Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ1993 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
TEK'tenAktaş'a73milyarhkhibe
AKTAŞDOSYASI
Aktaş
abonelerini
neler
bekliyor?
HÜRRİYET UYMAZ
R'akanlık, müfettişlere sadece 3günlük soruşturma siiresi
verdi. Müfettişlerimizgeceü gündüzlü çahştı. Ekim ayında,
Aktaş nakden 140 milyar lirayatınm karşıhğını tahsiletmiş
durumdaydı. Ekim 1991 tarihindeyapılanyatırım miktarı
67 milyar lira olarak betirlendi. Ancak buyatırımlar tam olarak
soruşturulamadı ve denetlenemedi. Bu miktarınyatırım için
ayrıhpödendiğikâğıtüstünde tespitedildi. Yani Aktaş'ınkendi
hesaplarınagöre dahi 73 milyar nakitpara, TEKkaynaklanndan
Aktaş'a karşıhksız transfer edilmiş durumdaydı.
-2-
M
üteahhit Artam'ın
TEK"ten ne kadar ala-
cağı, vereceği vardı? De-
vir teslim sırasında.
TEK"e ait mallara ne
kadar fıyat biçildi? Bun-
lar ne şekilde ödendi ya da ödenmedı'1
Yolsuzluklardan Sorumlu Devlet Ba-
kanhği'nda, AKTAŞ'a ait dosyalarda
neler bulunuyor?
Yolsuzluklardan Sonımlu Devlet
Bakanı Orhan Kilercioğlu. geçen yıl şir-
ketin usulsüzlükleriyle ilgıli yaymımız sı-
rasında, Bakanhğında şirke'tle ilgıli dos-
yalann incelendiğini belirtiyor, bu dos-
yalan istediğimizde ise "Benden isteme-
yin, Enerji ve Tabü Kaynaklar Bakanı'na
sorun. Bunlan onun açıklaması gereki-
yor" diyordu. O yavınımızın üzerinden
biryıl geçti. Ancak söz konusu dosyalar-
da ne olduğunu ne Enerji ve Tabü Kay-
naklar Bakanı Ersin Faralyalı ne Bakan
Kilercioğlu açıkladı. îstanbul nüfusu-
nun yansını yakından ilgilendiren bu so-
run karşısında siyasi partiler ise suskun
kalmayı yeğledi.
Daha garip olanı ise AKTAŞ'a ilişkin
bu iddialara ve yönetmelikleri çiğneye-
rek vatandaştan nasıl haksız kazanç
sağlayabildiğıne ilişkin sorulanmızı Ba-
kan Faralyah da yanıtlamadı. Bakan,
bizzat yanıtlanması için gönderdiğimiz
sorulan tuttu, AKTAŞ Elektrik yetkili-
lerine gönderdi. Biz Faralyalı'dan yanıt
beklerken, bir gün bir AKTAŞ görevlisi
gazetemize bir dosya getirdi. Bakandan
yanıt beklediğimiz sorular, AKTAŞ yet-
kilileri tarafından yanıtlanmışü. Bakan
Faralyah'ya neden böyle yaptığım sor-
duğumuzda ise "Bizi iîgilendirmiyordu,
onlan ilgılendirdiği için gönderdik" di-
yordu. Kendisine, "Sabri Artam'ın oğlu
Cengiz Artam'la çok yakın arkadaş ol-
duğunuz iddia ediliyor?" sorusunu yö-
nelttiğimizde ise, "Gazeteci iddia da
eder, yonım da yapar" diyor ve alıp başı-
nı gidlyordu.
Cumhuriyet'te de yayımladığımız bu
sorulann tamamı, AKTAŞ'ın usulsüz-
lükleri ve yolsuzluklanna ilişkin iddiala-
ra yanıt anyordu. Doğal olarak AKTAŞ
yetkilileri, kendilerine ve Tûrkiye'nin
K a r a d e n i z
M a r m a r a D e n i z
Aktaş'ın elektrik dağıtüğı bölgeler
360/154/35 kv indirid merkezior
34.5/10 kv indlricj merkezter
On-Urw vezneter
LCAYIROVA
enerji politikalanna ilişkin Bakanlık adı-
na "resmi" acıklama yapamadığı için. o
sorulanmıza yanıt ahnamadı. Bu arada,
basında yer alan haberler ise şirkete iliş-
kin yolsuzluk iddialanna yenilerini ekli-
yordu.
TEK müfettişleri taraıından hazırla-
nan bir başka rapor, AKTAŞ'ın devlet-
ten aldığı paranın 73 milyannı "cebe
attığını" ortaya koyuyordu. Enerji ve
Tabü Kaynaklar Bakanlığı'ndan bir üst
düzey yetkili, AKTAŞ'ın müfettiş, rapo-
ruyla' saptanan yolsuzluğuna ilişkin şu
bilgiyi veriyordu: "AKTAŞ, Bakanlıkta
büyük sıkıntı yarattığı gibi. TEK ile Ba-
kanlık arasında da sürtüşmelere yol acı-
yor. AKTAŞ'ın ilk sözleşmesinde yatın-
mlan kimin yapacağı açıklıkla belirtil-
rnemiş, ancak kamuoyuna tüm yatın-
mlan AKTAŞ'ın yapacağı duyurulmuş.
Aradan 7 ay geçtikten sonra AKTAŞ,
Bakanlığa başvurmuş ve kânnın çok dü-
şük olduğunu belirterek yatınm yapma-
yacağım söylemiştir. Bunun üzerine Ba-
kanlık, AKTAŞ'a 1991 vatınm prog-
ramı için 160 milyar lira ödemeyi kabul
etmiştir. AKTAŞ, TEK'le yapuğj aylık
elektrik borcu ödemelerinden 15'er mil-
yarlık bölümler halinde keserek, bu pa-
ranın 140 milyannı almıştır. Eylül ayı so-
nunda Bakanlığa, AKTAŞ'ın aldığı pa-
ralara karşılık yatınm yapmadığı ihban
gelmiş, bunun üzerine 5 müfettiş soruş-
turmayla görevlendirilmiştir."
Teftiş Kurulu yetkilileri olayın nasıl
soruştunılduğunu da şöyle anlatıyorlar:
"Bakanlık, müfettişlere sadece 3 gün-
lük soruşturma süresi verdi. Bu, çok kısa
bir süreydi. Müfettişlerimiz geceli gün-
düzlü çahştı. Ekim ayında yapılan soruş-
turma sırasında, AKTAŞ nakden 140
milyar lira yatınm karşıhğını tahsil etmiş
dunımdaydı. Müfettişlerimiz. Ekim
1991 tarihinde yapılan yatınm miktannı
67 milyar lira olarak belirledi. Ancak bu
yatınmlar tam olarak soruşturulamadı
ve denetlenemedi. Bu miktann yatınm
için aynlıp ödendiği kâğıt üstünde tespit
edildi. Yani AKTAŞ'ın kendi hesaplan-
na göre dahi 73 milyar nakit para. TEK
kaynaklanndan AKTAŞ'a karşıhksız
transfer edilmiş durumdaydı."
tddialann, suçlamalann sonu gelmi-
yordu. Bu arada, AKTAŞ'ın aboneler-
den topladığı, ancak "Kompanzasyon
tesisi kuracağim" diyerek TEK'e öde-
mediği trilyon liralarla ifade edilen reak-
tif enerji bedellen konuşuluyordu. Elekt-
rik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi.
"'Vatandaştan topluyor, ama tesisi de
yapmıyor. Bu parayı TEK'e ödeyip öde-
mediği acıklansın" diyordu. Bakanlık ve
TEK, bu konuda da suskun kahrken
AKTAŞ yetkilileri, ısrarh sorulanmız
üzerine. kendisinin yapması gereken 3.5
milyar lirahk tesisi TEK'in yaptığmı açı-
klamak zorunda kahyordu. AKTAŞ'a
göre toplanan reaktif enerji bedellerinin
bu tesisle ilgisi yoktu. Şirket yetkilileri,
vatandaştan toplanan reaktif enerji be-
dellerinin kuruşuna kadar TEK'e öden-
diğini öne sürüyor, ama sözleşmedeki
"TEK adına yatınm yapar" hükmüne
karşın kompanzasyon tesisini neden
TEK'e yaptırttığmı açıklayamıyordu.
Şikayetlerden bunaldık
AKTAŞ yönetiçileri, yolsuzluk ve
usulsüzlüklere ilişkin bu ve benzer soru-
lan, "Bu sorulann cevabını Bakan Fa-
ralyah,'Aktaş'ın ödemediği bir tek kuruş
borcu yok' diyerek verdi" diye yanıtlar-
ken, TEK Genel Müdürü Sedat Yıldız'-
ın yaptığı açıklamalar, şirkete ve Ba-
kanlığa ilişkin kuşku ve güvensizlikleri
daha da pekiştiriyordu. TEK Genel Mü-
dürü. TEK'in elektrik dağıtım işlerinin
özelleştırilmesinden vatandaşın bir ya-
rar görmediğini ve çok sayıda şikâyet
aldıÖannı, bu şikâyetlerin Enerji Ba-
kanlığı'na da yansıdığını anlatıyordu.
AKTAŞ için şöyle diyordu Yıldız:
"Şu andaki uygulamada, vatandaşa
hiçbir şey veremiyorlar. AKTAŞ Elekt-
rik'in yaptığı yatınmlarla ilgih olarak
bazı sorunlar var ve bunlar henüz çö-
zümlenmedı. Yatınmlann kontrol
yetkisi bizde değil. Çarpıkhk buradan
kaynaklanıyor.
Şirket yatınm yapıyor. Bu yatınmın
yerine ulaşıp ulaşmadığmı Bakanlığımız
kontrol ettiriyor. Sağlıkh olup olmadığı-
nı kontrol etmemiz mümkün değil. AK-
TAŞ 'Şu rakamdan yapük' diyor.Bizim
arkadaşlanmız başka bir rakam vermiş-
se, çözüm yeri neresi olacak? Tabü, Ba-
kanlık çözmek durumunda olacak."
Aynca AKTAŞ'ın yaptığı yatfrımlann
parasının TEK'e yapacağı ödemelerden
düşüldüğü de hatırlatılarak, "Başba-
kanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun
TEK Raporu'nda, Aktaş Elektrik ile
Kayseri Elektrik'in yatınm yapacağı ge-
rekçesiyle TEK'e yapacağı ödemelerden
mahsup ettiği tutann 150 milyar hrayı
geçtiği açıklanıyor ve söz konusu rapor-
da. "Bu kesintilerin şirketlerce ne tür
yatınmlarda, ne zaman ve nasıl kul-
lanıldığı ya da kullanılacağı kurum yet-
kililerince bihnmemektedir" denildiğine
dikkat çekiliyordu.
YABIN: ücuza aldı,
yüksek fiyattan sattı
Taarruzemriveriyorum, evet,derhal...'
BeIgeler in ışığında
KOC EPE
G.'enelkurmay Başkaru Orgeneral Semih
Sancar'ut emriileşu taümat, Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanhklarına"telefonla"yazdı-
nldı:"Yasak bölgeyegirdiği anlaşûan, içinde
harp malzemesiyle asker bulunduğu tespit edilen
11 adet dûşmangemisine, saat 12.01 'den itibaren
Deniz ve Hava Kuvvetleriile koordineliolarak
taarruz edilecektir.
'en GeneralAlpkaya. Bafaçıklanndaki
naktiyegemilerine, bunlarşeylerle himayeü,
muhriplerle, kaç muhrip?Beş muhrip.
Beş muhriplehimayeü. Bafaçıklanndaki
naktiye çıkarmagemilerine taarruz... Taarruz
emrini veriyorum... Evet, derhal... Bunların
hepsi, Deniz Kuvvetleri'nin ilan ettiği
yasak bölge içindedir...
-2-
ABD Dışişleri Bakanı Kissinger,
Başbakan Bülent Ecevit'e, "Orada Yu-
nan konvoyu yok.taarruz etmeyin, hata
yaparsınız" derken. neye dayanmışü?
Askeri kademelerde "sonradan" yapılan
değerlendirmelerde, bu istihbaratın, Ak-
deniz'deki Amerikan 6. Filosu'ndan,
ABD'nin uzaydaki gözleme uydula-
nndan ve Yunan kaynaklanndan
ahnmış ohıbileceği kanısına vanldı.
Oysa, taarruz karan çoktan verilmişti.
21 temmuz sabahı karargâhta değer-
lendirmeler sürerken, Deniz Kuvvetleri
Komutaru Oramiral Kemal Kayacan,
menzil itibariyle Yunan konvoyunun
muhriplerimizin uzağında olduğunu be-
ürterek, "hedefe" önce hava kuvvetleri-
nin taarruz etmesini istedi. Komutan-
lann karargâhtaki değerlendirmelerinde
taarruz eğilimi ağır basınca, durum "res-
mi yazı" ile Başbakanhğa bildirildi ve
Yunan konvoyuna taarruz için "izin" is-
tendi. Yazı. Genelkurmay Başkanı'run
özel Kalem Müdürü, A lbay Orhan Ki-
lercioğlu tarafından Başbakanüga götü-
rüldü. "İvedi" başlığı taşıyan zarf, Ba-
kanlar Kurulu toplantısı sırasında Baş-
bakan Bülent Ecevit'e iletildi. Ecevit, ko-
nuyla ilgilenmesi için Dışişleri Bakanı
Turan Güneş'i görevlendirdi. Dışişleri
araahğı ile yapılan kimi girişimlerin
ardından hükümet, 21 Temmuz 1974
günü saat 11.30 itibanyla Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin Yunan konvoyuna taar-
ruzunu onayladı.
Taarruz emri
Bunun hemen ardından, Genelkur-
may Başkaru Orgeneral Semih Sancar'm
emri ile şu talimat, Deniz ve Hava Kuv-
vetleri Komutanhklanna "telefonla"
yazdınldı:
"Yasak bölgeye girdiği anlaşılan, için-
de harp malzemesiyle asker bulunduğu
tespit edilen 11 adet düşman gemisine.
saat 12.01'den itibaren Deniz ve Hava
Kuvvetleri ile koordineli olarak taarruz
edilecektir. Netice ahnır alınmaz, Genel-
kurmay Başkanhğı'na bildirilecektir."
Taarnız saati, "Gemilerimizin hedef
bölgesine uzak ohnalan" gerekçesiyle 30
dakıka ileriye alınarak, 12.31 diye değiş-
tirildi. Deniz Kuvvetleri Komutanhğı'-
tıuı önerisi ile taarruza ilk önce Hava
Kuvvetleri'nin başlaması uygun görüle-
rek, saat 12.00'de bu durum Genelkur-
may'dan Hava Kuvvetleri
Komutanhğı'na "telefon-
la" iletildi.
'Orada
yok'
gemımız
Ankara'nın
göbeğindeki "Müşterek
Harekât Merkezi"nde 50'-
ye yakın subay, yoğun bir
çahşma içindeydi. İlginç
okn, "Müşterek Harekât
Merkezi" diye anılmasına
karşın karargâhta sadece
Kara ve Hava Kuvvetle-
rinin temsil ediliyor olma-
sıydı. Deniz Kuvvetleri,
harekâtı"farkhbirmerkez-
den" izliyordu. Taamız
karanrun alınmakta
olduğu sıralarda Hava
Kuv\etleri Komutaru Or-
general Emin Alpkaya ile
Deniz Kuvvetleri
Komutaru Oramiral
Kemal Kayacan arasında
"taarnızun koordinesi"
için "telefon bağlantısı"
kuruldu, her iki komu-
tanın da banda kaydedilen
konuşmalanndan an-
laşıldığına göre, Orgeneral
Alpkaya "Müşterek Harekât Merkezi"-
bir denizcinin gönderilmesini istedi.
Saat 12.15'te Deniz Kuvvetleri
Harekât Başkaru Tümamiral Necdet Se-
rim, ehnde haritası olduğu halde Hava
Kuvvetleri Komutanı'nm odasına girdi,
haritayı masaya yayarak, Türk muhrip-
lerinin o andaki mevkilerini "Arnavut
Bumu kuzeyi" diye işaretledi ve "35 de-
rece kuzey enlemi güneyinde hiçbir Türk
gemisi bulunmadığım'' söyledi. Tüma-
miral Serim'in "tutanakla" saptanan bu
ifadesi, tanıklar Hava Kuvvetleri Ko-
mutaru Hv. Org. Emin Alpkaya, Genel
Sekreter Hv Kur. Alb. Necdet Hızel.
Harekât Başkaru Hv Tümg. Tevfık Al-
paslan. Hv Korg. Faruk Koralp, Korg.
Ethem Ayan tarafından da imzalandı.
'İstirham ederim amiralim'
Harekât emrinin verihnesine "birkaç
dakika kala", Hava Kuvvetleri Komu-
taru Orgeneral Alpkaya, Deniz Kuvvet-
leri Komutanı Oramiral Kayacan'ı yeni-
den aradı. Bant kayıtlanna göre şunlan
Sancar, Alpkaya. Kayacan. Üç komutan ve fOo.
Yönettikleri kuvvefJer verilen emirleri eksiksiz uy-
guladılar. Ancak sonuca berkesçok üzûldü.
söyledi: "...Biz adaya girerken en hassas
noktalan, o zaman taarruz edeceğiz...
Biz hazınz... Üç fılo bunun için bekleti-
yoruz. Sizin gerniler nerede efendim? Şu
Girne'nin batısı çok felaket tehlikeliy-
miş. Oraya olsun yöneltin bari biraz.
Sırtlar. Karşıki sırüar.
Yani diyorum ki amiraüm, sizinkiler
bunun... Hayır, yani gemilerin limana
girişlerinde en hassas noktalandır. Şimdi
dışarda müteharrik hedeftir. Bizim vur-
mamız çok zordur amirahm... O yönüy-
le biz.. Halbuki girsin h'mana, istiyoruz
biz orada taarruz edelim. Evet, Girne
demiyonım, bu öbür Yunan gemileri
için. Evet şimdi bir de şöyle var, iki
muhrip bizim Anamur açıklannda var.
Ona da taarruz edeceğiz. Tabii, iki muh-
rip var ya, Anamur açıklannda iki
muhrip var... Hayır efendim var... Bizim
radarlar tesbit ed'iyor amiralim...
Sizin burada, Genelkurmay'daki de-
nizci 'Bizim orada gemilerimiz yok' dedi.
Şimdi istirham ediyorum, bunu kim bih-
yorsa. sizin arkadaşınm gönderin bura-
ya, bunu beraberce ayarlayahm. bera-
berce koordine edelim, bizimkilere de
atabibriz ... Ne olursunuz... Olur mu
efendim? istirham ederim..."
Bu konuşmadan birkaç dakika sonra
Orgeneral Alpkaya'yı arayan Genelkur-
may tkinci Başkaru. Yunan konvoyuna
.taarruz emrini verdi, ses banüanna göre
1- dakika bile sürmeyen emir ahşverişi
şöyle oldu:
Orgeneral Alpkaya: "Taarruz emrini
veriyorsunuz"
Ikinci Başkan: "Verilsin, diyor komu-
tan... Başbakan da biraz evvel bura-
daydı, şimdi Milh Savunma Bakanı, Dı-
şişleri Bakanı da burada, 'Verilsin' diyo-
ruz efendim."
Hava Kuvvetleri Komutanı, bu emri
ahr almaz 2. Taktik Hava Kuvvetleri
Komutanı'nı aradı:
"Ben General Alpkaya. Baf açıklan-
ndaki nakliye gemilerine, bunlar şeylerle
himayeli, muhriplerle, kaç muhrip? Beş
muhrip. Beş muhriple himayeli. Baf acı-
klanndaki nakliye çıkarma gemilerine
taarruz... Taarruz emrini veriyorum...
Evet. derhal... Bunlann hepsi, Deniz
Kuvvetleri'nin ilan ettiği yasak bölge
içindedir..."
Uçaklar havalanıyor
Emir ahşverişinin ardından fılolar tek
tekhavalandılar...
Önce Eskişehir'de üslenmiş olan 111.
fılo saat 14.10-14.15 arasında uçaklannı
kaldırdı vediğer uçaklarda, harekâtphiru
gereğince tek tek havalandılar: Saat
14.30- 181. filo (Antalya)- 3 uçak kalktı.
Saat 14.43- 141. fılo (Mürted)- 3 uçak
kalkü. Saat 14.52-181. fılo (Antalya)- 3
uçak kalktı.
Aynı saatlerde Kocatepe, Adatepe ve
Fevzi Çakmak muhripleri, "Yasak böl-
ge" diye ilan edilen koordinatlara "tam
yol" ilerlemekteydiler.
YARIN:Kocatepe
vuruliıyor
ANKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Ölümden Dönenin Anlattıkları: (5)
'Gelecekler, Kurtaracaklar!./
Diyordum...
Zerrin Taşpmar, Madımak Oteli'ndeki son geceyi an-
latıyor; dinlerken heyecanlanıyorum, gözlerim buğula-
nıyor. Şöyle diyor ozan Zerrin Taşpmar:
- Arabalar yamyordu dışarda biliyorum...
- içeri atılmamış demek daha..
- Ya da ait katlarda bir şey, bilemeyeceğim onu. Ara-
balann yandığı sıra, tabii muthiş bir koku, benzin koku-
su; acaba arabalardan mı geliyor. içeriye bir şey atıldı
mı diye tereddütlerimiz vardı. Bakınıyorduk ama, hep
kontrol ediyorduk. Daha sonra, o simsiyah an; hani bir-
denbire hava kararır ya, karanlık oldu her yer. Ha, par-
don 19.30'da, Lütfiye ile (Aydın) girdik bir odaya bir tele-
vizyon bulduk. Taş atılmayan arkalarda hava boşluğuna
bakan karanlık bir odada. O televizyonu karıştırırken,
Hidayet Karakuş da bizim yanımıza geldi, daha sonra
Lütfiye'nin eşi (Cafer Can) geldi. Ancak, İnterstar'ı bula-
bildik, başka yeri bulamadık, televizyonda haberleri
bekledik. 19.30'da bir tek cümleyle, işte.'Sıvas'ta Madı-
mak Oteli taşlanmış.." gibi bir tümce söyleyince, o içim-
deki ve Lütfiye'nin yüzündeki umutsuzluğu unutamaya-
cağım. Yani, bizden söz edilmedi, olay olmuş bitmiş gibi
gösteriliyor: oysa burada gittikçe büyuyor kalabalık, git-
tikçe sesler, sloganlar ağırlaşıyor, histerik bir hale geli-
yorlar; seslerinden anlıyorsunuz bunu. Taşlar.. iri bir taş
atıldığı zaman, büyük bir cam kınldığı zaman, bütün ka-
labalıktan müthiş bir alkış yükseliyor. Hatta, alkışlar-
dan.. büyük bir alkış olunca, "Acaba gene ne yaptılar?"
dedik.
Bir ara lobiye girmişler, bir sütunu kırmaya çalışmış-
lar, örneğin müthiş bir toz duman yükseldi yukanya
doğru.
- Lobiye onlar girmişler!
- Girmişler, evet. Oradaki sütunu kırmaya çalışmışlar,
çok fena bir toz yükseldi, kaçıştık ait kattan tekrar üst kat-
lara; ama, bu süreç içinde, diyorum ya, altkata iniyoruz,
üst kata çıkıyoruz, birbirimizle konuşuyoruz, kâh onun-
la, kâh ötekiyle.. örneğin bir ara Lütfü Kaleli'yle biz...
Lütfü Kaleli:
- Buradaki insanların listesini yapmak istiyorum. çün-
kü burada tarih yapılıyor! dedi. Ben karanlıkta oturdum;
izin istedim:
- Verin elyazımla ben yazayım! dedim. Tanıdığım her-
kesin adını yazmaya başladım. Yani, otelde..
Hep şoyle düşundük, aşağıdan saldırı gelecek, arka-
daşlanmız püskürtemeyecekler, çünkü tek tük kaçanları
püskürtuyorlarmış. Püskürtemeyecekler; bunlar taş ve
sopalarla, bızi döve döve, vura vura öldürecekler! Ama,
dediğim, akşam 7den sonraki umutsuzluk saatleri. On-
dan önce "Tokat'tan asker geliyor
1
Kayseri den tümen
geliyor!" Hep bu tipti konuşmalar. Ve bize de hep böyle
bilgi veriliyordu. A]saf Koçak arkadaşımız vardır karika-
türist, vardı daha doğrusu! O arada bir-iki kez zannedi-
yorum, mızıka çaldı bizi neşelendirmek için. Hiç kork-
madığımı söyleyebilirim. Çunkü, "Mutlaka gelecekler,
Ifurtaracaklar!" diyordum; yani "mutlaka"! Bu bir anı
olarak kalacaktı bana göre, mutlaka kurtanlacaktık. Hiç,
en ufak bir tereddütüm olmadı ve Lutfiye'ye bunu söyle-
diğim zaman artık son saatlerdi, inanmaz bir şekilde
dudak bükmeye başladı. Ama, 7.5 haberlerinden sonra.
müthiş umutsuiduk! Hani, dünya sizi terketmiş, kimse-
nin umurunda değilsinız. Televizyonda da olay oldu-bitti
gibiyansıdı. Onu düşündüm. Hem sevindim, çocuklanm
duymadı, telaşlanmayacaklar; ama bir yandan da diyo-
rum ki, duysalardı, bir yerleri zorlarlardı "Annemiz ora-
da mahsur kaldı" falan diye. O umudunuz da yok. Fakat,
yangın çıktıktan sonra. işte birden dumanlar yükseldi;
çok karanlıktı ve bize aşağıdan bir komut geldi:
- Sessizce asağı inin! diye. Sessizce merdivenlerden
iniyorduk, sanıyorum birinci katta korkunç bir alev, bir-
denbire harladı ve hepimiz "Yukarı!" komutuyla tekrar
yukarı... İşte orada darmadağın olduk. Bir grup zannedi-
yorum en üstkatlara, okurtulamayanlar...
- Asim Bezirci nereye çıktı?
- Asım Bezirci'yi o inişte de görmedim, hani, çok ka-
ranlıktı, yan yana; hatta yanımda bir kız vardı örneğin,
sonra Panorama'nın muhabıri olduğunu öğrendim, el
ele tutuşmuştuk biz onunla. aşağı inerken. Ama yukarı
çıkarken, tekrar "Yukarı!" dendiğinde birpanik oldu sa-
nıyorum; çünkü elimdeki, koptu o kızcağız. herkes bir
yana gitti...
Zannediyorum, gücüm yetmedi; bir kaçma, kurtulma
isteği.. Bilemiyorum o duyguyu; çünkü çok duygusuz,
çok duyarsız olduğumu hissediyorum o "Yukarı!" komu-
tundan sonra, çıkmadım! Yani bir kat çıktım, bu birinci
kata kadar çıktım sanıyorum, kaldım orada! İnsanların
merdivenlerden çıktığını hissettim ama, çıkmadım;
içimde bir boşluk, bir şey hissettim. Çok karanlıktı, kori-
dörda yürüdüm. Bir ara. bir kapıdan, yani açık bir oda
kapısından, Cafer Can Aydın, eşi (Lütfiye Aydın), Aydo-
ğan Yavaşlı ve eşinin bir apartman boşluğuna - girdıkle-
ri odadan dışan doğru - atladıklarını gördüm. Yani onlar
olduğunu sezdim, nasıl sezdiğimi bilemiyorum, belki
çift çift el ele oluşlarından.. Çünkü, çok pusluydu görün-
tü. Ben öyle gördum, duman içindeydim o anda belki;
şöyle hayal meyal gördüm, fakat oraya daha önce, ben
odaları dolaşırken bakmıştım. çok dar bir yer olduğunu
anımsıyordum, onlann üstüne atlamamak için:
- Orası nasıl? diye seslendim. Aydoğan orası nasıl?
- Gelmeyin; umutsuz! dedi, Aydoğan Yavaşlı...
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4
1/MeühCevdetAndayın 1
bir şiir kitabı. 2/ Bir işi
gercekleştirmek için özel 2
olarak yapılmış nesne... o
Mihrak. 3/ Avrupa'da
bir ülke. 4/ Yemek... Bir 4
nota... Büyükbaş hay- g
vanlara verilen ortak ad.
5/ Müzikte. bir tam seslik 6
arahğın bir kesimini oluş- j
turan çok küçük aralık...
Berilyum elementinin 8
simgesi.6/Maundadeni- g
len bir orman ağacı...
Asya'da bir başkent. 7/ Süzgeç.
kevgir. 8/ "O yer" anlamında kul-
lanılan sözcük... İnce pide halinde
ekmek. 9/ Bir evin yabancılann
girmesine izin verilmeyen bölümü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ tlhan Berk'in bir şiir kitabı...
Kemiklerin yuvarlak ucu. 2/ His-
se, pay... tcar. 3/ Voleybol ve tenis-
te, servis atışı sırasında topun file-
ye değmesi... Hayvanlarda burun
ucu. 4/ Hayvan türlerinin davra-
nışlannı dinamik-biyolojik açıdan inceleyen bilim. 5/ Ertem
Eğilmez'in yönettiği, Şener Şen'in başrolünü oynadığı fılm. 6/ •
Eski Türklerde toplurnsal ve örgütsel içerikli büyük ziyafet...
Halk müziğine özgü bir çalgı. 7/ Kırmızı parafinle kaplanan bir
cins peynir... Söyleyiş özelliği. 8/ Toprak, kum ve saman eteme-
ye yarar iri delikli kalbur. 9/ İnsanı istenmeyen seçeneklerden
birini izlemeye zorlayan durum... Bir gösterme sıfatı.