetimfirmasıyet-
kililerince onaylanmışü.
Danıştay'ın 29 Nisan 1993 tarihinde
aldığı iptal karannın 23 haziranda ta-
raflara tebliğ edildiğini de belirten
Danışman. SPK'ya bu tarihe kadar
herhangi bir bilgi gelmediğini, kuru-
lun bu karardan basın yoluyla haber-
dar olduğunu anlatıyordu.
Gizledikleri anlaşılıyor
İ.Ü. Hukuk Fakültesi Ticaret Hu-
TAŞ'ın borsaya girerken, sözleşoıeleri-
nin iptaliyle sonuçlanan Danıştay ka-
rannı bibnedikJeri" yolundaki kuşku-
lar konusunda, "Açıkça gizlemişlerdir.
Sakladıklan anlaşılıyor. Ben davayı,
dosyayı bibniyorum, ama gazetelerden
okuduğuma göre ve söylendiğine göre
bu davanın varlığını gizlemişjerdir.
Danıştay karan yokmuş gibi hareket
ediyorlar, oysa bunu bikürmeleri
lazmdL Bildirmediğine göre şirket
kasıthdar" diyor.
"AKTAŞ'ın tahtası kapatddı, tabii
ki vatandaşlan bu zarara uğrattı, ama
bu tahtanın kapatılmaması mevzubahis
oiamazdı" diyen Tekinalp. bu şartlar
altmda tahtanın acılmayacağını söylü-
yor. "Yaünmcı. elİerindeki hisse senet-
lerini borsa dışında nasıl satar, değer-
lendirirse değerlendirir. o kendisinin bi-
leceği iş" diye de ekliyor.
Yatınmcının zarannı kimsenin tela-
fi edemeyeceğini belirten Tekinalp, bu
konuda kendisinin yol göstermek zo-
runda olmadığına dikkat çekiyor. Is-
ranrruz üzerine ise, kişilerin şirket yö-
neticilcrine. "Siz bunu bizden gizledi-
ıriz" diye tazminat davalan açılabile-
ceğini, her koşulda şirkete verilecek ce-
zanın para cezası ya da borsadan ihraç
olacağını söylüyor.
Davanın nerede açılacagı konusu-
na, başvurulan hukukçunun karar ve-
receğini belirten Tekinalp, ancak dava
kazanılsa bile AKTAŞ'ın bu kadar ki-
şiye verecek parasinın olup olma-
masının da önemine dikkat çekiyor.
"Şirketin vereceği para yoksa ne yapı-
lacak?" diyen Tekinalp, tahtanın yeni-
den açılabilmesi için mevcut durumun
değişmesi gerektiğini belirtiyor.
İMKB: İptal edelen
sözleşmayıyayımlatjınşük
Konuyla ilgili bilgisine başvurduğu-
muz İMKB Genel Başkan Yardıması
Anl Seren de, yatınmcının, mevcut ya-
sal durumun değişmesini beklemekten
başka bir yolunun olmadığını söylü-
yor. AKTAŞ yöneticilerinin sözünü
ettiğj Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba-
kanhğı yazısmın kendilerine ulaştığını,
ancak bu yaaya dayanarak tahtanın
yeniden açılmasınm sözkonusu ol-
madığını beh'rten Seren,"Buna istina-
den alırn satım yapmak isteyenler tabii
ki alır satariar. Onlara liayır, abm
yapmaym' diyecek dunonumuz yok"
diyor. Tahtanın, sözleşrneyi iptal eden
Danıştay karannın değişmesi halinde
açılacağını belirten Seren, bu arada
şirketin ÎMKB'ye başvurusu sırasında
iptal edilen sözleşmeyi yayımladı-
klannı açıklayarak olaya şöyle yeni bir
boyut ekliyor:
"Biz, başvunı esnasında. halka açı-
lma sırasüıda yayunlanan tüm bilgileri
yayımlattırdık, ayn-
ca ona ilaveten
TEKIe AKTAŞ
arasında yapılaa,
Dantştay'uı iptal et-
tiği o sözleşmeyi de
yayımlattık. Sözleş-
mede neyin ne oldu-
ğu, olmadığı gayet
beÛiydi zaten. Ora-
da, sozleşmenin iptal
edilebileceği de yazı-
yordu. TEK tarafı-
ndan iptal edflmedi
de, Danıştay tarafı-
ndan iptal edildi. Bu-
nu da yatmınc] o za-
man gördü."
Prof. Dr. Ünal Tekinalp: Şirket kasıtiı.
cenazeyi
TEK
Dr. ise AK-
İMKB Yönetim Kurulubelirsizlik ortamını kaldırdı
Kararhissedculann
Diziyi hazırladıgımız günlerde uz-
maniar ve Borsa yöneticileri bu açı-
klamalan yapmışlardı. Ancak Borsa
yönetimi, iki gün önce aldığı bir ka-
rarla, AKTAŞ tahtasının 27 Tem-
muz 1993 tarihinden itibaren yeni-
den açılmasına izin verdi. Karar, ko-
nuyla ilgili Enerji Bakanüğı'ndan
beİdenen yanıtın gelmesi üzerine
alındı. Bakanhktan Borsa'ya gelen
yazıda işletme devir hakkı sözleşme-
sınin iptal edümesine Bakanhk ile
AKTAŞ arasında imzalanmış olan
görev sözleşmesini etkilemediği be-
Ertilerek şöyle denildi: 'Mahkeme
karannın uygulanması halinde tesisk-
rin kuUanım hakkı TEK'e geçecektir.
Mahkeme karan yasal sûreler içinde
yargı yolu ile diğer yönlerden değer-
letMİiriİecek ve alınacak kararlar doğ-
rultusunda işlem yapüacaktır. Değer-
lendirme sonuçlanıncaya kadar AK-
TAŞ Elektrik A.Ş. Bölge'de hizmet
vermeyi sürdûrecekdr."
Daha önce Borsa'ya gönderilen
Bakanlık yazısından pek farklı olma-
yan bu açfklama üzerine Borsa yöne-
tim kunılu, AKTAŞ Elektrik ile iliş-
kisinde belirsizlik ortamını ortadan
kaldırdı.
Borsa'daki bu yangının kısmen de
olsa sürdüğü görülüyor. Tahtanın
açılmasından ve şirketin yeniden
Borsa Kotu'na alınmasından sonra
elinde AKTAŞ hisseleri bulunan va-
tandaşlar ne yapacak? Şirkete güve-
nenler hisse ahnayı sürdürürken, bu
konuda umudu ohnayan ve Danı-
ştay karan bekJeyenler ise büyük
olasıhkla hisselerini bir an önce elle-
rinden çıkarmaya çalışacaklar. öyle
ya da böyle sonuçta karan, AKTAŞ
hisselerine sahip vatandaşlar vere-
cek.
Ceıııalettiıı Hoca9
ıunkişiliğive psikolojisi
KARASES'e
yanıt
Gazetemizdeyayunlanan OralÇalışlar'ın "Hayali
Devletin Hayali Emiri: Cemalettin Kaplan " dizisine,
İslamcı kesimin yayın organlarından Yeni Zemin Dergisi
Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Metiner bir cevap yolladı.
Cemalettin Kaplan 'ın görüşlerinieleştiren bu
değerlendirmeyi yayımhyoruz.
"Hayali Devletin Hayali Emiri Ce-
malertin Kaplan" başlıklı söyleşi dizi-
sinde belirtilen görüşler. zaten daha
önceden de bildiğimiz görüşlerdi.
Cemalettin Kaplan'ın söylediklerinde
yeni hiçbir şey yoktu. Yeni açılımlar ve
yeni ufuklar beklemediğim için doğru-
susükût-u hayale uğramadun.
Cemalettin Hocanın 'benmerkezci
yaklaşımı" her cümlesinde kendisini
açıga vuruyor. Bakınız Sıvas olaylan-
na ilişkin soruya verdiği cevapta bile
şöyle diyebiliyor: "...Şayet o inanan in-
sanlar burada hoşa gitmeyen bir hare-
ket yapmtşiarsa buraın vebdli kime ait.
Söyİeyeyün, devkte aittir. Kemalist
devlete aittir. Niye öğretmedi.. niye be-
oûn yazdığnn yazıian onlara ûlaştı-
rmadı..." Bu sözlerde, "ber derdin ilacı
bende" psikolojisini açıkça yakalamak
mümkündür. Sanki Türkiye'de veya
başka yerlerde Hocaefendi'den başka
bu veya benzeri konularda önemli şey
söyleyen hiç kimse yokmuş da bir tek
Hocaefendi'de her derde deva olacak
sözler var!
Kuran'a karşı çıkmakla
eşdeğer
Asıl beni ürküten ve rahatsız eden
bu "benmerkezci yaklaşım"ın şu söz-
lerle ifade edilmiş olmasıdın "...Cema-
iertin Hoca kafadan katiyen bir şey ko-
auşmaz. Ne söylemişse kitapta yeri
fardır. İsJamda yeri vardır. Onun için
Cemalettin Hoca'nın sırtını kimse yere
getiremez..." Cemalettin Hocanın
sırtını yere getirecek bir babayiğit
çıkar mı çıkmaz mı orasmı bilmem
ama, Hoca'nın bu yaklaşımı gerçekten
zararhdır. Hocaefendi peşinen kendi-
sine karşı çıkanlan Kuran'a karşı çı-
kmakla suçlayabilir. Çünkü her söyle-
diğinin Kuran'da yeri olduğunu belir-
tiyor. Nitekim bu suçlamayı getirmek-
ten de kaçınmıyor. Bu yaklaşımın do-
ğal bir sonucu olarak, başka anlayışlar
ve yöntemler dogrultusunda îslamiye-
te hizmet eden kişi ve kuruluşlann tü-
münü "dıştalamakta" hiçbir mahzur
görmüyor. Hatta işi daha da ileriye
götürerek onlan "möşrik"veya "kâfir"
ilan etmekten kaçınmıyor. Hoca sanki
yirminci yüzyılda ortaya çıkmış ve
Islam dinini anlayış ve yöntem nokta-
sında doğru bir biçimde kavTamış
yegâne insan gibi kendisini sunuyor.
Yine bildiğini okuyacak
Oysa Hocaefendi'nin şöyle bir yak-
laşım içinde olması gerektiğine inanı-
yorum: "Ben Kuran'dan böyle aıtlıyo-
rum. Başkalaruıın bu konudaki anla-
ytşını ise doğnı bulmuyorum." Kaplan
Hoca tam tersini yapıyor: "Benim söy-
lediklerim Allah'm bizatihi murad ettiği
şeylerdir; ya btına uyarsınız, ya da çizgj
dışına çıkartılırsınız." Burada Cema-
lettin Hoca'nın şu eleştırivi getireceği-
ni biliyorum. "Söylediklerimiz Kuran'-
la çelişiyorsa birileri kalkıp bunu eleş-
tirsin, biz de böylelikle yanlışunızı gör-
muş olalun."
Şimdi birileri kalkıp Cemalettin Ho-
ca'yı eleştirebilir. Nitekim şurada-
burada Hoca'nın ismini /ikretmcdcn
söylediklcnnı elcştirenlcr dc var. Baş-
ka anlayış ve yöntemler dogrultusun-
da hareket etmenin daha bir yararlı ve
gerekli olduğunu savunan Müslüman
önderler veya gruplar var.
' Varsayalım birileri kalkıp Hoca'nın
ismini zikrederek -ki öyle istiyor anla-
dığım kadanyla- eleştirilerde bulunsa,
bu eleştiriler kendisi için ne anlam ifa-
de edecektir ki? Bence hiçbir anlam
ifade etmeyecektir. Çünkü Hoca, gene
bildiğini okuyacak, bu eleştirileri geti-
ren Müslümanlan da, "Onlar Kuran'-
m ruhunu ka\Tamamış, onlar Kuran'ı
kendi keyiflerine göre yorumlayan in-
sanlardır" vb. sözler eşliğinde eleştir-
meye devam edecektir.
Nitekim Kaplan Hoca'nın kendisi-
ne eleştiri getiren insanlara yönelttiği
eleştiri mantığı budur. Bir tek örnek
vereyim:
Yusuf Kerimoğlu'nun son derece iyi
niyetle ve ilmi bir üslupla kaleme aldığı
tenkitlerine veya uyanlanna Ümmet-i
Muhammed dergisinde Kaplan Ho-
ca'nın oğlunun verdiği cevabın
mantığı tümden olumsuzdur. Adeta
"Sen kim oluyorsun, sen ne anlarsın,
benim babam senden üsfündör!" yak-
laşımıyla kaleme alınan karşıt yazılar
yazılmıştır. Kendi adıma ben. Hoca'-
n.n. "Benim Kuran'dan anladığım bu-
dur" demesini beklerdim.
Müslümanlar zarar gördü
"Cemalettin Hoca kendi kafasından
konuşmaz, ne söylerse Kuran'da
vardır" demesini beklemezdim. Bu, ki-
şiyi layûhti (masum) konumuna otur-
tan zararlı bir yaklaşımdır. Tarih bo-
yunca Müslümanlar ve İslami hare-
îcetler bu yaklaşımdan zarar görmüş-
lerdir, bugün de gÖrmektedirler. Şah-
sen İslami hareketin önündeki en bü-
yük engelın bu zararlı yaklaşım ol-
duğuna inandığımı belirtmek istiyo-
rum.
SaJdırgan bir iislup
Cemalettin Hoca'nın üslubu ise son
derece saldırgan... Hakaret üslubunu,
Kuran-ı Kerim'in "Onlar sözûn en gü-
zeiini söylerler" ilkesine ters buluyo-
rum. Hoca sadece "kafîr" veya "müş-
rik" olarak gördüklerine karşı değil,
Müslüman kardeşlerine karşı da son
derece hiddetli ve hakaretamiz bir üs-
lupla saldında bulunuyor. Kendi teb-
liğlerine kulak vermeyen ve bunlan
başkalanna iletmeyenleri, makamlan-
na ve sıfatlanna bakmaksızın suçlu-
yor:
"Bu yazdıklanniEi; cemaatlerine
söylemeyen hocalar, müridlerine du-
yurmayan şeyhler, aynı zamanda birer
dinsiz şeytan ve birer mel'undurlar!"
Buna niçin mi gerek duyuyor? Yukan
da izah etmeye çalıştığım "benmerkez-
ci" yaklaşım kaçınılmaz olarak onu
böyle bir yola itiyor. Sanki Hoca'nın
söylediklerini şimdiye kadar hiç kimse
söylememişde.
Bu söyledikleri her derde deva şey-
lermiş de bunu başkalanna iletmeyen-
leri bir "mehdi edasıyla" suçlamaktan
kaçınmıyor. Bu "Mehdiyet psikoloji-
si^nin ne sahibine ne de başkalanna
yarar getireceği kanaatini taşıdığımı
bir kez daha vurgulamakta yarar gö-
rüyprum.
Ümmet-i Muhammed dergisinde
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e
hitaben yayımlanan mektupta da hem
üslup, hem de muhtava açısından yu-
kanda sıraladığım tüm olumsuzluklar
kendini açığa vuruyor.
Çarpıcı bir tutum
Demirerden, çıkıp T\
7>
de halka bir
konuşma yapmasını ve bu konuşması-
nda şimdiye kadar yaptıklanndan do-
layı pişmanhk duyduğunu ve tek kur-
tuluşun Cemalettin Hoca'ya biattan
geçtiğini açıklamasını istiyor. "Anado-
lulu Müslümanlar olarak AFİD'in
(Anadolu Federe İsJam Devleti) baş-
kanı olan El-Emir ve Naib'ul Halife
Cemalettin Hocaoğlu'na biadannızı
geciktinneden yapınız. Bugünden itiba-
ren ben de tevbe-i nasuh yaparak bi-
atımı yapıyorum. Büyük âlim, fazıl, üs-
tad Cemalettin Hocaoğlu'nu AFİD'in
başkenti olan İstanbuTa davet ediyo-
nım.." Bu mektup. Cemalettin Hoca'-
nın kendini nasıl gördüğünü veya baş-
kalannın kendisini nasıl görmelerini
istediğıni ortaya koyan çarpıcı bir bel-
gedır.
İnancı rencide etmek...
Cemalettin Hoca kendi söyledikle-
riyle apaçık çelişen görüşler serdedi-
yor. Şeytan Ayetleri'nin yayımıyla il-
gili soruya verdiği cevapta şöyle diyor:
"...Biz Müslüman olarak, Müslüman-
lann inancım rencide eden cereyaniara
nza gösteremeyiz." Fakat Cemalettin
Hoca bu ilkeyi tek yanlı olarak alıyor.
Yani bir başkasmın kendi ınananı
rencide etmesini istemiyor, ama kendi-
si başkalannın kutsalma çok ağır ha-
karetler ve küfürler savuruyor. Bu bir
çelişkidir ve aynı zamanda İslam'ın
tebliğ yöntemine de aykın birdav ranış
biçimidir. Çünkü tebliğde ilke bellidir.
"Siz onlann kutsalma sövmeyiniz ki
onlar da sizin kutsaluııza sövmesinler!"
Cemalettin Hoca'nın eleştiri üslubunu
bu açıdan asla tasvıp etmek mümkün
değildir.
SÜRECEK
Postadan Getenlep...
Postadan, "Turkish Weekly"diyeküçükboybirgazete
çıktı; Avustralya'dan geliyordu. iki yıldır çıkıyormuş, üs-
tünde yazıyor. Elimdeki, 98. sayısı. Gazeteyi açtm, şöyle
kanştırmaya başladım. Belli, Türkler için yayımlanan bir
gazete...
Bundan bir süre önce M. Ekmekçi Avustralya'ya git-
mişti, onu mu anlatıyordu? Demek bu da bizim kısmeti-
mize geziden düşen bir parçaydı. Gazeteyi karıştırırken
sanat sayfası gözüme ilişti. Sayfayı şair Nihat Ziyalan
yönetiyordu. Onun yıllar öncesi Avustralya'ya göç ettiği-
ni biliyordum. Gözüme ilkin, yazdığı "Saraybosna" adlı
Türkçe, İngilizceşiiri ilişti, şiir şöyle:
"konuşmayı sökememişl çocuk çığlıkl hangi dildel
ağiar kurşunal anakucağı belirsiz mezarl babalar ka-
yıptal duymayı sökememiş/ kulacıklarl hangi dilde çın-
layanl kurşundal zaman şaşkınl toprak acele/ omuzo-
muza kardeşçef aynı çukuraf yirmisil otuzul örtülür
çığlıklarla/ sesleri/ hangi dilde"
Şiir aslı küçük harflerle yazıimış, olduğu gibi veriyo-
rum.
Sayfaları karıştrırken gene gördüm ki, Sanat Sayfası'-
nda benim de şiir üstüne yazıimış "Şiirden kemlik get-
mez"diye bir yazımı.AdaletAğaoğlu nun bir öyküsûnü,
Turhan Selçuk'un "Abdülcanbaz'\n\, Reşat Nurl Günte-
kin'in Çalıkuşu"ndan bir parçayı almışlar.
Nihat Ziyalan ı aktör olduğu yıllardan tanıyorum. Oda
Cihangir'de otururdu, ben de... Fethl Nad ile aynı apart-
mandaydılar. Bazı günler toplanır kâğıt oynardık. Ada-
nalıydı. Bütün Adanalılargibiöndegörünenlerdendi. Bir
süre Ankara Sanat'ta oynadı. Dergilerde şiirleri sıkça
görünürdü, kendi görünmez oldu. Sonra duyduk ki
Avustralya'ya yerleşmiş. Edebiyata, sanata gönül verdi-
ği için, bunu bir daha geri alamıyor. Dergilerde, gazete-
lerde yazıyor. Üç şiir kitabı var. Uzaktan uzağa da olsa
selamlar...
Gurbette yaşayan şairlerimizden biri de özkan Mert -
tir. Yıllar var ki Stockholm Radyosu'nda çalışır. Dünyayı
dolaşmayı çok sever. Gün olur, aklına estiğinde birçok
kentlerden ya kart atar ya mektup yazar. Kendi keyfini
sürerken, bize kâğıt üstünde tanıtımı düşer. Postadan
bir kart da özfcan'dan çıktı; Ispanya'dan yazıyordu, şöy-
le:
"Bugün Fiqueras'takiSalvadorDali'nin müzesini gez-
dim. Büyüleyici güzellikteydi her şey. Ispanya demek
'Miro' demek, 'Dali'demek, 'Gaudi' demek, 'Donkişot'
demek. Sanatçıların ve yazarların ölümsüzlüğünü bir
kez daha yaşadım." Barcelona'dan atılmıştı.
Mektuplar, kartlar, yazılar bana, Beyoğlu'na her çıkıs-
ta yakasından kırmızı bir karanfil eksfk etmeyen Ümlt
Deniz'i anımsattı. Gazetesi adına sık sık dış gezilere çı-
kardı. Bu türlü yazıların kralı Hikmet Feridun Es'ti. Son-
ra ötekiler gelirdi. Ümit Deniz pek sevdiğim gazeteciler-
den biriydi. Senli benliydik. Ümit sıkıştı mı hemen Murat
Davman lı polisiye bir roman yazar, Abdi IpekçJ'ye ka-
kalardı. Yılda böyle bir iki kontenjanı vardı.
Onu geceleri Beyoğlu'nda arayanlar Corc'un Kulisi'-
nde bulurlardı. Neşesiyle oturanlan kırıp geçirirdi. AS-
PAVA diye bir duası vardı. Her kadeh kaldırdıkça bu
duayı dudağından eksik etmezdi. Bu ASPAVA, "Allah
sağlık, para versin" demekti. Ümit söyler, bardakiler bir
ağızdan haykırırlardı.
"Herkes için ASPAVA!.."
Efkârlandığında, bütün ölümsüzlüğü arayanlar gibi,
"Ne sağcıyım, ne solcuyum, beni ölünce kimseler an-
maz" derdi. Yanılmış. Babıâli'nin kendine özgü emek-
tarlarından biriydi... Her zaman anılacaktır.
BULMACA
1 2SOLDANSAĞA:
1/ İlhan Berk'in bir şiir ki-
tabı. 2/ Asya'da bir ül-
ke... Duyu organlannın
dıştan algıladığı bir nes-
nenin bilince yansıyan
benzeri. 3/ Gülünç bir bi-
çimde giyinip süşlenen
kadın... Bir çeşit İngüiz
birası. 4/ Ürün daha tar-
ladayken yetiştiği zaman
teslim edilmek üzere, ön-
ceden pey verilerek yapı-
lan satış. 5/ Bir tür hafif «
ve kaba ayakkabı... Ey-
lemleri olumsuz yapmakta kulla-
nılan ek. 6/ Şarkı. türkü... Uygun
bulan, benimseyen. 7/ Doku teli...
Bir ay adı. 8/ Kaba, bıçimsiz... Bir
cetvel türü. 9/ Dağ sırtlannda geçit
veren çukur yer... Halk edebiya-
tında redife verilen ad.
YLTL4RIDAN AŞAĞIYA:
1/ Halit Ziya Uşaklıgil'in anılannı
içeren yapıü. 2/ Otlak... Eski dilde
taht. 3/ Sayılan göstermek için
kullanılan işaretlerden her biri...
Güzel kokulu beyaz çiçekJer açan bir ağaççık. 4/ Optik aygıtla-
nnda objeküften aldığı ışınlan göze veren mercek dizgesi. 5/
İdare lambası. 6/ Adlan sıfat yapmakta kullanılan bir yapım
eki... Muayene için hekime ödenen ücret. 7/ Çıkar yol, çare...
Sahip. 8/ Evren... Tanntanımaz. 9/ Tırnak boyası... HayvanJa-
nn ısırmaması için burunlanna takılan demir halka.
KAŞTA YAZ+ KIŞ ŞİRİN BİR EVİNİZ VAR
ANIMOTEL
Yazın billur deniz <
sonbaharda doğada yürüyüş
kışın Toroslar'da avcılık ve
ilkbaharda emsalsiz medeniyetler
İŞTELİK^A
* Tüm odalar balkonlu, du«lu, WC'li
* 24 saat ııcak su
" PANORANİtK MANZARALI CİCİ BİR TF.RAS
2 KİŞİ ODA + KAHVALTI |AqK BÜFE): 250.000, TL.
2 KİŞİ ODA + K.ALTI + AKŞAM YEMEĞİ: 400.000^ TL.
TÜM CUMHURİYET OKURLARINA S 1 0 İNDİlriM
Rezervosyon: 9 (322) 61791
Kış için tstanbut 338 85 07
Adres: Recep Bilgin Cad, No: 12/B KAŞ
Ansiklopedileriniz, romanlannız
yerinizden alınır.
5540804