Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2TEMMUZ1993CUMA
12 DIZIYAZI
UGURMUMCU'NUN
SON ARAŞTIRMASI
J.skan Kanunu 27 Nisan 1932 günü Bakanlar Kurulu'nda
görüşülmüş, 2 mayıs 1932 günü de TBMM'ye sunulmuştu.
Meclis'te iki yıl bekleyen yasa için ilk sözü Kütahya
milletvekili Naşit Hakkı Bey aldı. Hakkı Bey, aşiret
ayncalıklannın kaldmlması konusunda yasa için 'devrim
önlemlerini alıyor' nitelemesini yaptı.
'Devrimönlemlerini alıyor'asanın hangı amaçla
çıkanldığını anlaya-
bılmek için "İskan
Kanunu Muvakkat
Encûnıen"ın gerekçe-
sıne de göz atmak ya-
rarlı olur. Amaç aşiret
egemenliğini kırarak
Türk birliğini sağla-
mak *'Doğudan başla-
yan büyük akınla batı-
ya doğru Türk soyunun
yaydışı bütün dünya için eşi bulunmaz bir iyilik
oünuştur" di\e başlayan Encümen gerekçesın-
de, Türklenn uygarlık tanhınde önemh bır yer
tuttuğu, çabuk ürediği ve üreyince de ateşh ülkü
eri olarak uygarlık ışığı saçtığı övgülü ve edebi
sözcüklerle açıklanmakta. yörük ve Türkmen-
lenn katıksız Türk olduklan, Osmanh devnnde
bu yörük ve Turkmenlenn başıboş kışlak ve
yaylalarda bırakılıp Türk varlığı ıçınde benlik-
lennın entılmedıği, Osmanh Imparatorluğu'-
nun güttüğü "ümmetçüik siyasetFnin Türk
varlığında toplanması gereken kültürlü ve ül-
külü yurttaşlan değil her ınanışta bulunması
ıstenen değışık dılli ve değişik ülkülü insanlar is-
tediğı anlatılmakta. bu sı> aset eleştirilmektedır.
Gerekçeye göre amaç, yurtdışından gelecek
Türk soyundaki göçmenleri "eksiksiz Türk var-
lığına" katmaktır. Lozan Antlaşması"ndan
sonra Türkıve'ye getırihp yerleştınlen soydaş-
lar ile ilgili yararlı yasalar ve yönetmelikler çıka-
nlmtştır. Yurtdışında kalmış yurttaşlan ana-
yurda getırtip yerleştirmek için yeni bir yasa
çıkanlması gerekmiştir. (80)
762 bın 736 kilometrekarelik toprağa bu in-
sanlar nasıl yerleştınlecektir?
"Yurdumuzun şöyle böyle üçte biri dağlık ve
çorak olup üçte ikisi çiftçiliğe elverişlidir. Verim
kabiliyeti de her yerde bir değildir. Her yerde bir
olmamakla beraber, nüfus yoğunluğu da verim
kabiliyetine göre meydana geünemiştir."
Öyleyse ne yapmah?
Yapılacak ış, verimli topraklann alünı üstünü
işlemek; kurulmuş ve kurulacak kent. ilçe ve
köyleri bırbırine bâğlayacak yollar yapmaktır.
Türkler. Osmanh döneminde sıkmtı çekmiş-
lerdi. Türkiye Cumhunyetı, bütün olgunluğu-
Kabul edilen yâSanm 13.
maddesinin son fıkrası:
Türk ırkından
olmayanlann
serpiştirme suretiyle
köylere ve ayn mahalle
ve küme teşkil
etmeyecek şekilde
kasaba ve şehirlere
iskanı mecburidir.
nu Türk varlığından alarak "onun dışında hiçbir
şey görrnemek üzere" benliğıni mılletine daya-
maktadır
"Türkiye Cumhuriyeti de ancak gönül ve kafa
birliğini göz önüne alarak bir soyun tek çocuğu
saydığı Türklüğün iç ve dtş güçlerini biletip vük-
selterek her şeyi ancak bu büyük Türke bağla-
ma\ı kendisine ülkü ve amaç yapmıştır."
Bu yasa yalruzca yurtdışından göçmen getirt-
mek ıçın mi çıkanlmıştı? Gerekçeye göre hayır.
Gerekçede, Türkiye ıçinde de öteden beri
Türk kültürüne uzaİc kalrruş olanlann ülkede
yerleştırilerek. bunlara Türk kültürünü benım-
setmek de devletın görevi olduğu kaydedilerek
şu görüşlere yer venlıyor:
"Türk bayrağına gönül bağlamışken Türk
yurttaşltğını, y asanın onlara verdiği her türlü
hakları kullanmakta olanları Türkiye Cumhuri-
yeti uygun göremezdi. Bunun içindir ki. bu gibile-
ri Türk kültüriinde eritmek ve onları Türk olduk-
lan için daha sağlam yurda bağlamak yollannı
da yasa göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti dev-
letinde Türküm diyen herkesin bu Türklüğü dev-
let için açık oünalıdır."
Encümene göre yasanın amacı gerek yurtdı-
şından gelen dağınık Türkleri toplayarak bu
göçebe yaşamına son vermek ve gerekse yurti-
çindekı Türk kültürüne yabancı kalmış olanlan
"Türk büyük benliğinde yerfcştirip eriterek bir
kardeş ve yurttas varhğı yaratmak"tır
Yasa TBMNTde göruşülürken, ılk sözü Kü-
tahya milletvekili Naşit Hakkı Bey (Uluğ) aldı.
Naşıt Hakkı Bey, sözlerine şöyle başladı:
'•- Yurdumuza ülkümüzdeki şekli verecek bu-
günkü bakir varlık üzerinde hür, zengin ve sağ-
lam kuşakları yaşatabilecek, Türk olmanın şeref
ve değerini bu topraklarda >aşayanlann ilikleri-
ne kadar işletecek olan yerleştirme yasası. dev-
rim yasalarının başlıcası olma yüceliğindedir.
(...) Arkadaşlar, gün görmüş Türk milleti. düny a-
nın en büyük devrimcisi ve Türklüğün büy ük kur-
tarKisı Mustafa Kemal'in çevresinde toplanıyor.
Dışarıda kalmış Türkleri, ana>atan sevgi ile ku-
caklıyor.
İki buçuk asırdan beri Tuna boylarından baş-
layarak Meriç kenarına kadar Türkler, elleri
boş, aç ve sefil anayurda akıyor ve burada nüfu-
sun, sağlığın değerini bilmey en bir idarenin elinde
kınlıp gidiyordu. Bunların içinde özelliklc koru-
nan unsurlar, Türk diliyle konuşmuyor, ufukları
karardığı zaman düşman saflarına geçmekten
utanmıyor. Anadolu'nun kıyılarından bir hançer
gibi vatanın bağrına saplanmay a savaşıyorlar.
Lozan zaferi, anayurda dönenlerin aç ve sefil
göçmenlerin önüne geçti. Mübadele Anlaşması
ile 100 milyonluk bir servet kazanıldı. (...) Türk
uygariığına, Türk kültürüne, siyasal ve ekono-
niik ihtiyaçlara ve koşullara göre nüfusunun otu-
ruş ve yaydış işini kuran hükümler. isabetten
şüphe götürmeyecek kadar açık ve canlıdır."
(81)
Kütahya milletvekili Naşıt Hakkı Bey. daha
sonra yasayla aşiret ayncalıklannın kaldınlma-
sı konusuna gelıyor ve yasayı "devrim önlemle-
rini alıyor" diye tanımladıktan sonra şöyle
savunuyor:
"Bu vatan üzerinde sınıf ve çelişki yaratma-
mak için bizün ilkelerimizi tanımay anlarla sa\aş
çok sert oldu. Çeşitli silahlı başkaİdırmalar, irti-
ca hareketleri, dağ başlarında soygunculuk ve
saHırılar genellikle aşiret ruhunda beslendi. Dev-
rim yönetimi, halk ile devlet arasında nüfus fjca-
reti yapan. halkın kanını emen. ırzına, malına ve
hayatına hükmedenlerle korkusuzca çarpıştı ve
bu devletin iştirak kabul etmez varltğını hepsine
tanıttı."
Naşıt Hakkı Bey konuşmasında. aşıretlenn
ayncalıklanna son verdiği ıçın yasayı "şeref abi-
belli değildir. Bizün vatanımızda büyük kitle teş-
kil etmezler. Fakat ekonomimizde birçok etkisi
ve zararı vardır... 'Müstakilen sanat edinmek \e
icrayı sanat etmek yasaktır' dendiği halde bunlar
riearetin birçok şubelerini müstekilen kendi elle-
rinde bulundurmaktadırlar.
Benim kanaatımca bunlarm dağüması ve sü-
riiimesi gerekir. Fakat bizün Vledeni Kanunu-
muza göre bu yetenekli insanlar pekala Türke
karışabilir. Bunların Türklerden alacakları şeref
sonsuz olduğu için Türkten görecekleri yarar da
çoktur. Bunların başka türlü temsil edilmelerine
de gerek yoktur." (82)
Daha sonra yasanın dılı üzennde tartışma
açıldı Tartışma "kültür" yerine "ekin" mı, '^ıh-
hat" yenne "sağlık" mı. "muhacir" yerine "göç-
men" mi sözcüklerinin seçılip seçilmemesı üze-
rinde yoğunlaştı.
Yasanın dili uzerindeki tartışmalardan sonra
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya söz aldı
Şükrii Kaya: Göçerlerin durumundan
ûzfintü duyuyonım
Şükrü Kaya. Avrupa devletlerindeki nüfus
artışlanndan örnekler verdıkten sonra "Mem-
leketin uğrayabileceği en büyük felaket nüfus
kıtlığvdır" dıyor ve Türklenn doğurganlık ora-
nının çok oldugunu vurgulayarak amaçlannın
savaşlardan uzak kalacak Türk neslinin çoğala-
rak memleketi doldurması oldugunu söylüyor-
du.
Şükrü Kaya konuşmasını şöyle sürdürüyor-
du:
"Nüfusumuzun taşkın olduğu \e bugün Av-
nıpa'nın nüfus yoğunluğu olduğu söy lenen yerier-
deki kadar yoğun olan topraklarımız >ardır. Bu
topraklardaki halk, bugün için vataıun olaylar
nedeniyle bosalmamış ktsımlarını doldurmakta-
bir memleket başanlı olamamıştır, gene en çok
başarüı olanlar Türklerdir. Memleketin birçok
noktalarına. Kırım'dan. Mora'dan, Kafkasya'-
dan gelen göçmenler yerleştirilmiş... Bunların
memlekete çok yararlı üretici elemanlar oldukla-
nnı görmekteyiz. Bundan sonra gelecekler de
böyle olacaktır.
Bir de iç göç soruraı vardır.
Memlekerimizde bir milyondan çok göçer var-
dır. Yarım ve sürekli göçer... Doğuda, batıda
hatta Adana'da, Antalya'da, Muğla'da, Bur-
dur'da, Isparta'da bile goçerler vardır. Bunların
her biri bugün ıstırap içindedir. Bunlar. insani,
ahlaki. milli. siy asi terbiyeden yoksun kalıyorlar.
Kendilerine cumhuriyet nimetİeri henüz yetiştiri-
letnemiştir. Aralarında ne yargıç vardır, ne he-
kim, ne bir öğretmen. Burûann. böyle rüzgara
kapılmış yapraklar gibi oradan oraya sürüklen-
diğini görmek çok acıdır. Ben bir bakan, bir mil-
letvekili olarak bunları görmekten çok üzülüyo-
rum. Sizin de üzüntülerinizi dile getirivorum. Bu
yurttaşlan da uygar ve iktisadi bir halde oturt-
mak için bu yasa içinde maddeler >ardır.
(...)
Topraklandırma diye aynca bir yasa hazırla-
nacaktır ve ha/uianmaktadır. Buna değinen bazı
yönler de vardır. Yonım da kabul edildiği için ca-
nınızı sıkmak istemiyoruz. Zaten dava hepimizce
biliniyor. İlacı da biliniyor. Hükümet ve Encü-
men, bu önlemleri bulmay a çaltştı ve yasayı ona-
yınıza sundu. Çok rica ederim, hükümetimizi bu
yasayla güçlendirin ve hükümetten hep sorun.
Topraklandırma işi ne oldu? Göçmenler yerleşti-
rildi mi? Goçerler yerleşti mi? Bazı yerlerde niçin
temiz Türkçe konuşulmuyor? Bu yasa. fek dille
konuşan, bir düşünen, aynı duyguyu taşıyan bir
memleket yapacaktır. (86)
Aşiret reıslenne tuzelkışilik tanınmayacağı-
na, kayıüı ve kayıtsız taşınmaz mallanna el
Dersim
sürgünleıv
güvenlik
güçleri
eşliğinde
iskan
edilecckleri
yerlere
gönderildi.
desr' olarak gördüğünü söylüyor ve abıdeyi
"savaşın sonunda kurulan asayiş ve inzibat teme-
li üzerinde" dıkeceklenni belirtiyordu.
Naşıt Hakkı Bey, bu yasa ile aşiretlerin tasfı-
ye edileceğıne ve "yüz karası" olarak adlandır-
dığı bu "teşkilaü" böyle çökerteceklenne inan-
mıştı.
Ona göre önemli olan, toprak sorununun çö-
zümüydü Her Türk, ekıp bıçeceğı bir toprağa
sahıp olmahydı. Yurtdışından gelen büyük yı-
ğınlar, >-urdumuza yerleşecekler ve millı refah •
düzeyinı yükselteceklerdi.
Naşit Hakkı Bey'den sonra kürsüye gelen
Samsun milletvekili Ruşeni Bey, Osmanh İm-
paratorluğu dönemındela "Türk istilalarına
yabancıların aşık olduklannr anlattıktan ve ta-
rihten ömekler verdıkten sonra Osmanh salta-
natında Türklenn Araplaştınlmasından yakı-
nıyor. Mustafa Kemal ile birlikte "Türk milleri-
nin dili bir, duygusu bir kültürü, ülküsü" olacağı-
nı belirtiyordu.
Ruşeni Bey. rnidelerin canlı şeyleri yiyerek
yaşadıklannı. milletlerin de kümelen ve'millet-
leri yiyerek yaşayacaklannı belirtiyor, örnek
olarak Amerika'yı, Sunye ve Mısır'ı venyordu
Ruşeni Bey, Amerika'nın çeşıth mılletlen
Amerikalı yaptığını; Mısır, Suriye ve Filistın'de
kurulan Ahnan okullann da Alman kültürünü
yaydıklannı anlattıktan sonra Türk devriminin
ulusal kültür yarattığını anlatıyordu.
Ruşeni Bey konuşmasını şöyle sürdürmüştü:
"Şimdi burada bir noktaya dikkatinizi çek-
mek isterim. lyi ama. bizde öyle bir unsur vardır
ki, onu tek olarak istediğiniz Türk toplumu içine
atınız, orada hemen gelişerek o toplumun bünye-
sıni kemirecek ve sermayesini yabancı memle-
ketlere atacaktır. Peki bunları ne yapalım? Bun-
lar, öyle bir millettir ki, dünyanm her yerinde
zoru gördüğü zaman hemen vatan aşığı, büyük
vatanperver, büyök fedakar görünür. Fakat yine
öyle millettir ki, yaşasın der. Lakin kim, daha
dır ve dolduracaktır. Şimdiye kadar yasalarunız
dışarıdan gelen göçmenlere yardım ederdi. Bu
yasa, nüfus yoğunluğu aşkın ve taşkın olan iller-
den nüfusu daha az olan iliere gidecek olanlara
yardım edecektir. (83)
(...)
Biliyorsunuz ki efendiler, Türk akını ve uygar-
lığı asniarca birçok kıtaya egemen oldu ve gittiği
yerlere uygariığını, nüfusunu ve birliğini beraber
götürdü. Istimar (84) tarihinde hiçbir kavim
yoktur ki -hatta Roma imparatorlan dahil- hiç-
bir devlet yoktur ki isrimar yeteneğini göstermiş
olsun. Bugün Avrupa'nın birçok yerinde Türkle-
nn diktiği abideler ve eserler meydandadır. Bu-
gün Türk egemenliğinin çekildiği yerlerde Türk
hasretini çeken milletler çoktur.
Türk, egemen olduğu zaman egemen olduğu
bütün noktalarda bir Türk barışı kurmuş ve Türk
bartşı asırlarca asırlarca devam etmiştir. Fakat
bazı tedbirsizlikler yüzünden Türk askerlerini
çekraeye mecbur olduğu yerlerde kendi soyundan
olan soydaşlannı da bıraktı. Türkler, dışarıda
kalmayı istemediler ve memlekete geldiler.
Bildiğini/ gibi iki türlü göç vardır. Biri şiddet
kullanarak zorla göçtür. Diğeri, istekii göçtür.
Nüfusu taşıp da başka yerlere giden halkın göçü-
dür. Şiddet kullanılarak gelen göçmenler, eski
yönetimler tarafından iyi yerleştirilmemişlerdir.
Yahut yanltş yerleştirilmişlerdir. Bu göçmenler,
bu zorlukları bugüne kadar çekmektedirler. Bu
yasa, bunların düzeltilmesini gerektirecek hü-
kümler taşıyacaktır. (85)
Bundan sonra dışarıdan yakın çevremizde iki
milyona yakın halis Türk vardır. Bunların azar
azar anavatana gelmeleri kaçınılmazdu-. Bunlar,
eski zor ve şiddet kullanılarak gelmeyecek. kendi
istek ve arzuları ile geleceklerdir. Kendilerini yer-
leştirme biliminin gerektirdiği toplumsal ve eko-
nomik kurallara göre yerleştirmek de bizim bor-
cumuzdur. Yasada buna göre hükümler vardır.
Yerieştirme her yerde güç geçmiştir. Bunda hiç-
konacağma ılişkin 10. madde üzennde tartışma
açılmadı.
11 madde İçişleri BakanlığYna, "Türk kültü-
rüne bağlı olmayanlar veya Türk kültürüne bağb
olup da Türkçeden başka dil konuşanlar hakkm-
da, harsi. askeri, siy asi, sosyal ve güvenliğe iliş-
kin nedenlerle" yurttaşlann bir bölgeden bir
başka bolgeye gönderilmeleri yetkisini veriyor
ve ancak bu yetkiyi "toptan olmamak" koşulu-
nabağlıyordu.
12 madde ile hiçbir yabana aşıretın ve göçe-
benin Türkiye'ye yerleşmesine izin verilmemesı
öngörülüyordu.
13 madde, dışandan gelen göçmenler, yurt-
içındekı aşıretler, Türk soyundan gelmeyenler,
topraksız ve az topraklı çıftçıler. doğal afetler-
den zarar görenier. verimsiz veya azmanhk ve-
ya batakhk veya tehlikelı veya askerlikçe yasak
topraklardaki insanlar ile "harsi, siy asi, idari,
sosyal, iktisadi" nedenlerle başka yerlere gön-
derilmeleri gerek gorülenlerin İçişlen Baİcan-
hğı'nca uvgun görülen yerlere yerleştirilecekle-
rini öngörmekteydı.
13. maddenın son fıkrası şöyleydr
"Türk ırkından ormayanların serpiştirme sure-
tiyle köylere ve ayn mahalle ve küme teşkil etme-
yecek şekilde kasaba ve şehirlere iskanı mecburi-
Att."(87)
Yasanın öteki maddelerinin görüşülmesi sı-
rasında göçmenlere venlen arazılerin geri ahna-
mayacağını öngören madde üzerinde uzun tar-
tışmalar yapıldı.
İçişlen Bakanı Şükrü Kaya, işlenmeyen bü-
yük arazilerin göçmenlere verileceğini ve göç-
menleri mal sahıbı yapacaklannı vurgulayarak
yasayı savundu. (88)
Yasa. oylamaya katılan 177 milletvekilinin
oylanyla kabul edildi. Oylamaya 140 milletve-
kili de katılmadı. (89)
Yarın: ISMET PASA'NIN RAPORU
(80)- TBMMZatM Ceridesi, Devref, Içtima 3,
cih 23, s. 5, TBMM İskan Kanunu Lahiyası, Karar
no: 6, s. 5
(81)- TBMMZabıt Ceridesi, 7.6.1934,1:65, C:
l,s. 67-68
(82)- Ruşeni Bey konuşmasında, adlannı vertne-
den Musevilerden söz ediyor. Görülüyor ki, ne ge-
rekçede, ne konuşmalarda Kürtier ile ilgili bölümle-
re yer rerilnüyor. Bu olgu da yasanın çıkanlma
amacının, Doğu ve Güneydoğu'dakibütün Kürtleri
doğudan batıya sünnek olmayıp, Dersim 'dekidere-
beyliğin tasfiyesi ile yurtdtşından gelen Türkleri
yerleştirme oldugunu gösteriyor. TBMM Z.C.
7.6.1934, İ: 65. C.l,s. 69-70
Beşikçi, Yasa Gerekçesi ile konuşmalarda Kürt
sözcüğünün geçmemesini "Kematistlerin esas hede-
figijeme " taktiklerine bağhyor. Beşikçi, Kürtlerin
Mechuriİ\kanı,s. 169
(83)- Beşikçi, Kürtlerin Mecburi İskanı adh ki-
tabutda Şükrü Kaya 'tun konuşmasmdaki yasanın
çıkarılma nedenini açıklayan bu bölümünügörmez-
tikten gelerek kitabtna abmyor. (s. 173)
(84)- "İstimar", Türkçede "imar" anlarmnage-
len Arapça kökenti bir sözcüktür.
İçişlen Bakanı Şükrü Kaya, konuşmasında,
Türklerin Avrupa'nın birçok yerinde bayındırhk
hizmetigötürdüğü anlamında 'istimar" ve "istimar
kabiliyeti"nden söz ediyor. Doç. Dr. Beşikçi, Türk
bilim adamlaruun bilim yöntemini eleştiren kitabın-
da "istimar"sözcüğünün Türkçe karşılığını arama-
yıp bu sözcüğü "istismar" biçiminde yazarak ilginç
bir çarpıtma örneği veriyor. Bkz: Beşikçi, a.g.y
s. 173, "İstismar tarihinde hiçbir kavim yoktur
ki, (...) Türkler kadar istismar kabiliyetigöstermiş
olsun."
(85)- Şükrü Kaya'nın sözlerim'n bu bölûmünde
Kürtlerin zorla, cebirle sürgüne gönderilmelerinin
kendi yararlarına olduğu yolunda hiçbir ifade yer
almamasma karşın, Beşikçi bu sözleri bu anlamda
yorumluyor. Beşikçi, s. 174
(86)- 10'uncu madde, antidemokratiktir. Ancak,
feodal düzenin ayncabklanna karşı atdığı tavır ne-
deniyle suufsalaçıdan toprak emekçisinden veyok-
sul köylüdenyana olduğu için de devrimcidir.
Doç. Dr. Ismail Beşikçi, kitabmda Şükrü Kaya'-
nın yasanın çıkanbş nedenleri arasında saydığı,
yurtdışından gelecek göçmenler, göçerlerle ve yok-
sul köylüleri topraklandırma ile ilgili sözlerini bile-
rek athyor. Karşılastırmak için Bkz: Beşikçi, s.
174, TBMM Z.C, 14.6.1934,1:68, C: 4, s. 141
Hükümet, İskan Kanunu'ndan sonra çıkardığı 29
Teşrinisani 1934 gün ve 2590 sayıh yasa ile de
"efendi, bey, paşa"gibiunvan ve lakapUai kaldtn-
yor ve yasanın 2. maddesiyle de sivilrüthe ve resmi
nişanların kaldmldığı, Türklerin yabana devletler-
den ahnan tüşanum taşıyamayacakhmnı hüküm
alttnu abyordu.
(87)- Maddelerin görüşülmesi strasında Muş
miUeirekiü Hasan Reşit Bey, madde metinlerinde
geçen "soy"sözcüğünün "ırk"anlamutageldiğini,
yurtdışından gelen ancak "Türk harsından olma-
yan" insanlann ırk açısından Türk olduklannı be-
tirterek, "soy"yerine "Türk dili" ve "Türk kültü-
rü" kavramlarının kuüamlmasını öneriyor. Kütah-
ya milletvekiK bu öneriye katıhyor. İçişleri Bakanı
Şükrü Kaya, "soy" sözcüğünün aile anlarmna da
gekceğini beb'rterek "ırk " sözcüğünün yeğlenmesi
gerektiğini söylüyor. (TBMM Z.C. 14.6.1934, /:
68, C: 1, s. 145
(88)- Doç. Dr. Beşikçi,yasanın topraksız köylü-
lere ve göçmenlere toprak veribnesi ile ilgili yasa
maddelerini ve konudâkitartışmalan dagörmezBk-
tengetivor. Beşikçi, s. 176
(89)- TBMM Z.C. 14.6.1934, İ:68, C: l.s. 164
ANKARA...ANKA
MÜŞERREF HEKtVlOĞLU
İki Büyükelçi ve Yorumlar
Başbakan Tansu Çiller, iki büyükelçiye önemli görev-
ler önerdi. Biri Volkan Vural, öteki Onur öymen. Tahrart
ve Moskova büyükelçiliklerinden sonra merkeze dönen
Büyükelçi Volkan Vural, Başbakan'ın başdanışmanı olu-
yor. Bonn Büyükelçimiz Onur Öymen'e de TRT Genel
Müdürlüğü öneriliyor. Dışişleri Bakanlığı'nı onurlandı-
ran bir olay kuşkusuz. Tansu Çiller'in Türk diplomatları-
naolumlu bakışını yansıtıyor. Devlet bakanlığı dönemin-
de yakından tanımış olmalı. Dışişleri Bakanlığı, kimi
zaman hayli haksız, düzeysiz saldırılara uğrayan bir ka-
mu kuruluşu, ama devlet yaşamındaki yeri, önemi yad-
sınamaz. Neredeyse yarım yüzytldır izlediğim bir ba-
kanlık. Uzun yılları birlikte yaşadık, kaç kuşak değişti,
amadeğişmeyen birözelliğı var. Devletyaşamında var-
lığını güzel koruyan, aşınmayan bir bakanlık her zaman.
Geçmiş ile bugün arasında karşılaştırma yapıldığı za-
man da sonuç değişmiyor bence. Çok kuruluşta yaşa-
nan yozluğa karşın Dışişleri görevlilerinin belli bir düze-
yi var, yitirmiyor. Onları iyi tanımak, yeteneklerini,
özverilerini iyi görmek gerekir, yüzeysel gözlemler ya
da duygusal yargılar gerçeği yansıtamaz bence.
Tansu Çiller'in çok önemli görevlere iki büyükelçiyi
çağırması da olumlu bir girişim. Deneyli ve birikimli bir
büyükelçinin danışmanlığı, devlet yaşamında, özellikle
dış politikada hayli deneysiz bir başbakan için çok ge-
reklı. Belli uyarılarla yanlışları önler en azından. Yoksa
çelişik bilgilerle çabuk yıpranır. Son günlerde örnekleri-
ni de gördük değil mi? Basın veTVekranlarındaki tjrma-
nış durdu birden. Yapay tırmanışlar bir yerde duruyor
galıba! DYP'nın olağanüstü kongresinden bu yana kaç
gün geçti, Çiller'in çizgisinde ne gelişmeler oldu değil
mi?
Bonn büyükelçimizi TRT Genel Müdürlüğü'ne çağır-
ması, Dışişleri Bakanlığı'nı onurlandırsadaters bir olay
bence. Onur Oymen, 196O'lı yıllardan bu yana tanıdığım
biri. Kişiliğini, özelliklerini, yeteneklerini kanıtlayan
olaylara yakından tanık oldum. Dışişlerı'nde de hızlı bir
tırmanışı var. Bir diplomat için mesleğinin doruğu büyü-
kelçılik, ama kimi büyükelçiler için bır aşama daha var.
Bu aşamaya yaklaşınca yol incelir birden, adaylar ara-
sında seçım kolay olmaz.
Şimdi daha güç bir dönem galiba. Dışişleri Musteşarı
Büyükelçi Özdem Sanberk'in dış göreve gidip gitmeye-
ceği belli değil, bu görevi bir süre daha sürdürmesi iste-
nebilir. O zaman ne olacak, kimi bûyükelçilerin hayali
gerçekleşemeyecek değil mi? Onur Oymen'in TRT Ge-
nel Müdürlüğü önerisıne bu nedenle sıcak baktığımı öne
surenler var. Peki adaylıktan geri çekılmesi neden? Ben
olumlu yanıtını da, geri çekılmesını de ters, çelişkili bu-
luyorum doğrusu. Başbakan Çiller'in çağrısı çekici, par-
lak da olsa ötesindeki alacakaranlığı görmesi gerekir
Büyükelçi Oymen'in. Rahmetli ûzal'ı anımsatan birdav-
ranış belli tartışmalan da birlikte getirir. Geri çekiliş için
öne sürülen gerekçe de çok tutarlı değil doğrusu. Türk-
Alman ilişkilerindeki gelişmeleri, beklentileri en iyi bil-
mesi gereken kişilerden biri Bonn Büyükelçimiz değil
mi? TRT Genel Müdürlüğü önerisine olumlu yanıt verir-
ken Bonn'dan ayrılmasının sakıncalarını düşünmemiş
ojabilir mi? Adaylıktan çekilmesi gerçekçı bir yorumdan
kaynaklanıyor bence. Kurallara ters bir atamanın tepki-
lerini iyi değerlendirdiği söylenebilir. Ancak bu konuda
söylenecek çok şey var bence. Devlet yaşamında belli
ilkelere ters düşmemek gerekiyor. DYP kongresinin
coşkusu, sarmaş dolaş şarkılar, deneysiz bir politikacı-
nın ayağını yerden kesebilir, ama bir de gerçek var.
Kongreyi izleyen bır grup toplantısı var, her şeyi tek ba-
şınayürüteceğinisöylerkenerkenbiryalnızlığadüşmek
tehlikesi de var değil mi? DYP grubundaki eleştıriler ve
tepkiler, Tansu Çiller'e yeterli bir uyarı olabildi mi aca-
ba?
•••
Uzun meslek yıllarımda değişmeyen bir gözlemim-
var: Seçim kazanmak başka, hükümet kurmak başka,
iktidar olmak başka olaylar. Örneklerini çok yaşadık.
Uyguladığı politıkayla var oluyor hükümetler. Soyut de-
ğil somırt ürünlerle. Yoksa halkı kucaklamaktan söz
ederken halka ters düşüyor; umutsuzluğa, düşkırıklığı-
na yol açıyor ancak.
Bir politikacı da öyle değil mi? Kürsülerde çok parlı-
yor, coşku ve umut veriyor. Ama bakanlık ya da başba-
kanlık koltuğuna oturunca düşkırıklığı uretiyor ancak.
Panltısını yitiriyor, koltuğu boş kalıyor neredeyse. Ola-
nakbulursa başka koltuklara oturmakta arıyor kurtulu-
şu. Devlet yönetimi başka bir olay.
Tansu Çiller'e kolay gelsin.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/Salâh Birsel'in bır şıir
kitabı... Son derece kav-
gacı olan gözde bir ak-
varyum balığı. 2/ Eski
Mısır'ın üç büyük pira-
mıdınden bın. 3/ Kemik-
lerin yuvariak ucu... Bir
meyve... Fas'm plaka ışa-
retı. 4/ Bır tür tavla oyu- 6
nu. Evrensel alıcı olan -,
kan grubu. 5/ Eskıden
Polonya'ya venlen ad. 6/ 8
Soyundan gelinen kim- g
se... Sodyumun simgesi...
Türkçede ilgi adılı. 7/ Bır zekâ
oyunu... Rubidyum elemenü'nin
simgesi. 8/ Rüzgâr korkusu. 9/ Çi-
nşlı bir çeşıt parlak bez... Büyüteç.
YL KARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Stefan Zvveig'm bir romaru...
Atıf Yümaz'ın yönettıği bir fılm. 2/
Bir satranç oyuncusunun, aynı an-
da birçok satranç oyunçusuna
karşı oynadığı parti. 3/ İlave.
"Bır devr-i yine çiğnendi ye-
minler/Çiğnendi yazık milletin
ümmid-i bülendi" (Tevfık Fıkret). 4/ Alevi ve Bektaşiler'in çal-
gılar eşliğinde uyguladıklan dinsel tören... Gözleri görmeyen.
5/ Aralıksız yinelenen ve artık düşünmeksızin yapılan eylernle-
rin tümü... ''O" göstenne sıfatının eski biçımi. 6/ Kunduracıla-
nn delik açmakta kullandıklan çelik tığ... Dilbilgisı. 7/ Hayvan-
lara vurulan damga... Satrançta bir taş.. Özel bir cam kap
içinde likör, şarap, meyve ve madensuyu kanşünlarak hazırla-
nan ıçki. 8/ Yüzde seksen bakır, yüzde yirmi çinkodan oluşan
san renkli alaşım... Bir göstenne sıfatı. 9/ Baston... Gaziantep'-
ın bir ilçesi.
MARM ARİS ASLİYE CEZA
MAHKEMESİ
Esas No: 1990,443
Karar No: 1993/53
Tcdbırsizlik ve dıkkatsızlıkle deniz kazasına sebebiyet vermek suçun-
dan sdnık. Şukru oğlu Husniye'den oltna 1968 d.lu Ordu merkez Ki-
raz Lımanı Mahallesı nüfusuna kayıth Çeün Danabaş hakkında
musnet suçtan yapılan yargılarna sonunda,
Sanığın cylemıne uyan TCY'nin 377 maddesi uyannca yargılanıp
cezaldndınlması için mahkememizın görevsızlığıne, Muğla Ağır Ceza
Mahkcmcsi"nc sevkme dair venlen gıyabi hüküm aramalara rağmen
leblıgat yapılamayan karann gazet«ie ılanen teblığine karar verilmiş
olup. 7201 sa>ılıTeblıgat Kanunu'nun 29 ve müteakıp maddeteri ge-
rcğınce kararın gazetede ılanına.
Karann ılan lanhınden itibaren 15 gün sonra kesınleşmiş sayılaca-
ğı ve ilan ücrctinın kendisindcn almacağı ilan olunur. 10 6.1993
Basın: 33152