20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN1993PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Kararıbaştanveıileııbir mahkeuıe TALAT DAVAS PAŞA Dilek Zaptçıoğlu alat Paşa davastndaCeza Karumu'nun 51. maddesinde"cezm ehUyetin olmadığı koşuttan içeriyordu;örneğinşuursuzhik veya ağır akıl hastahğı. Eğer sarnk cinayeti işlediğianda bu durumdaidiyse "özgür iradesininçahşmadığı "kabul edüecek; cezaiehUyetiyok sayüacak veserbestbaraküacaktur. 3 Berlin. 2 Haziran 192). Eyalet Mah- kemesi sabah saat dokuzu çeyrek gece toplanıyor. Başkan koltuğunda Yüksek Ceza Hakimi Dr Lehmberg, sağında ve solunda ceza hakimleri Bathe ve Dr. Lachs oturmaktadır. Berlın Üçüncü Eyalet Mahkernesi, Ermenı sanık Soromon Tehleryan hakkında, Talat Paşa'yı öldürmek su- çuyla C.J. 22/21 numaralı dosyayla açı- lan kamu davasına bakacaktır. Sanık hakkında 31 Mayıs 1870 tarihli Alman Ceza Kanunu'nun 211. maddesi- nin uygulanması söz konusudur. 211. maddenin metni şöyledir: "Adam öldü- ren kışi, eğer öldürme fiilini kasten yeri- ne getirdiyse cinayet suçundan ölüm ce- zasına çarptınlır." Yani eğer mahkeme- de Tehleryan'ın Talat Paşa'yı büerek, önceden planlayarak kasten öldürdüğü tespit edilirse cezası ölümdür. Alman Ceza Kanunu, cinayet ve adam öldürmeyle ilgili başka maddeler de ıcermektedir. 212. maddeye göre sanık eğer Talat Paşa'yı kasten öldür- mediyse. "adam öldürmek" suçundan 5 yıldan hafif olmamak üzere ağır hapis cezasına mahkum edilecektir. 213. madde "tahrik" unsurunu içer- mektedir. Maktül, yani Talat Paşa eğer sanığı. ona ya da yakınlanna eziyet veya hakaret etmek yoluyla kışkırtüysa; sanık gözü kararak bır anda cinayeti işlemeye sevk edildiyse; başka hafıfletici nedenler varsa cinayette "tahrik" unsunı olduğu kabul edilecektir. Tahrik sonucu adam öldürmenin cezası altı aydan az olma- mak üzere ağır hapistir. Talat Paşa davasında sanığa uygula- nabilecek maddeler arasında Ceza Ka- nunu'nun 51. maddcsi de vardı. 51. mad- de, "cezai ehiıyetin olmadığı koşullan iceriyordu; örneğin şuursuzluk veya ağır akıl hastahğı. Eğer sanık cinayeti işlediği anda bu durumda idiyse "özgür iradesi- nin çalışmadığı" kabul edilecek: cezai ehliyeıi yok sayılacak ve serbest bırakıla- caktır. Bilirkişi heyeti kalabalıktır. Sekiz kişi Tehleryan'ın ruh ve beden sağlıgı hakkında yargıda bulunacaktır. MütMş bir savunma titrâ Buniar Dr. Thiele, Dr. Schmilinski, Dr. Schloss ve mahkeme doktoru Stoer- mer'in yani sıra zamanın Berlin'inde tanman, saygın psikryatrist ve nörolog- lardır. Berlin Üniversitesi Onur Profesö- rii Dr. Hugo Liepmann'in yanında Teh- leryan'ın Berlin'de cmayetten önce gidip muayene olduğu nöroloji uzmanı Dr. Richard Cassirer oturmaktadır. Tehler- yan'ı Berlin Ermeni cemaatinden dost- lan bu doktora götürmüştür. Bilirkişiler arasında Berlin'in en bü- yük ve tam teşekküllü hastanesi Chari- te'de Sınir Kliniği Başhekimi olan psiki- yatrist Dr. Edmund Forster de vardır. Özel nöroloji uzmanı Dr. Bruno Haake de bilirkişiler arasmdadır. Bu sinir ve psıkiyatri uzman.'an mah- kemedc birbirleriyle çclişkili raporlar ve- recek: bilirkişiler Tehleryan'ın cezai ehli- yeti konusunda anlaşamayacaktır. Sanık koltuğunda, 15 mart 1921 salı günü öğleyin saat onbir buçukta Talat Paşa'yı Hardenberg Sokağı'nda ta- bancasıyla ensesinden vurarak öldüren 24 yaşındaki Ermenı Soromon Tehler- yan oturmaktadır. Sanığın savunmasını ünlü Berlinli avukatlar Dr. Adolf von Gorıion ve Dr. Johannes Werthauer ile. Kiel Üniversi- tesi Hukuk Profesörü Dr. Niemeyer üst- lenmişlerdir Karan hepsı Berlinli oniki Alman jüri üyesi verecektir. Buniar sırasıyla: Du- varcı ustası Wilhelm Grau, tüccar Ru- dolf Grosser, kuyumcu Kurt Bartel. emekli Adolf Kühne, rantiye Otto Ewald, çatı ustası Otto Wagner, metal iş- çisi Otto Binde, fabrika ustabaşısı Otto Reinecke, badanacı Eugen de Price. ec- zacı Albert Belling, metal ustası Her- mann Golde ve bir kiremit atölyesi sahi- bi olan Robert Heise'dir. Almanca bilmediğinı söyleyen sanığa Berlin'deki Ermeni kolonosinden ıki ter- cüman getirülmiştır: Vahan Zalariantz ve Georg Kalusdiyan. Tercümanlar Tehleryan'ı önceden tanımaktadır ve "ona Taln hayranlık duyduklannı" gizlememektedirler. Taruklar alat Paşa'nın eşı Hayriye Hanım; cinayetın görgü tanıklan tüccar Jessen ve uşak Dembicki: Tehleryan'ı tu- tuklayıp ilk ifadesini alan polis memuru Gnass ve Scholz; karakolda ilk sor- guyu gerçekleştiren sorgu hakimi Schulze; Tehler- yan'a halk tarafından dö- vüldükten sonra ilk- yardımı yapan pratisyen doktor Schloss ve taban- ca hakkında bilirkişi ra- poru veren silah ima- latçısı Barella'dır Sırada daha sonra Teh- leryan'ın Paris'ten ve Ber- lin'den tarudığı Ermeniler ve Almarilar vardır. Bun- iar Berlin'de kaldığı pan- siyonlann sahibesi iki kadın: bir süre özel Al- manca dersi aldığı genç kadın öğretmen Lola Be- renson: Berlin'deki Erme- ni arkadaşlan Apelyan, Eftiyan, kan-koca Terzi- basyanlar ve nihayet sa- vunma makamınca son anda tanık gösterilen ve Paris'ten getirtilen Samu- el Vosganyan'dır. Samuel Vosganyan Tehleryan'ın kuzenı sı- fatıyla çağnlmıştır. Avu- katlann onu çağırmakta- ki amacı. Tehleryan'm aı- lesiyle ilgili ifadesini onaylatmaktır. Tanık listesi bununla bitmez. Tehleryan'ın avu- katlan, mahkemeyi "Ta- lat Paşa'nın Ermeni katli- amlanndan ötürü yargı- landığı birsalona" dönüş- türmeye kararlıdırlar. Ancak böylece Tehleryan aklanabilir. TanıkJann "Ermeni katJiamlan"yla ilgili olan- lan ikinci gün dinlenecek- tir. Bunlardan ikisi, Er- zincan'da Kıalhaç hizme- tindeyken deportasyonla- ra tanık olan ve sonradan Almanya'da "Erzincan'- da 1915 Haziranı Olay- planlanan tanıklar arasında Alman üs- teğrnen D. Ernst Parraquin de vardır. Üsteğmen "Ermeniler'in Musul. Azer- baycan ve BaJcü'de katli" hakkında tanıklık etmek üzere gelmiştir. Münih'ten mahkemeye gelen Albay Franz Carl Enders, savaşta Osmanlı İmparatorluğu'nda ifa ettiği görev sı- rasında "bir dizi gerçekten yola çıkarak Talafın Ermeni halkını imha etmeye ni- yetli olduğuna inandığını" söylemek amacındadır. Ancak dava baştan itibaren Talat Pa- şa'nm "suçunu" öylesine ön plana neral Liman von Sanders tanık koltuğu- na oturtuldu ve -sonradan göreceğimiz gibi- hiç de avukatlann ve sanığın bekJe- diği gibi ifade vermedi. •. Avukatlann daha duruşma başlar başlamaz "Ermeni meselesiyle ilgili bilir- kişi"leri ortaya çıkartıp niyetlerini belli etmeleri üzerine sava Gollnick itirazda bulunur. "Cinayet Ermenistan'da değil, Beriin'de ışlendi" diyen savcmın görüşü- ne göre Lepsius veya Liman von San- ders'in dinlenmesi tamarnen gereksizdir. Mahkemede "Ermeniler" hakkında bilirkışilik yapan bu tanıklardan Lepsi- us'un ifadesı tayin edici olacaktır. Aynı şekilde üçüncü bir tamğın ifadesi dejürinin "Talat Paşa'nın suçlu olduğu" konusundaki kesin yargısını pekiştirir. Bu. İngiltere'nin Manchester kentinden gelen Ermeni papaz Krikor Balakvan'- dır. Balakyan 1915'teİstanbul'datutuk- lanmış, Anadolu'ya sürülmüş, sonra fngiltere'ye yerleşmiştir. Tehcbr ve Abnanya Duruşma başlamadan bir gün önce Alman Dfşişleri Bakanhğı Siyasi Daire Başkanlığı, Berlin'deki Prusya Adalet Bakanhğı'na Talat Paşa davasıyla ilgili bir yaa yolladı. Alman Dışişleri'nden Talat Paşa'nınoturduğu Hardenberg Sokağı'ndaki Güzel Sanatlar Akademisfnin girişi. Talat Paşa bu kapıdan >aJnızca birkaç metre ötede vuruMıı. lan" başhklı bir kitap yazacak olan hem- şireler Thora von \Vedel-Jarlsberg ıle Eva Elvers'ür. Başka bir tanık, Adana yakınlannda deportasyonlan gördüğü- nü söyleyen Alman bir misyoner, rahibe Didszun'dur. Dördüncü tanık Halep'te öğretmenlik yapan kocasının yanınday- ken katliamlan gördüğünü iddia eden Spieker adlı bir kadındır. 4 Ağır top 'un kaıutı Savunma makamı, en ağır toplan- ndan biri olarak Paris'te yaşayan Er- meni yazar Aram Andonian'ı getirtmiş- tir. Andonian 1920'de "'Documents ofîi- ciels concernant les massacres Armeni- ens" C'Ermeni Katliamıyla Jlgili Resmi Belgeler") adlı bir kitap yayımJamıştı. Berlin'e gelirken çantasında "Ermenile- rin katledılmesinı emreden ve Talat Pa- şa'nın imzasını taşıyan telgraflann oriji- nallerini" getirmiş, bunlan savunma ma- kamına kanıt olarak sunmuştu. Mahkemede ikinci gün dinlenmesi çıkartır ki, jüri ve hakim ne Andonyan'- m Paris'ten getirdiği telgraflan görmek, ne de ikinci güne ertelenen tanıklan din- lemek ister. İlk gün dınlenen tanıklann ifadeleriyle hakim de, jüri de artık kesin bir yargı oluşturmuştur Talat suçlu, Tehleryan suçsuzdur. Bir başka deyişle: Talat katil, Tehleryan kurbandır... Tehleryan'ın Alman avukatlan. "Er- meniler ve Ermeni sorunuyla ilgili bilir- kişi" olarak davada ilk gün iki kişinin dinlenmesini sağlarlar. Bunlardan ilki. Dr. Johannes Lepsius'tur. İkinci tanık ise, Türk-Alman silah arkadaşlığının Osmanlı İmparatorluğu'na sürüklediği Alman subaylardan General Liman von Sanders'tir. Tehleryan'ın avukatlan aslında Li- man von Sanders yerine Almanya'nın eski Halep Konsolosu Rössler'i tanık göstermişti. Fakat Dışışleri Bakanhğı. Kuzey Afrika'da görevli bulunan Röss- ler'e mahkemede tanıkiık etme izni ver- medi. Bunun üzerine Rössler yerine Ge- Adalet Bakanlığı'na ıletilen mesaj şöy- leydi: "Talat Paşa davasında bir dizi si- yasi meselenin ortaya atılarak kamuo- yunda büyük çalkantılann meydana gel- mesinden ve kamu düzeninin bozul- masından endişe edilmektedir. Hatta belki savunma makamı Aiman hüküme- tinden bu Ermeni katliamlanyla ilgili bir demeç bile talep edebilir. Meselenin şu sırada alenen tartışılması tarafımızdan kesinlikle arzu edilmemektedir." Görüldüğû gibi Alman hükümeti. özellikle "nahoş" sorulara hedef olabile- cek DışışJeri Bakanhğı, Talat Paşa da- vasının bir an önce sonuçlandınlmasını; kamu düzenini bozucu" meselelerin or- taya aulmamasını arzu ediyordu. Ka- muoyu "Ermeni katliamlan"yla ilgili propagandalar yüzünden zaten ayak- taydı. Alman hükümetirun tehcirdeki rolüyle ilgili sorular sorulmamahydı. Bir Alman atasözünün dediği gibi hü- kümet "uyuyan köpeği uyandırmak" is- temiyordu. Acaba uyuyan köpek, ya da deşilmesi istenmeyen yara neydi? Savaştan sonra Fransa'da yayımla- nan "Methode allemand. execution tur- que" adlı kitapta Berlin'in canını sıkan iddialar ortaya atılmıştı.Buna göre 1915 yıhnın ekim ayında HaJep Teknik Mek- tebi'nde öğretmenlik yapan bazı Alman- lar Berlin'e. Alman Dışişleri Bakanhğı'- na bir mektup göndermişlerdi. Mektup- ta "Eğer hayatta kalan Ermeni göç- menlerin sefaletini dindirecek önlemler alınmazsa Almanya'nın Asya'daki iti- ban büyük zarar görecektir" deniyordu. Tehcir önlemleri sonucu Halep'e gelen Ermenilerin durumunun çok kötü oldu- ğu belirtiliyordu. Ama bundan niçin Al- manya'nın itiban zarar görecekti? Halep'teki Alman öğretmenler Ber- lin'e yazdıklan mektupta."Buradaki Arap halkı zaten Ermeni tehcirinin Al- manlar'ın plaru olduğuna inanıyor" di- yorlardı. Tehcir planının A'man kökenli olduğu yolundaki iddialar, ingiltere ve Fransa'ya yayılmıştı. En ciddiye aiınacak iddia, Amerika Birleşik Devletleri'nın İstanbul sefiri Henry Morgenthau tarafından ortaya aulmıştı. Morgenthau tstanbul'da gö- revli bulunan Alman amiraJ von Use- dom'un bir gün kendisine şöyle dediğıni anlaüyordu: "Deportasyon planlan Al- man kökenlidir." Savaştan önce Berlin'de Alman ban- ka, sanayi ve siyaset adamlanna "Şark Meselesi"yle ilgili konsferanslar veren yazar Paul Rohrbach ve Mareşal Col- mar von der Goltz şu görüşü ileri sür- mekteydiler "Ermeniler oturduklan yerlerden uzaklaştınlıp yeni Bağdat Demiryolu Hattı boyunca iskan edilmelidırler. Er- meni sonınu ancak böyle çözülebilir." "Şark Meselesi"nin (Onent-Frage) Almanya'da çok revaçta olduğu ve Kayzer VVilhelm dönemi emperyaliz- minde büyük rol aynadığı yıllarda Rohrbach, konferanslanyla Deutsche Bank gibi Osmanlı Imparatorluğu'nda büyük yaünmlara girişen sermaye sa- hiplerini bilgilendiriyordu. Büyük sermaye, yaUnm yaptığı ülkedeki koşul- lan öğrenmek istiyor: rizikosunu hesap- lamaya çalışıyordu. Alman uzmanlar daha savaş başlamadan ve "Ermeni so- runu" tstanbui'un başında patlamadan önce Ermenileri bir "risk faktörü" ola- rak tanımlamış ve "deportasyonu" ön- görmüşlerdi. Türkiye'yebiçilengörev Ermenilerin tehcirini tttihat ve Te- rakki'den önce öngörenlerden biri de Alman tarihçi Ernst Jaeckh'di. Berlin Üniversitesi'nde Osmanb tarihi dersleri veren Ernst Jaeckh, Almanya'nın bir numaralı "Orient" uzmanıydı ve Talat Paşa'nın Berlin'deki cenaze töreninde onu öven ateşli bir konuşma yapacaktı. Rohrbach ve Jaeckh gibi uzmanlann Kayzer'e önerdikleri Şark polıtikası kı- saca şöyle özetlenebilir: Almanya Os- manlı Imparatorluğu'yla ilişkileri geliş- tirmelidir. Osmanh topraklanndaki Al- man nüfuzu arttınlmalıdır. Bağdat De- miryolu gibi projeler gündemdedir. Ekonomik bağımhlık ön plandadır. Almanya aynı zamanda Türklerin Rusya ve Hindistan'daki Müslümanlar arasında yoğun propaganda faaliyetine girişmesini sağlayaraklngiltere'nin bu- ralardaki etkisini kırabilir. Türkler Rusya'daki Müslümanlan St. Petersburg'daki Çarhk rejimine karşı ayaklandıracak; Rusya'da karga- şalık çıkartılacaktır. Alman Şark uz- manlan • e onlan dinleyen Kayzer ve hü- kümet, bir yandan Müslümanlan kışkı- rtarak. öte yandan Bolşevikleri destek- leyerek Rusya'yı ıçerden çökertmeye çalışmaktadır. Türklere biçilen ikinci önemK görev, İngiltere'nin başlıca denızaşın kolonisi olan Hindistan'daki Müslümanlan ayaklandırmaktadır. Almanya'nın bu planlannın Enver Paşa'nın şahsında en büyük destekcisini bulduğunu biliyoruz. Almanya'nın Ermeni tehcirinde oy- nadığı rol, gazete sayfalannı aşan ve tâ- rihçiler tarafından incelenmesi gerekli bir konudur. Almanya 'yla çok sıkı ilişki- ler içindeki tttihat ve Terakki liderlen, özellikle Enver Paşa tehcir planlannda ne ölçüde Almanya tarafından etkilen- mişti? "Uyuyan köpeğin" adı neydi? YAKDT:Sokıürta cinayet Korkusuz sesimizne çok gürmüş O N B I N L E R J İÇİNYAZDI Sen Atatürk Türkiyesi'nin "çağ- daş, laik, demokrat ve onurlu savaşçısıydın. Seni öldüren Cumhuriyet ve demokrasi karşıtı güçlere lanet olsun. 'Ne yüksek ne de çok uzak Yalnızca bir ışıktın yolun kena- nnda duran Yoldan geçenlere gösterirdin doğru yönü Kaybolmalannı önlerdin Daha gitmeleri gereken yolun Lzunluğunu söylerdin onlara Seni hep anımsayacak insanlar Taylan Akloğdu Sen aynldın aramızdan. Ama mücadelen bizimle yaşayacak. Senin geridliğe. yobazlara, yol- suzluklara verdiiğn savaş bi- zimde savaşımız olacak. Türk halkı cr geç senin savunduğun mûcadeleyi izleyecek. Bizler şimdiye kadar çok M umcu'Iar verdik ama susmadık, susma- yacağızda. Seni saygıyla anıyo- rum. Hasan Hüseyin Asian Seni sevgiyle anıyoruz. Yaşa- mın gibi ölümünde bizim için aa bir yol gösterici. Keşke bu yolu seninle elele aydınlatsay- dık. Yürüklerimizdesin. Can Sungur Demokrasi savaşçısı, yiğit ka- lem, fikirlerin ve ideallerin bizkre ve gelecek nesillere her- zaman ışık tutacak. Antikema- listlere karşı düşünce ve eyiem- lerin dinmeden devam ettirile- cek. Sen ölmedin, dünya ve Türkiye var oldukça yaşaya- caksın bizlerle nefes alacaksın. BilgeDeren Sevgili Mumcu, bugüne kadar hiçbir ölüm beni bu kadar etki- lemedi. Hiç kimsenin fıkirleri de sızinki kadar çok şey katma- dı bana. Atatürçülük konusun- daki yılmaz mücadeleniz böyie son bulmamalıydı. Sahip çıka- madık size. Ama s?vunduğu- muz fıkirler daima yol göztere- cek bize. Rahat uyu. M.Önder Çetin Sevgili Mumcu, rahat uyu, izin- deyiz. Ayla Esen Sevgili Mumcu, ruhun şad ol- sun. H. Sevgili Türk evladı...! Korku- suz sesim çok gürmüş... Çok ses getirdi işini yann bıraktın. Ama sonucunu bu büyük Türk mil- leti getirir. Sen rahat ve huzurlu uyu. S.Halim Yohı Içimizdeki ışıktın sönmedin, söndüremediler, sönmeyecek- sin sonsuza dek icimizi aydınla- tan sönmeyen meşalesin. Mehmet Öztekin İnançlann, söylediklerin, sa- vunduklannla bizlere büyük bir ışık yolu açtın bu ışık yolunu bugün beraberlik gücü göste- renlerin hiç karartmamasmı di- liyorum. Yüreğimde yaşaya- caksın yaşatacağız. Türkan Özcelik Uğur Mumcu'nun kaybı, Ata- türk'çü ve devrimci halkımızın yeniden uyanması ve bir yum- ruk gibi birleşmesi için bir ne- den olduğundan hem aa duyu- yor, hem de 'herşeye rağmen yaşasaydı, diyorum. Uğur'lar ölmez. Ümit Nizam Mumculann mumlan bitmez. tükenmez ve de sönmez. Sön- medikçe de kararmayacaktır. Kararmadıkça da daima aydm- lanacak ve aydınlatacaktır. Aü Osman Fırat Gözün arkada kalmasın büyük insan. Bu ülkede Atatürk'ün çocuklan senin öğrencilerin var. Kenan Çağiayan Eğer bilselerdi bir mum sön- dürdüklerinde bir meşale yana- caktı bunu yaparlarmıydı. Cumhuriyet çocuklan olarak yolunda yürüyeceğiz. . • . Hacer Çınar İlk ve tek çocuğum Hazalı. Se- nin gibi Atatürkçü yetişürece- ğim. Sevinç Çınar Uğur Mumcu ölemez! Uğur Mumcu hiç bir zaman ölemez. Onu devrimleri ilk yaşatacağız. O her zaman kalbimizde. Oevrim Aytac. Seni babamdan ve annemden daha çok seviyorum. Eren Akay SÜRECEK AJNKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ GizliEL. iki yazıdır, "Ankara Notları"nda, Kırklareli Cezaevi'- nde tutuklu Riyad Makluf'a yapılan hukuksal haksızlığı yansttmaya calışıyorum. Hukuksal yanlışlık, en başta, Adalet Bakanlığı Ceza işleri Genel Müdürü Yaşar Bü- ken'in Kırklareli Başsavcılığı'na, "Bakan adına" diye yazıp imzaladığı buyruk niteliğindeki bir yazı ile başladı. "Çok ivedi" notuyla gönderilen bu buyruğunda, Genel Müdür Yaşar Büken, yargılamayı etki altında bırakacak bir biçem, bir "üslup" kullanmaktaydı. Genel Müdür'ün sanki, son CMUK yasasmdan haberi yoktu. Genel Mü- dür yazının bir yerinde şöyle diyordu: "1. Adı geçen hakkındaki iade evrakı, Tunus ile ülke- miz arasında yürürlükte bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Adli Yardımlaşma ve Suçluların Geri Verilmesi Sözleşmesi'- nin 32. maddesinde öngörülen 30 günlük süre içinde ve diplomatik kanaldan alınmış bulunduğundan, adı geçe- nin tutukluluğunun süre söz konusu olmaksızın teslime kadar devam etmesi gerektiğinden bilgi edinilmesini, 2. Birlikte gönderilen iade evrakı merciine tevdi olu- narak, TCK'nun 9. maddesi hükmü dairesinde: a. Adı geçenin iade talebine konu olan fiillerin siyasi, askeri veya bunlara murtabıt (bağlı) fiillerden bulunma- dığı (fiillerin adi suç niteliğinde bulunduğu), b. Adı geçen sanığın tabiiyeti (Türk tebaasından olma- dığı), konularında aiınacak kararla birlikte, iade amacıyia muvakkat tutuklama müzekkeresi örneğinin ve ekli ev- rakın Tunus'a iade konusunda Bakanlar Kurulu'ndan gereklikararın istihsali için bakanlığa gönderilmeslniri- caederim." Yıllann hukukçusu, savunman Burhan Apaydın, Ada- let Bakanı Seyfi Bey'e yolladığı faks-mektubunda genel müdürün bu yazısını eleştirerek, bir yerde şöyle dedi: "Tunus uyruklu Riyad Makluf'un Tunus devletine ia- desi doğrultusundaki talep ile ilgili olarak Ceza İşleri Genel Müdürü Yaşar Büken imzasıyla ve 'Bakan adına' denilerek Kırklareli C. Başsavcılığı'na gönderilen 8.3.1993tarihliyazıyı okumanızı hassaten (özellikle) rica ederim. Yargıçlar üzerindb baskı yapmak ve emredici' nitelikte talimat ve direktif vermek Anayasanın 138. maddesinceyasaklanmıştır. Bakan adına' denilmeksu- retiyle böyle bir yazının yazılmasının sizin hukuki kişili- ğinizle uzlaşamayacağı aşikardır. Tabii, takdir size ait- tir." Genel Müdür'ün bu "buyruk"yazısı üzerine, Kırklareli Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza mahkemelerinde, Ri- yad Makluf'un ifadesi alınıp, sorgusu yapılmaksızın, kendisine bir şey sorulmaksızın "Tunus'a iadesine" ka- rar verilmişti. Olayda, bir bilim adamı sesini yükseltti. Marmara Üni- versitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun Yenisey, "Tempo" der- gisinin yönelttiği bir soruya karşıhk, "Anayasal garanti yoksa iade mümkün değildir" diyordu. Prof. Feridun Ye- nisey, konuşmasının bir yerinde özetle şöyle diyordu: "...Bu durumun incelenmesinde, isteyen devletin ço- ğulcu demokratik bir rejim olup olmadığı da özellikle önem taşır. Tunuslunun iadesi konusunda şu husus önemlidir: ladeyi kabul eden devlet, kendi hukukunun temel prensiplerine riayet edileceğini garanti altına al- mak mecbuhyetindedir. Yani Türk Hukuk Sistemi'ne uygun olmayan bir hukuk sisteminin uygulandığı bir ül- keye asgari anayasal haklar garanti altına alinmadıkça iade mümkün değildir. Nitekim ölüm cezasını kaldıran Avrupa ülkeleri, suçluları Türkiye'ye, idam cezaları kalkmadığı için iade etmiyorlar. Bunun dışında bir başka hususa daha dikkat çekmek gerekir. 1991 yılında Türk Ceza Kanunu'na 10la madde eklenmiştir. Buna göre, yurtdışında işlenen suçlarda olay yeri kanunuyla Türk kanunundan hangisi lehteyse o uygulanarak karar verilecektir. Bu yeni eklenen 10la madde dolayısıyla iade hukukunda da bir yenilik mey- dana geldiği söylenebilir. Yabancı devlete iade edilir- ken, en lehte olan hükmün uygulanması garantisi iste- nebilecektir." Usuma neler geliyor? Tunus diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali, Riyad Maklufun teslim edilmesi için Hacı Tö'ye telefon etti mi, etmedi mi? Hacı Tö de öldü, kime sorma- lı? Son bir yıl içinde, Tunus'a çağrılıp, Riyad Makluf'un teslim edilmesi için kulaklarma fısıldanan Türk yetkililer oldu mu? Kimlerdi? Bir ulusun saygınlığıyla oynanma- malı değil miydi? Riyad Makluf'un "Interpol "ca arandığı yolundaki savlar da doğru degildi, anlaşılıyordu ki ara- yan yalnızca Zeynel Abidin Bin Ali'ydiL Zeynel Abidin Bin Ali'nin kardeşi Münsif Bin Ali, Fransa'da bir uyuşturucu olayına kanştığı gerekçesiyle on yıl hapis cezasına çarptınldı. Haberi Le Monde gaze- tesi yazdı. Münsif Bin Ali, Fransa'da tutuklanacağı sıra- da, Fransız CMUK'undan yararlanarak, kendisini otuz dakika bekleyen Tunus ucağına binip yurduna uçtu. Fransa, Zeynel Abidin Bin Ali'nin kardeşini istediği hal- de, Tunus, Münsif Bin Ali'yi Fransa'ya vermedi. Tür- kiye'den Riyad Makluf'u isteyen Tunus, böylece "çifte ölçü"uygulamış olmuyor muydu? (Münsif, "/vfoncef'di- ye söyleniyor; Arapça'da Münsif "insaflı, adaletli" anla- mına geliyor. Zeynel Abidin Bin Ali, Hacı Tö'nün cenaze törenine Başbakan Hamit Karui'yi gönderdi... BULMACA SOLDANSAĞA: 1/YılmazGüney'inbirfil- 1 mi. 2/ Kadın şapkalanna konulanveyüzüörtenin- 2 ce tül... Bir nota. 3/ Artır- o ma... Benzerleri arasında güç ve önem bakımından başta gelen. 4/ Fütüvvet şeyhi... Lörü Akad'ın bir filrni. 5/ Osmanlı ordu- sunda albaya karşıhk olan rütbe. 6/ Hastalıklı. sakat... Eski Türklerde yağmur yağdınp yel estir- diğine inanılan büyü taşı. 7/ " — sesleri sönüyor perde perde / Athlar kayboluyor güneşin battı- ğı yerde" (Nâzım Hikmet)... Yedi yıldızdan oluşan ve Söreyya da de- nilen yıldız takımı. 8/ Aksaray ilin- de, tüf kayalara oyulmuş Bizans dönemine ait pek çok dinsel yapı- nın bulunduğu ünlü vadi... Lanta- nın simgesi. 9/ Yedirip icirme, besleme... "Biz İcimseye — tutma- yız / Kamu âlem birdir bize" (Yu- nus Emre) YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Erdem Kıral'ın bir filrni. 2/ İskambilde bir kâğıt... Tekke ede- biyatı şür türlerinden biri. 3/ Bir büyük yetke sahibini perde arkasından yöneten kimse. 4/ Hile... Üstü kapalı pazar yeri... Yemek. 5/ Zayıf yapılı, güçsüz... Tanmda kullanılan azotlu gübre. 6/ Soyundan gelınen kimse... Aym ve kirni yıldızlann dolayındaki ışık çevresi. 7/ Kabaca dokunmuş bir tür yün ku- maş. 8/ Hava ya da gaz akımlan oluşturmakta kullanılan ay- gıt... " — eder insanı bu dünya / Bu gece, bu yıldızlar, bu koku ' Bu tepeden tırnağa ciçek açmış ağaç" (Orhan Veli). 9/ Birbiri- ne bağlanmış iki tekneden oluşan ve gezi denizciüğinde kullanı- lan denız taşıü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle