23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25HAZİRAN1993CUMA OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Nane AzaldıMELIH CEVDET ANDAY K itaplığımda üç büyük şairin toplu yapıtlan vardır: La Divina Commedia, The Complete Shakes- peare, Oeures de Mo- liere. Bunlar anadilleriyle beni onur- landınrlar. Dante Ahghieri, bana oğ- lum Idris'in armağanıdır. ttaiyanca bilmem, ama Dante'yi o dilde okumak çok hoşuma gider. Can- to I'in başlangıcını buraya alayım: Nel mezzo del cammin di nostra vita Mi ritrovaiper una selva oscura, Che la diritta via era smarhta. Işte Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Otuz- beş Yaş Şiiri'nin başlanndaki, Dante gibi ortasmdayız ömrün dizesi, Nel mezzo del cammin di nostra vita dizesinden gelir. Oğlum burada ltalyan Lisesi'ni bi- tirdikten sonra Torino'da ekonomi politik okudu, anlaşılan üniversiteyi iyi derecede bitirmiş olacak ki, orada iş anlayamıyorum. Dante, ulusal dille (İtalyanca) yazan ilk Avrupalı şairdir. Denildiğine göre, büyük şiirini İtalyanca olarak yazma- ya karar vermesi kolay olmamış, bir süre Latınce ile İtalyanca arasında sal- lantılı kalmış. Halkın dili ile konuşma dili ile şiir yazmak, hikaye yazmak ko- lay olmamıştır sayın okurlanm. Ede- biyat yüce bir sanat sayıldığından (el- bette öyledir ya!) ona halkın bayagı dili uygun görülmemiştir. Avrupa'da bir ölü dil, Latince saygın sayılmıştır. Boccaccio da. Dante gibi, ulusal dille (İtalyanca) yazan ilk Avrupalı hikaye- cidir, o da hikayelerini halkın dili ile konuşulan dille yazıp yazmamak ko- nusunda sallantüı kalmıştı başlangıç- ta. Nereye geleceğim... Oğlumun Dante'yi anlayabilmesi ile Bakı'yi an- layamaması sorununun çözürnü bura- dadır Bizim Divan şairlerimiz karma bir dille (Farsça-Arapça-Türkçe) yaz- mayı uğraşlanna saygı gereği olarak önerileri aldı ve onlardan birini be- görüyorlardı: demek Türkçe yazmayı nimseyerek ttalya'da kaldı; bir dettal- onurlanna yediremiyorlardı. Onlann yan kizı ile evlendi. Benim şimdı ttal- kendilerine örnek tuttuklan şairler ise yan bir gelinim var. Acem şairleri idi. O zamanki uygarb- Diyeceğim, tdris, burada ltalyan Li- ğımızın gereği idi bu. Batı'da da öyle sesi'nin son sınıflaırnda iken bir gün oldu: Ingiliz şiiri, Latin ozanlannın çe- bana demişti ki: virileri ile başlamışür. Şiir halk dili ile - Dante'yi anlıyorum, ama Baki'yi yazıhr. Bu gerçeği bizde ilk sezen şair Yu- nus Emre'dir. Dante'nin çağdaşıdır Yunus, fakat onun gibi sallantıda kal- mamışür ulusal dille yazıp yazmama konusunda. Kimi onun Türkçe yaz- masını cahilliğine verir ya, doğru de- ğildir bu. Yunus Emre. Divan şairleri- nin bütün becerilerini edinmiş, kültür- lübiraydındı. Bugünlerde onu Dante ile ölcüştür- meğe kalkıyorum kendimce. Benzer hiç bir yanlan yok ki, derseniz hak ve- ririm size, nasıl karşılaşünlabilir! Ben şöyle düşündüm; Dante büyük şiirin- de ârafı, cenneti, cehennemi anlatır, gözleri ile gördüklerini betimler, bizi ürpertir, düşündürür, sarsar. Bizim Yunus ise hiç öyle büyük işlere kalk- maz, ölüm karşısında susa kabr, şaş- kınlığını aşılar bize: onu okurken de ürpeririz, ama bilinmeyen karşısında geçirilen bir üpertidir bu. ölüleri düşü- nerek şöyle diyor: Ne söylerler ne bir haber verirler Son günlerde dilimden düşmüyor bu dize. Düşünüyonım ki, bunu bir Batıh şaire tattırmak pek kolay olma- sa gerektir. Batı, özellikle Yenidendo- ğuş'tan bu yana aklı kendine yol gös- teren saymıştır; akıl ise ölülerin bize öteki dünyadan bir haber vermemele- rini çok dogal sayar. Peki, âraf, cen- net, cehennem... onlar insanlann ders alacaklan birer öğretici ömektir. Divan şiirinin dili, Yunus Emre ile hiç biretkileşim olmadan 18. yüzyılda halklaşır, daha doğrusu, Istanbul ağ- zıru benimser, elbet o ağa etkiler de. Ben bu yazımda, şiirden açılmışken, o yüzyılın büyük şairi Şeyh Galip'in Hüso-ü Aşık mesnevisinden ünlü Tar- diyye'yi kimi kıtalan ile anacağım: Hoş geldin eya berid-i canan Gel ver bana bir müvid-i canan Can olafeda-yı îd-i canan Bîsûd ola mı ümid-i canan Yârin bize bir selâmı yok mu Ey Hızr-ıjutâdegân söyle Bu sırrı edüp ayân söyle Olsen bana terceman söyle Gam defterinin tamamı yok mu Dil hayret-i gamla lâl kaidı Galib gibi bimecal kaldı Gönderdiğim arz-i halkaldı El'ân bir ıhtimal kaldı însafın o yerde nâmı yok mu Bana, dünyada en sevdiğim aşk şii- rinin hangisi olduğu sorulsa bu şiiri gösterirdim. Ama Şeyh Galib'i bir Ba- tılıya anlatmak, sevdirmek ise hiç ko- den iki kıta sunacağım: Felâh bulmadı bir türlü derd ü mih- netten Ne türlü âteşe yanmış gönül muhab- betten Müreccah ohnalı divanelik bu halet- ten Ne türlü âteşe yanmış gönül muhab- betten tkincı ömek de şu: Dem bezm-i visalinde heba olmak içındir Canan senin uğrunda feda olmak içindir Nabztm helecanunda sada olmak içindir Canun senin uğrunda feda olmak içindir Ben aruzla şiir yayunlamadım, ama yazdım. Yakınlanmın, dostlanmın çocuklan dünyaya geldiğinde beyitler, kıtalar kaleme aldım. Onlan buraya geçirmeyeyim. Yalnız biri var... Bir gün eve nâne lazım olmuştu, çarşıya çıktım aradım, bulamadım, yoktu. Eve dönüşümde aruzla şu beyti yaz- dım: lay degildir (Yunus Emre için söyledi- f^rhâne çoğaldıkça gusülhâne azai- Sırv\ mki\- ' U ı î m _ı*î AcU'\« • ı ı î ı t î ' ' Ctl Millet ne yiyor bok yerine nâne azal- ğim gibi); "Hüsn-ü Aşk"ın mistisizmi- ni nasıl anlatacaksınız! Aruz ölçüsü arük yıtti gitti. Bakın Orhan Veli aruzla şarkılar yazmıştır; o şarkılar bestelendi de. (Oktay Rifat, aruzu hiç denemedi.) Şimdı size Orhan Veli'nin o şiirlerin- dı Bu beyti çok sonra bir gün, emekli edebiyat öğretmeni Haşim Nezihi ho- caya okumuştum, ben gülecek diye bekJerken ciddi ciddi: - Çok kuvvetli, dedi. ARADABIR HÜSEYtN ATABAŞ Savaşa Karşı Sanat! Dünyanın pek çok yerinde haksız savaşların sürdüğü- nü hepimiz üzülerek görüyoruz. Üstelik bu savaşlar ül- kemizin çok yakınlarına kadar sokulmuş durumda. Oysa insanlığtn gelmiş olduğu aşamada, tüm savaşların bit- miş olması gerekirdi, diye düşünüyorum. Ama ne yazık ki yirminci yüzyılın son yarısında dünyanın giderek en büyük hâkimidurumunagelenemperyalizmbunaolanak tanımıyor. Ütopik bir düşünce gibi görünse de şu gerçeği gözden kaçırmamamız gerekiyor: Dünyada savaş olgusunu biti- recek en önemli çabalardan biri sanattır. Başlangıcın- dan bugüne, büyük bir çoğunl ukla, sanatçı lar her zaman barışınyanındayeralmışlardır. Üstelik sanatçılarvekül- türadamları, evrensel birdilolansanatıyereldenevren- sele devindirerek. uygarlıklar arasında köprüler kura- rak barış içinde bir dünyanın kurulmasına katkıda bulu- nurlar. Her ulus, sanatçılarının, kültür ve bilim adam- larının bu çabaya yaptıklan katkı ölçüsünde onur- landırılır. Dünyaca ünlü yazarımız Yaşar Kemal'in, Paris'te ku- rulması kararlaştırılan Dünya Kültür Akademisi'nin kırk iki kurucu üyesinden biri olarak seçilmesi bizi bu anlam- da gönendiren bir olaydır. Gazeteler bu haberi, 'Dünya Kültürü Bütünleşiyor' başlığı ile verdiler. Dünya Kültür Akademisi Şartı'nda, "bir bölüm insanlığın diğeri üze- rinde uyguladığı kıyıcılık ve zulüm döneminin kapanma- sı" arzusu vurgulanarak "insanlığın akıl ve yaratıcı ha- yal gücünün tüm olanaklarını (bu doğrultuda) seferber etmesinin" amaçlandığına değinildığini yine gazeteler- den okuduk. Evet, dünya kültürlerinin birbirlerine yak- laştıkları ölçüde savaşlar ve kıyımlar da azalacaktr. Buna yürekten inanıyorum. Bu anlamda bir başka büyük onur kaynağımız olan Nazım Hikmet'in de yaşamı boyunca en büyük çabası dünya barışına katkıda bulunmak ve tek isteği ise yur- dunda bir çınar ağacının altına gömülmektL Dünyada en çok bilinen bu sanatçımızın mezarınm hâlâ yurt toprak- larından ırakta oluşunu, ulusumuz adına bir talihsizlik olarak değerlendiriyorum. Yüzyıllar boyunca, günlük politikanın kuyruğuna takı- lan politikacıların başaramadığını, kısacık yaşamların- da başaran sanatçılarımıza sahip çıkmamız yurtseverli- ğimizin, barışseverliğimizin göstergesidir. Bu değerle- re sıkı sıkıya sarılmaksa insanlığımızın gereği olmalıdır. Çünkü sanat, insanlık tarihi boyunca ve en geniş anlam- da, iletişim sağlama olanağını yitirmemiştir. Sağlıklı bir iletişimin olduğu yerde ise savaşın olmayacağı aklın sı- nırlan içindedir. Sanat, bu sıradanlığın da ötesinde; iyi günde, kötü günde ve her zaman insanın yüreğinden, belleğinden ve dilinden eksik etmek istemediği güzellik- lerin umut tapınağı olmuştur. Dile getirilenlerden daha çok, dile getirilemeyen güzellikleri insanlar arasında dolaştırma ve duyumsatma özelliğini her zaman koru- muştur. Hiçbir çıkara dayanmayan sanatsal değerleri paylaşan insanlann birbiriyle savaşmamalarından da- ha dogal ne olabilir ki? Bu nedenle, sanatı soyut bir kavram, bir lüks olmaktan çıkararak, yemek-içmek kadar gereksinilir duruma ge- tirmek dünya barışı için yapılacak en büyük görevdir. Onun yaratıcısı olan sanatçıları ise özel korumaya alma yutturmacası yerine, önlerindeki engelleri kaldırarak onlara yaratma özgürlüğü sağlamak, işlevlerini yerine getirmeleri için yeterli olacaktır. KAŞTA YAZ+ KIŞ ŞİRİN BİR EVİNİZ VAR AMMOTEL Yazın billur deniz sonbaharda doğada yürilyüş kişın Toroslar'da avcıbk ve ilkbaharda emsalsiz medeniyetler tŞTELtK\A * Tttm odalar balkonln, du«ln, WCli * 24 »aat ucak nt * PANAROMÎK MAISZARAU CİCİ BtR TERAS 2 KlŞİ ODA + KAHVALTI (AÇK BÜFE): 250.000. İİ Ğt TL.Ş ( Ç ) 2 KİŞİ ODA + K.AU1 + AKŞAM YEMEĞt: 400.000. TL. Rezervasyon: 9 (322) 61791 Ktş için Istanbuk 338 85 07 Adres: Recep BUgin Cad. No: 12/B KAŞ GORULMUŞTUR İlhan Selçuk 7. bası 20.000 lin> (KDV içinde) Çağdaş Yaymları Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tslanbut TARHŞMA Medya-Komedya D oğruYol Partimizdeki genel başkan yanşı ve sonunda bu yanşta ipi göğüsleyenin Sayın Çiller olması, 'medya'nın günümüzde ne denh olağanüstü bir güce sahip olduğunun yeni bir kanıtı olmadı mı? Baan ve televizyonu ile, genel başkan yanşına soyunanlara yıldızlar, puanlar dağıtıp kimisine bir gün dört, ertesi gün tek yıldız verip safdışı bırakırken sayın Çiller'den hiçbir gün kesinti yapmayan 'medya' in midir, cin mi? In, ya da cin, önemli olan ipleri kimin elinde? Yoksa ipler paranın elinde mi? öyle ya, adaylardan en zengin olanının tercih edilmesi bunun bir göstergesi olamaz mı? Yoksa, rahmetlı özal'm sözünde bir keramet mi vardı? Rahmetlı 'Ben zenginleri , , severim' dememiş miydi? Kendimiz fakir olsak da, zenginleri sevmekteki kerametin doğruluğuna ben de inandım; ama bir türlü nedenini bilemiyorum!. Acaba bende, zenginlere hayranlık kompleksi mi var? Bir parti genel başkanının secırrunde yaşadıklanmızın anlamını doğru dürüst açıklayamayınca, ben de çareyi 'fantezi' yapmakta buldum!. Yazımın başlığındaki medya-komedya yakışurmasının nedeni bu. Büyük ltalyan şairi Dante'nin llahi Komedyasına (La Divina Commedia) benzetmeler yaptım... Sevgilisi Beatriceöldükten sonra, Dante onu, cehennemin dokuz katında dolaştınp, Araf dagının yedinci katına çıkartmaz mı? Araf dagının tepesinde buluştuktan sonra, cennetin dokuz katını uça, uça aşarak. birlıkte tannya ulaşmazlar mı? Günahı Dante'nin boynuna, Doğru Yol kurultayını televizyonda izlerken, sayın Çiller'in o cehennem sıcağında, eski zaman tramvaylannın sıkışıklığından bin beteritiş kakış içerisinde mikrofona çıkışını, Beatrice'in dokuz saat cehennemi dolaşmasına benzettim. Dante, Beatrice'sini cehennemden çıkardı, bakalım "medya" kendi Beatrice'ini o cehennemi dolaşmasına benzettim. Bakalım bizim Beatrice'mizle bizj-n Dantemiz, Araf dagının tepesinde buluşup, dokuz kat cenneti ucarak geçip, tannya ulaşabilecekler mi? Ama onu biz nasıl bilebiliriz; onu ancak: ! Cenabı Allah bilir!... NaimKılıç ,? , PENCERE Aşağılık Duygusu Gururan İkizidir... Aşağılık duygusuyla gurur yapışık kardeşlerdir, biri- nin olduğu yerde öteki de vardır. Gururun kökü aşağılık duygusunun çukurundadır, dal- ları kişinin benliğini sarar, ruhsal ikilemin onulmazlığın- da insanın kimliği çatallaşır. Çoğu zaman bu sayrılık bir toplumu da sarabilir; çeşitli biçimlerde dışa vurabilir; bi- risi çıkıp şişinirse: -21'inci yüzyıl Türk asrı olacak!.. Tanıyı koyabilirsin... Ortadoğu'dan Orta Asya'ya kadar yayılacak "süper güç" olmaya özenmek aşağılık duygusundan fışkıran gururun dışavurumudur; ruhsal dengesizliğin toplum- sal yansımasıdır. Eğer böyle bir hırsın ardında, gerçek bir güç birikimi yoksa, kısa sürede boşluğa düşülür... Irak serüveninde düştüğümüz gibi... Azerbaycan'da düştüğümüz gibi... Bakü ve Kerkük petrol kokan iki kenttir, nerede petrol kokusu varsa orada "düvel-imuazzama"nın kolları var. Dış dengelerin gerçekçi hesaplarını yapmadan şoven duyguların buhurdanlığında tütsü yakmak, toplumları düş kırıklıklarına uğratabilir. Aşağılık duygusuyla gurur yapışık kardeşlerdir, biri- nin olduğu yerde öteki de eksık olmaz. Ne yazık ki yaşadığımız toplumda bu ikilemin bütün göstergeleri ortaya çıkıyor; başımıza geçireceğımiz ki- şilerın değerlerini dış dünyanın yapay terazilerinde tart- maya kalkışmanın anlamı ne? Uzun yıllar, rahmetli özal'ı ölçüp biçerken, elimizdeki endaze neydi: - Bush'un yakın dostu... Şimdi Tansu Çiller'in Margaret Thatcher'la ilişkisi "medya "nın diline pelesenktir. "Adriyatik denizinden Çin Seddi'ne kadar Türk laik dünyası'nda "cihan haki- miyeti'ne adaylığını koyan bir Türkiye'de aşağılık duy- gusunun dışavurumu, siyaset pazarının başlıca göster- gelerini oluşturuyor; Anadolu nun güneydoğusunda yurttaşın can güvenliğini sağlayamayan yönetimlerle gururun uçan halısına binmeyeçabalıyoruz. • Peki, bu sayrılığın sonucu ne oluyor? Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu'da olan bitenler Ankara'daki hükümetten soruluyor; enflasyon yüzde elliyi mi aşmış, istanbul'da çöp dağı mı patlamış, orta direğin canına mı okunuyormuş, işçiler eyleme mi geçmişler, güneydoğuda insanlar mı öldürülüyormuş; kime ne!... Gözlerimizi sınır ötelerine dikmişiz; aşağılık duygularımız dengemizi bozarak gururumuzu gıdıklı- yor. sap ile samarYbirbirine karışıyor... Rusya. Bakü'ye gereğinden çok el atan Ankara'ya ders vermek için Azerbaycan'daki eski komünistleri mi Ifullanıyormuş? Dağlık Karabağ'dakı Ermenileri mi kış- kırtıyormuş? Olabilir... Özal sağ olsaydı ne yapardı? Çiller hele hükümetini kursun Bill Clinton'a birtelefon etti mi, Kafkasya'ya 1 koyup20 alırız... Masa başında değil, hayatınJçind Bedava özel ek Yaz okulları ve kampları rehberi İstanbul, İzmir ve Ankara'daki tüm yaz okulu ve kamplar • Adresleri, telefon numaraları, belli başlı özellikleri, eğitim programları • Eğitim kadroları, ücrerier, servis ve yemek durumları • 93 ,'TEMPOL YAZOKUUARI KAMPLARI İnanılmaz transfer hikâyeleri Transferlerin perdearkasındaki komik gelişmeler: Sergen'in fiyatı nasıl yükseldi?.. Fener'e Ösiecl'le aynı anaa gelen antrenörkimdi?.. Yıllanmış futbol hastalarını bile şaşırtacak daha nice olay! Bir yolsuzluk daha! İLKSAN'daki gizli vurgunu açıklıyoruz Arsa yolsuzluğuyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı'nın ÎLKSAN'a açtığı soruştuıma sonucu, yöneticiler koltuklarını terkederken, yeni yolsuzluk iddiaları gündemde. EKCLUSIVE'de, Jülide Ateş anlatıyor: "Aşk eroin gibi" # Özel bölüm ZOOM'da, reklam dünyası • Eğlence yaza hazır • Kanlıca kan ağlıyor • Yarışmalar bir başka alem • DİZI'de: Transseksüel Banu • LIFE STYLE'de, havuzlar • RTIK DE İYİ BİR DERGİ VARÎ* | Hürriyet I Derel Grubu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle