Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYEA- CUMHURİYET 16 TEMMUZ 1993 CUMA
12 DIZIYAZI
Türkiye'dekiimamlann arkasındasaftutulmayacağınısöyleyen Cemalettin Kaplan:
KılınannamazgeçersizMekke, Medine, Kabe, İstanbul'daki camilerde,
bu camilerin başındaki imamlann ve hocalann
Şeriata uygun olmadrğını. daha doğrusu Federe
fslam Devleti Emiri olarak bunları Islam içinde
görmediğinizi. buniann ardında kılınan namazla-
rın geçerli olmadığını çeşitli açıklamalarınızda
beKrttiniz.
CH- Evet.
Fakat bu arada sizin taraftarianıuz, sizin örgûtle-
diğiniz Hac kampanyalarıyla Hacca gidivorlar.
Bunu nasıl izah edivorsunuz. Oradaki imamlann
arkasında namaz kılmak geçerli değil divorsunuz,
öte yandan sizin müritlerini/ o hocalann arkasın-
da dunıp namaz kılıvorlar, Hac görevlerini yerine
getirivorlar?
CH- kımdır bu hocalar?
- Ben tanımıyorum. size spnıvorum. Siz dediniz ki
Mekke'de, Medine'de. İstanbul'da, Ankara'da,
şurada burada camilerde kılınan namazlar geçerli
degildir. Buradaki hocalar İslam'a Şeriat'a uygun
davranmıyorlar. Bunları söylüyorsunuz değiİ mi?
Yanlış bir şey söylemiyorum herhalde.
CH-Evet..
- Sonra sizin taraftariannız onlann arkasında na-
maz kılıyor.
CH- Şimdi bakınız. Yine fetvaya dayanıyorum.
Türkiye'de, camilerde mihrapta ve mimberde
bulunan hocalar, şu hareketi kabul etmediklen
müddetçe buniann arkasında namaz kılınmaz.
-Peki,Kabedekiler...
CH- Kabedekıler. (Hoca burada durakladı, çev-
resine bakındı. yutkundu) Ha Kabedekıler, kim
bunlar söyleyin... Vehhabıler değil mi?
- Evet.
CH- Vehhabiler fasıkdırlar. Fasıklann arkasın-
da namaz kılınabılir.
- Bu yeni bir yorum. Bunu sizin yazüarınızda ve
açıklamalannızda okumadım. Şimdi küınabilece-
ğini söylüyorsunuz.
CH- Acaba. acaba (Hoca burada dura dura ko-
nyşuyor. ne söyleyeceğinı önceden pek düşün-
memış gıbi bir hali var.) Türkiye'deki gibı öyle
imamlar var kı. diyor ki ben Kemalıstim.
- Kemalistim demeven, AtatüriVe karşı olduğunu
açık açık söyleyen imam da çok.
CH- Siz farzedelim bu camianın ıçındesiniz,
Türkiye'ye gideceksiniz, Hocam ben kımin ar-
kasında namaz kılacağım diye bana soracaksı-
nız.
- Evet siz kimi öneriyorsunuz?
CH- Diyeceğim ki, bir camiye gidersiniz. İma-
mın nabzını bir yoklarsıruz, hasta mıdır, değil
mıdır?
- Ben doktor değilim ki anlamam.
CH- Mecaz manada...meca2 manada... •
- Ben de mecaz manada söylöyorum.
CH- Gidip soracaksın, sen Şeriatın hakim ol-
masını, devlet olmasını istiyor musun, Mustafa
Kemal'e karşı tavnn nedır?
-Adam takiyye yapar, yani gerçek görüşünü giz-
leyebilir.Bunu söylese başına is gelebilir.
CH- Yokkk..
- Ben gazeteci olarak, sövlediklerini yayınJasam,
stkuıtı cekebilir, hapse atûabilir.
CH- Takiyye yok. Ehli Sünnette takiyye yok.
Takiyye Şia'da var. Hocayı kenara çeker, kula-
ğına söylersın. Herkesin duymayacağı şekilde
anlaürsm.
- Bana niye gürensin ki...Peki güveneceğini kabul
edetim.
CH- Evet. güvenilirlik arzedersen o da güvene-
rek der ki. ben Mustafa Kemal'i sevmiyorum.
Onun rejimını beğenmiyorum. Şeriatın gelmesi-
ni istiyorurn dedı mi, tamam sen namaz kılarsın.
- Pekî sizin Hacca giden taraftariannız Kabe'de
bunları soruyor mu?
CH- Hac meselesı a>n. Dedim ya oradakiler
başka.
- Oradakilere sordunuz mu?
CH- Şimdi onlar, yani Mekke. Medine imamla-
nnın zıhniyetleri Vahhabi zıhniyetidir. Genelde
öyle kabul edelim. Bunlar nedir? Bunlar İslamı
açıdan Vehhabi zihniyetine sahip olmalan hase-
bıyle fasıkdırlar. Fasıkın arkasında da namaz
olur.
- Bunu şimdi söylüyorsunuz. Daha önceki açıkla-
malarınızda buniann arkasında namaz kılınmaz
diyordunuz.
CH- Kerahatle kıhnır. Kerahatle...
- Aynı şeyi Türkiye'deki hocalar için de söyleyebi-
Ursiniz.
CH- Mustafa Kemal'i tas\ipetti mi, onun işi bit-
ti. cenazesi de kılınmaz.
GUNUMUZUN
PUTLARI VE
PUTPERESTLERİ!
Gûnümûz Oûnyasnn putlan ssemterdr:
1- Fasst setem br puttur.
2- Komünot sstem br putlur,
3- Kapıtabst astam br puttur;
4- Demokra* sstsm br puttur;
5- Lafc sıstem (dn devletten ayırma) bir puttur
6- Seiamkt Kema br puttır.
7- Kematst sstem br puttur.
8- PartıcHk sretemı bıt puttur
9- Hakk) baGia Kanştrma sotemı br puttur.
10- Mltyetphfc ve rkçiık sKtam br puttur
Günûmuz dûnyasnm putperealen (Ebu ONton. ysni mûjrfcton; yan münalfc ve
fttarO
Tûm part idartsn ve bu arada Eoevıt. Inânü. Dene BayKal, Mesut, Demrel. Erbafcan ve
enzerton bnr muşnKt». cenazelen tataımaz!
CndorukvelûmmecSssaknlenbrermûşrictır cenazeten kıinmaz
Sand* basna gx*p Ounlan seçenter brw muşnk&r cenazelen tatnmazl
Şenatıdeğıl cJemotoasıyıvsıâ*dûzemseçsntûmmemurtartnrermûşnktr.cenazelen
mmaz1
Vecntajrrte -HamyyetlıayıtsBveîartsaAtah'rı*» demey^j.«maetrno».diyenle
rer mûşnktr, oenazefen (aanmazf
Braaraleyri bOtûnburtanntevbe-ınasuhietevbaeOneBrıve Islam Devtotfnbenmsevp
evrad Bayr^'nm Mmda topbrmalan kırtukjşun tek yoluduri
NM. 1. Buyaad«arrrın>.cmwatlerın«s<tytemeyen hocalar m û n ^ ^
eytHer. ayr> zamanoa brer disc seytan ve brer mel'undLiriari •
2- Bu ıkı »nıf vaT. hocalar ve dervışler, ksa zamanda ûzerlenne
«mseypl
rmayan M
ı OüşerM
Erbokon'ın,
DenûreVin,
înönü'nün ve Yıbnaz'ın
cenazenamazları
kibnmaz
Günümüz dünyasının putperestleri (Ebu
Cehilleri; yani münafık ve kâfırleri):
Tûm pârti liderleri ve bu arada Ecevit,
İnönü. Deniz Baykal, Mesut, Demirel, Er-
bakan ve benzeıieri birer müşriktir; cena-
zeleri kılınmaz.
Cindoruk ve rtim meclis sakinleri birer
müşriktir; cenazeleri kılınmaz.
Sandık başına gidip bunları seçenler bir
müşriktir; cenazeleri kılınmaz!..
Şeriat'ı değil: demokrasiyi ve iaik düzeni
secen tüm memurlar birer müşriktir; cena-
zeleri kılınmaz!
Ve bilcümle; "Hakimiyet kayrtsız ve
şartsız Allah'ındır" demeyip. "milletindir"
diyenler birer müşriktir; cenazeleri kılın-
maz!
Binaenaleyh. bütün buniann tevbe-i na-
suh ile tevbe etmeleri ve İslam Devleti'ni
benimseyip Tevhid Bayrağı'nın altında
toplanmaları kurtuluşun tek yoludur!
Not: 1- Bu yazdıklarımızı; cemaatlerine
söylemeyen hocalar, mürirlerine duyurma-
yan şeyhler. aynı zamanda birer dilsiz şey-
tan ve birer mel'undurlar!
2- Bu iki sınıf; yani hocalar ve dervişkr,
kısa zamanda üzerlerine düşeni yapmadık-
lan taktirde isim isim bunları teşhir edece-
ğiz!
3- Bütün bu vazdıklarım birer fetvadır!
Neşriyat yoluyİa tenkide açıktır; Ya ce-
vab. ya kabul!..
4- Kaynaklar: Akaid kitabları, Ünunet-i
Muhammed Gazetesi, Beyyine 1-2-3
Cemaleddin Hocaoğlu
Anadolu Federe İslam Devleti
El-Emir ven-Naib
22. Zülkaide 1413(14.05.1993)
HAYAIL
OE
:
O R A L Ç A L I Ş L A R
Kapian'ın ummet-ı Muhammed gazetesınden
Din admay
küfiirdohı,içeriksizyazılar
Aşagıda Cemalettin Hoca'nın
Türkiye Büyük Mıllet Meclisi.
Anayasa Mahkemesi gibi
kurumlar ve devleti yöneten
kişilerle ilgili değerlendirmelerini
olduğu gibi yayınlıyoruz. Baştan
aşağı küfiir dolu, hiç bir içeriğı
olmayan bu sözleri
yayınlamamızın tek amacı var:
Okuyucunun Cemalettin
Kaplan'ı değerlendirmesine
yardımcı olmak, dahası şu ya da
bu ölçüde Cemalettin Kaplan
üstüne olumlu düşünceler
besleyen, en azından ona hoşgörü
üe bakan inanç sahiplerının
dikkatini bu yöneçekmek.
"Denn" bir islam alimi edasıyla
durmaksızın konuşan, yazan
Cemalettin Kaplan'ın fıkırsel
düzeyi ve başka görüşleri
değerlendirirken kullandığı üslup,
onun hakkında yazılacak sayfalar
dolusu yazıdan çok daha etkileyici
ve açık. Kanımızca küfür aczin ve
fikir alanında yalınkatlığın
göstergesidir. Cemalettin Hoca
sadece küfrediypr. Aşağıdaki
satırlaronun Ümmet-i
Muhammed adlı kendi
gazetesındeyazdığı imzaü
yazısından aktanldı:
Büyük Millet Meclisi dedikleri
yer, helaçukurudur; yıkılması ve
yakılması gerekir. Çünkü mescid-i
dırardan daha beterdir. Zira şirk
yerleri de, o yerlerde oturanlar da,
putlar ve put sembollen olan resim
ve heykeller de yıkılmaya ve
yakılmaya mahkumdurlar.
Çünkü bunîar tepeden tırnağa
heladır ve helanın içindekılerdır;
kalpleri ve beden yapılan, el ve
ayaklan, göz ve kulaklan. dil ve
dudaklan, aileleri, kuruluş ve
partileri, milletvekilleri ve liderleri.
oakan, başbakan ve devlet reisleriyle.
Mekan ve müessese yönünden,
evleri ve binalan. seçim sandıklan,
meclis ve kürsüleri Anıtkabir ve
heykellen ve ışte bütün bunlar hela
çukuru olmanın ötesinde çukurun
içindekilerdir!..
Rütbe ve unvan yönünden;
müstenalannı tenzıhederiz,
imamlar, vaızler. müftüler ve
bunlann başı! Ve bunlar, ayru
zamanda En'am suresinde
köpeklerle, Cuma suresinde
eşeklerle temsil edılmektedirlerî..
Doğanlar, MezaralarveCoşarlar
gıbılennı listenin başına yazmayı
unutmayın! "Öküzün büyüğünü
döverler" sözü bir atasözüdür.
Sistem ve kanun yönünden;
anayasa, anayasa mahkemesi,
tüm mahkemeler, ilke ve
inkilablar, kanunlar ve talimatlar,
163. madde ve terör yasası,
bakanlar kurulu kararlan.
Çankaya ve imzası ve işte bütün
bunlar hela çukurunun
içindekilerdir.
Binaenaleyh, artık bunlann ne
evlerine gidilir, ne yemekleri yenir.
ne selam verilir, ne ellen sıkılır. ne
kız ahnıp verilir, ne Kabe'ye
sokulur, nedeMüslümanlann
camilerine sokulur, ne hastalan
ziyaret edilir. ne taziyeleri yapılır
ve ne de mezarlanrun başında
dumlur ve nihayet bunlann yeri
dünyada hela çukuru. ahirette ise
cehennemdeki azab-ı mühımdır.
SoMan sağa. Aşık Nesimi, Dadaloğlu, Hüseyin Başaran.
Susan Sazlar...
OZ AN NEBt DADALOĞ.LU
"İnsan haklanna saygı duyarsak
Savaşın yerini banş almah
Nükleer savaştan çağı duyarsak
Her devlet banştan yana olmah."
Curası ile bu sözleri dile getiren, banş aşığı
Nesimi Çimen 1926 yıhnda Sanz'da doğdu.
Yalın ayak, başı kabak el kapılannda koştu-
rup durdu. Binbçğalar'da, Sanz'ın Söbeçi-
men. Dalhkavak, İncemağra, Avşarköyierin-
de kalaycı çıraklıgı yaptı. Okuyamadı, okula
gidemedi. Yoksulluğun, naçarlığm acısını
katmerleştirerek büyüdü. Ömrü eziklikler,
yoksulluklar içinde geçti.
Tek dostu vardı dünyada yarundan hiç ayır-
madığı: Üç telli curası. Ona yandı, ona döktü
acılannı. Anadolu'yu köy köy, kasaba kasaba
ve Avrupa'yı dolaştı.
17 Nisan'lann can dostu idi Nesimi. Tüm
anma toplantılanna kaühr. üç telli curasını
meydan saa gibi çalar. bizleri coştururdu.
Bir gün dostlan ile evime geldiğinde duvar-
da asılı Tonguç Baba. Hasan AIi, Hürrem
Arman, Şerif Tekben, Şevket Gedikoğlu, En-
ver Kartekin. Tütengil, Ruhi Su, Turan Dur-
sun ve son büyük kaybımız Uğur Mumcu'-
nun resimlerini gördü. Büyük bir heyecanla
sanlıp benı öpmeye başladı. Ve sonra alta yaz-
dıpm:
Bir Baba biliriz Tonguç'tur adı / Ülkeme
gelmişti yaşamın tadı. (Daha sonra) Biz top-
rağa canîar saldık / Göverdi de bostan oldu /
Anlatıldı dilden dile / Tele geldi destan oldu,
dizelerimi curası ile seslendirdı. Sonra sohbete
daldık. Nesimi öylesine ıçten, öylesine seve-
cenlikle konuşuyordu ki sanki curasının sesi
devam ediyordu. '"Derviş Kemal'in, Aşık îh-
sani'nin, Aşık Zevraki'nin Cumhuriyet'te çı-
kan senin ve benim şiirlerimden bir kaset
yapmayı düşünüyorum" dedi. Sonra Aşık İh-
sani'nin Uğur için yazdığı şu dörtlüğü dile ge-
tirdi:
"Vuran pis örgütün biri
Insanlığın bir yüz kiri
Faşizmin paslı zinciri
Kınlır mı. kınhr ıru?"
İrtica canavannın kendilerini yutmakta ol-
duğunun hiç farkında değillerdi. Otuz yedi
can Pir Sultan gibi asılmadı. Gözü dönmüş
kara güçler tarafindan bir otelle bırlikte yakıl-
dı.
3 Temmuz 1993 günlü Cumhuriyet"te Aziz
Nesin. Samı Karaören, Anf Sağ'ın resimlerini
görünce nutkum durdu; şoka uğramışım!.. İs-
tanbul'da telefonlar kilitlendi.
Evet Koca Pir Sultan'ın, Aşık Veysel"in, Ali
İzzet'in, Muhlis Akarsu'nun, Hasret Gülte-
kin'in ve Koca Sıvas'ın barut kokusu, yangın
kokusu, kan kokusu...
Eksildin halkım, haberin var mı
İnsanlann sağltğı vemutluluğu için çahşan bir hekim,yaratıcı bir
sanatçı, bir dost Dr. BehçetAysan'/ Sıvas'takikailiamda kaybettik.
ERENDİZATASÜ
"Ağacın kötü kaderi kuru-
mak degildir; yapraklannın
döküldüğünü, filizlerinin sol-
duğunu görmektir." (*) Her
yaşam bir tümlenme cabasıdır;
ne yazık ki her yaşam, yaprak
dökümü gibi eksile eksile sü-
rer...
2 Temmuz 1993 Sıvas ayak-
lanmasında. irticanın kurban
ettiği 37 aydınımızın arasında
dostum. kardeşim Behçet Ay-
san'ı kaybettim; eksildim...
Ulusumuz, dilinin usta bir oza-
nını kaybetti... Eksildin halkım,
haberin var mı?
İnsanlann sağlığı ve mutlulu-
ğu için çahşan bir hekim, yara-
tıcı bir sanatçı, sıcak bir dosttu
Behçet. Alçakgönüllü, güleç ve
yumuşak; kendisiyle alay etme-
sini bilen biri. Zarif imgelerle
örülü şiirinin dokusuna, söz-
cüklenn büyüsüyle, ince kınl-
ganlıklan, duyariı bir yüreğin
duygu ebrusunu nakşedebilmiş
yetkin bir ozan. 68 kuşağının
sorumlu bir üyesi. Türkiye'nin
edebiyatçılara reva gördüğü
ekonomık koşullarda, yaratıcı
kişilik yapısıyla çatışan "9.00-
17.00 mesailerinde" bunalan,
kendisini dilediği gibi geliştıre-
bilecek zamandan yoksun kal-
dığı için acı çeken bir aydın...
Yaratıalık bunalımlannı çevre-
sıne değil. kendisine yönelten
ince ruhlu bir insan... Yaşamı-
nın ilk ve büyük aşkı, gençlikle-
rinden bugüne yirmi küsur yıl-
dır, hayatın inişlerinde ve çıkış-
lannda onu anlayan, seven.
destekleyen kansı Adviye'ye ve
biricik yavrulanna içten bağlı.
sevecen bir koca ve baba. Dü-
şünce ve vicdan özgürlüğüne,
herkesin inancına sonuna dek
saygılı, uygar bir yurttaş, hal-
kım, haberin var mı?..
Kimbilir, belki de Behçet'i
hekim kimliğiyle tanıyanlann
bir kısmı bile bilmiyordu, onun
Ankara kentınde. sessiz sedasız
yarattığı şiirleriyle, edebiyat
dünyasının kurtlanna yaran-
maya çalışmadan, hatta onlan
tanımadan bile, ödül üstüne
ödül kazanabilmiş koca bir
ozan olduğunu!..
Türkiye "büyürken"(!) ko-
lektif suçlar işleniyor, hayatın
her aianında! Kimimiz sevgisiz
çocukluklann bedelı korkunç
yıkıcılığımız ve kıyıalığımızla,
kimimiz kör inanlanmızla; ser-
vet ve makam hırsının gözlerini
döndürdüğü kimimiz büyük çı-
karlar uğruna, kimimiz içerisi-
ne böcek gibi büzüştüğümüz
anlamsız yaşamlann küçük çı-
karlan için; kimimiz bilinçli
kötülüklerle, kimimiz bilinçsiz
iyi niyetlerle; kimimiz çıkarla-
nn zalimleştirdiği zekâlanmız,
kimimiz düpedüz aptallığımız-
la: kimimiz etkin katılım, kimi-
miz sessiz onayla; kımimız başı-
mızı eğip, gözlerimizi yumarak,
kolektif suçlara ortak oluyo-
ruz!
Utanalım halkım; utanabil-
mek birerdemdir!..
(*) İsveçli yazar ve kadın
haklan savunucusu Moa Mar-
tınson'un sözleri.
ANKARA-ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Başbakan ve Komutanlar
Başbakan Tansu Çiller'in Genelkurmay Başkanlığı'na
gelişini izlediniz mi ekranda? İzleyenleri duygulandıran
bir tablo gerçekten. Bir yanda Sıvas'ta yaşanan utanç
verici olaylar, bir yanda Başbakan ve komutanlar. Birin-
de Atatürk devrimlerme, Cumhuriyetimize karşı davra-
nışlar, ötekinde Cumhuriyetimizin temel ilkesi laikliğin
simgesi, Atatürk devrımlerinin bir uzantısı dünyaya.
Okyanus'un ötesinden telefon ediyor kimi dostlar.
Tansu Çiller'i desteklememi istiyoriar. Milyonlar verilse
bu sonuç almamaz, bir kadın başbakan ülkemize geniş
ilgi sağladı, diyorlar; basında, TV ekranlarında yer alan
haber ve resimlerden söz edıyorlar. Kuşkusuz haklan
var. Belki de duydunuz Iran Devlet Başkanı Rafsancani
de Başbakan Çiller'i tanımak istiyor. Ancak karşılaşma-
dılar. Yoğun işleri nedeniyle İstanbul'daki konferansa
gidemedi Başbakan. Gitseydi, Iranlı konuklarakıl almaz
isteklerınden vazgeçerlerdi belki de Sofrada içki ve ka-
dın konuk istemiyorlar. Ama Başbakan Çiller ile ayrı
masalarda oturmaları da düşünülemez değil mi? Raf-
sancani komşusunun kadın başbakanını tanımak istedi-
ğine göre aynı sofrada oturmayı da içine sindirirdi. Is-
tanbul konferansının sekreteri de bir kadın, Dışişleri'-
nden Sumru Noyan görüşmeler boyunca Cumhurbaş-
kanı Demirel'in yanında oturarak Atatürk'ten selam
sundu konuklara. Tansu Çiller'in selamlarını da destek-
leyeceğiz elbet. Eleştiri hakkımızı da koruyarak. Eleştiri
de bir destek değil mi? Yanlışları belirtmezsek doğrula-
ra nasıl yöneliriz? Bir devlet adamı, bir polıtikacı da al-
kışlardan çok eleştirilere kulak vererek ilerler yolunda..
Başbakan Çiller'in üç ay süreyle düğünlere, nişanlara
gitmeme kararı da olumlu bir davranış bence, yürekten
destekliyorum. önce umutlu çağrışımlar yapıyor. Üç ay
belli bir zaman süresi. Bu süre sona erince nişanlara,
düğünlere gidecek bir ortama varacağımız düşünülebi-
lir mi abaca? Darboğazlar aşılabılir mi? Uç aylık süre
Başbakan'ın kararlılığını belirtiyorsa sevinmemiz gere-
kir. Ama bu karar bir uyarı da olabilir. Insanları düşün-
meye yöneltebilir; nerdeyiz, neler oluyor, nedir bu sa-
vurganlık, buna ne hakkımız var sorularına yanıt arar-
ken belli gerçekler ışığa çıkabilir. Bursa'daki nışan
kamuoyunu hayli dalgalandırdı doğrusu TV ekranların-
da görüntüler, gazetelerde boydan boya resimler, yazı-
lar hayli şaşırtıcı. Ben de şaşırdım doğrusu, gerçeküstü
olaylar yaşanıyor ülkemizde! Alacakaranlığa bulanıyo-
ruz giderek. Arada dağlar, denizler yok, ama ayrı ülke-
lerde yaşar gibi birbirimize uzak ve soğuk kalabiliyoruz.
Sağırlığı aşamıyoruz.
Vaktiyle bir yasadan çok söz edilirdi basınımızda. Eski
deyimiyle "Men-i israfat Kanunu", bugünkü dile Savur-
ganlığı Önleme Yasası diye çevrilebilir. Bu yasa hâlâ
yürürlükte mi acaba? Sayın Başbakan'ın düğünlere, ni-
şanlara gitmeme kararıyla birlikte bu yasayı uygulama-
ya da karar vermesı beklenıyor. Ölçüyü kaçıranlara
yasal bir uyarı..
Geçen hafta Makina Mühendisleri Odası'nın düzenle-
diği bir toplantıda özelleştirme sorunu tartışıldı. Bülent
Gültekin de konuşmacı olarak katıldı. llginç tablolar ve
sayılarla KİT gerçeğinı sergiledı. Çok boyutlu bir gerçek.
Başka gerçekleri de ışığa çıkarıyor, o ışık ufkumuzu ka-
rartıyor. Çözüm bekleyen sorunlar sıradağlar gibi Tan-
su Çiller'in önünde...
Bu sorunlara sırtını çevirerek çubuğunu çevirmek hiç
kimse için tolay Cteğii. Ama ortalık dumanaltı! Savur-
ganlığın sınırını göremiyoruz dumandan'
Savurganlık da geri kalmışlığın göstergesi değil mi
acaba? Kalkınmayı parayla ölçebılir miyiz? Işte su gibi
akıyor paralar, faturası milyarlara varan olaylar yaşanı-
yor. Ama kalkınmadan söz edebilir miyiz? Son yıllarda
para en yüce değer. köşeyi dönmek en büyük başarı ol-
du; ama kimi olaylar ilkelliği sergiliyor ancak. Görgü-
den, kültür birikiminden yoksunluğu. Tüm değerleri
parayla ölçmek değer yargılarında bir çarpılmayı kanıt-
lıyor her şeyden önce. Her şey parayla değerleniyor,
parayla ölçülüyor! Para bir araç değil amaç oluyor ner-
deyse! Paranın görkemiyle parlıyor gözler. Oysa gör-
kem başka bir olay galiba! Kültür birikimi olmazsa para
ne işe yarar?
Çiller hükümetinin onündekı en önemli sorunlar terör
ve enflasyon deniyor. Ama bir sorun daha var bence.
Değişen değer yargılannı yerine oturtmak çok önemli
bugün. Köşeyi dönme politikasıyla yozlaşan ortamı bir
an önce aşmak gerekiyor En azından aşmaya karar
vermek, bir politika olarak benimsemek önceliğini sap-
tamak gerekiyor. Terörist tırmanışlar durabilir, enflas-
yonist tırmanışlar inişe geçebilir, ama bu yoz ortamı
aşmak kolay değil. Uzun ve ince bir yol bu. Çağdaş bir
eğitim.evrenseldeğerlereyönelenkuşaklaryetiştırmek
gerekiyor. Çağdışı yöntemlerle, o yöntemlere göz yu-
man, yan çizen eylemlerle nereye geldiğimizi iyi görme-
liyiz. Laik bir topluma yaraşır düzeyde bir eğitim progra-
mıyla yeniden yola çıkmalıyız. Yenıden yaprlanma
yolunu iyi saptamalıyız. Çabuk alınacak bir yol değil
Çabuk başarılacak olay değil, ama Atatürk devrimleri-
nin bir uzantısı olarak selamlanan Tansu Çiller'in tarihi-
mizdekı gerçek yerini, gelecek kuşakları güvenceye
alan bir eğitim politikası saptayabilir bence. Onu izle-
yenlerin genel isteği de bu Ulkemizin bu döneminde
üstlendiği görevin bilincini iyi hissetmesi dileniyor. Dün-
yaya güzel bir selam vermesı, laik bir ülkenin çağdaş bir
kadını, görev ve sorumluluğunu yaşayan bir başbakanı
olarak...
BULMACA
1 2 3SOLDAN SAĞA:
1/ Arnavut yazar fsmail
Kadarenm. dilimize de
çevrilmiş bir romanı. 2/
Sevecen ve hüzünlü bir
konu işleyen küçük lirik
şiir... Evin bölümü. 3/
Su... Merkür gezegenine
verilen bir başka ad. 4/
Bir anlatımı oluşturan
sözcük ya da tümcelerin
topu... "O yer" anlamın-
da kullanılan sözcük. 5/
Püskürtü... Tavlada bir
sayı... Akdeniz'de, hapis-
hanesi ile ünlü küçük bir Fransız
adası. 6/ Orta Anadolu'da bir
göl... Tahıl amban. 7/ Hızı saatte
120 km'yi geçen çok şiddetli fırü-
na. 8/ Bir göz rengı... Yunan abe-
cesinde bir harf. 9/ XV. yüzyıldan
başlayarak İtalya'da üretilen ka-
!ay sırlı seramik.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Orhan Kemal'in bir romanı..
İlaç. 2/ Birlikten yoksun ve anlaşa-
mayan gemı mürettebatına verilen
ad. 3/ Hangi şey... "Sayı farkı" anlamında kullanılan spor teri-1
mi. 4/ Bir parçada kafes biçiminde oyma süs... Eski Mısır'da '
güneş tannsı. 5/ Otomobilincekiş ve hızını ayarlamaya yarayan !
dişliler düzeni... Futbolda sayı. 6/ İsımler. 7/ Bir tür deniz taşı-!
macılığı . Argoda çok çahşan öğrenciye verilen ad. 8/ Bir cıns ,
pamuklu bez... Galyum elementinin simgesi.9/ Gemilerin bor- ,•
dolannda bulunan ve sandallan asmaya yarayan dikmelere:
venıen aa.