Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN1993 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Dil Kuramu, yanlışlarını kabul ediyor PENCERE
Bu kurum çıkardığı sözlükteki yüzlerceyanlışı savunamıyor. Körü
körüne yaptiğı kopyacdıkla gülünç örnekler veriyor. Yeni çıkardığı
ImlâKılavuzu'ndada öyleyanlışlarvarki bunlaraM illi Eğitim
Bakanhğı bile karşı çıkıyor. Bu kurum, Atatürk'ün dil düzenini
bozmak için mi kuruhnuştur?
ÖMER ASIM AKSOY
1
. Bir sözlükte dört yüzden çok
yanlış! Dünyada göriilmemiş
ve görülmeyecek bir rekor!
Haarlayanlar ve Türk dilbi-
limcılıği ıçin bundan daha
utandına bir yüz karası ola-
maz. Dört yıldan beri aydınlaülmasmı
isteyerek üzerinde durduğum bu çok
önemli bilimsel ve ulusal konu, artık
sonuçlanmış sayılabilir: Bilindiğı gibi
ben, Kenan Evren'in kurduğu Türk
Dil Kurumu'nca çıkanlan 'Yeni Baskı
Türkçe Sözlük'te yüzlerce yanlış bu-
lunduğunu bildirerek ya bu yanlışlann
savunulmasını ya da eleştirilenmin
yanbş olduğunun kanıtlanmasını dört
yıldır istiyorum. Ancak şimdiye değin
ne sözlüğü hazırlayan kurumdan bir
ses çıktı, ne de başka ilgililerden. Bu
sözlüğün okullarda kullanılmasının ve
öğrencilere yanlışı doğru diye öğret-
menin ulusal kültürümüz için bir tehli-
ke olduğunu belirterek Milli Eğitim
Bakanlığı'na verdığim dilekçe ise -gös-
terdiğım yanbş örneklen üzerinde bir
inceleme yapılmadan- yanlışlann kay-
nağı olan Dil Kurumu"na, 1 Nısan
1993 günü. havale edildi. İki ayı geçen
süredir bekliyorum; yine yanıt yok.
Artık bu suskunluğu; 'yanhşlar kabul
ediliyor. ama bu, açıkça itiraf edilemi-
yor' diye yorumlamak gerekiyor. Nur
içinde yatsın. Cevdet Paşa, bu durumu
Mecellenın başında ne güzel kurallaş-
tırmıştı: "Sakite bir söz isnat oluna-
maz. Lakin maraz-ı hacette sükut be-
yandır'. Atalanmız da "Sûkut ikrar
sayıbr" dememişler mi? Evet, artık so-
nuç belli olmuştur: Dil Kurumu yan-
lışlannı savunamıyor. Böylece kırk bi-
lim adamının sorumluluğu altında
yayımladığı 'Yeni Baskı Türkçe Söz-
lük'te yüzlerce yanhş bulundugunu
kabul ediyor. Bunu açıkça söylese bi-
lim adamlığına yakışır bir olgunluk
göstermiş olurdu. Demek ki bu olgun-
luğa ulaşamamıştır.
2. Bu Yeni Baskı Türkçe Sözlük',
neresinden tutsanız elinizde kabyor.
Onun nasıl üstünkörü hazırlandığını
gösteren iki tutum daha, son günlerde
dikkatimi cektı. Açıklayayun: a) Ata-
türk'ün kurduğu Dil Kurumu'nca çı-
kanlmış olan Türkçe Sözlük çev riyazı
(imli harfler) kullanmadığından, kimi
sözcüklerin yanbş okunmaması için
açıklamalar yapmıştır. ömeğin 'fakir'
sözcüğündeki "k" sesinin ince söylen-
meyeceğini şöyle bir notla belirtmişür:
(k İcalın okunur). 'Yeni Baskı Türkçe
Sözlük", eski Dil Kunımu'nun sözlü-
ğünü temel aldığından, 'fakır' madde-
sindeki 'k kalın okunur' notunu da
körü körüne kopya etmiştir. Oysa
'Yeni Baskı Türkçe Sözlük, çevriyazı
kullamyor. Bu nedenle kalın okunacak
'k'leri, altına nokta koyarak yazıyor.
Bu durumda "k kalın okunur" notunu
koymasına ne gerek vardı! Bu gülünç
dikkatsizlik pek çok maddede görül-
mektedir. Örnegın şu maddelerde: Fe-
rik. hakiki, hakir, ikna, iktidar. ikti-
ran. iktisat, insiyaki, isükbal. mantıki,
mukim, müteferrik, rakip. saki, sakil,
sakin, şaki, tensik, terfık, tetkık, tevki,
tevkif... öte yandan altlanna nokta
konubnuş olan birçok sözcük için -do-
ğal olarak- böyle bir not eklenmemiş.
Işte bunlann da örnekleri: Akik, akim,
atik, baki, halik, rakik. saik, şevk, tah-
kik, tahkir, talik, tamik, tasdik, tavik,
teşvik, zevk... b) Şaşılacak bir dikkat-
sizlik ömeği de şu: Sözlüğün hiçbir ye-
rinde Türk harflerinden başka harfler
kullanılmadığı halde 727. sayfanın
ikinci sütununun 13. satınnda 'işi olu-
runa bırakmak" deyimi Yunan abece-
siyle yaalmış. Nedeni belli değil. Bu
ömekler. sözlüğün nasıl yalapşap ha-
zırlandığını göstermıyor mu?
3. Dil Kurumu songünlerde İmlâKı-
lavuzu'nun "gözden geçirilmiş yeni
baskı'sını çıkardı. Sunuş bölümünde
denüiyor ki: "Bu 3. baskı bütün resmi
ve özel kuruluşlann. konu ile ilgili kişi-
lerin, yazarlann, eleştirme, uyan ve
önerileri göz önünde tutularak haar-
landı." Kitabı uzun boylu incelemeye
daha vakit bulamadım. Ancak bir iki
saat kanştmnca bu sözlerin gerçeğe
uymadığını gördüm. Şöyle ki: a) Kıla-
vuzu hazırlayanlar listesinde Talim ve
Terbıye Kurulu'ndan dört üyenin ad-
lan var. Ama Milli Eğitim Bakanbğı.
22 Nisan 1993 tarihli genelgesinde bu
tmlâ Kılavuzu'nda saptanan kimi ya-
zımlara karşı çıkıyor. Örneğin Kıla-
vuz'da iki ayn sözcük olarak yazılma-
lan kabul edılen "ilkokul, ilköğretim,
ortaokul, ortaöğretim, yüksekokul,
yükseköğreüm, ilkbahar, atasözü,
Gaziantep...' gibi sözcüklerin bitişik
yazılmalan gerektiğini bildıriyor. Ge-
nelge bizim bu konudaki eleştirilerimi-
ze de uygun olduğuna göre. İmlâ Kıla-
vuzu'nun "eleştiri ve uyanlan göz
önünde tuttuğu'na nasıl inanılabılir?
Kılavuz bu gibi pek çok sözcügü ayn
yazmayı sürdürüyor. İşte gözümüze
çarpan birkaç örnek: Anne anne, ballı
baba, bal mumu, bilir kişi. bin dallı,
demir kaak, deve kuşu. düz taban,
göz dağı, göz taşı, kaba kulak, kavun
içi, kuş başı, ön söz, pis bıyık, pis bo-
ğaz, semiz otu, soy adı, tere yajjb. tuz
ruhu... gibi. b) Bileşik yaalmalan gele-
nekleşmiş olan birtakım sözcüklere ise
-bileşik yazım göstermemek için ola-
cak- kılavuzda yer verilmemiştir. De-
vedişi, dışişleri, içişleri, karafatma. ka-
zayağı, kazandibi, kırkayak, kırkam-
bar, kırkbayır...gibi. c) İmlâ Kılavuzu'-
nun, eleştirileri, uyanlan göz önünde
bulundurduğu savına ters düşen ör-
neklerden bir bölümü de sonlannda
nispet 'i'si bulunmayan sözcükleri nis-
pet 'i'li alarak yazmasıdır. "Sâri, sakî,
mer'î. mugaddî" sözcüklerini 'i'leri
üzerine uzatma imi konularak eski
yanlış sürdürülmüştür. Kılavuzu haa-
rlayanlann bile yanlış' uyguladığı nis-
pet "i'sini sıradan yurttaşın doğru uy-
gulamasj beklenebilir mi? ç) Bu kı-
lavuzda tutarsızbklar da vardır. Örne-
ğin özdeş yapıda olan kimi sözcükleT
başka başka yazımlarla gösterilmiştir.
'Sarî, sakî. cari" sözcüklerinde üç ayn
yazım uygulanmıştır. "Güneydoğu. gü-
neybatı" bitişik, "orta çağ, orta doğu'
ayrı yaalmışür. Bu örnekler gösteri-
yor ki incelememiz ilerledikçe daha
birçok yanbşlar, tutarsızbklar ortaya
çıkacaktır.
4. Dil Kurumu'nun resmibğine ve
Sözlük'leİmlâKılavuzu'nu haarlayan-
lann unvanlanna güvenen milyonlar-
ca insana -yukanda örnekleri görül-
düğü gibi- 'doğrusu budur' diye yanbş
bılgjler verümektedir. En önemb gö-
revleri güvenilir bir sözlük ve bir yazım
kılavuzu hazırlamak olan kurumun
durumu bu olduğuna göre varhk ne-
deni kalıyor mu? Aynca bu kurum,
her gün dilimize girmekte olan yaban-
cı sözcükleri önlemek şöyle dursun,
yeni türetilen Türkçe sözcüklerin res-
men yasaklanmasına destek olmadı
mı? Gösterdiği yazım biçimlerini Milli
Eğitim Bakanlığı'nın, resmi ve özel
kuruluşlann kabul etmedği bir kuru-
mun varlığı ne ise yanyor? Atatürk'ün
vasiyet ettiği para ile onun dil düzenini
bozmak ve bu uğurda çabşanlan ödül-
lendirmek için mi kurulmuştur bu ku-
rum?
Gazete hnzalayan Yazar...
Bir fotoğraf..
Aziz Nesin Kadıköy iskelesine karşı meydana bir ma-
sa koymuş, imza atıyor...
Kitaplarını mı imzalıyor?
Hayır...
Aydınlık gazetesinin Başyazarı Aziz Nesin, okurlarına
gazete imzalıyor. Koskoca Aziz Nesin bu eyleme girişti-
ğine göre bu işin içinde iş var demektir. Yazarımız top-
lumdan yeterli desteği görüyor mu? Nesin diyor ki:
"- Az sayıda aydın bizi destekledi.."
Ya çoğunluk?
"- Çoğunluk susuyor.."
Aydınlık gazetesi laiklik diişmanlarına karşı bir sava-
şımın bayrağını yükseltmeye çabalıyor; ama, toplum
sağır. Gazetenin satışı özellikleGüneydoğu'daengelle-
niyor. Aziz Nesin, Milliyet'ten Musa Ağacık'a durumu
şöyle anlatıyor:
"- tstanbul'da da gazetenin satışı baskıyla engelleni-
yor. Üç tür baskı var biliyorsun, biri resmi baskıdır, öteki
gayri resmi baskıdır. Üçüncüsü ise insanın kendi kor-
kaklığından dolayı, kendi kendine yaptiğı baskıdır. işte
bu üç tür baskıdan dolayı Aydınlık'm satışı engelleni-
yor."
Aziz Nesin, Kadıköy meydanında gazete satıyor. Ga-
zete satışı için kurulan masanın arkasında Aziz Nesin'i
koruma görevlileri var, yazar öldürülmesin diye nöbet
tutuyorlar, Türkiye'de kara irtica ortalıkta kol geziyor, la-
iklik yandaşlarını tehdit ediyor.
ARADABIR
BERIN TAŞAN Hukukçu
En Yavuz Evladı
Bu Memlekeün...
Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet'in birlikte çıkar-
dıkları "Yaprak"m 1 Mayıs 1950 günlü sayısında çıkan
Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Bir Şey" adlı şiiri şöyle bitiyor:
"Benerci, Jokond, Varan üç, BedreddinlHey kahbe fe-
lek ne oyunlar ettin/En yavuz evladı bu memleketin/
Nazım ağabey, hapislerde çürür" Dergiyi Ulus meyda-
nındaki gazeteciden alır almaz şiiri hemen ezberliyoruz.
Yanımda sınıf arkadaşım Nadir Ceylan var. Ankara Hu-
kuk Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyiz. Orhan Veli, Ok-
tay Rifat, Melih Cevdet, Nazım Himet'in ath için oruca
başlamışlar. Memleketin üstünde tonlarca bir yük. Na-
rım Hikmet'in adını anmak karakol, nezaret; okuldan,
işten, askerlikten ihraç demek. iktidarda bulunan Halk
Partisi 14 Mayıs 1950 seçimlerinde propaganda aracı
olarak kullanmak için bir genel af vaadinde bulunuyor.
Demokrat Parti'nin ipliği henüz pazara çıkmamış. O da
af yanlışı. Ama ikisinin de birleştiği ortak bir yan var:
lOenebaf çrksabile Nazım Hikmet içerde tutulacak! Bir
övuç namuslu aydın direniygr. Abidin Dino'nun çıkardığı
"Nuhun Gemisi", Istanbul Y. Tahsil Gençliği'nin sözcü-
sü "Hür Gençük" Nazım Hikmet için özel sayılar hazırla-
mışlar, gizlice elden ele dolaşıyor. Galata Köprüsünde,
gözleri görmeyen 90 yaşındaki ressam Celile Hanım,
koluna giren bir gencin yardımıyla oğlu için imza toplar-
ken polis tarafından engellenip karakola götürülmüş.
Nazım Hikmet'in affı için Istanbul Çiçek Palas'ta yapılan
toplant, faşist bir grup ve polisçe basılıp dağıtılmış. Na-
zım Hikmet "canını pul yerine koyup, milletine son isti-
dastnı yazıyor" Vatan: 8, Nisan 1950. Nazım Hikmetölüm
orucunda. Gün gün ölüme gidiyor. İşte o günlerde, o gu-
ne kadar siyasal bir eyleme karışmamış bir şairin sesi
yükseliyor: "En yavuz evladı bu memleketin/Nazım ağa-
bey hapislerde çürür."
Dergiyi gazeteciden aldığımız gibi Nadir'le Oktay Rf-
fat'ın Ankara Anafartalar Caddesindeki avukatlık büro-
suna gidiyoruz. Kendimizi tanıtjp:
- Biz de genç şairler olarak Nazım Hikmet için tutulan
oruca katılmak istiyoruz. Biz girişirfiimizin desteklenip
onaylanacağını beklerken Oktay Rifat bir süre susup,
sonra ağır ağır büyük bir ciddiyetle:
- Hukuk Fakültesinde parasız yatılı olarak okuduğunu-
za göre bu girişim sizin için üzücü sonuçlar doğurabilir.
Kaldı ki, biz bu orucu üç şair olarak başlattık, öyle sür-
dürmeyi düşünüyoruz, diyor.
Nazım Hikmet'in affı için oruç tutmaktan değil ama, şi-
irlerini okumaktan dolayı 1951 kışında Ankara Savcılığı
tarafından hakkımızda soruşturma açılıyor. Kırk yedi yıl
önce de 1946 yılında Samsun Lisesi'nde öğrenciyken,
Nazım Hikmet'i edebıyatdersindeTürk edebiyatının ya-
şayan en büyük şairi olarak seçtiğimiz için, hakkımızda
disiplin soruşturması açılmıştı. 1950 baharında Nazım
Hikmet'i Bursa cezaevinden çıkarmak için, kırk üç yıl
sonra 1993'te Türk yurttaşlığına kavuşturmak için... As-
lında Nazım Hikmet'i Türk vatandaşlığından kim çıkar-
mış ki? Kim onu Yunus'un, Karacaoğlan'ın, Bedreddin'-
in konuştuğu dilden, "Gülhane'deki ceviz ağacından",
"sevdalı bulut'undan, "Akdeniz'e bir kısrak başı gibi
uzanan" yurdundan ayırabilir?
Nazım Hikmet'i "Türk vatandaşlığından çıkaran" 25
Temmuz 1951 tarihli Demokrat Parti Bakanlar Kurulu
kararına ve altındaki imzalara bakıyorum. 25.7.1951 ta-
rihle Içişleri Bakanlığı, Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlı-
ğından çıkanlması için bir yazı hazırlamış. Bakanlar
Kurulu da aynı gün yıldırım hızıyla İçişleri Bakanlığı'nın
yazısını olduğu gibi alıp, karar olarak çıkarmış. Oğlum,
imza sahibi İçişleri Bakanı Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu
kim, diye soruyor. Bu zat, Nazım Hikmet'in, 1920 yılında
Yunanlılar tarafından yaralanan Sarı Zeybek için yazdı-
ğı "Yaralı Hayalet" şiirini ithaf ettiği kişidir. Ondokuz
yaşındaTürkkurtuluşsavaşınınilkdirenmeşiiriniyazıp
bunu kendisine adayan bir şairin, Türk vatandaşlığın-
dan çıkarılma kararını nasıl eli titremeden yazıp imza-
lar, oğlum bunu anlayamıyor.
Öbür imzalara bakıyorum: DP iktidarının dikta heveslı-
si bakanları... Şimdi bu adamların imzaladığı, yasal zo-
runluluk olduğu halde ilgilisine tebliğine bile gerek
görmedikleri kararnamenin kaldırılması için imzatopla-
nıyor, yürüyüş yapılıyor, toplantılar düzenleniyor. Yük-
sek Adalet Divanı'nca ağır hapis ve kamu hizmetlerin-
den ömür boyu men cezası alanlara, yargılanmaları
yenilenip beraat etmeden Meclisteki parmak çoğunluğu
ile bir günde "itibarlarını iade" edenler, devlet kesesin-
den anıt mezar yapanlar, Nazım Hikmet'le ilgili kararna-
menin kaldı rılmasma gelince bin dereden su getiriyor-
lar. Türk vatandaşlığını kim, kimden esirgiyor?
FATIH 4. SLLH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Es. 1993 306
Mahkememizden venlen 18.5 1993 tarih ve 1993 306-421 esaş-
karar sayılı ilamı ile Turhan Onuş'a Sınop, Boyabal. Camikebir
Mah. C: 002/02, S: 62, K. 39'da nüfusa kayıtlı Türkan Sonmez vasi
olarak tayin edümiştir.
tlanolunur. 9.6.1993 Basın:6258
TARTIŞMA
Taner Akçam'ın diyeti!
K
ısa bir süre önce
Spiegel
dergısinde
Türkiye'ye4
sayfa aynlarak
yayımlanan.
gazetemizin de Cumhuriyet
Hafta'da haber yaptiğı
yazılan okudum. apiegel'dekı
yazınırı, Akçam'ın Türkiye'ye
döndüğü döneme rastlaması,
içeriğinden daha ilginç?
Çünkü, Almanya'da hangı
nedenle olursa olsun.
Türkiye'yi karalamanın her
zaman iyi prim yapuğını bilen
(Burada Almanlar tarafından
fınanse edilerek çevirtilen
fılmler vb. gibi) Akçam gibi
entel-Marksist-yurtseverden!
farkb bir davranış
beklenemezdi. Çünkü bu ve
bunun gibiler burada en kolay
şekilde ayakta kalabilmenin
yolunun, C. Kaplan gibi
Türkiye aleyhine etkınliklerde
bulunmaktan geçtiğini iyi
büirler. Alman
emperyalizminin kucağında
poutika yapmanın rahatbğı
ıçindedirler. Rahmetü
Mumcu'nun deyişiyle "Bilgi
sahibi obnadan fıkir sahibi
olmayı iyi bilirler.
Kendisi, bu kadar zaman
burada yaşamasına rağmen
Nazi'lerin Mölln'de yaptiğı
katliamla ilgilenemez. Çünkü
bunlar zor konulardır.
Tahminen 4 yıl önce Çabşma
BakanhğYnda haarlanan bir
raporda; 50 yaş üstündeki
yabana işçilerinemeklilik
haklarını elde edebibnelerinin
önlenmesi öneriüyordu. Bizim
işçi sınıfı adına devrime
soyunan Akçam bununla da
ilgilenemez. Çünkü Alman
aoileri rahatsız olur.
Ama gerçekliği taıtışmah, belb
kaynaklardan derlenmiş
yaalarla, Türkiye aleyhınde
yazı yazmak kolaydır.
MuratCan
Berlin
Helloalmayı unutmayın, fısıltıları kaçırmayın!
KAMN&Â SİÜKOH
13 24 H 8 w w l W 3 • TA1 Soyı: 7 • Fiyotc 20.000 Tl
SOSYETEDE
YAZ AŞKLARI ,
thtemasyonat feminist
LEYLA ALATOM
PEMBELİ HANIM'IM
1
MAZBUT TORUNU
AYLİN OKDAY
Türkiye'de uzun yıllar sözde çok partili rejim vardı;
ama, demokrasi yoktu.
Bugün var mı?
Demokrasiyi tam anlamında benimsediğimiz söyle-
nemez; gerçi Türk Ceza Kanunu'ndan 141, 142, 163'-
üncü maddeler kaldırıldı; ama, yasaklar öylesine bol ki
ve toplumun hoşgörüsüzlüğünden gelen baskılar öyle-
sine yoğun ki, özgürlükleri kullanmak çoğu zaman tehli-
keli bireylem sayılıyor.
1989'da Sovyetler'in dağılmasıyla komünizm TünXiye
siyasetinde kıymet-i harbiyesini yitirmişti; bu yüzden
TCK'nın 141 ve 142'nci maddeleri kaldırıldı. 163'üncü
madde din devleti kurmak isteyenlere yasak getiriyor-
du. TCK'dan çıkarıldı. Ancak bunlarla birlikte Terörle
Mücadele Kanunu' çıkarıldı; bu kanunun 8'inci maddesi
fikir özgürlüğüne karşıdır. Bırisi çıkıp söylese ya da yaz-
sa:
"- Anadolu'da bağtmsız bir Kürt devleti kurulmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti parçalanmalıdır."
Terörle Mücadele Kanunu'nun 8'inci maddesine göre
tutuklanır, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılanır
ve ağır hapis ve para cezasına çarptmlır. Oysa bu dü-
şünceyi dile getirmek, yazmak, yayımlamak, bir terör
eylemi değildir. Düşünceyi terörle bir tutarak cezalan-
dırmak Kürt sorununda teröristlerin ekmeğine yağ sür-
mekten başka bir anlam
ve değer taşıyamaz; şeriat-
çılara tanınan özgürlük
Kürtlerden esirgenmiştir.
Oysa bugün Türkiye için en
büyük tehlike Ortadoğu'yu
egemenliği altına alan şe-
riatçılıktır.
Ister Kürtçü olsun, ister
şeriatçı olsun, herkese fikir
özgürlüğü tanınmalıdır. 'Fi-
kirleri fikirle yenmek' yön-
temlerini dışlayan bir ülke-
de demokrasi yerleşemez.
•
Şeriatçıların boy hedefine
dönüşen Aziz Nesin, Kürt-
çülerden destek görüyor
mu?
Hayır...
Laikliğ: savunmak, Alevı-
ler'in ezildiklerini söyle-
mek, sermaye-emek çeliş-
kisini öne çıkarmak, Kürtçü-
lere göre, 'Kürt sorununu
örtbas etmek için devlet po-
litikasını benimsemek' an-
lamına geliyor.
Oysa demokrasi savaşı-
mı bir bütündür; bunu yalnız
'etnik çelişki'ye oturtmaya
çalışan 'şoven' sayılmaz
mı?
İ Geleceöi öârenmentn son yentemi
t CİNSEL ORGAN
FALLARI
INANIR
ıhsan Kolkavan-Aanan Peıat
HAN6İSİ DAHA İNATCI
_ Kadir Inanır'ın gizlı evliliği ...• Asil Nadir'in Ingiltere'de kalan milyarlık antikalarına ne
olacak? • Leyla Alaton: Ben enternasyonel bir feministim • Ajda Pekkan: "Estetiğe devam" •
Sibel - Nadir Yelkenci aynı gece, ayrı eşlerle... • Geleceğinizi öğrenmenin yolu, vücudunuzda
gizli: Cinsel organ falı... • Sosyeteden neşeli insan manzaraları: En güzel kim gülüyor? • Aylin
Oktay: "Bir eş istiyorum; ama..." • Erkekler: "Silikonsuz kadına —
/et..." • Nermin Bezmen'den, özel röpörtaj: Alpay Pasin
M. Ali Birand: 8 yıldır en seksi erkek ünvanını bırakmıyor.
Haftanın sosyete dedikodularını her cuma Hello'da izleyin... ,
tLAN
ŞİŞLİ 4. ASLİYE HUKUK
HÂKİMIİĞl'NDEN
1992 1030
Davacı Güven Sigorta A.Ş. vekili ta-
rafından davalılar. Sezai Sak vs. hak-
kında açılan tazminat davaa sebebı
ik.
Da>aUar
1 - Da\ alı Daımen Yalçın adına Ce-
netabat köyü lğdır adresine tebtiğ edi-
lemeyen.
2- Davalı Setar Yaiçın adına yioe
a>iıı adres olan Cenetabal kö)^ lğdır
adresıne çıkanlan davetiyeler teblığ
edılemeıniş. zabıta tahkikatı ile adresi-
nic tesbiü de mümkün olmadığından
dava dılekçesırun ve duruşma günü-
nûn ilanen tebliğine karar verihniş
olup. dun^manın bırakıldığı 14.9.
1993 günü saat 10.30'da duruşmada
hazır bulunmalan veya kendilerini bir
vekılle temsıl etürmelen hususu dave-
tiye yenne kaım olmak üzere ilanen
teblıi olunur. 15.6 1993
îfcnın d
YAZARLARINEVt
TERASBARDA
COŞKUN DEMİR
veözel
BOĞAZİÇİ
ORKESTRASI
Perşembe. cuma, cumartesi
Rex: 257 67 87/88