23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MATIÖ İSSM KMZJKn l coı uuiMnunifcı SAYI-A EKONOMI DUNYA EKONOMSINE BAKIŞ ERGİN YILDIZOCm LONDRA Avrupa BiPllği Hayal mi? Büyük bir olasılıkla tarihçiler, gelecekte, 1992 ve 1993'ü Avrupa Birliği hayallerinin söndüğü iki yıl olarak hatırlayacaklar Avrupalı şirketler, gümrük duvarlarının kalkacağı 1992yılına büyük umut ve hayallerle girdiler. 1980lerin başından beri yeni yatırımlarla, kapasite arttırarak 1992 yılına hazırlanmışlardı. Ne var ki şiddetli bir ekonomik durgunlukla bu hayallerden uyandırıldıklarında ellerin- de neyapacaklarını bilemedikleri muazzam bir kapasite fazlası ve borç yükü ile ortada kaldılar. 1992'nin son çey- reğinde Avrupa para piyasalarını kasıp kavuran, döviz ve faiz oranlarını alt üst eden bir mali kriz de bu hayal kırıklığının üstüne tuz biber ekti. O sıralarda bu sütunlar- da da vurguladığım gibi Ingiltere'nin ve Italya'nın Avru- pa para sisteminin dışına çıkmasıyla birleşme sürecrnin amiral gemisi Avrupa Para Sistemi (APS) karaya otur- muştu. 1993 yılı, Avrupa birlik süreci için daha iyi şeyler getir- medi. Ekonomik istikrarsızhk ve derinleşen durgunluk yılın ilk 5 ayında APS'yi gazete başlıklarından indirdi ve ekonomi sayfalannınsoğuk köşelerine terk etti. Yedi ay sonra Avrupa birliği sürecinin ikinci aşaması başlaya- cak. Birçok gözlemciye göre süreçteki yavaşlamayı bir gecikme olarak görmek büyük bir iyimserlik. Bütün eko- nomik ve politik işaretler Avrupa birlik sürecinin bir ya- vaşlamanın çok ötesinde, bir dağılma ve belki de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söylüyor. Avrupa biriiğine giden yol Avrupa'nın tek bir siyasi ünite haline gelebilmesi için önce ekonomik ve parasal birliğinin (AEB) gerçekleş- mesi gerekiyor. AEB süreci, yapılan planlara göre üç aşamadan geçerek gerçekleşecek. Temmuz 1990da başlayan 1. aşamada AT iç pazarınm kurulmasının ta- mamlanması, merkez bankaları arasında işbirliğinin artması ve tüm AT üyelerinin APS'ye girmesinin ta- mamlanması hedefleniyor. Avrupa siyasi birliğinin çer- çevesini çizen Maastricht Anlaşması da üye ülkelerce bu dönem içinde onaylanacak. 2. aşama ocak 1994'te başlıyor. Bu aşamada merkez bankalarının yöneticile- rinden oluşan bir Avrupa para enstitüsü kurulacak ve bu da 3. aşamada bir Avrupa merkez bankası kurulmasının önkoşullarını hazırlayacak. 3. aşama ise 1996 sonunda başlayabilir Bu aşamada bağımsız bir Avrupa merkez bankası yerel merkez bankaları ağı aracılığıyla artık ge- ri dönülmez bir şekilde sabitleştirilmiş döviz kurlarından oluşan bir sistemi yönetecek. Eğer3. aşamada 1997 yılı- nın sonuna kadar tamamlanamazsa 1999 yılında gerekli koşuiları yerine getirebilen ülkeler bu süreci kendi ara- larında tamamlayabilecekler. Gerekli koşullar... AEB'nin gerçekleşebilmesi için önce APS'nin gerçek- leşmesi gerekiyor. Bunun için de üye ülkelerin ekono- mik durumlarının, döviz oranlannın bir merkez paraya (Alman Markı'na) göre sabitleştirmesine izin verecek şekilde evrimleşmesi gerekir. Bu ise befli bir fiyat istfk- rarının ve mali istikrarın sağlanmış olması demektir. Fiyat istikrarı: Üye ülkelerde, enflasyon oranları en dü- şük enflasyon oranına sahip üç ülkenin oranlarını %1.5 daha fazla geçmemelidir. Mali istikrar: Bütce açığı/ GSMH oranı %3'ü ve kamu borçları/GSMH oranı %60'i geçmemelidir. Tek tek ülkelerde uzun vadeli faiz oranla- n en düşük oranlardan, %2'den fazla yüksek olmamalı- dır. Üye ülkelerin döviz kurları APS dalgalanma sınırla- nnın içinde kalmalıdır. Bu ekonomik benzeşme koşulla- nnın yerine gelebilmesi için ise üye ülkelerin ekonomik yapılannda her şeyden önce büyüme hızı, üretkenlik, ücret düzeyi vb. gibi alanlarda da benzeşmeler olmalı- dır. Bugflnkû durum 1993 yılının ilk yarısı kapanırken AEB sürecine iljşkin manzara pek parlak gözükmüyor. Tüm AT üyelerinin APS'ye katılmasının tamamlanması bir yana, iki tanesi, ingiltere ve Italya, şu anda dışına çıkmış durumda. ingil- tere'nin ise ne zaman geri geleceği meçhul. Üstelik APS'nin dışınaçıkmak bu ülkelere "şimdilik" faizleri hız- lı düşürmek, bir devalüasyon yapmak böylece de hem ekonomilerini canlandırmak hem de dış ticarette reka- bet şansını arttırmak gibi olanaklar saglamış gözükü- yor. Hala bir ekonomik durgunluk içinde kıvranan diğer ülkeler için de APS dışına çıkmanın cazibesi sırf bu se- beplerden dolayı artıyor. Pesetaya karşı spekülasyonu tekrar arttıran yatırımcılara göre sıra Ispanya'da. Pese- tayı korumak için döviz rezervlerini tehlikeli bir şekilde azaltmak zorunda kalan Ispanya'nın, eylüldeki seçimle- re kadar dayansa bile bu seçimlerden sonra APS dışına çıkması bekleniyor. Bazı daha kötümser senaryolarda Fransa'nın dahi APS dışına çıkabileceğinden bahsedili- yor. 1992 ve 1993 yıllarında Avrupa'da şiddetli bir ekono- mik durgunluk AT ülkelerinde bütçe açıklarını ve kamu harcamalarını arttırarak AEB için "gerekli koşulların" sağlanmasını daha dazorlaştırdı. Parasal ve mali disip- line gelince, AT ülkeleri hükümetlerinin, daha fazla iş- sizlige yol açtığı müddetçe bu konuda oldukça isteksiz davranacakları anlaşılıyor.. Son zamanlardaki tek olumlu gelişme, Bundesbank'- ın faiz oranlarını, nihayet, indirmeye başlamış olması. Ne var ki bunun nereye kadar gideceği ve ne zaman di- ğer üye ülkelerin düzeyine ineceği meçhul. Üstelik, işçi işveren ilişkileri bozuldukça yatırımcıların Almanya'da enflasyonist bir ortam beklentisi artıyor. Bu beklenti eğer doğru çıkarsa, gelecekte faiz oranlannın düşüşü- nün yavaşlamasını beklemek gerekiyor. Özetle, Al- manya'nın şu sıralarda faizleri indirmesinin tek başına APS'yi kurtaracağını ve AEB sürecini tekrar canlandıra- cağını ummak fazla bir iyimserlik olacak. Tam bu noktada, AEB hukuksal çerçevesini oluşturan Mastricht Anlaşması'nın kabul edilmesi sürecinin bugü- ne kaciar nasıl zorla ilerlediğini, Danimarka ve Fransa referandumlarının etkisini hatırlamak gerekiyor. Bu sü- recin de bu yılın sonuna kadar tamamlanması halinde bile gerekli ivmeyi sağlaması beklenmiyor. Uzun erimli bir bakış Ekonomik dalgalanmalarla Avrupa birliği çabaları arasındaki ilişkiye uzun erimli bir bakış da AEB'nin gele- ceğinin pek aydınlık olmadığını gösteriyor. Maastricht'ten önce de yine üç aşamalı bir parasal birlik süreci planlanmış ve başlatılmak istenmişti. VVer- ner Planı olarak bilinen ve 1970 yılında başlayan bu atı- lım 1980de parasal birliğe ulaşmayı öngörüyordu. Ne var ki 1970'lerin başında Avrupa ekonomileri, petrol şo- ku, ekonomik durgunluk ve sabit kur sisteminin çcküşü ile kendini gösteren şiddetli bir ekonomik krize girdiler. O zaman görüldü ki ekonomik genişleme ve istikrar dö- neminde kolaylıkla işbirliği yapabilen çeşitli devletler, Arkast 17. Sayfada Balladur, Fransa Merkez Bankası'na özerklik tanıyor Horoz, özgür ötecek• Merkez bankalannın özerkleştirilerek hükümetlerin denetiminden kurtanlması, son dönemlerde saltAvrupa'da değil, • Fransa Merkez Bankası'nın özerkleştirilmesinin altmda bir yandah, Avrupa Topluluğu'nun tüm koşullannı Brezilya gibi Latin Amerika ülkelerinde de yerine getirme çabası bir yandan da parayı gündemden inmiyor. spekülasyondan kurtarma kaygısı yatıyor. MURAT ARIN Ekonomide yeni eğilim, mer- kez bankalannın özerkleşmesi. Fransa'nın yeni Başbakanı Edouard Balladur, ayağının to- zuyla merkez bankasını özerk- leştireceğini açıkladı. Brezilya Başkanı Itamar Franco yıllardır yüzde binlerle ifade edilen enf- lasyonu bağımsız bir merkez bankasıyla düşürmeyi hedefle- diğini söylüyor. Merkez bankası bağunsızlı- ğının, ülke parasına istikrar ka- zandırmanın can abcı nok- talanndan birisi olduğunu artık siyasi iktidarlar da kabul etme- ye başladı. Hûkûmetten kurtulsun Başbakan Edouard Balla- dur'ün uygulamaya koyacağı ekonomik programın temel taşlanndan birisini Merkez Bankası'nın özerkleştirılmesi oluşturuyor. Balladur, Merkez Bankası'nı hükümetin baskı- sından kurtararak Fransız Frankı'nı güçlü bir para haline geürmek isüyor. Fransa'nın Merkez Ban- kası'nın özerkleştirmesinin ardında iki zorunluluk yer alı- yor: Öncelikle ülkedekı dur- gunluk, bir ölçüde faiz oran- lannın çok yüksek olmasından kaynaklanıyor. İkincisi Avrupa Topluluğu (AT) içinde tek pa- raya geçişin koşullanndan biri- sı merkez bankalannın ba- ğımsız olmalan. Frank Alman Merkez Ban-. kası Bundesbank faiz oran- lannı yükseltmeye başlayınea, büyük baskı altmda kaldı. Av- rupa Topluluğu ülkelerinin pa- ralan Avrupa Para Sistemi'ne bağlı. Bu sistem, paralann artı- eksi yüzde 2.25 dalgalanmasına olanak tanıyor. Bu sınıra ulaşıldığı zaman, ülke parası devalüasyon baskısı altına giri- yor. Bu baskı karşısında çare, iaizlen yükseltmekte aranıyor. Geçen ejlüldeki krizde bazı ülkeler faiz aranlarinı rekor dü- zeylere çıkartırken, İtalya, İngiltere faizleri yükseltmesine. karşın direnemeyip Avrupa Para Sistemi'ni terk ettiler. Fransa Merkez Bankası özerkliğüıe kavuştuktan sonra tarihi binanın kapılar ı siyasiiktidara kapanacak. Fransız Frankı ise, Merkez Bankasrnın faiz orânlannı yüz- de 10'un üzerinde tutmasıyla ayakta durabildi. Oysa, Fran- sa'da enflasyon yüzde 2 düze- yinde seyrediyor. Ancak yük- sek faiz politikası Körfez Kri- zTyle başlayan ekohornik dur- gunluğun artmasına yok açtı. Başbakan Balladur, Merkez Bankasfnı özerkleştirerek hü- kümeti baskılardan ann- dırmayı amaçlıyor. Özerk bir merkez bankası kendi politi- kalannı 'kendisi belirleyeceği için, yapay yollara başvunna- dan parayı güçlü tutabiür. Oysa hükümete bağlı Fransız Mer- kez Bankası'nın uygulamalan spekülasyon kaynağı oldu. Enflasyon ile faizler arasında uçurum oluşmasına karşın, frank değer yitirdi durdu. Hedef tek para Fransa'nın Merkez Ban- kası'nı özerkJeştirümeanın altm- daki ikinci önemli neden Av- rupa Topluluğu içinde tek pa- raya geçişin önünün açmak. Avrupa Para Sistemi'nde geçen eylülden bu yana dağınıklık sü- rüyor. Tek paraya geciş Kaf Dağı'nın ardındaki bir hedef olarak gözüküyor. Oysa tek pa- raya geçişin 1999'a kadar ta- mamlanması hedeflenmişü. Almanya, AT içinde güçlü ekonomisi, güçlü merkez ban- kasıyla tek para hedefıne en yakın ülke. Fransa, Almanya ile yakın işbirliğjne girerek top- luiuğun merkezindeki güç odağı olmak isüyor. Fransa, İngjltere'yi ve Akdeniz ülkele- rini dışanda bırakarak tek pa- raya Almanya ile birlikte en kısa süre içinde gecmek istiyor. Örnek, Bundesbank Bundesbank, bağımsız mer- kez bankasına iyi bir örnek oluşturuyor. Bankanın başkanı Hebnut Schlesinger, Le Monde gazetesine verdiği demeçte, şekil olarak siyasi ıklidardan bağımsız olmarun bağımsız calışmak için yeterli olmadığını dile getiriyor: "Para politikasının başansı. toplumun uzlaşmasma bağhdır. Özellikle kriük dö- nemlerde; uygulanan para poli- tikası herkesin çıkarlanna uy- madığı ve hükümetle bir caü- şmaya yol açtığı zaman, kamu- oyunun inana ve desteği belir- leyici rol oynar." Bu nedenle, mer&zJfenkasının bağımstz ol- masının yanı sıra rüştünü ıspat- lamış, halkı kendi uygulama- lannın doğru olduğuna inandırmış olması gerekiyor. ANKARAPAZARI YAKUPKEPENEK Siyasal Kısırlık Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin gelişmeler ülkemizde siyasal yapılanmanın ne ölçüde bozuk olduğunu da kanıtlıyor. Toz duman içinde, içi ve içeriği boş, bir seçim süreci yaşanı- yor. Cumhurbaşkanlığı seçimi bağlamında da olsa, başta de- mokratikleşme olmak üzere toplumun önemli sorunlarının hiçbiri gündeme getirılmiyor. öncelikle belirtelim ki bu siyasal üretimsizliğin ana nedeni siyasal yapılanma ve örgütlenme biçimidir. Ülkemizde siyasal parti yapdarı, bir benzetme yapmak ge- rekirse Yavuz Selim'i andınyor. Bilindiği gibi Sultan Selim, iran Seferi öncesinde askerlerini "Erkek olanlar arkamdan gelsin" diyerek savaşa çağırmıştır. Siyasal partilerin çok bü- yük çoğunluğu birergenel başkan partileridir. Parti içi demok- ratik süreçler çoğu kez işlemiyor; milletvekilliği ve öbür aday- lan, büyük ölçüde genel başkan tek seçici gibi sapttyor. Siya- sal başarı genel başkana bağlılık öiçütü ile belirleniyor. Siyasal partiler, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi önemli bir konuyu, SHP dışında yetkili organlanna getirme gereği bile duymuyorlar. Sonucta siyasettoplumayabancılaşıyor, kişısel sürtüşme ve kavga alanı oluyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında siyasal gündemin "pc- litikalar" çerçevesinde gerçekten çok yoğun olması gerekirdi. Önce seçiiecek olan cumhurbaşkanı 12 Eylül Anayasası'- nın genel olarak ve kendi yetkilerine yöne)ik düzenlemelerini ne ölçüde benımsıyor? Ünıversite özerkliği, yargının bağımsızlığı, sendıka özgürlükleri, laik eğitim ve tümünün üs- tünde temel hak ve özgürlükler konusunda görüşleri nelerdir? Bu ve benzeri sorular gûndeme bile gelmiyor Sonra öyle anlaşılıyor ki yeni cumhurbaşkanı TBMM'de en çok milletvekili bulunan DYP'nin Genel Başkanı Sayın Demi- rel olacaktır. Geçmişte siyasal parti başkanlığından gelen cumhurbaşkanlan kendi partileriyle olan ılişkılerini sağlıklı bir çizgiye çekemediler, yansız kalamadılar. Yeni dönemde ben- zerolumsuzlukların yaşanmayacağmın güvencesı nedir? Asıl sorun bu noktada başlıyor. Bir askeri baskı dönemi ve onu izleyen siyasal belirsizlik ortamında kurulan bir koalisyon hükümeti vardır. Hükümetin temel işlevlerinin başında de- mokratikleşme geliyor. Demirel'ın Çankayaya çıkmasıyla çok büyük ölçüde parti ıçı dengelere göre aday gösterdiği ve seçtirdiği DYP grubu- nun demokrasinin işlerliğine yönelık ginşimleri benimsemesi nasıl sağlanacaktır? Gerçek "düğüm noktası" budur. DYP-SHP evliliği, atılan imzalara karşın günümüze dek sağlıklı bir demokrasi çocuğunun doğumunu sağlayacağı iz- lenimini vermiyor. DYP Meclis Grubu'nun gerçek çimentosu giderse, or- taklığın demokrasi boyutu hementomüylesuya düşecek gibi görünüyor. Son olarak bir noktanın daha altı çizilmelidir. örgütlenme hak ve özgürlüklerinin sürekli baskı altmda tutulmasının bir sonucu olarak ülkemizde toplumsal denetım süreçleri işlemi- yor. Bu durumda kamu yönetiminin en üst yetkilisine, dene- tım, doğruluk, dürüstlük ve erdem konulannda çok büyük gc- revler düşüyor. < Cumhurbaşkanı, yolsuzlukların önlenmesinde, açık ve dü- rüst bir kamu yönetimi yapısının oluşturulmasında çok güven v^ericı olmalıdır. Türkiye, yeni bir cumhurbaşkanı seçiyor veyukarıdasırala- nan soruları tartışmıyor; bunları geçtik; 1993 bütçesinden, ge- çen yıla göre yaklaşık yüzde 92 arttırılarak67.3 milyar liraolan Cufnhurbaşkanlığı bütçesinin nasıl kullarulacağını, ga»ekliX gereksız şişırilen Köşk kadrolarının yeni dönemde durumu- nun ne olacağını sorgulamıyor. Yine de bilmem kaç pare top atarak kuflayacağı bir sivil cumhurbaşkanı seçmenin sevincinı yaşıyor. BU BÜYÜK BİR RANDEVU... KAÇIRMAYIN! ,10. Uluslararası Jş Makineleri ve İnşaat Teknolojisi Ticari Fuarı MERMER'93 İstanbul Mermerciler Derneği İle Birlikte... Ankomak'93 Dünya Fuarlarıyla Boy Olçüşüyor. •İş Makineleri •İnşaat Makine Araç ve Gereçleri • İnşaaf Teknofojisi ve Kalıp Sistemleri •Kamu Hizmet Araç ve Taşıtları •Yedek Parça ve Yardımcı Araç Gereç ve Ekipmanlar 26 Ulkeden 512 Dünya Markası İle Ankomak'93'de... Türkiye'nin Fuarcılıkta Ulaştığı Evrensel Boyutu Somut Olarak Görecek, Ankomak'93 İle Gurur Duyacaksınız. Fuarda Buluşalım! 4 • 9 MAYIS İSTANBUL DÜNYA TİCARET MERKEZÎ ATATÜRK HAVA LİMANI KARŞISI Ziyaret Saarieri: 10.00 / 19.00 İSTANBU.2000 OtSTBC PKOGftAMJ ÖSMİÛYÎSİ AFEKS f^"*"i- ^ « > î . w 3 t - ^ • .ıTlf' J (I.Hf""i~"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle