Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16TEMMUZ1993CUMA
OLAYLARVE GORUŞLER
Şaşkınlıkiçindekalıyorum
MELIH CEVDET ANDAY
R
efik Halit Kara\ "ın anı-
lannda okudum: Tan-
n. Musa peygambere
nasıl seslenmiş... Ben
anlatacağıma Karay"-
dan dinleyelım:
"Sinâ nesiyle meşhurdur'1
Tur" de-
nilen vüksek dağı ile... Bu dağa şöhret
nereden geliyor? Peygamber Musa'nın
randevu yeri olmasından... Din tarihi-
ni öğrenememişler. randevu kelimesi-
ne bakarak İsrail kavminin büyük
liderini o dağa bir lepiska saçlı. mavı
gözlü Yahudi güzelivle buluşmak içın
gittiğine zahip olmasınlar. Tur'da ne
Uludağ gibi kayak eğlenceleri tertip
edilirdi. ne de ot. ocak, otel vardı: ıssız
bir yalçın kaya idi. Musa o dağa yara-
dan ile konuşmak şerefine nail olmak
için tırmanmıştı. hatta çok zahmeile
tırmanmıştı. Ama kabahat valnız da-
ğın sarp oluşunda değildi. çıkmağa
uğraşanın ayakkabılannı fena seçme-
sinde.pra.uk hareketedemevişindeidı.
O kadar ki yaradan. resulünün bin
meşakJcatle. düşe kalka. kan ter içinde
çıkışına bakınca -Kur'anı Kenm'de
zjkri geçtiğj \eçhile- şö>lc bir ihtarda
bulunmuştu:
-Fahla na'le>ke>a Musa!
Bu Arapça sözün Türkçesi şudur:
-Nahnlannı çıkar. e> Musa!
Anlıvorsunuz ya. Musa Tur Dağı-
na kocaman. kaba nalınlarla çıkmağa
kalkmıştı."" Demek Tann da acımış
ona.
•
Peki, İsa Peygamber Dülger balığınjn
kulağına ne söyledi?
Bunu da büyük hikayecimiz Sait
Faık Abasıyanık'tan dinleyelim:
••Rum balıkçılann Hırisopsaros
(Hıristos bahğı) dedikleri bu balık
(Dülger balığı). vakliyle korkunç bir
deniz canavan imiş. İsa doğmadan ön-
ce. Akdeniz'e dehşet salmış. Bir Fini-
keli denize düşmeyegörsün! Devirdiği
Kartacah çektirmenin, Beniisrail ba-
lıkçı kayığının sayısı sayılamamış.
Keser, bıçer. doğrar. mahrnuzlar. ta-
kar. yırtar. kopanr. atar. çeker parça-
larmış. Akdenız'in en gözüpek; insan-
dan. hayvandan. fırtınadan. yıldınm-
dan. yağmurdan, beladan. işkenceden
vılmaz korsanı, Dülger balığırun adm-
dan bembeyaz kesilirmiş.
İsa. günlerden bir gün, deniz kena-
nnda gezinirken, sandallannı büyük
bir korkuyla bırakip^kaçan balıkçılar
görmüş. 'Ne oluyorsunuz?' diye so-
runca bahkçılar 'Aman' demişler ba-
lıkçılar. 'elaman! Elaman bu canavar-
dan! Sandallanmıza kırdı. arkadaşlan-
mızı parçaladı. hepsinden kötüsü
balık tutamaz olduk. açlıktan kınhyo-
ruz?"
İsa, yahnayak başı kabak. Dülger
balıklannın yüzlercesinin kaynaştığı
denize doğru yürümüş. En kocamanı-
nı, uzun parmaklı elleriyle tutup sudan
çıkarmış. İki elinin başparmağı arasın-
da sımsıkı tutmuş. eğilmiş. kulağına
birşeylersöylemiş...
O gün bu gündür Dülger balığı, de-
nizlerin görünüşü pek dehşetli. fakat
huyu pek uysal, pek zavallı bir yaratı-
ğıdır."
Böyle hoş masallar vardır, pek seve-
rim.
Bu hoş masallar yanında kutsal ki-
tap bizi bilgilerle de donaür. Birkaç
örnek vereyim:
"Bilmeliyiz ki. bütün bunlar ya doğ-
rudan doğruya Kulsal Kitap'ta yer
alan ya da Kutsal Kitap'takilerden
tümdengelimle çıkanlan kesin gerçek-
ler olarak benimseniyorlardı. Dünya-
nın yaradılış yılı, Oluş (Genesis) da,
adı anılan her atanın en büyük oğlu ol-
duğunda kaç yaşında olduğunu söyle-
yen soy dizjlerinden çıkanlabilir. Bu
konularda İbrani yazması ile Septua-
gint yazması (Tevrat'ın İ.O. 270 yıhn-
da 70 kişi tarafından başlanılan Yu-
nanca çevirisi) arasındaki aynhklar-
dan. ya da anlaşıllma güçlüklerinden
doğan karşıtlıklar da ortaya çıkabili-
yordu; sonunda Protestanlar, genel
olarak Başpiskopos Usher'in ileri sür-
düğü İ.Ö. 4004 yılını dünyanın yaradı-
hş yıh kabul ettiler." (DİN ile BİLİM-
Bertrand Russell-Çev.: Akşit Gök-
türk.)
Peİci, insan hangi tarihte, hangi saat-
te yaratıldı?
"İnsan 23 Ekim sabahı saat 9'da ya-
ratılmıştır." (gene yukarda adını ver-
diğim kitap)
Ya Adem ile Hawa?
"16 Ekim'de ya da 3O.Ekim'de."
Arada 14 günlük bir boşluİc varsa da,
bütün bilimsel yapıtlarda bu kadan
olur.
Fakat konumuzun bir de şaşırtıcı
yaru var ki. şimdi onun üzerinde dura-
cağız.
Bizim "bilimsel bilgj" dediğimiz bil-
giler bir bir ortaya çıktıkça, Avrupa'-
da kilisenin bunlara karşı çıkmasma
ne demeli?
Bertrand Russell'dan şu tümceleri
birlikte okuyalım:
"Hiçbir gerçek üstünlük zorla. te-
melsiz inançlara bağlanamaz; temelsiz
olan tannbilimsel inançlann. valnız
dinsel görüşün iyi yönleri uğruna be-
nimsenmeleri saçmalıktır. Yoksa, tan-
nbılimcilerin ilerde yapabileceğimiz
her buluşta, dünyayı anlama yolunda
atacağımız her adımda işimize kanşa-
caklannı düşündükçe korkular geçir-
mek zorunda kalınz."
"Başlangıçta Protestanlar. Coperni-
cus"a Katoliklerden daha karşıydılar.
Luther, "Herkes göklerin, gökkürenin
ya da güneş ile ayın değil de, yerin dön-
düğünü göstermek için yırtınan zıp-
çıktı bir vıldızcıya kulak veriyor" di-
yordu."
"Calvin. Kutsal Kitap'tan "yer ber-
kitilmiştir, kıpırdayamaz" sözünü ala-
rak şu sonuca vanyordu: 'Coperni-
cus'un Kutsal Ruh'tan daha yetkili
olduğunu söylemeğe kim kalkışabilir?'
On sekizinci yüzyılda bile, Wesley.
bunca aşınbğı göze alamamışsa da.
gökbilim alanındaki yeni öğretilerin
'dinsizüğe yöneldiklerini' söyleyebil-
miştir."
"... evrenin ne denli geniş olduğunu
göz önüne serince. böyie kıyıda kal-
mış. sınırb bir küreciğın. gelenekçi tan-
nbilime göre evrensel bir anlam taşı-
yan insana yurtluk edebilecek ölçüde
bir önemi olduğuna inanmak gitgide
güçleşti. Bu ölçülerle düşününce. evre-
nin amacının belki de biz olmadığımız
şüphesi uyandı. Böyle düşüncelerde
mantığa uyar bir yan bulduğum saml-
masın: bunlann hepsinin Copernicus
sistemine karşı birden doğmuş olduk-
lan da değil demek istediğim. Yalnız
bunlann çöken sistem gibi, kimı kafa-
larda bütün canlıüklanyla uzun süre
vaşadıklannı. düşünceleri kamçıladık-
lannı belirtmek istiyorum. Örneğin.
Giordano Bruno yedı yıl Inquisitıon
zındanlannda tutulduktan sonra
1600"dedındiriyakıldı."
Şimdi 1993 yılındayız. demek ara-
dandörtyüzyıl kadargeçmış. BilimseJ
buluşlan (gerçekleri) Papa da onayla-
dı; başka ne yapabilirdi ki! Ama kita-
bm söyledikleri ile bilimin ortaya koy-
duklarını çaüşürmak isteyenler gene
de var. Bir yanda kjtabnı söyledikleri
ve ona inananlar. öte yanda gözlem.
deney. araştırma ve ona inananlar.
Tarihte bilim adamlanna. düşünür-
lere karşı işlenmiş cinayetleri her oku-
duğumda, nasıl da karanlık dönemler
yaşamışız diye şaşkınlık içinde kahyo-
rum.
PENCERE
Sudu Yasalart-
ARADA BİR
AKAY SAYILIR TOB-DER
A Yukatlarmdun
İLKSAN Olayındaki Temel
Neden ve Çözüm
İLKSAN, Ismaıl Hakkı Tonguçun ilköğretim Genel Müdürü
olduğu donemde, 1943 yılında, Turkiye de ılk kez bir sosyal
güvenlik kurumu olarak ve Emeklı Sandığı henüz ortada yok-
ken kurulmuştur ilkokul öğretmenlerine ekonomik ve sosyal
yardırn amacıyfa kurulan sandığın bugünkü duruma gelme-
sindekı temel neden ve gerçekler nelerdır?
Aslında, öğretmenlerin çozum bekleyen çok sorunları var
ve aylardır, yıllardır bu sorunlar bir türlü çözüme kavuşturu-
lamıyor. Öğretmenlerin sendıkal çalışmalarını düzenleye-
cek, memurlara sendıka kurma hakkını tanıyan yasa henüz
çıkmadı. 12 Eylül donemınde 1402 sayılı yasa ı/e görevlerin-
den uzaklaştırılan öğretmenlerin yeniden göreve döndürül-
meleri ve geçmiş haklarının tanınması, yargı kararlanna
karşın, hâlâ tam olarak mümkün olmadı. 250 bin uyelı öğret-
men örgütü TÖB-DER'in üzerındekı yasak kalkmış değıl! Bu
ve benzeri sorunlar içinde, İLKSAN, ikı yıldır. öğretmenlerin
yakındığı bir kuruluş olarak varlığını sürdürüyor. Son yolsuz-
t iuk olayı yenı değıl. HCelâJ Guzel in bakanlığı donemınde,
ileri sürülen yolsuzluklar nedeniyle bakanlık müfettışlerince
71 sayfalık bir rapor hazırlanmıştır. 12 Nısan 1989 günlü bu
raporda, bugün yonetimde bulunan yönetim kurulu üyelerı
ve bazı personelin adlarının karıştığı yolsuzluklar açıklan-
mı^ıir. 1 Ocak 1987-2 Şubat 1989 tarihlerı arasındaki sandık
işlemlerınin müfettişlerce yapılan mcelemelerı sonucunda,
personel alımından usulsüz harcamalara. yüksek kira bedel-
lerinden yönetim kurulu üyelerine ödenen yolluklara varın-
caya kadar ve burada aynntılarına gırmeyeceğimiz çeşitli
yĞlsuzluklar tespit edilmiş ve raporun Sonuç
1
bölümünde,
"yönetim ve denetleme Kurullarının feshedilmesınin yerinde
olacağı" kanısına varılmıştır. Bu raporun, ANAP iktidarı dö-
neminde ve Avnı Akyol zamanında. bakanlıkça gereği yapıl-
madığı gibi, 20 Eylul 1990 tarihınde yapılan sandık genel
kurulu toplantısında, raporun görüşülmesi bakanlık yetkilile-
rince engellenmış ve rapor tıasıraltı edilmiştir. Gerek bu yol-
suzluklar nedeniyle. gerekse organların seçimindeki hukuk
dışı uygulamalar üzerıne ve sandık 'ana statüsü'nde yer alan
birçok antı-demokratık maddeler nedeniyle, kongrenin ve
'ana statü'nün ıptalı ıçın yargı organlarına başvurulmuştur.
Danıştay ve idare mahkemelerinde açılan davalar henüz so-
nuçlanmamış, yönetımın hukuk dışı ve keyfi uygulamaları
sürüpgitmıştir.
Açıktır ki, sandığın bu gune kadarki işlemlerinde sürdürü-
len yolsuzluklar ve son arsa yolsuzluğunun temelinde, ülke-
mizde son yıllarda uygulanan ekonomi polıtikasına bağlı bir
uygulama yatmaktadır. Başka bir deyişle, günlerdır basını ve
kamuoyunu meşgul eden arsa yolsuzluğu, bu ekonomik yapı
içinde bir "sonuç"tur. Sandık üyelennın soz ve karar sahibi
olmadığı, anti-demokratik olduğundan kuşku duyulmayan
bir 'ana statü' ile yönetilen sandığın bu duruma gelmesinde.
• başka bir sonucu beklemek mümkün değildir.
1985 yılında değiştırilen yasa hukmü ile Milli Eğitim Bakan-
; hğı'nın vesayeti altına alınan ve bakanlıkça yeniden düzenle-
• nen 'ana statü'ye göre, sandık üyelerınin seçtiğı delegeler-
• denoluşan 'temsilcıler kurulu1
, sandığın en üstorganı olarak
, yetki ve karar organı olması gerekirken, sadece ve sadece
| dilek ve temennilerin iletıldiğı bir organ haline getirilmiş ve
[ öuyetki, adı 'genel kurul' olan 40 kişılik bir kurulatanınmıştır.
ı Sandık bugün, ışte bu 40 kişınin ve onlar arasından seçilen 9
J kişilik 'yönetim kurulu nun yönetımı altındadır. Tüm kararlar,
j ;alışmalar ve harcamalar, yeni girişimler, üyelerden alına-
ı zak ödentUer (aidatlar) vs. hep bu kurulun aldığı kararlarla
ı jygulamaya konulmaktadır. Bugun. sandığın ana statüsü
1
-
J lün değiştirilmesi ve yerıne demokratık, sandık üyesi öğret-
• -nenlerin söz ve karar sahibi olduğu bir yapının savunulma-
t sının bir anlamı kalmamıştır. Zıra, yetkili olduğu halde ve tüm
J /olsuzlukları bılmesıne karşın bu yapıyı değiştirmeyen. yö-
J letim ve denetleme kuruliarını feshetmeyen ve yeniden
• genel kurulu, yani 'temsilcıler kurulu'nu toplamayan Sayın
î Toptan'ın ve şimdiki Mılli Eğitim Bakanı'nın yapacağı bir şey
j <oktur. Konu. siyasal pianda siyasal bir malzemeolarak kul-
; anılmakta, yolsuzlukların uzerıne gidildiğinde İLKSAN'ın
i düzeltilebileceğı sanılmakta va hatta. konunun bir yasa ile
J cözülmesi umulmaktadır.
t
| Kuşkusuz, yolsuzluklar saptanmalı ve sorumlular açıklan-
; Tialıdır. Ancak sandığın bu duruma gelmesindekı temel ne-
jen ve konunun özüne ınılmeden, bir sonuca varmak olanak-
î ı değildir. Tek çözüm, demokratik bir yapının kurulmasıdır.
; 5ğretmenlerin maaşlarından kesilen ve miktarı milyarları;
julan ödenti gelırleri ve devlet bütçesinden aktarılan para-
arla, asıl amacından saptırılan ve Sayın Zabunoğlu'nun
teyişi ile. "illegal şirketler grubu" haline getırilen sandığın
larlığının ve gelirlerının yönetıcilerce kurulan çeşitli turizm,
»atırım, ınşaat ve pazarlama şırketlerıne aktarıidığı; bu yolla
<e sandık harcamaları Sayıştayın vızesıne tabi olmadığın-
3an, kaynakların denetımden kaçırıldığı gerçeği karşısında,
;u hukuksal yapı devam ettıği surece, adı ne olursa olsun,
ster İLKSAN ister TÖYAK, yolsuzluklar ve öğretmenlerin
•aklı şikâyetlerı bitmeyecektir
Bu nedenle çözum, onu asıl sahıplerine, öğretmenlere bı-
akmaktır. Bu anlamda sandığın, öğretmenlerin kendı de-
rıokratikıstençlerıyle(ırade!erıyle)oluşturacaklarıvedenet-
eyebilecekleri, bilgi vedeneyım sahibi yoneticilerle, demok-
atik bir yapıya kavuşturulmasını zorunlu gormekteyiz.
TARTIŞMA
Türk dili zengin, geniş bir dildir'
D
ilin, biri
konuşmave
yazma eylemi ile
insanlar
arasında
anlaşma aracı
olması; diğeri de, kültürün
kuşaktan kuşağa aktanlması
gibi iki önemli işle\i vardır.
Son zamanlarda, özellikle bir
kısım gençler arasında,
Türkçe'yi yabano aksanı ile
konuşma özentisi, Türkçe'nin
konuşma dilini
yozlaştırabilecek tehlikeli bir
eğilim olarak dikkati
çekmektedir. Öte yandan.
genellikle eğitimlerini belirli bir
konu üzerinde yabancı
ülkelerde yapmış kişilerin,
içinde çokça yabancı sözcük
kullandıklan kanşjk bir Türkçe
(!)ileyapüklan konuşmalarda,
Türkçenin yozlaşmasına
katkıda bulunan başka bir
neden olmaktadır. Bu kışileri
anlayabilmek için bir yabancı
dil bilmek zorunluluğu vardır.
Bu kişiler, bazen de yabancı
sözcük ve terimler yerine, hiçbir
dilbilgisi kuralına
dayanmadan. yalnızca okunuş
yönünden "uydurulmuş"
karşılıklarkullanabilmekteve
bunu yaparlarken (bu tavırlan
için) de "Ne yapalım, Türkçe.
bilimsel ve teknik sözcük ve
(erimlere karşılık bulmak için
yeteri kadar zengin değü"
diyerek kendilerini
savunmaktadırlar.
Türkçe sözlükteki %40'lara
varan Arapça. Farsça ve
Yunan kökenli sözcük
varlığına ek olarak. yine son
zamanda, karma bir dil olan
Osmanlıcayıdiriltmegirişimleri
deendişeverici bojTitlara
ulaşmıştır. Bu girişim yanlılan.
genellikle gözü ve gönlü doğu
kültüründen yana olan dilin
kültür taşıyıcılığı işleyinden
yararlanarak. Arap-İslam
kültür bireşimi ile temellenen
Osmanlı kültürünü yeniden
canlandırmak isteyenlerdir.
Bunlar da, Batıdilleri
sözcüklerini kullanma özentisi
içinde olanlar gibi hem bilimsel
ve teknik sözcük ve terimlerin;
hem de duygu ve düşüncelerin
ifadesinde; Türkçenin
yetersizliğini ileri sürerek
Arapça. Farsça ve
Osmanhca'yı (Arapça, Farsça
veTürkçekanşımı)
yeğlemektedirler. Amaç.
Atatürk'ün Dil Devrimi ile
başlatmış olduğu "dilde annma
ve özleşme hareketi"nden
günümüze kadar geçen süre
içinde kullanımdan kalkmış, bu
dillereait sözcükleri yeniden
hortlatarak. Türkçe'nin
özbenliğine kavuşması için
atılmış adımlan geriye
döndürmektir.
Dilin "anlaşma" ve "kültür
taşıyıcılığı" işlevinin yanlış
yönlendirilmesi ileTürkÇe'nin
yalnızca sokakta. çarşıda,
pazarda konuşulan bir dil
konumuna indirilmesine ve
dolavıstyla kültürel
yozlaşmaya neden olunmaması
için baa önlemlerin alınması
bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bunu sağlayacak olan akla
gelen ilk yol; Atatürk'ün,
"Türk dili zengin, geniş bir
dildir. Herkavramı ifade
yeteneği vardır. Yalnız onun
bütün varlıklannı aramak.
bulmak, toplamak, onlar
üzerinde çahşmak gerekir"
şeklindeki sözlerini tekrar
dikkatealmakür.
Şerafettin Yamaner
İstanbul
Goethedemişki:
"- Voltaire nasıl bir dünyanın sonuysa, Rousseau da bir
dünyanın başiangıcıdır."
Ne var kı Voltaırein ünlü özdeyişi 21 'inci yüzyıla 7 kala
Türkıye'de paha bıçilmez bir değere kavuştu; ünlü Fransız
yazarı ne söylemışti:
"- Fikirlerinize katılmıyorum: ama, fıkirlerinizi özgürce
söylemek özgürlüğünüzü sonuna dek savunacağım."
Sıvas katliamından sonra, kaniçıcileri koruyup Aziz Ne-
sın'ı "aşırı fikirler 'i yüzünden suçiayanlara Voltaire 17'nci
yüzyıldan sesleniyor.
Fikir ozgürlüğüne dayalı demokrasinin temel kurahnı
dışlayarak demokrası kurmaya kalkışmak, ancak şarkta
gözlenen yalınkat bir kurnazlık...
•
Özgür Gündem gazetesinin defterini dürmek için giri-
şimler mi söz konusu?..
Ankaradan esıntiler, bu yolda bir eğilimın kokusunu is-
tanbul'a taşıyor. Özgür Gündem gazetesinin tutumunu
beğenmeyebilirız, yazarlarının fikirlerine katılmayabiliriz;
ama, Voltaırein özdeyışini unutamayız.
Son günlerde ilginç gelışmeler oluyor: Anayasa Mahke-
mesi, yürürlükteki yasalan uygulayarak HEP (Halkın Emek
Partisi) için kapatma karan veriyor; HEP'in Kürtçülüğe eğı-
limi biliniyor: peki bir Kürtçü partimız olmayacak mı?
Olsun ki bu.fikirler tartışılsın, parlamentoda enine boyu-
na konuşulsun, ülkede Kürtçulüğü ya da Türkçülüğü savu-
nanlara karşı olanlar da düşuncelerıni söylesinler; halkın
bilinci ancak bu yolda ışıyabilır. Anadolunun bütunlüğü de
bu tartışmalarda pekişebilır.
•
Anayasa Mahkemesi, yasalan uyguluyor...
Yasalar "83Rejimı ni oluşturuyor...
"12 Eylül hukuku" 1993te geçerlidir: Türkıye'de demok-
rası topallıyor.
Anayasa Mahkemesi'nin "12 Eylül hukuku'na görever-
diği karar, BüyükMilletMeclisi Başkanvekili Fehmi Işıklar-
ın milletvekilliğıni düşürüyor.
Ne demek bu?
Türkiye'de demokrasi olmadığının tescili demek...
"12 Eylül mevzuatı" ile 2000 yıhna yaklaşan Türkıye'nın
temelli bir demokrasi reformuna gereksmmesı var; DYP-
SHP koalisyonu da bunun için kurulmamış mıydı?
•
Büyük Millet Meclisi'nin başkanlık kürsüsünden oturum-
ları yöneten Fehmi Işıkların suçu ne?
Işıklar suçlu değil...
Yasalar suçlu...
Demokrasıye aykırı suç içeren her yasa çağımıza göre
suçlu yasa sayılmalı...
Ayıklanmalı...
Teröre, şiddete, kaniçiciliğe karşı seferberlikle, demok-
rasi seferberliğı bütünleşmelı. Bu ikısı bırbirine ters düş-
mez. birbirıni tamamlar. DYP-SHP koalisyonu bir ikilem
içinde değildir; ikılı seferberliğın bütünleşmesinde sıyase-
tini oluşturabıldiğı gün, hükümetin halk kesımınde kazandı-
ğı destek güçlenecektır: demokrasiyi askıya alarak Güney-
doğu sorununu orduya ihale ettiği zaman ülkeye yayılacak
yoğun sısin içinde hukümet yolunu şaşıracaktır.
•
Türkiye gezegenimizın petrol çaprazına girdi; Orta Asya
petrolü Iskenderun körfezine akıtılacaksa -ki öyle görünü-
yor- dünyada ikı körfez olacak:
*Basra Körfezi...
İSkenderun Körfezi...
Her ikı körfez de sıcak; her iki körfez ülkesınde de çata
pata sürüyor; demokrasi. bu yüzden Türkiye'de hayat me-
mat sorununa dönüşüyor; eğer bir 12 Eylül daha yaşarsak,
bu kez gözlerimizi açtığımızda varlığımızın yok olduğunu
görebıliriz.
Afrodizyak satıslarında pat
hayatın içinde
Cinsel uyarıcı
sabşbrı pattadı
•
Turizmden önce afrodizyak satışları
patladı. Seks gücünü arttırdığı iddia edilen
envai çeşit ilaç artık işportalarda.
• •
Ozel okullarda
rekabet kızıştı
•
Öğretmenlik, özel okullarda değişik boyuflara
ulaştı. Onlar da gazino assolistleri gibi transfer
oluyorlar. Parlak öğrencilerini de beraberlerinde
getirirlerse transfer ücrefi artıyor.
BEDAVA EKDünyanın en güzel kadınları
TOP MODEL
• Türkiye'nin deniz kirliliği haritası • Karadeniz'in kadınları haykırıyor: "Nataşalar Mosko-
va'ya!" • Çok özel fotoğraflarıyla Isabelle Adjani # Tansu Çiller'in yeni danışmanları #
Yavruvatan Kıbrıs, Medyum Memiş'e emanet! • Genç cerrahın neşteri Bosna'da • Şan Ti-
yatrosu'nda otlayan koyunlar! # Yükselen derginin yükselen yönetmeni: Betül Kabahasanoğ-
iu# Life Style sayfalarında, devre mülkler • Eğlence rehberinde, geceyarısından sonra İstan-
bul • Sinema bölümünde, boşanabilmek için Hollywood ünlülerinin harcadıkları paralar #
Bir best-seller rekortmeni: John Grisham • La Maison: Boğaz manzaralı Fransız mutfağı #
I^İHüıriyef
' = s = s Pproi rT
nıhn
PERŞEMBE
BAYİNİZDE
ARTIK TÜRKIYE'DE DE İYİ BİR DERGI VAR!
Oral Çalışlar
Hz. Ali
Muaviye
Kavgası
1992 Gazetecilik İn-
celeme Ödülü 2.
Baskı çıktı.
Pencere Yayınları,
Salkımsöğüt Sok.
2/4 Cağaloğlu-İST.
Tel:5132717
ILAN
ÇAYIRALAN
KADASTRO
MAHKEMESİNDEN
DosyaNo: 199235
Duruşmagünü: 24.8.1993
Davacılar Çandır ılçe merke-
zinden Şükrü>e İnal ve Nezaket
Yozgat tarafından davahlar ay-
nı \erden Muazzez Yozgat \e
11 arkadaşı aleyhine açılan tes-
pite itiraz davasının yapılan
açık yargılaması sonucu verilen
ara karan gereğınce.
Davaya konu olan Çandır il-
çesi Kuzuluk mevkiindeki 178
ada, 82 parsel savılı taşınmaz ile
Kılıçlar Mahallesi hudutlann-
daki 148. ada 6 parsel sayılı ta-
şınmazlar hakkında açılan
davanın dava dilekçesi ile du-
ruşma günü tüm araştırmalara
rağmen açık ikannet adresleri
tespit edilemeven da\alılar Ay-
şe. Gülhan. Döndünur, Kiraz
ve Hüse\in Yozgat'a tebliğ edi-
lemediönden davanın duruş-
ması 2"4.8.1993 günü saat 10.
25e bırakılmış olup tebligat ya-
pılamayan davalılara tebliğ ye-
rine kaim olmak üzere ilanen
tebliğ olunur.
Basın. 34661
ÇAĞEMN
TANIĞIÜÇ
YAZAR
Hikmet Çetinkaya
2. bası 30.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınları Turkocağı
Cad 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeli gönderibnez.
09479 numaralı san basın
kartımı kaybettim.
Hükümsüzdilr.
ESRA TÜZÜN
Askeri kimlik kaıtunı
kaybettim. Hükümsüzdür.
TAHStN YALDIZ