18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN1993 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Dil Kuramu, yanlışlarını kabul ediyor PENCERE Bu kurum çıkardığı sözlükteki yüzlerceyanlışı savunamıyor. Körü körüne yaptiğı kopyacdıkla gülünç örnekler veriyor. Yeni çıkardığı ImlâKılavuzu'ndada öyleyanlışlarvarki bunlaraM illi Eğitim Bakanhğı bile karşı çıkıyor. Bu kurum, Atatürk'ün dil düzenini bozmak için mi kuruhnuştur? ÖMER ASIM AKSOY 1 . Bir sözlükte dört yüzden çok yanlış! Dünyada göriilmemiş ve görülmeyecek bir rekor! Haarlayanlar ve Türk dilbi- limcılıği ıçin bundan daha utandına bir yüz karası ola- maz. Dört yıldan beri aydınlaülmasmı isteyerek üzerinde durduğum bu çok önemli bilimsel ve ulusal konu, artık sonuçlanmış sayılabilir: Bilindiğı gibi ben, Kenan Evren'in kurduğu Türk Dil Kurumu'nca çıkanlan 'Yeni Baskı Türkçe Sözlük'te yüzlerce yanlış bu- lunduğunu bildirerek ya bu yanlışlann savunulmasını ya da eleştirilenmin yanbş olduğunun kanıtlanmasını dört yıldır istiyorum. Ancak şimdiye değin ne sözlüğü hazırlayan kurumdan bir ses çıktı, ne de başka ilgililerden. Bu sözlüğün okullarda kullanılmasının ve öğrencilere yanlışı doğru diye öğret- menin ulusal kültürümüz için bir tehli- ke olduğunu belirterek Milli Eğitim Bakanlığı'na verdığim dilekçe ise -gös- terdiğım yanbş örneklen üzerinde bir inceleme yapılmadan- yanlışlann kay- nağı olan Dil Kurumu"na, 1 Nısan 1993 günü. havale edildi. İki ayı geçen süredir bekliyorum; yine yanıt yok. Artık bu suskunluğu; 'yanhşlar kabul ediliyor. ama bu, açıkça itiraf edilemi- yor' diye yorumlamak gerekiyor. Nur içinde yatsın. Cevdet Paşa, bu durumu Mecellenın başında ne güzel kurallaş- tırmıştı: "Sakite bir söz isnat oluna- maz. Lakin maraz-ı hacette sükut be- yandır'. Atalanmız da "Sûkut ikrar sayıbr" dememişler mi? Evet, artık so- nuç belli olmuştur: Dil Kurumu yan- lışlannı savunamıyor. Böylece kırk bi- lim adamının sorumluluğu altında yayımladığı 'Yeni Baskı Türkçe Söz- lük'te yüzlerce yanhş bulundugunu kabul ediyor. Bunu açıkça söylese bi- lim adamlığına yakışır bir olgunluk göstermiş olurdu. Demek ki bu olgun- luğa ulaşamamıştır. 2. Bu Yeni Baskı Türkçe Sözlük', neresinden tutsanız elinizde kabyor. Onun nasıl üstünkörü hazırlandığını gösteren iki tutum daha, son günlerde dikkatimi cektı. Açıklayayun: a) Ata- türk'ün kurduğu Dil Kurumu'nca çı- kanlmış olan Türkçe Sözlük çev riyazı (imli harfler) kullanmadığından, kimi sözcüklerin yanbş okunmaması için açıklamalar yapmıştır. ömeğin 'fakir' sözcüğündeki "k" sesinin ince söylen- meyeceğini şöyle bir notla belirtmişür: (k İcalın okunur). 'Yeni Baskı Türkçe Sözlük", eski Dil Kunımu'nun sözlü- ğünü temel aldığından, 'fakır' madde- sindeki 'k kalın okunur' notunu da körü körüne kopya etmiştir. Oysa 'Yeni Baskı Türkçe Sözlük, çevriyazı kullamyor. Bu nedenle kalın okunacak 'k'leri, altına nokta koyarak yazıyor. Bu durumda "k kalın okunur" notunu koymasına ne gerek vardı! Bu gülünç dikkatsizlik pek çok maddede görül- mektedir. Örnegın şu maddelerde: Fe- rik. hakiki, hakir, ikna, iktidar. ikti- ran. iktisat, insiyaki, isükbal. mantıki, mukim, müteferrik, rakip. saki, sakil, sakin, şaki, tensik, terfık, tetkık, tevki, tevkif... öte yandan altlanna nokta konubnuş olan birçok sözcük için -do- ğal olarak- böyle bir not eklenmemiş. Işte bunlann da örnekleri: Akik, akim, atik, baki, halik, rakik. saik, şevk, tah- kik, tahkir, talik, tamik, tasdik, tavik, teşvik, zevk... b) Şaşılacak bir dikkat- sizlik ömeği de şu: Sözlüğün hiçbir ye- rinde Türk harflerinden başka harfler kullanılmadığı halde 727. sayfanın ikinci sütununun 13. satınnda 'işi olu- runa bırakmak" deyimi Yunan abece- siyle yaalmış. Nedeni belli değil. Bu ömekler. sözlüğün nasıl yalapşap ha- zırlandığını göstermıyor mu? 3. Dil Kurumu songünlerde İmlâKı- lavuzu'nun "gözden geçirilmiş yeni baskı'sını çıkardı. Sunuş bölümünde denüiyor ki: "Bu 3. baskı bütün resmi ve özel kuruluşlann. konu ile ilgili kişi- lerin, yazarlann, eleştirme, uyan ve önerileri göz önünde tutularak haar- landı." Kitabı uzun boylu incelemeye daha vakit bulamadım. Ancak bir iki saat kanştmnca bu sözlerin gerçeğe uymadığını gördüm. Şöyle ki: a) Kıla- vuzu hazırlayanlar listesinde Talim ve Terbıye Kurulu'ndan dört üyenin ad- lan var. Ama Milli Eğitim Bakanbğı. 22 Nisan 1993 tarihli genelgesinde bu tmlâ Kılavuzu'nda saptanan kimi ya- zımlara karşı çıkıyor. Örneğin Kıla- vuz'da iki ayn sözcük olarak yazılma- lan kabul edılen "ilkokul, ilköğretim, ortaokul, ortaöğretim, yüksekokul, yükseköğreüm, ilkbahar, atasözü, Gaziantep...' gibi sözcüklerin bitişik yazılmalan gerektiğini bildıriyor. Ge- nelge bizim bu konudaki eleştirilerimi- ze de uygun olduğuna göre. İmlâ Kıla- vuzu'nun "eleştiri ve uyanlan göz önünde tuttuğu'na nasıl inanılabılir? Kılavuz bu gibi pek çok sözcügü ayn yazmayı sürdürüyor. İşte gözümüze çarpan birkaç örnek: Anne anne, ballı baba, bal mumu, bilir kişi. bin dallı, demir kaak, deve kuşu. düz taban, göz dağı, göz taşı, kaba kulak, kavun içi, kuş başı, ön söz, pis bıyık, pis bo- ğaz, semiz otu, soy adı, tere yajjb. tuz ruhu... gibi. b) Bileşik yaalmalan gele- nekleşmiş olan birtakım sözcüklere ise -bileşik yazım göstermemek için ola- cak- kılavuzda yer verilmemiştir. De- vedişi, dışişleri, içişleri, karafatma. ka- zayağı, kazandibi, kırkayak, kırkam- bar, kırkbayır...gibi. c) İmlâ Kılavuzu'- nun, eleştirileri, uyanlan göz önünde bulundurduğu savına ters düşen ör- neklerden bir bölümü de sonlannda nispet 'i'si bulunmayan sözcükleri nis- pet 'i'li alarak yazmasıdır. "Sâri, sakî, mer'î. mugaddî" sözcüklerini 'i'leri üzerine uzatma imi konularak eski yanlış sürdürülmüştür. Kılavuzu haa- rlayanlann bile yanlış' uyguladığı nis- pet "i'sini sıradan yurttaşın doğru uy- gulamasj beklenebilir mi? ç) Bu kı- lavuzda tutarsızbklar da vardır. Örne- ğin özdeş yapıda olan kimi sözcükleT başka başka yazımlarla gösterilmiştir. 'Sarî, sakî. cari" sözcüklerinde üç ayn yazım uygulanmıştır. "Güneydoğu. gü- neybatı" bitişik, "orta çağ, orta doğu' ayrı yaalmışür. Bu örnekler gösteri- yor ki incelememiz ilerledikçe daha birçok yanbşlar, tutarsızbklar ortaya çıkacaktır. 4. Dil Kurumu'nun resmibğine ve Sözlük'leİmlâKılavuzu'nu haarlayan- lann unvanlanna güvenen milyonlar- ca insana -yukanda örnekleri görül- düğü gibi- 'doğrusu budur' diye yanbş bılgjler verümektedir. En önemb gö- revleri güvenilir bir sözlük ve bir yazım kılavuzu hazırlamak olan kurumun durumu bu olduğuna göre varhk ne- deni kalıyor mu? Aynca bu kurum, her gün dilimize girmekte olan yaban- cı sözcükleri önlemek şöyle dursun, yeni türetilen Türkçe sözcüklerin res- men yasaklanmasına destek olmadı mı? Gösterdiği yazım biçimlerini Milli Eğitim Bakanlığı'nın, resmi ve özel kuruluşlann kabul etmedği bir kuru- mun varlığı ne ise yanyor? Atatürk'ün vasiyet ettiği para ile onun dil düzenini bozmak ve bu uğurda çabşanlan ödül- lendirmek için mi kurulmuştur bu ku- rum? Gazete hnzalayan Yazar... Bir fotoğraf.. Aziz Nesin Kadıköy iskelesine karşı meydana bir ma- sa koymuş, imza atıyor... Kitaplarını mı imzalıyor? Hayır... Aydınlık gazetesinin Başyazarı Aziz Nesin, okurlarına gazete imzalıyor. Koskoca Aziz Nesin bu eyleme girişti- ğine göre bu işin içinde iş var demektir. Yazarımız top- lumdan yeterli desteği görüyor mu? Nesin diyor ki: "- Az sayıda aydın bizi destekledi.." Ya çoğunluk? "- Çoğunluk susuyor.." Aydınlık gazetesi laiklik diişmanlarına karşı bir sava- şımın bayrağını yükseltmeye çabalıyor; ama, toplum sağır. Gazetenin satışı özellikleGüneydoğu'daengelle- niyor. Aziz Nesin, Milliyet'ten Musa Ağacık'a durumu şöyle anlatıyor: "- tstanbul'da da gazetenin satışı baskıyla engelleni- yor. Üç tür baskı var biliyorsun, biri resmi baskıdır, öteki gayri resmi baskıdır. Üçüncüsü ise insanın kendi kor- kaklığından dolayı, kendi kendine yaptiğı baskıdır. işte bu üç tür baskıdan dolayı Aydınlık'm satışı engelleni- yor." Aziz Nesin, Kadıköy meydanında gazete satıyor. Ga- zete satışı için kurulan masanın arkasında Aziz Nesin'i koruma görevlileri var, yazar öldürülmesin diye nöbet tutuyorlar, Türkiye'de kara irtica ortalıkta kol geziyor, la- iklik yandaşlarını tehdit ediyor. ARADABIR BERIN TAŞAN Hukukçu En Yavuz Evladı Bu Memlekeün... Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet'in birlikte çıkar- dıkları "Yaprak"m 1 Mayıs 1950 günlü sayısında çıkan Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Bir Şey" adlı şiiri şöyle bitiyor: "Benerci, Jokond, Varan üç, BedreddinlHey kahbe fe- lek ne oyunlar ettin/En yavuz evladı bu memleketin/ Nazım ağabey, hapislerde çürür" Dergiyi Ulus meyda- nındaki gazeteciden alır almaz şiiri hemen ezberliyoruz. Yanımda sınıf arkadaşım Nadir Ceylan var. Ankara Hu- kuk Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyiz. Orhan Veli, Ok- tay Rifat, Melih Cevdet, Nazım Himet'in ath için oruca başlamışlar. Memleketin üstünde tonlarca bir yük. Na- rım Hikmet'in adını anmak karakol, nezaret; okuldan, işten, askerlikten ihraç demek. iktidarda bulunan Halk Partisi 14 Mayıs 1950 seçimlerinde propaganda aracı olarak kullanmak için bir genel af vaadinde bulunuyor. Demokrat Parti'nin ipliği henüz pazara çıkmamış. O da af yanlışı. Ama ikisinin de birleştiği ortak bir yan var: lOenebaf çrksabile Nazım Hikmet içerde tutulacak! Bir övuç namuslu aydın direniygr. Abidin Dino'nun çıkardığı "Nuhun Gemisi", Istanbul Y. Tahsil Gençliği'nin sözcü- sü "Hür Gençük" Nazım Hikmet için özel sayılar hazırla- mışlar, gizlice elden ele dolaşıyor. Galata Köprüsünde, gözleri görmeyen 90 yaşındaki ressam Celile Hanım, koluna giren bir gencin yardımıyla oğlu için imza toplar- ken polis tarafından engellenip karakola götürülmüş. Nazım Hikmet'in affı için Istanbul Çiçek Palas'ta yapılan toplant, faşist bir grup ve polisçe basılıp dağıtılmış. Na- zım Hikmet "canını pul yerine koyup, milletine son isti- dastnı yazıyor" Vatan: 8, Nisan 1950. Nazım Hikmetölüm orucunda. Gün gün ölüme gidiyor. İşte o günlerde, o gu- ne kadar siyasal bir eyleme karışmamış bir şairin sesi yükseliyor: "En yavuz evladı bu memleketin/Nazım ağa- bey hapislerde çürür." Dergiyi gazeteciden aldığımız gibi Nadir'le Oktay Rf- fat'ın Ankara Anafartalar Caddesindeki avukatlık büro- suna gidiyoruz. Kendimizi tanıtjp: - Biz de genç şairler olarak Nazım Hikmet için tutulan oruca katılmak istiyoruz. Biz girişirfiimizin desteklenip onaylanacağını beklerken Oktay Rifat bir süre susup, sonra ağır ağır büyük bir ciddiyetle: - Hukuk Fakültesinde parasız yatılı olarak okuduğunu- za göre bu girişim sizin için üzücü sonuçlar doğurabilir. Kaldı ki, biz bu orucu üç şair olarak başlattık, öyle sür- dürmeyi düşünüyoruz, diyor. Nazım Hikmet'in affı için oruç tutmaktan değil ama, şi- irlerini okumaktan dolayı 1951 kışında Ankara Savcılığı tarafından hakkımızda soruşturma açılıyor. Kırk yedi yıl önce de 1946 yılında Samsun Lisesi'nde öğrenciyken, Nazım Hikmet'i edebıyatdersindeTürk edebiyatının ya- şayan en büyük şairi olarak seçtiğimiz için, hakkımızda disiplin soruşturması açılmıştı. 1950 baharında Nazım Hikmet'i Bursa cezaevinden çıkarmak için, kırk üç yıl sonra 1993'te Türk yurttaşlığına kavuşturmak için... As- lında Nazım Hikmet'i Türk vatandaşlığından kim çıkar- mış ki? Kim onu Yunus'un, Karacaoğlan'ın, Bedreddin'- in konuştuğu dilden, "Gülhane'deki ceviz ağacından", "sevdalı bulut'undan, "Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan" yurdundan ayırabilir? Nazım Hikmet'i "Türk vatandaşlığından çıkaran" 25 Temmuz 1951 tarihli Demokrat Parti Bakanlar Kurulu kararına ve altındaki imzalara bakıyorum. 25.7.1951 ta- rihle Içişleri Bakanlığı, Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlı- ğından çıkanlması için bir yazı hazırlamış. Bakanlar Kurulu da aynı gün yıldırım hızıyla İçişleri Bakanlığı'nın yazısını olduğu gibi alıp, karar olarak çıkarmış. Oğlum, imza sahibi İçişleri Bakanı Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu kim, diye soruyor. Bu zat, Nazım Hikmet'in, 1920 yılında Yunanlılar tarafından yaralanan Sarı Zeybek için yazdı- ğı "Yaralı Hayalet" şiirini ithaf ettiği kişidir. Ondokuz yaşındaTürkkurtuluşsavaşınınilkdirenmeşiiriniyazıp bunu kendisine adayan bir şairin, Türk vatandaşlığın- dan çıkarılma kararını nasıl eli titremeden yazıp imza- lar, oğlum bunu anlayamıyor. Öbür imzalara bakıyorum: DP iktidarının dikta heveslı- si bakanları... Şimdi bu adamların imzaladığı, yasal zo- runluluk olduğu halde ilgilisine tebliğine bile gerek görmedikleri kararnamenin kaldırılması için imzatopla- nıyor, yürüyüş yapılıyor, toplantılar düzenleniyor. Yük- sek Adalet Divanı'nca ağır hapis ve kamu hizmetlerin- den ömür boyu men cezası alanlara, yargılanmaları yenilenip beraat etmeden Meclisteki parmak çoğunluğu ile bir günde "itibarlarını iade" edenler, devlet kesesin- den anıt mezar yapanlar, Nazım Hikmet'le ilgili kararna- menin kaldı rılmasma gelince bin dereden su getiriyor- lar. Türk vatandaşlığını kim, kimden esirgiyor? FATIH 4. SLLH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Es. 1993 306 Mahkememizden venlen 18.5 1993 tarih ve 1993 306-421 esaş- karar sayılı ilamı ile Turhan Onuş'a Sınop, Boyabal. Camikebir Mah. C: 002/02, S: 62, K. 39'da nüfusa kayıtlı Türkan Sonmez vasi olarak tayin edümiştir. tlanolunur. 9.6.1993 Basın:6258 TARTIŞMA Taner Akçam'ın diyeti! K ısa bir süre önce Spiegel dergısinde Türkiye'ye4 sayfa aynlarak yayımlanan. gazetemizin de Cumhuriyet Hafta'da haber yaptiğı yazılan okudum. apiegel'dekı yazınırı, Akçam'ın Türkiye'ye döndüğü döneme rastlaması, içeriğinden daha ilginç? Çünkü, Almanya'da hangı nedenle olursa olsun. Türkiye'yi karalamanın her zaman iyi prim yapuğını bilen (Burada Almanlar tarafından fınanse edilerek çevirtilen fılmler vb. gibi) Akçam gibi entel-Marksist-yurtseverden! farkb bir davranış beklenemezdi. Çünkü bu ve bunun gibiler burada en kolay şekilde ayakta kalabilmenin yolunun, C. Kaplan gibi Türkiye aleyhine etkınliklerde bulunmaktan geçtiğini iyi büirler. Alman emperyalizminin kucağında poutika yapmanın rahatbğı ıçindedirler. Rahmetü Mumcu'nun deyişiyle "Bilgi sahibi obnadan fıkir sahibi olmayı iyi bilirler. Kendisi, bu kadar zaman burada yaşamasına rağmen Nazi'lerin Mölln'de yaptiğı katliamla ilgilenemez. Çünkü bunlar zor konulardır. Tahminen 4 yıl önce Çabşma BakanhğYnda haarlanan bir raporda; 50 yaş üstündeki yabana işçilerinemeklilik haklarını elde edebibnelerinin önlenmesi öneriüyordu. Bizim işçi sınıfı adına devrime soyunan Akçam bununla da ilgilenemez. Çünkü Alman aoileri rahatsız olur. Ama gerçekliği taıtışmah, belb kaynaklardan derlenmiş yaalarla, Türkiye aleyhınde yazı yazmak kolaydır. MuratCan Berlin Helloalmayı unutmayın, fısıltıları kaçırmayın! KAMN&Â SİÜKOH 13 24 H 8 w w l W 3 • TA1 Soyı: 7 • Fiyotc 20.000 Tl SOSYETEDE YAZ AŞKLARI , thtemasyonat feminist LEYLA ALATOM PEMBELİ HANIM'IM 1 MAZBUT TORUNU AYLİN OKDAY Türkiye'de uzun yıllar sözde çok partili rejim vardı; ama, demokrasi yoktu. Bugün var mı? Demokrasiyi tam anlamında benimsediğimiz söyle- nemez; gerçi Türk Ceza Kanunu'ndan 141, 142, 163'- üncü maddeler kaldırıldı; ama, yasaklar öylesine bol ki ve toplumun hoşgörüsüzlüğünden gelen baskılar öyle- sine yoğun ki, özgürlükleri kullanmak çoğu zaman tehli- keli bireylem sayılıyor. 1989'da Sovyetler'in dağılmasıyla komünizm TünXiye siyasetinde kıymet-i harbiyesini yitirmişti; bu yüzden TCK'nın 141 ve 142'nci maddeleri kaldırıldı. 163'üncü madde din devleti kurmak isteyenlere yasak getiriyor- du. TCK'dan çıkarıldı. Ancak bunlarla birlikte Terörle Mücadele Kanunu' çıkarıldı; bu kanunun 8'inci maddesi fikir özgürlüğüne karşıdır. Bırisi çıkıp söylese ya da yaz- sa: "- Anadolu'da bağtmsız bir Kürt devleti kurulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti parçalanmalıdır." Terörle Mücadele Kanunu'nun 8'inci maddesine göre tutuklanır, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılanır ve ağır hapis ve para cezasına çarptmlır. Oysa bu dü- şünceyi dile getirmek, yazmak, yayımlamak, bir terör eylemi değildir. Düşünceyi terörle bir tutarak cezalan- dırmak Kürt sorununda teröristlerin ekmeğine yağ sür- mekten başka bir anlam ve değer taşıyamaz; şeriat- çılara tanınan özgürlük Kürtlerden esirgenmiştir. Oysa bugün Türkiye için en büyük tehlike Ortadoğu'yu egemenliği altına alan şe- riatçılıktır. Ister Kürtçü olsun, ister şeriatçı olsun, herkese fikir özgürlüğü tanınmalıdır. 'Fi- kirleri fikirle yenmek' yön- temlerini dışlayan bir ülke- de demokrasi yerleşemez. • Şeriatçıların boy hedefine dönüşen Aziz Nesin, Kürt- çülerden destek görüyor mu? Hayır... Laikliğ: savunmak, Alevı- ler'in ezildiklerini söyle- mek, sermaye-emek çeliş- kisini öne çıkarmak, Kürtçü- lere göre, 'Kürt sorununu örtbas etmek için devlet po- litikasını benimsemek' an- lamına geliyor. Oysa demokrasi savaşı- mı bir bütündür; bunu yalnız 'etnik çelişki'ye oturtmaya çalışan 'şoven' sayılmaz mı? İ Geleceöi öârenmentn son yentemi t CİNSEL ORGAN FALLARI INANIR ıhsan Kolkavan-Aanan Peıat HAN6İSİ DAHA İNATCI _ Kadir Inanır'ın gizlı evliliği ...• Asil Nadir'in Ingiltere'de kalan milyarlık antikalarına ne olacak? • Leyla Alaton: Ben enternasyonel bir feministim • Ajda Pekkan: "Estetiğe devam" • Sibel - Nadir Yelkenci aynı gece, ayrı eşlerle... • Geleceğinizi öğrenmenin yolu, vücudunuzda gizli: Cinsel organ falı... • Sosyeteden neşeli insan manzaraları: En güzel kim gülüyor? • Aylin Oktay: "Bir eş istiyorum; ama..." • Erkekler: "Silikonsuz kadına — /et..." • Nermin Bezmen'den, özel röpörtaj: Alpay Pasin M. Ali Birand: 8 yıldır en seksi erkek ünvanını bırakmıyor. Haftanın sosyete dedikodularını her cuma Hello'da izleyin... , tLAN ŞİŞLİ 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMIİĞl'NDEN 1992 1030 Davacı Güven Sigorta A.Ş. vekili ta- rafından davalılar. Sezai Sak vs. hak- kında açılan tazminat davaa sebebı ik. Da>aUar 1 - Da\ alı Daımen Yalçın adına Ce- netabat köyü lğdır adresine tebtiğ edi- lemeyen. 2- Davalı Setar Yaiçın adına yioe a>iıı adres olan Cenetabal kö)^ lğdır adresıne çıkanlan davetiyeler teblığ edılemeıniş. zabıta tahkikatı ile adresi- nic tesbiü de mümkün olmadığından dava dılekçesırun ve duruşma günü- nûn ilanen tebliğine karar verihniş olup. dun^manın bırakıldığı 14.9. 1993 günü saat 10.30'da duruşmada hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekılle temsıl etürmelen hususu dave- tiye yenne kaım olmak üzere ilanen teblıi olunur. 15.6 1993 îfcnın d YAZARLARINEVt TERASBARDA COŞKUN DEMİR veözel BOĞAZİÇİ ORKESTRASI Perşembe. cuma, cumartesi Rex: 257 67 87/88
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle