23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MAYIS1993 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 GÜNDEMDEKİ SANATÇI /GÜLNUR SÖZMEN ONATKUTLAR Karanlıkta bir pencere... B ındiğim eski ve tozlu fayton, yüksek taş duvarlarla çevrili daracık yollardan, kemer altlanndan geçerek bomboş ve kurak topraklardan başka hiç bir şeyin görünmediği bir alana çıktı. Ar- kama baktım, bir tepenin ûstündeki kent, fayton tekerleklerinin çıkardığı toz bulutu içinde ağır ağır kaybolu- yordu. Sanki ûstüne yüzlerce yıl o toz yağmışgibiydi. Malraux'nun deyimiy- le güneş altında uzun zaman kalıp sa- rarmjş bir köpek kemiği yığını gibi. Kuru otlarla kaph o ıssız arazide ne kadar gittik hatırlamıyorum. En az iki üç sat olmalı. Gûzün bır pazar gü- nüydü ve ortahkta bir hayvan bile yoktu. Kel bir yamacı dönünce bir- den tozlu bir vaha ile karşılaşük. Ku- rakhğa direnen bodur akasyalar, mazüar ve abç ağaçlan. Hemen yanı- başmda bir Ortaçağ yapısı: Deyrül Zahferan Manasun. Fayton durdu. Atlar kişnedi. Ma- nastır kapısmda cüzamhya benze- yen, yaşı behrsiz, eciş bücüş bir adam göründü. "Rahip Yusuf Bey'i anyo- rum" dedim. Anlamadığım bir dilde Kürtçe'ye benzeyen birşeylersöyiedi. Yolu gösterdi. Manastmn geniş avlusunu çevrele- yen ayvanb koridorda bir süre yûrû- muştum. En son 1974'te gittiğim ve bizim Güneydoğu'yu andıran Orta- asya'nın tozlu kentlerini de. Taş- kent'i, Buhara'yı, Semerkand'ı... The Marmara'nın, adından baş- layarak sürekli snoblaşan hareketli ortamına girdiğimde akbmdan bile geçmiyordu böyle bir sürpriz. Yürü- yen merdivenleri çıktım. Modası geç- miş melodiler çalan bir piyanistin sadık dinleyicileri olan tombul kadı- nlar ve çeşitli diller konuşan turistler- le dolu Iobby'den geçerek yandaki koridora doğru yürüdüm. Ve birden bir Ortaçağ görüntüsüy- le karşılaşarak olduğum yere çakıldım. Una Fenestra Tenobrosa Illuminata. Karanlıkta bir pencere. Sanki bir fayton, şaşırtıcı bir muri- zeyle beni, bir kez daha Deyrûl Zah- feran Manasün'nın kapısına bırakıp gitmişti beni. B'elki ışıktan belki de renklerden. Fotoğraflannda resim tadı var.. toğraf sanatçisı arkadastm. Heyecanla atıhyor. Hareketli, kıpır kıpır. "Muthıyum bu tşteo Onat Abi" dı- yor. "Ondandır..." Sonra konuş- manın herhangi bir yerinden. bodos- lama giriyor: "Ben fotoğraf çekerken bir duygumuı peşiııde.vim. O duyguyu çıkarabUdiğûn zaman bir ressamm aklığı keyfi alıyorum." Sonra yüziı hafifçe gölgeleniyor: "Hayat çok kısa rum. "İnsanlardan ve yapılardan fışkıran bir duygunun gerçekliğine, onlann gerçeğinde yakaladığın bu inarulmaz fanteziye. gizeme?" "Sanayi fotoğraflan yüzünden" di- yor. "Tatbiki Güzel Sanatlar Akade- nüsfnden mezun olduktan sonra uzun sûre rekJam fotoğrafçılığı yaptun. Sonra 1965'te bir gün, büyük bir bol- dingin sanayi testslerini çekmetn ge- rekti. O günden sonra yaşamım değiş- ti. Fabrikalar tuhaf yapılardır. Orta- çağ yapılan gibi. Kilise, manastır, şato... Ne dersen de. Bir yandan ya- şamın kaynağıdır bu üretim yerleri. Bir y andan da insanın üretirken tüken- diği, kaybolduğu bir orman. 1990'da Homo Faber Perditus sergisini bu amaçia açtım. Kendini yok eden in- san..." Sonra inarulmaz bir öykü anlatma- ya başhyor. Bir çelik fabrikasında fo- salianıp duruyor o çaydanlık." Birarisusuyor. Nasıldinlediğimi an- lamak ister gibi bakıyor yüzüme. Bel- li ki daha da etkili birşey anlatacak. Gözleri büyümüş. "Sonra tören başlıyor. Uzun boylu bir adam çıkıyor çaydanlığuı yanına. Elinde bir kargıyla. k) bir köie' diyo- rum içimden. Kök. etindeki kargıyı sapbyor çaydanuğm kanuna. Geriye çekiliyor. Ve o zaman birden patlıyor o koca karuı. Içindekiler ateşler, kmlcı- mlarla ftşkırarak dökülüyor potaya. Yanardağm ağzından çıkan lav gibi. E "oğu'nun tüm gizlerine açılan şaşırtıcı bir pencere. Fenestra Tenobrosa Illuminata.Gülnur Sözmen'in fotoğraf sergisi. yüp alçak bir kapıdan loş bir odaya girdi. Yerdeki kilimlerin canlı renkle- rini, alçak ve demirli pencerelerden giren ışık hafifçe aydınlatıyordu. Ke- reveti ve üstüne uzanmış adamı o za- man gördüm. Ustünde reogi atmış si- yah papaz giysileri vardı. Hafıf sanşındı, yüzûnün yanık teni üstûnde şark çıbanı Lzi iyice belliydi. Uzandığı yerde, bir yandan kocaman, kalın bir kitabı okuyor, öbür yandan kalaylı bakır tastan kuru, kara üzüm yiyor- du. tlk konuşmasında ağzındaki dişle- rin çoğunun altın olduğunu gördüm. "Merhaba hoşgeldiniz. Mezopotam- ya tarihi. Hep okuruın. Sûryanice- dir..." Yahnayak, çul çaput içinde, yoksul Süryani çocuklannın buhurdanlar sallıyarak rahle ûstündeki kocaman bir Süryanice İncil'den ilahiler oku- duklan o tuhaf, yabansı pazar ayinini unutmam olanaksız. Uzun bir dönem, hemen her yıl git- tiğim Güneydoğu'yu ve o yörenin es- rarh kentlerini, Mardin'i, Urfa'yı, Midyat'ı, iki üç yıldır neredeyse unut- Işte yeniden Marüın ın sabah ve akşam ışığında değişen düşsel görün- tülerinin karşısındaydım. Bır evin damının öbürüne avlu oluşturduğu gizemli sokaklanndan. kumru seslen arasında geçiyor, Kasımiye Medrese- si'nin taş merdivenlerine ulaşıyor- dum. Sonra bir Doğulu adamın elioi güneşe siper yaparak baktığını görü- yor, dümdüz bozkırlardan geçiyor, Deyrûl Zahferan'a ulaşıyordum. Son- ra gene bozkır ve ay tapınağırun yanı- başındaki iki bin yıllık Harran; gene bozkır ve daracık, kirli sokaklar ayışı- ğında yıkanan Urfa... Sonra Taş- abT diyor, "Bak Şahin de öMü..." kent... Sonra Semerkant... Buhara. Onu 1970'li yıllarda Şahin Kay- Doğu'nun tüm gizlerine açılan şaşırtı- gun'Ia birlikte tanımışüm. Ikisi de a bir pencere. Fenestra Tenobrosa II- grafık ağırlıklı fotoğraf üretiyorlardı. luminata. Gülnur Sözmen'in fotoğraf Gülnur'un atölyesinin adı "Planar"- sergisi. dı. Şirketin adı gibi şık, biraz yapay, "Kız yıllardır hiç değişmemişsin" laboratuvar ve grafik yanı ağır basan diyorum, karşımdaki genç güzel işler yaparlardı ikisi de... Ama iyi fo- kadma. Gülnur Sözmen bu. Nere- toğrafçıydılar. deyse on yıldır karşılaşmadığım fo- "Bu noktaya nasıl geldin?" diyo- amana damgasını vuran damıtılmış ışıkta, yakalamaya cabşıyor her şeyi. toğraf çekışini: u İnsanları çok başka bir evrende ya- şarken gördüm orada. Bulutlar üzerin- de yüzen şatolar gibi buhar ve duman içinde yüzen fabrika binaları. Bir serap gibi. Ve yemek ku>ruğunda bekkyen işçileri gördüm. Yüzleri pas ve yağ içinde simsiyah. Çok saytda sakat **• içlerinde. V an körier, topallar, aksa- yanlar. Giysileri patlamış, yntılmtş. 'Bir veba bu' dedim kendi kendime,'Ve burası bir Ortaçağ kalcsi'... Sonra ko- caman ve çeükten bir çaydanlık gör- düm orada. Kocaman, üç çatallı bir elektrod, muazzam bir fîlin dişleri gibi cazırtıiarla girivor çıkı\or o çaydan- lığın içine. Şimşekler, dumanlar, kıvücınılar. Çaydanlık Zeus'un dölle- diği Hera gibi öne arkay a sallanıyor. Kocaman, çok memeli bir tannça. O gürültülü döOenme sırasında, alışkm obnaları gereken işçiler de kaçtşıyor, korkulu gözlerle bakıyorlar oiup bite- ne. Sonra bir öne bir arkaya birkaç kez otoğraf çekerken bir duygunun peşinde Gülnur Sözmen.'O duyguyu' çıkara bildiği zaman bir ressamın aldığı keyfı ahyor. Bir doğum töreni bu. Hem korku, bem sevinç. Müthiş bir şey..." Sanki kendisi doğurmuş gibi yor- gun, sanki gülümseyerek baİuyor: "Işte böyle..." diyor, "Bütün bunlan yaşadıktan sonra svadan reklam fo- toğraflan çekemezdim. Başka ilgilere kapüdun. Başka gizlere. Khaplara. Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi'ni oku- duktan, bir çok gezginin Urfa ûstüne yazdıklannı inceledikten sonra başka türtü bakmaya başiadun Lrfa'ya. Orada, yüksek duvarlann ardındaki iç avluda, baruzun kıyısında yennüş&ar- puzlan, üzümleri düşündüm; onları su- nan kadınlan ; havuzda yıkanmış ser- çeleri...Bir kültürler mozayiği Anado- lu. Onu o çeşitlitik o zenginlik, gecmiş- le bugünü yanaştmuı bütünlük içinde kavramaya çalıştım. Ve zamana damgasını vuran damıtıbnış ışıkta, ya- kalamaya caltştun her şeyi...Remb- randt'a hayraıum..." Sözünü kesiyorum: "Evet. Belki ışıktan ötürü bu, bejki de renklerden. Fotoğraflannda resim tadı var." "Çok doğaT diyor "Çünkü benim re- feranslanm hep ressatnlar. Gerçi Ara Güler usta gibi hayran oMuğum fotoğ- rafçılar var. Ama ynrtdışından dönüşte, bakıyorunı hep resim albümieri aumşm. Repine'e. Nesterovv'a, Surikov'a, Ay- vazowski'ye inanumaz tutkum var." O sırada ortayaşb bir Abnan kadın yaklaşıyor. Sergiyi gezmiş. Gübıur'u tanımak istiyor. Sonra yanm yamalak bir Türkçe'yle konuşuyor: "Çok güzel. Biz gördük orda ama çıkartamadık böyle..."Sanınm şunu söylemek istiyor : "Biz de gördük oralan. Ama sizin çıkardığınız şeyieri çıkaramadık." Heyecanla, büyük bir beğeniyle baktım Gübıur'un açtığı o olağanüstü pencereden. Yolunuz dûşerse, siz de bir göz atmadan geçmeyin. Art Nouveau toplantısı • Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü olan UNESCO'nun bilimsel koordinatörlüğünde 1986yılmdan beri üzenndeçahşılan "Dünya Art Nouveau Mimari Mirasının Korunma ve Onanmı ıçin Uluslararası Ortak İnceleme ve Eylem Projesi"nin Sürekli Komite 12. Toplantısı 3-6 Mayıs 1993 tarihinde İstanbul'da İTÜ Maçka Kampusu'nda yapılacak. UNESCO, ortaya çıkışının yaklaşık yüzüncü yılında Art Nouveau akımmı tüm dünyanın paylaştığı bir kültür ortaklığı olarak değerlendiriyor. UNESCO projesi, öncehkle,çoksesliliği ve geniş bir coğrafyada benimsenmişliği ile uluslararası katılımı simgeleyen bu akımdan kalan mimari mirası koruma yollanru araştırmayı amaçlıyor. Projenin ikinci amaa bu mimari mirası incelemek ve tanıtmak; kamuoyunun ılgisini kültürel ortakhklar üzerineçekmek; banşa katkıda bulunmak. On dokuz ülkeden katılan uzmanlann çalışüğı proje, bu yıl tamamlanıyor. Sürekli komitenin İstanbul toplanüsı, İstanbul Büyükşehir Beledıyesi ICültür İşleri Daire Başkanlığı ile ortak bir etkinlik olarak veTBMM Milb Saraylar Daire Başkanlığı'nın ve Yapı Endûstri Merkezi'nin de katkısı ile gerçekleştiriliyor. Toplantı sırasmda İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla binasında bir fotoğraf sergisi acıiacak. Türkiye'rün pilot proje önerisi, halen Çambca Kız Lisesi olarak bilinen A. Ratip Paşa Köşkü onanmı. Tarunmış mımar A. Kemalettin Bey'in en güzel tasanmlanndan biri olan köşk. Milli Eğitim Bakanlığfnca onanbyor. Orhan Kemal Öykü Ödülleri • Kültür Servisi- Seyhan Beledıyesi 4. Kültür ve Sanat Şenlıği kapsarrunda düzenlenen "Orhan Kemal Öykü Yanşması" sonuçlandı. Çukurova Üniversitesi öğretim görevlisi Bedri Aydoğan, Çukurova Gazeteciier Cemiyeti Başkanı Çetin Yiğenoğlu, şair Adnan Yücel, Faruk Yüdının ve emekli öğretmen-yazar Turan AHuntaş'un oluşan seçici kurul. 51 eser arasından Fevzi Gönençin "Hep Ağlatün Öyle Onu" adlı yapıtını bırinciliğe layık gördü. Hülya Özen'in " Yağmurlu Geldim Sana" öyküsü ikinci, Ali Büir'in "Karardığa Çizilen Sesler" öyküsü ücüncü oldu. Seçici kurul Özcan Karabulut'un "Dönemeç", Zafer Cindoruk'un "Kedi" ve Leyla Serpil'in "Naciye Hanımın Kocası" adlı öykülerini mansiyona değergördü. OdüJler kültür şenbği çerçevesinde 9 mayıs günü sahiplerine verilecek. Ahmed Yesevi Sempozyumu • Kümîr Servisi- İlim Kültür ve Sanat Vakfı Tasavvuf Kültürünü Araştırma Enstitüsü tarafından düzenlenen Ahmed Yesevi Sempozyumu bugün saat 14.00-19.00 arası Haa Bektaş Veb Kültür ve Tarutma Derneği'nde yapılacak. Sempozyuma Kültür Bakanı Fıkri Sağlar, I. Zeki Eyüboğlu, Prof. Kemal Eraslan, Naci Orbon, Perihan Ergun, Cemal Şener ve Reha Çamuroğlu konuşmaa olarak katılacak Esin Afşar, Ekrem Ataerve Sadık Gürbüz'ün sunacaklan dınleuden sonra Turhal Kültür Derneği semah gösterisi sunacak. 'Kahveler Edebiyatı' •Kültür Servfci- Avusturya Kültür Ofısi ye Cafe Wien'in ortaklaşa düzenlediklen "Kahveler Edebiyatı" başbğını taşıyan okuma günlerinin bu haftaki konuğu Avusturyab ünlü tiyatro oyuncusu Herlinde Geartner Zeittinger. Birçok dergi ve gazetelerde yazılan yayımlanan sanatçı, yann saat 16.00"da Cafe Wi'en'de Peter Handke, Tbomas B^rnhard ve İngeborg Bachmann'nın yapıtlanndan okuyacak. Türk Pop Müziği'nde 35 yıl 35 besteci' gecesinde sanatçılar gümüş plaketle ödüllendirildi Popmüziğinde geçmiş, şarküarla anımsandıKOHv Serria- 'Pop müzıkte geçmişin birikimine sahip çıkıldı' ve POPSAV (Popüler Müzik Sa- naü Vakfı) ile RAKSAym AKM'de ortaklaşa düzenledikle- ri, Show TV'den de canb olarak yayınlanan "Türk Pop Müziği'- nde 35 yıl, 35 besteci" gecesinde çok sayıda sanatçı gümüş plaket- le ödüllendirildi. Sunuculuğunu Hafit Krvaaç ve Ajda Pekkan'ın yapüğı geceye sa- nat, iş ve basın dünyasından çok sayıda daveüi kaüldı. ödül veri- lecek sanatçılann çoğu, Limuzin ve Mercedes marka araçlarla AKM'ye getiridi, ayaklannın altına kırmızı hab senldi. Müzik yatırımına teşvik Gece, Haüt Kıvanç'ın böyle bir programın gerçekleşmesine katkıda bulunan fırma ve kuru- luşlara övgüler yağdırmasıyla başladı. Dahasonra Kıvanç, "Sa- natçıyı, kendi oturduğu Cumhur- başkanbğı koltuğundan daha üs- tün tutan yüce Atatürk'ü " ve POPSAVm kuruhnasmda bü- yük katkısı olan Cumhurbaşkanı Turgut özaJ'ı saygıyla andı. Açış konuşmasına yapan Kül- tür Bakanı Ffltri Sağlar, çok uzun geçmişi olmamasına karşm Türk pop rnüziğinin. başanb olduğunu ve geniş kitlelere ulaştığını vurgu- ladı. Bu başannın temelindekj unutulmaz adlan Fecri Ebdoğhı, Şerif Yûzbaşıoğlu ve Sezeo Cum- bur önal'ın özveriü ve öncü çabş- malannı 'saygıyla ve şükranla' beUrtti. Birkaç yıl önce 'kısa bir durakjama' yaşayan Türk pop müziğinin aıtık birbiri ardına ge- (en nitetikü ve çarpıcı yapıtlarla yeniden ülkemiz gündeminde hakkettiği yere ulaştığını söyle- yen Sağlar, teknolojüc olaıiak- lann gebştirilmesinde ba- kanbğının 'müzik aJanmda yapı- lacak yatınmlara teşvik ve kredi uygulaması'nı başlatüğını da anı- msattı. ödül töreninin hemen ardın- dan sahnedeki dev ekrandan Turgut ve Semra özal'ın bir süre önce POPSAVın Yedikule Zın- Pop müziğİDe 35 yıl eroek verenler ve Kızüok'un L ğur Mumcu'şarkısını seslendiren Derya Baykal .(MUHARREM AYDIN) danlan'nda düzenlediği konserde sanatçılarla birlikte "Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek" şarkısını söyledikleri fibn görün- tüye getirildi. Halit Kıvanç "hep birlikte" diye seslenince, sahnede bulunan sanatçdardan bir kısmı şarkıya katılırken. arkadakı sa- natçılann sahneyi usulca terket- tikleri gözlendi. TRPye eleştiri 'Süperstar' ve 'pop müzikçi- lerin temsilcisi' Ajda Pekkan, yıllann sunucusu Habt Kıvanç'ın yanında, Kıvanç'ın tüm çabasına karşın, bol bol 'gaf yaptı. Beste- ciler, şarkılannı seslendirecek sa- natçılan kendileri secmişti. Ken- di bestesini kendi seslendirenler; Atilla Atasoy, Bulent Ortaçgil, Cahit Oben, Cem Karaca, Doğan Canku, Crkin Koray, Kayahan, MFÖ, özdemir Erdoğan, Tunur Türk Pop Müziği'nde 35 yılın'gecmişe yolculuğu' AKM'de yapılan gecede gerçekleştirildı. Selcuk, Vedat Sakman ve Yeni Türkü'nün yanısıra genç yorum- culan ya da orkestranın seslen- dirmesini yeğleyenler de vardı. Nükhet Ouru, kendisini üne kavuşturan o unutulmaz iki par- casını, Ah" Kocatepe'nin "Ben Sana Vurgunum" ve Cenk Taş- kan'ın " Beni Benimle Bırak"adb şarkılannı, 'TRT'yle olan kont- ratı nedeniyle izin verilmediği' icin seslendiremedi. Ali Kocate- pe, bestesini kendisi yorumlamak zorunda kaldı, Cenk Taşkan'ın bestesini de orkestra seslendirdı. TRT'nin adeta 'eleştiri ve si- tem' yağmuruna tutulduğu ge- cede, Kana) 6'ya 'bağb olduğu sanatcılara anlayış gösterdiği' için teşekkür edılıyordu. Atilla Özdemiroğlu'nun 'Pet- rol' adb bestesini, Ajda Pekkan'a Eurovison Şarkı Yanşması'nda- ki 'mûthiş düşkırıklığı'nı anı- msattığından olsa gerek, daha önce açıklanmasına karşın Pek- kan yerine Coşkun Demir seslen- dirdi. Sezen Aksu, en sevdiği bes- telerinden biri olan 'Kaybolan YıUar" ı öğrencisi Sertab Ereoer'- den duygulanarak dinledı. Tunur Selcuk. asla yitirmediği inaru- lmaz performansıyla 'Aynlanlar tçin'i bir kez daha yorumladı. Bü- leırt Ortaçgil, 'Benimle Oynar mısın'la. Doğan Canku 'Gecele- rim'le sahnedeydı. Hümeyra'nın buğulu sesıyle belleklerimızde iz bırakan 'Kördüğüm'ünü bu kez Şebneoı Özsaran yorumladı. Ka- yahan oldukça duygulu biçimde seslendirdiği 'Yemin Etü'm' adb bestesini Turgut özal'a ıthaf etti. Halit Kıvanç,' Fikret Kızılok un bestesini anons ederken, 'De- mokrasi şehidı Uğur Mumcu için yazdığı...'diye başladığı cümlesi- ni tamamlanmadan salondan alkışlar yükseldı. Alkışlardan sonra tiyatro oyuncusu Derya Baykal Şensoy, Kızılok'un 1987^- de 'erdemli obnanın gidişine bir kilometre taş.' olarak düşündüğü 'Uğur Mumcu' şarkısını yorum- ladı. Müzik denetfenemez Uzun yıllar sonra Turkıye'ye dönen Melike Demirağ da, İs- tanbul'da Olmak' adb eşi ve bes- teci Şanar Yurdatapan'ın şarkısını bu kez 'buluşmanın' coşkusuyla seslendirdi. Erkin Koray, 'kültürün ve spo- run bir ülkenin gebşmesinde en önemb şey olduğunu düşün- dügümüz için sporçu arkadaş- lanmızla geldik' diyerek. sah- nenin iki yanında yer alan arka- daşlannın varbğını açıkladı. 'Sana Bir Şeyler Olmuş.' adb şarkısını seslendirdikten sonra, Koray'ın, TRT Müzik Denetle- me Kurulu'nun "vatana hıyanet içinde" olduğu ve 'müziğin doğa ve güneş gibi denetlenemeyeceği' görüşü âlkışlarla desteklendi. Artık müzikle uğraşmayan Cahit Oben, 'Zaman Geçiyor' adb bestesini seslendirdikten son- ra, geçen zamanla birbkte çok şe- yin değiştiğini; 25 yıl önce Cadde- bostan'daki çadırlarda müzik ya- parken 'çalgıa' olarak tanımlanı- rlarken, bugün Limuzin'lerle AKM'ye geürildiklerini anımsa- tarak vurguladı. Unutulanlar ohnadı mı? Türk Pop Müziği'nde 35 yıhn 'geçmişe yolculuğu', 35 besteci- nin ürünleriyle sunulurken, unu- tulmaz şarkılar mınldanıldı. anı- lar canlandı. Unutulanlar ounadı mı? Elbette. 'Her secim eleştiri ge- ürir' görüşüyle savunma getirüse de, yapılan değerlendirmenin tartışıbnası kaçınıbnazdı. Belki de bu 'ilk biriiktelik', bundan sonra geçmişin "tüm' besteci, söz yazan ve yorumcu- sunun aynı sahneyi paylaştığını görebıbnek için bir adım. CRR'de Keman-Piyano resitali •Kültür Servisi- Boris Belkin (kernan) ve Mkbd Dalberto(pıyano) yann saat 19.00'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir keman-piyano resitali verecekler. Sanatçılar konserde Brahms, Prokofıef veSchubert'in yapıtlannı seslendirecekler. Kemana altı yaşında başlayan Belkin ılk konserini 7 yaşında Kondarşki yönetiminde verdi. Sovyetler Birliği'nde önemli orkestralann solisti olarak çabşan sanatçı 1973'te Sovyet Ulusal Yanşmasf nda birinci oldu. 1974'te Baü'ya sığınan Belkin, halen Saizburg Oda Müziğı Sobstlerinin Sanat yönetmeni olarak cabşıyor. 1955 yıhndaParis'te doğan Michel Dalberto, Paris Konservatuvan'nda Vlado Perlemuter, Raymond Trouard ve Jean Haubea'nun öğrencisi oldu. 1975'te Qara Haskil ödülünü kazanarak birden üne kavuşan sanatçı, aynı yıl Salzburg'da Mozart yanşmasında da birinci oldu. Oda müağine özellikleilgi duyan sanatçı her yaz Savoi'deki müzik akademisinde kurslar düzenliyor. Maçka Mezat'ın müzayedesi • Kültür Servisi- Maçka Mezat tarafından düzenlenen sezon sonu bahar mûzayedesinde 250 parça satışa sunulacak. The Marmara'da bugün saat 16.00'da başlayacak müzayedede Hayri Çizel'ın 22 tablosu satışa çıkanlacak. Yanı sıra Halit Naci, Hasan Rıza, Hamit Görete, M. Ali Laga, Fikret Mualla, Burhan Uygur, İbrahim Safi gibi Türk ressamlanrun yapıtlan satışa sunulacak. Aynca Fabuius Brest, Charles D'arcy, M. Walker ve Preziosi gibi ünlü oryantah'stlerin tablolan müzayedede yerabyor. Müzayedede satışa çıkanlacak diger parçalar arasında 12-13. yüzyıldan kabna Selçuklu maden ve seramik sanatının örnekleri de yer ahyor. İstanbul'da Türk Müziği Günleri • İstanbul'da kültür vesanat etkinb'klerini sürdürmekte olan sekiz Türk müziği derneği, 2-25 Mayıs 1993 günleri arasında, Kültür Bakanbğı'nın desteğiyle İstanbul'da Türk Müziği Günleri etkinbklerine başbyor. Bunlardan ükik, 2 Mayıs 1993 Pazar saat 15.30'da, Fındıkb Mimar Sinan Üniversitesi Auditorium'da İBK Türk Musikisi Mezunlan ve Mensuplan Derneği tarafından verilecek. Bu konsere; Ruhi Ayangil yönetiminde Ayangil Türk Müziği Orkestra ve Korosu, Halk müziğinde Gûner KarabacaL, Erol Köker, Türk müziğinde Serap Muthı Akbulut ve Vedat Çetinkaya katılacak. 'Yevgeni Onyegin" • Kûlûr Servisi - İstanbul Devlet Opera ve Balesi, ölümünün 100. yılında P. İ. Çaykovskfyi "Yevgeni Onyegin" operası ile anıyor. istanbul Devlet Opera ve Balesi'nin 23 yıl aradan sonra sahnelemeye başladığı Yevgeni Onyegin operası Çaykovski'nin en önemli yapıtlanndan biri olarak kabul edib'yor. Ünlü Rus şairi Aleksandr Puşkin'in aynı adb manzum hıkâyesinden yola çıkan Çaykovski. operanın bbrettosunu K. Silosvki ile birükte hazırlamış, eser 1877 yıbnda bestelenmiştir. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin 1992-93 sezonu son prodüksiyonu olarak gerçekleştirdiği Yevgeni Onyegin operasınm orkestrasını devlet sanatçısı Okan Denüriş yönetiyor. Esiri sahneye Aytaç Manizade koydu. Dekorlan Erkut Uzelü kostümlerinı Figen Koyunoğhı'nun hazırladığı operada koregrafi Geyvan Mc Milİen ışık düzeni Bulent Darcan'a ait. Yevgeni Onyegin operası 4 Mayıs 1993 Salı günü saat 20.00'de (Gala) ve 13Mayıs 1993 Perşembegünü saat 20.00'de tekrarlanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle