Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN1993PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Kararıbaştanveıileııbir mahkeuıe
TALAT
DAVAS
PAŞA
Dilek
Zaptçıoğlu
alat Paşa davastndaCeza
Karumu'nun 51. maddesinde"cezm
ehUyetin olmadığı koşuttan
içeriyordu;örneğinşuursuzhik veya
ağır akıl hastahğı. Eğer sarnk cinayeti
işlediğianda bu durumdaidiyse
"özgür iradesininçahşmadığı "kabul
edüecek; cezaiehUyetiyok sayüacak
veserbestbaraküacaktur.
3
Berlin. 2 Haziran 192). Eyalet Mah-
kemesi sabah saat dokuzu çeyrek gece
toplanıyor. Başkan koltuğunda Yüksek
Ceza Hakimi Dr Lehmberg, sağında ve
solunda ceza hakimleri Bathe ve Dr.
Lachs oturmaktadır.
Berlın Üçüncü Eyalet Mahkernesi,
Ermenı sanık Soromon Tehleryan
hakkında, Talat Paşa'yı öldürmek su-
çuyla C.J. 22/21 numaralı dosyayla açı-
lan kamu davasına bakacaktır.
Sanık hakkında 31 Mayıs 1870 tarihli
Alman Ceza Kanunu'nun 211. maddesi-
nin uygulanması söz konusudur. 211.
maddenin metni şöyledir: "Adam öldü-
ren kışi, eğer öldürme fiilini kasten yeri-
ne getirdiyse cinayet suçundan ölüm ce-
zasına çarptınlır." Yani eğer mahkeme-
de Tehleryan'ın Talat Paşa'yı büerek,
önceden planlayarak kasten öldürdüğü
tespit edilirse cezası ölümdür.
Alman Ceza Kanunu, cinayet ve
adam öldürmeyle ilgili başka maddeler
de ıcermektedir. 212. maddeye göre
sanık eğer Talat Paşa'yı kasten öldür-
mediyse. "adam öldürmek" suçundan 5
yıldan hafif olmamak üzere ağır hapis
cezasına mahkum edilecektir.
213. madde "tahrik" unsurunu içer-
mektedir. Maktül, yani Talat Paşa eğer
sanığı. ona ya da yakınlanna eziyet veya
hakaret etmek yoluyla kışkırtüysa; sanık
gözü kararak bır anda cinayeti işlemeye
sevk edildiyse; başka hafıfletici nedenler
varsa cinayette "tahrik" unsunı olduğu
kabul edilecektir. Tahrik sonucu adam
öldürmenin cezası altı aydan az olma-
mak üzere ağır hapistir.
Talat Paşa davasında sanığa uygula-
nabilecek maddeler arasında Ceza Ka-
nunu'nun 51. maddcsi de vardı. 51. mad-
de, "cezai ehiıyetin olmadığı koşullan
iceriyordu; örneğin şuursuzluk veya ağır
akıl hastahğı. Eğer sanık cinayeti işlediği
anda bu durumda idiyse "özgür iradesi-
nin çalışmadığı" kabul edilecek: cezai
ehliyeıi yok sayılacak ve serbest bırakıla-
caktır. Bilirkişi heyeti kalabalıktır. Sekiz
kişi Tehleryan'ın ruh ve beden sağlıgı
hakkında yargıda bulunacaktır.
MütMş bir savunma titrâ
Buniar Dr. Thiele, Dr. Schmilinski,
Dr. Schloss ve mahkeme doktoru Stoer-
mer'in yani sıra zamanın Berlin'inde
tanman, saygın psikryatrist ve nörolog-
lardır. Berlin Üniversitesi Onur Profesö-
rii Dr. Hugo Liepmann'in yanında Teh-
leryan'ın Berlin'de cmayetten önce gidip
muayene olduğu nöroloji uzmanı Dr.
Richard Cassirer oturmaktadır. Tehler-
yan'ı Berlin Ermeni cemaatinden dost-
lan bu doktora götürmüştür.
Bilirkişiler arasında Berlin'in en bü-
yük ve tam teşekküllü hastanesi Chari-
te'de Sınir Kliniği Başhekimi olan psiki-
yatrist Dr. Edmund Forster de vardır.
Özel nöroloji uzmanı Dr. Bruno Haake
de bilirkişiler arasmdadır.
Bu sinir ve psıkiyatri uzman.'an mah-
kemedc birbirleriyle çclişkili raporlar ve-
recek: bilirkişiler Tehleryan'ın cezai ehli-
yeti konusunda anlaşamayacaktır.
Sanık koltuğunda, 15 mart 1921 salı
günü öğleyin saat onbir buçukta Talat
Paşa'yı Hardenberg Sokağı'nda ta-
bancasıyla ensesinden vurarak öldüren
24 yaşındaki Ermenı Soromon Tehler-
yan oturmaktadır.
Sanığın savunmasını ünlü Berlinli
avukatlar Dr. Adolf von Gorıion ve Dr.
Johannes Werthauer ile. Kiel Üniversi-
tesi Hukuk Profesörü Dr. Niemeyer üst-
lenmişlerdir
Karan hepsı Berlinli oniki Alman jüri
üyesi verecektir. Buniar sırasıyla: Du-
varcı ustası Wilhelm Grau, tüccar Ru-
dolf Grosser, kuyumcu Kurt Bartel.
emekli Adolf Kühne, rantiye Otto
Ewald, çatı ustası Otto Wagner, metal iş-
çisi Otto Binde, fabrika ustabaşısı Otto
Reinecke, badanacı Eugen de Price. ec-
zacı Albert Belling, metal ustası Her-
mann Golde ve bir kiremit atölyesi sahi-
bi olan Robert Heise'dir.
Almanca bilmediğinı söyleyen sanığa
Berlin'deki Ermeni kolonosinden ıki ter-
cüman getirülmiştır: Vahan Zalariantz
ve Georg Kalusdiyan.
Tercümanlar Tehleryan'ı önceden
tanımaktadır ve "ona Taln hayranlık
duyduklannı" gizlememektedirler.
Taruklar alat Paşa'nın eşı Hayriye
Hanım; cinayetın görgü tanıklan tüccar
Jessen ve uşak Dembicki: Tehleryan'ı tu-
tuklayıp ilk ifadesini alan
polis memuru Gnass ve
Scholz; karakolda ilk sor-
guyu gerçekleştiren sorgu
hakimi Schulze; Tehler-
yan'a halk tarafından dö-
vüldükten sonra ilk-
yardımı yapan pratisyen
doktor Schloss ve taban-
ca hakkında bilirkişi ra-
poru veren silah ima-
latçısı Barella'dır
Sırada daha sonra Teh-
leryan'ın Paris'ten ve Ber-
lin'den tarudığı Ermeniler
ve Almarilar vardır. Bun-
iar Berlin'de kaldığı pan-
siyonlann sahibesi iki
kadın: bir süre özel Al-
manca dersi aldığı genç
kadın öğretmen Lola Be-
renson: Berlin'deki Erme-
ni arkadaşlan Apelyan,
Eftiyan, kan-koca Terzi-
basyanlar ve nihayet sa-
vunma makamınca son
anda tanık gösterilen ve
Paris'ten getirtilen Samu-
el Vosganyan'dır.
Samuel Vosganyan
Tehleryan'ın kuzenı sı-
fatıyla çağnlmıştır. Avu-
katlann onu çağırmakta-
ki amacı. Tehleryan'm aı-
lesiyle ilgili ifadesini
onaylatmaktır.
Tanık listesi bununla
bitmez. Tehleryan'ın avu-
katlan, mahkemeyi "Ta-
lat Paşa'nın Ermeni katli-
amlanndan ötürü yargı-
landığı birsalona" dönüş-
türmeye kararlıdırlar.
Ancak böylece Tehleryan
aklanabilir.
TanıkJann "Ermeni
katJiamlan"yla ilgili olan-
lan ikinci gün dinlenecek-
tir. Bunlardan ikisi, Er-
zincan'da Kıalhaç hizme-
tindeyken deportasyonla-
ra tanık olan ve sonradan
Almanya'da "Erzincan'-
da 1915 Haziranı Olay-
planlanan tanıklar arasında Alman üs-
teğrnen D. Ernst Parraquin de vardır.
Üsteğmen "Ermeniler'in Musul. Azer-
baycan ve BaJcü'de katli" hakkında
tanıklık etmek üzere gelmiştir.
Münih'ten mahkemeye gelen Albay
Franz Carl Enders, savaşta Osmanlı
İmparatorluğu'nda ifa ettiği görev sı-
rasında "bir dizi gerçekten yola çıkarak
Talafın Ermeni halkını imha etmeye ni-
yetli olduğuna inandığını" söylemek
amacındadır.
Ancak dava baştan itibaren Talat Pa-
şa'nm "suçunu" öylesine ön plana
neral Liman von Sanders tanık koltuğu-
na oturtuldu ve -sonradan göreceğimiz
gibi- hiç de avukatlann ve sanığın bekJe-
diği gibi ifade vermedi. •.
Avukatlann daha duruşma başlar
başlamaz "Ermeni meselesiyle ilgili bilir-
kişi"leri ortaya çıkartıp niyetlerini belli
etmeleri üzerine sava Gollnick itirazda
bulunur. "Cinayet Ermenistan'da değil,
Beriin'de ışlendi" diyen savcmın görüşü-
ne göre Lepsius veya Liman von San-
ders'in dinlenmesi tamarnen gereksizdir.
Mahkemede "Ermeniler" hakkında
bilirkışilik yapan bu tanıklardan Lepsi-
us'un ifadesı tayin edici olacaktır.
Aynı şekilde üçüncü bir tamğın ifadesi
dejürinin "Talat Paşa'nın suçlu olduğu"
konusundaki kesin yargısını pekiştirir.
Bu. İngiltere'nin Manchester kentinden
gelen Ermeni papaz Krikor Balakvan'-
dır. Balakyan 1915'teİstanbul'datutuk-
lanmış, Anadolu'ya sürülmüş, sonra
fngiltere'ye yerleşmiştir.
Tehcbr ve Abnanya
Duruşma başlamadan bir gün önce
Alman Dfşişleri Bakanhğı Siyasi Daire
Başkanlığı, Berlin'deki Prusya Adalet
Bakanhğı'na Talat Paşa davasıyla ilgili
bir yaa yolladı. Alman Dışişleri'nden
Talat Paşa'nınoturduğu Hardenberg Sokağı'ndaki Güzel Sanatlar Akademisfnin girişi.
Talat Paşa bu kapıdan >aJnızca birkaç metre ötede vuruMıı.
lan" başhklı bir kitap yazacak olan hem-
şireler Thora von \Vedel-Jarlsberg ıle
Eva Elvers'ür. Başka bir tanık, Adana
yakınlannda deportasyonlan gördüğü-
nü söyleyen Alman bir misyoner, rahibe
Didszun'dur. Dördüncü tanık Halep'te
öğretmenlik yapan kocasının yanınday-
ken katliamlan gördüğünü iddia eden
Spieker adlı bir kadındır.
4
Ağır top 'un kaıutı
Savunma makamı, en ağır toplan-
ndan biri olarak Paris'te yaşayan Er-
meni yazar Aram Andonian'ı getirtmiş-
tir. Andonian 1920'de "'Documents ofîi-
ciels concernant les massacres Armeni-
ens" C'Ermeni Katliamıyla Jlgili Resmi
Belgeler") adlı bir kitap yayımJamıştı.
Berlin'e gelirken çantasında "Ermenile-
rin katledılmesinı emreden ve Talat Pa-
şa'nın imzasını taşıyan telgraflann oriji-
nallerini" getirmiş, bunlan savunma ma-
kamına kanıt olarak sunmuştu.
Mahkemede ikinci gün dinlenmesi
çıkartır ki, jüri ve hakim ne Andonyan'-
m Paris'ten getirdiği telgraflan görmek,
ne de ikinci güne ertelenen tanıklan din-
lemek ister. İlk gün dınlenen tanıklann
ifadeleriyle hakim de, jüri de artık kesin
bir yargı oluşturmuştur Talat suçlu,
Tehleryan suçsuzdur. Bir başka deyişle:
Talat katil, Tehleryan kurbandır...
Tehleryan'ın Alman avukatlan. "Er-
meniler ve Ermeni sorunuyla ilgili bilir-
kişi" olarak davada ilk gün iki kişinin
dinlenmesini sağlarlar. Bunlardan ilki.
Dr. Johannes Lepsius'tur. İkinci tanık
ise, Türk-Alman silah arkadaşlığının
Osmanlı İmparatorluğu'na sürüklediği
Alman subaylardan General Liman von
Sanders'tir.
Tehleryan'ın avukatlan aslında Li-
man von Sanders yerine Almanya'nın
eski Halep Konsolosu Rössler'i tanık
göstermişti. Fakat Dışışleri Bakanhğı.
Kuzey Afrika'da görevli bulunan Röss-
ler'e mahkemede tanıkiık etme izni ver-
medi. Bunun üzerine Rössler yerine Ge-
Adalet Bakanlığı'na ıletilen mesaj şöy-
leydi: "Talat Paşa davasında bir dizi si-
yasi meselenin ortaya atılarak kamuo-
yunda büyük çalkantılann meydana gel-
mesinden ve kamu düzeninin bozul-
masından endişe edilmektedir. Hatta
belki savunma makamı Aiman hüküme-
tinden bu Ermeni katliamlanyla ilgili bir
demeç bile talep edebilir. Meselenin şu
sırada alenen tartışılması tarafımızdan
kesinlikle arzu edilmemektedir."
Görüldüğû gibi Alman hükümeti.
özellikle "nahoş" sorulara hedef olabile-
cek DışışJeri Bakanhğı, Talat Paşa da-
vasının bir an önce sonuçlandınlmasını;
kamu düzenini bozucu" meselelerin or-
taya aulmamasını arzu ediyordu. Ka-
muoyu "Ermeni katliamlan"yla ilgili
propagandalar yüzünden zaten ayak-
taydı. Alman hükümetirun tehcirdeki
rolüyle ilgili sorular sorulmamahydı.
Bir Alman atasözünün dediği gibi hü-
kümet "uyuyan köpeği uyandırmak" is-
temiyordu. Acaba uyuyan köpek, ya da
deşilmesi istenmeyen yara neydi?
Savaştan sonra Fransa'da yayımla-
nan "Methode allemand. execution tur-
que" adlı kitapta Berlin'in canını sıkan
iddialar ortaya atılmıştı.Buna göre 1915
yıhnın ekim ayında HaJep Teknik Mek-
tebi'nde öğretmenlik yapan bazı Alman-
lar Berlin'e. Alman Dışişleri Bakanhğı'-
na bir mektup göndermişlerdi. Mektup-
ta "Eğer hayatta kalan Ermeni göç-
menlerin sefaletini dindirecek önlemler
alınmazsa Almanya'nın Asya'daki iti-
ban büyük zarar görecektir" deniyordu.
Tehcir önlemleri sonucu Halep'e gelen
Ermenilerin durumunun çok kötü oldu-
ğu belirtiliyordu. Ama bundan niçin Al-
manya'nın itiban zarar görecekti?
Halep'teki Alman öğretmenler Ber-
lin'e yazdıklan mektupta."Buradaki
Arap halkı zaten Ermeni tehcirinin Al-
manlar'ın plaru olduğuna inanıyor" di-
yorlardı. Tehcir planının A'man kökenli
olduğu yolundaki iddialar, ingiltere ve
Fransa'ya yayılmıştı.
En ciddiye aiınacak iddia, Amerika
Birleşik Devletleri'nın İstanbul sefiri
Henry Morgenthau tarafından ortaya
aulmıştı. Morgenthau tstanbul'da gö-
revli bulunan Alman amiraJ von Use-
dom'un bir gün kendisine şöyle dediğıni
anlaüyordu: "Deportasyon planlan Al-
man kökenlidir."
Savaştan önce Berlin'de Alman ban-
ka, sanayi ve siyaset adamlanna "Şark
Meselesi"yle ilgili konsferanslar veren
yazar Paul Rohrbach ve Mareşal Col-
mar von der Goltz şu görüşü ileri sür-
mekteydiler
"Ermeniler oturduklan yerlerden
uzaklaştınlıp yeni Bağdat Demiryolu
Hattı boyunca iskan edilmelidırler. Er-
meni sonınu ancak böyle çözülebilir."
"Şark Meselesi"nin (Onent-Frage)
Almanya'da çok revaçta olduğu ve
Kayzer VVilhelm dönemi emperyaliz-
minde büyük rol aynadığı yıllarda
Rohrbach, konferanslanyla Deutsche
Bank gibi Osmanlı Imparatorluğu'nda
büyük yaünmlara girişen sermaye sa-
hiplerini bilgilendiriyordu. Büyük
sermaye, yaUnm yaptığı ülkedeki koşul-
lan öğrenmek istiyor: rizikosunu hesap-
lamaya çalışıyordu. Alman uzmanlar
daha savaş başlamadan ve "Ermeni so-
runu" tstanbui'un başında patlamadan
önce Ermenileri bir "risk faktörü" ola-
rak tanımlamış ve "deportasyonu" ön-
görmüşlerdi.
Türkiye'yebiçilengörev
Ermenilerin tehcirini tttihat ve Te-
rakki'den önce öngörenlerden biri de
Alman tarihçi Ernst Jaeckh'di. Berlin
Üniversitesi'nde Osmanb tarihi dersleri
veren Ernst Jaeckh, Almanya'nın bir
numaralı "Orient" uzmanıydı ve Talat
Paşa'nın Berlin'deki cenaze töreninde
onu öven ateşli bir konuşma yapacaktı.
Rohrbach ve Jaeckh gibi uzmanlann
Kayzer'e önerdikleri Şark polıtikası kı-
saca şöyle özetlenebilir: Almanya Os-
manlı Imparatorluğu'yla ilişkileri geliş-
tirmelidir. Osmanh topraklanndaki Al-
man nüfuzu arttınlmalıdır. Bağdat De-
miryolu gibi projeler gündemdedir.
Ekonomik bağımhlık ön plandadır.
Almanya aynı zamanda Türklerin
Rusya ve Hindistan'daki Müslümanlar
arasında yoğun propaganda faaliyetine
girişmesini sağlayaraklngiltere'nin bu-
ralardaki etkisini kırabilir.
Türkler Rusya'daki Müslümanlan
St. Petersburg'daki Çarhk rejimine
karşı ayaklandıracak; Rusya'da karga-
şalık çıkartılacaktır. Alman Şark uz-
manlan • e onlan dinleyen Kayzer ve hü-
kümet, bir yandan Müslümanlan kışkı-
rtarak. öte yandan Bolşevikleri destek-
leyerek Rusya'yı ıçerden çökertmeye
çalışmaktadır.
Türklere biçilen ikinci önemK görev,
İngiltere'nin başlıca denızaşın kolonisi
olan Hindistan'daki Müslümanlan
ayaklandırmaktadır. Almanya'nın bu
planlannın Enver Paşa'nın şahsında en
büyük destekcisini bulduğunu biliyoruz.
Almanya'nın Ermeni tehcirinde oy-
nadığı rol, gazete sayfalannı aşan ve tâ-
rihçiler tarafından incelenmesi gerekli
bir konudur. Almanya 'yla çok sıkı ilişki-
ler içindeki tttihat ve Terakki liderlen,
özellikle Enver Paşa tehcir planlannda
ne ölçüde Almanya tarafından etkilen-
mişti? "Uyuyan köpeğin" adı neydi?
YAKDT:Sokıürta cinayet
Korkusuz sesimizne çok gürmüş
O N B I N L E R
J
İÇİNYAZDI
Sen Atatürk Türkiyesi'nin "çağ-
daş, laik, demokrat ve onurlu
savaşçısıydın. Seni öldüren
Cumhuriyet ve demokrasi
karşıtı güçlere lanet olsun.
'Ne yüksek ne de çok uzak
Yalnızca bir ışıktın yolun kena-
nnda duran
Yoldan geçenlere gösterirdin
doğru yönü
Kaybolmalannı önlerdin
Daha gitmeleri gereken yolun
Lzunluğunu söylerdin onlara
Seni hep anımsayacak insanlar
Taylan Akloğdu
Sen aynldın aramızdan. Ama
mücadelen bizimle yaşayacak.
Senin geridliğe. yobazlara, yol-
suzluklara verdiiğn savaş bi-
zimde savaşımız olacak. Türk
halkı cr geç senin savunduğun
mûcadeleyi izleyecek. Bizler
şimdiye kadar çok M umcu'Iar
verdik ama susmadık, susma-
yacağızda. Seni saygıyla anıyo-
rum.
Hasan Hüseyin Asian
Seni sevgiyle anıyoruz. Yaşa-
mın gibi ölümünde bizim için
aa bir yol gösterici. Keşke bu
yolu seninle elele aydınlatsay-
dık. Yürüklerimizdesin.
Can Sungur
Demokrasi savaşçısı, yiğit ka-
lem, fikirlerin ve ideallerin
bizkre ve gelecek nesillere her-
zaman ışık tutacak. Antikema-
listlere karşı düşünce ve eyiem-
lerin dinmeden devam ettirile-
cek. Sen ölmedin, dünya ve
Türkiye var oldukça yaşaya-
caksın bizlerle nefes alacaksın.
BilgeDeren
Sevgili Mumcu, bugüne kadar
hiçbir ölüm beni bu kadar etki-
lemedi. Hiç kimsenin fıkirleri
de sızinki kadar çok şey katma-
dı bana. Atatürçülük konusun-
daki yılmaz mücadeleniz böyie
son bulmamalıydı. Sahip çıka-
madık size. Ama s?vunduğu-
muz fıkirler daima yol göztere-
cek bize. Rahat uyu.
M.Önder Çetin
Sevgili Mumcu, rahat uyu, izin-
deyiz.
Ayla Esen
Sevgili Mumcu, ruhun şad ol-
sun.
H.
Sevgili Türk evladı...! Korku-
suz sesim çok gürmüş... Çok ses
getirdi işini yann bıraktın. Ama
sonucunu bu büyük Türk mil-
leti getirir. Sen rahat ve huzurlu
uyu.
S.Halim Yohı
Içimizdeki ışıktın sönmedin,
söndüremediler, sönmeyecek-
sin sonsuza dek icimizi aydınla-
tan sönmeyen meşalesin.
Mehmet Öztekin
İnançlann, söylediklerin, sa-
vunduklannla bizlere büyük
bir ışık yolu açtın bu ışık yolunu
bugün beraberlik gücü göste-
renlerin hiç karartmamasmı di-
liyorum. Yüreğimde yaşaya-
caksın yaşatacağız.
Türkan Özcelik
Uğur Mumcu'nun kaybı, Ata-
türk'çü ve devrimci halkımızın
yeniden uyanması ve bir yum-
ruk gibi birleşmesi için bir ne-
den olduğundan hem aa duyu-
yor, hem de 'herşeye rağmen
yaşasaydı, diyorum. Uğur'lar
ölmez.
Ümit Nizam
Mumculann mumlan bitmez.
tükenmez ve de sönmez. Sön-
medikçe de kararmayacaktır.
Kararmadıkça da daima aydm-
lanacak ve aydınlatacaktır.
Aü Osman Fırat
Gözün arkada kalmasın büyük
insan. Bu ülkede Atatürk'ün
çocuklan senin öğrencilerin
var.
Kenan Çağiayan
Eğer bilselerdi bir mum sön-
dürdüklerinde bir meşale yana-
caktı bunu yaparlarmıydı.
Cumhuriyet çocuklan olarak
yolunda yürüyeceğiz. . • .
Hacer Çınar
İlk ve tek çocuğum Hazalı. Se-
nin gibi Atatürkçü yetişürece-
ğim.
Sevinç Çınar
Uğur Mumcu ölemez! Uğur
Mumcu hiç bir zaman ölemez.
Onu devrimleri ilk yaşatacağız.
O her zaman kalbimizde.
Oevrim Aytac.
Seni babamdan ve annemden
daha çok seviyorum.
Eren Akay
SÜRECEK
AJNKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
GizliEL.
iki yazıdır, "Ankara Notları"nda, Kırklareli Cezaevi'-
nde tutuklu Riyad Makluf'a yapılan hukuksal haksızlığı
yansttmaya calışıyorum. Hukuksal yanlışlık, en başta,
Adalet Bakanlığı Ceza işleri Genel Müdürü Yaşar Bü-
ken'in Kırklareli Başsavcılığı'na, "Bakan adına" diye
yazıp imzaladığı buyruk niteliğindeki bir yazı ile başladı.
"Çok ivedi" notuyla gönderilen bu buyruğunda, Genel
Müdür Yaşar Büken, yargılamayı etki altında bırakacak
bir biçem, bir "üslup" kullanmaktaydı. Genel Müdür'ün
sanki, son CMUK yasasmdan haberi yoktu. Genel Mü-
dür yazının bir yerinde şöyle diyordu:
"1. Adı geçen hakkındaki iade evrakı, Tunus ile ülke-
miz arasında yürürlükte bulunan Türkiye Cumhuriyeti
ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Adli
Yardımlaşma ve Suçluların Geri Verilmesi Sözleşmesi'-
nin 32. maddesinde öngörülen 30 günlük süre içinde ve
diplomatik kanaldan alınmış bulunduğundan, adı geçe-
nin tutukluluğunun süre söz konusu olmaksızın teslime
kadar devam etmesi gerektiğinden bilgi edinilmesini,
2. Birlikte gönderilen iade evrakı merciine tevdi olu-
narak, TCK'nun 9. maddesi hükmü dairesinde:
a. Adı geçenin iade talebine konu olan fiillerin siyasi,
askeri veya bunlara murtabıt (bağlı) fiillerden bulunma-
dığı (fiillerin adi suç niteliğinde bulunduğu),
b. Adı geçen sanığın tabiiyeti (Türk tebaasından olma-
dığı),
konularında aiınacak kararla birlikte, iade amacıyia
muvakkat tutuklama müzekkeresi örneğinin ve ekli ev-
rakın Tunus'a iade konusunda Bakanlar Kurulu'ndan
gereklikararın istihsali için bakanlığa gönderilmeslniri-
caederim."
Yıllann hukukçusu, savunman Burhan Apaydın, Ada-
let Bakanı Seyfi Bey'e yolladığı faks-mektubunda genel
müdürün bu yazısını eleştirerek, bir yerde şöyle dedi:
"Tunus uyruklu Riyad Makluf'un Tunus devletine ia-
desi doğrultusundaki talep ile ilgili olarak Ceza İşleri
Genel Müdürü Yaşar Büken imzasıyla ve 'Bakan adına'
denilerek Kırklareli C. Başsavcılığı'na gönderilen
8.3.1993tarihliyazıyı okumanızı hassaten (özellikle) rica
ederim. Yargıçlar üzerindb baskı yapmak ve emredici'
nitelikte talimat ve direktif vermek Anayasanın 138.
maddesinceyasaklanmıştır. Bakan adına' denilmeksu-
retiyle böyle bir yazının yazılmasının sizin hukuki kişili-
ğinizle uzlaşamayacağı aşikardır. Tabii, takdir size ait-
tir."
Genel Müdür'ün bu "buyruk"yazısı üzerine, Kırklareli
Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza mahkemelerinde, Ri-
yad Makluf'un ifadesi alınıp, sorgusu yapılmaksızın,
kendisine bir şey sorulmaksızın "Tunus'a iadesine" ka-
rar verilmişti.
Olayda, bir bilim adamı sesini yükseltti. Marmara Üni-
versitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun Yenisey, "Tempo" der-
gisinin yönelttiği bir soruya karşıhk, "Anayasal garanti
yoksa iade mümkün değildir" diyordu. Prof. Feridun Ye-
nisey, konuşmasının bir yerinde özetle şöyle diyordu:
"...Bu durumun incelenmesinde, isteyen devletin ço-
ğulcu demokratik bir rejim olup olmadığı da özellikle
önem taşır. Tunuslunun iadesi konusunda şu husus
önemlidir: ladeyi kabul eden devlet, kendi hukukunun
temel prensiplerine riayet edileceğini garanti altına al-
mak mecbuhyetindedir. Yani Türk Hukuk Sistemi'ne
uygun olmayan bir hukuk sisteminin uygulandığı bir ül-
keye asgari anayasal haklar garanti altına alinmadıkça
iade mümkün değildir. Nitekim ölüm cezasını kaldıran
Avrupa ülkeleri, suçluları Türkiye'ye, idam cezaları
kalkmadığı için iade etmiyorlar.
Bunun dışında bir başka hususa daha dikkat çekmek
gerekir. 1991 yılında Türk Ceza Kanunu'na 10la madde
eklenmiştir. Buna göre, yurtdışında işlenen suçlarda
olay yeri kanunuyla Türk kanunundan hangisi lehteyse
o uygulanarak karar verilecektir. Bu yeni eklenen 10la
madde dolayısıyla iade hukukunda da bir yenilik mey-
dana geldiği söylenebilir. Yabancı devlete iade edilir-
ken, en lehte olan hükmün uygulanması garantisi iste-
nebilecektir."
Usuma neler geliyor? Tunus diktatörü Zeynel Abidin
Bin Ali, Riyad Maklufun teslim edilmesi için Hacı Tö'ye
telefon etti mi, etmedi mi? Hacı Tö de öldü, kime sorma-
lı? Son bir yıl içinde, Tunus'a çağrılıp, Riyad Makluf'un
teslim edilmesi için kulaklarma fısıldanan Türk yetkililer
oldu mu? Kimlerdi? Bir ulusun saygınlığıyla oynanma-
malı değil miydi? Riyad Makluf'un "Interpol "ca arandığı
yolundaki savlar da doğru degildi, anlaşılıyordu ki ara-
yan yalnızca Zeynel Abidin Bin Ali'ydiL
Zeynel Abidin Bin Ali'nin kardeşi Münsif Bin Ali,
Fransa'da bir uyuşturucu olayına kanştığı gerekçesiyle
on yıl hapis cezasına çarptınldı. Haberi Le Monde gaze-
tesi yazdı. Münsif Bin Ali, Fransa'da tutuklanacağı sıra-
da, Fransız CMUK'undan yararlanarak, kendisini otuz
dakika bekleyen Tunus ucağına binip yurduna uçtu.
Fransa, Zeynel Abidin Bin Ali'nin kardeşini istediği hal-
de, Tunus, Münsif Bin Ali'yi Fransa'ya vermedi. Tür-
kiye'den Riyad Makluf'u isteyen Tunus, böylece "çifte
ölçü"uygulamış olmuyor muydu? (Münsif, "/vfoncef'di-
ye söyleniyor; Arapça'da Münsif "insaflı, adaletli" anla-
mına geliyor.
Zeynel Abidin Bin Ali, Hacı Tö'nün cenaze törenine
Başbakan Hamit Karui'yi gönderdi...
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/YılmazGüney'inbirfil- 1
mi. 2/ Kadın şapkalanna
konulanveyüzüörtenin- 2
ce tül... Bir nota. 3/ Artır- o
ma... Benzerleri arasında
güç ve önem bakımından
başta gelen. 4/ Fütüvvet
şeyhi... Lörü Akad'ın bir
filrni. 5/ Osmanlı ordu-
sunda albaya karşıhk
olan rütbe. 6/ Hastalıklı.
sakat... Eski Türklerde
yağmur yağdınp yel estir-
diğine inanılan büyü taşı.
7/ " — sesleri sönüyor perde perde
/ Athlar kayboluyor güneşin battı-
ğı yerde" (Nâzım Hikmet)... Yedi
yıldızdan oluşan ve Söreyya da de-
nilen yıldız takımı. 8/ Aksaray ilin-
de, tüf kayalara oyulmuş Bizans
dönemine ait pek çok dinsel yapı-
nın bulunduğu ünlü vadi... Lanta-
nın simgesi. 9/ Yedirip icirme,
besleme... "Biz İcimseye — tutma-
yız / Kamu âlem birdir bize" (Yu-
nus Emre)
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Erdem Kıral'ın bir filrni. 2/ İskambilde bir kâğıt... Tekke ede-
biyatı şür türlerinden biri. 3/ Bir büyük yetke sahibini perde
arkasından yöneten kimse. 4/ Hile... Üstü kapalı pazar yeri...
Yemek. 5/ Zayıf yapılı, güçsüz... Tanmda kullanılan azotlu
gübre. 6/ Soyundan gelınen kimse... Aym ve kirni yıldızlann
dolayındaki ışık çevresi. 7/ Kabaca dokunmuş bir tür yün ku-
maş. 8/ Hava ya da gaz akımlan oluşturmakta kullanılan ay-
gıt... " — eder insanı bu dünya / Bu gece, bu yıldızlar, bu koku
' Bu tepeden tırnağa ciçek açmış ağaç" (Orhan Veli). 9/ Birbiri-
ne bağlanmış iki tekneden oluşan ve gezi denizciüğinde kullanı-
lan denız taşıü.